agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Etobur Bitkiler
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 20-11-2007, 19:27   #31
Ağaç Dostu
 
saydemir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-01-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 513
Galeri: 10
Sarracenia türlerinin özelliklerini hakkında çok güzel bir tablo hazırlanmış. Sizlerle paylaşmak istedim.

www.honda-e.com


Düzenleyen saydemir : 25-11-2007 saat 18:52
saydemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2007, 16:15   #32
Yeni Üye
 
geras's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-09-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 19
private sözlük'de etobur bitkiler hakkında güzel bir yazı yakaladım ve burada da paylaşmaya karar verdim. sanırım onlar da bilim teknik'ten alıntı yapmışlar.


Oluşum sırasında bitkiler, değişik yaşam koşullarına uyma açısından, belirgin bir olumluluk gösterdiler. Yaşam için gerekir olan temel gereksinmeler, onları toprağa çeşitli şekilde bağladı. Güneşten enerji, havadan oksijen ve karbon dioksit, topraktan su ve çeşitli mineraller bunların başlıcalarıdır.

Etyiyici bitkileri incelerken göreceğiz ki bizi en çok ilgilendiren yaşam çevreleri, genellikle asitli, mineral yönünden fakir, bataklık, taze suyla beslenen çayır ve savanlardır. Böyle özellik gösteren yerlerde bitkiler arasında etoburluk yaygındır.

Taze suyla beslenen birçok çayır ve bataklığın bitki örtüsü, zenginliği ile, görenleri büyüler. Buralarda yosun, eğrelti otu, orkide gibi türler bulunur. Toprak nemli ve siyah görüntüsüyle çok besleyici izlenimi bırakır, fakat bu toprakların kimyasal analizi çoğunlukla bu ilk etkiyi yalanlar. İlk önce, kahverengi suların son derece asitli olduğunu hatırlayalım. Asitli su ve bol yağış alan yerlerde kıymetli mineraller erir.

İkinci olarak. ılıman iklimlerde, yüksek oranda bulunan bakteriyel devinim ve mikroorganizmaların genellikle kıt olan mineral stokunu tükettiğini, daha büyük bitkilerin gereksinmelerine bırakmadıklarını hatırlayalım. Soğuk iklimlerde çürüme daha yavaş olur, fakat buralarda da ölü bitki ve hayvanların kalıntıları diğer canlılara gerekli mineralleri, çok yavaş çürüyen bünyelerinde tutarlar.

Üçüncü olarak, yakın gözlem sonucu koyu renk eriyik toprağın ince kum ve steril karbon ile kömürümsü bir maddenin bileşimi olduğunu görürüz. Böylelikle, bu tür koşullara kendini uydurarak yaşam sürdürüp, üreyebilen bitkilerin başka bir kaynaktan yararlanmaları gerekir. Mineral gereksinmesini gidermek için bazı bitkiler ufak hayvanları yemek ve öğütmek yeteneğini geliştirmişlerdir. Böcek ve hayvanları kendilerine 'av' yaparak, yetersiz koşullara uyum yapan bu bitkiler et yeme özelliğini kalıtım yoluyla kendinden sonrakilere geçirirler.

Geçerli olan 'av' sözcüğü bitkilerin yedikleri nesnelere verilen bir tanımlamadır, fakat bunlar, sezdirmeden ava yaklaşma gibi hayvansal bir özellik taşımazlar. Daha çok rastlantı sonucu veya çekici özelliklerine kapılan canlılardan yararlanırlar. Yakalandıktan sonra av öğütülmeye başlanır. Kimyasal yönden öğütme işlemi, hayvanlardakiyle aynı gelişmeyi gösterir. Aynı zamanda çeşitli mikroorganizmalar, bakteriler, öğütülmeye başlanan maddeyi daha emilebilir parçacıklar haline getirmekte yardımcıdırlar.

Asrımızın hemen başlarında, öğütme işleminin, bitki kapanlarında başladığını kanıtlamak ve bu işlemin hangi yöntemle yapıldığını saptamak için deneyler gerçekleştirildi. Bu, çok emek verilen denevlerin sonuçları halen geçerlidir. Öğütme işlemi için gerekli enzimler, biyolojik organizmaların kimyasal reaksiyonlarını, yaşama elverişli ısılarda, süratle sonuçlandırmak için etkiler. Reaksiyonlar, daha karmaşık bileşiklerin sentezini kapsar. Birçok deney sonucu, etyiyen bitkilerin kapanlarındaki öğütme işleminden enzimlerin sorumlu olduğu anlaşılmıştır.

Enzimler, kapanın içindeki 'av'a bir karşı koyma olarak mı, yoksa sadece açık bir kapanda çürümekte olan 'av' artıklarından mı türediler? Bu tür sorulara bilimde kesin cevaplar verememek çelişkilere yol açar. Bazı türlerde, kapan içinde, enzim salgılayan özel bezler bulunduğu saptanmıştır. Başka türlerde ise aynı salgı bezlerinin bulunmasına rağmen, steril deney koşullarında, mikroorganizma üremedigi için salgılama olmamıştır.

Bazı bitki kapanları, salgı hücresi olmaksızın, fonksiyonlarını sürdürürler. Türlerin değişik özellik göstermesi sonucu, öğütme işlemine ilişkin birçok soru yanıtsız kalmıştır. Bir kısım bitkilerin tümüyle kendi salgılarına güvenirlerken, bir kısmının bakteriyel devinime, bir kısmının da her iki yoldan besinlerini öğüttüğü sonucuna ulaşılmıştır.

Et yiyici bitkiler, hangi tür ögütülebilir maddeleri avlar, bunların hangileri bitki için gereklidir, hangilerini sadece avlar ve öğütür? Bitkiler bağlı oldukları yaşam ortamında bulamadıkları besinleri avladıkları canlılardan mı sağlarlar, yoksa gelişim sürelerince üretme yeteneğini yitirdikleri, birtakım daha karmaşık besinleri mi alırlar? Bu sorulara yanıt vermek için çalışmalar noksan ve çok bireyseldir.

Başta sözü edilen mineraller arasında, yeşil bitkilerin en çok gereksinme duyduğu nitrojen olup, fosfor ve potasyum sırasıyla onu izler, asitli toprakta kalsiyum'da yetersizdir.

Toprak ve bitki kimyasında her zaman en önemli yeri nitrojen tuttuğu için bunun beslenme ve büyüme açısından en gerekli madde olduğu saptanmıştır. Fakat etyiyiciliğin temelinde diğer bazı maddelerin de rol oynayabileceği düşüncesiyle yeterli çalışma yapılmamıştır.

Örneğin, gözlemler sonucu bitki, toprak ve av'daki potasyum dengesinin, etyiyen bitkilerdeki nitrojen oranıyla etkilendiğini görüyoruz. Araştırıcılar, zararsız boyalarla bu bitkilerin emiş yeteneğini ölçmüşlerdir. Çoğunun hava ile temas eden yüzeyleri kalın, mumlu bir deri tabakasıyla örtülüdür. Sulu maddeler bu tabakadan çok yavaş veya hiç geçmemektedir. İlk farkedilen özelliklerden birisi, etyiyici bitkilerde emici iç yüzeylerin bu mumlu tabakadan yoksun oluşudur. Böylece boyalı sıvıların bitki içindeki yol alışı izlenebilmektedir. Çok kısıtlı koşullarda yapılan deneyler ancak bu tür ufak ayrıntıları gözleme olanağı vermiştir. Daha sonra radyoizotop izleyicilerin bulunuşu ile, radyoaktif madde yüklü olan bitkilerde, bazı maddelerin emilişi ve gerçekten kullanılışı izlenebilmiştir.

Daha sonra yapılan araştırmalar, yapay gübre ile bitkilerin beslenebildiğini, fakat etyiyici özelliklerini kullanamayan bu bitkilerin büyümede yavaşlık, hastalığa karşı dirençsizlik ve üreme bozukluğu gösterdiğini ortaya koymuştur.
Buraya kadar etyiyicileri, izole edilmiş, deney bitkileri olarak ele aldık. Aslında doğanın bir parçası olan bu türler, çevreyle o denli alışveriş içindedirler ki onları tek bir açıdan gözlediğimiz zaman hayret vericidirler. Biyolojik toplumlar değişkendir, sürekli değişen bir çevreye uyum sağlama çabası içindedirler. İnsan eliyle veya doğal etkilerle değişen çevrede, eğer toprak, bataktan otlak veya ormana dönüşürse, etyiyiciler ve benzer su bitkileri derhal yok olurlar. Söz konusu bitkiler, anlaşılıyor ki, başka bitkilerin verimli olduğu, daha zengin topraklarda yetişemiyorlar.

Konuyu biraz daha açarsak, bu bitkilerin yetişme koşullarının çok karmaşık, anlaşılması güç olmadığını görürüz. Başta, bitkilerin değişen koşullara nasıl uyum sağladığını gördük, fakat asitli, beslenme yönünden yetersiz, sulak topraklarda her yetişen bitki de etyiyici olmaz. Gelişme, seyrek olarak problemi çözer. Sürekli değişen çevrede tür değişimi veya kademeli göç, yaşamın anahtarı olabilir.

Etyiyici bitkilerin yaprakları çok değişik, süslü ve çekicidir, örneğin; Sarracenia türünden olan baa süslü bitkilerin 'avlayıcı' yaprakları çiçek zannedilebilir.
Tohumlu et yiyicileri genellikle 2 grupta (aktif ve pasif) inceleriz. Ayrıca türleri de 4 ayrı grupta toplayabiliriz.

a) Aktif Kapantılar
Bunlarda hızlı bir bitkisel devinim, avlanma işlemini tamamlar.

1. Örtülen Kapaklılar
Ortalarından bir kaburga ile eş şekilde ikiye ayrılmış yapraklılardır, İkiye açılan kapan 'av'ın üzerine kapanır. Batı yarım kürede buna örnek bir tür vardır: Dionaea muscipula (Venüs'ün sinek tuzağı).

2. Kapı-Kapanlılar
Bunlar su bitkileridir, Utricularia (keseotu) türün bir örneğidir. Kapan kısmı şişkince, top gibi olup, tepesinde, açılan küçük bir kapağı vardır. Ağız kenarındaki kıllar su ile birlikte 'av'ı içeri alır, üzerine kapak kapanır, öğütülür.

b) Pasif Kapanlar
Bunlarda bitkisel devinim avlanmanın bir parçası olmaz

3. Tuzaklılar
Silindirimsi bir gövdesi olan bu türde, av sürahi agızı gibi açık kısma yaklaşır, çukuruna girer ve çıkamaz, orada öğütülür. Sarracenia ve Darlingtonia bu türün örnekleridir.

4. Sinek Kâğıdı ve Yapışkan Kapanlar
Bunlara Drosera ve Pinguicula örnektir. Yapraklarının dış yüzeyi yapışkandır, 'av' buraya değince yapışır, kurtulamaz. Drosera'da yapışkan yaprak avı tutunca, öğütme işlemi sırasında yavaşça sallanır, diğer bazı türlerde ise yaprak katlanır.

Etyiyici bitkilerin genellikle sulak yerlerde, nem içinde yetiştiğini belirttiysek de istisnalar olabilir. Yetişme bölgelerine göz atalım: Doğu Kanada ve Kuzeydoğu Amerika'da, sphagnum bataklıklarının asitli sularında, amatör doğa gözlemcilerinin bile rahatlıkla izleyebileceği, etyiyici bitkiler vardır. Sarracenia purpurea (sürahi çiçeği). Drosera (güneş şebnemi), Utricularia (keseotu, ciğerotu) buralarda yetişir.

Appalaş sıradağlarının güneyindeki bataklıklarda aynı türleri bulabiliriz. Virginia kentinin güneyi ve batısı, Teksas'ın doğusu ve Florida'nın tümü, önceki zamanlarda, okyanus altı olduğu için, zamanla kıyıların yükselmesi sonucu, bu çevrenin türleri, su ve nem bulabilecekleri yerlere kademeli olarak göç etmişlerdir. Güneydoğu Amerika kıyı düzlükleri etyiyicilere uygun yasam çevresi olduğundan, tür yönüyle hayli zengindir.

Bu bitkilerin gelecekleri kuşkuludur bekleyen en büyük tehlike, insanoğlunun çıkarı için, çevreyi düzenlemesidir. En basiti yangına karşı alınacak tedbirlerdir ki, yangın artıkları, kömürlü topraklar bataklığın esasıdır. Kurutulan veya temizlenen bir batakta yaşam sona erebilir. Bitkilerin, amatör koleksiyoncular tarafından toplanması bile, bilinçsizce türleri yok edebilir.

Çevre korunması ve ender bitkilerin olmaması için az da olsa çabalar gösterilmektedir. Bunu sağlamak için gerekli bilgi ve kanunlar yetersizdir.Meraklıları, yerlerinden aldıkları bitkileri, en iyi bakıma rağmen üretememekte dirler. İleriyi görerek, bazı bölgeleri korumak bitki türlerini yaşatmak gerekmektedir.

KAYNAK:
Bilim ve Teknik
Donald E. Schnell Science Digest
ÇEVİREN:İ.Dallı


Düzenleyen geras : 21-11-2007 saat 22:08
geras Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2007, 19:40   #33
-
 
Giriş Tarihi: 26-09-2005
Şehir: İstanbul - Erenköy
Mesajlar: 394
Galeri: 18
Sn Saydemir ve Geras,

Katkılarınız için teşekkürler.

Saydemir tabloda bir eksik var mı ? Sanki ortada bir sayfa daha olması gerekiyor gibi duruyor. Ben kaynak siteye bağlanamadım sanırım benim bağlantıda bir sorun var.

Bir de bu başlık altına konulan bilgileri elimizden geldiğince çevirerek koyarsak lisan bilmeyen arkadaşlar da faydalanabilirler. Yardımlarınız için peşin peşin teşekkür ederim.

noreks Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2007, 20:56   #34
Kaybettik...
 
praecox's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-06-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 4,603
Galeri: 21
Sayın geras,

tercümeniz için teşekkürler ancak deyimleri veya yazınızın anlaşılmıyan yerlerini daha açık bir dille yazmak istermiydiniz yani yeniden bir düzenlemek.

örneğin bunu ben bile anlıyamadım ancak ne olduğunu bildiğimden ne yazmak istediğiniz ben anladım ancak diğer arkadaşlar anlamıyabilir.

Alıntı:
b) Pasif Kapanlar
Bunlarda bitkisel devinim avlanmanın bir parçası olmaz
Alıntı:
4. Sinek Kâğıdı ve Yapışkan Kapanlar
Alıntı:
Drosera (güne; şebnemi), Utricularia (keseotu, cigerotu)
gibi mesela...

praecox Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2007, 21:55   #35
Yeni Üye
 
geras's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-09-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 19
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi praecox Mesajı Göster
Sayın geras,

tercümeniz için teşekkürler ancak deyimleri veya yazınızın anlaşılmıyan yerlerini daha açık bir dille yazmak istermiydiniz yani yeniden bir düzenlemek.

örneğin bunu ben bile anlıyamadım ancak ne olduğunu bildiğimden ne yazmak istediğiniz ben anladım ancak diğer arkadaşlar anlamıyabilir.







gibi mesela...
maalesef çeviri bana ait değil. sadece siteden alıntı yapıp buraya copy paste yaptım. yine de "Pasif Kapanlar: Bunlarda bitkisel devinim avlanmanın bir parçası olmaz" cümlesinden benim anladığım bitkinin avlanma sırasında herhangi bir harekette bulunmadığı. galiba burada devinimden kastettiği şey hareket. ayrıca birkaç harf hatası olmuş, onları da düzelttim.

geras Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2007, 22:16   #36
Ağaç Dostu
 
saydemir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-01-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 513
Galeri: 10
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi noreks Mesajı Göster
Saydemir tabloda bir eksik var mı ? Sanki ortada bir sayfa daha olması gerekiyor gibi duruyor. Ben kaynak siteye bağlanamadım sanırım benim bağlantıda bir sorun var.
Bir de bu başlık altına konulan bilgileri elimizden geldiğince çevirerek koyarsak lisan bilmeyen arkadaşlar da faydalanabilirler. Yardımlarınız için peşin peşin teşekkür ederim.
Sayın noreks, tabloda bir eksik yok. Sadece tablo boyutu çok büyük olduğu için iki parça yapıp öyle koydum sayfaya.
Tabloda bitkinin çiçeklenme zamanı, çiçek rengi, ibrik ve çiçek boyu, ve mevsimlere göre ibriklerin durumu anlatılmış.
Özür dilerim site adını aceleyle yanlış yazmışım. Tekrar veriyorum.

http://www.honda-e.com/

saydemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2007, 18:54   #37
Ağaç Dostu
 
saydemir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-01-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 513
Galeri: 10
Etobur bitkilerin dünya üzerindeki yayılış alanları;
1) Cephalotus
2) Roridula
3) Heliamphora
4) Darlingtonia
5) Dionea

Eklenen Resimler
     
saydemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2007, 18:56   #38
Ağaç Dostu
 
saydemir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-01-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 513
Galeri: 10
6) Drosera
7) Nepenthes
8) Pinguicula
9) Sarracenia
10) Utricularia

www.honda-e.com

Eklenen Resimler
     
saydemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-12-2008, 22:20   #39
Ağaç Dostu
 
fevziye's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-11-2007
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 1,227
Galeri: 134
Merhaba arkadaşlar. Aslında benim et obur bitkilerle pek bir ilgim yok. Arkadaşlarımdan birinin nepentles truncata'sı var. Aldığı zaman büyük borazan gibi çiçekleri vardı. Daha sonra onlar döküldüler. Bir takım uzantıların ucunda borazanlar çıkmıştı. Sırf yaprak kaldı. Bitkinin boyu uzadı. Daha sonra uzantılar tekrar çıktı ama bir türlü borazanları çıkmıyor. Gelişimi acaba nasıldır? Böceği kapan borazanların çıkması ne zaman gerçekleşir? Bilgi verebilirseniz sevinirim.

fevziye Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-12-2008, 23:11   #40
Ağaç Dostu
 
cello_001's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-07-2008
Şehir: adana
Mesajlar: 110
Biz o borozanlara İBRİK diyoruz.

cello_001 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-12-2008, 00:30   #41
Kaybettik...
 
praecox's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-06-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 4,603
Galeri: 21
Nepenthesler tropik bitkilerdir. Bu da şu demek olur. Nerde ise hergün yağışlı nemli sıcak bir hava. Yağmurlar arası havayı ısıtan güneş de bu epiphit EB'nin aydınlık ortam sevdiği anlamına gelir.
Bunu evde de sağlıyabilirseniz ancak o zmana ibriklerini oluşturacaktır. Yani her gün saf su ile fısfıslayıp ortam nemi yüksek (% 70 ve üzeri) hava sirkulasyonu olan (zira çürüme tehlikesi var) bir yerde yetiştirmeniz gerekir. Isıtmalı bir sera veya terraryum gibi. Evde bizim bulunduğumuz ortamda herhangi bir salon bitkisi gibi yetiştirmek pek de mümkün olamamaktadır. Diğer süs bitkilerinden veya EB'lerde çok daha seçici ve zordurlar.

praecox Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-12-2008, 11:15   #42
Ağaç Dostu
 
fevziye's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-11-2007
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 1,227
Galeri: 134
Sn. cello 001, Sn. Praecox verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Söylediğim gibi etobur bitkiler hakkında bilgim yok. O yüzden benim "borazanlara" İbrik dendiğini öğrendiğim iyi oldu. Teşekkürler. Okuduğumdan beri kendi kendime gülüyorum. Sn. praecox verdiğiniz bilgileri arkadaşıma ileteceğim. İlk ibrikleri aldığımız zaman resimlerini sizinle paylaşacağım. Teşekkür ederim.

fevziye Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-07-2010, 21:15   #43
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 11-08-2005
Şehir: istanbul
Mesajlar: 47
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi denizakvaryumu Mesajı Göster
Pinguicula ya ---yağ çanağı--ismi verilmiş.

http://www.zoo-land.com/bitki.php
Diana Muscipula:Sinekkapan
Aldrovanda:Suçarkı
Sarracenia:İbrikotu
Pinguicula:Tereyağotu
Drosera:Güneşgülü
Ultricularia:Torbaotu

Tübitak , yayınından alıntıdır.
Saygılarımla,

galanth Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 17:14.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024