agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni3Beğeniler
  • 3 Gönderen Jezebel

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 25-03-2010, 09:30   #1
Ağaç Dostu
 
Kiraz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-02-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,640
Galeri: 73
Sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor?

Yavuz DİZDAR / YÖNETİCİNİN KEYFİ
yoneticininkeyfi@hotmail.com


Sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor, bunlar dayanıklı beyaz eşya mı?

03.03.2010 - 09:05

(Sevgili Güngör Uras ve Ali Ekber Yıldırım'a ithaf edilmiştir)

Herkesin çok iyi bildiği, ancak hiç kimsenin açıklayamadığı bir durumla uzun süreden beri karşı karşıyayız: Marketlerden alınan sütler ve yoğurtlar açıldıktan sonra bir türlü bozulmuyor. UHT teknolojisiyle "steril" edildiği söylenen, ambalajlı kutu sütler, kapağını açsanız bile bir ay kadar bozulmadan kalabiliyor. Aynı şey sanayi tipi üretilen yoğurtlar için de geçerli, kapağını açın, üzerinden kaşıklaya kaşıklaya yiyin (ağzınıza sokup çıkarttığınızda, her seferinde milyonlarca bakteri ekmektesiniz), bu yoğurtlara hiçbir şey olmuyor. Oysa "günlük" etiketiyle satılan sütlerde durum böyle değil, üç gün içerisinde tüketmek durumundasınız, yoksa kesiliyor. Lakin ne hikmetse, UHT teknolojisiyle üretilmiş sütlere ve yoğurtlara bir şey olmuyor, sanırsınız dayanıklı beyaz eşya!

Süt ve yoğurt konusundaki bu durumun aşağı yukarı herkes farkında. Ancak benim gibi evinde yemek pişmeyen, açlık gecelerinde "bakalım buzdolabında yenecek bir şey kalmış mı?" diye bakanlar daha çok bilincinde. Çöp tenekesi niyetine kullanıp, "nasıl olsa bozulmuştur" diye içine yarım yoğurt kutularını tıkıştırdığım lavabo, yoğurt bozul(amama)sının incelenmesi için de iyi bir kaynak oluşturuyor. Bu gözlemlere dayanarak söyleyebiliyorum ki piyasa işi yoğurtların bozulma biçimi hayli farklı. Bunlar ekşimiyor, açıp üstünden yeseniz bile yaklaşık bir ayda "küflenerek" bozuluyor, bilinen küflerden değişik, siyah ve bazen kırmızı renkli küfe."sümüksü" bir çözelti eşlik ediyor. Bu tabakayı kaşıkla sıyırıp atın (yaptım), altından çıkan yoğurt yine ilk günkü tadında!

UHT teknolojisi nasıl bir mucizedir ki süt bir daha asla bozulmaz?

O zaman ister istemez yöntemi geliştirmek durumunda kalıyorsunuz, deney aşamasına geçiyorsunuz. Anneannemiz yoğurdu piyasadan aldığı sütten "probiyotik" yoğurdu kaynak (starter, başlatıcı) kullanarak kendi mayalıyor. Geçen haftalarda rica ettim, bir kısmını (benim ve sizin için!) bekletti. Sonuç yine aynı, yoğurt üstten siyah ve kırmızı küflendi, bu tabakayı attım, altından çıkan yine normal yoğurt.

Sütlerin dayanıklılığının artırılmasında kullanılan başlıca iki yöntem var: Pastörizasyon ve UHT ("ultra high temperature", çok yüksek sıcaklık anlamında). Günlük olarak satılan sütler Pastörizasyon işleminden geçiyor, kutu sütler ise UHT ile işleniyor. Ancak ne yaparsanız yapın (ne kadar steril ederseniz edin), süt kutusu açıldıktan sonra dışarıdan kontaminasyon olur (bulaşma) ve bozulması gerekir. Dolayısıyla "bozulmama" raftaki satılmayı bekleyen süt ve yoğurtun değil, açılmış olanların sorunudur. Ben yukarıdaki gözlem ve deneylerin ışığında "bozulmama sorununun" cevabı olarak ancak şu şıkları üretebiliyorum.

a) Süte antibiyotik gibi bir koruyucu katılıyor, üreme engelleniyor.

b) Ambalajda ( plastik kutu) bir şey var, içine karışıp bozulmayı engelliyor.

c) Yeni model buzdolapları çok iyi soğutuyor (ama günlük sütlerin bozulduğu dikkate alındığında, bu şık ekarte oluyor).

d) Yoğurtların fermantasyonunda kullanılan Streptococcus thermophilus ve Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus' un genetiğiyle oynanmış, bozulmayı önleyici başka maddeler de üretiyorlar.

e) Diğer (bilinmeyen, varsa)

Süt endüstrisi, ambalaj sanayi, Tarım, Sağlık Bakanlıkları'na son derece açık sorular!

Dün DÜNYA Gazetesi'nin 30. kuruluş yıldönümüydü. Kurucumuz Nezih Demirkent Ağabeyim nur içinde yatsın ve müsterih olsun, çünkü biz "bu ülke nasıl daha sağlıklı olur" arayışımızı canla başla ve çizgimizi değiştirmeden sürdürüyoruz. Sağlığın üç temel bileşeni var; birincisi sağlıklı beslenme (saf ve eksiksiz) ile korunması, ikincisi sanitasyon (temiz su kaynakları vb.) gibi yaklaşımlarla bozulmasının önlenmesi, üçüncüsü ise bu önlemlerin alınmasına karşın ortaya çıkan hastalıkların iyileştirilmesi (tedavi). Doğru beslenen ve iyi ortamda yaşayan bireyin hastalanması olasılığı elbette daha düşüktür. O halde benim Tetrapak ambalajlı kutu sütlerin ve piyasa işi yoğurtların neden bozulmadığını anlamam büyük önem taşıyor.

UHT sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor, doğru şık hangisi? Süt (yoğurt), ambalaj endüstrisinden ve elbette düzenleyici otoriteler olan Tarım ve Köyişleri Bakanı ve Sevgili Sağlık Bakanı'mdan "tatminkar" (detaylı ve bilimsel) açıklamalar bekliyoruz. Homojenizasyon ve UHT nedir? Ülker İçim Gıda Grup Başkanı Mehmet Tütüncü'nun Mutlu Tönbekeci'ye (Vatan, 11 Ocak 2010) gönderdiği cevap bize yetmez, çünkü durumu açıklamıyor. "Çok iyi steril ediyoruz" ya da "bütün dünyada böyle" gibi yanıtlar da geçerli olmayacaktır!


Sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor? Endüstrinin yanıtı yine "çok iyi sterilizasyon" oldu

17.03.2010 - 08:50

"Sütler ve yoğurtlar bozulmuyor" yazısı üzerine Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği'nin hassasiyeti sayesinde, geçtiğimiz çarşamba akşamı konu süt ve yoğurt uzmanlarıyla yaklaşık üç saat tartışıldı. Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem arkadaşımızı ve yine bir gıda mühendisi olan Diyabetik ve Fonksiyonel Gıda Üreticileri Derneği yönetim kurulu üyesi Ali Ulvi Akyürek'i bir hayli yorduk (bizi bağışlasınlar), kendilerine müteşekkiriz. Endüstri temsilcileri ve gıda mühendisi arkadaşlarımız "sütlerin bozulmadığı" konusundaki gözlemimin hatalı olduğunu vurguladılar, ancak uzlaşamadık. Zira bu gözlem sadece benim gözlemim değil, gözlem bana e-posta yoluyla ulaşan pek çok okurumuz tarafından da doğrulanmakta. Anahtar kelime de zaten bozulma (ya da bozulmama) değil, "ekşimeme". Konu cumartesi günü Sadık Çelik dostumuz tarafından Cumhuriyet Gazetesi'nde de dile getirildi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın görüşlerine ayrıca yer verildi.

Bize aktarılan bilgilere göre endüstriyel süt üretiminde şöyle bir işlem sırası izleniyor: Gelen sütler kaba ve ince filtre edilmelerinin ardından (bu aşamada dışarıdan karışabilecek ot, saman gibi şeyler uzaklaştırılıyor), yağ kısmının ayrılması için 40 dereceye ısıtılıyor. Bu işlemle ayrılan yağ, sabit bir yağ konsantrasyonu (yüzde 3) içermesi için yağ süte geri veriliyor (tam yağlı, yarım yağlı süt ve ayrıca yağ elde ediliyor). Ardından homojenizasyonun sağlanması için süt basınç altında (5-20 bar) enjektörlerden geçiriliyor, bu sırada sütün içerisindeki yağ zerrecikleri küçük parçalara kırılıyor, daha fazla suyun yağ zerrecikleri içerisine kapatılması sağlanıyor, 40 dereceye soğutulup mayalanıyor (yoğurt), bunlarda doğal olarak kaymak oluşmuyor. Kutulanacak sütler ise ayrıca yaklaşık 135 dereceye ısıtılıp soğutuluyor (UHT), süt içerisindeki patojenlerin (hastalık yapanların) yanı sıra spor halindeki bakteriler de etkisizleştirilmiş oluyor.

Endüstri sütlerin ve yoğurtların bozulmamasını bu süreç içerisinde bütün bakterilerin inaktive edilmesine dayandırıyor. Zaten bizim aramızdaki uzlaşma sorunun da bu noktada ortaya çıkıyor. Nitekim Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği <http://www.setbir.org.tr/>'nden (SETBİR) gelen açıklamaya göre (onlara da müteşekkiriz) "yoğurdun özellikle 12 derecenin üzerinde, starter kültürlerinin çoğalmaya ve laktik asit üretmeye devam etmeleri nedeni ile aşırı şekilde ekşimesi bekleniyor. Bu bakteriler 12 derecenin altında uykuda oldukları için ekşime daha uzun sürede ve yavaş gerçekleşiyor". SETBİR'in açıklaması da geçen hafta vurguladığımız antibiyotik kullanılmadığı ifademizi doğruluyor, zira antibiyotik sütün mayalanmasında kullanılan bakterileri de engellediğinden (içiniz rahat olsun) kullanılması zaten mümkün değil.

Konuya eklenen yeni sorunumuz yoğurtların kaymakları!

Ne var ki endüstri, kaymaklı yoğurtların "bir kısmında" gözlediğimiz, önceki yazılarda sözünü etmediğimiz kaygı oluşturan diğer konuyu da reddedemiyor. Homojenize edilmiş sütlerde kaymak oluşması beklenmiyor, peki o halde "kaymaklı" yoğurtların üzerindeki ne? Bizim bildiğimiz kaymaklanma "gradyan" oluşturacak biçimde gerçekleşir, yani kaymağın altında gözenekli bir ara geçiş tabakası bulunur. Oysa "bazı yoğurtlarda" kaymak, yüzeyden kabuk gibi sıyrılıyor (bu da yine ortak bir gözlem). Ve deniyor ki, "homojenize yoğurt zaten kaymak yapmaz, bu durumda 'tüketici memnuniyetini sağlamak için' margarinden kaymak yapılarak yoğurdun üzerine ayrıca enjekte ediliyor". Ne hoş değil mi? Sevgili Tarım ve Köyişleri Bakanımın bundan haberi var mı?

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na açık soru: Bizim inekler proteinden nasıl çalıyor?

Biliyorsunuz 2 Mart DÜNYA'nın 30. yıldönümüydü. Kutlama vesilesiyle görüştüğüm Ali Ekber Yıldırım'dan 16 Şubat 2009'da yürürlüğe konulan (ve çok ciddi eleştiri alan) Türk Gıda Kodeksi Fermente Süt Ürünleri Tebliği konusunda bilgi aldım. 2001 yılında Türk Gıda Kodeksi-Fermente Sütler Tebliği yayımlanırken, Dünya Tarım ve Sağlık Örgütlerinin Kodeks Alimentarius Komisyonu'nun "yüzde 12 yağsız kuru madde ve en az yüzde 4 protein oranı" dikkate alınmış. Lakin bizdeki ineklerin sütündeki protein yüzde 3 olduğundan (işte bir bilinmeyenin sınırları daha, bizim yerli inekler proteinden çalıyor!) yoğurttaki istenen protein miktarı yüzde 3'e çekilmiş! Yani nasıl oluyorsa, süt Kodeks'e uymadığından, "değiştirilemez olan" Kodeks yoğurda uydurulmuş. Sevgili Tarım ve Köyişleri Bakanıma soru sormakta sizce haksız mıyım?

Endüstrinin katkılarıyla öğrendiğim bu bilgiler üzerine çarşamba gecesi eve giderken altı kutu kiloluk UHT süt ve ikisi 750 gram, biri 1.5 kiloluk üç kutu yoğurt aldım. Kutu sütleri açarak (saat 23.00 itibarıyla, ortalama 18 derece sıcaklık, değişmesin diye yemek pişirmekten de vazgeçtim) yarısını boşalttım, dördüne yoğurtlardan aldığım yaklaşık bir çay kaşığı yoğurdu maya olarak koydum, ağızlarını kapatıp kutuları çalkaladım. İkisini mutfak tezgahına (dışarıya), ikisini buzdolabına, diğer iki kutu sütü de mayalamadan buzdolabına koydum. Yoğurtların ikisinin (maya örnekleri aldıktan sonra) üzerlerinden yedim. Birini buzdolabına, diğerini mutfak tezgahına bıraktım. Büyük yoğurdu ise hiç açmadan mutfak tezgahına koydum. Kontrol grubu olarak İstanbul'da "normal" süt bulunamadığı için, Saray Muhallebicisi'nin yoğurtlarını kullandım (Sevgili Kadir Topbaş'ın kulakları çınlasın!), bunlar homojenizasyon ya da UHT işlemi görmemiş manda sütünden üretilmiş yoğurtlar. Birinin ağzını açarak üzerinden yedim, diğerinin ambalajını hiç açmadım, her ikisini de buzdolabına koydum (pazar günü saat 14.00). Sözün özü araştırmalarımız devam ediyor, deney süresini de 10 güne uzattım.

Bu yazıyı lütfen kesip saklayın, atıfta bulunmam gerekecek.



Sütler ve yoğurtlar bozulmuyor, çünkü siz onları pastörize değil, "petrolize" ediyorsunuz sevgili süt endüstrim!

