View Single Post
Eski 01-07-2006, 16:14   #15
Mine Pakkaner
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Tarimi Yeniden Yapilandirma Yönünde Global Anlamdaki Gelişmelerden örnekler


GİRİŞ

Tarımsal ekosistemler ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak için insan eliyle yönetilen ancak ekolojinin temel prensipleriyle işleyen sistemlerdir. Sistem kavramını en genel anlamda ve özet olarak ifade etmek istersek bir birim olarak ele alınabilen ilişkiler topluluğuna sistem diyebiliriz (Berkes ve Kışlalıoğlu, 1990). Ele alınan sistemi oluşturan tüm parçalar sistemin öğeleridir. Bu öğelerin bir kısmı birbirleriyle doğrudan ilişkilidir. Diğerlerinin ilişkileri ise dolaylıdır. Öğeler ve ilişkiler tüm sistemlerin ortak özellikleridir.
Tarım ekosistemleri ekolojinin temel prensiplerine göre işlediği için sistemin temel canlı öğeleri olan üretici, tüketici ve ayrıştırıcılar ile cansız öğeleri olan mineral ve organik maddeler bu öğelerin işlev ve ilişkilerine etki eden tüm fiziksel koşullar gözönüne alınmalıdır. Başka bir ifadeyle temel anlamda enerji akışı, madde döngüleri ve populasyon denetimlerinin çalışılması gerekir. Ancak sistem ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak için insan eliyle yönetilmektedir. Çiftçi değer öncelikleri, mevcut bilgi düzeyi, kaynaklara ulaşımı (biyotik, abiyotik, teknolojik) ve sosyal, ekonomik, politik ilişkilerinin getirmiş olduğu ortam sonucunda aktif stratejist konumunda tarımsal pratiklerini uygular. Bu anlamda tarımsal ekosistemlerde sosyal, ekonomik ve ekolojik olguların bir bütün içinde ele alınması gerekmektedir.

SİSTEM YAKLAŞIMLI MODELLER

Teknoloji transferi sürümlü modellerin tarımı getirmiş olduğu nokta dört temel kaygı doğurmuştur; ekolojik, sosyo-ekonomik, insan sağlığı ve felsefik. Tarımı yeniden yapılandırma çabalarında; sürdürülebilir tarım sistemleri için modeller oluşturulurken hiç şüphesiz bu dört temel kaygıdan yola çıkılmaktadır. Modellerin kavram ve metodlarını belirleyen öğe ve ilişkilerin gözönüne alınış biçimi akademik kişi ve gruplarda kendi temel disiplinlerinin getirmiş olduğu alt yapı ve deneyimlerinin ve bunun sonucunda oluşan disiplinler arası ilişkilerinin yansımalarını verirken bazı metodların ise kişisel felsefe ve pratiklerden ya da yerel grupların geleneksel kültürlerinden esinlendiğini görüyoruz. Bütüncül modellerde pratiğe yansıyarak yayılma gösteren bir başka deyişle kavramsallıkla metodu birlikte bulunduran başlıca örnekler aşağıda verilmiştir.

Tarımsal Ekoloji (Agroecology)
Tarımsal ekoloji esas itibariyle tarım, ekoloji, antropoloji ve kırsal sosyoloji olmak üzere dört değişik disiplinden doğmuş bir bilim dalıdır. Geniş anlamda tanımlanırsa “Tarımsal ekoloji üretimin yanısıra üretim sistemlerinin ekolojik sürdürülebilirliği üzerinde yoğunlaşan tarıma daha çevreci ve sosyal duyarlı bir yaklaşımdır.” En dar anlamda ifade etmek gerekirse tarım alanında av/avcı ilişkisi, ürün/yabancı ot rekabeti gibi tamamiyle saf ekolojik olguları ele alır.(Hecht, 1987) Uzun yıllardır üniversitelerde ders olarak okutulan tarımsal ekoloji son yıllarda bir alternatif tarım hareketi olarak da dikkati çekmektedir. ABD’de faaliyet gösteren “Tarımsal Ekoloji ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Merkezi”nin çalışmaları ve McGill Üniversitesinin “Tarımsal Ekoloji, Çevresel Sürdürülebilirlik ve Tarım Sistemlerinin Yeniden Dizaynı” adlı ekolojik tarım projeleri serisi pratik anlamda uygulamalara örnek gösterilebilir.

Alternatif Tarım (Alternative Farming/ Agriculture)
Konvensiyonel tarımsal aktivitelerin oldukça dışına düşen çok geniş pratikleri ve girişimciliği kapsayan alternatif çiftçilik **** alternatif tarım kavramının ana yönlerini şu şekilde özetleyebiliriz (Shuck, ve ark.,1988.) ;
Bitkisel gıda ürünleri, hayvancılık ve üretimi yapılan diğer tarımsal ürünlerin deseni klasik tarım sistemlerindeki seçimin dışındadır.
Servis, rekreasyon, turizm, gıda işleme, orman-koru ve diğer anlamdaki çeşitlendirilmiş girişimler çiftlik sisteminin doğal kaynak tabanını esas alır.
Üretim pratikleri organik, su kültürü gibi konvansiyonel olmayan üretim sistemlerinden oluşur.
Girişimci-yenilikçi pazarlama stratejileri kullanılır ve doğrudan pazarlama yapılır.

Biyodinamik Tarım (Biodynamic Agriculture/Farming)
Kavram ve pratiklerin doğuşu Avusturya’lı filozof Rudolf Steiner’in 1924’te seri halinde vermeye başladığı derslere dayanır. Biyodinamik tarım en eski kimyasal karşıtı harekettir. ABD’de 1938 de kurulan “Biyodinamik Çifçilik ve Bahçecilik Birliği”nin yayınlamış olduğu “Biodynamics” dergisi Amerika’nın en eski ekolojik yaklaşımlı tarım yayınıdır. Lokal ekosistemlere adaptasyon, kendi kendine yeterlik, hayvan ve bitkisel ürün kombinasyonu ve diğer anlamdaki uygulamalarıyla birçok organik yetiştiriciliğe benzer. Ayrılan yönleri bitki ve hayvansal varlıklar, yönetimli ve yabanıl ekosistemler ve çiftlik ile çiftliğin genişletilmiş çevresi aralarındaki ilişkilere daha derinden ve yakın anlamda bakmasıdır. Mevsimsel değişimler, ay hareketleri ve diğer biyo-kronolojik etkiler dikkatle gözlenir. Pratik anlamdaki uygulamaların temeli bazı bitkisel ve diğer maddelerden özel olarak hazırlanan preparatların hayvan gübresi ve kompostta dekompozisyona düzenleme ve uyarma anlamında rehberlik etmesine dayanır (Kimberton,1986). Günümüzde geniş bir yapılanma göstermiş olan biyodinamik tarım birçok ülkede araştırma eğitim ve uygulama merkezlerine sahiptir. ABD’de biyolojik metodlarla üretilen ürün tüketici pazarı için Demeter Birliği tarafından sertifikalandırılır.

Biyolojik Yoğun Bahçecilik / Mini Çiftçilik (Biointensive Gardening / Mini Farming)
John Jeavons ve Ekoloji Aksiyon grubunun çalışmalarından doğan biyoyoğun bahçecilik diğer bir ifadeyle mini tarım; tek kişinin ailesi için gereken gıdayı tümüyle sürdürülebilir metodlarla, yenilenemeyen kaynaklara dayanmadan, toprak verimliğini koruyarak yetiştirmesini mümkün kılan bir üretim sistemidir (Jeavons, 1995). İngiliz bahçe kültürleri uzmanı Alan Chadwick bu akımın kavram ve pratiklerinin sentezlenmesi ve yayılımı konusunda çalışmıştır. Önemli bileşenleri toprağı çift işleme, yüksek tohum yatağı, yoğun dikim, kompost uygulaması,çoklu dikim ve sistem sinerjisi olarak özetlenebilir.

Biyolojik/ Ekolojik Tarım (Biological Farming/ Ecological Farming)
Pesek, (1983) tarafından “Biyolojik tarım ürün zararlı ve hastalıklarını kontrol etmek için üretici tarafından kimyasal kullanımının en az düzeye indirilmeye çalışıldığı bir tarımsal üretim sistemidir” şeklinde tanım getirilmiştir. Ancak biyolojik ve ekolojik çiftçilik çok daha spesifik pratik ve teknikleri olan organik, biyodinamik, holistik, doğal ve diğer sürdürülebilir tarım sistemlerini kapsayan daha geniş anlamlarda kullanımı olan Avrupa ve gelişmekte olan ülkelerde sık kullanılan terimlerdir. Norman ve ark.( 1997) iki terim arasındaki farklılıkları şu şekilde açıklar. “Avrupa’da (özellikle Hollanda) biyolojik terimi çoklukla organik tarımı, ekolojik ise organikle birlikte çiftlik yaban hayatı yönetimi gibi çevresel etkenleri de içine alır.”

Yerel/Yerel Toplum Gıda Sistemi (Local/Community Food Systems)
Tarımsal üretimi, tanımlanmış belli bir yörenin (amaca göre köy, mahalle, kasaba, şehir, bölge seçilebilir.) gıda dağıtımı ile entegre ederek ele alınan yörenin ekonomik, çevresel ve sosyal iyileşmesini geliştirmeyi hedefleyen bir sistemdir (Feenstra ve Campbell, 1997). Sürdürülebilir diyet kavramından söz edilen bu sistemde temel varsayım mümkün olduğunca gıdanın üretim, işleme ve dağıtımının lokal olarak gerçekleşmesidir. Bu sistem altında gıda arzının sağlandığı “su havzası”ndan yola çıkılarak “gıda havzası” terimi kullanılmıştır. Yerleşim birimleri gıda havzasının ancak gıda arzının gerçekleştiği spesifik coğrafik ve ekolojik alanın koruma ve geliştirilmesiyle mümkün olacağı bağlantısı kurulmaktadır. Gerçekte burada kastedilenin sistem ekolojisi yani ekosistem olduğunu söyleyebiliriz.

Düşük Girdili Tarım (Low Input Agriculture)
Düşük girdili tarım sistemleri iç üretim girdilerinin optimal kullanım ve yönetimini ararken işletme dışı üretim girdilerini her ne zaman ve nerede pratik ve uygulanabilirse minimuma indirmeyi hedefler. Üretim maliyetini düşürmek, su kaynaklarının kirlenmesinden kaçınmak, üründe pestisit kalıntısını azaltmak, çiftlik karlılığını kısa ve uzun vadede artırmak hedefleri arasındadır. Burada düşük girdiden kasıt bitki beslemeden kaçınmak, ot ve hastalık zararlı etmeninden arta kalan ürüne razı olmak anlamında değildir. Hedeflenen; iç girdiyi artırırken dış girdiyi en aza indirmektir. Bu görüşün eğitim ve bilgi ağı Hollanda’da merkezi bulunan (ILEIA) “Düşük Dış Girdi ve Sürdürülebilir Tarım Enformasyon Merkezi”dir.

Doğal Tarım (Natural Farming)
Japon çiftçi Masanobu Fukuoka’nın felsefe ve deneyimlerine dayanır. “Hiçbir şeysiz tarım” ve “yaşam boyu doğayı anlama” kavramlarını 1978 ve 1987 yıllarında yayımlanan iki kitabında açıklar. Onun metodu toprak işlemesiz, budama yapmadan, ot mücadelesiz, gübre uygulamasız ve pestisit kullanmamaya dayalı 5 temel prensip içerir. Fukuoka; iyi bir zamanlama, polikültür, özenli bir bitki çeşitliliği kombinasyonu ile sonuçta yüksek verime ulaşmaktadır. Son 30 yıldan fazla bir zamanını doğal sistemleri yoğun ve dikkatli bir gözlemeyle geçiren Masanobu Fukuoka doğayla ince bir uyumun pratik sanatını yakalamıştır. (Gilman .ve Gilman, 1999)

Doğa Tarımı (Nature Farming)
Japon filozof Mokicho Okada’nın felsefe ve deneyimleriyle 1940’ların ortalarında ortaya çıkmıştır. Ateş, su ve toprak elementlerinin evrensel anlamda yaşam veren gücüne inanmaya dayanır. Bu inanışa göre yerküre toprağı, çok uzun bir zamanda, ancak her anında dinamik bağlarla yaşamı oluşturan ruhsal ve fiziksel değerlerin bölünmez bütünlüğünü sağladı. Toprağın taşıdığı gücü yararlı kılmak doğa tarımının altını çizen prensiptir. Bu doğrultuda gelişen pratikler; toprak analizleri, toprağı yapılandırmak için yeşil gübre, malçlama uygulamaları ve çeşitli diğer toprak yönetim teknikleri konusunda toprak üzerinde yoğunlaşmaktadır. Pratikler açısından organik tarıma benzeyen doğa tarımı genelde Kuzey Amerika ve Asya’nın Pasifik kıyısındaki ülkelerde uygulama bulmuştur.

Organik Tarım (Organic Farming)
Terim ilk olarak biyodinamikçi Rudoph Steiner’in görüşlerini benimseyen İngiliz Lord Northbourne’nin toprağa bakış adlı kitabında kullanıldı. Sürdürülebilir, ekolojik anlamda dengede, kendi kendine yeten, biyolojik olarak tüm yaşayan organizmalarıyla bütünlük içerisinde bir tarım sistemi olarak tanımlandı. Organik terimi yalnızca yaşayan organizmaların (hayvan gübresi, yeşil gübre vd.) pratikte kullanımını değil geniş anlamda sistem dengelerini sağlayan bütünlüğü kapsamaktadır (Oxford İngilizce Sözlük 1971). Değişik kaynaklarda organik tarımın oldukça fazla tanımına rastlanmaktadır. USDA; ABD Tarım Departmanı’nın NOSB; Ülkesel Organik Standardizasyon Komitesi’nin 1995 te geçirdiği tanım güncelleştirilmiş, yeterince kapsamlı ve açık ifadelidir; Organik Tarım biyolojik çeşitliliği, biyolojik dönüşümü ve toprak biyolojik aktivitesini artırmayı teşvik eden bir ekolojik üretim yönetimi sistemidir. Çiftlik dışı girdiyi minimum düzeyde tutarken ekolojik uyumu koruma ve zenginleştirmeyi, bozulmuşsa düzeltmeyi temel alan yönetim pratikleridir. Organik ise “Organik Gıda Üretim Yönetmeliği” ne uygun üretilmiş ürünlerin etiket terimidir (USDA, 1999). Ülkemizde dahil olmak üzere birçok devlet organik ürünlerin sertifikasyon ve düzenleme işlerini kurumsallaştırmıştır. Genelde birçok sertifikasyon işlemi özel sektör eliyle yürümektedir. Günümüzde organik hareketin temsilcisi, işbirliği ve bilgi alış verişi için ortam oluşturucu organizasyonu merkezi Almanya’da bulunan (IFOAM) “Uluslararası Organik Hareket Federasyonu”dur. Kuruluş organik tarım ve gıda işleme konusunda temel standartları koyar ve düzenli olarak güncelleştirir. Sertifikasyon işlemlerinin eş uyumlu olmasını, organik kalitenin uluslararası garantisini sağlar. Ülkemizde organik hareketin temsilcisi, platform oluşturucusu (ETO) Ekolojik Tarım Organizasyonu’dur.

Permakültür (Permaculture)
Permakültür hareket; spesifik bir yer için en iyi adapte olmuş sürdürülebilir bir yaşam konusunda arayış içerisinde olan kişilerin gevşek bir iletişim ağıyla bilgi ve deneyimlerini paylaşmasıyla doğdu. Avustralya’lı Bill Mollison 1970’li yılların sonunda “permakültür” adı altında kavramı terimleştirmiş ve yazılarıyla permakültür dizaynının prensiplerine görüşler sunmuştur. Ancak sonraları akım kişi veya organizasyonun çok ötesine giderek tüm kıtalarda gruplara yayılmış, geleneksel tekniklerin yanısıra modern teknikleri de içermiştir. Permakültürcü ele alınan spesifik bir ekosistemin detaylı bilgisini kullanır. Bu bilgiyle su yönetimi, gıda üretimi, enerji arzı, barınma gereksinimleri ve yaban hayatı koruma gibi kavramları analizleyerek rasyonel anlamda dizayn edilmiş, entegre, kendi kendine yeten sistemini kurar. Lokal limitleri gözardı etmeden lokal potansiyelin en iyi kullanımını gerçekleştirme arayışı içerisindedir. Organik tarımsal teknikler permakültür sistemin temelini teşkil eder. Permakültürcü yaşam tarzında gözle görülür bir sadeliği seçerek kendisini tüm insanlığın ve doğanın varoluş kaynaklarını iyileştirmeye adar.

Eko-Köyler (Eco-Villages)
Kuzey ülkelerinin birçoğunda özellikle İskandinavya’da insanlar bir araya gelerek eko-köyler kurmaktadır. Bu hareket küçük toplumlar oluşturarak temel ihtiyaçları olabildiğince lokal olarak karşılamayı, böylece taşıma ve depolamayı elimine etmeyi hedefler. köylerde gıda organik olarak üretilir. Köy üyeleri planlama ve çiftlik işlerine hep birlikte katılır. Eko-köyler yaşamın her yönünü uyum içerisine getirme çabasındadır. Atıklar gübre olarak toprağa geri dönüştürülür, enerji lokal yenilenebilir kaynaklardan temin edilir, evler lokal malzemeden iklime uygun olarak inşa edilir. Her birey kullandığı kaynağın orijinini bilir ve aktivitelerinin sonuçlarının sorumluluk bilincindedir. Okul, çocuk bakımevi, çalışma yerleri yakın mesafededir. Eğlenme, kutlamalar ve diğer faaliyetler için sık sık biraraya gelinir. İsveç ülke olarak bu hareketin en güçlü yaşandığı ve yayıldığı yerdir (Goering, 1993). Ülkemizde “Hocamköy: Anadolu Ekolojik Ortak Yaşam Hareketi” adı altında bu akımın uygulamasına başlanıldığına rastlanılmıştır.

Hassas Tarım (Precision Farming)
Hassas tarım üretim girdilerini hassas bir şekilde yönetmek için detaylı alan-spesifik bilgi kullanan yönetim stratejisidir. Tarımsal alandaki her kendine özel parseldeki toprak ve bitki karakterlerini bilme ve üretim girdilerini işletme alanının en küçük birimlerinde optimize etmeye dayanır. Hassas tarımın ardındaki felsefe; üretim girdilerinin en ekonomik üretimi yapmak için ancak gerektiğinde, gerektiği yerde ve gereken kadar kullanılmasıdır (Searcy, 1999) Bu sistemde kişisel bilgisayar, telekomünikasyon, yer belirleme cihazı (GPS), coğrafi bilgi sistemleri (GIS), uzaktan algılama cihazları, oran değişken kontrolleri gibi sofistike teknoloji girdisi ve kullanımı gerekmektedir. Kimyasal girdilerin kullanımında umut verici düşmeler olmasına rağmen yüksek sermaye ve ileri teknik uzmanlık gerektirmesi yönüyle sürdürülebilirliği tartışma konusu yapılmaktadır. Ancak sürdürülebilir tarımın teknolojik yenilikleri terketmek demek olmadığının altını çizmekte yarar vardır. Aksine teknolojiyi insanlığın geleceğine yöneltilmiş bir silah olmaktan kurtarıp, insan elinde sürdürülebilir bir geleceğe hizmet veren araç haline dönüştürme yönünde hassas tarım spesifik anlamda altyapısı uygun post-modernize arayışlara çözüm getirebilme umudunu vermektedir.

Yeniden Yapılandırılmış Tarım (Regenerative Agriculture)
Robert Rodale’nin kazandırdığı bu kavram Rodale Enstitüsü ve Araştırma Merkezince genişletilmiştir. Yeniden yapılanma için iki temel neden gösterilmiştir (Rodale 1990).
· Yenilenebilir kaynakların yeniden yapılandırılarak zenginleştirilmesi sürdürülebilir anlamda bir tarıma ulaşmak için şarttır.
· Yeniden yapılanma kavramı ekonomik sektör ve sosyal ilişkiler yönü ile de çok geçerli görünmektedir.
Yeniden Yapılandırmış Tarım adı altında pratiğe intikal etmiş model uygulamalara rastlanmamıştır. Ancak bu kavram doğrultusunda giden bilim adamları ve araştırmacıların birçok sürdürülebilir çabayı detaylı olarak yeniden yapılandırma ışığında inceleyen çalışmalarına rastlanıldığı için verilmesinde yarar görülmüştür. Jules N. Pretty (1995) “Tarımı Yeniden Yapılandırmak” adlı kitabında dünyanın her köşesinden, tarımda uygulanan kaynak koruyucu teknolojilere örnekler vermiştir. Lokal, enstitü, profesyonellik anlamlarında yeniden yapılanmayı detaylı, titiz bir şekilde ele alması bütüncül yaklaşımlara boyut verecek ve katkıda bulunacak özelliktedir.

Sürdürülebilir Tarım Dernekleri (Sustainable Agricultural Associations)
Sürdürülebilir tarım bütüncül yaklaşımların şemsiyesini oluşturan ve tanımlanmış pratiklere işaret etmeyen bir kavramdır. Bu terim adı altında kurulmuş birlik ve organizasyonların; devletin sürdürülebilir tarım politikaları yönünde kurumsal, akademik çevrelerdeki kaygılardan oluşan bilimsel, çiftlik ve çiftçi şartlarından doğan yöresel olmak üzere farklı kaynaklı olabileceğini ve disiplinlerarası yapılanma gösterdiklerini söyleyebiliriz. Temelde çiftçilerin tarımsal pratiklerini uzun dönem için değerlendirip, ekolojik prensiplere uyarak sosyo-ekonomik varlıklarını iyileştirme yönünde kendi mekan ve zaman dilimleri için çözüm üretme ve sonuçları paylaşması genel hedefini yakalamaya çalışır. Çiftçiden çiftçiye yayım metodu yaygındır. “Minnesota Sürdürülebilir Çiftçi Birliği” (Kroese ve Butler, 1992) ve ülkemizde “Sürdürülebilir Tarım Çiftçi Yardımlaşma Derneği” (Sürmeli, 1997) bu bağlamda algılanabilir örneklerdir.

Kaynak:
Bildiriden alıntı

TARIMI YENİDEN YAPILANDIRMA YÖNÜNDE GLOBAL ANLAMDAKİ GELİŞMELERDEN ÖRNEKLER (TÜRKİYE 2. EKOLOJİK TARIM SEMPOZYUMU 14-16 KASIM 2001)
Huriye KARA (Ziraat Yüksek Mühendisi. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Erdemli /İÇEL)


Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön