Çalıştığım şantiyede dişi bir alman çoban köpeği vardı, adı Gümüş. Hiçbir eğitim almamıştı, mama nedir bilmezdi. Sokakta yatar, sokakta kalkar, çöpleri karıştırırdı. Kelimenin tam anlamıyla sokak köpeği terbiyesi ile büyümüştü.
Çok köpek tanımadım ama çocukluktan beri bana ait olmayan köpekleri (sokak köpeklerini) besleyen, arkadaşlarımın av köpekleriyle haşır neşir olan biri olarak bu kadar zeki bir köpek tanımadım, sahibi tedirgin olsun agresifleşirdi. Ortamda onun neyin sinirlendirdiğini anlamaya çalışırdı. Tanıdığı ve kendini sevdirdiği birine bile sahibinin sözüyle havlardı.
Ve beni en hayrete düşüren olayı ise başkasının elinden birşey yerken sahibine yakalanırsa çok utanırdı, yüz ifadesi yüzü utançtan kızaran insan gibi bir ifade alırdı.
Yavruladığı zaman yavrularını görmek için yanına gittik ama sahibinden başka hiçbirimizi yanına yanaştırmadı, bizi çok iyi tanıdığı halde. Ertesi günde yavruları büyüyüpte kendiliğinden ortaya çıkana kadar bir daha göremeyeceğimiz bir yere taşıdı.
Şantiye sahasına bir defasında uzun yolda çok yorulup bir iki saat kestirmek için arabasıyla biri girmişti. Araba gidene kadar başında nöbet tuttu. Hiçbir eğitim almamış bir köpeğin bu kadar doğal koruyuculuk göstermesine çok şaşırıyordum.
Derken sahibi şantiye ortamında yalama oldu diye başka birine verdi. Gidişine üzülsekte umarım onun için daha iyi bir hayat başlamıştır.