24.03.2010 - 09:01

Geçen hafta başladığımız "süt ve yoğurt bozulmama" deneyi (Yöntem), dediğim gibi 10. günde sonlandırıldı. Sonuç buzdolabına konanlar şöyle dursun, mutfak tezgahına konan süt ve yoğurtlarda da herhangi bir ekşime gerçekleşmedi, buna karşılık kontrol grubu beklendiği gibi ekşidi. Bu duruma bir açıklama (Tartışma) getirmem gerekiyor (biraz teknik olacak, okurlarımız bağışlasın). Lütfen dikkatle okuyun ve herkesle paylaşın, çünkü benim cevabım 'e' şıkkında, yani bilinmeyenin sınırlarındasınız.

Süt basit bir ürün değil, çok değerli biyolojik ve "canlı" bir sistemdir. Bunun en açık kanıtı da muhtaç yeni doğan için "verilmiş" olmasındadır. Sütün (ve meyve suyu gibi benzeri ürünlerin) fermantasyon (indirgenme, "verilenin" geri döndürülüşü!) işlemi bu unsurların yıkılmasıyla sağlanır. Bu yıkım işleminde yoğurt yapımı sırasında Str. thermophilus ve Lactobacillus delbrueckii subsp. Bulgaricus bakterileri kullanılır. Bunlar yıkımı enzimleri sayesinde bir yere kadar getirirler (tatlı yoğurt), işlem sürdüğü zaman (ya da dışarıdan bulaşan mayalarla) ekşime meydana gelir (ama bizim sorunumuz ekşimeme!). Ekşime günlük (pastörize) sütlerde olmakta, ancak UHT sütlerde olmamakta, normal (halis) yoğurtlarda olmakta, ancak homojenize yoğurtlarda olmamaktadır… Bu durumda meselenin cevabı homojenizasyon ve UHT'de (yani basınç ve sterilizasyon amaçlı 'ısıl' işlem!) yatmaktadır.

Biyolojik sistemler (ve akışkanlar) normal koşullar altında (NKA) dışarıdan gelen ısıl faktörlere (sıcaklıkla enerji girişi) karşı korumalıdır. Bunun en basit karşılığı insandaki terlemedir. Süt ısıtıldığında da enerji girişi "kaynamayla" karşılanır, yani su molekülleri buharlaşarak biyolojik yapıyı korumaya çalışır. Homojenizasyon işlemi ise 5-20 bar (deniz seviyesi NKA'sının 5-20 katı) altında, UHT ise ortalama 135 derecede yapılır (NKA dışı!). Su bile 100 derecede kaynarken, su bazlı bir sistem olan süt nasıl 135 dereceye çıkabilir ki? Sütün 135 dereceye ısıtılması ancak basınç altında mümkündür.

Homojenizasyon ve UHT biyolojik sistemi "kullanılamaz" hale getirir

Bu sıcaklık canlı her şeyi yok etmekle kalmaz, homojenizasyon basıncı ve UHT ile süte "NKA asla kabul etmeyeceği" bir enerji verilir. Bu durumda süt verilen enerjiyi "koru'n'mak" amacıyla bünyesine katar (absorbsiyon, soğurma; "entalpi" yani kullanılamayan enerji artar!). Bunu da ancak sahip olduğu proteinlerin (ve diğer unsurların) yapılarını "doğada var olmayan" şekillere değiştirerek sağlayabilir (önce denatürasyon, sonra misnatürasyon, yanlış katlanmalar, 'misfolding', çapraz bağlanmaklar vb.)
(1). Süt 'biyolojik' bir sistemdir, gaz basıncı kanunları inert (ideal), yani etkileşemez gazlar için geçerlidir Prof. Dr. Sevgili Yaşar Kemal Erdem (enerji farkı için ise kalorimetri ister). Bu durumu "kağıdın dörde katlanması" ya da "buruşturulması" şeklinde gözünüzde canlandırın, hangisinin üstüne yazılamaz? Bu yapısal değişiklikler ise mass spektrometri ile de saptanamaz, zira kütle aynı kalabilir, üç boyutlu yapı değişikliğini görmek için X-ışınları difraksiyon kristalografisi gerekir. Benzer şekilde, basınç altında "buruşan ya da 'doğa dışı' birleşmelere giden moleküller" fermantasyonun alt basamaklarında kullanılamaz! Çünkü entalpi, olasılıkla "en alt kademelerden, en az iç enerjisi olup en kolay katlanabilenlerden, geri yüklenir". Yani bu durum fermantasyon sürecinin en alt kademesine yansır, bakteri, maya her ne ise, bunları kullanamaz. UHT süt ve homojenize yoğurt (ve olasılıkla UHT meyve suları) ekşimez, ekşiyemez! Ancak küflenebilir (başka bir "geri döndürme" biçimi!). Proteinlerdeki bu yapı değişikliği aslında 'apaçık delillerle' sunulmuştur! Isıl işlem sütün Whey protein içeriğini (elbette sıcaklıkla orantılı olarak!) yüzde 50 düşürmektedir (2). Yani "bizim sevgili yerli inekler" proteinden çalmamakta, basınç altında ısıl işlem onların ürettikleri proteinleri saptanamaz ve kullanılamaz biçimde değiştirmektedir

Homojenize ve UHT süt ürünlerinin tüketilmesine "ŞERH" koyuyorum!

Bu durumda ben İstanbul Üniversitesi'nden aldığım "ilime" dayanarak ve Merhum Nezih Demirkent'in verdiği 'yetki' ile homojenize ve UHT süt ürünlerinin (ayran da dahil) tüketilmesine "DÜNYA genelinde" "şerh" koyuyorum! Bu yazı lütfen süt endüstrisinden dostlarımız ve sevgili okurlarımız (tüketiciler) tarafından "konunun ehli" olduğu düşünülen (fizikçiler, biyologlar, doktorlar, ajanslar, yani süt ve yoğurtların eskisi gibi olmadığını bilen) bütün herkesle paylaşılıp tartışılsın. Sınama yöntemi basittir, homojenizasyon basıncı ve UHT sıcaklığının daha da artırılması meseleyi açıklar (zaten UHT sütle yoğurt tutmadığı ya da bir garip olduğu da herkesin ortak gözlemidir).

1. Beslenmemiz açısından "bilinmeyenin sınırlarındayız". (a) Homojenizasyon ve UHT ile ortaya çıkan "doğa dışı" maddelerin sağlık riskleri bilinmemektedir. Bu durum, miyelomlar, lenfomalar gibi "alışılmadıkla uyarılan" bağışıklık dokusu kanserleri, neden arttığı bulunamayan kalın bağırsak ve meme kanserleri ve merkezi sinir sistemi belirtileri de veren atipik alerjik durumlar için bir açıklama olabilir. (b) Göründüğü kadarıyla entalpi (maddeye değil ama, süt gibi bir sisteme 'kalıcı' enerji yüklenmesi) mümkündür, sistemin iç enerji düzeyi en düşük bileşenlerine öncelikle yüklenir (c) Petrolün basınç ve sıcaklık altında oluştuğu (miktara oranla organik kaynağı bilinemese de) olasılıkla doğrudur, mikroorganizmalar tarafından yıkılamayıp çevre kirlenmesi yaratmasının nedeni açıktır.

2. Codeks Alimentarus ASLA değiştirilemez, çünkü beslenme sadece ve sadece "gelenek" üstüne oturur. Güğüm sütünün "mutlaka hastalıklı" olduğu düşüncesi bir endüstriyel şehir efsanesidir. Buna karşılık esas homojenize ve UHT süt ve yoğurtların doğal sindirilebilirlikleri ve besleyebilirlikleri tamamen tartışmalıdır (Prof. Dr. Ahmet Aydın kesinlikle haklıdır!).

3. Sevgili Tarım ve Köyişleri Bakanım bizim "yerli" ineklerden özür dilemelidir. Süt endüstrisi tesislerini ülke geneline dağıtarak "yerelleşmeli", zaten önem verdiği soğuk zinciri daha da geliştirmelidir.

4. Süte çektirilen bu ezanın "helal" boyutunu ise Diyanet İşleri Başkanlığı'na bırakıyorum.

Kaynaklar:

1. Hereman K ve ark. Protein structure and dynamics at high pressure. Biochem Biophys Acta. 1386; 1998: 353-370.

2. Carbonaro M. ve ark. Disulfide reactivty and in vitro protein digestibilyty of different thermal-treated milk samples and whey proteins. J Agric Food Chem 1997; 45: 95-100.

2. Entalpi, fermantasyon, 'misfolding' vb. için Google ile erişilebilen genel kaynaklar.

http://www.dunya.com/sutler-ve-yogur...57_yazar.html?

Kiraz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2010, 09:54   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
'Bir karşı fikir (Sütü sokaktan alın, suyu musluktan için)'

Sn.Ahmet Aydın'a bir kez daha teşekkürler.

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2010, 12:23   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 23-04-2009
Şehir: Rize
Mesajlar: 656
Ne kadarda olsa, doğal olmayan hiçbirşeyi sağlıklı bulmuyorum açıkcası...

oppss! Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-04-2010, 23:18   #4
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Yoğurtlar mı kötü yoksa Sütler mi?

Merhaba.


Alıntı:
Sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor, bunlar dayanıklı beyaz eşya mı?

Sn. Kiraz,

Büyük süt üreticileri ve yetkililer yanıtlamak istemiyorlar. Yanıtlanmayan veya yanıtlamak istenmediği için binbir dereden su getirilen sorular hep toplumun zararına olan işleri ve eylemleri gizler.


Ülkemiz, bazı konularda hep geriden gelmektedir. Kanunu nizamı belirleyinceye kadar bazıları işini bilir ve işi bitirir. Süt ve Yoğurt konusu da devletimizin geri kaldığı veya istenerek geri bırakıldığı konulardan diye düşünüyorum.

Teknolji ilerledikçe, alternatif ürünler çoğalmakta ve kar unsuru öne çıkınca da milletin sağlığı ikinci, üçüncü plana düşüyor. Bildiğim bir katkı maddesi de jelatin. Bu madde yoğurdun katı olmasını sağlamak için kullanılıyormuş. Ve çok da ucuza mal oluyormuş.

Bu gidişle, Milli gıdamız olan yoğurdu kendimiz mayalamak zorunda kalacağız. Tabi saf süt bulabilirsek. . .

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-04-2010, 08:05   #5
Ağaç Dostu
 
Kiraz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-02-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,640
Galeri: 73
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan Mesajı Göster
Tabi saf süt bulabilirsek. . .

Saygılar
En önemlisi de bu zaten, bir de doğru mayayı.

Kiraz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-04-2010, 23:43   #6
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-03-2010
Şehir: Denizli
Mesajlar: 686
Değerli arkadaşlar, süt ve yoğurt konusundaki endişelerinize gönülden katılıyorum ama saf süt ve yoğurt mayası konusunda o kadar da ümitsiz olmayınız lutfen.Teknolojinin henüz ulaşmadığı yerlerde öyle yoğurt mayaları var ki o mayalarla yapılan yoğurdu yiyen başka yoğurtları zor beğenir.Mayıs ayında (Hıdrellez zamanı) otlardan toplanan sabah çiy'i katılmış bir maya ile yapılmiş yoğurttan bahsediyorum.Umarım bazılarınız böyle mayalarla yapılmış yoğurtlardan tatmak şansını mutlaka yakalamıştır.

yarenimex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-04-2010, 00:06   #7
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 10-03-2009
Şehir: Balıkesir
Mesajlar: 907
Galeri: 43
En sağlıklısı (ve bence lezzetlisi ) kendi mayaladığımız yoğurtlar. Yıllardır aynı sütçüden süt alırız ve yoğurdumuzu kendimiz mayalarız, pastörize hazır yoğurtları kesinlikle yiyemiyorum. Deneyin, evde mayaladığınız yoğurdun tadının yanında ne kadar yavan kaldıklarını göreceksiniz.

köknar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2010, 08:45   #8
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Daha tazesi yok

Sevgili Arkadaşlar'

11 Nisan 2010 Pazar, saat 08:45, Alaçatı da evimin arka bahçesine bitişik arazi de 2-3 gündür inekler otluyor. İneklerin sahibi Sivaslı Nuri hayvanları sulamak için benim bahçenin suyunu kullanmış. Bizi göremediği için izinsiz kullandığını söyleyip bu sabah oracıkta sağdıkları sütten 3 litre kadar bize hediye etti.

Kendim de Tekirdağ da süt besiciliği yaptığımdan, sütün elle sağılmasını, buzağısının kalan payını emmesini ve sütün tencere de kaynamaya başlamasını sizin için resimledim.

Şimdi söyleyin daha tazesi varmı?

Eklenen Resimler
     
balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2010, 10:28   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-11-2008
Şehir: Marmaris
Mesajlar: 659
Sayın balbay daha tazesi olamaz.
Ben bu sizin yaptığınızı önümüzdeki günlerde yoğurt yapımında yapacaktım.Harika oluyor devamını bekliyoruz. Bakalım ürünümüz ne olacak.
Teşekkürler, kolay gelsin.

sezgin53 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2010, 16:21   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-03-2010
Şehir: Denizli
Mesajlar: 686
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi sezgin53 Mesajı Göster
Sayın balbay daha tazesi olamaz.
Ben bu sizin yaptığınızı önümüzdeki günlerde yoğurt yapımında yapacaktım.Harika oluyor devamını bekliyoruz. Bakalım ürünümüz ne olacak.
Teşekkürler, kolay gelsin.
En sağlıklısı ve lezzetlisi olur sayın sezgin53.. Biz devamlı kendi ürettiğimiz sütten yapıyoruz yoğurdumuzu ve sonuçtan da memnunuz..Keşke herkes aynı olanaklara sahip olsaydı da tüm bebelere meyveli yoğurtları evde anneleri kendileri hazırlayabilseydi..

yarenimex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-04-2010, 22:15   #11
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Şimdilerde sokağa haftanın belli gününe gelen sütçüden aldığım sütü mayalıyorum. Hazır yoğurttan çok daha lezetli olduğunu söylemeliyim. En azından daha fazla zararlı madde içermediğinden eminim.

aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2010, 01:58   #12
Ağaç Dostu
 
Cumhur Tonba's Avatar
 
Giriş Tarihi: 07-07-2008
Şehir: EDİRNE-ANTALYA
Mesajlar: 11,420
Galeri: 80
En taze sütü içen burada.
http://tr.sevenload.com/videolar/RiY...tuenue-cen-nek

Bundan daha taze süt içen varsa ben birşey bilmiyorum. İzleyin. Hak vereceksiniz.

Cumhur Tonba Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2010, 14:30   #13
Ağaç Dostu
 
Lilium's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-05-2008
Şehir: Balıkesir Gönen
Mesajlar: 7,546
Galeri: 106
Döner sermaye mübarek, kendi üretiyor kendi tüketiyor ve tekrar üretiyor,

Lilium Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2010, 14:59   #14
Ağaç Dostu
 
Cumhur Tonba's Avatar
 
Giriş Tarihi: 07-07-2008
Şehir: EDİRNE-ANTALYA
Mesajlar: 11,420
Galeri: 80
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Lilium Mesajı Göster
Döner sermaye mübarek, kendi üretiyor kendi tüketiyor ve tekrar üretiyor,
Lilium,
Nasılda yakıştırmışsın hemen o cümleyi. Nasıl buldun hemen? İnan çok güldüm. Nasılsın?

Cumhur Tonba Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2010, 16:34   #15
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Döner sermayenin bundan daha somut bir örneği olamazdı.

aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2010, 18:42   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-03-2010
Şehir: Denizli
Mesajlar: 686
Döner sermayeye iyi örnek.. Ancak döner sermaye yakında dönmez olur gibi görünüyor.Sahibi durumu farkettiği anda sucuk olmaya doğru yola çıkar herhalde..

yarenimex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2010, 21:00   #17
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi yarenimex Mesajı Göster
Mayıs ayında (Hıdrellez zamanı) otlardan toplanan sabah çiy'i katılmış bir maya ile yapılmiş yoğurttan bahsediyorum. Umarım bazılarınız böyle mayalarla yapılmış yoğurtlardan tatmak şansını mutlaka yakalamıştır.
Yakalıyamayıp ta yakalamak, tatmak isteyenleri Tekirdağ toplantısına bekliyoruz.

Sevgiyle kalın.


Düzenleyen gece : 02-05-2010 saat 16:10 Neden: alıntı etiketinin köşeli parantezi eklendi, iki nokta ve bir virgül düzeltildi.
ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2010, 22:28   #18
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-03-2010
Şehir: Denizli
Mesajlar: 686
Teşekkür ederim sayın ensar.. İnşallah kalabalık bir toplantı olur ve değerli doğa dostlarımız lezzetli yoğurtlarınızdan tatma fırsatı bulurlar..

yarenimex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2010, 16:08   #19
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Tekirdağ yöresinin süt ve yoğurtlarını tatma, onlarla beslenme fırsatını benim gibi doğuştan elde edenler de var. 8-)

Çocukluğum evde mayalanmış yoğurt yemekle geçti, sütler de kendi ineklerimizdendi. Yoğurdun 5. günden sonra ekşidiğini en lezzetli vaktinin 2. gün olduğunu bilirim. Sütün (çiğ) yaz aylarında bozulması için ise 1-2 saat yeterliydi, kaynatmak taşınması aşaması için biraz zaman ekliyordu, ama çok değil diye hatırlıyorum.

Bugün ise durum ortada. Yoğurtlardaki değişimi hiç de iyi yönde yorumlayamıyorum.

Bir de şöyle bir durum var ki; çocuğu olanlar bilir, Danone'nin Danino diye bir ürünü var, çocuklar için. Yoğurda benzeyen ama olmayan, hiç katkısız olduğu iddia edilen, sütlü, meyveli ve uzun süre hiç bozulmadan dayanan bir ürün (yazın sütün saatler içerisinde bozulduğunu hatırlayın).

İşte bu ticari adından başka bir adı bile olmayan 'şey'i, yoğurdu tercih etmeyen çocuklar bile kısa sürede bağımlısı oluyor. Sebep sonuç ilişkilerini düşününce, gördüğüm tablo hiç hoşuma gitmiyor.


gece
en beğenmediğimiz hayvanlar bile besinlerini seçerken insan olarak besinini bilinmezlikler içerisinde aslanın ağzında elde etmekten hoşnutsuz forum kişisi

gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2010, 20:27   #20
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Yeni bir bilgi. Hazır yoğurtların kapakları kapanmadan önce mantar ilacı sıkılırmış.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2010, 20:45   #21
Ağaç Dostu
 
Zeytinci's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-12-2008
Şehir: İzmir/Kaynarpınar
Mesajlar: 1,151
Günlük pastörize süt için şüpheli durum var mı?

Ambalajlı pastörize süt alıp kefir ile evde mayalıyoruz. Öylece tüketiyoruz.
Şehir yaşamında taze süt bulmak zor.

Zeytinci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-09-2018, 22:09   #22
Ağaç Dostu
 
Jezebel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-02-2010
Şehir: İzmir
Mesajlar: 8,681
Galeri: 11
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gece Mesajı Göster
....

Bir de şöyle bir durum var ki; çocuğu olanlar bilir, Danone'nin Danino diye bir ürünü var, çocuklar için. Yoğurda benzeyen ama olmayan, hiç katkısız olduğu iddia edilen, sütlü, meyveli ve uzun süre hiç bozulmadan dayanan bir ürün (yazın sütün saatler içerisinde bozulduğunu hatırlayın).

İşte bu ticari adından başka bir adı bile olmayan 'şey'i, yoğurdu tercih etmeyen çocuklar bile kısa sürede bağımlısı oluyor. Sebep sonuç ilişkilerini düşününce, gördüğüm tablo hiç hoşuma gitmiyor.


gece
en beğenmediğimiz hayvanlar bile besinlerini seçerken insan olarak besinini bilinmezlikler içerisinde aslanın ağzında elde etmekten hoşnutsuz forum kişisi

DANONE'NİN HAİN PLANI!!!
İlginize;
Danone markasını Türkiye'de bilmeyen yok. Sabancı holding ortaklığı
ile ve sağladığı güven ile Danone Türkiye'ye girmiş oldu. Bu gün
sabancı ile ortaklıklarının bitmiş olmasına rağmen çoğu insan
sabancı holding ile ortak olduğunu zannederek bu ürünleri almakta. Peki,
Fransızlara ait olan Danone Türkiye'de neden bu kadar çok
çocuklar üzerine ürün çıkartmakta ve ucuza satmakta hiç düşündünüz mü?
Aklınıza bir marka düşmanı hatta yabancı düşmanı Profesör
yazmış bu mesajı şeklinde bir fikir gelebilir. Söz konusu olayın
geleceğimiz üz erinde oynanan çirkin bir oyun olduğunu
laboratuar sonuçlarını aldığım zaman ortaya çıktı. Sizde eğer
bilimle özellikle fen bilimleri ile ilgileniyorsanız söz konusu
üründen alın ve bir fen laboratuarında içerik testi yaptırın
(ücreti en fazla 40$) sonra bu sonucu bir nörologla paylaşın bakın neler
olacak. Gelişim ve düşünme üzerinde etkili hormanal
dengelerin, özellikle muhakeme kabiliyetinin nasıl engellendiğini
bir nörolog anlatsın size o zaman benim gibi tatmin olursunuz.
Danonenin Türkiye için üretilen ürünlerinin içerisine çocukların
zihinsel ve bedensel gelişimini etkileyecek madde olduğu ne yazık ki bir
gerçek ve şu an Daninolar sadece 2 ve 12 yaş arası çocuklara yedirilmekte.
Yani tam gelişim zamanında. Gelecek nesillerimizin
zeki olmasını engellemek için şimdiden yoğun çaba içerisinde
oldukları anlaşılıyor ve tüm pazarlama şirketleri şuan Danone ile
anlaşmalı. Kapı kapı dolaşıp piyasa fiyatının altında ürünlerini
satmaktadırlar. Ayrıca şirketlere ve dağıtım elemanlarına çok iyi ücret
ödenerek daha fazla surum yapılmakta, daha fazla insana ulaşmaktadırlar.
Lütfen Danone ürünlerini kullanmayalım ve bu konuda bizler duyarlı
olabiliriz. Ama bu yetmiyor. Marka düşkünü bir gençlik olduğu sürece bu
firmaların Türkiye'de ekmeklerine yağ sürülecektir. Lütfen uyanalım ve uyaralım.

Prof. Dr. Turan Karadeniz
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Ordu Ziraat Fakültesi
Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı ORDU
Tel: +90 452 230 05 56
Faks: +90 452 225 12 61

Bu iletiyi mümkün mertebe gönderebildiğiniz ölçüde birilerine gönderin.savaş meydanlarında kazandığımız özgürlüğümüzü ve onurumuzu masabaşı oyunlarla kaybetmek istemiyorsak lütfen biraz daha duyarlı davranalım. Kendimizi yakacaksak bari evlatlarımızı yakmayalım.Bunu bir vatan borcu olarak addediyorum.Her birey üzerine düşen görevi bi hakkın ifa ederse bilin ki hiçbir kötü emel amacına ulaşamayacaktır.


Aklımızı başımıza ne zaman devşireceğiz
Gün be gün gerçekleri insanların yüzüne haykırmaktan çok yoruldum.
Hadi düşmanlarımız tuzak kuruyor, biz bu tuzaklara düşmek için neden bu kadar hevesliyiz, milletcek




Jezebel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 13:30.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024