View Single Post
Eski 01-12-2017, 11:29   #131
Sûz-i Dilârâ
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Kuran'da insana haram kılınan 4 şey var: Kan, leş, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanın eti.

Bunun dışında ölçü olarak "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz ve helal olanlarından..." denir(Bakara suresi;172). Ayette geçen "tayyib" kelimesi cümledeki yerine göre iyi, helal, hayırlı, mübarek, temiz, güzel, hoş, verimli, iyi davranış, haram olma şüphesi bulunmayan, izin verilen, güzel cemaller, Allah'ı övücü sözler gibi anlamlara gelir. Meal yazarları iyi, hoş, helal ve temiz kelimelerini tercih ederler.

Bir de cennet sakinlerine sunulacak yiyecek olarak "meyveler ve kuş etlerinden" bahsedilir (Vakıa suresi; 20, 21). Ancak yine Kuranı kerimde, cennetteki nimetlerin hiçbirinin dünyadakinin aynısı olmayacağı sadece onlara benzer olarak sunulacağı söylenir(Bakara suresi; 25). Buradan cennetteki meyve ve kuş etlerinin bizim anladığımız manada meyve ve et olmayacağını söyleyebiliriz.

Şimdi en yukarıda yazdığım haramlar dışında müslümanlar önlerine gelen her şeyi yiyorlar mı? Cevap hayır. Çünkü insanların ait oldukları kültürel kodlar insan yaşamını dinden daha çok etkiler.

Örneğin Kore halkının köpek yemeleri ya da Çinlilerin hareket eden her şeyi yemeyi kaldırabilen ve öğütebilen mideleri gibi Türk halkının da kendine özel bir damak tadı var. Allah "yiyebilirsiniz" dedi diye her şeyden yemiyoruz.

Dünya mutfaklarında pişen pek çok hayvan etinin adını duyduğumuz anda yüzümüz ekşiyiveriyor, mesela kurbağa bacağının, kaplumbağanın tadına bakanınız oldu mu ya da çekirgenin?

Kale kuşatmalarında eskiden içeride aç kalan insanlar son kedi ve köpeğe kadar kesip kesip yemişler siz yiyebilir misiniz?

Bir belgeselde görmüştüm yerliler ağaçların çürümüş kökleri içinde yaşayan tombul, beyaz kurtları çiğ çiğ yiyorlardı, tadını merak eden olur mu aranızda

Avrupalıların Ortaçağ'da fare yiyor olduklarını bileniniz var mı

Ya da bizim işkembe çorbamız ben de dahil(ben Türküm) belki birçok yabancıda mide bulantısı hissi yaratabilir.

Bunlar yukarıda bahsettiğim sosyo-kültürel ortamların insan yaşamı üzerindeki derin etkisinin sadece bir boyutuna örnek. İnsanoğlu önüne geleni yiyebilen tıynette bir canlı anlayacağınız.

Biz yine gelelim bizim evrenimize evet, İslam dini, mensuplarının kesinlikle yiyemeyecekleri konusuna açıklık getirmiş. Ama nelerden yiyebilecekleri konusunun ucu açık. Yaşadığınız coğrafi bölgenin imkânları, damak tadı, kültürel ortam vs. Ancak ölçüyü de koymuş:"...yiyin, için ancak israf etmeyin, çünkü O müsrifleri sevmez" Araf;31.

İslam dini mensuplarına illa et yiyeceksiniz diye bir dayatmada bulunmuyor. Kişinin tercihine kalmış.

Ancak karşınızda duranın insanoğlu ve onun da her şeyi çıkarına göre yorduğu gerçeğini aklınızdan çıkarmadan bu konuda söylenenlere kulak verirseniz sanki illa et yemeniz gerekiyormuş fikrine kapılırsınız. Yemezseniz cehennemde yanacaksınız, Allahın nimetlerini geri mi çeviriyorsun? gibisinden ipe sapa gelmez yorumlarla karşılaşabilirsiniz
O vakit "hadi kurbağa bacağı ve tombul, beyaz kurtlardan da yiyelim protein deposuymuş" deyip arkadaşın yüzünde beliren ifadeyle eğlencemizi kotarabiliriz diye dürtülsem de biliyorum ki vicdanımda, evrensel ahlak ilkelerinde ve de İslam dininde bu dürtümü besleyecek enerjiye erişimim yasaklanıyor.
Bu durum da IQ sorunundan çok cehaletle ilgilidir. Çünkü beyin (akıl) Allah'ın insana olan nimetlerinin en güzelidir ancak işletilmeyince Allahın nimetini geri çeviriyor olduğunu farkedemeyen kardeşimiz söyleviyle aslında kendisini de yaktığı gerçeğinden habersizdir. Ama diyorum ya bizde din işleri gırtlak, uçkur ve kadın etrafında döndüğünden ....

"...O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir. Ve pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine koyar" Yunus suresi; 100.

İçim rahat bir şekilde bir müslüman olarak et yemiyorum, yeryüzünde türlü türlü nimetler var, bıçağı bir canlının gırtlağına dayamadan erişebileceğim sayısız yiyecek, içecek var ve bunları seçiyorum.

Rabia hanım da muhtemelen benimle aynı mantığı yürütmüştür, örneklerin artması dileğiyle

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön