Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gül-
merhaba
sayın eser ilhan ilginize çok teşekkür ederim ama aşina bir cevap vermişsiniz. bence daha fazla açıklama,ehemmiyet gerekir ve sebepleriyle beraber çözüm üretilmeye gidilmelidir. günümüzde gördüğüm kadarıyla daha çok tedavisi üzerinde durulmakta. üstelik maliyetli ve meşakkatli yöntemler uygulanarak. oysaki hastalığa engel olma maliyeti belki daha azdır... kanser tek bir hastalığın adı değildir diyorsunuz. peki bu hastalıklara sebep olan nedenler için acaba şimdiye kadar ne tür önlemler alınmış. bu hastalıklara engel olma gücümüz yokmu. ne güzel yazmışsınız, kontrolsüz hücre büyümesi diye.işte benim sorum bu hücrelere ne yediriyoruzda böyle kontrolsüz büyüyorlar.30 yıl öncesiyle ne değişti de bu duruma gelindi. yapılan bu basit açıklamaya bakıldığında vucudumuzun kontrolünü biz sağlayamıyoruz demektir. yani kendi önlemlerimizi alıp kendi otokontrolümüzü yapamıyoruz sonucuna varılmaktadır. bazı örnekler vermişsiniz virüs, kimyasal, kalıtsal nedenler diye. peki bizler 30 yıl öncede bu saydıklarınızı kullanıyorduk. ozaman neden bu kadar yaygın değildi bu illet hastalık. gitgide genç kuşaklarda bile yaygınlaşmaya başladı. zaten yakalanıp tedavi olanlar bile hep kuşkuyla yaşıyorlar hayatlarını. yakalandıktan sonra onlarda çok sorguluyorlar sebeplerini... sanırım ülkemizin çözümsüz kanayan yaralarından birisi herhalde... sitemim sadece size değil ben de dahil olmak üzere herkese...
|
Yazdıklarınızdan tıp dışı bir meslek grubuna ait olduğunuzu ama kanser konusunda bir kaygı taşıdığınızı anlıyorum.Evet, kanserin yaygın olduğu doğru. Bunda teşhis yöntemlerinin çok hassaslaşarak en küçük defektleri bile saptayabilir hale gelmesinin büyük payı olduğunu düşünüyorum. Ben de babamı iki yıl önce akciğer kanserinden kaybettim. Zor ve üzücü bir süreç. Eskiden "3-5 gün yattı, sonra birden öldü gitti" biçiminde olaylar olurdu aile geçmişlerinde. Belki de çeşitli kanserlerin son evresiydi bunlar. Kim bilir??
Yaptığım
basit açıklamayı nasıl daha anlaşılır kılarım gerçekten bilemiyorum....
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gül-
…………………….. ne güzel yazmışsınız, kontrolsüz hücre büyümesi diye. işte benim sorum bu hücrelere ne yediriyoruzda böyle kontrolsüz büyüyorlar. ].
|
Hücrelere ne yediriyoruz sorunuza hemen kabaca "şeker" diye çevap verebilirim. Ama bunu daha derin tartışmak için histoloji ve biyokimya bilimlerinin sınırları içine girmemiz gerekir ki bunu yetkin bir biçimde tartışmayı en azından benim bilgi düzeyim karşılamaz....
Yapılanları ve yapıl(a)mayanları isabetlice saptayıp burada tartışmak ve değerlendirebilmek için temel bir tıp ve pataloji bilgisine sahip olmak, ayrıca biyokimya ve histolojiyi de konuya dahil etmek gerekir diye düşünüyorum. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı engellemek adına sonra da oturup bu konuda yayınlanmış bilimsel makaleleri taramak ve incelemek lazımdır.
Gerisi spekülasyon olur..
Kanserin tek hastalık değil bir hastalıklar grubu olduğunu yazmam da bu değerlendirmenin çok zor olduğunu anlaşılır kılabilmek içindi zaten. Zatürre gibi iyi tanınan bir hastalığın bile onlarca farklı etmeni olabilirken kanser gibi karmaşık mekanizması olan bir hastalığı ve çözüm yollarını tartışmak ancak tıp otoritelerinin, pataloji - onkoloji uzmanlarının işidir.
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gül-
……………………………….zaten yakalanıp tedavi olanlar bile hep kuşkuyla yaşıyorlar hayatlarını. yakalandıktan sonra onlarda çok sorguluyorlar sebeplerini... sanırım ülkemizin çözümsüz kanayan yaralarından birisi herhalde... sitemim sadece size değil ben de dahil olmak üzere herkese...
|
demişsiniz...
Bu konuda siteme yer olduğunu düşünmediğim gibi kanser tedavisi ülkemizin çözümsüz kanayan bir yarası da değildir bence. Dünyada kanser tedavisi için neler yapılıyorsa ülkemizde de aynıları yapılmaktadır. Ben hem kenardan kıyısından tıp mesleğine yakın duran bir kişi hem de babamın uzun ve karmaşık tedavi süreci boyunca gördüklerime ,yaşadıklarıma dayanarak bunu rahatça söyleyebilirim.
Nasıl korunabilirize gelince; bize düşen her hastalıktan korunmakta gerekli olduğu gibi, genel hijyen kurallarına uymak, mümkün olduğunca sağlıklı ve doğal beslenmek,kirli ve doğal olmayan ortamlarda uzun süreli bulunmamak.
Bence işin ruhsal boyutu da çok önemli : stresten, kinden, öfkeden, yersiz ve gereksiz korkulardan uzak durup gülümsemeyi ve sevmeyi ihmal etmemek... Hayata mümkün olduğunca olumlu bakmak güçlü bir bağışıklık sistemi için çok gerekli çünkü.
Hastalık korkuları yaratarak onları hayatımıza çağırmamalıyız...
Herkese sağlıklı günler dilerim

)