Bu gecenin planları ise bambaşkaydı. Yeni aldığım plastik kutularla yeni solucan alanları yapacaktım.
Yeni aldığım plastik kutuda ilk kez 1:1 oranına yaklaşık yeşil kahverengi oranı yakalamaya çalıştım. Kavun kabuğu ve yapraklar yeşili oluştururken çay posası
, oluklu mukavva, kahve artıkları kahverengiyi oluşturdu. Ve her zamanki gibi yumurta kabuğu vardı. Toplam ağırlık 700 gr. Bir hafta kadar idare etmesini düşündüğüm bir ortam.
O zaman eski kutudan kurtulma zamanı gelmişti. Bunun için her zamanki malzemelerimi hazırladım: Kirli solucan havuzu, temiz havuz, kürekler, kaşıklar saplar odunlar... Kısacası bazı solucanlar için taşınma vaktiydi..
Dün yaşam alanlarının yarısından fazlasını kaybetmiş solucanlar iştah ve merakla yüzeyde dolaşıyordu. Keşke tek hamlede hepsini alabilmek mümkün olsaydı..
Başta kaptaki bütün solucanları yeni kutuya almak istesem de, geçen sene yaşadıklarımı hatırlayıp hem hüzünlendim, hem de dikkatli davranıp böyle bir şey yapmamaya karar verdim. Aynı zamanda solucanlar çok gençti, yakalaması zor oluyordu ve artık iki haneli sayıda solucanlarım yoktu. Attığım taş ürküttüğüm kurbağaya değmeyebilirdi. Bu yüzden 0 clitellate olmak üzere hepsi gençlerden oluşan 50 solucanı daha önce olan dikdörtgen plastik kutuya aktarmaya karar verdim. Kalanların da hepsini yeni kutuya koymayacaktım. Durduk yere ölmelerini istemezdim, yalnızca ufak bir kısmını koyup eski yuvarlak kutuyu tekrar oluşturacaktım.
Güzelce temizlenip Çin'de servis edilebilecek bir çorba kıvamına gelince solucanları yeni kutularına bıraktım. Neden yıkadığımı merak ediyor olabilirsiniz. Bu alışkanlık eskiden geliyor; solucanların yüzeylerindeki mukusta onlarla beraber küçük beyaz solucanlar da yaşıyor. Böylece yeni ortama davetsiz misafir olarak direkt giriş yapıyorlar. Bu yöntemle beyaz solucanları sıfıra indirmesem de kutuyu ele geçirme sürelerini uzatmış oluyorum. Ayrıca solucanların üzerinde başka parazitler varsa onları teşhis etme imkanı oluyor. Hem de temiz solucan görmek hoşuma gidiyor