View Single Post
Eski 24-04-2018, 22:05   #49
MaynaVira
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 05-04-2016
Şehir: İstanbul/Tokat
Mesajlar: 138
Tarihe not düşmek adına buraya bir şeyler karalamayı uygun görüyorum.

Telefondan bağlandığım için fotoğraf düzenleme ve paylaşma ile pek uğraşmayacağım, o yüzden bu işi ileri bir tarihe erteliyorum.

Uzun bir süre sonra eve geldiğimde, ufaklık orkidelerimi saksılarından çıkarılmış ve müşterek bir saksıya alınmış;
Saksıyı neredeyse ağzına kadar su dolu, saksı harcı ve orkidelerin köklerini ise çürümüş olarak bulmuştum.

Belli ki annem orkideciklerim yalnız değil de beraber ölsün diye onları aynı saksıya almış, su ihtiyaçlarını gidermek (!) için de bolca sulamış.
Gerçi sulama işini babam da yapmış olabilir, zira şehir dışından eve gelecek olduğumda, sanırım gidip çiçekleri suluyor.
“Bak, sen yokken çiçeklerini suladım. Elimden geleni yaptım.” dercesine pasif bir direniş...
Oysa ki filanca bitki kurumuş. Bildiğimiz kupkuru, odun gibi. Sulansa kurumazdı. Sulanmamış belli ki.

Neyse, kimsenin günahını almayayım. Kedidir bunların müsebbibi, kedi. Ellerimle saldığım, ardından da kaybolan kedim...

Bugün tüm orkidelerin (topu topu üç tane zaten) harçlarını yeniledim.
Büyük orkidenin geçen seneden kalan harcını çöpe attım ve yerine 5 birim perlit, 5 birim sphagnum torfu, 3 birim çam kabuğundan oluşan tuhaf bir karışım yaptım.

Çam kabuklarını bir veya iki sene önce kendim toplamıştım. Kaynatmaya veya fırınlamaya üşendiğim için, dezenfekte işini yine bir kimyasala sevkettim. -_-
Evde çamaşır suyu da kalmamıştı. Çıkıp almak yerine kabukları kaynatmak daha kolaydı.
Bu yüzden -göz kararı- yaklaşık 500-1000 ppm’lik bir bakır sülfat çözeltisi hazırladım ve kabukları bunun içinde beklettim.

(Yanlış hatırlamıyorsam ilk mesajımda No 1 olarak adlandırdığım) büyük orkideyi, geçen sene kullandığım saksıya diktim yine.
4D kuralındaki dördüncü D’nin sağlaması yapılmıştı zira. Muhtemelen ara sıra ve bir defada çokça sulanmasına rağmen, bitkinin köklerinde çürük yoktu.
Tabakta biriken su, saksı harcına veya köklere temas edememişti belli ki (yerçekimi sağ olsun).

Her neyse; demem o ki, eğer saksının dibi taşla dolu olmasa, diğer orkideler gibi su içerisinde yüzecekti bu bitki ve dolayısıyla da kökleri çürüyecekti.
Öte yandan, düzenli olarak sulanmadığını çokça belli edercesine, bitkinin hiç gelişmemiş olduğunu söyleyebilirim.
Eskisinden daha küçük olmak üzere üç adet yaprağı var. Belli ki sadece köklere çalışabilmiş zavallı bitki.

Şimdi tekrar okuyunca farkediyorum da, sonu ötekiler gibi olabilirdi diye bir imada bulunmuşum.
Aslında ötekilerin de saksıları aynı formattaydı, yanlış hatırlamıyorsam. Ta ki suikaste uğrayana kadar...

Minik orkidelerimi eve gelir gelmez saksıdan çıkarmış, suyla yıkamış ve çay bardaklarına almıştım.
İçi hafif su dolu çay bardaklarında öylece beklediler birkaç ay. Bu sırada yeni yaprakları görünmeye başladı.
Yavru olanın kökü de uzamıştı hatta...

Bugün onlar da yeni saksılarına (ufak delikli pet bardak) alındılar.

Önceki uygulamalarımdan farklı olarak, bu defa tüm saksıların en üst yüzeyini bir miktar ponza ile kapladım.
Bazı bitkilerimde denediğim bu yöntem, saksı harcının daha geç kurumasını sağlıyor.
Böylelikle, köklerin üst bölümünün çok erken kurumasının önüne geçmek suretiyle, halihazırdaki köklerin uzamasını geciktirerek yeni köklere alan açmayı ve sık yapılmayan sulamalar nedeniyle, bitkilerin fazla strese girmesinin önüne geçmeyi hedeflemiş oldum.

“Gerçi geçen sene yaptığım aşırı fazla delikli saksının üzerine ponza koysam ne olur, koymasam ne... Her türlü kurur o.” diye de düşünmedim değil.
Ancak tahminlerime göre, sphagnum torfu ve perlit, nemi tutmakta önemli rol oynayacaktır.

Orkidelerim ile birlikte, gelecek seneye sağ çıkarsam; bu defa saksı harcı olarak yosun kullanmayı düşünüyorum.
Forumda bir yerlerde, sphagnum yerine kaya yosunu kullanıldığını okumuştum.
Buraya da yazayım ki, mesajımı okursam unutmayayım.

Büyük orkidenin yapraklarından birisi oldukça yumuşak ve tabiri caizse boynunu bükmüş durumda.
Yanılmıyorsam kuvvetli bir dehidrasyon belirtisi...

Bugün araştırma yaparken, American Orchid Society’nin bir yayınında bulduğum bilgiye göre; özellikle yaşlı orkidelerde, su kaybının giderilmesi ve yaprakların normale dönmesi yavaş bir sürece tabi oluyor.

Son bir hususa daha değineyim:
Artık orkidelerin gübrelenmesi gerektiğine kesin olarak kaniyim.
Son yıllarda yapılan çalışmalar da bunu gösteriyormuş, bugün okuduklarıma göre...
Ben de, bugün orkidelerimi yeni ortamlarına aldıktan sonra, kendi yaptığım çözelti ile suladım.

Elementler için belirli bir formül kullanmadım. Azıcık riskli bir deneme yanılma oldu benimkisi ancak gübreleme sonrasında yaptığım araştırmalar neticesinde, olumsuz bir etkiyle karşılaşabileceğimi düşünmüyorum.
Ya da öyle umuyorum...

Hazırladığım gübrenin içeriği şu şekilde:
N:85ppm P:23ppm K:150ppm Mg:25ppm Ca:65ppm S:34ppm
Fe:1,25ppm Zn:0,03ppm B:0,25ppm Mn:0,25ppm Cu:0,015ppm Mo:0,005ppm

Kullandığım su, yumuşatma sisteminden geliyor, dolayısıyla içerisinde sodyum var fakat miktarını bilmiyorum.
Multimetre ile suyun direncini ölçüp, oradan elektrik iletkenliğini (EC) bularak, bir tahmin yapmayı düşünmüştüm ama başarısız oldum.
Neyse, konu bu değil.

Turnusol kağıtlarım kayıp olduğu için pH ölçümü yapamadım.
Çözeltinin içerisine birazcık -katkısız ve parfümsüz- kireç çözücü (%12 nitrik asit) ekleyerek, tahmini 6,0 gibi bir değeri tutturmaya çalıştım.

Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Umarım yanlış bir şeyler yapmamışımdır bugün.

Sevgilerimle...

MaynaVira Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön