View Single Post
Eski 11-08-2009, 22:44   #7
karinca70
Ağaç Dostu
 
karinca70's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,235
Tarım Havzaları (Abdullah AYSU)

http://www.ekolojistler.org/tarim-ha...llah-aysu.html adresinden alıntıdır:

Tarım Havzaları


Abdullah AYSU
06 Ağustos 2009

Tarımın serbest piyasa içine alındığı bu yeni evrede şimdi Tarım Havzaları ortaya atıldı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in bu sıra çokça “devrim” diye açıkladığı “incileri” arasında yer alan Tarım Havzaları meselesi ülke tarım ihtiyaçlarıyla örtüşmediği gibi çiftçilerin yararına da değil.

Cumhuriyetin başından günümüze kadar tarım çeşitli evrelerden geçti. Cumhuriyetin başlangıcından 1950 yılına kadar tarımda yapılmaya çalışılanlar ülke ve köylü ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir çabaydı, denilebilir. Ancak bu evrede de, tarım sektörü, sanayi ve tüccara kaynak aktarma ve ucuz hammadde sağlama alanı olarak yönetenlerce görüldü, değerlendirildi.
Cumhuriyetten 1950’lere kadar olan süreçte tarıma destek verecek ve geliştirecek Devlet Üretme Çiftlikleri (DÜÇ), Toprak Mahsuller Ofisi, Şeker Fabrikaları, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri (TSKB), Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK), TEKEL gibi piyasayı üretici ve tüketici lehine düzenleyecek kimi kamu kuruluşları kuruldu. Bu evrede kamu öğreticilik, eğiticilik ve öncülük görevini yerine getirmeye çalıştı.

Türkiye tarımında makas değişikliği diyebileceğimiz evreye 1950’lerden sonra girildi. Bilindiği üzere II. Dünya Savaşı sonrasında dünya yeniden düzenlemeye başlandı. Tarım da bu yeni düzenlemeden nasibini aldı. Tarımda uygulanan politikalar değişti(rildi). Bu dönemde gelişmiş ülkeler tarım ve sanayilerini eş anlı geliştirecek, az gelişmiş ülkeler üretim girdilerinde dışa bağımlı tarım ülkeleri olarak kalacaktı. Bu yeni dünya düzeninde Türkiye’ye biçilen rol üretim girdilerinde dışa bağımlı tarım ülkesi olma rolüydü. Bu çerçevede örneğin, DÜÇ’ler, bağımsız ıslah, geliştirme görevini terk edecek; gelişmiş ülkelerde yetiştirilmiş tohumların, hayvanların Türkiye’de deneme çalışmalarının yürütüldüğü kurumlar haline dönüştürülecek; denemelerde bize uyan çeşitler yetiştirildiği gelişmiş ülkelerden satın alınacak, üretimde kullanılacaktı. Bilgiye, bilgeliğe, dayanışmaya ve bilgi paylaşımına dayalı üretim modeli terk edildi. Türkiye dışardan üretim girdisi ilaç, gübre, traktör ve diğer alet ve ekipmanlar alarak üretim yapmaya başladı. Kimyasal kullanımına dayalı endüstriyel üretim modeline geçildi. TKK dışardan gelen bu endüstriyel üretim girdilerine finans imkanı sağlayacak biçimde yönetildi, yönlendirildi. Kısacası bağımsız ıslah ve geliştirme çalışmaları terk edildi. 1950’lere kadar kurulan tarımsal KİT’ler ve kooperatifler yeni sisteme göre işlevlendirildi. Türkiye’de 1980’lere kadar tarım politikaları böyle yürütüldü.

Bilindiği gibi 1980’lerle birlikte dünya yeniden bir kez daha dizayna tabi tutuldu. Bu yeni dizaynda üretici ve tüketici lehine olan tüm tarımsal KİT’ler özelleştirildi. Elden çıkarıldı. Üstü açık, doğa koşullarına bağlı olan tarım, serbest piyasaya terk edildi. Ve yeni bir evreye girildi.

Serbest piyasayı belirleyenler de, dünyada sayıları 30’a varmayan büyük tarım, gıda ve ecza şirketleri olduğu biliniyor.

Tarımın serbest piyasa içine alındığı bu yeni evrede şimdi Tarım Havzaları ortaya atıldı, konuşuluyor. Tarım Bakanlığınca Türkiye’de halen prim desteği ödenen 16 üründe 30 tarım havzası belirlendiği kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıntıları tam olarak bilinmeyen Tarım Havzaları için üretim planlaması amaçlı olduğuna dair özlü güzel sözler söyleniyor. Ancak ihracata dayalı üretim planlaması yapılacağı gibi kaygı verici açıklamalar da yapılıyor. Endişe verici diyoruz çünkü şu an ülkemizin acil ihtiyacı temel besin maddelerinde kendine yeterlilik sağlamaktır. Sözünü ettiğimiz şirketlerin çıkarı ise ihracata dayalı üretim yapılmasında.

Ayrıca söz konusu havzalarda tarım yapan çiftçiler bu uygulanması düşünülen politikadan hiç haberdar değil. Herkes gibi onlar da basından duyuyor her şeyi. Bu yanıyla hazırlanan Tarım Havzaları demokratik değil.

Havzalarda arpa, aspir, ayçiçeği, buğday, çavdar, çay, çeltik, kanola, kuru fasulye, mercimek, mısır, nohut, pamuk, soya, yulaf, zeytin ürünlerinin destekleneceği belirtiliyor. Türkiye’de mısır, buğday, arpa, mercimek, nohut, kuru fasulye hemen her havzada zaten yetiştirilebiliyor. Destekleme kapsamına alınmış olan çayın yetiştiği alan belli değiştirilemez. Pamuk alanları da ha keza belli ve oralarda yetiştiriliyor. Yenilik bunun neresinde. Bir tek bizim için yeni olan aspir, kanola ve soya. Ona da Hükümet tarafından sürekli destek verilmesine karşın ne verimliliği ne de ekici sayısı kayda değer bir oranda arttırılamıyor. Çünkü bu ürünlerin üretilmesinde çiftçi isteksiz!

Asıl olması gerekenler yok!


Tarım Havzaları modelinde yem bitkileri ve meyve sebze üretimi yer almıyor. Ülkemizde 400 yıldan bu yana yetiştirilen tütünün ismi bile anılmıyor. Yine Türkiye’nin ihracatta söz sahibi olduğu ürünler olan kayısı, fındık, üzüm, incir desteklenecek ürünler listesinde sayılmıyor.

Kuru fasulye, mercimek, nohut gibi baklagil bitkilerimiz tarım için yetiştirilmesi zorunlu ürünler. Çünkü baklagiller kendinden sonra ekilecek ürünlere doğal azot gübresi sağlıyor, bu nedenle önemli. Baklagiller, İç Anadolu’da nadası ortadan kaldırabilecek bitkiler iken bu konunun önem ve mahiyetinde bir belirleme yok. Bu amaçlı uygulamasına yönelik bir planlamadan söz edilmiyor.

Bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin adı tarım. Tarım Havza politikalarında hayvancılık yok. Hayvan yetiştiriciliği nasıl ve nerelerde olacak belli değil. Hayvanlar ile bitki çıktılarının birbirlerine kullanılması ve kullanılabilir olması önemli. Tarım Havzaları modelinde hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin birlikte uygulanması için bir çalışma var mı, bilen yok. Bu sağlandığında çiftçiler için asıl o zaman tarımda devrim yapılmış olunacak. Çünkü hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin bir arada yapılması şirketlere bağımlılığı azaltır. Çiftçilerin şirketler tarafından sömürülmesi engellenmiş olur. Üretim doğaya uyumlu olur, doğa zarar görmez. Bu konu tamamen belirsiz!

Havzalarda yapılacak üretimdeki çeşit sınırlaması ile biyolojik çeşitliliğe verilecek zarar ve doğanın bu konudaki yaşayacağı yoksulluk hesabı da yok.

Kamuoyunda Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in bu sıra çokça “devrim” diye açıkladığı “incileri” arasında yer alan Tarım Havzaları meselesi ülke tarım ihtiyaçlarıyla örtüşmediği gibi çiftçilerin yararına da değil. Bizim çiftçiler olarak yönetenlerden açıkladıkları içerikte bir Tarım Havzaları talebimiz olmadı. Yoksa ülke gerçekliğine ve ihtiyaçlarına uygun, çiftçilerin ve doğanın yararına bir üretim planlaması biz çiftçilerin talebidir. Hükümet tarafından açıklanan bu şirket yanlısı Tarım Havzaları değil…

Çiftçi-Sen Genel Başkanı
1.8.2009 sendika.org

karinca70 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön