View Single Post
Eski 16-04-2019, 12:47   #43
Sofii
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 17-12-2018
Şehir: Kırklareli
Mesajlar: 43
İlk tohumlar 18 Martta toprakla buluştu, şimdi düşününce çok uzun zaman geçmiş gibi geliyor ama aslında 1 ay bile dolmamış. Öyle bi tutkuyla başladım ki bu işe, fiziksel yorgunluk yarattığını söyleyemem ama sürekli kafamı meşgul eden, ne yapsam daha iyi olur sorgulamalarıyla, arada işler yolunda gitmeyince hafif moral bozukluklarıyla geçen, beklenmedik sürprizlerle daha da gaza geldiğim heyecanlı bir ay yaşadım.

Öncelikle çimlendirme ortamı ile daha sonra ilk yaprakların görünmesinden sonraki ortamın büyük oranda farklı olması gerekiyormuş. Çimlendirme sırasında ısı ve nem daha önemliyken yapraklar çıkınca bir anda ışık ihtiyacı çok daha önemli hale geliyor. Aynı serada hem çimlenmeye çalışanlar hem yaprak geliştirmeye çalışanlar olunca işler biraz karıştı. Çimlenme oranını arttırmak için nemi ve ısıyı yüksek tutmaya çalışırken aynı anda ışık da bol olsun deyince ikisini birden sağlamak zor oldu. Sera çok da büyük olmayan salonda yer değiştirip durdu. Önümüzdeki yıl mutlaka bu işler için iki ayrı ortam oluşturacağım. Zaten yer açısından da tek sera yeterli olmadı, evin her yerinde sürekli yer değiştiren saksılar oldu ki anladığım kadarıyla yer değişikliğinden de pek hoşlanmıyorlar.

Çimlenme oranını arttırmak için tohumların cinsine göre suda bekletmek veya ıslak peçete arasında kilitli poşette bekletmek işe yarıyormuş. Maalesef başlarda bunu yapmadım ve kayıplarım fazla oldu. Küçük tohumların bir gece ılık suda beklemesi, daha büyükçe olanların ıslak peçete arasında filizlenene kadar beklemesi iyi olurmuş. Özellikle biberlerde bu nedenle çok kaybım oldu. Peçete içinde filizlendirip eksem belki tüm tohumlarım çimlenebilirdi.

Çimlendirme için cocopeat ve perlit/vermikülit karışımı kullandım. Yapraklar çıktıktan sonra ışık da iyi olduğu halde gelişimleri istediğim kadar iyi olmadı. Tedbir için önerilen süreden önce (gerçek yaprakların belirli bir olgunluğuna gelmesini beklemeden) şaşırtmak durumunda kaldım. Şaşırtma için keçi gübresi ve torf kullandım. İlk partinin şaşırtma işini tamamlayıp ilk saksıya can suyunu vermemle bütün suyun fırt diye aşağıya indiğini görünce başımdan aşağı kaynar sular indi, elimde boolca cocopeat ve perlit varken karışıma neden eklememiştim ki, torfun suyu tutmadığını bile bile. Neyse sonraki partilerde cocopeat ve perlit de ekledim, ilk partinin suyunu daha dikkatli kontrol ediyorum.

Çimlendirmeyi viyollerde yaptım ama yapmasaymışım iyiymiş. Elimde çok fazla çeşit var ve ben aşırı meraklı bi insan olduğum için aynı viyola her çeşitten tohumlar ektim ne olacak acaba diye. Her tohumun çimlenme süresi ve oranı aynı değil tabii, öyle olunca çimlenenlerin yerini değiştirmek mümkün olmadı. Bi de çimlenmeyen gözler boş yere yer kaplıyor tabii. Önümüzdeki yıl için planım tohumları suda beklettikten veya peçete içinde filizlendirdikten sonra büyükçe kaplara topluca, elbette her bir çeşit farklı kapta olacak şekilde ekip, çimlenip belli bi boyuta gelenleri ayrı saksılara almak. Büyük kaplarda nem de viyol gözlerine oranla daha yüksek oluyor, bu da ekstra bir avantaj. Bu paragrafın tamamını daha önceden başkalarının deneyimlerinden de okumuştum ve biliyordum, buna rağmen uygulamadım ve sonucu iyi olmadı.

Işık meselesi pek önemliymiş, neyseki bu konuda çok da geç kalmadan laf dinledim de serayı ışıklandırdım. Şu an her katta 2800 lümen led ışık 7/24 yanıyor. Ledler fidelerin yaklaşık 35 cm üstünde. Daha iyi olabilir miydi, evet olurdu. Beyaz led kullanmak daha iyiymiş ama benim beyaz ışık görmeye tahammülüm yok ve sera salonda olacağı için gün ışığı almak durumunda kaldım. Lümeni biraz daha arttırmak kesinlikle çok daha iyi olabilir, seneye bunu da dikkate alacağım. Ama bu ışıklandırma olayı sayesinde lümen hesapları, seri bağlama, trafo, lehim falan filan gibi akla gelmeyecek şeyler öğrendim. Seneye ışıklandırmamı tek başıma yapabilecek duruma geldim diyebilirim.

40-50 fide yapılacaksa çok dert olmayabilir ama sayı 100’leri bulunca uygun yere sahip olmak gerekiyor. Salonun her tarafında saksılar, yerler sürekli toprak, balkonda bişeyler, bahçede bişeyler derken sürekli in çık, yer değiştir, biraz sinir bozucu ve oyalayıcı oldu. Şu an salonda 180 saksı var, daha da yaklaşık 100 tane daha gelecek gibi. Sınırlamalar yaratıcılığı arttırırmış derler ya, sürekli yeni bi çözüm buluyorum. Bakalım son durumda ne hale gelecek ev.

Ve hepsinden daha da önemlisi öğrendiğin herşeyi kusursuz şekilde uygulasan da gerisini doğaya bırakmak ve sabırlı olmak gerekiyormuş. Kendi zamanında, kendi doğasında ilerliyor gelişimleri. Bizimki sadece destek sunmak. Kimisi o desteği hemen alıp karşılık veriyor, kimisi de almıyor işte ne yaparsan yap. Tam vazgeçtim dediğim zaman kafasını topraktan çıkaran da oldu, günlerce ve her gün defalarca boş saksıya bakıp minnacık bi yeşil yaprak göremediklerim de. Günün sonunda bu yıl bu işten beklentimin ne olduğunu aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum, derdim elimdeki çeşitlerin gelişim süreçlerini görmek ve tohum alıp devam ettirmek. Bunun için her birinden tek bir fidem dahi olsa yeter elbette ama bütün yaz konserve yapma hayali de gözümün önünden gitmiyor, naapıcaksın insanoğlu işte

Elimdeki çeşitler ile ilgili öğrendiklerim de oldu, onları ayrı bir mesajla paylaşayım.


Sofii Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön