İyi bir bahçıvan olabilmenin hiç de kolay olmadığını görmüştüm. Bilgi, emek ve en önemlisi de sabır gerektiriyordu.
Bilgi, o kadar sorun değildi. Internet'ten bir çok döküman bulabilir ve sıkılmadan binlerce sayfa okuyabilirdim. Emek kısmı da nispeten kolaydı. Yorulmadan bahçede saatlerce çalışabilirdim. Zaten bahçede vakit geçirmek oldukça hoşuma gitmeye başlamıştı.
Ama sabır kısmı... Burada ciddi problem vardı. Toprak yeterince interaktif değildi. Yapılan şeylere oldukça geç tepki veriyordu. Toprakla uğraşmak, çok yavaş bir bilgisayarda Counter Strike oynamak gibiydi. Ateş ettikten sonra mermi hedefe varana kadar gidip bir çay demleyip gelebiliyordun. Ve ıskalama ihtimali de oldukça yüksekti.
Bu uzun ve yavaş süreçte, moral ve motivasyonu yüksek tutabilmek için küçük başarılara ihtiyaç vardı. Biraz dikkatli bakınca doğa ananın, sabırsız bahçıvanlar için mükemmel bir hizmeti olduğunu farkettim:
arsız bitkiler
Bu küçümseyici ifadeyi hiç de hakketmeyen arsız bitkiler, acemi bahçıvanın bütün beceriksizlik ve hatalarına rağmen kolayca yetişip yayılabiliyorlardı. Benim de ilk tanıştığım arsız bitki, çilek oldu. Çileğin tadını çok sevdiğim ve görünüş itibariyle de çok havalı bulduğum için bu kadar kolay yetişebileceğini hiç tahmin etmemiştim.
İki yandaki komşumuzun bahçe duvarının dibinde çilekler vardı. Bunlar, doğal olarak mı orada yetişmiş yoksa komşumuz mu dikmiş bilmiyorum. Yaz başında bu çileklerden 6-7 tanesini toprağı ile birlikte alıp bizim çitlerin dibine, yaklaşıp bir metre ara ile diktim. Şimdi bütün çit boyunca yayılmış durumdalar.
Bir kaç gün önce forumda gezerken
nane başlığına denk geldim ve nanenin "
arsızlığı" ile ilgili övgüleri okuyunca gözlerim parladı. Bugün hemen markete gidip iki demet nane aldım.
h.ışık'ın o başlıkta yer alan
mesajında gösterdiği gibi alt yaprakları koparıp toprağa, yatık bir şekilde diktim.
Gerçi havalar epey soğudu, tutarlar mı bilmiyorum ama nanelere güvenim tam.