agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni15Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 23-09-2006, 10:59   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Tohumculuk Kanunu / Tohum Politikası

Tohumculuk Kanunu Tasarısı

Tasarının Özeti
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tescil edilen, üretim izni verilen ve ticari sebze çeşit kayıt listesine alınan çeşitlerin bu Kanun kapsamında kayıt altına alınmış sayılacağının hükme bağlanması öngörülmektedir.


Alıntı:
Tohumculuk kanunu TBMM'de Avrupa Birliği uyum paketi içinde
görüşülüyor. Cumaya kanunlaşması beklenen yasa ayrıca temel yasa kabul
edilerek fırtına hızı ile yasalaşmasının önü açıldı. 22 Eylül Cuma gününe
meclisten çıkacağı tahmin edilen bu yasayı kamu oyunun kısa zamanda
kavrayabilmesi çok zor.

AB uyum paketi içinde olduğuna göre AB (ve diğer gelişmiş ülke)
şirketlerinin çok önem verdiği hususların taslakta olması gerekiyor.
Gerçekten de taslak incelendiğinde GDO'lu tohumlar için Türkiye'nin
açıldığı, büyük tohumculuk devlerinin büyük bir pazarda daha rahatlıkla at
oynatabilecekleri anlaşılmakta. GDO'lu çeşitler artık, Türkiye'de yasak
olmalarına rağmen yayılabilecekler. 3 bini endemik (Türkiye kökenli) 13 bin
bitki çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek. Bu yasa tam
olarak uygulandığında semt pazarlarında ve köy meydanlarında henüz çeşit
haline gelmemiş maydonoz tohumu bile satmak mümkün olmayacak.

Organik tarımcıları da zorluklar bekliyor. Çeşit karışımlarını satın alamayacaklar.
Onbinlerce yıldır ıslah yapan köylüler bu yasa ile tohumlukları üzerindeki
halen gerilemiş olan bütün haklarını kaybedecekler. Acaba kanunun
uygulamaları hakkında köylüler bilgilendirildi mi? Büyük firmalar yasa çıkar
çıkmaz büyük haklara sahip olacaklar ancak kanun gene de iki yıl boyunca bu
hegemonyayı biraz gevşetmektedir.

Geçici 1. maddede 5. maddenin 1. fıkrası hükmü ile, 7. maddenin 1. fıkrası hükmü
kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber,
Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe
gireceği tarihten itibaren 2 yıl süre ile uygulanmaz demektedir. İki yıl boyunca
kanunun zararları hemen çiftçilerce anlaşılamayacak.
Aynı tarım satış kooperatifleri yasasında olduğu gibi.

Madde 7 yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait
tohumlukların ticaretine izin verilir denmektedir. Bununla ilgili olarak
çiftçiye küçük bir hava alma penceresi açılmıştır.

Madde 14'de istisnalar olarak ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç
miktarı ile sınırlı kalmak şartıyla, çiftçiler arasında tohumluk mübadeleleri
kanun dışında bırakılmıştır. Bu oldukça kısıtlayıcıdır.
İyi tohuma sahip bir üretici eğer tohumluğunu köylülere para ile satarsa
istisnadan yararlanamayacaktır.

Kanunda kamunun tohumluğun her alanından çekilerek özel firmalara
terk edeceği anlaşılmaktadır.

Madde 15'de yetki devrinden söz edilmektedir.
Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel sektöre
gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakabilecektir. Yasada sözü edilen
birliklerin ve alt birliklerin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
sayılacak olması ve bunlardan oluşacak olan Birlik ve alt birliklere yetki
devredilecek olması resmi tamamlamaktadır. Bu birliklerin oluşturacağı hakem
kurullarının örneğin çiftçilerle şirketler arası anlaşmazlıklarda yetkili
olacak olmaları tohum devlerinin hakim koltuğuna da oturduğunun açık
kanıtıdır.

Bu yasa Türkiye'nin, doğanın, çiftçilerin ve tüketicilerin
aleyhinedir. Daha geniş tartışılmak üzere meclisten çekilmelidir.

Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
22.09.2006 Cuma günü TBMM genel kurul tutanağı:

Alıntı:

BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
22 Eylül 2006 Cuma
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer alan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.



1.- X- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (**)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2.- X- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662) (Dağıtma tarihi: 14.9.2004) (**)
BAŞKAN – Komisyon?.. Sayın Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Bu sebeple, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 26 Eylül 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 14.03

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2006, 22:55   #2
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Yeni Tohumculuk Yasasi Neler Getirecek

(BASIN AÇIKLAMASI - Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz)


YENİ TOHUMCULUK YASASI NELER GETİRECEK?


22 Eylül 2006 tarihinde TBMM gündemine alınan TOHUMCULUK KANUNU ile Türkiye devletin küçülmesi yönünde bir adım daha atmış oldu. Tümü Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına ait dört genel müdürlükte var olan şube veya dairede ele alınan tohumla ilgili bürokratik işlemlerin büyük oranda kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşuna (Türkiye Tohumcular Birliği - TTB) devredilmesi, aslında küreselleşme sürecinde “devletin küçülmesi” planının bir parçasıdır. Kanun tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsamaktadır. Söz konusu işlemler batıda da benzeri kuruluşlara bırakılmıştır.. Örneğin söz konusu işlemlerden Fransa’da GNIS, Hollanda’da NAKK sorumludur.

80’li yıllara kadar, araştırma kuruluşlarının geliştirdiği tescilli çeşitler, TİGEM’lerde (eski Devlet Üretme Çiftlikleri) sertifikalı tohumluk olarak çoğaltılmış ve yine Zirai Donatım Kurumu gibi kamu kuruluşlarının dağıtımı ile sürdürülmüştü. 1984 yılında tohumluk ithalatının serbest bırakılması” ve 1985’de de “Tohumluk Teşvik Kararnamesi”nin yürürlüğe girmesi ile “Türk Tohumculuk Özel Sektörü” oluşmaya başlamıştır. Bir yıl sonra bu sektör “TÜRK-TED” adı altında dernekleşmiştir. Bu örgüt günümüzde yarıya yakını araştırma yapma yetkisine kavuşmuş 70’i aşkın firmayı bir çatı altında toplamıştır. Seracılığın, dondurulmuş gıda endüstrisinin ve yaş sebze ihracatının hızlı gelişmesi karşısında; hedefleri de büyüyen Türk Özel Tohumculuk firmaları küreselleşen dünyada, çok uluslu firmalarla rekabet etmek durumundadır. Gerçekten de, en eskisi henüz 20 yılını yeni doldurmuş olan, küreselleşme baskısı altındaki Türk Tohumculuk firmalarının, uluslararası firmaların karşısında işleri hiç de kolay değildir. Acaba söz konusu yasa bu doğrultuda Türk tohumculuğuna yeterli güç katacak mı?

Türkiye’de tohumculuk mevzuatı 1963 yılında çıkartılan 308 sayılı yasa ile yürütülmekte idi. Fakat bu yasanın 40 yılı aşkın ömrü, özellikle hibrit ve biyoteknoloji ürünü gibi yeni kavramlara yeteri kadar açıklık sağlayamamakta idi. İşte yeni yasa: bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak, tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri yapmak amacıyla hazırlanmıştır.

Söz konusu yasada alt birlikler, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler arasında meslekî dayanışmayı sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, tohumculuk faaliyetinde bulunanların ekonomik ve sosyal haklarının korunmasını sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla kurulan TTB şu dernek, birlik veya kuruluştan oluşmaktadır: Bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, tohum kullanıcıları, süs bitkileri üreticileri
İşte bu aşamada yasanın uygulanabilirliği sorgulanabilir. Çünkü birliği oluşturacak kuruluşlardan henüz bir çoğu henz kendini ispatlamış değildir. Hatta bazıları henüz kurulmamıştır. Sevindirici olan yasa taslağını da hazırlayan tohum sanayici ve üreticilerinin (TURKTED - www.turkted.org.tr) bu konuda danışman sistemlerini de çalıştırarak işi profesyonelce ele almalarıdır. Nitekim Türk Tohumcular Birliği tüm tohumculuk konuları ile ilgili işlemleri batıdaki örneklerinde olduğu gibi kontrolör, koordinatör ve komitelere bırakarak dinamik bir yapı sergilemektedir.

Not: Uzmanlık gerektiren “tohumculuk yasa”sı meclis gündemine alındığı günden beri, bu konuda bir çok STK veya şahsın görüş belirtmeye çalıştığı gözlenmektedir. Söz konusu görüşlerin taslağı incelemeden, yeni çıkan “Islahçı Hakları” yasasını, tohumculuk sektörünün sıkıntılarını bilmeden ele alındığını gözlemekteyim. Maalesef söz konusu yanlış görüşlerin birçoklarını da etkilediğini izlemekteyim. Yasada tenkit edilecek temel maddeler varken, konunun Biyogüvenlik yasa taslağına dayandırılma çabaları ideolojik bir tarzdır. Lütfen uzmanlığa saygı..Sayın STK üyeleri, yönetimleriniz konu danışmanlarından yararlanmaları gereğini unutmayınız!

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz

Ege Üniversitesi Tohum Teknolojisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (TOTEM)

http://totem.ege.edu.tr/acikgoz.html

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2006, 23:29   #3
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
TEMA Vakfı'nın konuya ilişkin açıklaması

Tohumculuk Kanun Tasarısı İle GDO’lu Ürünler Yasal Zemine Taşınmaya Çalışılıyor Her Yıl 2 Milyona Yakın GDO’lu Tohum Ülkemize Giriyor

TEMA Vakfı, 19 Eylül 2006 tarihi itibariyle TBMM’de görüşülmekte olan Tohumculuk Kanun Tasarısı’nı yakından takip etmektedir ve alel acele çıkarılmak istenmesinden ötürü kaygılıdır. Sözkonusu tasarı, tohum üretimi ve dağıtımını dışa bağımlı kılacak niteliktedir, ayrıca GDO olarak tanımlanan Genetiği Değiştirilmiş tohumculuğu yasal zemine oturtmaktadır.

GDO’lu tohumların ülkemizde üretilmesi ve dağıtılması yasaktır. Ancak, her yıl 2 milyona yakın GDO’lu mısır, soya, pamuk ve kolza kaçak olarak ülkemize sokulmakta ve bilmeden satın aldığımız ürünlerle evlerimize, sofralarımıza gelmektedir. TBMM’de görüşülmekte olan Tohumculuk Kanun Tasarısı’nda yer alan “çeşit”in tanımlanmasında kullanılan “..... geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı” ifadesi ise ülkemizde GDO’lu tohumların patent almasını, diğer bir ifadeyle tarlalarımıza yasal olarak gelmesinin önünü açmaktadır.

Türkiye’ de Saptanmış Bitki Türü Sayısı 9.000’dir.

Türkiye, dünyanın çok az yerinde rastlanır bir ekosistem çeşitliliğine ve gıda ile tarım için önemli genetik çeşitliliğe sahiptir. Avrupa kıtasının tümünde bulunan bitki türlerinin sayısı yaklaşık 12.000 iken, sadece Türkiye’ de saptanmış bitki türü sayısı 9.000’dir. Bunun yaklaşık % 33’ü yani 3000 civarındaki kısmı ülkemize özgü endemik türlerdir. (Endemik tür : Belli bir bölgeye özgü başka hiçbir yerde bulunmayan türdür.) Bu rakam Avrupa Kıtası’nın tümünde 2500’dür.

Günümüzde 15 Bitki Türü, Dünya Nüfusunun %90’ını Besliyor

Ülkemizin sahip olduğu bu istisnai derecede yüksek endemiklik düzeyi, Türkiye’ye bu türlerin, özellikle de dünyanın büyük bölümünün bağımlı olduğu tahılların türetildiği yabani türlerin korunması, tehlike altına girmemesi veya yok olmaması konusunda daha da büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Zira günümüzde 15 bitki türü, dünya nüfusunun %90’ını beslemektedir. Ve sadece buğday, pirinç ve mısır dünya tahıl üretiminin 2/3’ünü oluşturmaktadır.

Tohumculuk Kanun Tasarısı Geri Çekilmelidir

Tohumculuk Kanun Tasarısı’nın bu haliyle yasalaşması gıda güvenliğimizi ve geleceğimizi tehlikeye atmaktadır. TEMA Vakfı olarak bu yasanın geri çekilerek ilgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yeniden düzenlenmesi ve Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın bir an önce çıkarılması gerektiğine inanıyoruz.

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftlikler ülkemizin ihtiyacı olan üstün verimli ve kaliteli tohum, fidan, damızlık üretimini gerçekleştirme gücüne sahiptir. Misyonumuz sahip olduğumuz yerli çeşitlerimizi korumak ve bu işletmeleri geliştirerek yaygınlaştırmak olmalıdır. Ne yazık ki, Dalaman, Yalova, Sarımsaklı gibi işletmelerin birbiri ardına tarım dışı amaçlarla kullanıma açılmak istenmesi de bu endişe verici gelişmelerin bir parçasıdır.

TEMA VAKFI

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2006, 23:44   #4
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Ziraat Mühendisleri Odasi Basin Açiklamasi

- ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN AÇIKLAMASI -

TOHUMCULUK ALANI DA PİYASAYA TERK EDİLİYOR !..

19 Eylül 2006

Bitkisel üretim materyali olan tohum, bir ülkenin tarım sektörü için stratejik öneme sahiptir. Bu bağlamda, tohum üretim ve dağıtımını çokuluslu şirketlerin tekeline bırakan ülkelerin, bağımsız bir tarım sektöründen söz edebilmeleri olanaksızdır.

AB Uyum Paketi içinde bugün TBMM'de görüşülecek olan "Tohumculuk Kanunu Tasarısı", tohum alanından kamuyu çekerek sektörü tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli taşeronlarının egemenliğine terk etmeyi amaçlıyor.

Tasarı ile Türkiye'de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü (TAGEM)'e bağlı Enstitülerin tarımsal ar-ge faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü (TİGEM)'e ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla
ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal sistem "demode" ilan ediliyor; devlet bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onlara taşeronluk edenlere yeni kar alanları yaratılıyor.

Çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da, yıllardır TAGEM ve TİGEM'lere kaynak aktarılmayarak, teknik elemanlarla oynanarak kurumların içi boşaltılmış ve sektör özelleştirmeye hazırlanmıştır. Günümüz Türkiye'si, sebze
tohumluğunda % 90'ın üzerinde dışa bağımlıdır. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak % 25'i üretilebilmektedir.

Aslında özel sektör, sebze, mısır, ayçiçeği gibi yabancı döllenen tohum piyasasının karlılığını çoktan fark etmiş durumdadır. Bu bağlamda özellikle Hollanda, İspanya ve İsrail kökenli firmalar, yerli ortaklarıyla Türkiye'de tohum üretip pazarlamakta ya da doğrudan ithal ürün satış ağı oluşturmaktadırlar. Yerli çeşitlerimizin neredeyse tamamının kaybolmasına neden olan bu süreçte, örneğin bir kg. domates tohumu 18 - 20 bin dolar fiyatla satılmakta ve üreticinin sömürü düzeyi giderek artmaktadır. Yabancı ve yerli aracıların etkisiyle, üreticinin eline geçen gelirden yaklaşık 5 kat fazla fiyatlarla domates tüketen tüketicinin "eski domateslerin tadını arama" düzeyinde kalan yakınmaları, üretici ve tüketici dayanışmasına yönelik anlamlı bir sonuç üretmemektedir.

Buna karşılık buğday gibi kendine döllenen ürünlerde, ıslah çalışmalarının çok uzun zamana gereksinim göstermesi nedeniyle, bu alanda özel sektör faaliyeti, yüksek verimli tohum çeşitlerini ithal edip pazarlama esasına dayanmaktadır. Bu tohumlar da, çevre koşulları ve genetik açılmanın bir sonucu olarak kısa sürede verim, kalite ve hastalık - zararlılara dayanıklılık özelliklerini yitirmekte, bu tabloya eklenen sulama yatırımı eksikliğinin de etkisi ile ülke, AB ortalamasının 1/3'ü verim düzeyiyle buğday üretimi gerçekleştirmektedir.

Kırsal alanda açıkça yaşanan bu gerçekler görmezden gelinerek hazırlanan bu Tasarı, Türkiye'nin tohum üretim gücünü tümüyle kırarak, alanı, üretici üzerinde egemenliğini ilan edecek bir yapıda çokuluslu şirketlere
açmaktadır. Dün "devlet sucukçuluk mu yapar" diyerek Et ve Balık Kurumu (EBK)'nu tasfiye eden; bunun sonucunda hayvancılık sektörünü çökerten ve bu telaşla kalan EBK işletmelerini yeniden çalıştırma çabasına giren
zihniyet; şimdi de adeta; "devlet tohumculuk mu yapar ?" demektedir.

Kamu tohumculuk yapar, yapmalıdır. Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, Tasarı'da öngörülen ve üretici yaşamını perişan edecek aşağıdaki düzenlemelerin yaşama geçmesine neden olur;

Tasarı'nın "Tazminat" başlıklı maddesinde, kusurlu tohumluk nedeniyle
zarara uğrayanın zarara uğradığının tespitinde ıspat yükü zımnen üreticiye devredilmekte, böylece tazminat alma hakkı baştan önemli ölçüde sınırlandırılmış olmaktadır.

Yine Tasarı'nın "yetki devri" başlıklı maddesi ile; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak Türkiye Tohumcular Birliği'ne süresiz olarak devretme hazırlığı yapmaktadır.

Böylece, üretim yapanın kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Birlik, tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak, tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek gibi yetkilerle donatılmakta, sermayenin üreticiyi ezeceği yeni bir yapı, aradan kamu çıkartılarak oluşturulmaktadır.

Bununla da yetinilmemekte, alt birliklerden oluşturulacak Hakem Kurulu, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılınmaktadır. Burada "üçüncü kişi" diye anılan, geniş anlamda üreticidir. Böylece şirketler, üretim - sertifikasyon - ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk
sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma gelmektedirler. 35 inci madde ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de Birlik / altbirlik organlarına seçilme hakkının tanındığı düşünüldüğünde, Türkiye'de,hakem yetkisinin, yabancılar eli ile kullanılabileceği ortaya çıkmaktadır.

Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın içerdiği en tehlikeli hüküm ise, çeşit'in;".. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınmasıdır.

Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu)mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.

Hükümet, "Ulusal Biyogüvenlik Yasası" nı üç yıla yakın süredir çıkarmayarak, ithalat lobilerinin rahat çalışacağı bir ortamı hazırlamaktadır. Tüketicinin tükettiği ürünün GDO'lu olup olmadığını etiket üzerinden görme hakkını bile tanımayan, bu alandaki AB uygulamalarından söz bile etmeyen bu felsefe, şimdi çok tehlikeli bir adım daha atma peşindedir.

Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO'lu tohumlar, bu Yasa Tasarısı ile yasalaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde,herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.

Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacak, çiftçinin tohum ayırma hakkı da elinden
alınmış olacaktır.

Türkiye'de giderek gerileyen sektör ve artan kırsal yoksulluk gerçeği,tohumculuk alanında yeni bağımlılık ilişkileri kurmayı değil; genetik potansiyeli bu denli zengin olan ülkemizde, üreticiye zamanında, ucuz,
kaliteli ve yüksek verimli, çevreye uyumlu, hastalık ve zararlılara dayanıklı tohumluk temin etmeyi, yerli çeşitlerimizi inat ve ısrarla koruyup geliştirmeyi gerekli kılmaktadır.

Bu anlayışın tam zıddı bir yaklaşımla hazırlanmış Tasarı'nın yasalaşması, sektör ve üretici için yıkım; çokuluslu şirketler ile onların taşeronları için yeni kar alanları anlamına gelecektir.

Bu doğrultuda Ziraat Mühendisleri ODASI, Tasarı'nın geri çekilerek, ülke ve üretici yararına düzenlemelerin yaşama geçirilmesi konusunda TBMM'den duyarlılık beklemektedir.

Kamuoyuna önemle duyurulur.

Saygılarımızla,

Gökhan GÜNAYDIN
Başkan

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-09-2006, 16:02   #5
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
YENİ TOHUM KANUNU TASARISI HALK SAĞLIĞI, ÇİFTÇİ HAKLARI VE BİYOÇEŞİTLİLİĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR!

41 madde ve 6. Bölüm’den oluşan yeni “Tohum Kanunu Tasarısı” ile uzun dönemde çevre ve insan sağlığı açısından güvenilirlikleri henüz kanıtlanmamış, biyoçeşitliliğimizi ve güvenliğimizi tehdit edebilecek Transgenik patentli tohumların ülkeye girişi ve ticarileşmesi yasallaştırılmakta…

Yasa tasarısının 1.Bölümünün 3.maddesinde ‘çeşit’ “biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapıyı” tarif ederken, 2.Bölümün Tohumluk Ticaretiyle ilgili kısmına ait 7.maddesinde yer alan “yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir” ibaresiyle de transgenik tohumların ticaretine yasal ortam sağlanmış olmaktadır.

* Biz GDO’ya Hayır Platformu olarak bu yasa ile Tarım Kanunu’nun 4. Maddesinde tarım politikaları kapsamı içerisinde yer alan, “gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi” ilkesini, 5. Maddesi’nde yer alan tarım politikalarının “Sürdürülebilirlik, insan sağlığı ve çevreye duyarlılık” ilkesini, 6.Maddesinde tarım politikalarının önceliği olarak belirtilen “….güvenilir gıda arzının sağlanması” ilkesini ve 10. Madde olan “Bakanlık, biyolojik çeşitliliğin, genetik kaynakların ve ekosistemlerin korunması ve geliştirilmesine ilişkin araştırmalar yapar veya yaptırır. Biyoteknolojik yollarla ve/veya çeşitli ıslah metotları kullanılarak elde edilen ürünlerin fikrî mülkiyet hakları kapsamında korunması, kaydı, tescili, üretimi, tüketimi, gıda olarak kullanımı, ihracatı ve ithalatı hakkında ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmak suretiyle gerekli düzenlemeleri yapar.” ilkesinin çiğnendiğine inanıyoruz.

*Bu durum ayrıca transgenik tohumların üretim amaçlı ithalatını yasaklayan ve halen yürürlükte olan 2006/1 sayılı İthalat Genelgesinin 5.Maddesiyle de çelişmektedir.

* Genetiği Değiştirilmiş tohumların ulusal bir biyogüvenlik yasası çıkmadan ülkeye girişinin serbest bırakılması ve ticarileşmesi çevre ve halk sağlığı açısından olası riskler taşımaktadır. Bu tohumların biyogüvenlik, biyoçeşitlilik ve halk sağlığı açısından genel olarak güvenilir olduğuna dair ne uluslararası düzeyde ne de AB içerisinde bir fikirbirliği bulunmamaktadır.

* Ayrıca tohumların patent altına alınmasına, çokuluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesine hak tanıyarak çiftçi haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Çiftçiler binlerce yıldan gelen bilgi birikimiyle ıslah ettikleri tohumlukları üzerindeki haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

* Bu durumda ulusal olarak GD tohumlarla ilgili kararların ağırlıklı olarak tohum endüstrisi lobilerinin görüşleri göz önüne alınarak değil, çiftçi örgütleri ve kooperatifleri, ekoloji örgütleri, Ziraat Mühendisleri Odası ve bu konuda görüşü olan nitelikli bilim insanları vb. tüm tarafların da içinde yer aldığı bir çalıştay tarafından belirlenecek kararlar çerçevesinde alınması gerektiğini düşünüyoruz.

* GD tohumların güvenilirliğinin uluslararası düzeyde yetkin bir bilim kurulu tarafından temin edilmeden serbest dolaşımını ve ticarileşmesini çevre ve halk sağlığı açısından riskli buluyor, geri dönüşü olmayacak sorunlara yolu açabileceğini düşünüyor ve yasa tasarısının yasalaşmadan geri çekilmesini talep ediyoruz.

Ve Çiftçi sendikalarının açıklamasında yer verilen ifadeye katılıyoruz :



"Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin , tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır."



GDO’YA HAYIR PLATFORMU

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2006, 01:20   #6
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Wink Tohumculuk Kanunu Tasarısı

Turkiye tarimi AB yasalari ve ugulamalari ile kontrol altina alinmak ve yok edilmek isteniyor.kimyasal gubre ve ilaç(zehir) la topraklarimizi yozlastirip onlara bagimli hale getirdigimiz bir yana, yabanci sirketleride zengin ediyoruz.
Genetiyigle oynanmis misir Turkiyede yetristirilmeye baslandi zaten amerikadan ithal ettigimiz pirinc ayni sekilde.bir cok ulke GDO urunlerine kapiyi kaperken biz aciyoruz lutfen bu konuda kamuoyu olusturalim.


TOHUMCULUK KANUNU : GDO ve TOHUMCULUK DEVLERİNE AÇIK KAPI

(Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üni. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi ve Tarım Ekonomisi Derneği Eski Başkanı)




Tohumculuk kanunu TBMM'de Avrupa Birliği uyum paketi içinde
görüşülüyor. Cumaya kanunlaşması beklenen yasa ayrıca temel yasa
kabul edilerek fırtına hızı ile yasalaşmasının önü açıldı. 22 Eylül Cuma
gününe meclisten çıkacağı tahmin edilen bu yasayı kamu oyunun kısa zamanda
kavrayabilmesi çok zor.

AB uyum paketi içinde olduğuna göre AB (ve diğer gelişmiş ülke)
şirketlerinin çok önem verdiği hususların taslakta olması gerekiyor.

Gerçekten de taslak incelendiğinde GDO'lu tohumlar için
Türkiye'nin açıldığı, büyük tohumculuk devlerinin büyük bir pazarda daha rahatlıkla at oynatabilecekleri anlaşılmakta.

GDO'lu çeşitler artık, Türkiye'de yasak
olmalarına rağmen yayılabilecekler. 3 bini endemik (Türkiye kökenli)
13 bin bitki çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek.

Bu yasa tam olarak uygulandığında semt pazarlarında ve köy meydanlarında henüz çeşit haline gelmemiş maydonoz tohumu bile satmak mümkün olmayacak.

Organik tarımcıları da zorluklar bekliyor. Çeşit karışımlarını satın
alamayacaklar. Onbinlerce yıldır ıslah yapan köylüler bu yasa ile tohumlukları üzerindeki halen gerilemiş olan bütün haklarını kaybedecekler.

Acaba kanunun
uygulamaları hakkında köylüler bilgilendirildi mi? Büyük firmalar yasa
çıkar çıkmaz büyük haklara sahip olacaklar ancak kanun gene de iki yıl
boyunca bu hegemonyayı biraz gevşetmektedir.

Geçici 1. maddede

" 5. maddenin 1. fıkrası
hükmü ile, 7. maddenin 1. fıkrası hükmü kayıtlı çeşidi bulunmayan
bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber, Bakanlığın gerekli
göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren 2 yıl süre ile uygulanmaz"

demektedir.

İki yıl boyunca kanunun zararları hemen
çiftçilerce anlaşılamayacak.

Aynı tarım satış kooperatifleri yasasında
olduğu gibi.

Madde 7

"yurt içinde sadece kayıt altına alınmış
çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir"

denmektedir.

Bununla ilgili olarak çiftçiye küçük bir hava alma penceresi açılmıştır.

Madde 14'de;

istisnalar olarak

"ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile
sınırlı kalmak şartıyla, çiftçiler arasında tohumluk mübadeleleri"

kanun dışında bırakılmıştır. Bu oldukça kısıtlayıcıdır. İyi tohuma sahip bir üretici
eğer tohumluğunu köylülere para ile satarsa istisnadan yararlanamayacaktır.

Kanunda kamunun tohumluğun her alanından çekilerek özel firmalara
terk edeceği anlaşılmaktadır.

Madde 15'de yetki devrinden söz
edilmektedir.

Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel
sektöre gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakabilecektir. Yasada sözü edilen birliklerin ve alt birliklerin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
sayılacak olması ve bunlardan oluşacak olan Birlik ve alt birliklere
yetki devredilecek olması resmi tamamlamaktadır. Bu birliklerin oluşturacağı
hakem kurullarının örneğin çiftçilerle şirketler arası anlaşmazlıklarda
yetkili olacak olmaları tohum devlerinin hakim koltuğuna da oturduğunun açık
kanıtıdır.

Bu yasa Türkiye'nin, doğanın, çiftçilerin ve tüketicilerin
aleyhinedir. Daha geniş tartışılmak üzere meclisten çekilmelidir.

Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya @ege.edu.tr


Düzenleyen Mehmet Ali Aşık : 27-09-2006 saat 01:33 Neden: makale tam degildi
Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-09-2006, 22:30   #7
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Bu afişi paylaşmak istedim.

Name:  TBMM_Cagri.jpg
Views: 5599
Size:  57.8 KB

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-10-2006, 18:14   #8
Ağaç Dostu
 
fmt79's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
Mine hanım bir şey sormak istiyorum. TBMM önündeki bu faaliyeti düzenleyenler kimler? Yani vakıf, dernek, **** hangi sivil toplum örgütü vs vs?

fmt79 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-10-2006, 01:04   #9
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
E.Ü.Ziraat Fak.Dekanı Pof.Dr.Semih Erkan'ın Görüşü

Ege Üni. Ziraat Fak. Dekanı Prof. Dr. Semih Erkan'ın tohumculuk kanun tasarısı hakkındaki görüşü aşağıdadır.


"Tohumun bitkisel üretimde en önemli bir girdi ve başlangıç materyali oluşu, özellikle gelişmiş ülkeleri tohum ya da tohumluk üzerinde araştırma, geliştirme ve üretim faaliyetlerine yöneltmiştir. Bu çabalar sonucunda endüstrileşme aşamasını tamamlamış ülkeler tohum sanayilerini de geliştirerek dünya tohum pazarında önemli bir konuma ulaşmışlardır. Bugün tüm bitki türlerini kapsayan bir ticarete neden olan tohumluğun dünya bazındaki parasal değeri 30 milyar $’dır. Diğer bir deyişle, tohum dünyası iştah kabartıcı bir görünüm sergilemektedir.

Büyük bir tarımsal potansiyle sahip olan ülkemiz tohum/tohumluk üretimi için iklim, toprak, yöre vb. faktörlerin elverişliliğine rağmen, tohum ihracatımız (~ 20-25 milyon $) sürekli olarak tohum ithalatının (~ 70 milyon $) gerisinde kalmıştır. Ülkemizdeki tohumculuk pazarının parasal büyüklüğü ise 300 milyon $ civarındadır.

Ülkemizde tohumluğun önemi 1930’lu yıllarda öne çıkarılmış ve 1980’li yıllara kadar bu sektörde gerekli araştırma, çeşit geliştirilmesi ve üretim konularında kamu kuruluşlarının ağırlıklı olarak hakimiyeti olmuştur. 1980’li yılların başlangıcında tohum fiyatlarının belirlenmesinin ve tohumluk ithalatının serbest bırakılması ve bunları izleyen bazı politikaların devreye girmesi sonucunda ülkemizde tohumculuk alanı özel sektöre odaklı yeni bir yapılanma içine girmiştir. Bunun sonucunda ülkemizde günümüzde sayıları 130’a ulaşan yerli-yabancı sermayeli tohumculuk firması özellikle sebze, endüstri bitkileri, yem bitkileri, tahıl ve çiçek tohumlarını yurt içinde üreterek ya da yurt dışından getirerek Türkiye tarımının bu önemli girdisini sağlamaktadır.

Genel olarak bakıldığında; ülkemiz tohumculuğundaki sorunları şu ana başlıklar altında özetlemek mümkündür:

- Yasal Alt Yapı ile ilgili sorunlar
- Organizasyon ve Örgütlenme ile ilgili sorunlar
- Destekleme ve Teşvik Önlemleri ile ilgili sorunlar
- Denetim ve Kontrol ile ilgili sorunlar
- Zirai Karantina ile ilgili sorunlar,

Yukarıda sözü edilen sorunlara çözüm bulabilmek amacıyla, yürürlükte olan ve 1963 yılında çıkarılmış olan “308 nolu Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun”un günün ihtiyaçlarına ve gelişmelere cevap verememesinden hareketle yeni bir kanunun ele alınması ve devreye sokulması gündeme gelmiştir.

Yeni kanun tasarısını hazırlamak üzere TKB Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Koordinatörlüğünde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin konu ile ilgili 2 Anabilim Dalı, TAGEM, TÜGEM, Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğü ve Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği adlı kuruluşlarındaki konu uzmanları toplantılar yapmış ve ortaya konulan “Tohum Kanunu Taslağı” incelenmek ve görüş bildirmek üzere Fakültemize iletilmiştir. Adı geçen taslak Fakültemizde Bahçe Bitkileri Bölümü ile Tarla Bitkileri Bölümü Başkanlarına gönderilmiş ve alınan görüş ve öneriler ilgili makama sunulmuştur.

Yapılan incelemelerde; tarafımıza gönderilen ile AB Uyum Paketi içinde görüşmeye açılan kanun tasarıları arasında önemli derecede değişimler ve ayrıcalıklar olduğu gözlenmektedir. Yeni tasarıda özetle kamu kurumlarını, üreticileri, biyolojik çeşitliliği ve ülke ekolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler bulunurken; özel sektörü, GDO’lu üretim materyalini ve bazı şahısları **** şirketleri kayırabilen nitelikte konular da yer almaktadır.

Ülkemizin satılan topraklarına, tesislerine, kuruluşlarına tohum sektörünün bu şekilde eklenmesi gerçekten üzücüdür. Konuya yönelik endişelerimizi ve düşüncelerimizi meslektaş olan ve tarımı seven bazı milletvekillerine iletmiş bulunuyoruz. Ancak, kaygımız zamanlama ve girişim açısından geç kalınmış olunması yönündedir.

Konuya ilişkin duyarlılığınıza teşekkür eder, bu görüşlerinizi tüm meslektaşlarımızla ve konuya özgü Merkez gibi birimlerimizle de paylaşmanızı dilerim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Semih ERKAN"


Düzenleyen malina : 08-10-2006 saat 18:57 Neden: paragraf
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-10-2006, 01:09   #10
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi fmt79
Mine hanım bir şey sormak istiyorum. TBMM önündeki bu faaliyeti düzenleyenler kimler? Yani vakıf, dernek, **** hangi sivil toplum örgütü vs vs?
GDO’ya Hayır Platformu, Üretici Sendikaları Konfederasyonu, Ziraat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Ekoloji Kolektifi, Türkiye Tarımcılar Vakfı ve Tüketici Hakları Derneği bu faaliyeti birlikte düzenledirler.

Aşağıdaki linkte Ziraat Mühendisleri Odası'nın meslektaşlarına yaptığı çağrıyı okuyabilirsiniz.

http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_d...&tipi=6&sube=0

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2006, 16:54   #11
Ağaç Dostu
 
fmt79's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
Yerli Bir Tohum Firmasından Cevap

Yerli bir tohum firmasının Ziraat Mühendisleri Odasına gönderdiği mektup aynen aşağıdaki gibidir.

Alıntı:
TOHUMCULUK KANUN TASLAĞI KONUSUNDA TÜRKİYE TOHUMCULUK ENDÜSTRİSİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULU ESKİ BAŞKANLARINDAN SAYIN ALEV KUTAY'IN ZMO AÇIKLAMASINA VERDİĞİ YANIT


Sn. Günaydın,

Rahmetli Uğur Mumcu'nun meşhur bir lafı vardır. " Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" diye. Rahmetli bu deyimi ağızdan dolma lafları kullanan sağcı kesim için kullanmıştı. Bugün öyle bir noktaya gelindi ki sayenizde solcu geçinenler için kullanılmaya başlandı.

Sn. Meslektaşım,
Ben 1968 yılı Ege Ziraat fakültesi mezunuyum. 38 yıllık çalışma hayatımın 19 senesi tohumculuk üretimi, işlemesi, yurt içi ve yurt dışı pazarlaması ile geçti. Türkiye tohumculuğunun OECD ve EEC eşitliğini almasında katkılarım oldu ve ilk Hibrit Mısır tohumluğu ihracatını da şirketim yaptı. Bu 19 yıl içinde, 1963 yılında tohumculuğu adeta devlet tekeline bırakan örümcek ağı ile kaplı olan kanunu değiştirerek çağdaşlaştırmak için uğraş verdim. 16 yıl Türkted Yönetim kurulunda başkanlık dahil çeşitli görevlerde bulundum. 8 yıldır da 308 sayılı kanunu Türkiye Tohumculuğunu dışa bağımlılıktan kurtaracak şekle getirmek için emek verdik. %100 yerli sermaye ile kurulmuş bir tohum şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak, Türkiye'de en fazla üretim ve işleme yapan ilk 2 firmasından biri olmakla iftihar ediyor ve yabancı dev şirketlerle rekabet edebilmek için 2 yıldır " HAT ISLAHI " çalışmalarını başlatmış bulunduğumuzu BİLGİLERİNİZE sunuyorum.

Eminim ki hayatınızda hiç üretim yapmadan ve muhtemelen ayağınız toprağa değmiş bir kişi olarak, Sizler ne yapıyorsunuz, Kanunu okumadan, yorumlamadan oturduğunuz yerden felaket tellallığı yapıyorsunuz.

1-Bu kanunla hiç ilişkisi olmadığı halde, nereden çıkardınız, kanserli sebze ve meyveleri ? AB' nin ABD'ye açtığı davayı WTO' da kaybettiğini biliyormusunuz ?
Gerekçe ne biliyormusunuz ! İddia ettiğiniz konuda Dünya'da yaşanmış bir tek örnek bulunamaması !

2- Nereden çıktı, tohumculuğumuz bu kanunla yabancıların eline geçeceği ? Derneğimizde kaç tane %100 yerli sermaye ile kurlmuş ve kendi ıslah çalışmasını başlatmış firma var biliyormusunuz ? Bütün bu firmalar niye bu kanunun çıkması için uğraş veriyor sanıyorsunuz ? yabancıların tekelinden kurtulmak ve daha fazla royalty ödememek için.

3- O kadar bilgisizsiniz ki, Biyoteknoloji ile GDO'yu birbirine karıştırıp. GDO lu tohumlar gelecek, Türk tohumculuğu ölecek diye fetva veriyorsunuz. Yazıklar olsun size ki, GDO'lu tohumlar için ayrı bir yasa çıkarılması gerektiğini, bundan önce de Biyo-Güvenlik yasasının çıkması gerektiğini bilmiyorsunuz ve bu kanuna bulaştırarak ortalığı karıştırıyorsunuz. Ayrıca, Biyogüvenlik Yasasında Anavatanı, bitkisel gen kaynağı Türkiye olan ürünlerde GDO'lar için yasak olacak.

4- Bu kanunun en önemli faydalarından birisi de tüm bitkisel üretim materyalleri ile çalışan her türlü özel ve tüzel kişilerin temsil edileceği güçlü bir BİRLİK oluşturmaktır. 8-10 yabancı şirketin bu birliği ele geçireceğini düşünmek insanın kendi gölgesinden korkmasına benzer. Yabancıların ve sizin tabirinizle işbirlikçilerin karşısında yüzlerce ıslahçı, üretici, bayii olacaktır. Mevcut kanun yine sizin tabirinizle bunların "ÖRGÜTLENMESİNE " izin vermemektedir.

Bir hususu daha hatırlatmakta yarar var. 1963 de çıkan 308 sayılı yasanın yetersiz kalması üzerine, 1983 yılında "Tohumculuğu Teşvik Kararnamesiyle, Özel Sektör devreye girmiş ve Tarımsal Üretimimiz 23 yılda tam 4-6 kat artmıştır. Bu arada " Çeşit Koruma ve Islahçı Hakları Kanunu" çıkmış olup bu Yeni kanunla Türkiye tohumculuğunun ve Tarımsal Üretiminin nereye varacağını sizler bir kere daha düşünün.

Konuyu daha fazla uzatıp, bilgisizliğinizi ve de ilgisizliğinizi yüzünüze vurmak istemiyorum. Mensubu olduğum kuruluşun(ZMO) hangi ellere kaldığını görmek 38 yıllık ZYM. olarak beni üzüyor.

Aziz kardeşim, 68 kuşağının olaylara yaklaşımı çok daha kaliteli ve bilimsel idi. Lütfen, mesleğinizle ilgili her olayı değişik platformlarda tartışalım ve doğru yolu böyle bulalım. Hiç, bu kanunu hazırlayanlarla oturup Çiftçimize, tohum üreten ve işleyen kuruluşlara, Ülkemize ne fayda getireceğini araştırdınız mı ? Bir Türkiye var, sahibi de ÜRETEN' lerdir, oturduğu yerden ahkam kesenler değil !

Bilgilerinize,


Alev KUTAY
Kaynak: Ziraat Mühendisleri Odası

fmt79 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2006, 18:07   #12
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Seviye ve edep yoksunu tarzla yazılmış, çok bağıranın haklı çıkacağına inanılan mahalle kavgası şeklinde bir yanıt. ZMO büyük bir olgunlukla bu cevabı da üyeleriyle paylaştı. Bu konuda Alev Kutay gibi düşünmeyenler sadece ZMO değil. Daha önce paylaştığımız görüşlerin sadece biri ZMO ya aitti. Hiç bir görüş ise bu şekilde ifade edilmedi...

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2006, 19:07   #13
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Alıntı:
Yer fıstığının kalbinin attığı Osmaniye’de Başpınar Fıstıkçılık’ı ziyaret ederek incelemelerde bulunan Türkiye’nin ilk özel sektör tohumculuk firmalarından Polen Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Alev Kutay, geçmişten gelen yanlış uygulamalar yüzünden yer fıstığı üretiminin yarı yarıya düştüğünü söyledi. 20 yıldır aynı yöntemlerle çiftçilerin ABD’den ithal edilen fıstıkların kullanıldığını belirten Kutay bunu akraba evliliği yapmaya benzetti.

Kutay, “Nasıl ki akraba evliliklerinde çocuklarda genetik bozukluklar oluyorsa benzer durum yer fıstığı içinde geçerlidir. Çiftçi yıllardır ilk ithal edilen fıstığı kullanarak üretim yaptı. Ekilen fıstıklardan biderlik (tohumluk) olarak ayrıldı. Bu yıllarca böyle devam ederek günümüze geldi. Bu durum ise fıstığın yozlaşmasına ve bozulmasına neden oldu” dedi.

Türkiye’de yer fıstığı bitkisinin ihmal edildiğini, tohum ıslahı çalışmalarının yapılmadığını ve bu yüzden üretimin düşmesi nedeniyle maliyetlerin arttığını ifade den Kutay, çiftçilerin sertifikalı tohumları kullanarak sıkıntılarını aşabileceklerini dile getirdi.

Üretimin tohumdan başladığının altını çizen Alev Kutay şunları söyledi: “1980’lere kadar tohuma önem verilmedi. Bu tarihten sonra tohumculuk özel sektörler tarafından yapılmaya başlandı. Mısır, ayçiçeği, baklagiller ve birçok üründe üretim yaşanırken yer fıstığı ihmal edildi. Yer fıstığı tohumu tek tip olarak ekildi. Tohumların benzeri kullanıldı. Bu da yıllar geçtikçe fıstığı yozlaştırdı ve üretimin düşmesine neden oldu. Şu anda fıstık üretimi 90 bin ton civarında. Eğer fıstıkta tohum ıslahı yapılmış olsaydı bu üretimin şu anda 2 katına çıkmış olması lazımdı.”
Kaynak

Ben mi yanlış anlıyorum yoksa Alev Kutay'ın dedikleri çelişiyor mu?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2006, 20:52   #14
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
Hayır çelişmiyor, çünkü Alev Kutay çiftçinin üreteceği hertürlü tarımsal ürün için tohum firmalarına, tohum ithalatçılarına para ödeyip tohum alması gerektiğini söylüyor.
Tohum ithalatları için yılda bu memleketten çıkan 70-80 milyon dolar para az geliyor olsa gerek.

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-10-2006, 21:08   #15
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
GDO ile ilgili değişiklik sorunları çözmüyor. Bu sadece bir taktik

ZMO'ya Tayfun Özkaya'nın mesajı.

"TBMM'de 5 Ekim 2006'da 11. maddesine kadar görüşülebilen Kanun Tasarısı ile ilgili çalışma 10 Ekim 2006 saat 14.00'a ertelendi. İlk 10 maddesi kabul edilen Kanun Tasarısı'ndan "modern biyoteknoloji teknikleri ile üretilmiş tohumlar", CHP ve AKP'li milletvekillerinin oy birliği ile Kanun dışı bırakıldı. Kanun sadece "klasik yöntemlerle üretilen tohumlar" için geçerli olacak.

Bu değişikliğin kamu oyunu "tamam sakıncalar giderildi" dedirtebilmek için yapılan bir taktik olduğunu düşünüyorum. Tohumculuk kanununda ana sorunlar olduğu gibi durmaktadır. Tohumculuk tekellerinin hegomonya kurma kapasitesi olanca ağırlığı ile durmaktadır.

Bu yasa Türkiye'deki çeşitlerimize tohum devlerinin el koymasını kolaylaştırmaktadır. İki yıl sonra köylü çeşitleri yasa dışı oluyor. Kaçak CD mumelesi görecek. Tohum devleri 10 000 yıldır bu coğrafyada köylülerin geliştirdiği tohum çeşitlerimize bir iki genini değiştirerek sahip çıkacaklar. Bu tohumlar toplumundur. Kimse bunlara sahip çıkamaz.

Şirketlerin tohum üretmeleri yasak değil. Buyursunlar kaliteli tohumlar üretsinler. Bu memleketin kalitesiz tohumdan çektiklerini biliyoruz. Örneğin ithal tohumla bulaşan patates kanseri yüzünden artık Niğde'de patates üretemiyoruz.

Anadolu'da 100 çeşit buğday tohumu var. Bu yasa geçerse herhalde onlar düzeyine düşürerek biyoçeşitliliği tahrip edecekler.

Avrupa'dan esinlendiklerini söyleyenlere Avrupa çiftçilerinin var olan durumdan memnun olmadıklarını, örneğin Fransa'da çiftçilerin 25 yıldır tohum ağları kurarak mücadele ettiklerini söyleyebiliriz.

Tohumlar topluma aittir. Kimse mülkiyetine geçiremez.


Selam, sevgi ve saygılarla.
Prof.Dr.Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-10-2006, 21:10   #16
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Gördüğünüz gibi pekçok farklı görüşten olumlu olumsuz mesajı burada verdik.Peki sizler ne düşünüyorsunuz?

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-10-2006, 22:24   #17
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
GDO'ya Hayır Plarformundan Acıklama

Tohumculuk Yasa Tasarısı'nın Mimarı Olan Tohum Endüstricileri Doğruyu Söylemiyor.
GDO'YA HAYIR PLATFORMU'NDAN BASINA VE KAMUOYUNA DUYURU: (10. ekim 2006 TBMM Tohumculuk Yasası Görüşmeleri Öncesinde TOHUMCULUK YASA TASARISININ MİMARI OLAN TOHUM ENDÜSTRİCİLERİNE YANITIMIZDIR. )

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Semih Erkan yaptığı açıklamada; Tarım Köyişleri Bakanlığının Tohumculuk Yasa Tasarısı hazırlık aşamasında çeşitli kurum ve kuruluşlara katkı ve öneriler için bilgi başvurusunda bulunduğunu, Ege Üniversitesi Bahçe Bitkileri Bölümü ile Tarla Bitkileri Bölümünün de tasarıya katkı verdiklerini fakat tasarının son halinde önemli derecede değişimler ve ayrıcalıklar olduğunu gözlemlediklerini belirtmiştir.Prof.Erkan'a göre yeni tasarıda, kamu kurumlarını, üreticileri, biyolojik çeşitliliği ve ülke ekolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler bulunurken; özel sektörü, GDO'lu üretim materyalini ve bazı şahısları **** şirketleri kayırabilen nitelikte konular da yer almaktadır.

Nitekim tasarıya eleştiri getiren GDO'ya Hayır Platformunu oluşturan tüm sivil toplum kuruluşları ,itiraz konularını madde madde açıklarken bu tasarıyı hazırlayan Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tasarının eleştirilmesine karşı çıkarak "eski başkanlar" (Yavuz Batur ve Alev Kutay) imzalarıyla başta ZMO ve ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın'ı seviyesiz bir uslupla suçlamışlardır.

Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği nedir, kimlerden oluşmuştur?

1986 yılında kurulan ve kısa adı TÜRKTED olarak geçen dernek, tohum yetiştiriciliği, ıslahı,depolama,paketleme,sertifikasyon,ithalat ve ihracatı yapan 77 üye şirkete sahiptir. (http://www.turkted.org.tr/ sitesi "üyeler" )

Bu şirketler ağırlıklı olarak ayçiçeği, tahıllar, çim, çiçek, kolza, mısır, pamuk, patates, sebze, silajlık ve yemlik bitkiler, sorgum, soya, sudan otu, pancar ve yonca tohumlarının üretim ,ihracat ve ithalatını yapmaktadırlar.

Türkiye'nin yıllık 20 milyon dolar olan tohum ihracatına karşılık 80 milyon dolara varan tohum ithalatında büyük payı olan TÜRKTED, üyelerinin % 80-90 ının Türk Şirketlerden oluştuğunu gururla söylemektedir.

TÜRKTED içinde %10-20 gibi azınlıkta kalan ! uluslararası ve uluslarüstü tarım ilacı ve tohum şirketleri ise bugün dünya üzerinde 100 milyar dolarlık tohum ticaretinin başında bulunmaktadırlar.Bunların büyük çoğunluğu aynı zamanda Terminatör genlerinin mucitleri, transgenik bitkilerin dünya üzerindeki üretimlerini 90 milyon hektarlara çıkarmış olan GDOlu tohum tüccarlarıdır.

Büyük tarım potansiyeline sahip olan ülkemizin tarımsal alanlarına bir an evvel GDO'lu tohumlarıyla birlikte girebilmek için fırsat kollayan bu şirketlerin Türkiyede'ki taşeronları ,Tohumculuk yasasında konusu geçen "çeşit'in ...geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınması" na yaptığımız itirazı "O kadar bilgisizsiniz ki, Biyoteknoloji ile GDO'yu birbirine karıştırıp. GDO lu tohumlar gelecek, Türk tohumculuğu ölecek diye fetva veriyorsunuz. Yazıklar olsun size" diyerek tarımsal biyoteknolojinin GDO silahını görmezden gelerek ve kendi bilgisizliklerini terbiye sınırları dışına çıkarak deşifre etmektedirler.

Küresel literatürde transgenik ürünlere daha sonra genel bir tabirle GMO (GDO) dendiğini ve son zamanlarda da kulağa daha hoş gelmesi amacıyla bunların tümüne biyoteknoloji ürünleri denmeye başlandığını da hatırlatmakta yarar var.

TTED yönetim kurul başkanı Dr.Mete Kömeağaç ,Tohumculuk Yasa Tasarısının hazırlanış aşamasını şöyle anlatmaktadır;

"Yeni Taslak ile sektörün yeniden yapılandırılarak tohumculuk sanayinin geliştirilmesi ve özel sektör ağırlıklı bir yapı oluşturulması hedeflenmiş bulunmaktadır. Bu hedeflere ulaşabilmek için AB'nin tohumculukta en çok gelişmiş iki ülkesi olan Hollanda ve Fransa'daki tohumculuk sektörünün işleyişi Bakanlık ve TÜRKTED (Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği) tarafından incelenmiş ve yeniden yapılandırmada Fransa'da Tohum ve Fide Birliği (GNİS) ve Hollanda'da Tohum Denetim Vakfı (NAK) modellerinden esinlenerek Türkiye Tohumcular Birliği oluşturulması kararlaştırılmıştır. (http://www.turkted.org.tr/ sitesi"Haberler"bölümü )

Görüldüğü üzere bu tasarıda ana çalışmayı TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ziyade , Tohum Endüstrisi Şirketlerinin yaptığı ve bunların esas amaçlarının, Türkiye Tohumcular Birliği resmi sıfatıyla tohum işinin tamamiyle özel sektörün kontrolüne sokmak olduğu açıktır.

Bu tasarıya karşı çıkanları, TÜRKTED yönetim kurul başkanı Dr.Mete Kömeağaç nispeten seviyeli bir şekilde eleştiriken ,TÜRKTED Eski Başkanları ,tarımsal biyoteknolojide Türkiyenin en büyük uzmanı olan TOTEM başkanı Prof.Dr.Nazimi Açıkgöz aracılığıyla 2 adet bildiri yayınlamışlardır.

Bildiri sahiplerinden ve yukarıda bahsettiğimiz sayın Yavuz Batur'un, "Ben Türk şirketiyim" dediği Anadolu Tohum Şirketler Grubu hakikaten adı gibi Anadolu'lumudur?

Kendi internet sitesinde, 250 yıllık geçmişi olan Fransız Vilmorin Şirketi ile eşit paylaşımlı ortak olduğu yazılıdır.

Vimorin'in 1987 yılında bağlı olduğu Limagrain Holding'in ABD'de yerleşik firması olan Ferry Morse Seed Co. firması ile dağıtım sözleşmesi imzalaması sonrasında bu firma daha sonra 1999 yılında yine bir ABD firması olan Harris Moran firması ile birleştirilmiş ve böylece Anadolu Tohum A.Ş. her iki markanın da Türkiye temsilcisi olmuştur.( http://www.anatoh.com )

Limagrain (ki şirket olarak TÜRKTED üyesidir) grubunun ceosu Daniel Chéron; "Vilmorinle birlikte oluşturduğumuz küresel birlik Hindistandaki yeni büyüme potansiyelini arttırmamızı hızlandıracak , GDO'lu tarla bitkileri denemelerini de içine alan bioteknolojik ar-ge programları için fırsatlar yaratacaktır" demiştir.
Yani görüleceği üzere yayılabildikleri ve giriş imkanı buldukları her ülkede biyoteknolojiyi kullanarak GDO'lu tohumların kullanımı yönünde tüm yabancı şirketler hemen hemen aynı emelleri gütmektedirler.

Aynen Monsanto yetkilisi Phil Angel' in 1998 de New York Times'a verdiği demeçdeki gibi ; "Monsanto'nun biyoteknolojik gıdaların güvenilirliğini ispatlamak gibi bir yükümlülüğü olmamalıdır, zira bizim işimiz satabildiğimiz kadar ürün satmaktır. Güvenilirliği sağlamak FDA (Gıda İlaç Dairesi) nin görevidir.".

Dünya Biyoteknolojik tohum devi Monsanto ‘nun yüzlerce sayfaya sığmayacak faaaliyetlerini başka bir zamanda dile getireceğimizi söyleyerek, Monsanto'nun da TURKTED üyesi şirketlerden biri olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Kendisiyle yapılan röportajlarda sayın Batur'un görüş ve yaklaşımları ilginçtir.

"Biz genleriyle oynanmış tohumlar konusunda ne durumdayız? "

- Mesela mısır; dünyada en yaygın kullanılan, transgenik mısır. Dane mısır giriyor. Bunun tamamına yakını Amerika ve Brezilya kaynaklı; herhalde yüzde doksanı transgenik. Ancak,1960'larda suni gübreler ortaya çıkmamış olsaydı, dünya bu nüfusa varamazdı. Yarın da transgenik bitkiler olmazsa, insanoğlu kendini doyuramayacak... "

"Dünyayı bekleyen bir kuraklık konuşuluyor. Dünyada iki derecelik bir ısınma şu gün kullandığımız buğday çeşitlerinin hepsini çöpe atıyor. Bir anda biz de açlıkla karşı karşıya kalırız. Böyle ortamlarda yaşayabilecek buğdaylar yetiştirmek için foklardan, kuzeyde yaşayan balıklardan alınan dayanıklılık genleri üzerinde çalışıyorlar..."


"Bizim böyle ürünlere ihtiyacımız var mı?"

- İhtiyaç yok ama kaçınılmaz bir şekilde Türkiye'ye de Avrupa'ya da girecek. Geçen senenin sonunda17 mısır çeşidine Avrupa da izin verdi. (http://www.sabah.com.tr/2006/03/28/c...60325-101.html)

Bildiri sahiplerin bir diğeri olan sayın Alev Kutay %100 yerli sermayeyle 1998 de kurulan Polen Tohumculuğun sahibidir. Ama sayın Kutay aynı zamanda 2004 yılına kadar yine adı "Türk" ile başlayan Turk Deltapine şirketinin de Müdürüydü (ki bu şirket te halen TÜRKTED üyesi olarak Türkiye'deki faaliyetlerine devam etmektedir)

Turk Deltapine , ABD de 90 yıl önce kurulan Delta & Pine Land'in 13 ülkedeki şirketlerinden biriydi (2006ya kadar) .D&PL şirketi Terminatör tohumların kaşifi ve artık dünyada herkes tarafından lanetlenen bu tohumların patentini ABD Tarım Bakanlığından almış olan bir şirkettir.Dünyanın en büyük Pamuk Tohumu üreticisi , ürettiği konvansiyonel ve GDO'lu pamuk ve soya tohumları satan 11.en büyük tohum şirketidir.

Turk Deltapine internet sitesinde; Türkiyedeki amaçlarının, D&PL tarafından ıslah edilen pamuk çeşitlerinin Türkiye şartlarına uygunluğunun test edilmesi, uygun olanların üretimi ve Türk çiftçisinin kullanımına sunmak olduğu yazılmaktadır.

22 Mayıs 2006 tarihinde Delta and Pine Land Company (D&PL), Syngenta'nın Hindistan, Brezilya, Avrupa'da ki pamuk tohumu işlerini ve varlıklarını ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ki bazı pamuk gen havuzlarından oluşan küresel pamuk tohumu varlıklarını satın aldığını duyurmuştur. (http://www.deltaandpine.com/press_in...2006-12916.pdf )

D&PL, 1915 yılında başlayan ıslah çalışmalarıyla şu an dünyanın en büyük pamuk ıslah programlarından birine sahiptir. D&PL' in 5 ülkede toplam 14 adet pamuk ıslah programı bulunmaktadır. Bunlardan 9 adeti Amerika Birleşik Devletlerinde, 1 adeti Brezilya'da, 1 adeti Avustralya'da ve 1 adeti Yunanistan ve 2 adeti Hindistan'dadır.

Türkiyede 1999 ve 2000 yıllarında yapılan Transgenik (ağırlıklı olarak GDO'lu Pamuk) Bitki Çeşitleri Alan Denemelerinde Nazilli, Diyarbakır-Harran ve Çukurova'da Turk Deltapine ,Monsanto ile beraber projeler yürütmüştür.
TC Tarım Bakanlığından bu denemelerin nerelerde ,hangi büyüklük ve şartlarda yapıldığına dair bir bilgi alınamamıştır.

Küresel boyutta Delta & Pine Land ile Monsantonun bir çok konuda ortak çalışmaları 2006 Ağutos ayında meyvesini vermiş ve Monsanto 1,5 milyar dolara ile D&PLand 'i ve terminatör teknolojisini satın almıştır. 1999 da Monsanto Ceosu Robert Saphiro ,Terminator (steril tohum) teknolojisini ticarileştirmeyeceğini kamuoyuna bildirmişti.2005 de Monsanto konuyla ilgili yeni bir açıklama yaptı ; terminatör teknolojisinin yiyecek/besin mahsullerinde kullanılmayacağını/ ticarileştirilmeyeceğini açıkladı. Bu ise terminatör teknolojisinin besin maddesi olmayan ürünlerde kullanılacağı (örneğin pamuk?) ve gelecekteki diğer terminatör teknolojisi kullanımına kural olarak geçerli olmayacağı imasını taşımaktadır.

Nisan 2005'te Monsanto, dünyanın en büyük 3. pamuk üretim şirketini Emergent genetics (Stoneville)'i almıştı böylece D&PLand'i de ordusuna katan Monsanto dünya pamuk tohum imparatorluğunu (% 57 lik pay ile) ilan etti.

Pamuk tohumunda Bayer Cropscience (ki Bayer Türk ismiyle TURKTED üyesidir) % 25 lik pay ile ikinciliğe Phytogen (ki Dow Agro science aittir) %2,5 payla 3.sırada yer almaktadır. Pastanın geri kalan yaklaşık % 15 lik bölümü de diğer küçük şirketlere aittir.

Yukarıda Türkiye Tohumculuğunu ellerinde tutan, çiftçiyi bir amaç değil tohumun satılacağı bir araç olarak gören , emperyalist sömürgeciliğin sadece silahla değil ,tohum ve gıda ile de ülke bağımsızlığını yok edilebileceğini kavrayamayan sayın şirketler ve patronlarını, dünyanın,dünya insanlığının ,ekolojinin, tarımın ve gıdanın egemenliğini paralarıyla satın alabileceğini, tek amaçlarının para olduğunu izah etmeye çalıştığımız tohum ve ilaç tekel ve kartellerinin amaçlarını ve oynadıkları oyunları özetlemeye çalıştık.Yukarıda adı geçmeyen ama TURKTED üyesi olan Syngenta,Hazera, Nunhems, Seminis (ki 2005 de Monsanto tarafından satın alındı), Pioneer şirketlerini de sayarak TURKTEDin % 10 unu oluşturan bu şirketlerin dünya yönetiminde hatırı sayılır bir güce sahip olduklarını bir kez daha hatırlatırız.

Eğer TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Türk Tohumcuğunu ve dolayısıyla Türk Tarımını bu şirketlere havale veya devir edecekse bu ülkenin yurtsever insanları, sivil toplum kuruluşları,mühendisi,köylüsü ,çiftçisi ve tüketicisi bu oyunun bozulması için elinden geleni yapacak her türlü zaman ve ortamda bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmaya devam edecektir.

GDO’ya Hayır Platformu
9 Ekim 2006

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-10-2006, 22:34   #18
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
ÜZÜM ÜRETİCİLERİ SENDİKASI (ÜZÜM-SEN) Tohumculuk Yasa Tasarısı Basın Açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA

Bugün tarımsal üretimde faaliyette bulunan , aynı zamanda tarımsal girdileri yani kimyasal gübreleri , kimyasal ilaçları , tohumları, antibiyotikleri , hormonları ,makineleri ve genetik değişime uğratılmış tohumları üreten çok uluslu şirketler bütün dünya tarımını kendi denetimleri altına alabilmek için IMF ve Dünya Bankası gibi finans kuruluşlarını kullanarak yerel hükümetlere baskı yapıyorlar .

Ülkelerin bütün tarımsal yapılarını dağıtıyorlar , kendi denetimlerini sağlayabilmek için şirket tarımcılığını geliştiriyorlar. 1980 yılında IMF uyum programıyla Türkiye’de de başlayan bu süreç daha sonra yine 1999 yılında IMF ile imzalanan stand by anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankasıyla yürütülen tarımsal uyum programı, şimdi de AB uyum programıyla devam etti/ediyor.
Onun için;

 Türkiye’deki bütün tarımsal KİT’ler özelleştirilmeye başlandı.,
 Türkiye’nin bütün tarımsal yapıları dağıtılıyor,
 Tarım Satış Kooperatifi Birlikleri devre dışı bırakılmak isteniyor,
 Tohumculuk Kanunu çıkarılmak isteniyor.


Bilindiği gibi bitkisel üretimin ana girdisi olmazsa olmaz olanı tohumdur. Çiftçi tohumu bir kez ürettiğinde veya satın aldığında onu o yıl tarlasındaki üretimde kullandığı gibi gelecek yıllarda da kullanabilir, diğer çiftçilerle paylaşabilir veya başka tohumlarla değiş tokuş yapabilir. Şirketler tarımı , tarımcılığı, çiftçileri ve köylüleri denetimleri altına alabilmeleri için tohumu ele geçirmeyi hedeflemişlerdir.

Onun için;
 Tohumların genleriyle oynamışlardır,
 Tohumların patentlenmesi yolunda yasalar çıkartmışlardır,
 İşte bugün Türkiye’de Tohumculuk Kanununun çıkmasıyla beraber tarımın en önemli noktası şirketlere teslim edilmiş olacaktır.

Üstelik Türkiye 3 bini endemik (sadece Türkiye’de bulunan) 13 bin bitki çeşidine sahiptir. Bu yasanın çıkmasıyla beraber, Anadolu coğrafyasının genetik zenginliği GDO’larla tehdit altına gireceği gibi patentlenme yoluyla da şirketlerin eline geçecektir.

Bu kanunla bugüne kadar TAGEM (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) e bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal ar-ge sonucunda TİGEM’e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem tamamen yok edilmektedir .

Dışa bağımlı politikalar sonucu sebze tohumculuğunun % 90 ‘ı zaten çok uluslu tarım şirketlerinin eline geçmiştir. Mısır , ayçiçeği gibi tohumlar Hollanda, İsrail , İspanya kaynaklı şirketler ve onların yerli ortaklarıyla üretilerek veya doğrudan ithal edilerek üreticiye satılmaktadır.

Kendi yerel tohumunu ve çeşitliliğini giderek kaybeden çiftçilerimiz 1 kg domates tohumunu 18-20 bin dolar fiyatla almak zorunda kalmaktadır. Tohum da dahil her türlü girdinin giderek uluslar arası şirketlerin eline geçtiği bir sistemde üretici sözleşmeli üreticilikle ürettiği ürününü maliyetine ve maliyetinin altına satmak zorunda kalmaktadır. Tüketici ise üreticinin ürününü sattığının 6 kat üstünde aynı ürünü tüketmek zorunda bırakılmaktadır. Dikkat edelim çiftçinin ürettiği ürünü maliyetin altında alan da şirketler, tüketiciye altı kat fiyatla satanlar da yine şirketler. Çıkarılacak bu tohumculuk Kanunu da şirketlerin çıkarına , çiftçilerin aleyhinedir. Bu nedenle Biz çiftçiler bu kanunun çıkarılmasını istemiyoruz. Tohumculuk Kanunu çiftçiler için çıkarılmamaktadır. Türkiye tarımımın da çıkarına bir Kanun da değildir.

Çünkü, şirket tarımcılığı geliştikçe yerel tohumlar üzerinde üretim yapan çiftçilerin giderek daha zor koşullar altında üretim yapmalarının bile önü bu yasa ile kesilmektedir. Çıkarılacak bu yasanın hakkında çiftçilerin haberleri yoktur çiftçi ve köylüler bilgilendirilmemiştir. Görüşlerine baş vurulmamıştır,. Çünkü bugüne kadar çiftçiler hakkında kararlar alınmış fakat onlara hiçbir şey sorulmamıştır. Tohumculuk Kanunu’nun çıkarılmasında da aynı yol ve yöntem izlenmektedir. Biz çiftçiler çıkacak olan bu kanunu meşru bulmadığımızı da bu basın açıklamamızla kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Yasanın yürürlüğe girmesinden iki yıl sonra kendi tohumlarıyla ürettikleri ürünler nedeniyle köylüler ve çiftçiler yerel semt ve kasaba pazarlarında ürünlerini pazarladıklarında korsan kitap , korsan kaset satmış muamelesinden daha ağır muameleler göreceklerdir. Tüketicilerse çocukluklarında yedikleri o nefis ve lezzetli sebze ve meyveleri unutmak zorunda kalacaklardır.

AB uyum paketi içersinde görüşülen bu yasanın çıkması halinde kamu tohumculuğu her alanından çekilecek ve yerini şirketler alacaktır. Yasa taslağının 15. maddesinde bahsedilen yetki devriyle birlikte kamu üretim, sertifikalandırma , ticaret ve denetimi , uluslar arası dev tarım şirketlerine bırakılacaktır.Böylelikle de ülkemizin “gıda güvenliği” ve “gıda güvencesi” bir avuç uluslar arası gıda tekelinin insafına bırakılmış olacaktır.

Çiftçi sendikaları olarak diyoruz ki; bugüne kadar biz çiftçilere hiçbir şey sormadan bizim adımıza kararlar alma alışkanlığından bu kez olsun vazgeçiniz . Önemli bir tarım ülkesi olan ülkemizin bu kez çiftçilerine , köylülerine, ziraat mühendislerine , tarım örgütlerine danışarak onlarla tartışarak yeni bir tohumculuk yasası hazırlamak üzere bu yasayı geriye çekiniz. Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin , köylülerin , tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır.

Adnan ÇOBANOĞLU
Üzüm Üreticileri Sendikası
(ÜZÜM-SEN)
Genel Başkanı


Düzenleyen Mine Pakkaner : 10-10-2006 saat 01:19 Neden: kolay okunurluk için paragraf düzenlemesi
Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-10-2006, 10:36   #19
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
ZMO Başkanı Gökhan Günaydın'dan Kamuoyuna Zorunlu Açıklama

Kamuoyuna Zorunlu Açıklama

Tohumculuk Kanun Tasarısı hakkında yaptığımız Basın Açıklaması’nın, televizyon konuşmalarının, eylem ve etkinliklerin, kimilerini bir hayli kızdırdığı anlaşılıyor…

Bunun benim için sürpriz olmadığını öncelikle ve özellikle belirtmek isterim. ZMO’nun halktan, ziraat mühendisinden, üreticiden, doğadan yana izlediği sağlam politikalar, doğal olarak, karşıtını da üretecektir.
Doğal olmayan, ZMO’nun izlediği bu tutumu beğenmeyenlerin, edep sınırlarını aşmalarıdır!..

Son günlerde, Türk – Ted’in iki eski Yönetim Kurulu Başkanı, Yavuz BATUR ve Alev KUTAY, ODA Başkanı niteliğimle şahsıma yönelik saldırılarda bulunmaya yelteniyorlar. “Takımdan diğerleri de” bu sürece destek olmaya çalışıyor…
Onlara kalırsa, en hafif deyimi ile Gökhan GÜNAYDIN bilgisiz, yalancı, iftiracı…

Türk – Ted’in şimdiki Başkanı ile, 2 Ekim 2006 tarihinde ortaklaşa katıldığımız TV programı, ODA’mızın web sayfasında, (www.zmo.org.tr), videolu haberler bölümünde, “TRT – 3, Bu Toprağın Sesi/ Tohumculuk” adı ile halen yayında. Bir tıklama ile herkes bu programı izleyebilir, böylece bilgisiz ve diğer sayılan niteliklerin kimlerin üzerine yapıştığını açıkça görebilirler.

Anlaşılan, eski ve yeni yöneticiler görev dağılımı yapmış. Yeniler TV programında karşımıza çıkarken, eskiler “küfretme” düzlemi üzerinde çalışıyorlar.
Bu düzey üzerinden bizlerin konuşamayacağı açık. Ancak eğer bu “bilgi küpleri”, engin bilgileri ile bizlerin ne kadar “eksik “olduğumuzu kanıtlamak isterlerse, onlarla beraber her türlü TV programına, panele, sempozyuma katılmaya hazır olduğumu duyurmayı görev bilirim.

Telaşınız, yapmaya çalıştığınızın deşifre edilmesindendir. Sizler, biyoteknoloji tanımı ile, “Ulusal Biyogüvenlik Yasası” çıkmadan GDO’ları bu ülkeye sokmaya çalışıyorsunuz. Size göre GDO zararsız, çünkü ortaklarınız bunu üretiyor. “Ülkeye gdo satıp para kazanma” açısından vaziyet edince, birçok şeyi görememeniz doğal. Daha yeni GDO’lu pirinç kural dışı girdi diye bütün Avrupa ayağa kalktı.
Türkiye’de bu alanda 100 bin imza toplandı. Bunları biz yaptık. Yalnızca web sayfasını izlemeniz, bu alandaki birikimi ve çalışmayı görmenizi sağlayacaktır. Gerçi sizi rahatsız eden de bu.

Tüm tohumculuk süreçlerini, Türk Ted’in yeni formu olacak Tohumcular Birliği’ne aktarmaya çalışıyorsunuz. Piyasa denetimini sizler yapacaksınız. ISF yalnızca profesyoneller arasında hakemlik müessesesi öngördüğü halde, sizler tasarıya “üçüncü taraflarla olan anlaşmazlıklar” tanımını koyarak, çiftçi üzerinde bir de ilk yargı yetkisini kullanmaya çalışıyorsunuz. “Türk mahkemelerinin yargı yetkisi bakidir” deniliyor açıklamalarınızda. Azıcık hukuk bilen herkes, bunun aksinin mümkün olmadığını elbette bilir. Bizler, bu ilk yargı aşamasının doğuracağı sakıncalardan bahsediyoruz.

Yine Tohumcular Birliği olarak, kimi yöreleri “Tohumculuk Bölgesi” ilan edip, üreticinin tarımsal faaliyetlerini kısıtlayacaksınız. Peki, örneğin ayçiçeği ektirmediğiniz üreticinin alternatif ürünlerden doğan bir gelir kaybı varsa onu kim karşılayacak ? İzole bölge arıyorsanız, TAGEM – TİGEM arazilerini kiralayıp amaç dışı kullanacağınıza bu işi yapın diyoruz, bizleri “kolhozları özlemekle” suçluyorsunuz. TAGEM – TİGEM çiftliklerini kolhoz gören anlayışın, epey bir ders çalışması gerekiyor, bence hemen başlayın..

Türkiye’de “hat ıslahı” yapan herkese saygımız ve desteğimiz var. Ben de tam buna vurgu yapmaya çalışıyorum: Taşeronluk yapmaktan vazgeçin, ar – ge için her türlü kamusal desteği sizlere sağlamak için elimizden geleni yapalım. Ziraat mühendisleri, ülkeye yararlı bu işlerde görev alsınlar… ZMO, böyle çalışan tüm tohumcu arkadaşları desteklemektedir, onların yanındadır.
Alev KUTAY, 68’li olmaktan bahsediyor, Uğur MUMCU’dan alıntılar yapıyor. Herhalde şu açıktır. 68’li olmak, üniversiteyi o yıllarda okumakla kazanılan bir nitelik değildir. 68’li olmak, o yıllardan bu yana, 35 – 40 yıl boyunca, bu ülkeden yana, yurtsever tutumu eksiksiz sürdüregelmek anlamına gelir. “Odağınıza para kazanmayı” koymuşsanız, 68’lilik yavaş yavaş yıpranır, ardından da sizde somutlaştığı üzere, yalnızca anılarda kalır.


Uğur MUMCU’nun sözüne gelince; “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik” okulunda her yıl ücretsiz ders veren birisi olarak, o ismi ağzınıza almanın, büyük bir talihsizlik olduğunu belirtmekle yetineceğim.

Şunu herkes bilmelidir ki, adabi ile bir konuyu tartışmak isteyenler, 39 bin üyeye sahip ZMO ve O’nun seçilmiş Başkanı ile uygar ortamlarda buluşabilirler. Tersini arzu edenler ise, kişisel ve örgütsel kararlılık ile karşılaşacak ve yanıtlarını her ortamda, açıkça ve hak ettikleri gibi alacaklardır.

Takımın diğer iki kişisine galince… Hamit ESİN, ZMO açıklamasını tel’in ediyor ve beni istifaya davet ediyor. TBMM Dilekçe Komisyonu’nda, Türk Ted Tohum Komisyonu üyesi olarak bulunan ve konuşan bu kişi, tarafımızdan, “neden Monsanto’nun maaşlı elemanı olduğunuzu açıklamıyorsunuz” sorusu ile karşılaşınca, epey bir mahcubiyet yaşamıştı. Tutumunda bizim için hiçbir sürpriz yoktur, bu konuda herhangi bir ilave söz etmeyi, tümüyle gereksiz ve yararsız görüyorum.

Son takım üyesi Nazimi AÇIKGÖZ. O’nun görevi ise, Türk Ted eski başkanlarının mesajlarını gruplara yaymak. Bir akademisyen olarak uygun bir görev alma biçimi değil bence, ancak bir sürpriz burada da yok. Kendisinin GDO konusundaki tutumu açık olmasına rağmen, bizzat şahsımca, 2005 yılında ODA’mızın düzenlediği Teknik Kongre’de GDO paneline davet edilmiştir. Her yerde “tohumculuk teknik bilgi gerektirir” diye lafa girerek gerçekleri toplumdan gizlemeye yönelik bir açılım sağlamaya çalışan AÇIKGÖZ’ün, panel sırasındaki konuşmalarda karşı karşıya kaldığı “entellektüel mahcubiyet”, ZMO kayıtlarında mevcuttur. Hoca isterse, bu paneli hemen web sayfamızda yayınlayabiliriz. Bir ricası yeter. Panel izleyenlere şunu gösterecektir: demek ki, uzaktan uzağa “bilgisiz olmaz” söylemi, sıcak ortamlar ile karşılaşıldığında birdenbire kişinin karşısına bir “sorun alanı” olarak çıkabiliyor…

Geçen hafta Perşembe ve Cuma Denizli’de idim, Pazar günü Trabzon’da fındık Çalıştay’ı yaptık, birazdan da Samsun’a hareket edeceğim. Gittiğimiz yerlerde toprağa basıyoruz, meslek ve meslektaş sorunlarını çözmeye gayret ediyoruz, Bunun için yazmakta geç kaldım, acele yazdım, özellikle “takım arkadaşları” mazur görsünler. Dönünce, daha rahat bir şekilde devam ederiz.

Son sözüm şudur: Tarih, halkı ve ülkesi için çalışanları, daha güzel bir dünya peşinde olanları kaydeder. Ziraat Mühendisleri ODASI ve Gökhan GÜNAYDIN, böyle bir kaydın peşindedir. Herkes kendisini biraz da bu gözle görürse, yanlış bir şey yapmaz.

Selam ve saygılarımla,
9 Ekim 2006
Gökhan GÜNAYDIN

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-10-2006, 12:30   #20
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Arca Bey hoş geldiniz

Öncelikle profilinizi doldurduğunuz için teşekkürler. Yeni gelen arkadaşlar başlığına, Ziraat Mühendisleri başlığına da uğramanızı rica ederiz.

Sizi gıyabınızda tanımakta olduğumdan, bilgi birikiminiz ve tecrübenizden forumumuzun diğer alanlarında da faydalanmak isteriz. Katkılarınız bizi güçlendirecektir.

Saygılar

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-10-2006, 14:57   #21
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Tohumda Çok Uluslu Genetik Tartışması


Tohumculuk tasarısı, ’Çok uluslu şirketler hakimiyet kuracak, tohumların genetiği değiştirilecek’ eleştirisine yol açtı. Tasarıyı destekleyenlerse ’Patent zorunluluğuyla tohumlar korunacak’ diyor Meclis’te görüşülen Tohumculuk Tasarısı, 1963’ten bu yana yürürlükte olan yasayı değiştiriyor.

Tasarı, devletin, tohum üretiminden sertifikalandırılmasına ve ticaretine dek tüm alanlardan çekilmesini ve bu görevleri kurulacak olan Türkiye Tohumcular Birliği’ne devretmesini öngörüyor.

Tasarıyı eleştirenler yeni yasayla tohum piyasasının çok uluslu şirketlerin hakimiyetine gireceğini, bu şirketlere ülkeye özgü tohumların genetiğini değiştirme yetkisi ve bu tohumlara da patent hakkı verileceğini, hem ekonominin, hem de insan sağlığının zarar göreceğini savunuyor.

Tasarıya destek verenler ise tasarıda genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili bir hüküm olmadığını belirterek, tohum ithalatının serbest bırakıldığı 1984’ten bu yana Türkiye’nin ciddi kayba uğradığını, tasarının getireceği patent zorunluluğunun Türk tohumculuğunu koruyacağını ve Türkiye’nin tohum ihracatçısı haline geleceğini vurguluyor.

Tasarıya karşı çıkanların ve tasarıyı destekleyenlerin görüşleri şöyle:

Karşı Çıkanlar
Türkiye Ziraat Odaları Birliği: Tasarıda biyoteknolojik yöntemler tanımı daha açık yapılmalı ya da geçici bir maddeyle tasarıya "Ulusal Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan transgenik çeşitlerin ülkeye girişi yasaktır" ifadesi eklenmeli.

Tema Vakfı Kocaeli İl Temsilcisi Nermin Tol: Tasarı gıda güvenliğini tehlikeye atıyor. Yasalaşırsa tohum üretim ve dağıtımında dışa bağımlı olacağız. Bu yasa tasarısı geri çekilmeli ve yeniden hazırlanmalı.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı: Tasarı tohumculuk alanının da çok uluslu firmalara ve onların yerli taşeronlarına ’yağma’ olanağı sağlıyor. Devletin tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve denetimi alanlarındaki yetkisini devredeceği Tohumcular Birliği, tohumculuk faaliyetini kâr durumuna indirgemiş firmalardan oluşacak. GDO üretimi yasallaşacak. Yerli tohumlarımızı patentleme yetkisi yabancı firmaların güdümüne girecek. Çiftçilerin tohumluk ayırma yetkisi elinden alınacak.

Destekleyenler
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker: Kanunda GDO ile ilgili hüküm yok. 1984’de tohum ithalatını serbest hale getirirken, tohumculukta patent kanunu anlamına gelen kanunu çıkarsaydık, Türkiye çok farklı noktada olurdu. Tohumculuk alanında en az 20 yıl kaybettik. Tasarı yasalaştıktan sonra sokakta "korsan CD satar" gibi tohum satışına izin verilmeyecek. Etiketlenmemiş tohumların açıktan yapılan satışlarına yasak getirilecek.

Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Genel Sekreteri Ayhan Elçi: Tasarı Fransa ve Hollanda gibi AB’nin en gelişmiş tarım ülkeleri örnek alınarak hazırlandı. Fidan, fide, tohum, süs bitkisi yetiştirenler ile ıslahçılar, dağıtıcılar ve nüveci çiftçiler birlik kuracaklar.

Bunları kapsayacak olan Tohumcular Birliği, TOBB gibi yarı kamu kuruluşu niteliğinde, özerk bir kuruluş olacak.

May Tohum Yönetim Kurulu Üyesi Hamdi Çiftçiler: Türkiye yılda 65-70 milyon dolar tutarında tohum ithal ediyor. İhracatsa 27-30 milyon dolarda kalıyor. Yeni yasayla tohum ithalatçısı olmaktan çıkarak ihracatçı bir ülke olacağız.



Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-10-2006, 10:51   #22
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
TÜTÜNSEN (Tütün Üreticileri Sendikası) Basın Açıklaması

Tarih: 11.10.2006
BASINA VE KAMUOYUNA


Meclis gündeminde bulunan Tohumculuk Yasa Tasarısının oluşturulmasında esas rolü kendilerinin oynadıklarını sitelerinde açıkça ifade eden TÜRKTED (Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği) ; Bu yasa tasarısına karşı çıkanlara açıkça tavır almaktadır.

Türkiye tarımının şirketleştirilmesi yönünde çaba harcayan derneğin, bu yasayı savunması doğaldır. Tuhaf olan, öncelikle Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof.Dr.Tayfun Özkaya‘ya daha sonra da ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın’a seviyesiz saldırılarıdır. Her ikisine de konuyu bilmemek, yetersiz olmak gibi suçlamalar getirilmektedir.

IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmalarıyla Türkiye tarımında yaşanan tahribatın karşısında kurulmuş olan küçük çiftçi sendikalarından biri olarak bizlerin TÜRKTED tarafından cehaletle suçlanma tehdidi altında olmadığımız açıktır. Çünkü onlar için küçük çiftçiler, hiçbir şey bilmeyen, Türkiye tarımına köstek olan, topraklarından koparılarak kentlere gönderilmesi gereken tembellerdir. Ve zaten cahildirler.

Şirketler için küçük çiftçilerin topraktan koparılmalarının en kesin çözümü ise; yüzyıllardır bu topraklar üzerinde, bu topraklara, ekolojisine ve diğer koşullarına uygun, dedelerinden miras kalan tohumları onların ellerinden almaktır. Çıkarılmak istenen Tohum Yasasının tam da hedefi budur. Onlar bilmektedirler ki; tohumu elinden alınmış çiftçi artık çiftçi değildir. Ya toprağını satmak zorundadır, ya da tohumu almak zorunda kaldığı şirketlere kendisini köle edecek sözleşmeleri imzalamak zorundadır. Son çıkan Tarım Yasasında da sözleşmeli üreticiliğin teşvik edileceğinin söylenmesinin nedeni budur.Tarım Yasasındaki sözleşmeli üreticilik Tohum Yasasıyla esas anlamını kazanacaktır.

Biz küçük çiftçiler İkinci Dünya Savaşı sonrası Yeşil Devrim ilan edildiğinde de cahillikle suçlanarak dünyanın her yerinde topraklarımızdan koparılmaya çalışılmıştık. O zaman da Yeşil Devrim’e karşı çıkanlar bilgisizlikle, yetersizlikle ve cahillikle suçlanmışlardı. Yeşil Devrim’in korkutucu sonuçları bugün alınıyor. Topraklarından kovularak kentlere göç ettirilen çiftçiler ve köylüler bugün açlıkla ve yoksullukla mücadele ediyorlar. Şirketler, topraklarından kovdukları geçmişin üreticilerini bugünün işsizlerini, yoksullarını ve açlarını doyurmak için de biyoteknolojik devrimler ilan ediyorlar ve gereğini yapıyorlar. Onlar Yeşil Devrim’in ortaya çıkarttığı yeraltı ve yerüstü sularının kirletilmesi, toprağın özelliğini kaybetmesi, toprak erozyonu, küresel ısınmadaki tarımın katkısı gibi sonuçları hiç görmeyerek geçmişte olduğu gibi bugün de sadece karları üzerinden hareket ediyorlar. Çıkarlarına dokunacak her türlü karşı çıkışı da bilime karşı olmakla suçluyorlar.

Biz topraktan gelen, toprağı bilen küçük üreticiler dedelerimizden aldığımız kültürel mirası sürdürmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki; toprak bize dedelerimizden kalsa da bize ait değildir. Bu ülkede olsa da sadece bu ülkeye ait de değildir, tohum da öyle. Onlar tüm bir insanlığın mirasıdır ve üstelik geleceğidir. Bir üretici toprağını ve tohumunu koruduğu sürece miras bırakılana ve geleceğe sahip çıkıyor demektir. Bu, bir üreticinin sorumluluğudur. Bizlerin çiftçilik hakkı dediği de budur. Biz, bize bırakılanı savunarak bizden sonra gelecek olanlara da bırakmak istiyoruz. Şirketler tarafından onun için cehaletle suçlanıyoruz. Sermayenin küçük çiftçileri ve köylüleri cehaletle, bilgisizlikle suçlamalarına biz alıştık. Bizim topraktan öğrendiğimiz bilgelik onlar için cehalet, tamam bunu kabul ediyoruz. Ama TÜRKTED ve şirketler şunu bilmelidirler ki; topraklarını, tohumlarını savunmaya çalışan, onun için mücadele eden namuslu ziraat mühendislerine, bilim insanlarına yapılan saldırılara tahammülümüz yoktur.

ALİ BÜLENT ERDEM
TÜTÜN-SEN GENEL BAŞKANI

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-10-2006, 12:24   #23
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
ÇİFTÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONLAŞMA PLATFORMU'ndan Milletvkillerine

SAYI:2006/18
TARİH: 11/10/2006


Tohum, tarım için önemli ve zorunlu, tarımsal üretimin olmazsa olmazıdır. Çünkü toprağa gübre saçmazsanız, bitkiye veya böceğe ilaç atmazsanız az ürün alabilirsiniz ama sonuçta bir miktar ürün alabilirsiniz. Ama toprağa tohum atmazsanız, ürün elde edemezsiniz.

Tarımsal üretim sürecinde çiftçiyi kendi ürettiği üründen tohumluğunu ayırıp kullanmaktan alıkoyarsanız, işte o zaman çiftçiyi, çiftçi olmaktan çıkarırsınız. Tohuma kimi sahip kılar iseniz, onu çiftçiye de sahip kılarsınız yani çiftçiyi ona bağımlı kılmış olursunuz. Peki, birini bir diğerine sahip kılmak için yasa çıkarılabilir mi? “Sen ürettiğinden tohumunu ayırma ve kullanma, tohumu üretecek şirkete para ver ondan satın al” yaptırımı için yasa çıkarmak ne kadar meşru? Adalet ölçüleriyle nasıl ve ne oranda örtüşmektedir/bağdaşmaktadır?

Evet, Sayın Milletvekilleri,
Bu soruları vicdanınıza seslenmek için sormuyoruz. Vicdan kişinin kendi sorumluluğu ve hesaplaşma alanı içerisindedir. Biz çiftçiler kişi ile vicdanı arasına girmeyi o kişiye saygısızlık sayarız. Bunu asla yapmayız.

Ama çıkaracağınız Tohumculuk Yasası ile şirketleri tohumun sahibi kılıyorsunuz. Bu da, tarımın şirketlerin eline geçmesi anlamına gelmektedir. Bir mesleğin yürütücülerini birileri para kazansın diye diğerine mahkûm etmeyi adaletli, eşitlikçi ve özgürleştirici düşüncelerle bağdaştırıyor musunuz, bunu soruyoruz. Çünkü sizler adaleti, eşitliği, özgürleştirmeyi sağlayacak bir çatının altında görev yürütmektesiniz. Tohumu ele geçiren şirketler sadece tarıma değil gıdaya da egemen olur. Bunu bildiğinizi düşünüyoruz. Gıdaya bir avuç şirketin sahip olmasının doğuracağı sonuçları bilerek bu yasaya evet diyorsanız bu bizi sadece üzmüyor, korkutuyor da. Bunu bilmenizi istiyoruz.

Dünya tohum tekelleri iki elin parmaklarını geçmiyor. Onlar kurdukları lobilerle kendi çıkarlarına hizmet edecek yasalar çıkarttırıyorlar. Çok uluslu şirketlerin lehine çıkartılan yasalar dünya ölçeğinde 3 milyarı aşkın çiftçiyi etkiliyor.

Çiftçiler ve köylüler istiyorlar ki, kadınlarının,erkeklerinin ve onların ailelerinin ;
  • Yetiştirmek istedikleri bitki çeşitlerini belirleme hakları vardır.
  • İktisadi, ekolojik ve kültürel açıdan tehlike arz eden bitki çeşitlerini reddetme hakkı vardır.
  • Yapmak istedikleri çiftçiliğin şekil ve istemine karar verme hakkı vardır.
  • Tarımdaki yerel bilgilerini koruma ve geliştirme hakkı vardır.
  • Tarım tesislerini kullanma hakkı vardır.
  • Kendi ürünlerini, çeşitlerini, miktarını, niteliğini ve yetiştirme şeklini demokratik bir şekilde bireysel veya kollektif olarak seçme hakkı vardır.
  • Kendi teknolojileri veya insan sağlığını ve çevreyi koruma esasına dayalı olarak kendi seçtikleri teknolojiyle çiftçilik ve yetiştiricilik yapma hakkı vardır.
  • Kendi yerel çeşitlerini yetiştirme ve geliştirme hakları vardır.

Tohum şirketlerinin isteği üzerine çıkaracağınız yasa sizin önünüzde ve elinizdedir. Dünyada emeği ile üreten 3 milyarı aşkın çiftçinin belirlediği tohum ve tarım hakları da yukarıda açıklanmıştır. Oy kullanırken ikisi arasında bir karşılaştırma yapmanızı istiyoruz. Biz çiftçilere göre, çıkaracağınız yasa, deve misali olduğu için yasanın şu maddesini veya bu maddesini düzenleyerek öyle çıkarın demiyoruz. Eğer tohumculuk ile ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç varsa , buna birlikte karar verelim , diyoruz. Bunun tartışılması için ortam yaratılmasını istiyoruz. Bugüne kadar hiçbir konuda düşüncesi sorulmayan bizler , bizim için hayati önem taşıyan bu konuda sözümüzü söylemek istiyoruz. Bu nedenlerden dolayı bu Yasa geri çekilmelidir diyoruz.

Kimden yana kimler için yasa çıkardığınızı bir kez daha gözden geçirin. Bakmayın siz bizdeki yerli birkaç tohum firmasının çıkardığı “uyumsuz” sese, “seviyesiz” hırçınlığa, buna teslim olmayın. Yasa çıktıktan 5 yıl sonra onların da şirketlerini dünya devleri satın alır. Türkiye tarihinden siler. Onlar, Türkiye toplumunun tüketicilerinin ve üreticisi olan çiftçileri bağımlı kılmada yaptıkları ittifak utancıyla baş başa kalırlar…

Evet, Sayın Milletvekilleri,

Gelin güzel ülkemizi çokuluslu şirketlerin deneme tahtası yapmayın. Çiftçiler için kuyu kazmaktan vazgeçin. Çiftçilerin evrensel düzeyde sahip oldukları tohumculuk ve tarım haklarına tüm milletvekilleri olarak Tohumculuk Yasası’nı geri çekerek saygı gösterin. 21 yüzyılda köleleştirici yasa çıkarmanın utancına ortak olmayın.

Abdullah AYSU
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma
Platformu Sözcüsü

İmzalar :

Ayçiçek Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Nevzat UĞUR

Fındık Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Kutsi YAŞAR

Hayvan Yetiştiricileri Sendikası
Genel Başkanı
A.Hamit GÜRLEYEN

Hububat Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Abdullah AYSU

Tütün Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Ali Bülent ERDEM

Üzüm Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Adnan ÇOBANOĞLU

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-10-2006, 12:42   #24
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Bu kadar itiraza karşı nasıl davranacaklarını merak ediyorum...

Her yanlışta bu kadar itiraz dile getirilmiyor...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-10-2006, 05:38   #25
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Alev kutayin yazdigi seviyesiz mektubu hayretler icinde okudum.Bence bu adamin tek derdi para yapmak.
" Bir Türkiye var, sahibi de ÜRETEN' lerdir, oturduğu yerden ahkam kesenler değil !
yukardaki cumlesinde "uretenler" ne anlama geliyor iyi irdelemek lazim.Buyuk ihtimal iktidar partisine yakindir al gulum ver gulum!

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-10-2006, 05:41   #26
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Dünya tohumculuğunun Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer olmak üzere 6 tekelin elinde olduğunu ve bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları biliyorsanız çiftçiler haklıydı.

...
Tasarı'ya karşı çıkışlar da zaten tam bu noktada:
**128 tohum şirketi, 50 civarındaki fide üretim tesisi, 2500'ün üstündeki bayisiyle Türkiye tohumculuğu Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer'le rekabet edebilecek midir?

**Yoksa, bu firmaların çoğu büyük yerli üreticiyle ortaklıklara gittiği için Tasarı'yla piyasa egemenliklerini mi pekiştirmektedirler?

**Zaten Türkiye piyasasında yer alan bu tekeller Türkiye Tohum Endüstrisi Derneği'nin (TÜRK-TED)'in de üyesi olduğuna göre... TÜRK-TED Tohumculuk Birliği'nin oluşumunda yer aldığına göre... Bundan böyle Türkiye'nin ulusal bir tohumculuk politikası olacağını söylemek mümkün müdür? sorularına odaklanmaktadır.

www.acikistihbarat.com
09 Ekim Pazartesi


Tohumculuk Kanunu Kimden Yana?

Türkel Minibaş

Geçen pazartesinin Gözucuyla'sında "Tohumculuk Yasası Kimin Yararına?" diye sorarken gelecek tepkileri hesap etmiş, ama... tasarı'nın yasalaşmasından yana olanların bu denli hırçınlaşacağını düşünmemiştim. Hem de son iki yıldır ülkenin çeşitli yörelerinde Tasarı üzerine konuştuğum çiftçilerin tohum bayileri hakkındaki uyarılarına rağmen!

Dünya tohumculuğunun Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer olmak üzere 6 tekelin elinde olduğunu ve bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları biliyorsanız çiftçiler haklıydı.

Tohumluklarda patent yasasının geç çıkmasına, biyogüvenlik yasasının Meclis'te oyalanmasına karşı çıkmayanların Tohumculuk Kanunu Tasarısı'na yönelik eleştirileri neden "yalan" , "tek yanlı bilgi" diye suçladıklarını anlamak için de arif olmak gerekmiyordu.

Yıllarca Ziraat Odaları Başkanlığı'nı üstlenerek Türkiye tarımının sorunlarının çözümü için çalışmış, bugün de Tasarı'nın yanlış ve aksaklıklarını kamuoyuna taşıyan, CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Gürol Ergin 'den.. Tasarı'nın hazırlanmasına katkıda bulunmuş halihazırda bir tohum şirketinin ortağı ve yöneticisi olan Yavuz Baydur' a kadar gelen tüm yanıtların :

- Kesiştiği tek nokta: 1963/308 sayılı yasanın günün gereklerine cevap vermediği ve Türkiye'nin yeni bir tohumculuk yasasına ihtiyacı olduğuydu.

- Düğümlendiği nokta ise: Yasanın kimden yana işleyeceğini gösteren kurumlaşma ve örgütlenme modelindeydi.

Tasarı'nın 3, 16 ve 38'inci maddelerine baktığınızda kurumlaşma: Fidan yetiştiriciliği, fide yetiştiriciliği, tohum dağıtıcıları, tohum kullanıcıları, süs bitki yetiştiriciliği gibi alt birlikler ve "Türkiye Tohumcular Birliği" olarak tanımlanan bir çatı örgütten oluşmaktadır. Örgütlenme şeması açısından da doğru bir kurumlaşma modelidir.

Küresel piyasa mantığı açısından da model kendi içinde tutarlı. Zira, tohum sıradan bir ürün değil. Tarımın birincil girdisi, insan ve hayvan beslenmesinin ana öğesi! Üretimi, çeşitlendirilmesi, sertifikalanması, dağıtımı da dahil olmak üzere her aşaması ayrı bir kâr alanıdır. Tohum piyasasında fiyatlar bu nedenle serbest rekabet yerine, tekelci rekabet koşullarında belirlenir.

Tasarı'ya karşı çıkışlar da zaten tam bu noktada:

**128 tohum şirketi, 50 civarındaki fide üretim tesisi, 2500'ün üstündeki bayisiyle Türkiye tohumculuğu Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer'le rekabet edebilecek midir?

**Yoksa, bu firmaların çoğu büyük yerli üreticiyle ortaklıklara gittiği için Tasarı'yla piyasa egemenliklerini mi pekiştirmektedirler?

**Zaten Türkiye piyasasında yer alan bu tekeller Türkiye Tohum Endüstrisi Derneği'nin (TÜRK-TED)'in de üyesi olduğuna göre... TÜRK-TED Tohumculuk Birliği'nin oluşumunda yer aldığına göre... Bundan böyle Türkiye'nin ulusal bir tohumculuk politikası olacağını söylemek mümkün müdür? sorularına odaklanmaktadır.

Aslında soruların cevabı hepimizce malum. Doğru cevabı bulmak için Türkiye Tohumcular Birliği'nin çatısı altındaki firmalara bakmak bile yeterli. Prof. Dr. Gürol Ergin de TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında defalarca vurguladı. Çoğu, dünyanın önde gelen tohum şirketlerinin bayiliğini almış tüccar ve bu firmaların temsilcisi olduğundan, çiftçi ya da nihai tüketicinin çıkarlarına öncelik tanımaları mümkün değil.

Kaldı ki, Tasarı'da üçüncü kişiler de dahil olmak üzere ortaya çıkacak uzlaşmazlıkta hakemlik görevi de "Tohumcular Birliği" ne verilmektedir!

Böylelikle, tohum firmalarının çatı örgütünün yetki alanı yargılamayı da kapsayacak şekilde genişletilmekte!.. Örgüte, yani Tohumcular Birliği'ne kamu kuruluşu statüsü kazandırılmaktadır. Tasarı'da yer alan yasa maddelerinin yarısından fazlasının neden Tohumculuk Birliği'yle ilgili olduğunu şimdi anladınız mı?

İçinizden, "Birlik, Hakem Kurulu'nun gönüllülük esasına göre çalışmakta, yargılama ve cezalandırma hakkı yok" diye geçirdiğinizden eminim.

İşin püf noktası da zaten burada. Zira, dünyanın her yerinde hakem kurullarında görevlendirilen uzmanlar örtülü ya da örtüsüz şirket danışmanlarından seçilirler. Uzmanlık alanları "uzlaştırmaktır" . Hukukçu olmaları gerekmez, uzlaşma için gerekli araçları kullanmakta uzman olmaları yeterlidir!

Mahkemelerin üzerinde yetkileri olmadığı savına gelince de... Malum, bu tür hakem kurulunda çözülmeyen uzlaşmazlıkların nihai mercii uluslararası tahkim mekanizmasıdır.

Özetle, "Tohumculuk Kanunu Tasarısı" nın TBMM'den geçmesiyle tohumcular ya da çiftçilerle birlikte herkesin yaşamında yeni bir sayfa açılacak. Bu yeni sayfada:

* Çiftçiler daha fazla sertifikalı tohum kullanacak, ama çoğaltma ve çeşitlendirme hakkına sahip olmadıkları için maliyetleri artacak!

**Geçici maddeler (5 ve 7. md.'lerin 1. fıkrasını düzenleyen) geleneksel tohumların kullanmına iki yıl daha süre tanımaktaysa da çiftliklerin el değiştirme süreci hızlanacak!

**Biyogüvenlikle ilgili yasa tasarısı hâlâ bekletildiği için Türkiye toplumu genetiği değiştirilmiş (GDO)'larla daha fazla yaşamaya başlayacak!

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-10-2006, 20:02   #27
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Avrupa Çiftçilerinden TBMM'ne Mektup

Sayın Prof. Dr. Tayfun Özkaya tarafından ZMO haber grubuna iletilen mesaj aşağıdadır.


"Avrupa'daki tarım kuruluşlarının, platformlarının tohumculuk kanunu nedeniyle milletvekillerine gönderdiği mektubun Türkçesi ekdedir. İngilizcesi ve Fransızcası da elimizde bulunmakta.

Saygılarla.

Prof. Dr.Tayfun Özkaya

Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü

Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr "

Sayın Bayanlar ve Baylar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin değerli milletvekilleri;

Tarımsal üretimde kullanılan tohumlarla ilgili bir yasayı oylamak üzere olduğunuzu öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu yasa taslağı çiftçilerin kendi tohumlarını ellerinden alacaktır.

Biz Avrupalı küçük çiftçiler, benzer yasalardan çok çektik, hala da çekiyoruz: tarımsal üretimimiz, her geçen gün çok uluslu şirketlere, onların tohumlarına ve tarım ilaçlarına daha fazla bağımlı hale geliyor.

Avrupa Birliği’nin tercih ettiği yoğunlaşmış tarım modeli bizi çok ağır sorunlarla yüz yüze getiriyor, topraklarımızı harap ediyor, petrol kaynaklı gübreler ve tarım ilaçlarıyla sularımızı kirletiyor, sürekli olarak daha fazla yenilenemez maddeleri tüketiyor.

Avrupa Birliği, milyonlarca küçük tarım işletmesinin ve ancak onlarla birlikte gelişebilen bütün bir biyolojik çeşitliliğin yok oluşuna izin verdi. Binlerce bitki çeşidi yitirilmiş ve onlarla birlikte yüzlerce hayvan ırkı tarihe karışmış oldu. Siz aynı hatayı yapmayın!

Bir Akdeniz ülkesinin hala bu kadar geniş bir tarımsal nüfusu barındırabiliyor ve sizinki gibi zengin çeşitliliğe sahip bir tarımsal üretimi sürdürebiliyor olması bizim için bir gurur kaynağıdır.

Sizden elinizden geleni yapmanızı rica ediyoruz. Böylelikle bu yasa ile;

--Bütün çiftçiler kendi tohumlarını ve başka çiftçilerin tohumlarını ekme haklarını sürdürsün.

--Var olan bioçeşitlilik güvencede olmalıdır, böylelikle Türkiye’de çok olan küçük çiftçiler bundan yararlanabilir. Biliyoruz ki Türkiye uzun tarım tarihi ile devasa bir biyolojik çeşitlilik deposudur. Bu korunması gereken bir hazinedir.

--Küçük çiftçiye hiç bir mali veya idari kısıtlama getirilmemelidir.

--Tarım ürünleriniz, GDO’lardan (Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar) kaynaklı her türlü bulaşmadan korunmalıdır.

-- Türkiye’nin kendi nüfusunu besleyen ve hatta ihraç edebilmesini sağlayan küçük çiftçi kuşaklarının çabalarının tam değeri korunmalıdır.

--Ülkenizde yerel tohumlarını kullanan, geleneksel ve yerel çeşitleri korumak için çalışan bütün çiftçilere yardım edilmelidir.

Yeni bir yol açması için yakınımızda Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacımız var, Avrupa’nın bütün küçük çiftçileri için ve düşük kaliteli standardize edilmiş ürünlere boğulmuş tüketicileri için bir ümit yolunu açacak bir Türkiye’ye. Geniş küçük çiftçi nüfusu ve biyoçeşitliliğindeki zenginliğiyle Türkiye bu çiftçilere yardım etmek ve tarımsal mirasını korumak ve güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmak zorundadır.

Size ihtiyacımız var!

Türk halkının temsilcilerine en derin saygılarımızla,


CPE - Coordination Paysanne Européenne
European Farmers Coordination
Rue de la Sablonnière 18 – 1000 Bruxelles -
e-mail : cpe@cpefarmers.org web : www.cpefarmers.org


Plataforma Rural Alianzas por un Mundo Rural Vivo
Amayuelas de abajo - Palencia - España
plataforma-rural@cdrtcampos.es

CIFAES - Universidad Rural Paulo Freire
Amayuelas de Abajo - Palencia - España
amayuelas@cdrtcampos.es

Réseau Semences paysannes
Biodiversité des semences et plants dans les fermes
Cazalens – 81 600 Brens FRANCE
semencepaysanne@wanadoo.fr


Nature & Progrès
68, boulevard Gambetta
30700 – UZES
www.natureetprogres.org


Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-10-2006, 20:11   #28
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu Türkiye'deki tohumculuk kanununa karşı

Sayın Prof. Dr. Tayfun Özkaya tarafından ZMO haber grubuna iletilen mesaj aşağıdadır.


"Merhaba
Aşağıda "Agence Europe"'ın Türkiye'deki tohumculuk kanun tasarısı hakkında Avrupalı tarım kuruluşlarının TBMM parlementerlerine dün yazdığı mektup ile ilgili bir haberini gördüm. Türkçe çevirisi şu şekilde olabilir: Parantez içi bilgiler bize ait.

Mektubu ekde görebilirsiniz. Türkiye medyasında tohumculuk kanunu hakkında bir kaç medya kuruluşu hariç tutulduğunda bir çoğunda hiç bir haber çıkmaz iken Avrupalıların ilgilenmesi ilginç.

Prof. Dr.Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr


Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu Türkiye'deki tohumculuk kanununa karşı

Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu (European Farmer's Coordination) (EFC) Türkiye Parlementosunda 17 Ekim'de oylanmakta olacak olan (Not: Bayramdan sonra görüşülmeye devam edecek) tohumculuk kanununu protesto ediyorlar.

Türk parlementerlerine yazdığı bir mektupta Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu taslak yasanın çiftçilerin artık tohumlarına sahip olamayacakları anlamına geldiğini belirtti. EFC bu çeşit bir yasaların Avrupa ülkelerinde de olduğunu ve bunların küçük çiftçileri artan bir şekilde büyük çokuluslu tohum ve tarım ilacı şirketlerine bağımlı haline getirdiğini yazdı. Kuruluş, kanun taslağında olan sorunlu alanlarda parlementerlerin ellerinde olan herşeyi yapmaları çağrısında bulundu.

Bu konular şöyle:
- Kendi tohumlarını ve diğer çiftçilerin tohumlarını ekebilmeleri için çiftçi haklarının arttırılması,

- Yerel tohumları kullanan ve geleneksel tohum çeşitlerini geliştirmek için çalışan çiftçilere yardım edilmesi,

- Biyoçeşitliliğin korunması,

- Küçük çiftçilere herhangi bir finansal veya yönetsel kısıtlama empoze edilmemesi,

- GDO'lardan ürünlere gelebilecek herhangi bir bulaşmadan kaçınarak ülke tarımını korumak.

Kuruluş Türkiye'nin çiftçilerine yardım etmek ve tarımsal mirasını korumak için elinden geleni yapmasını önerek söyleceklerini sonuçlandırdı.
------


Düzenleyen Mine Pakkaner : 27-10-2006 saat 18:39
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2006, 05:35   #29
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
satilacak daha nem kaldi!

Cari açık 30 milyar doları aşmış!. Dış borcun GSMH'ye oranı benzer ülkelerde yüzde 40 civarındayken bizimki yüzde 50.8'e çıkmış!.

2007 bütçesini 189 milyar YTL'den 200 milyarın üstüne çekmek için IMF önünde düğüm olmuşsunuz! 2007 enflasyonunda yüzde 4 hedefi nasıl tutturacağız diye karalar bağlamışsınız!

Dahası 2007, 15.8 milyar dolarla en yüksek dış borcun ödeneceği yıl.. ama kimin umurunda?..

Halkımız ulusal onurunu Fransa Meclisi'nden geçen Ermeni yasasına kilitlediğinden umursaması da zor. Yapısal uyum adı altında reel yoksullaşma yaratan yasalar Meclis'ten bir bir geçerken sesini çıkarmak ne kelime, kaşını bile kaldıramayanlar.. bugün Fransız mallarına boykot, Fransızlara vize çığlıkları atıyorlar.

Onlar, hangi mal Fransız, hangisi Türk diye oyalana dursun... Dünya tohumculuğunun önde gelen iki ülkesi olan Fransa ve Hollanda modellerine göre oluşturulan bizim Tohumculuk Kanunu Tasarısı bu hafta yasalaşıverecek!

Tabii ki mesele, Türkiye tohumculuğunun Fransa'nın Tohum ve Fide Birliği (GNİS) ve Tohum Denetim Vakfı'nın (NAK) model alınarak yapılandırılması değil (*). Kimsenin Amerika'yı yeniden keşfetmeye niyeti yok!

Ne var ki, mesele modelin amacında! Türkiye tohumculuğunun kâr maksimizasyonunun öncelikli bir sektör haline getirilmesinde ve.. Türkiye'yi transgenetik üretimine egemen firmaların laboratuvarı ve pazar merkezine dönüştürmek için oluşturulmuş olmasında!..

***

Tahıllardan ayçiçeğine, mısırdan pamuğa, pancar ve yonca tohumlarından sebzelere kadar tohum ithalatı ve ihracatı yapan şirketlerin Tasarı'ya gelen eleştirilere tahammülsüzlükleri de zaten bu nedenle. Çünkü, dünya tohum ticaretini elinde tutan bu şirketler için Türkiye pazarının, genişliğinden daha önemli özellikleri var.

* Türkiye; transgenetik denilen genetik yapısı değiştirilmiş tohumlarla (GDO) üretimin gerek ABD gerekse AB'nin yeni laboratuvarı ve transit üretim alanı;

* Tarım Ortadoğu'daki kaynak savaşının can damarı olduğundan Türkiye gıda, yem, ilaç, dokuma sektöründeki girdi paylaşımının kaptan köşkü.

Devletin görevlerini üstlenecek Türkiye Tohumcular Birliği'ndeki şirketlerin çoğunluğu Türk ama, neredeyse hepsi ulusötesi firmaların bayiliğini yapmakta. Dolayısıyla, 80 milyon dolarlık ithalat, 20 milyon dolarlık ihracat kapasiteli Türkiye pazarının egemeni Novartis, Monsanto, Cargill, Bayer gibi firmalar.

Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası'nın, Başkan Gökhan Günaydın imzasıyla yayımlanan itirazlarının hareket noktası da bu zaten! Tasarı'da 'çeşit' tanımlaması, "...geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak yapılmakta; böylelikle tohum devlerine:

* Yerli tohumların biyoteknolojik yöntemlerle farklılaştırılıp patentleme hakkı verilmekte;

* Halihazırda 2 milyon tonun üzerindeki GDO'lu mısır, pamuk, koza, soya ticaretini yasallaştırarak gıda ve yem sanayiindeki kullanım alanını genişletmekte;

* Biyo güvenlik yasası olmadığı için terminatör teknolojisinin, yani steril tohumların, gıda sektöründe kullanımına kapı daha da açılmakta; dahası pamuk, keten gibi gıda dışı tarım ürünlerinde kullanılma olasılığı tanınmaktadır.

***

Eğer Dünya devi Monsanto 2005'te Emergent Genetics'i (pamuk üretiminde dünya üçüncüsü) alarak dünya pamuğunun yüzde 57'sine egemense!..

2006 Ağustosu'nda 1.5 milyar dolara D&PL (Delta & Pine Land Company) ve terminatör teknolojisini satın aldıysa(*)!..

1999-2000'de Diyarbakır-Harran, Çukurova, Nazilli'de Türk Deltapine'yle birlikte Transgenetik Bitki Çeşitleri Alan Denemeleri Projeleri'ni yapmışsa!..

Gelin de Ziraat Mühendisleri Odası endişelerini kamuoyuna taşıdığı için kızın. Ne mümkün!

Ya da GDO'ların Tasarı'da yer alış nedenini "bilimsel tarif" kaygılarıyla açıklamaya çalışanlara şaşırmayın. Devletin tohumculuktaki karar mekanizması Türkiye Tohum Birliği'ne devredilirken.. Tasarı'daki yasa maddeleriyle de açıkça belirlenmişken.. gelin de "GDO'ların üretim, ithalat ve ihracat izinlerinin Tarım Bakanlığı'nda olacağı" savına inanın. Ne mümkün!

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-10-2006, 18:13   #30
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
Avrupa Çiftçilerinden TBMM'ne Mektup-İmzalar

Avrupa Çiftçilerinden TBMM'ne Mektup dünya üzerindeki çeşitli internet sitelerinde yayınlandıktan sonra Turkiye Çiftçilerine destek imzaları da hızla arttı... (Güncelleme:27 ekim 2006)


GM Free Cymru
Gerald Miles
c/o Dyffryn Dwarch, Abermawr, Nr. Mathry,
Haverfordwest, Pembs. SA62 5HL.
Wales, UK
Tel: 0044 7968 286089
www.gmfreecymru.org
_______________
Asociación Entrepueblos
Ramon berenguer El Gran, 1, 3º1ª
08002 Barcelona
España
Tel: 00 34 93 268 33 66
www.pangea.org/epueblos
_______________
Arche Noah - Austrian Seed Savers Organisation
Peter Zipser
Obmann, Bereichsleitung Bildung
Obere Straße 40, A-3553 Schiltern
Austria
mobile: +43 / (0)650 / 733 64 63
tel: +43 / (0)2734 / 8626 / 13
fax: +43 / (0)2734 / 8626
peter.zipser@arche-noah.at
www.arche-noah.at
_______________
GM-free Ireland Network
Michael O’Callaghan / Co-ordinator
Little Alders ,Knockrath, Rathdrum, Co. Wicklow
Ireland
Tel + 353 404 43885
Fax: + 353 404 43887
mail@gmfreeireland.org
www.gmfreeireland.org
_______________
Fundacja ICPPC - International Coalition To Protect The Polish Countryside
Jadwiga Lopata (Polish initiator of the ICPPC and President of ECEAT-Poland)
34-146 Stryszów 156
Poland
tel./fax.: 033 8797 114
e-mail: biuro@icppc.pl
www.icppc.pl www.eko-cel.pl www.gmo.icpp.pl
_______________
Interkulturelle Gaerten
Austria
gartenpolylog@chello.at
_______________
WurzelWerk
Christine Klestorfer
Mittergrabern 84
A-2020 Hollabrunn
Austria
Tel.+ Fax: 02951-3158
www.wurzelwerk.co.at
info@wurzelwerk.co.at
_______________
CISAS - Centro de Información y Servicio de Asesoria en Salud
Denis H. Meléndez Aguirre, Area de Incidencia
Bolonia Canal 2 de TV 1 cuadra al sur, 75 varas abajo, mano izquierda
Nicaragua
Tel: (505) 2663690 - 2661662 – 2685969
Fax: (505)2662237
www.cisas.org.ni
www.gensalud.org.ni
incidencia@cisas.org.ni
_______________
A SEED Europe
Linda Coenen /coordinator GMO campaign
Plantagedoklaan 12A
1018 CM Amsterdam
The Netherlands
tel. +31-20-6682236
mob. +31-6-31425531
linda@aseed.net
http://www.aseed.net
_______________
CPON Consumer Protection Organisation of Nigeria
Lanre Oginni -Vice-president
CPON 4 Ibeh road ,Okota Isolo
Lagos, Nigeria
Tel : 08038199317
cpon071@yahoo.com
_______________
The Greens Movement of Georgia / FoE-Georgia
George Magradze
182, D. Agmashenebeli ave.
Mushtaidi Park, Greens House
Tbilisi, 0112
Georgia
Tel.: (+995 32) 355069; 354751
Fax: (+995 32) 351674
info@greens.ge
www.greens.ge
_______________
Genetic Food Alert UK
Robert Vint (Director)
Hope House
75a High Street
Totnes, Devon, TQ9 5PB
UK
Tel: +44 1803 868523
rjvint@globalnet.co.uk
_______________
The Edmonds Institute
Beth Burrows
20319-92nd Avenue West
Edmonds, Washington 98020
USA
Tel: (001) 425-775-5383
beb@igc.org
http://www.edmonds-institute.org
_______________
Coordinación Técnica Red de Semillas
Juanma González/María Carrascosa
C/ San Juan Bosco, 31.
41004 Sevilla
España
+ 34 618 177 810 / + 34 650 102 339
coord_redsemillas@agrariamanresa.org
_______________
les Amis de la Confédération paysanne
104, rue Robespierre
93170 Bagnolet
France
contact@lesamisdelaconf.org
http://www.lesamisdelaconf.org
_______________
BUKO Kampagne gegen Biopiraterie
c/o BUKO Agrarkoordination
Nernstweg 32-34
22765 Hamburg
Germany
040-392526
info@biopiraterie.de
www.biopiraterie.de
_______________
Le Collectif pour une France-Comté sans OGM
Maison Régionale de l’Environnement
15 rue de l’Industrie
25 000 Besançon
France
Tél: 03 81 80 92 98
fcsansogm@laposte.net
http://fcsansogm@laposte.net
_______________
CROCEVIA
Antonio Onorati
Centro Internazionale Crocevia
Via F. Ferraironi 88/9-00172
Rome
Italy
tel: +39 06 2413976
crocevia@croceviaterra.it
www.croceviaterra.it/
_______________
Confédération Paysanne 32
Isabelle Boulanger
1 rue charras
32000 auch
France
tél: 05.62.05.30.37
fax: 05.62.05.30.86
cfede.paysanne@wanadoo.fr

________________
Friends of the Earth England, Wales and Northern Ireland
Clare Oxborrow
26-28 Underwood Street
London N1 7JQ,
UK
www.foe.co.uk

________________
GRAIN
Girona 25, pral., E-08010, Barcelona,
SPAIN
Tel: +34 933011381
Fax: +34 933011627
________________
GRAIN
Shalini Bhutani /Regional Programme Officer, Asia
134, Tower 10, Supreme Enclave, Mayur Vihar I
Delhi 110091
INDIA
Telefax: +91 11 22753706
________________

Interessengemeinschaft für gentechnikfreie Saatgutarbeit
Dipl.-Ing. Siegrid Herbst
Hohe Straße 9
30449 Hannover
GERMANY
Tel.: 0511 – 92 40 01 - 837
Fax: 0511 - 92 40 01 - 899
gentechnikfreie-saat@gmx.de
www.gentechnikfreie-saat.de

_________________

AEFJN (Africa-Europe Faith & Justice Network)
C. Fouarge / Policy Officer
Rue Joseph II, 174
B 1000 Brussels
BELGIUM
tel + 32 (0) 2 234 68 24
fax + 32 (0) 2 231 14 13
cfouarge@aefjn.org
http://www.aefjn.org
______________________

MUNLOCHY GM VIGIL
Contact :Antony Jackson
Tel: 0775 386 5540 - 0781 330 7337
UK
jacko@roskill.fsnet.co.uk
http://www.munlochygmvigil.org.uk

_____________________
THANAL
S.Usha /, Programme Coordinator
H-3, Jawahar Nagar, Kowdiar,
Thiruvananthapuram - 695 003 Kerala,
India.
admin@thanal.org
Tel: +91- 471- 2727150.

____________________________
COECOCeiba-Friends of the Earth Costa Rica
Isaac Rojas,
Costa Rica
gavitza@ice.co.cr
Tel/fax: (506) 223-3925
Tel. cel. (506) 399-7203

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 12:36.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024