26-09-2005, 23:29 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Çamurdan Peri Bacalı Harran
Turkuaz mavisi örtülerin altına sığınmış çekingen bakışların arasından Harran ovasını geçiyoruz. Su ile toprağın aşkının ne anlama geldiğini, uçsuz bucaksız Harran Ovasına bakınca insan daha çok anlıyor. Suyun değdiği her yer yeşiller giymiş bir geline dönüşüyor. Harran'ın susuz hali ile suya kavuşmasını görenler, su ile toprağın arsasındaki aşkı daha iyi anlıyor. Su eskiden Harran'a, hayat vermiş, aşk vermiş, kültür vermiş, medeniyet vermiş. Ne zaman ki ırmaklar yatağını terk etmiş, medeniyetin boynu bükük kalmış. Suyun küstüğü bu topraklar, verimsizleşmiş sonrada medeniyetin izleri silinmiş bir bir. Tarih kendi kaderine terk edilmiş bir bakıma. Şimdilerde su yeniden toprakla buluşunca, Harran'a bereket gelmiş. Arkasından da eski medeniyetin güzellikleri yeniden insanların ilgisini çekmeye başlamış. Şanlıurfa'dan Harran 45 km mesafede. Şanlıurfa'nın büyüsünden henüz kurtulmamışken Harran'ın büyüsü sarıyor yüreğimizi. Suyun topraktan uzakta olduğu zamanlarda Çukurova'ya pamuk toplamaya giden köylüler şimdi kendi tarlalarında kendi pamuklarını topluyor. Harran Şanlıurfa'nın küçük bir ilçesi. Ancak bu küçük ilçe geçmiş tarihinde büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Fatımiler, Zengiler, Eyyubiler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular gibi büyük medeniyetlerin izleri hala burada var. Anadolu'yu işgal eden moğullar şehri ellerinde tutamayacaklarını anlayınca talan etmişler. Yüzyıllarca ihtişam ile yaşayan şehir bu talandan sonra bir daha eski günlerine dönememiş. Harran'ı uzaktan fark etmekte çok kolay. Harran ovasının düzlüğünde yükselen bir höyüğün dibinde kurulmuş. Eskiden höyüğün üzerinde kurulu bir şehirmiş. Şanlıurfa için dinlerin kesiştiği şehir denilse de, Harran hem Hıristiyanlar hem Yahudiler hem de Müslümanlar açısından önemli bir şehir. Hz. İbrahim Haranda yaşamış, Hz Yakup atıldığı kuyunun Harran'da olduğuna inanılıyor, Hz. Ademin dünyaya Harran'da geldiği iddiası var. Bazıları da Hz İbrahim'in Filistin'e gitmeden önce burada yaşadığı, kardeşi Aran (haran) dolayı bu şehre Harran denildiğini iddia ediliyor. Bunlardan en ilginci belki de Harran'a en uygun olanı, adının Arapça'da, sıcak, ateş anlamına gelen Türkçe'de de kullanılan "Har" kelimesinden geldiği. Eski Harran şehri höyüğün etrafında şekillenirken, höyüğün karşısında Kale ile korunmuş. Şehrin etrafı surlar ile çevriliymiş. Hala sur kalıntılarını yer yer görmemiz mümkün. Bazı kaynaklar surlarla çevrili şehrin altı kapısı, 187 adet burcu olduğunu saptamış. Kale zamana direnmeye devam ediyor. Ancak savaşlarda dev ordulara direnen surlar ve burçlar zamana, ilgisizliğe fazla dayanamayarak yıkılmışlar. Harran'da höyüğün hemen eteklerine tutunmuş medrese ve Cami'den oluşan bir külliye kalıntısı dikkatimizi çekiyor. Bu yapı Emeviler döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Bazı kaynaklar, caminin Sabilerin büyük Ay Mabedi (Sin Tapınağı) olduğunu, Hz. Ömer a camiye çevirdiğini, Sabilere kendi mabetlerini yapmaları için başka bir yer verdiğini söylemektedir. Bugün kalıntıları ayakta olan camii 744-750 yılları arasında Emeviler tarafından yaptırılmış, ulu camii olarak anılıyor. Camii aynı zamanda Anadolu'da yapılan ilk üniversite olma özelliğine sahip. Bu yapının sadece rasathane gözetleme kulesi olduğu sanılan yüksek kaidesi ayakta kalmış. Diğerleri bir taş yığını haline gelmiş. Her yağmur yağdığında Harran'ı gül kokusunun sardığı, bunun sebebinin de Ulu caminin harcında gül suyunun olduğu, yağmurda ıslanan harcın etrafa gül yaydığı söyleniyor. Harran'ın dikkatimizi çeken güzelliklerinden birisi de Haran evleri. Başka yerde göremeyeceğimiz bu evler Anadolu insanının iklim ve coğrafya şartlarına göre yaptıkları görülmeye değer yerlerden birileri. Konik kubbeli evlerin 300 yıla dayanan geçmişleri var. Evler tarihi kalıntılardan çıkan tuğlalardan yapılmış. Dışardan bir çadırlar topluluğu görünümünü andıran evler tuğla ile örülmüş, çamurla sıvanmış. Evler yazın serin kışın sıcak olması sebebi ile iklim koşullarına en uygun evler haline gelmiş. Üç yılda bir dış ve iç cepheleri çamurla sıvanıyor. Evleri görünümleri ve duruşları ile çamurdan peri bacalarına benzetirsek abartı yapmış olmayız. Evlerin bu güzel görünümü ilgimizi çekerken tarihi binalardan sökülen tuğlalardan yapılmış olmaları ise bizleri düşünmeye sevk etmektedir. Bu dünyada eşine rastlanılamayacak evler maalesef bir kaçı dışında, ya kendi haline terk edilmiş ya da ahır ve samanlık olarak kullanılıyor. Harran'ın bu sıra dışı evleri yerlerini bütün şehirlerde olduğu gibi betonun soğuk yüzüne bırakıyor. Bazı müteşebbis köylüler kendi yaşadıkları Harran evlerini düzenleyerek meraklıların hizmetine sunmuşlar. Bunlardan biride Ali Kızıl. Ali Kızıl evini Harran kültürüne göre düzenlemiş. On çocuğundan beşi kız. Kızları ile beraber Haran kültürünü tanıtmaya çalışıyor. Harran evlerini görmeye gelenleri yöresel kıyafetleri ile karşılayan kızları, yörenin kültürü ile gelen misafirleri ağırlıyor. Eskiden içerisinden geçen iki ırmağın hayat verdiği Harran, suların çekilmesi ile beraber yeşili kurumuş, medeniyeti solmuş bir hazan bahçesine dönmüş. Suyun çekilmesi Hz İbrahim'i yakmak için tutuşturulmuş bir ateş gibi Harran'ı çöle çevirmiş. GAP'ın bölgeye yeniden su getirmesi ile beraber, Harran yeniden yeşillerini giymiş, yeniden tarih ve kültür meraklılarının dikkatini çekmeyi başarmış. Suya kavuşan; Harran doğal güzelliği ve tarihe gösterilen ilgi ile şimdilerde Hz İbrahim'in gül bahçelerine dönüşmüş."Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol (enbiya-69) " denildiği gün gibi Harran, Haranlılara GAPtan gelen su ile beraber serin ve esenlik günler yaşıyor. HASAN MAHİR / www.hasanmahir.com |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|