View Single Post
Eski 08-08-2014, 21:36   #74
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi ozanemre Mesajı Göster
Var olduğunu söylediğim, herkes tarafından da var olduğu bilinen, işlevini ise detaylı olarak tarif etmeye bile henüz başlamadığım çok uluslu şirketlerin bir iki tanesinin adını vermek inanın çok da zor geliyor. Canı gönlüm de öyle arzu ediyor. Piyasada araştırarak çok kolay ulaşabileceğiniz kaynaklar ve sonuçlar mevcut. Organik düşüncenin ve organik yaşamın temelinden sakat olduğunu cümle alem biliyor. Çünkü işin içinde bilinen şirketler ve büyük karlar vardır. Yüksek kültürlü ve sağlam yapılı olduğu halde, hayatta isteği kalmamış olduğu için intihar eden insanlar gibi biz de büsbütün Türk Tarımını bu şirketlere mi terk edelim. Asla…

Şimdi organik sektöründen ne kazandık diye soralım.

-7 den 70 bahsedilen organik ürünler ile çok uygun fiyatlara sağlıklı beslenme şansımız var mı?
-Her tarım üreticisi, üretimin her aşamasında organik tarım sisteminin uydurulmuş nimetlerinden yararlanabiliyor mu?
-Organik Tarımın, Tarım ekonomisi içindeki payı nedir? Kimler bundan kar sağlıyor?
-Dünyada bugün organik üretimden bahsediyor isek bundan önceki üretimlerimiz inorganik miydi?
…………

Vay bizim halimize…
Bir kaç global şirket ben sayayım Söz gelimi Bayer, Dow Chemical, Monsanto, Sygentia, DuPont, Basf, Makhteshim Agan, Nufarm, Sumitomo Chemicals, Arysta Lifescience. Bunlar dünyadaki pestisit cirosunun %89'unu yaparlar. 2014 yılı için tahmin edilen pestisit global satışı 55 milyar dolar. Pestisitler içinde de en büyük oran herbisitlere ait. Avrupa ülkelerinde yağan yağmurda, insanların idrarında dahi glyphosate bulundu (bizde tahlil eden yok zaten).

Türk tarımını "organik karteller"e (her kimseler) teslim etmemek adına saydığım şirketlerin zaten 60 yıldır ellerinde bulundurduğu tarımı (politikaları, eğitimi, pazarı, bayileri vb. her şeyiyle) teslim etmeyelim, sahip şirketlerin başları ağrımasın, satışlarındaki artış hızları organikmiş, doğalmış, zehirsizmiş vs. safsatalarıyla azalmasın(!) kârlarına helal gelmesin(!)

Toplum zaten ucuzuna parlağına kırmızısına bakıyor. Şimdilerde yeni moda çıkardılar kalıntı filan diye, neymiş kanser yaparmış, vücutta birikirmiş, akıl hastalıklarına, parkinsona, bağışıklık sistemi hastalıklarına, defect doğumlara (şirketler tohumuna para saymıyor nasılsa) ve sonradan ortaya çıkan bir çok kronik hastalığa sebep olurmuş(!). Kanser eski mısırda bile varmış zaten. Pestisit sebebiyle hastalık filan, zaten külliyen yalan(!).

Eski mısırdan bu yana kanser oranları nasıl artmış bir istatistik yok ama Dünya Sağlık Örgütü bu günden 2020'ye kanserlerin %50 artacağını söylüyor, ne gam, bilmem kaç senedir yediği kalıntılı gıdanın etkisini kimse tesbit edemez nasılsa. Zaten bu şirketlerin büyük bir çoğunluğu aynı zamanda insan ilaçları da üretiyor ve en kârlı olanlar da kronik hastalık ilaçları. Böylece para parayı çeker

Ha, arada bir mikrobun biri tutup bir araştırma yapar, sağlam bir sonuç çıkarır, sonucunda da bu masum şirketlerin o güne kadar övünçle sattıkları, yayınladıkları broşürlere göre eğitim tezgahından geçmiş, bedava pazarlamacı olarak kullandıkları genç mühendisleri kullanarak onlarca yıl topluma yedirmiş oldukları bir ilacı yasaklarlar. Ne kötü! gitti yeni kârlar. O zamana kadar bunu yemiş, solumuş olanlar ne olacak? Boşver, hesabı mı olur.

Avrupada tarım alanlarının toplamının %4,3'ünde organik tarım yapılıyormuş (2008). Bazı ülkelerde %9'a kadar çıkmış olsa da ortalama böyle. Ülkemizde herhalde yüzde yarımı bulmamıştır. Sadece ilgili yönetici takımının ailelerine yetecek kadar. Fakat son bir kaç yıldır şehirli genç anneler çocuklarına limitin altı üstü bakmadan kalıntısız gıda yedirmek istiyor. Bu yüzden tarımın sahibi şirketler ve sistem aleyhine organik gıda talep ediyorlar. Bulabiliyorlar mı? Çok zor.

Türk tarımını organikçilere, doğal tarımcılara teslim etmemekte kararlı sahipler düzeni kurmuşlar. Aptal bir sertifikasyon sistemi, Türk Ticaret Kanunu, Vergi Kanunu, Hal kanunu ve bir yığın yönetmelikle üretici ve tüketici arasına birden fazla kırılamaz bariyer koymuşlar. Yüzde yarımı geçmeyen organik doğal üretimin kendileri dışında topluma ulaşamaması, bu oranın hâşâ artmaması için gereken her türlü önlem alınmış.

Korkmanıza gerek yok yani

Not: Yakından tanıdığım ve takip ettiğim iki organik çiftliğin sahibelerine siz kartelmişiniz öyle mi, paraları nerede saklıyorsunuz diye sormak da boynumun borcu olsun. (biri tarım dışı faaliyetlerden kazandığı ile ayakta durur, diğeri yem bitkisiyle kafa kafaya gelir).

Bu yıl bizdeki sene asya armutları (organik) kabaca bir kamyon armut verdi. Güç bela yarısına yakınını dağıttım (bedava). Diğer yarısı hala ağaçların üzerinde arılar yiyiyor (bal arısı olsa neyse, hornet denilen serçe kadar arılar

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön