Sevgili Berna, sen yazınca benim de aklıma bir anım geldi. Çok da eski değil benimki, 1,5 ay kadar önce
Bu yaz bir tekstil fabrikasında mühendislik stajımı yapıyordum. Sabah akşam işletme içinde makinalar arasında dolaşıyorum ki bana sürekli çay getir-götür yaptırmasınlar. (İşle ilgilenmezsem hemen oradaki getir götür işlerine koşuyorlar çünkü.)
Tam mesai bitmek üzere, servisler kalkacak; ustabaşımız rica etti benden, "mutfağı hemen bir toparlayabilir misin" diye. Ben de heyecanlıyım tabii çünkü az sonra servisler hareket edecek. O dalgınlık ve yorgunlukla koca bir demlik dolusu çayı çöp kutusu yerine lavaboya döküverdim
O anda ayıldım tabii, lavaboda dağ gibi çay yaprakları yığılmış, lavabo tıkanmış
Aceleyle ve heyecanla elimi atıverdim o yığına, bu sefer de elim haşlandı mı
Ne yapacağımı bilemedim, kağıt havlularla yığını almayı denedim ama işe yaramadı kaynar olduğu için, hiçbir çözüm yolu bulamadan öylece kalakaldım..
Ve kapı açıldı, ustabaşı merakla "ne oldu bir sorun mu var?" dedi ve manzarayı gördü.. Ve bir kahkaha atıp "sen de mi.." dedi..
"Ben öğrencilik yıllarım boyunca pasaklı ev arkadaşlarımın çaylarını lavabodan temizledim, alışığım hallederim" dedi ve ben fırlayıp servise güç bela yetiştim..
O günden sonra da mutfakla ilgili hiçbirşey istemediler benden