agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Bitkiler Hakkında Genel Konuşmalar
(https)




Beğeni Düzeni18Beğeniler
  • 6 Gönderen Selahattin Yılmaz
  • 3 Gönderen Selahattin Yılmaz
  • 6 Gönderen Selahattin Yılmaz
  • 1 Gönderen Muhsin Hanif
  • 2 Gönderen Hüseyin güzel

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 24-12-2007, 00:23   #1
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Bitkiler İçin Gerekli Olan Besin Maddeleri

Bitkiler İçin Gerekli Olan Besin Maddeleri

Bitkiler 20 adet besin elementlerine ihtiyaç duyarlar. Bu besin maddeleri şunlardır:

1-Hidrojen
2-Oksijen
3-Carbon
4-Azot
5-Fosfor
6-Potasyum
7-Kalsiyum
8-Magnezyum
9-Kükürt (Sülfür)
10-Bor (Boron)
11-Bakır
12-Demir
13-Klor
14-Manganez
15-Molibden
16-Çinko
17-Nikel
18-Silisyum (Slikon)
19-Kobalt
20-Sodyum



Giriş:

1. Mineral Olmayan Besin Maddeleri
Hidrojen
Oksijen
Karbon
2. Mineral Olan Besin Maddeleri
1. Makro Besin Maddeleri. (Makro Elementler)
Azot (N)
Fosfor (P)
Potas (K)
Kalsiyum (Ca)
Magnezyum (Mg)
Kükürt [Sülfür (S)]
2. Mikro Besin Maddeleri (Mikro Elementler)
a) Esansiyel İz Mineraller (Temel İz Elementler)
Bor (B)
Clor (Cl)
Bakır (Cu)
Demir (Fe)
Manganez (Mn)
Sodyum (Na)
Çinko Zn)
Molibden (Mo)
Nikel (Ni)
b) Yararlı İz Elementler
Silisyum (Silikon) (Si)
Kobalt (Co)

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-12-2007, 00:24   #2
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Bu besin maddeleri iki ana grupta inceleyelim:

1-Mineral Olmayan Besin Maddeleri.

1.Hidrojen
2.Oksijen
3.Karbon


Bu üç element hava ve suda bulunur. Fotosentez denilen bir işlemle bitkiler güneşten aldıkları enerjiyle bünyelerindeki karbondioksidi , karbon ve oksijene, ve suyu da hidrojen ve oksijene parçalarlar. Bu parçaladıkları elementleri de nişasta ve şekere döndürürler. Nişasta ve şekerlerde bitkilerin depoladıkları besin maddeleridirler.

Bitkiler Karbon, Hidrojen, ve Oksijeni havadan ve sudan aldıkları için bitkilerin bu maddelerden ne kadar aldıklarını üreticilerin kontrol etme imkanları yoktur.

Bu maddelerden ne kadar aldıklarını üreticilerin kontrol etme imkanları yoktur.

2. Mineral Olan Besin Maddeleri.


Geri kalan 17 besin maddesi de mineral olan besin maddeleridir ve bunlar toprakta ve toprağın bünyesinde bulunan suda erimiş halde bulunmaktadır. Bitkiler bu maddeleri kökleri vasıtasıyla suyla birlikte bünyelerine alırlar. Fakat bu besin maddelerinin tamamı toprakta yetirince mevcut değildir ve bitkiler bu maddelerin eksikliğinden dolayı sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişemezler. Üreticilerin gübre kullanımlarının sebebi de bitkilerin sağlıklı büyüyüp gelişebilmeleri ve verim vermeleri için bu eksik olan maddeleri toprağa vermektir.

Mineral besin maddelerinide iki grubta inceleyebiliriz:

1.Makro Besin Maddeleri. (Makro Elementler)

Makro besin maddeleri bitkilerin büyüyüp gelişebilmeleri için gerekli olan maddelerdir. Bu besin maddelerine bitkiler yüksek miktarlarda ihtiyaç duyarlar.
Makro besin maddeleri Şunlardır:

1.Azot (N)
2.Fosfor (P)
3.Potas (K)
4.Kalsiyum (Ca)
5.Magnezyum Mg)
6.Kükürt [Sülfür (S)]



2.Mikro Besin Maddeleri (Mikro Elementler)

Bu besin maddelerine iz mineraller de denir. Bitkilerin bu maddelere az miktarlarda ihtiyaç duyarlar. Bundan dolayı iz minareller adını alır. İz miktar bakımından az olan anlamına gelmektedir (Trace Elements).
Bu iz minerallerde iki grup olarak değerlendirilir.

a)Esansiyel İz Mineraller. (Temel İz Elementler)


1.Bor (B)
2.Clor (Cl)
3.Bakır (Cu)
4.Demir (Fe)
5.Manganez (Mn)
6.Sodyum (Na)
7.Çinko Zn)
8.Molibden (Mo)
9.Nikel (Ni)


b) Yararlı İz Elementler.

1.Silisyum (Silikon) (Si), 2.Kobalt (Co).

Bu yararlı iz elementler bütün bitkiler için ihtiyaç olmasa da bazı bitkiler için gereklidir.

Örneğin; Silikonun hücre duvarlarında bulunduğu ve bitkilerin, kuraklığa, hastalık, haşere ve mantarlara karşı bitkinin dayanıklılığını artırdığı anlatılmaktadır.

Optimum (en uygun) bir verim almak için, üreticiler büyüme mevsimi boyunca ihtiyaca göre gerekli besin maddelerini ayarlamalıdırlar.

Mineral madde iyonlarının bitki tarafından alınması hava şartlarıyla birlikte birçok faktörlere bağlıdır. Bu faktörler toprağın "Katyon Değişim Kapasitesi", bitki besin maddelerinin bulunduğu ortamın ve sulama suyunun "pH" sı, gibi faktörleri kapsar.

Katyon Değişim Kapasitesi Nedir?

Katyon değişim kapasitesi bitki besin maddelerinin içinde bulunduğu ortamın bir birleriyle iyon alış verişi yapabileceği mineral maddelerini kendi bünyesinde tutma kapasitesidir.

Bu katyonlar, amonyum azotu, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, manganez, çinko, bakır gibi elemnteleri kapsar. Torf yosunu, ağaç kabuğu, testere tozu, ve öteki organik maddelerden oluşan karışımlarında aynı şekilde katyon değişim kapasiteleri vardır.

pH Nedir?



pH: Üzerinde 1-14 arası rakamlar bulunan bir ıskala ile Baz (Alkali) ve Asitliliğin ölçümüdür.

7 nin altında pH Asitliliği, 7 nin üstünde Baz (alkali) ve 7 Nötr olduğunu gösterir.

Solüsyon halindeki büyüme ortamınının asitliliğini ve alkali (baz) oluşunu ifade eder. Bu solüsyon suda erimiş, iyon formundaki mineral maddeleri ihtiva eder.
Bu solüsyonun asit, nötr, **** alkali (baz) şeklindeki reaksiyonları mineral maddelerin bitkinin kökleri tarafından alınması üzerinde büyük etkisi vardır.
Eğer bu solüsyon içinde büyük miktarda Hidrojen (H+) iyonları var ise asittir. (<7.0) Yani 7 den küçük. Eğer Hidroksil (OH-) iyonları fazla ise bu solüsyon alkalidir (>7.0) Yedi den büyüktür. Eğer Hidrojen ve Hidroksil iyonları arasında bir denge varsa bu solüsyon nötrdür (=7.0). Bir çok bitki 5.5 ile 6.2 pH arasında daha iyi verim vermektedir. Yani hafifce asitli ortamları severler, birçok mineral madde bu ortamlarda daha iyi iyon alış verişi yapabilmektedir. Aşırı şekilde dalgalanmalar bitkide bazı besin maddelerinin noksanlığına ve toksisitesine (fazlalığından dolayı zehir etkisine) neden olmaktadır.

Tam Bir Bitki Beslenmesi için Gerekli Olan Besin Maddeleri :

Bitki büyümesinde temel ve yardımcı besin maddelerinin rolü üzerinde kılavuz olması bakımından aşağıdaki bilgiler faydalı olacaktır. Bu maddelerinin herhangi birisinin yokluğunda bitkiler büyüme anormallikleri, besin elementinin noksanlığının septomlarını gösterecek ve sağlıklı gelişmeyeceklerdir.


Makro Besin Maddeleri:

Azot:

Bitkilerin yaşamında hayati önem taşır. Proteinlerin, hormonların, klorofilin, vitamin ve enzimlerin önemli bir yapı taşıdır. Vejetatif aksam denilen yeşil aksamın büyüyüp gelişmesini sağlar.

Tabiatta Azot kaynakları varmıdır?

Mineralizasyon denilen bir süreçle bitkilerin faydalanabileceği azot kaynakları artmaktadır.

Mineralizasyon Bitki artıkları ve çiftlik gübresi gibi organik maddelerin parçalanması ve Amonyum (NH4+) gibi inorganik azot formuna dönüşüm sürecidir.

Ayrıca atmosferde bulunan gaz halindeki Azot (N2) bakteriler tarafından bitkilerin alabileceği amonyum bileşiklerine çevrilir
Toprağa inorganik ve organik gübreler vermekle de bitkilerin alabileceği azot miktarı artırılabilir.

Topraktaki nem durumu, toprağın havalanması, toprağın ısısı, toprağın pH sı ve topraktaki organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından parçalanması gibi faktörler bitkilerin azot alımlarını etkiler.

Bitkiler azotu iki biçimde alırlar. Bunlar Nitrat azotu (NO3-) ve Amonyum azotu (NH4+) biçimindedir. Bitkilerin kökleri bu her iki azot biçimini de alırlar. Bitkilerin çoğu Nitrat azot biçimini Amonyum azotuna tercih ederler. Fakat Nitrat azotunun toprakta kaybolma eğilimi fazladır. Bitkilerin çoğu Amonyum azotunu hazır olarak kullanamazlar.

Amonyum azotu emilmeden önce nitrifikasyon denilen bir süreçle bakteriler tarafından nitrat azotuna çevrilir.
Amonyum azotunun nitrat azotuna çevrilmesinde toprağın ısısı etkili olur. Toprak ısısının 10 oC üzerindeki ortamlarda bu çevrilme işlemi daha çabuk olur.
Nitrifikasyonun en etkili olduğu toprak pH sı 5.5-6.5 arasında olduğu zamandır.
Nitrifikasyon 2-4 haftada tamamlanabilir.


Azot Kayıpları Nelerdir?


Birçok faktör bitkilerin azotu almasını engeller. Bu faktörleri şöyle sırılayabiliriz.
- Nitrat (NO3-) ve Amonyum (NH4+) azotu bitkilerin alamayacağı organik azota çevrilir bu sürece immobilizasyon denir.
- Su sıkıntısı olduğu ve pH ın yüksek olduğu ortamlarda amonyum azotu (NH4+) uçucu gaz olan amonyuma dönüşür (NH3) ve bu amonyum gazı uçarak atmosfere karışır.
- Gübrelerin yıkanarak akıp gitmesi diğer bir kritik azot kaybıdır.Bitkinin kök bölgesinden daha aşağıya inerek kaybolmasıdır (leaching).
- Diğer bir azot kaybı ise denitrifikasyon denilen süreçle nitrat azotunun kaybolmasıdır. Denitrifikasyon sürecinde nitrat azotu (N03-) bakteriler tarafından nitrit (NO2-) e çevrilir, ve oda nitrik oksid (NO) e çevrilir, sonra nitrus okside (N2O) veya azot gazına (N2) çevrilir ve bu gaz topraktan atmosfere salınarak kaybolur.
- Azot bakımından zayıf olan organik maddeler topraktaki mikroorganizmalar tarafından parçalanır ve parçalama sonucu oluşan azot bu organizmalar tarafından kullanılır ve bitkiler bu azottan yararlanamazlar.


Azot Noksanlığı:


Azot azlığı verimi azaltır, ağaçta vejetatif gelişme süreci kısalır. Yaprakların sararmasına ve büyümenin sarsılmasına yol açar. Soluk yeşilden sarıya kadar varan sağlıksız ve ince sürgünleri olan azalmış bir tepe büyümesi gösterir. Genellikle, bu belirtiler sürgünlerin dibindeki yaşlı yapraklarda apaçık belli olurlar. Azot noksanlığı ağırlaştıkça yaşlı yapraklardan başlayarak kloroz denilen sararmalar görülür. Taş çekirdekli meyvelerde, azot noksanlığı olan yapraklar, sorun ağırlaştıkça , kırmızımsı ve saçma deliği etkisi gösterirler. Meyveler, özellikle de taş çekirdekli meyveler, daha küçük olma ve daha erken olgunlaşma eğilimi gösterirler. Ağaçlar erken yaşlanırlar.

Elma ağaçlarında yapraklar küçük, dar olurlar. Açık yeşilden sarıya, açık portakal renginden kırmızı ve mor a kadar varan renklerde olurlar ve erkenden dökülürler. Yaprak sapları ince ve kısadır ve dar açı oluştururlar. Şiddetli azot noksanlıklarında yaprak sapları kurur ve meyveler olgunlaşmadan renklenirler.
Kaysı ağaçlarında yapraklar kısa ve sanımsı yeşil olurlar. Dallar incedir. Çiçek zamanı çok çiçek olmasına karşılık meyve tutumu az olur ve meyveler küçüktür.
Şeftali ağaçlarında dal ve sürgünler kısa ve zayıftır. Dalların kabukları kahverengimisi ve mordurlar. Yapraklar sarımsı yeşil, yaşlı yapraklar kırmızımsı sarı bazen de hastalıklıdır. Erken yaprak dökümü olur, meyveler küçük ve genellikle şekilleri bozuktur.
Asmalarda da buna benzer belirtiler vardır. Yapraklar açık yeşil ve sarıdır. Yaprak kenarlarında ölü dokular vardır ve aşağıya doğru kıvrıktırlar. Yaprak sapları pembemsi bir renktedir. Sürgünler zayıftır ve uç kısımları ölüdür.

Azot Fazlalığı (Toksisitesi):


Azot fazlalığı meyve ağaçlarında çiçeklenme ve meyve verimini geciktirir. Aşırı miktarda sürgün büyümesi, buna eşlik eden koyu yeşil yapraklar vardır. Sonbaharda gecikmiş bir yaprak dökümü görülür. Azot miktarı optimum düzeyin üzerine çıktıkça, meyve rengi azalır ve olgunlaşma gecikir. Kırmızı çeşitler daha az kırmızı sarı çeşitlerin yeşil olma eğilimi vardır. Elma ve armutlarda tat ve depolama ömrü azalır. Bundan başka elma ve armutlarda azotun fazlalığı kalsiyum alımını engellediği için üreticilere büyük zararlara uğratan mantarlaşma ve acı beneğe sebep olur. Diğer fizyolojik sorunlar oluşabilir.

Fosfor:

Fosfor bitkilerde her türlü büyüme ve diğer metabolizma için gereklidir. Metabolik reaksiyonları başlatan bir katalizör maddesidir. Bitkinin azot kullanımını ve tohum oluşumunu teşvik eder. Tohumun çimlenmesi, fotosentez, ve protein teşekkülü için fosfor gerekir. Çiçek, meyve ve saçak kök oluşumunu teşvik eder. Meyvelerin olgunlaşmasını hızlandırır. Tohum oluşumundaki başarısızlık genç meyvenin dökülmesine ve meyvede bozuk oluşumuna yol açmaktadır. 4.0 den düşük pH ortamındaki organik topraklarda bitkinin alamayacağı şekilde kimyasal bağlarla bağlanır ve kilitlenir.

Fosfor Noksanlığı:


Gözle görülecek kadar belirtiler göstermesi için şiddetli fosfor noksanlıkları olması gerekir, bu da meyve ağaçlarında pek nadirdir. Olduğu zaman da uç sürgünlerde zayıf ve sınırlı bir büyüme görülür. Anormal bir şekilde koyu ye腟il genç yapraklar vardır.Genç yaprakların alt kısımları, özellikle yaprak kenarlarında ve ana damarların boyunca sıkȠsık morɵmsu renk değişikliği gösterirler. əapraklaɲın derileşmiş gibi bir yapısı ve gövdeyle birleştiği yerde keskin bir açı yapan anormal bir formu vardır. Yaprak belirtileri büyüme mevsiminin ilk başlangıcında sık sık görülür daha sonra mevsim boyunca azalır. Fosfor noksanlığının belirtileri daha çok genç ağaçlarda görülür. Sürgünler ve çiçeklenme azalır. Tomurcuklar geç patlar. Meyve tutumu zayıftır ve erken olgunlaşır. Meyve ve çiçeklerin prematür (zamanından önce) dökümleri görülür. Bitkinin tam olarak faydalanması için fosfor köklere yakın olarak verilmelidir. Toprakta yeterli düzeyde çinko olmadığı zaman çok fazla fosfor verilmesi çinko noksanlığına yol açar.

Fosfor Fazlalığı (Toksisitesi):


Fazla miktarda fosforun etkileri genellikle, çinko, bakır, demir, mangenez gibi temel ağır metallerin birinin **** daha fazlasının noksanlığı olarak ifade edilirler. Bu elementlerin noksanlıklarının belirtileri ayrıca fosfor fazlalığı tarafından sebep olunduğu için , yeşil aksamda gözle görülen bir fosfor toksisitesi pek anlaşılamaz.

Elmada Fosfor Noksanlığı gösteren Elma Yaprakları (Küçük, donuk mor ve bronz renkler)

Potasyum noksanlığı:

Belirtiler genellikle mevsimlik büyüyen sürgünlerin alt kısmındaki yaşlı yapraklarda gelişir.Yaprakların ucunda yanıklarla karakterize edilirler. Taş çekirdekli meyvelerde, yukarıya doğru lateral (Yanal) kıvrılması ve yanıklığın gelişmesiyle kloroz(sarılık) açıkca belli olur. Agır bir meyve yükü, bu belirtileri vurgular. Araştırmalar potasyum ve meyve yükü arasında tersine bir ilişki olduğunu belirtmektedirler. Dolayısıyla, meyve yükü ne kadar hafif olursa, o kadar çok potasyum ihtiyacı artar.
Potasyum toksisitesi:
Bilinen hiçbir görsel belirti direkt olarak potasyum fazlalığı ile ilişkilendirilemez. Buna rağmen, yüksek düzeyde potasyum olduğu zaman magnezyum noksanlığı gözükme eğilimi vardır.


Kükürt

Kükürt aminoasitlerin, proteinlerin(örneğin cystine), vitaminlerin, enzimlerin, hardal yağı gibi bazı uçucu bileşiklerin bir yapı maddesi olarak bitkilerde bulunur. Klorofil için esas teşkil eder. Birçok sebzeye tat verir. Enzim ve vitamin gelişimini ve aktivitesini artırır. Kök büyümesini ve tohum üretiminin ıslahına yardımcı olur. Bitkinin güçlü olmasına ve soğuğa dayanıklılığına yardım eder. Kükürt yağmur suyunda olabilir ve bitkilere yağmur suyundan kükürtü alabilirler. Ayrıca bazı gübrelerin içine, özellikle düşük kaliteli gübrelere, katkı olarak katılır. Jips (Gypsum = alçı taşı) kullanımı ayrıca toprak kükürt düzeylerini artırabilir. Kükürt organik maddelerin yapısında bulunan bir elementtir. Bu yüzden toprakta organik ve inorganik formda bulunabilir. Ancak topraklardaki kükürt miktarının önemli bir kısmını organik kükürt oluşturmaktadır.

Bitkiler kükürdü kökleri vasıtasıyla sülfat iyonu (SO4-2) şeklinde alırlar. Öte yandan stomaları aracılığı ile de kükürt dioksit olarak alabilirler. Kükürt bitkilerde daha çok yukarı doğru taşınır. Aşağı taşınma çok sınırlıdır. Yaşlı dokulardaki kükürt genç dokulara taşınmaz. Sulama ile yıkanır. Sulama suları kükürt ihtiva edebilirler.

Kükürt Noksanlığı


Bitkilerde kükürt eksikliğinde azot eksikliğine çok benzeyen belirtiler görülür. Yani homojen bir sararma vardır. Noksanlığında açık yeşil yapraklar vardır. Ancak aradaki fark, sararmanın önce genç yapraklarda olmasıdır. Azotta ise sararma yaşlı yapraklarda olur. Bunun sebebi kükürdün yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınamamasıdır.

Kükürt gübrelemesi


Kükürt yağışla birlikte yıkandığı için kükürt gübrelemesi daha çok yağışlı bölgelerde önem taşır. Jips, amonyum sülfat, potasyum sülfat vs.gibi kükürt içerikli gübreler kullanılabilir. Bitki, iklim ve toprak şartlarına bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle dekara1-5 kg arasında kullanılır. Kükürtlü gübrelerin özellikle yağışlı bölgelerde ilkbaharda uygulanması önerilir.


Magnezyum

Yeşil bitki yapraklarında magnezyumun en önemli işlevi klorofil molekülünde merkezi atom olarak yer almasıdır. Bitki yapraklarında toplam magnezyumun %6 ile %25 kadarı gelişme ortamının magnezyum miktarına bağlı olarak, klorofil molekülünün içerisinde yeralır. Toplam magnezyumun %5-10’u ise pektatlar şeklinde hücre duvarlarında veya vakuolde güç çözünebilir bileşikler şeklinde bulunur. Toplam magnezyumun kalan %60-90 kadarı da suda çözünebilir şekildedir.

Magnezyum protein sentezinde de etkilidir. Yeteri kadar bağımsız magnezyumun (Mg++) bulunmaması ya da ortamda gereğinden fazla K+’nın bulunması durumunda protein sentezinin durduğu saptanmıştır. Magnezyum hücre çekirdeğinde RNA (Ribonükleik asit) sentezinde ve dolayısı ile DNA (Deoksiribonükleik asit) oluşumunda da etkilidir.

Protein sentezinin azalması yaprak hücrelerindeki kloroplastların normalden küçük olmasına ve özellikle fotosentezin ışık tepkimelerinde elektron aktarımının yeterli gerçekleştirilememesine neden olur.

Çoğu enzim ve enzim tepkimeleri için magnezyuma gereksinim vardır. Örneğin organik bileşiklerin sentezinde büyük önem taşıyan glutasyon sentaz ile PEP (fosfoenol pirivat) karboksilaz enzimlerinin aktiviteleri için magnezyum önemlidir. Ayrıca ATP oluşumunda görev yapan enzimlerin aktive olmaları içinde magnezyuma gereksinim vardır. Yine fotosentezin karanlık tepkimelerinde önemli rolü olan RiDP (Ribiloz difosfat) karboksilaz enziminin aktivitesi magnezyuma bağlıdır.

Bitkilerde karbonhidratların (nişasta ve şekerlerin) birikimi magnezyum noksanlığının tipik bir belirtisidir. Bu olgu magnezyum noksanlığında floem iletim borularına karbonhidratların yüklenmesindeki azalma ile ilişkilidir. Ayrıca magnezyum noksanlığı görülen bitki yapraklarında ışığa karşı aşırı duyarlılık oluşmakta ve ışık intensitesine bağlı olarak kloroz ve nekroz belirtileri ortaya çıkmaktadır.

Magnezyum Noksanlığı
Şiddeti arttıkca, belirtiler potasyum noksanlığı ile ilgili olan yaprak kenarı yanıklığına benzeyebilir. Daha çok özelliği yaprağın ana yaprak damarının tabanına doğru yavaş yavaş damarlar arasında gelişerek ve balık kılçığı gibi bir görüntü vererrek terminal sürgünlerin yaşlı yaprakların yeşil renginin solgunlaşmasıdır. Armutlarda damarlar arası bölgelerde kloroz etkisi gösteren şeritlerle sarılmış koyu ve morumsu doku adacıkları gelişmesi görülebilir. Büyüme mevsimi ilerledikce septomlar genç yapraklaradada görülmeye başlar ve yaşlı yapraklar dökülür.

Magnezyum Toksisitesi


Fazla miktarda magnezyum düzeyi varlığı spesifik değildir, fakat genellikle potasyum **** kalsiyum noksanlığı olarak gözükür.


Kalsiyum

Kalsiyum bitkilerde kök uzamasına ve hücre bölünmesine etki yapar. Kalsiyum noksanlığında hücre bölünmesinin durması kök uzamasını olumsuz şekilde etkiler. Kalsiyum, pektik zincirin çapraz bağlantı oluşturması nedeniyle hücre duvarlarının sertleşmesini ve güçlenmesini sağlar.
Kalsiyum bitkilerde kök salgısı üzerine de etkilidir. Ca noksanlığında kök uçlarında salgı miktarı azalır. Kalsiyum fosfolipidlerin karboksil ve fosfat grupları ile proteinler arasında köprü oluşturmak suretiyle de hücre membranlarını güçlendirir.

Kalsiyum bitki dokularını donma-çözünme stresine karşı korur. Kalsiyum hücreden madde çıkışını (efflux) olağanüstü düzeyde düzeyde azaltarak don zararını önler.

Hücre vakuollerinde biriken (lokalize olan) kalsiyum katyon-anyon dengesinin sağlanmasında rol oynar. Bitkilerde metabolik ve fizyolojik etkinliklerinin bir sonucu olarak kalsiyum, bitkileri kimi hastalıklara karşı dayanıklı kılar.
Kalsiyum noksanlığı
Kalsiyum noksanlığı ilk olarak genç yapraklarda , sürgünlerde , köklerin büyüme yerlerine yakın kısımlarda kendini gösterir. Bu durum bir yandan kalsiyumun , diğer bazı besin maddelerinden farklı olarak , bitki bünyesinde hareket edemediğini , öte yandan da bitkide yeni gelişmelerin olabilmesi için kalsiyuma gereksinim duyduğunu göstermektedir.

Kalsiyum noksanlığı genç yapraklarda kloroz arazın ortaya çıkmasına ve böylece yaprakların normal yeşil renklerini kaybetmelerine sebep olur. Noksanlığın şiddetli olduğu hallerde ise yapraklarda nekrozlar da görülür. Kalsiyum noksanlığı bitkilerde ayrıca yaprak uçlarının ve yaprak kenarlarının yukarıya veya aşağıya doğru kıvrılmasına dolayısıyla yaprakların şekillerini kaybetmelerine yol açar.

Kalsiyum noksanlığında büyüme yerleri çoğunlukla öldüğünden bitkide yeni sürgün meydana gelmez ve bitkinin kök sistemi de bu noksanlıktan çok zarar görür.

Demir


Demir bitkilerde enzim aktivitesi ve klorofil sentezi için gereklidir. Bitkilerin yeni büyümekte olan genç kısımları için esas teşkil eder.

Toprakta hemen hemen her zaman demir vardır fakat bitkilerin alamayacağı formda olabilir.
Demir yıkanmayla kaybolur ve toprağın alt tabakalarında tutunurlar.

Toprakta kalsiyumun fazla olduğu ortamlarda toprak pH sı yüksektir. Yüksek pH ortamlarında (Alkali ortamlar)demir bitkilerin alamayacağı forma dönüşür. Yani pH 7.2 ile 8.3 arasında iken bitkiler demirden yararlanamazlar.Toprak alkali olduğu zaman belkide demir minerali çoktur fakat bitkiler tarafından alınamamaktadr.

Toprak pH sı toprağın ana mataryelinin (ana kaya) etkisi altında oluşmuşmaktadır. Baz (alkali) ana kayadan oluşan topraklarda asit ihtiva eden kayalardan oluşan topraklara göre yüksek pH bulunur. Ayrıca yağışlar toprağın pH sını etkiler. Toprağın içinden geçen su topraktki kalsiyum ve magnezyum gibi baz elementleri yıkamaktadır ve aliminyum ve demir gibi asitli elemenlerle yer değiştirmektedir. Bu sebepten dolayı yüksek yağış alan yerlerde oluşan topraklar kurak ve yarı kurak yerlerde oluşan topraklardan daha asit karekterlidirler.

Amonyum veya üre ihtiva eden gübreler ve organik maddelerin toprak içinde parçalanmalarıda ayrıca topraktaki asitliliği artırmaktadır. Asitliliğin yüksek olduğu topraklarda Aliminyum ve Manganez bitkiler tarafından daha fazla alınabilecek hale gelir ve daha fazla toksik ekti yapacak hale gelir. Uzun süre işlenmemiş havasız kalmış aşırı sulama ve taban suyunun yakın olduğu topraklarda bitkilerin demirden yararlanması azalmaktadır.

Toprakta bulunan ağır metallerde demir eksikliğine neden olmaktadır. Bikarbonat iyonları, yüksek fosfor, mangenez, çinko veya bakır düzeyide demirin harekeliliğini azaltmakta ve demir alımını engellemektedir.

Yüksek pH olan topraklarda demir oksijen, hidroksit ve karbonat iyonlarının eşliğinde katı formlara dönüşür. Bu demir formları suda erimez ve bitki kökleri tarafından alınamaz. Böyle bir demir formu toprak şartları değişmedikce devamlı olarak bağlı kalacaktır. Bu durum küflü çivi ve demir talaşlarının demir noksanlığını düzeltmediğini anlatmaktadır. Bu maddeler tarafından toprağa bırakılan demir anında katı forma dönüşür ve bitkiler tarafından yararlanılmaz.

Demir noksanlığından oluşan kloroz toprak ısısı ve plastik malçlama, toprağın sıkışık oluşu ve su ile doymuş olması gibi toprak içindeki havalandırmayı sınırlayan şartlar altında ağırlaşmaktadır Üst toprağın erozyonla taşınması veya sulama amaçlı **** çeşitli inşaat vs gibi hafriyat çalışmaları gibi işlemler sonucunda üst toprağın alınarak yerine kireçle zengin olan toprakla değiştirildiği zaman dahada şiddetlidir.

Sulama ve Demir Noksanlığı İlişkisi



Birçok bölgelerde ağır kış yağışları büyüme mevsiminin başında meyve bahcelerindeki topraklarda normalden daha fazla nem varlığıyla sonuçlanır. Sonuçta birçok ağaç hatta meyve bahçesinin tamamı yazın başlangıcında demir noksanlığı belirtileri gösterir.

Su Geçirgenliğinin az olduğu sıkışmış ve havalanmanın az olduğu oksijenden yoksun topraklarda köklerin ve topraktaki mikroorganizmaların faaliyetleri sonucunda karbondioksit (CO2) birikimi olur ve karbondioksit kirecin çözünülürlüğünü artırarak bikarbonat (HCO3-) oluşumuyla sonuçlanır ve buda demir alımını ve demirin hareketliliğini azaltır. Çünkü HCO3- nin oluşumu için yüksek düzeyde Co2 e gerek duyulur.

Demir noksanlığı sorununu gidermenin en iyi yolu iyi bir sulama ve pH yönetimiyle mümkündür. Ağır kış yağışlarından ve ilkbaharda yapılan sulamalardan kaynaklanan aşırı toprak nemliliği geçici demir noksanlıklarının sebebidir. Eğer her ilkbaharda aşırı sulama yapılırsa kronik demir noksanlığı görülür ve üretim engellenir.

Demir Noksanlığı (Kloroz):
Bitkilerde demir noksanlığı çok yaygındır. Başlangıçta belirtiler çok genç yapraklarda yeşil rengin kaybıdır. Damarların aralarındaki dokular soluk yeşil, sarı hatta beyaz olurken, damarların kendisi koyu yeşildir. Yeni yapraklar tamamen renkten yoksun olarak çıkarlar, fakat damarlar daha sonra koyu yeşile dönerler. Demir noksanlığının tanınması oldukca kolaydır. En ince damarlar dahi yeşil kalarak damarlar arasındaki renk tamamen sarıya dönerler. Şiddetli noksanlıklarda damarlarda sararabilir. Demir noksanlığından kaynaklanan kloroz aşağıdaki gibi değişik şiddetlerde görülebilir.

Hafif kloroz (sarılık):


Yeni çıkan yapraklarda damarlar normal görünümündeyken damar araları soluk yeşil veya sarımsı yeşildir.

Orta Düzeyde kloroz (Sarılık):


Yeni çıkan yapraklarda damar araları oldukca sarıdır.

Şiddetli kloroz (Sarılık):
Yeni çıkan yapraklar sarıdan fildişine kadar dağişen renklerdedir. Damarlar yeşil **** yeşil olmayabilir. Yaprak üzerinde kahverengi bölgeler vardır veya yaprağın tamamı kuruyabilir. Yapraklar genellikle dökülürler.

Demir noksanlığı belirtileri Azot, Manganez, Çinko noksanlıklarının belirtilerine benzer septomlar gösterir. Buna rağmen demir noksanlığı yeni oluşan yapraklarda gözükür halbuki azot noksanlığı yaşlı yapraklarda gözükür. Manganez noksanlığında ise yeşil kısım demir noksanlığında olduğu gibi sadace damar aralarında sınırlı olmakla kalmaz ve çam ağacına benzer bir görünüm oluşturur. Çinko noksanlığında ise septomlar demir noksanlığına benzer fakat yapraklar normaldan çok küçüktür.

Septomların Demir noksanlığındanmı, manganez **** çinko noksanlığındanmı kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamanın en kolay yöntemi uygun demir çözeltisinin yapraklara püskürtülmesidir. Eğer görülen sarılık kaybolur veya hafiflerse demir noksanlığı olduğu anlaşılır.

Meyve ağaçlarında demir noksanlığının bazı dallarda görülüp bazılarında görülmemesi sık rastlanan bir olaydır. Yaprak analizleriyle demir noksanlığının anlaşılması bazen kolay değildir. Bazen sarılık gösteren yaprağın demir içeriği yaprak analizlerinde daha yüksek bile çıkabilmektedir. Bunun nedeni demirin bütün formlarının bitkiye yarayışlı olmamasından kaynaklanmaktadır.
Demir Noksanlığının Giderilmesi yöntemleri:

Demir noksanlığından oluşan klorozun kontrolu kolay değildir ve pahalı olabilir. En iyi metod her şeyden önce yüksek pH ortamlarında düşük demir alımından daha az etkilenen çeşit ve türlerin seçilmesidir.

Sulama azaltılarak, drenaj sistemleri oluşturulmalı doymuş toprak şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Bitkinin çevresinde sıkışıp sertleşmiş olan toprak yapısı iyice havalandırılmalıdır. Toprakta oksijen hareketini sınırladığı için malç kullanılan bahçelerde plastik örtülerin kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Demir noksanlığının giderilmesinde birkaç metod uygulanmaktadır.

Bu metodlar şunlardır:

1. Eşit miktarda karıştırılan Demir sülfat+ kükürdün toprak uygulaması.
2. Demir Şelatlarının toprak uygulaması
3. Demir Sülfat veya demir şelatları içeren yaprak sprey uygulamaları.
4. Ağaç gövdelerine ferric amonyum citrate veya demir sülfat enjeksiyonu.


Toprak uygulamaları kloroza karşı yavaş vecap verir fakat toprak şartlarına bağlı olarak 3-4 yıl etkisini sürdürebilir. Süs bitkilerinde tercih edilir.

Sarılık görülen bireysel ağaç uygulamalarında ve küçük mekanlarda sonbaharda **** erken İlkbaharda toprak uygulamaları yapılabilir. Eşit miktarlarda karıştırılan demirsülfat ve kükürt uzun süren etkiler sağlayabilir ve pahalı değildir. Yüksek demir konsantrasyonu içeren bir demir kaynağı seçilmelidir. Ürünün etiketlerini okuduktan sonra karar verilmeli ve etiket üzerindeki açıklamalara göre uygulanmalıdır.

Büyük alanlarda bütün bir alana kükürt - demir sulfat uygulamaları yapmak pratik bir metot değil ve ayrıca arzuda edilmez. Bunun yerine klorozdan etkilenen ağaçların iz düşümüne (Ağaç tacının dış kenarlarına) 2,5-5 cm çapında birbirlerinden 45 - 60 cm aralıklarla 30-45 cm derinliğinde delikler açarak uygulama yapılmalıdır. Her deliğe 10 cm lik toprak yüzeyine demir Sülfat_ kükürt karışımı doldurulmalıdır. Büyük ağaçlar için üç dört , küçük ağaçlar için bir iki daire şeklinde uygulanabilir.Tablo 4 de ağacın büyüklüğüne göre ne kadar delik açılacağını ve ne kadar karışım konacağını tavsiye etmektedir.

Sıra halindeki Küçük çalı tipi ağaç ve ağaçcıklarda aynı miktarda demir süfat ve elementel kükürt karışımı kullanılalarak uygulama yapılabilir. Bunun için 10 cm derinliğinde bitkilerin gövdesinden 25-60 uzaklıkta şerit halinde toprak kazılır ve kazılan yere demir sülfat +kükürt karışımı dökülür ve kazılan yer toprakla kapatılır.

Toprak uygulamalarında belirli demir şelatları mükemmel sonuçlar vermektedir. Etkiler genellikle bir yıl sürer fakat şelatlar pahalıdır. Yüksek toprak pH şartlarında iyi sonuç veren tek şelat EDDHA molokülü ihtiva edendir. Diğer şelatlar pH 7.2 den daha yüksek ortamlarda etkisiz kalmaktadır.


Şelat Nedir?

Şelat (Chelate) yunanca pençe anlamına gelen Chele sözcüğünden gelmektedir. İlk defa 1930 yıllarda Almanya da sentezlenmiştir, ve bir kimyasal madde olan ethylenediaminetetraacetic acid (EDTA) in pençeye benzeyen organik yapısını belirtmektedir. Bu pençe gibi yapısıyla EDTA stabil bir dairesel yapı oluşturmak için iki ve üçlü valent metallik iyonları bağlamaktadır. EDTA suda erir ve sadece metalik iyonları olan şelatlar suda çözünürler.

Şelatlar İlkbaharda büyüme başlangıcından önce kullanılmalıdır. Kuru şelatlar toprak yüzeyine püskürtüldükten sonra sulama yapılmalıdır, veya suda eritildikten sonra ağacın gövdesinin çevresine verilmelidir. Ayrıca şelatlar ağacın iz düşümüne açılan deliklerden de verilebilir.

Yaprak spreyleri yıllık bitkilerde kloroz çok şiddetli ve çabucak sonuç alınabilecek durumlarda kullanılabilir. Maalesef etkileri kısa sürelidir ve maliyeti yüksektir.

Yaprak uygulamaları yaprak tam büyüklüğüne ulaştığı zaman yapılır. Yaprak uygulamaları geç öğleden sonra **** akşam yapılmalıdır. Çünkü bu zamanda kuruma az olur ve yaprak yanmalarıda en az düzeydedir. Yapraklara yapışması için bir miktarda yapıştırıcı madde katılabilir.

Yaprak uygulamalarında demir sülfat % 0,05 ve % 1 arasındaki konsantrasyonlarda püskürtülmesi faydalı olabilir. Dikkat edilecek husus tuz içerikli gübrelerin yapraklarda yanmalara neden olabileceğidir. Yani uygulama zamanı ve konsantrasyon iyi ayarlanmalıdır. Piyasada EDDHA ve EDTA ile şelatlanmış demir şelatları bulunmaktadır. Bunlar yapraktan ve topraktan başarı ile uygulanabilir. Toprağa uygulandıklarında pH' sı yüksek bir topraksa Fe-EDDHA daha iyi sonuç vermektedir. Bazen her iki şelatla da şelatlanmış demirli gübreler olabilir. Bunlar hem düşük, hem de yüksek pH' da etkili olabilirler. Toprağa uygulandıklarında meyve bahçelerinde ağaç büyüklüğüne göre ağaç başına 70-150 gr yetebilmektedir. Bununla beraber şiddetli noksanlık durumunda bu oran 500 gr' a kadar çıkarılabilir. Bağlarda ise asma başına 10-50 gr yeterlidir.

Yaprak sprey uygulamaları çok hızlı cevap verir fakat geçici olduğu için birkaç defa verilmesi gerekebilir. Toprak ve gövde uygulamaları daha uzun süre etkilidir. Tarla bitkilerinde demir klorozu için yaprak sprayleri kullanılmalıdır fakat bazı dezavantajları vardır. Bir bölgede metodlardan birisi iyi sonuç verirken diğer metot toprak şartları ve bitkinin duyarlığı değiştiği için iyi sonuç vermeyebilir. Bölge şartlarına göre en iyi sonuç alınıncaya kadar değişik metodlar denenmelidir.

Ağaç gövdesine enjeksiyon veya implant olarak kullanılması doğru kimyasallar seçildiği zaman çok etkili sonuçlar vermektedir. Ve etkisi toprak şartlarına bağlı olarak birkaç yıl sürmektedir. Klorozu tedavi etmek için ağaç gövdelerine birkaç metod uygulanmaktadır. Bir uzman tarafından yapıldığı gibi bahçe sahibi tarafından da uygulanabilir.

Medotlardan biri kahverngi bir toz olan ferric amanyum citrate kullanımıdır. Bir santimetre çapında ve 1-2 cm derinliğinde toprağa yakın yerde ağaç gövdesine hafif aşağı doğru meyilli delikler açılır. Delikler birbirinden 10-15 cm aralıklarla olmalıdır. Tam doluncaya kadar ferik amonyum citrate tozundan doldurulur veya toz jelatin kapsüller içine konarak deliğin içine konulur. Deliğin üzeri aşı macunu, parafin veya küçük mandarlarla kapatılır. Eğer mantar kullanılmışsa bir ay sonra mantar çıkarılır ve ağacın yara iyileştirme işlemiyle çakışmaz.

Tahta çivi kullanmayınız çünkü ağacın öz suyunu emer ve deliği genişleterek ağaca zarar verebilir. Bu konuda kendisi yarayı kapatan çeşitli kartuşlar mevcuttur.

Diğer bir metot ise önceden hesaplanmış dozda ferric amonyum nitrate solüsyounu kullanmaktır. Bu 1 cm çapında ve 1-2 cm derinliğinde bir birinden 10-15 cm aralıklarla açılan deliklere uygulanır. Aynı miktarda ferric amonyum citrate ın sıvı formu reservuar ve küvet sistemi denilen bir sistemle uygulanabilir. Bu durumda çap ve derinlik daha da küçülür ve ağaçta yara azalır.

Ağaç gövdesine uygulanan implant ve enjeksiyon uygulamalarında en iyi sonuç Mayıs ve Haziran ayında yapılarak alınır. Özel kullanımlar için ticari ürünün üzerindeki etiket okuduktan sonra uygulanmalıdır. İmplant ve enjeksiyon tedavileri iki **** daha fazla yıl etkili olur. Bazı durumlarda be beş yıla kadar etkili olabilir. Buna rağmen en önemli dezavantajı açılan yaraların hastalık yapan organizmalar için giriş noktası oluşturmasıdır. Bundan dolayı ağaçta her yıl yara açmaktan kaçınmalıdır.

Eğer çok fazla demir verilmişse koyulaşmış yapraklar görülebilir. Bu durum kalıcı zararlara nadiren sebep olmaktadır. Siyahlaşmış yapraklar uygulamadan hemen sonra düşecektir ve yerine çıkan yapraklar genellikle koyu yeşil ve sağlıklıdırlar.
Demir şelat ihtiva eden asitli besin maddeleri verildiği zaman, suda eriyebilir form da tutulur ve sorunu düzeltebilir.

Demir Fazlalığı (Toksisitesi):


Her ne kadar sahada nadir görülsede, demir fazlalığı genellikle mangenez noksanlığına benzer septomlar gösterirler.

dryad, Ezgi ve günsalfe beğendi.

Düzenleyen Selahattin Yılmaz : 28-12-2007 saat 22:28
Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-12-2007, 00:25   #3
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Çinko

Erezyozyona uğramış topraklarda ortaya çıkar. 5.5-7.0 Ph ortamında çinko alımı en az düzeydedir. Düşük pH larda toksisite noktasında alıma sebebiyet verir. Bitkiler çinkoyu suda çözünebilir formda ve aktif olarak alırlar. Toprakta çinko çözünürlüğü toprak pH'sı ile ters orantılıdır. pH yükseldikce çözünülürlük azalır pH düşdükce çözünülürlük artar. Çinko alımı ile bakır, demir, mangan ve kalsiyum alımı arasında rekabet mevcuttur. Bitki bünyesinde çinko Zn 2+ iyonları şeklinde veya organik asitlere bağlı olarak xylem dokularınca taşınır. Sınırlı da olsa yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınma olmaktadır. Bitkilerde fosfor ile çinko arasında antagonistik bir etki vardır. Bazı elementler diğerlerinin bitkiler tarafından obsorbsiyonunu yavaşlatır. Örneğin kalsiyum potasyum alımını yavaşlatır veya öteki diğerini gibi. Bu olay "antogonizm" olarak bilinir.
Çinko Noksanlığı
Çinko eksikliği çoğunlukla fosfor yönünden zengin, karbonhidrat içerikli nötr veya alkali topraklarda meydana gelir. Çinko eksikliği kültür bitkilerinde daha ziyade kökleri etkiler ve yaşlı kök dokularının ölümüne sebep olur. Öte yandan çinko noksanlığında yaprak damarları arasında kloroz meydana gelir. Yaprak damarları yeşil kalırken, damarlar arası renk açık yeşil,sarı hatta beyaza döner. Septomlar yaprakların rozet şeklini alması veyahut küçük yaprak oluşumu olarak tanımlanmaktadır. Yeni gelişmekte olan yapraklar normalden daha küçüktürler. Sürgün gelişimi kısa olduğu için yapraklar birbirine yakındır ve rozet görünümü verirler. Bu oluşumun nedeni ise boğum araları uzunluklarının oldukça kısalmış olmasıdır. Şiddetli vakalarda yaşlı yapraklar düşebilir. Erken İlkbaharda geçen yılın lateral yapraklarında yeşil aksam gecikmesi dikkati çekebilir. Bu septomlar soğuk zararı diye karıştırılabilir, fakat soğuk zararının belirgin özelliği kambiyum dokusundada bir kahverengileşme görülmesidir. Yaprak kenarları bazen dalgalı bir hal alır. Yaprak yüzeyinde damar kenarları yeşil kalmak üzere damarlar arasında sarı mozaik şeklinde lekeler oluşur. Noksanlık şiddetli değilse sadece yaprakları etkiler. Şiddetli noksanlı olursa sürgün gelişimi de tamamen durur. Sürgünlerde meyve tomurcuğu sayısı azalır, hatta tamamen yok olur. Sert çekirdekli meyvelerin meyve etlerinde kararmalar görülür.
Bağlarda çinko noksanlığı yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Erken ilkbaharda oluşan yapraklar küçük, dar ve dişli olurlar. Damarlar arasında çok sayıda klorozlu lekeler oluşurken damarların etrafında 1-2 mm genişliğinde bir bölge yeşil rengini korur. Alt yapraklar yeşil kalır ve hafif klorozlu olurlar. Belirtiler sürgün uçlarına doğru daha şiddetli bir hal alır. Büyüme geriler, ana sürgünler çalımsıdır.
Çinko Fazlalığı (Toksisitesi) septomları nadir görülür ve büyük ihtimallede diğer mikro besin maddeleri noksanlıklarına benzeyen septomlar tarafından maskelenmektedir.
Çinko Uygulamaları
Yaprak analizleri sonucunda Zn eksikliği bulunmuşsa 100 litre suya 0,5 kg çinko sülfat, 250 gr sönmüş kireç ve 200 gr üre ve yapıştırıcı karıştırılarak hazırlanan çözelti, meyve tutumundan itibaren eksikliğin şiddeti de göz önüne alınarak 20'şer gün aralıklarda yapraklara püskürtülerek verilebilir.

Bakır

Bakır bitki fizyolojisi açısından çok önemlidir. Vitamin, karbonhidrat ve protein sentezi, fotosentez ve solunum gibi çok sayıda kompleks olaylarda görev alır. Bitkilerin üreme organlarının ve verim yönünden bitkilerin gelişmesinde büyük önem taşır.

Bakır bitkilerin köklerinde yoğunlaşır, azot metabolizmasında, proteinlerin kullanılmasına görev yapar. Çeşitli enzimlerin bir yapı taşıdır. Karbonhidrad ve protein kullanan enzimlerin bir parçasını teşkil eder. Noksanlığında sürgün uçlarında kuruma meydana gelir ve terminal yapraklarda kahverengi benekler oluşur. Bakır organik maddelere sıkı bir şekilde bağlanır ve organik maddelerce zengin topraklarda noksanlıklar görülebilir. Topraktan kolayca kaybolmaz fakat bitkilerin alamayacağı şekilde bulunabilir.

Bitkiler bakırı çok küçük miktarlarda alırlar. Bakır alımında demir, manganez, çinko ve nikel gibi ağır metaller arasında rekabet söz konusudur. Bitkilerde taşınması % 99 oranında xylem özsuyunda olmakta ve floemde taşınma gerçekleşmemektedir. Bu taşınma transprasyon akımına bağlıdır. Bakır az da olsa yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınabilir.

Bakır eksikliği


Genç yapraklar durgunluk geçirmiş ve bozuk şekilli gözükür. Yapraklar dardır ve hafifce uzamıştır. Yaprak kenarları dalgalıdır. Meyve ağaçlarında terminal dalların uç kısımlarında kurumalar görülebilir. Genellikle bakır ve çinko noksanlığı birlikte oluşur ve yüksek pH ı olan topraklarda dahada ağırlaşır.

Bitkilerin bakır kapasitesi vegetatif organlarda 4-20 ppm civarındadır. Noksanlık sınırı 4 ppm olarak kabul edilmektedir. Bakırın yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınma kabiliyeti iyi olmadığından eksiklik belirtileri öncelikle genç yapraklarda görülmektedir. Grimsi yeşil renk, hatta beyazlaşma gibi renk değişimleri ve solma görülür. Gelişme zayıflar. Bazı hallerde uç kurumalarının görülmesinden önce normalden büyük yapraklar oluşur.

Bakır Fazlalığı (toksisitesi)


Meyve bahçesi şartlarında toksisite belirtileri pek görülmez. Görüldüğü zamanda çinko noksanlığı na benzer septomlar oluşturur


Kükürt

Kükürt aminoasitlerin, proteinlerin(örneğin cystine), vitaminlerin, enzimlerin, hardal yağı gibi bazı uçucu bileşiklerin bir yapı maddesi olarak bitkilerde bulunur. Klorofil için esas teşkil eder. Birçok sebzeye tat verir. Enzim ve vitamin gelişimini ve aktivitesini artırır. Kök büyümesini ve tohum üretiminin ıslahına yardımcı olur. Bitkinin güçlü olmasına ve soğuğa dayanıklılığına yardım eder. Kükürt yağmur suyunda olabilir ve bitkilere yağmur suyundan kükürtü alabilirler. Ayrıca bazı gübrelerin içine, özellikle düşük kaliteli gübrelere, katkı olarak katılır. Jips (Gypsum = alçı taşı) kullanımı ayrıca toprak kükürt düzeylerini artırabilir. Kükürt organik maddelerin yapısında bulunan bir elementtir. Bu yüzden toprakta organik ve inorganik formda bulunabilir. Ancak topraklardaki kükürt miktarının önemli bir kısmını organik kükürt oluşturmaktadır.

Bitkiler kükürdü kökleri vasıtasıyla sülfat iyonu (SO4-2) şeklinde alırlar. Öte yandan stomaları aracılığı ile de kükürt dioksit olarak alabilirler. Kükürt bitkilerde daha çok yukarı doğru taşınır. Aşağı taşınma çok sınırlıdır. Yaşlı dokulardaki kükürt genç dokulara taşınmaz. Sulama ile yıkanır. Sulama suları kükürt ihtiva edebilirler.

Kükürt Noksanlığı


Bitkilerde kükürt eksikliğinde azot eksikliğine çok benzeyen belirtiler görülür. Yani homojen bir sararma vardır. Noksanlığında açık yeşil yapraklar vardır. Ancak aradaki fark, sararmanın önce genç yapraklarda olmasıdır. Azotta ise sararma yaşlı yapraklarda olur. Bunun sebebi kükürdün yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınamamasıdır.

Kükürt gübrelemesi : Kükürt yağışla birlikte yıkandığı için kükürt gübrelemesi daha çok yağışlı bölgelerde önem taşır. Jips, amonyum sülfat, potasyum sülfat vs.gibi kükürt içerikli gübreler kullanılabilir. Bitki, iklim ve toprak şartlarına bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle dekara1-5 kg arasında kullanılır. Kükürtlü gübrelerin özellikle yağışlı bölgelerde ilkbaharda uygulanması önerilir.

Bor

Bor hücre duvarının teşekkülü, Hücre çeperinin bütünlüğü, kalsiyum alımı için gereklidir ve bitkide şekerlerin taşınmasında yardımcı olur. Bor bitkilerde birçok fonksiyonu etkiler. Bu fonksiyonlar, çiçek açma, polenin çimlenmesi, meyve verme, hücre bölünmesi, su ilişkileri ve hormonların hareketini kapsar. Boron bitkinin bütün hayatı boyunca alınması gereklidir. Bitki bünyesinde hareketi yoktur, bitkilerde soymuk (xylem) dokusunda transprasyon etkisi ile taşınır. ve topraktan kolayca yıkanabilir. Bor toprakta borik asit ya da borat anyonu şeklinde bulunur. Bitkilerce bor iyonize olmamış borik asit formunda alınmaktadır.

Bor Noksanlığı


Normal olarak bitkiler 25-100 ppm (part per million = Milyonda bir kısım) arasında bor içerirler. 20 ppm bitkilerde borun eksiklik sınırı olarak kabul edilmektedir.

Birçok meyve ağacında bor noksanlığı yapraklarda ortaya çıkmasından önce meyvelerde gözükür.

Elma ve armutlarda bor noksanlığında çiçekler soğuktan zarar görmüş gibi aniden solar ve siyah bir renk alır. Bu halleri ile dökülmeyip bir süre dalda kalırlar. Don zararı aynı görüntüyü oluşturmakla beraber dondan etkilenmiş çiçekler hemen dökülürler. Şiddetli noksanlıkta yaprak çıkışı gecikir, vejetatif büyüme noktaları ölür bitkide bir rozet etkisi görülür. Yapraklar kalın, kıvrımlı ve gevrektir. Ancak yapraklarda kloroz görülmez. Meyvelerde, yumru ve köklerde, renk bozukluğu oluşur ve kahverengi küçük çatlamış benekler görülür. Sürgünler kısa, yapraklar küçük ve bozuk şekilli olurlar. Meyveler normalden küçüktür ve bazen çatlamalar olur. Bitkilerde bir çok hastalığın bor noksanlığından meydana geldiği bilinmektedir. Elma ve armutlarda septomlar boğum boğumdur, genellikle sert mantarlaşmış dokunun altında oluşan bir çöküntüyle meyvenin şekli bozuktur. Bu septom genellikle kalsiyum noksanlığından kaynaklanan acı benekle sık sık karıştırılır. Bor noksanlığı acı benekten kabuktan çekirdek evine kadar mantarlaşmış çürüklük oluşumuyla ayırt edilebilir. Halbuki acı benekte çürüme sadece çiçek ucunda olur ve kabuğa çok yakındır. Bazı bor noksanlığı durumlarında bütün yüzey üzerinde kallus oluşan çatlaklarla kaplıdır ve koyu kırmızı kuru yaprak şeklinde bir görünüm oluşturur. Acı benek ya dalda meyvenin olgunlaşmasına yakın, veyahut daha çok hasat sonrasında depolama sırasında görülür.
Eriklerde septomlar meyve etinde küçük noktalardan bütün meyveyi kaplayacak kadar değişik büyüklüklerde kahverengi çökük bölgeler olarak gözükür. Meyveler genellikle erkende renklenir ve dökülürler. Meyve etinde ayrıca zamk (reçine) paketleri oluşabilir.

Şeftalilerde çürüyen bölgeyle bitişik olarak kahverengi, kuru, mantarımsı bölgeler oluşur, ve bazı meyvelerde birleşme yeri (sutur) boyunca çatlaklar oluşabilir.

En tipik vejetatif septomlar ise terminal (uç) büyüme noktalarının kuruması ve cadı süpürgesine benzeyen bir görünüm oluşturmasıdır.


Bor Fazlalığı (Toksisitesi)


Borun eksikliği gibi fazlalığı da sakıncalıdır. Bu sebeple bor gübrelemesi yapılırken dikkat edilmelidir. Elmada Septomlar sürgünlerin kuruması, daha çok 1-2 yıllık sürgünlerde boğumlaşma, erken meyve olgunlaşması ve meyvenin içinin kararması ve dökülmesi şeklinde görülür. Yeşil aksam septomları önce yaşlı yapraklarda ana damar boyunca ve büyük lateral (yanal) damarlar boyunca sararmaları kapsar. yaprak uçları sararır ve nekrozlar oluşur. Belirtiler daha sonra yaprak kenarlarına ve orta damara yayılır. Yapraklar yanık bir görüntü alırlar ve erken dökülürler. Belirtiler yaşlı yapraklarda görülür. Şeftalilerde vejetative (yeşil aksam) septomlar yapraklarda nekrotic (ölü doku) lezyonlar oluşumu, yaprak uç ve kenarlarında buruşmalar şeklinde oluşur. Azalmış çiçek gözü ve meyve oluşumu ve çekirdek evi yarılmaları görülür.

Klor

Bitkilerde klorun rolünün kanıtlanması biraz tartışmalıdır, ve genel bir değerlendirme yapılamaz. Tütünde dokularda su muhteviyatını artırdığı , karbonhidrat metabolizmasını etkilediği ve yapraklarda nişasta toplanmasına yol açtığı bulunmuştur. Klor bitkiler tarafından klorun iyon formu olan klorid olarak alınır, ve tamamen eriyebilir formdadır. Sulamayla yıknarak kaybolur.

Klor hücrelerde su ve suda eriyen maddelerin hareketi olarak bilinen ozmos olayında görev alır. Bitkilerin mineral maddeleri alması için gerekli olan iyon dengesini sağlamada ve fotosentezde görev alır.
Klor Noksanlığı
Belirtileri, solgonluk, kılcıklı kökler, kloroz (sararma) ve bronzlaşma gibi septomları kapsar. Bazı bitkilerde koku artabilir.
Klor Fazlalığı (toksisitesi)
Eğer klor sevyeleri çok yüksekse bazı bitkiler toksisite septomları gösterebilir.


Manganez (Mangan)

Manganez fotosentez için enzim aktivitesi, solunum, ve azot metabolizmasında görev alır. Manganezin görevleri klorofil teşekkülünde olduğu gibi demirin görevleri ile sıkı bir şekilde ilişkili olduğu düşünülür. Bu sebepten dolayı manganez noksan olduğu zaman sarılık yaygın bir septomdur. Manganez demirin oksidasyon yoluyla çözünebilirliğini azaltır ve bu sebepten dolayı bitkide çok miktarda manganezin bulunması demir noksanlığına ve sarılığa yol açar. Toprak pH'sı ile mangan elverişliliği arasında sıkı bir ilişki vardır. Yüksek pH' lı topraklarda manganın alınabilirliği düşüktür. Bu sebeple kireçli topraklarda Manganez eksikliği sık görülür.
Manganez Noksanlığı
Mangan noksanlığı daha çok kireçli yüksek pH' ya sahip topraklarda yetiştirilen bitkilerde görülür. Böyle topraklara mangan sülfat gibi tuzlar vermek genellikle faydasızdır. Çünkü verilen mangan kısa sürede yükseltgenerek alınamaz hale gelir. Böyle topraklara mangan verilecekse serpme yerine banda toplu olarak verilmelidir.

Manganlı gübrelerin yaprağa uygulanmaları da mümkündür. Bu amaçla kullanılmak üzere çeşitli Manganez-şelatlar üretilmektedir. % 1' lik Managanez Sülfat çözeltisi veya dekara 10-50 gr Mangan hesabıyla şelatlı gübreler yapraklardan uygulanabilir. Manganın bitkilerde hareket kabiliyeti iyi olmadığından uygulama 2-3 kez tekrarlanmalıdır. Toprağa verilecekse dekara 3 kg Mangan hesabıyla mangan sülfat verilebilir.
Manganez Fazlalığı (Toksisitesi)
Özellikle Johnatan ve Delicious elmalarında görülen önemli bir düzensizlik "kızamık" tır. Bu daha çok düşük kalsiyum düzeyinin eşliğiyle fazla miktarda mangenezden kaynaklanmaktadır.


Molibden

Molibden nitratı amonyuma indirgeyen enzimlerin yapı taşıdır. Molibden olmadan protein sentezi engellenir ve büyüme durur. Kök nodüllerinde Nitrojen fiksasyonu yapan bakterilerin molibdene ihtiyacı vardır. Tohumlar tam şeklini almayabilir, ve eğer bitkilerde molibden noksanlığı varsa bitkilerde azot noksanlığı oluşur.

Molibden Noksanlığı


Kıvrılmış veya kap şeklini almış ve soluk renkli yapraklar vardır.

Nikel
Son zamanlarda tanınan esansiyel elementlerden birisidir. Üreaz ensiminin ürenin kullanılabilir azota dönüşümünde ve demirin absorbe edilmesinde gereklidir. Tohumların çimlenebilmesi için nikel e ihtiyaç duyarlar.

Silisyum (Silikon)

Hücre duvarlarının ana elamanlarından birisidir. Delerek öz suyunu böceklerin zararlarına ve mantarlara karşı engeller oluşturur. Bazı bitkilere yapraktan verlmesi halinde yaprak bitlerinin populasyonunu azaltır. Yaprağın sıcaklık ve kuraklığa dalyanıklılığını artırır ve terlemeyi azaltır.
Silikon Noksanlığı: Solgunluk, zayıf meyve tutumu ve çiçek oluşumu vardır. Hastalık ve haşerelere dayanıklılık azalır.

Kobalt

Azot tesbit eden bakteriler için gereklidir.

Kobalt Noksanlığı

Azot noksanlığı septomları oluşur.

Sodyum

Sodyum bitkilerde ozmotik ve iyonic denge için gerek duyulur.

Anonim


Düzenleyen Selahattin Yılmaz : 28-12-2007 saat 22:24
Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2008, 14:23   #4
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 21-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,120
Galeri: 1
Müthiş önemi haiz bir konu başlığı olmuş bu.

Çiçeklenmesini teşvik etmek için sıvı fosfor takviyesi uyguladığım gardenyamın yapraklarında uygulamadan hemen sonraki hafta daha önce görmemiş olduğum türde bir sararma farkedince araştırdım ki; ÇİNKO ile FOSFOR elementlerinin arasında "antogonizm" varmış.

Benim uyguladığım fosfor, mevcut çinkonun bitki tarafından alımını etkilemiş.

Üstelik, çinko uygulamasını da bitkim için 1 litreye 5cc çinko+sönmüş kireç+üre ile karıştırarak yapacağımı öğrendim...

Haydi bakalım hayırlısı.

Malzemeleri temin edersem halledebileceğim umarım...

lerdemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2008, 15:39   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Çinko eksikliği için çinko sülfatlı gübreler satılmaktadır. Ayrıca yapraktan uygulanan iz elementlerde verilebilir.

ÇİNKO SÜLFAT HEPTAHİDRAT (ZnSO4.7H2O)

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-07-2008, 07:03   #6
Ağaç Dostu
 
kuzen38's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-10-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 585
Bu önemli bir konu ve burdaki herkes mutlaka okumalı...

kuzen38 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-07-2008, 10:58   #7
Ağaç Dostu
 
yakamozsimsek's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-09-2007
Şehir: paris
Mesajlar: 282
1-Hidrojen
2-Oksijen
3-Carbon
4-Azot
5-Fosfor
6-Potasyum
7-Kalsiyum
8-Magnezyum
9-Kükürt (Sülfür)
10-Bor (Boron)
11-Bakır
12-Demir
13-Klor
14-Manganez
15-Molibden
16-Çinko
17-Nikel
18-Silisyum (Slikon)
19-Kobalt
20-Sodyum
Acaba bunlari vererek mersin yemisini 9 ph li bir toprakta buyutebilirmiyiz?**** ph degisince acaba veri tabanidami degisiyor .**** hepsi ayni ise asitli ve asitsiz olmak uzere topragi degistiren unsurlar nelerdir hep merak etmisimdir?

yakamozsimsek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-09-2008, 19:36   #8
Ağaç Dostu.
 
bahtiyar02's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2006
Şehir: ADIYAMAN
Mesajlar: 2,457
Galeri: 3
sevgili dostum Selhatin yılmaz bey....

balkonumu sera olarak düzenledim.balkonum yaklaşık olarak 8mt kare.içinde birçok tropikal meyve ,turunçgiller,süs biberleri,muz ağacı, kaktüsler ve ismini syamadığım bitkilerim var.akşamları balkonumun tüm pencerelerini kapatıyorum balkonumda yaklaşık 250 litrelik bir akvaryumum var.sabah ilk işim balkonumun camlarını açıp ahavalandırmak ve pencereleri akşama kadar açık bırakıyorum. bunu -2 hafta denedim gördüğüm balkonumun havası basık rutubetli bir ortam.Bu durum bitkilerimde çok güzel canlılık ve büyüme ve hatta salon limonlarımın çiçek açmasına sebep oldu.bu durum hoşuma gitti.süs biberlerimde daha fazla biber tuttu.
sorum şu:bitkilerimde tavuk gübresini sıvılandırıp kullanıyorum.bu gübre zarar verirmi? pencereleri kapamam iyimi yoksa kötümü. yardımcı olursanız sevinirim.
saygılar

bahtiyar02 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-06-2009, 16:04   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 15-06-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 147
Bilgiler çok güzel teşekkürler, acaba her tür bitki için gerekli mineral değerlerini bulabileceğimiz bir kaynak var mı ben sarkıcı petunya ve sakızsardunya için arıyorum. Ayrıca toprakdaki bu minerallerin ölçümünü yapabileceğimiz bir alet de önerirseniz sevinirim.

Avrupada balkonlarda saksılarda gördüğümüz türden çiçekler yetiştirmek içni bu yaz epey bir uğraşacağım da.

unalsel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-12-2011, 22:54   #10
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 10-12-2011
Şehir: Bursa
Mesajlar: 20
Amatör de olsam öğrenecek ne kadar çok şey var...

Ellerinize sağlık

basut Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-02-2014, 03:17   #11
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 17-02-2014
Şehir: Hamburg/ALMANYA
Mesajlar: 1
kendimiz bu besinleri evde yapabilirmiyiz bilgisi olan varsa aciklama yaparsa sevinirim simdiden tesekkürler

DOKUZ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-04-2014, 17:31   #12
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 24-03-2014
Şehir: kastamonu
Mesajlar: 27
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi DOKUZ Mesajı Göster
kendimiz bu besinleri evde yapabilirmiyiz bilgisi olan varsa aciklama yaparsa sevinirim simdiden tesekkürler
Merhaba arkadaşım Bitki besin elementlerini kendiniz de karışım olarak hazırlayabilirsiniz ama bu sizin için epey masraflı olabilir homojen bir karışım ve oransal denge şart birde en fazla 5 adet mikro element girmelisiniz değilse bitkinizi tehlikeye atarsınız buda bitkinizin sonu olabilir.

Hüseyin güzel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-04-2014, 19:21   #13
Ağaç Dostu
 
Muhsin Hanif's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-06-2012
Şehir: Girne KKTC
Mesajlar: 219
Galeri: 5
Elde kalmış ( son kullanma tarihi geçmiş ) multi vitaminleri suda eriterek bitkilere kullanabilir miyiz?
Sakıncaları olur mu ya da bitkilerin yararlanacağı formda (nasıl olduğunu bilmiyorum) değilse sadece toprağa dökmüş mü oluruz ?
Yazarken aklıma geldi ;sadece topraktaki canlıları, böcekleri mi takviyeli beslemiş oluruz?

eceyıldız beğendi.
Muhsin Hanif Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-05-2014, 10:26   #14
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 24-03-2014
Şehir: kastamonu
Mesajlar: 27
Vitamin nedir? Multivitamin nedir? Alıntı Dr.Murat kınıkoğlu
Umarım bu bilgi işinize yarar...Bu bilgiyi önemli bulduğum için biraz uzun paylaştım
Vitaminler, insan ve hayvanlarda yaşam için gerekli olan, vücut tarafından üretilemedikleri için mutlaka dışarıdan alınması gereken organik moleküllerdir. “Mutlaka dışarıdan alınması gerekli” derken ilaç haline getirilmiş hallerini değil meyve ve sebzelerdeki doğal halini kastediyorum. Birden fazla sayıda vitaminin aynı kapsül içine konmuş haline de “multivitamin” diyoruz. On on beş yıl önce çok revaçta olan multivitaminlerin hiçbir işe yaramadıkları aksine bazen zararlı olabildikleri anlaşıldığı için artık hastalarıma multivitamin önermiyorum. Ciddi bir rahatsızlığı olmayan, ortalama bir beslenme düzenine sahip insanlarda durduk yere “yiyecekle alınan” vitaminlerin eksikliği olmaz. Yiyecekle alınan diye ayırmamın nedeni güneşle sentezlediğimiz “D vitamini” ni hariç tutmamdır.

Hüseyin güzel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 18:04.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024