09-05-2006, 11:09 | #1 | |
agaclar.net
|
TÜBİTAK araştırdı: Gençler bilime ilgisiz
Alıntı:
Çevre konularına ilgililer demek? Hergün sitede bulununların küçük bir kısmı yazışmalara katılıyor. İlgili hal bu |
|
09-05-2006, 13:22 | #2 |
ağaç dostu
|
Savunmak için söylemiyorum ama ben bizim gençliğimizin ilgi alanı açısından yabancılardan çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Bir genç nelerle ilgilenirse bizde de, onlarda da aynı. Araştırma "gençlerin bilime ilgisi" ile ilgili. Benzer bir araştırma tarih veya siyaset üzerine yapılmış olsa farklı sonuçlar elde edilme ihtimali var. Aradaki en önemli fark davranışlarla ilgili bence ve bu da eğitimle ilgili. Kısa bir süre yurtdışında kaldım. Orada yeğenimin bir Amerikan okulunda nasıl eğitildiğini gördüm. Sürekli katılımcı ve sorgulayıcı eğitiliyorlar. Bizde ise tam tersi. İşte bu nedenden dolayı da sitemize girenler bakıyor, bakıyor, bakıyor,... Yazmaya veya katkıda bulunmaya çekiniyorlar. Bilinenleri yazdım ama az gelişmişlik bu demek zaten. Kendini tekrar et... |
09-05-2006, 13:55 | #3 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: K.Maraş
Mesajlar: 278
|
Bunu sadece eğitim sistemine bağlamanın çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Şu andaki gençlerimizi yetiştiren yetişkin insanların büyük bir kısmının eğitim seviyesinin düşük olması bence en büyük etkenlerden biri. Birey toplum içinde şekillenir. Öğretim kurumlarında bir takım bilgiler veriliyor evet. Fakat toplum henüz bu bilgi seviyesine gelmediği için, bireyin edindiği bilgiler de salt bilgi olarak kalmaya mahkum oluyor. İnternet ve tıbbın daha çok rağbet görmesi de birebir kullanım alanının bulunmasındandır. Yani toplumumuzda şu anda yarar sağlayan şeye ilgi duy mantığı var. Bir çok gencimizin ilgi duyduğu alanda eğitim alamayışı da bu yüzden. Kısacası büyük bir çoğunlukla ilgilerimizi toplum yönlendiriyor. İnanıyorum ki; bir sonraki nesil ilgilenmek için daha fazla bilim dalı seçecek. Çünkü millet olarak gelişmeye yeni başlıyoruz. Gelişimimizi tamamladığımızda da "Onlarda şu kadar, bizde niye bu kadar?" diye de araştırmalar içinde olmayacağız. |
09-05-2006, 14:11 | #4 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
Tıbba olan ilgiye gelince. Tıbba olan ilgi neredeyse sadece kozmetik düzeyde bence. Kaldı ki bu ilgi nerede kendisini belli ediyor merak ediyorum. Hangi bilimsel tıbbi yayın takip ediliyor? Gazetelerde çıkan saçma sapan köşe yazılarını okuduktan sonra bizim bile karşımıza çıkıp ahkam kesenler var. Kaldı ki bilimsel yayın okumayıp bunlara inanan hekim arkadaşlarımız bile oluyor. )) |
|
09-05-2006, 14:29 | #5 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: K.Maraş
Mesajlar: 278
|
Bizi yetiştirenler derken aile çevremizi kastetmiştim. Ana,baba,akrabalar, komşular... Bunlar arasında hiç okul yüzü görmemiş, okuduğu okulu yarım bırakmış insanlar da oluyor. Bu sebeple aile içinde bireyler arasında bilgi bakımından uçurumlar oluyor. Birey bildikleriyle amel edecek olsa, burnu büyümüş oluyor; toplumun bildikleriyle hareket edecek olsa, boşa okumuş oluyor. Yani bir nevi çatışma durumu. Bu çatışma ne kadar azalırsa birey de o kadar rahat hareket edebilecektir. Bir şeye ilgi duymak illa ki profesyonel anlamda ilgiyi gerektirmez. Toplumumuz her zaman bilimsel gelişmeleri dergiden, gazeteden takip etmiyor. Bunun için daha çoook uzun yolumuz var. Hiç okul yüzü görmemiş ananem bile hastalıkları yüzünden televizyonda sağlık haberleri takip ediyor. Bir yerde şeker hastalığı hakkında bir şey duysa, anlamasa da dinliyor. Bu sebeple herkes çocuğunu doktor olmak üzere yetiştiriyor. Tıpla ilgili bir dergi okuduğunda bu sebeple kimse yadırgamıyor. Aynı kişi eline astronomiyle, genetikle, kozmolojiyle ilgili bir dergi alıp da okusun. Bakalım aynı tepkiyle karşılaşabilecek mi? Kozmetiğe olan ilgide de durum böyle. O bilgiden kendine bir fayda sağladığı için ilgileniyor. |
09-05-2006, 15:57 | #6 |
ağaç dostu
|
Yazdıklarınızın birinci paragrafında ifade ettikleriniz de yine eğitimle ilgili. İkinci paragrafta yazdıklarınıza gelince. Amatörlükle profesyonel arasındaki ayırım amatörlükte yaptığınız işte para kazanımı sözkonusu değildir, profesyonellikte ise para kazanırsınız. Burada konumuzla ne kadar ilgisi var bilemiyorum. Sonuç olarak ben de ağaçlarla, bitkilerle amatör olarak ilgileniyorum ve bilgi edinmeye çalışıyorum. Bunu yaparken de konunun uzmanı, tecrübeli kişilerin bilgisini alıyorum. Gazete köşelerinde yazan kim olduğunu bilmediğim kişilere vb itibar etmiyorum. Diğer yazdıklarınızın birkısmı konu dışı olmakla beraber doğru ama bir uyarıda bulunayım sadece kendi yakın çevrenize bakarak düşünmeyin. 14 yıllık hekim olarak söylüyorum. Toplumun hemen her kesimiyle muhatab oldum ama bugüne kadar meslekdaşlarım dışında gerçekten bilimsel bir tıp dergisi okuyan kimseyi görmedim. Kaldı ki bizler bile takip edemiyoruz. (tıp dergi ve kitapları çok pahallı) ) |
09-05-2006, 21:45 | #7 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 07-05-2006
Şehir: Ankara - İstanbul - Adana
Mesajlar: 11
|
Kalitesiz öğrenciye Isyan
Kalitesiz Öğrenciye İsyan Türkiye'nin önde gelen deprem uzmanlarından Prof. Şengör, diyerek İTÜ'deki öğretim üyeliğinden ayrılmaya karar verdi. Şengör Hoca, kalitesizliğe şu örneği gösterdi: ABD'li uzmanı dinlemeye 4, Hülya Avşar'ın paneline 600 öğrenci geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, eğitim sistemi, toplumun duyarsızlığı ve eğitimsizliği konusunda açtı ağzını yumdu gözünü... Üniversiteler de dahil olmak üzere ordu dışında bütün kurumların bilimsellikten yoksun olduğunu ileri süren Şengör, üniversiteden ayrılma kararı aldığını ama Rektör Prof. Dr. Faruk Karadoğan'ın ısrarı nedeniyle yıl sonuna kadar İTÜ'de devam edeceğini söyledi. Haziran'da emeklilik hakkını kazanacak olan Şengör, üniversiteyi bırakınca yurtdışına da gitmeyeceğini, evde çalışacağını söyledi. Türkiye'nin durumunu en iyi anlatan örnek Şengör'ün umutsuzluğa kapılmasına bir şekilde Hülya Avşar neden olmuş. Üniversitelerde de toplumun çok büyük bir bölümünde de entelektüel kaygının yok olduğundan şikayet eden Prof. Şengör, Avşar olayını şöyle anlattı: "İTÜ, Amerika'dan çok değerli bir bilimadamını konferansa davet ediyor ancak aynı gün ve saatte Avşar'ın da üniversitemizde bir paneli oluyor. Amerikalı meslektaşımı 4, Avşar'ı ise 600 öğrenci dinliyor. Türkiye'nin durumunu anlatacak en güzel örnek budur." Oğlum askeri okula gitmek istiyor En iyi üniversitelerden biri olan İTÜ'de bile öğrenci kalitesinin inanılmayacak ölçüde gerilediğini belirten Şengör, Türkiye'de diploma almak için üniversite eğitiminin yapıldığını söyledi. Şengör, kalite yoksunluğunu, öğrencilerinden örnek vererek anlattı: "işimizin abc'si gibi sayılan bir şey vardır. Deniz tabanındaki yayılma hesabında, zaman ile hızı dikkate alarak hesap yaparsınız. İTÜ gibi bir okulda öğrenci, zamanını bildiği bir veride hızı hesaplayamıyor. Bunun anlamı artık düşünmeyi de unuttuğumuzdur. Beş master öğrencim oldu. Onları boğmamak için sık sık sınav yapmayacağımı söyledim, ilk dönem bitti, ikinci dönemin ortasında sınav yaptım ve hepsi de sıfır aldı. Nedenini sorduğumda, haftada 10 saat ders aldıklarını, ayrıca bir işyerinde çalıştıklarını söylediler. Yurtdışında ise öğrenci haftada 6 saat ders alır ve her gün araştırmaya yöneltilir. İTÜ'de durum bu, varın gerisini siz düşünün." Şengör, okullardaki kalitesizliğe örnek gösterirken oğlunun talebini hatırlattı: "Alman Lisesi'nde okuyan oğlumu İTÜ, ODTÜ ve Bilkent cezbetmiyorsa ve Hava Harp Okulu'nda alacağı eğitimin daha iyi olduğunu düşü nüyorsa durum gerçekten vahim." Bilgi birikimimiz Afrika düzeyinde Türkiye'de toplumun alternatif bir dünya yarattığını ve gerçek dünya ile iletişim kurmadığını söyleyen Şengör, toplumun bazı konulara duyarsızlığından yakındı: "Hani sık sık 'Gölcük depreminden ders aldık mı?' diye soruyorsunuz ya, biz hiçbir şeyden ders almayız. Depremle ilgili herkesin anlayabileceği çok basit bir kitap yazdım. Bu kitabı benim insanım alıp okumadı. Biz bir şeyden ders alır mıyız? Türkiye maalesef Asya düzeyinde bile bir bilgi ve entellektüelliğe sahip değil, ancak Afrika ile boy ölçüşebiliriz. Türkiye dünyayla sadece ordusuyla yarışabilir." Depremini bekleyen İstanbul'un jeolojik durumunu yansıtan ilk haritanın 1919 yılında Werner Paeckelmann tarafından hazırlandığını hatırlatan Şengör şöyle dedi: "1938 ve 1960 yıllarında da biz birer harita hazırlıyoruz ama Paeckelmann'ın haritası kadar kapsamlı olamıyor. Bugün yeniden İstanbul'un kapsamlı bir jeoloji haritasını çıkarmak için çalışmalar yürütülüyor. Yıl ne? 2006... Yorumu artık siz yapın." İnternethaber |
17-05-2006, 23:07 | #8 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2006
Şehir: Türkiye
Mesajlar: 365
|
Malesef
Hocam çok haksız demek isterdim ama .. Malesef durum hocam ın anlattığı gibi |
20-05-2006, 22:54 | #9 |
Ağaç Dostu
|
Doğru dürüst olmayan eğitim sistemi, ezbercilik, çekilen kopyaları görmezden gelen eğitimciler, para ile ders geçirten eğitimciler, gençlerin fazla batılılaşması, eğitime yeterince verilmeyen önem oldukça bu tablo pek değişmeyecek. |
04-01-2009, 01:43 | #10 |
Ağaç Dostu
|
ilgi-bilgi ve saire...
Evet, gençler hala ilgisiz, "öyle olması gerektiği için!" ama, çünkü yetişkinlerin onlara sundukları, sunabildikleri hayat içerisinde bilim'in yeri yok ve olmaması için yetişkinler gereğini ve hatta fazlasını yapıyorlar. Unutulmamalı ki, çocuklar bizim istediğimiz gibi değil, yetiştirdiğimiz gibi davranırlar. Gençlerin bilim karşısındaki ilgisizliklerine suçlayıcı bakış açısıyla bakamıyorum, şöyle bir aynaya, trafiğe, TV ve bilgisayar ekranlarımıza, yaşadığımız yerlere, sokaklara, doğaya ettiklerimize bakın. Bilime mi tapacaktı bu ortamda doğan ve yetişen gençler? "Olan, olması gerekendir" sözünün doğruluk payı hiç mi yok yani! Ama karamsar olmaya da gerek yok, inanın bu gençlerin bazıları, her şeye rağmen bilime ve hatta sanata ve hatta hatta spora çok ilgililer ve diğerleri de gençliklerinde olmasa da yetişkinliklerinde, belki de yaşlılıklarında yanlışlarını görecekler, belki itiraf edemeyecekler ama mutlaka görecekler, zira güneş balçıkla sıvanmıyor. gece "gece, ne kadar karanlık olsa da güneşin doğacağına" inanan forum üyesi! Düzenleyen gece : 08-01-2009 saat 02:06 |
|
|