Konu: Kavun
View Single Post
Eski 30-03-2011, 20:32   #9
serkanhoca
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: manisa
Mesajlar: 340
Başka hiçbir toprak ve iklimde Kırkağaç kavunlarının renginde, kilosunda ve nefasetinde kavun yetişmez. Bu ürünümüz Kırkağaç halkının deyişlerine, şiirlerine, türkülerine, gelenek ve göreneklerine girmiştir. Kavunla ilgili yıllardır duyduğumuz, her hemşerimizin de mutlaka bildiği bir öykü anlatıla gelir. Örneğin, gurbetteki bir hem şehrimizle, Kırkağaç’a gittiğini anlatan kişi arasında şöyle bir söyleşi geçer:
- Kırkağaç’a gittin mi ‘?
- Gittim.
- Kavun yedin mi ?
- Yedim.
- Kabuğunu kaşıkla kazıdın mı?
- Kazımadım.
- 0 zaman sen Kırkağaç’a gitmemişsin arkadaş!

Burada vurgulanmak istenen elbette ki o ünlü Kırkağaç kavununun kabuğuna yakın kısmının ayrı bir lezzette olduğudur. Bu yüzden Kırkağaçlılar bıçakla kesilip dilimlenen kavunun işte o kabuğuna yakın kalan etli kısmını atmaya bir türlü kıyamazlar.

Aşağıdaki öykü de Kırkağaç kavununun kendine has lezzetini anlatan bir başka olgudur:


1861-1862 yıllarında Paris’te büyükelçi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa, diğer yabancı ülke elçilerinin de katıldığı resmi bir yemeğe davet edilir. Yemekler yenilir. Sıra meyve faslına gelince kavun sunulur. Paşa, tabaktaki kabuklu ve uzun dilimler halindeki parçalara bakar. Fransız kavunlarını kendi ülkesinde yedikleri gibi sulu ve yumuşak zannettiği için, gelen çatal ve bıçağı bir kenara koyup, garsondan kaşık ister. Kaşık getirilir, fakat o sert kavunu kaşıkla yemek ne mümkün! Bu arada çatal ve bıçak yerine, kavunu kaşıkla yemeye çalışmasına diğer zevatın alaycı bir gülümsemeyle baktığını görünce, kaşığı bırakıp çatal ve bıçakla birkaç parça yer. Paşa bir süre sonra benzer bir yemeği bu sefer kendi elçiliğinde düzenler. Yine aynı kişileri özellikle davet eder. Ama davet öncesi İstanbul’a bir telgraf çekip Kırkağaç Kavunu istemiş ve siparişi mümkün olan en kısa sürede eline ulaşmıştır. Sıra kavun ikramına gelince, sofra görevlileri önceden tembihli olduklarından paşa dışındaki konukların önüne çatal bıçak konmuştur. Kavunlar geldiğinde paşa kaşığını yumuşak ve sulu kavuna daldırıp kolaylıkla yerken, diğer davetlilerin kavunları çatal ve bıçakla döke saça yemeye çalışmalarını izlemekte ve kıs kıs gülmektedir. Konuklar daha önceki tutumlarını anımsarlar ve Ahmet Vefik Paşa’dan özür dileyerek kaşık isterler (Bu ilginç öykü, 17 Ekim 1953 tarihli Vatan Gazetesi’nin Memleket İlavesi’nde “Çalışan Bir İstihsal Muhiti: Kırkağaç” başlığı ile ve A. Emin Yalman imzasıyla yayınlanmıştır).


Kırkağaç kavununun lezzeti şiirlere bile konu olmuştur. İşte
l950’li yıllarda Kırkağaç Ortaokulu Müdürlüğü yapan, tanınmış şair
Arif Hikmet Par’ın Kırkağaç Kavunu için yazdığı şiir:


Kırkağaç Kavunu
Zeytin yeşili gölge
Çam yeşili hava.
Bol renkli bir güneşle
Yayılır toprağa.
Kırkağaç kavunu bu,
Tadında dilim dilim,
Konuşur memleketim.
Temmuz güneşinde tarla tarla,
Serpilir, büyür, gelişir.
Sonra güz geldi mi vagonlarla
Memleket memleket dolaşır.
Giresun dendi mi akla fındık gelir,
Bursa şeftalidir, Dörtyol portakal.
Manisa üzüm gözlü kızlar gibi,
Akhisar’da tüter bir ince tütün,
Ankara’ nın armudu, Amasya’ nın elması,
Ödemiş’in patatesi, Soma’nın helvası.
Hepsi güzel efendim, hepsi iyi.
Ama Kırkağaç kavunu başkadır başka,
Bal kutusu kardeşim, latilokum.
Bir kavunu, bir fındığı seviyorum.
Sarısı, kanalısı, çitilisi,
Renkten renge girermiş Gelenbelisi.
Yaz geldi mi anam benim,
Her eve ilik bir koku siner,
Kavun kokar ortalıkta, kavun döner.
“Yaylalar içinde Erzurum Yayla,
Şehirler içinde Konya’dır Konya”
Der bir canım türkü.
Ne üzümü öv kardeşim, ne inciri savun,
Meyveler içinde kavundur kavun..

(Ümit Evran ve M.Selçuk Satı'nın ''Geçmiştin Günümüze Kırkağaç'' adlı kitaptan alıntıdır.)

serkanhoca Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön