28-11-2009, 09:46 | #216 |
Ağaç Dostu
|
Dün Sapancada yaklaşık 6 saat kaldım. İnanın hiç oturmadan işleri halletmeye çalıştım. Sonbahar tüm etkisini göstermiş yapraklar her yerde, bahçe bakımsız her tarafta yabani otlar. Artık Nisan sonu Mart başı başlayacak serüvende her taraf temizlenecek ve yeni sezona hazırlanacak. Dün ilk gülleri budadım, çelik almayı düşündüğüm bazı gülleri de budamakla birlikte Şubat sonunda çelik alınacak kadar da bıraktım bazı arkadaşlarıma sözüm var. Sonra bazı meyve ağaçlarını hem boydan hemde ağacın iç bölgelerine güneş ışınlarının girmesini engelleyip diğer dallara gölge yapan küçük dalcıkları budadım. Bana buradaki yaşlılar ceviz ağacı ve İncir ağacı budanmaz demişlerdi. Ben mecburen bodur ceviz ağacının yan iki dalını budadım. Aslında yara mağcunu sürmem gerekiyordu, baktım biraz katı ısıtmam gerekiyordu en son onu yapayım dedim sonrada unuttum. Umarım sıkıntı doğurmaz. Ayrıca kırmızı acer ağacı ile sarmaşık gül arasına soğanlı bitkiler için bir yer yaptım. bazı soğanları ayırdım. Ardiyenin elden geçmesi gerekiyor ancak şubat sonunda bakabileceğim. Ardiyenin karışıklığından lale soğanlarını bulamadım. Sonradan da bu sene için lale soğanı ekmekten vaz geçtim sökümü en erken mayıs ayını bulacağından Mart ayında ekmem gereken soğanlara gene yer kalmayacaktı o yüzden lale soğanından vaz geçtim, eğer gidebilirsem Ocak ayında lale soğanları için bahçe duvarları dışında bir yer yapmayı düşünüyorum. Gidemezsem seneye dikeceğim. Sabah sefası tohumlarından bir miktar alıp kalanları da söküp attım. Son olarak da yer elmalarının hasadını yapıp, gelecek sene için yer elması kabuklarını toprağa diktim. Fırsat buldukça fotoğraf koyup açıklama yapacağım. Bahçeden bir görüntü |
28-11-2009, 22:05 | #231 |
Ağaç Dostu
|
Mis kokulu iri çiçekli sarmaşık gülümüz bu sene çok gelişti. Seneye mayıs - haziran ayında üzeri kırmızı gülleri ile dolacak. Yalnız baharda ferforje demirle o bölgeyi sardıracak bir şeyler yapmamız gerekiyor. Son gittiğimde üzerinde açmış tek gülü vardı kokusunu özlemiş bol bol kokladım. |
26-12-2009, 05:37 | #233 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Malç ile toprağın organikleşme bağlantısı Arkadaşım tturt, toprağın organik yapısı hasattan sonra eksilme göstereceğinden, yerine tekrar takviye edilerek yapılacak işlerin başında hasat artıkları, ağaç dallarının öğütülmesinden elde edilen organik mataryeller vede oluşturulan kompostun harmanlanarak oluşturulan malç malzemesinin öncelikle ağaç izdüşümü ile bahçenin ekim yapılan alanlara serilmesini mütakip, toprak yapısındaki organik yapının ne aşamalar içinden geçerek toprağa sağladığı değerleri incelediğinde, malç örtü malzemesinin etkileri şöyle özetlenebilir, malçın altında kalan topraklarda kışın şartlarının menfi etkileri faunanın lehinde olarak canlılık kazanarak, malç ile beraberinde ilave edilen gübre ve toprak için mineral düzeleyicilerin, toprak canlıları ve başta solucanlar tarafından işlenmesi sağlanır. Malç malzemesinin çürüme ile parçalaması tamamlamamış kısımları mikroorganizmalar tarafından işlenirken oluşan enerji ile oksidasyon işlemi srasında toprağımıza düşmüş yabani ot tohumlarıda baskılanarak toprağımıza organik kazanımlara geçerek otlanmadan da kurtulumuş olacaktır. Ayrışma fazına giren bu mataryeller topraklarımızdaki solucan populasyonlarının besin zincirinine katılarak solucanların beslenmelerini mütakip solucan nüfusunun artmasıylada organik atıkların işlenmesi yeni bir boyuta girerek dışkılarında solcan gübresinin oluşumuyla içeriği zengin enzimler besin eriyikleri ile topraklarımızın organik özelikleri maksimum seviyeye ulaşacaktır. Malç malzemesi olrak samanda kullanılabilir yanlız malç malzemesinin ağaç gövdelerine temas etmemesi gerekmektedir, bahçenizin her daim güzellikler sergilemesi dileğimle, sevgiyle kalın. |
28-12-2009, 11:40 | #234 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Zehirli mücadele yerine Allelopatik etki.
Alıntı:
|
|
28-12-2009, 14:28 | #235 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Yeşil çim alanda bu uygulamayı nasıl yapacağız? Kışlık turp ayrık otunu nasıl engelliyor? Bu konuda ayrı bir başlık var. Bildiğiniz diğer bitkileri de o başlığa yazar mısınız? |
|
29-12-2009, 09:44 | #236 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Bahçelerde ayrık otu mücadelesi.
Alıntı:
Yanlız sizin alanlarınızda çim ekili olduğundan turbu ekmek zor olabilir, ama benim düşüncem çimi kaldırma zahmetine girmeden, ayrık otunun olduğu yerlerdeki ayrıklar, elle sökülerek yerlerine turp ekilirse bu duruma çare olabilir kanaatideyim. Ektiğiniz turplar yetişince, turp'un köklerinden salgılanan enzimler bahçe toprağına yayılınca bu enzimler ayrık otuna karşı toksin etkisi gösterecek ve ayrıkla mücadeleniz bitecektir. Turpların yerlerine tekrar çim ekerek bozulan çim dokusu düzeltilebilir. Ayrıca internet ortamında yaptığım araştırmalarda turp ekstratlarınında aynı etkiyi sağlıyacak doğal bir yöntem olduğundan bahseden kaynaklarada rastladım, fakat bu ekestratların hazırlanışlarına değinen araştırma imkanım olmadı. Köklü bir araştıma ile edinilen bilgilerle çalışma yapılarak, doğal ev yapımı ekstratların yapılabileceği umutlar edindim, sizlerde bu alandaki araştırmalara zaman ayırırsanız başarılı sonuçlar çıkaracağıma incancı içindeyim iyi çalışmalar başarılı sonuçlar sizinle olsun. |
|
01-02-2010, 16:49 | #237 |
Ağaç Dostu
|
Aşağıdaki bilgiler ne kadar doğru bilmiyorum burada bulunan konunun uzmanlarının mutlaka söyeleyecekleri vardır. Ben sadece bu yazıyı bilgilenmek amacıyla bahçeme taşımak istedim. RAF ÖMRÜ Markete gittiniz. Yeşil sapları, şık karton kutuları, minik-yeşil etiketleri; Tek renk, tek ses, tek yürek halleri; Yüksek fiyatlarıyla tezgâhların yıldızı, kan kırmızı domatesler. Yediniz mi? Yiyeceksiniz! Zira onlar, modern dünyanın gurur kaynakları. "Tatmin olma" duygusu köreltilmiş, "yeter" sözünü defterinden çoktan silmiş insan evladının zeka ürünleri onlar. Onlara şimdi domates diyorlar. Devasa seralarda, tümüyle bilgisayar kontrolünde, topraksız koşullarda (su kültürü) yetişiyorlar. Her birinin köküne birer serum hortumu bağlı, damla damla dökülüyor azotlar, fosforlar, kalsiyumlar... Hava mı lazım? Pompalar var, suyun içine gerektiği kadar hava basıyor. Güneş mi lazım? Cıvalı ampuller var, fotosentezi artıran yüksek basınçlı ışık basıyor. Kuş mu lazım? Aşk olsun! Zamanı gelince, salınıyor bambus arıları içeri; Dölleniversinler, kurda-kuşa muhtaç olmadan.. Çünkü onlar doğanın güvensiz derbederliğine terk edilemeyecek kadar değerliler. Onlar, öbür dünyaya giderken yanımızda götüreceğimiz yatlar, katlar, plazmalar, plazalar... Hala markettesiniz. Süt içip kemikleri geliştirmek gibi bir inancın peşinde, dolaşıyorsunuz raflarda. O, beyaz sıvının içinde protein, vitamin, bir sürü bakteri, mineral filan olduğunu düşünüyorsunuz. Nasıl söylemeli, bilmem ki? Aramızda kalsın ama, onun içinde artık bir şey yok! İyisi mi bunu size, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet Aydın söylesin "Süt sağlıklı bir içecekken, raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. Bu işlemlerle sütün içindeki tüm bakterileri öldürülüyor. Pastörizasyon, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor, sindirim enzimlerini tahrip ediyor, tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır..." Hadi bunları geçtik bir kalem. Siz o sütü veren ineğin başına gelenlerden haberdar mısınız? İnek inek olmaktan çıkalı çok oldu. Önüne konan her şeyi yiyen, bol hormon ve antibiyotikle ayakta durabilen, deri kaplı et parçaları onlar. Günde 100 kilo süt(!) veren inek yaptılar. Ne demek biliyor musunuz bu? Market arabasını sürmeye devam. Üzümleri gördünüz mü? Sanki bağdan yeni gelmişler. Dip diri, ip iriler. Nereden geliyor bunlar? Şili'den. Şili mi? Evet! Kaç gündür buradalar? 3-5 gün oldu. Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bize geliyor. Bir süre bizim manavda bekliyor.. Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de 3-5 gün daha, bana mısın demiyor. İyi ama, nasıl? Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela: Dane büyüklüğünü artırır, Dane ağrılığını artırır, Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir, Tam olgunlaşmada bile daneye parlak sarı yeşil rengini verir, Güçlü üzüm çöpüne rağmen dane sıkıca sapa bağlı kalır. Bu yüzden yükleme taşıma esnasında danelenme nedeniyle olabilecek kayıplar azalır, Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar, Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir, Yüksek kalite ve standart sağlar, Raf ömrü uzar Daha durun! Petunya ve karnabahar geni konmuş mısırlardan yapılma cipsleri de yiyeceksiniz. Geceleri de bahçenizi denizanası geniyle donatılmış buğdaylarla aydınlatacaksınız. Diyebilirsiniz ki, "hep olumsuz tarafından bakma, bu gelişmeler olmasa açlığın önüne geçilemez". İyi ama açlığın nedeni gıda üretimindeki yetersizlik değil ki! Tam tersine, bu gün dünyada gıda üretiminde fazlalık var. Öyle ki, tüm üretilen besinleri toplayıp, dünyadaki insan sayısına bölseniz, kişi başına günlük 2 kilo gıda düşüyor. Bu hepimizi besler de, yus yuvarlak bile yapar. Sorun gıda üretiminin yetersizliği değil, aç olanların gıda alacak paralarının olmaması. Ama daha da vahimi, biz de o süt, domates, üzüm gibi oluyoruz. Neye ağlayıp, neye güleceğimizi birileri bize anlatıyor. Kimi sevip, kimden nefret edeceğimizi de. İnsan ilişkilerini artık klavye ve monitör üzerinden kuruyoruz. Gün geliyor, öldürüyoruz. Adına "bilgi" dedikleri rafine verilerle zihnimizi doldurup, enselerinde bar kod yapıştırılmış mamül ürünler oluyoruz. Ne diyelim? Raf ömrümüz uzun olsun! Not: Bana gönderen yazarını yazmadığı için ben de belirtemiyorum. |
24-02-2010, 10:11 | #240 |
Ağaç Dostu
|
Bu sene ilk defa sardunyayı (sanırım sakız sardunya) tohumdan diktim. Hediye gelen tohumların arasındaydı. Mavi kapsülü olan sardunya tohumu ve gül hatmi tohumları birlikte. Sardunya ve Gül hatmi birlikte Gül Hatmi |
Etiketler |
glory morning, goji berry, hibiscus rosa sinensis, japon gülü; blueberry |
|
|