View Single Post
Eski 26-11-2009, 20:04   #230
Halil Önen
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Neden rastgele denir.

Avcıya neden rastgele denir?

Günümüzde yaşı ilerlemiş kimselerin ya da avcıların av hayvanlarının giderek büyük ölçüde azaldığı, eskiden bol olduğu hep ileri sürülmüştür.

Avın az olmasının nedenleri, silahlardaki ileri gelişmeler, bu silahları kullanan avcı sayısının aşırı artışı, ülkemizde ve dünyada tarım alanlarının genişlemesi ve bu tespitleri içeren yüzlerce neden gösterilmiştir.

Av hayvanı gerçekten eskiye gidildiğinde çok muydu? Yoksa av her zaman az mıydı?
Şimdi burada iki olguyu ayırmamız gerekecek.

Sadece av hayvanlarının değil diğerlerlerinin de azalma olgusu kendi içinde doğrudur ve gerçek bizi bu olguya böylece kabullenmeye zorladığında içimizdeki soyut düşünceler dizisi de harekete geçmektedir.

Eğer küçüklüğümde ( 40 yıl önçe ) bu günden daha çok av hayvanı olduğunu kabul edersem, zaman süreci içinde gerilere giderek; dedemin döneminde daha büyük bolluğa, nihayet avın olağanüstü bol olduğu ortaçağa, eski çağa, ve oradan Paleolitik döneme ulaşmam gerekir.

Şimdi burada, insan aklının kendince doğru olan bir izlenimin ya da görüşün itici gücüyle belli belirsiz ve robot gibi aynı yönde çalışmayı sürdürmesidir bu; ve bizi yanılgıya sürüklemektedir.

Şunu ayırmak gerekiyor; burada anlatılmaya çalışılan avın her zaman az oluşu' nu son dönemlerde av hayvanlarında açıkca görülen azalmayla karşılaştırmamak gerekir. Evet günümüzde sorun avın aşırı boyutta ve hızla ilerleyen bir azalmadır. Her gün biraz daha azalan hayvan sayısıdır. Bu çok acı bir gerçektir. Hele bu azalmadan avcılar sorumlu tutuluyor ise...! Av hayvanları yok olmakta, avcılık ölmektedir.

Yakın bir gelecekte insanlar avcı olmayı sonlandırmak zorunda kalacaklar ve seçkin mutluluk kaynağı yok olma eşiğine geleçektir. İronik olarak ' avcının nesli korunmalıdır' derken bunu anlatmaya çalışmıştım; kimin uğrunda Dünya'nın insanlaştırılmasının devamında Doğa' nın kendine özgü oluşum biçiminden bir şeyleri alıp götürmesi.

Av hayvanları için parklar, barınaklar yapılması, özel avlakların teşvik edilmesi, av kanunları ve uygulanmasındaki aşırı ciddiyet belki bazı av hayvanların kurtuluşu olabilmektedir. Ancak bütün bunlar avcılık uğraşını aşırı yapay boyutlara ulaştırmakta onun en güzel tadını yok etmektedir. Doğaya, dağlara, taşlara tepelere tırmanmak ve bir hedefe ateş etmek: İnsan, düşünce yeteneğinin gereği olarak gelişmeye mahkumdur.

Diğer yandan avın eskiden çok olduğunu düşündüren ' süreduran düşünce ' yerine ' uyanık düşünce ' ile az olduğuna bakmak gereği doğmaktadır. Ancak tarih öncesi çalışmalar yapan bilim adamları _ uzun canbaz ayakları üzerinde bir kronoloji kullanadıkları için _ on bin yıllık süreleri hiç bir şeymiş gibi anlatmaları bizleri yanıltır.

Örneğin, bilim adamı Obermaier üst paleolitik çağda Styria' daki Ejderhalar Mağarasında 30. 000 ile 50. 000 dolayında üst üste yığılmış mağara ayısı iskeletlerinden bahseder. Bunların çoğu avcıların elinden değil de doğal nedenlerle ölmüştür. Ne kadar çok ayı diye düşünüyoruz değil mi? Ama kazın ayağı hiç de öyle değil.

Şöyle ki; mağarada 5 ya da 6 ayı ailesi yaşamıştır. Bu hayvanlar mağarayı barınak olarak 10. 000 yıldan uzun süreyle sürekli kullanmışlar. Şimdi 30. 000 sayısını ele alır bunu 10. 000 yıllık süre ile bölersek yıl başına 3 ayı düşer.
Ne kadar az değil mi? Hani av eskiden çoktu? Yoksa av eskiden az mıydı?

Eğer av gerçekten bol olsaydı ilkel insan on binlerce yıl boyunca avcı olarak avın var olması ve çoğalmasını sağlamak amacıyla büyük çaba gerektiren ayinlere girişir miydi?

On binlerce yıl, avın bol olması, bulunabilmesi ve ele geçirilmesi için av büyüsü yapar mıydı?

İşte burada ilkel avcı avın bol olmadığını açıkca itiraf etmektedir. Dolayısıyla avlanmanını ilk adımı zaten kendiliğinden bol olmayan ve her zaman, bulunmayan avın var olmasını sağlamaktır. İlkel avcı için büyü, ayin yapmak avın başlangıcını oluşturur. Aynı şey bugün Avusturalya' da, Seylan' da, Sumatra' da, Andaman Adaların' da, Afrika' nın bir çok bölgesinde yaşayan paleolitikler için de söz konusudur.

Eğer av bol olsaydı ona rastgelmek hiç de sorun olmayacaktı, ona ulaşmanın zorluğu konu edilmiyecekti.

Bitmeyecek kadar çok ve her zaman bulunması kolay olsa, avı arama sorunu ortadan kalksa, avı öldürmenin ya da ele geçirmenin hiç bir önemi kalmıyacaktı. Attın vuramadın ne olacak ki, bir daha at, olmadı bir daha at. dene dene dur, nasıl olsa hemen ileride bir başka hayvan var...

Belki aptalca gelecek ama, hiç evden çıkmadan, evin penceresinden hiç bir çabaya girmeden de avlanabilirdik. Tabi buna avcılık denirse..

Halbuki avlanmanındoruk noktası, av hayvanını uygun bir uzaklıkta görülmesi ama bir an sonra kaçması, gözden kaybolması, genelde gidenin yerine bir diğerinin alamıyabilmesidir.

Avcının gözünde her av görüldüğü an sanki tekmiş, bir başkasına rastgelme olanağının yokmuş duygusu uyandırır. Avcının kullanması gereken an' lık fırsattır bu...

Belki o gün aynı fırsat bir daha ele geçmeyeçektir. En eski avcı bile tekrar tekrar bu heyecanı yepyeni taptaze olarak duyar.

İşte bunların tümünde de avı görmenin kendi başına bir başarı, olağan üstü bir şans olduğu varsayılmaktadır.
Avın az'lığı avlanma olayının özüdür.


İşte bunu için ' rastgele ' denir.

Rastgele


Düzenleyen Halil Önen : 01-12-2009 saat 09:12 Neden: az-çok
Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön