View Single Post
Eski 09-06-2012, 16:54   #55
Sûz-i Dilârâ
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Üç senedir herkese ve her şeye rağmen apartman bahçesinde baktığım sokak köpeği Tintin. Onu ilk görüşüm, soğuk ama karsız bir kış günü minicik patileri ve ağzıyla bir çöp poşetini açmaya çalışırken oldu. Okuldan geliyordum onun o halini görünce aklımdan evdeki yiyecekleri geçirdim, ona uygun bir şey var mıydı? Hayır yoktu, gerisin geri markete dönüp kemikli etlerden aldım, maksadım akşamı halledelim sabahı sonra düşünürüz.

Tintincik bir daha o çöplüğün civarından ayrılmadı, inşaatlar sırasında sökülmüş kocaman bir kaya parçasının altını kazdı ve kendine yuva yaptı, beni uzaktan görünce o kadar tatlı bir şekilde koşardı ki adı da belli oldu böylece: Tin Tin. Sonra ufak ufak benim geldiğim yönü öğrendi ve acıktığında o taraflarda dolanır oldu ve bu minik seyahat apartman bahçesinde noktalandı.

Akşamları gelir bahçede yatar, yemeğini yer, sabah insanlar ortalarda görünmeye başlayınca ya çekilir tepeye gider, ya da bizim pencerenin dibinde uyur.
Dişiymiş, üç defa yavruladı, ilk iki yavrusunu sahiplendirdik sonraki 6 yavrudan sadece birini yaşatabildim zamanı gelince Tintin onu uzaklaştırdı. Yemek saatlerinde tepede diğer köpeklerle birlikte besledim, kendine bir sürü de kurmuş iki bıçkın delikanlı köpekle: Koca Ayak (Tintin'in yavrusu), Jagi ve Duman

Sonraki 9 yavrusunu anlatmaya dilim varmıyor, depremde gittiğimizde insanlar deprem çadırlarından evlerine geçtikleri bir sırada kar, kıyametten uzak bir yere doğum yapmak için bu çadırlardan birine yavrulamış. Çadır sahipleri Tin Tin'in olmadığı bir sırada -nasıl bir vicdansa bu artık- daha fare kadar yavruları buz gibi havada dışarı atmış, yavrular donarak ölmüşler, Tintin bir tanesini kurtarabilmiş, tekrar çadıra getirmiş ve o çadıra kimseyi sokmamış. Yavrucak büyüseydi sert bir köpek olacaktı bana bile hırlıyordu görünce Geçenlerde kayboldu bir daha gelmedi.

Belediye kısırlaştırma aracı getirince bu trajediler artık son bulsun diye mobil aracı arayıp Tin Tin'i almalarını söyledim. Gelip götürdüler, kısırlaştırma işlemi üç gün sürdü, birinci gün aç bıraktılar, sonra ameliyat ettiler, üçüncü gün de gözetimlerinde çorba kıvamında yiyecekle besledim. Sonra da tekrar getirip bahçeye bıraktılar. Yarası iyileşti, zaten küçücük bir şeydi.

Buradan taşınırken onu da yanımda götüreceğim, buralarda bırakamam bir başına. Depremden sonra Kurban Bayramı tatili için sözde bir haftalığına K.Maraş'a gidecektik, valizleri aldık giderken peşimizden gelmek istedi, yanına gidip sarıldım, seni götüremem ama çabuk döneceğiz korkma dedim. Arkama baka baka ayrıldık, başını yana eğip patisini kaldırıp indirerek inlemesini duyacaktınız.
Bayramın üçüncü günü ikinci deprem olup okullar şubata kadar tatil olunca bizim Van'a dönme işimiz de yattı. Oturup ağladım, Tintin için. 50 gün sonra döndüğümüzde çok şükür hayattaydı biraz zayıflamıştı (tepedeki sürü onu aralarına kabul etmiyor ve yiyeceklerini elinden alıyorlar) ama ben şişmanlatırım tekrar diye düşündüm. Nasıl etrafımda zıplıyor, üstüme atlıyor görmek lâzım.

İşte hikâyesini okuduğunuz kızım Tin Tin. Fotoğrafı ikinci kattan makineyi "zoom"layarak çektim ebatları gerçeğinden farklı çıkmış.

Eklenen Resimler
 

Düzenleyen Sûz-i Dilârâ : 25-06-2012 saat 14:05
Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön