View Single Post
Eski 21-05-2012, 01:53   #7
Odeh
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Sayın özkan, hal etmek inanın kolay. Ancak mesele hal etmek değil. (Hal fiili için -->TDK)

Ayrıca yukarıdaki sözlerim bu sorunda özne olarak görülen hayvanlar için değil insanlardaki bozukluğa dairdir. Şehirdeki insan: peh! Ne alengirli bir tanımlama... Bu kişilerin hâlâ ne kadar insan oldukları konusunda benim yıllar süren bir tartışma içinde olduğumu size söylemek isterim. Söz ettiğim, konunun merkezi hayvanlar olmasa da bu konu başlığına ait olan hayvanların, insanlarda görülen kişilik bozukluğunun en kolay tesbit edildiği mecralardan biri olduğunu sanırım söylememe gerek yok...

Mâdem zûlmedenin şehir insanı olduğu konusunda pek bir fikir ayrılığımız yok, bu pencereden bakalım ve soralım: kim bu şehir insanı, ne yer ne içer neye tapar, neye inanır, neyi paylaşmak neye paydaş olmak ister? Bu soruların yanıtını elbette ki herkes kendi gözlemiyle verecek...

Bu insanlar mal edinme hastalığı içinde insanları es ya da tırıs geçerken kendi niteliklerinin gereğini yerine getirmekten de bir o kadar uzaklaştıklarının farkına varamayacak düzeyde malûl değiller midir? Şehirde kendileri zor yaşarken, bir başka canlıya kendi cilalı zindanlarını ucuza satmak isterken onu da mahkûm eder etmez bunun ne büyük bir ödül olduğunu kendi inanmadığı halde sürekli vurgulamaz mı? Bu biçarelik değil de nedir?

Bunu sadece köpeğine kedisine mi yapar zannedersiniz? İnanın değil! İnsanoğlunun yapısı, içinde bulunduğu ve bir türlü çıkamadığı hâl her ne ise bunu kabullenir ve doğal olduğunu düşünür, yaşamın gizli yedek yakıt deposudur bu. Fakat şehirde ana yakıt deposu olarak kullanılmakta, yollar sık sık yarım kalmakta, menzil her daim uzak düşmektedir.

İnsanoğlunun işlevi olmayan canlı ya da cansız farketmez her öge ile bir arada bulunma, içselleştirme çabası inanın, kendi hastalığına deva arayışından öte birşey değildir.

Şehir insanının birçoğu da budur. Ben yalnızım sen de yalnız kal... Ben çaresizim ama sen bana muhtaç kal... gibi cümlelerle tanımlanabilecek patolojik vak'aların başrol oyuncusudur.

Gidin bir bozkıra, bir yaylaya... Hayvanı olup da köpeği olan bir çobana sorun: neden 4 değil 2 ya da 1. Der ki, bakamam. Bakılamayan ya ölür ya verilir. Ama asla kendi makûs ya da hasta kaderine mahkûm edilmez. Doğa budur. Şehir böyle değildir. balkonda kangal(?) beslenir(?!).

Bu bir hastalıktır. İtlaf şarttır.

İnanç da buna mani olmamaktadır, çünkü şehir insanı sosyolojik ve psikolojik açıdan değerlendirildiğinde görülecektir ki kolay tüketen ama neyi tükettiğini asla bilemeyecek olan şehir insanı, toprak insanından farklı olarak inandığına göre değil yaşadığına göre inanmaktadır. Bu yeni bir din midir derseniz bilmem...

Hayvan beslemek ancak koyun inek sahipleri için geçerlidir, doğal olarak... İşi, işlevi olmayan hayvan uzaklaştırılır. Fakat hasta bir kafa ben bir iş yapıyorum, ben bir işe yarıyorum, bana bir can muhtaç inancıyla kendi küreğinin yanına bir kürek daha koyarak tatmin olmakta, bundan memnun olmakta, hasta ruhunu örtmektedir.

Bu bir hastalıktır. İtlaf şarttır.


Düzenleyen Odeh : 21-05-2012 saat 12:22 Neden: Virgüller tonlama için vazgeçilmez küçük çiziklerimiz... :) Onsuz olmaz.
Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön