O yazıyor zaten...okumuyor musunuz...telaşa gerek yok.
Gerekli olan yegane şey bu yazdıklarını birinin bir araya derleyip toplaması.
O bu işlerle uğraşmaz...yazar geçer. Gönül adamı vesselam.
Eli boşun biri...üşenmeyecek toplayacak...
Bir eli boş biliyorum, desem mi ki?
Sarı mı sarı, olgun, tatlı mı talı, armut tadında bir yazı... buyurun
Ayvanın bir dalına aşıladığım bu armudun cinsini bilmiyorum. Ya çok verimli bir çeşit ya da ayvaya aşılanınca verimli oluyor.
İlk yıl çok güçlü sürgün verdi. Birkaç tane de meyve...
2 ve 3 yıllar o kadar bol verdi ki; ''nazar deydi, göze geldi'' dedikçe Mahallenin
çocukları bayram etti.
Geçen yıl günbatımı tam akşamleyin yemek vakti, 2 gözcü 3 çocuk tarafından
48 saniyede hepsi koparıldı. İki güzel dalda gitti..Görevli komşu kadın ve benim kadın bu hıza baktı kaldı.
Ta tepede bir bir tane kalmıştı. Hergün gözümüz gibi bakıyorduk. Şöle 3 e 4 e böleçektik. Tadına bakaçaktık.
Onu da bir sabah kargaya kaptırdık. Karşı direğe kondu. Ağzında ''Son armut''.
Altına kadar vardım, sesizce...
Açaba yerken düşürür mü diye.
...diyecektim ona'' karga ne güzel sesin var, bi gaaaak dermisim''.
Nemelazım; armudu eline alır ''ben o lafonte'nin masalını biliyorum'' derse bir de çümle aleme rezil olurum diye sesimi çıkarmadım.
Kargayı kandırırmıyım bilinmez ama çocukları kesin kandırdım. Kaolin kilini zehir sanıyorlar.
|