Geçen yıl yaz sonuydu. Bir gün hastaneye giderken bir eczanenin önünden geçtim. Eczcanenin vitrininde harika bir sukulent. Hem de aynısından 7-8 saksı muhtelif yerlere dağıtılmış. Hem de öylesine gelişmiş ki, dalları yerlere sarkmış. Aklım kaldı elbette...
Ertesi gün yine hastaneye gidiyorum. Dostlar için hazırladığım minik sedum palmeri saksılarından birini aldım evden çıkarken. Annem nereye götürdüğümü sorsa da o an için cevap alamadı. Tabii ben hastaneye gitmeden önce soluğu eczanede aldım. Eczacı kadına saksıyı uzattığımda şaşırdı epeyce. Sonra o güzel sukulentten minik bir dal hatta en azından bir yaprak verip veremeyeceklerini sordum. Onca saksı olmasına rağmen kadın az daha bir yaprak verecekti. Neyse ki sonunda çok minik bir dalı kırıp verdi. (Aynı durumu ben yaşasam isteyen kişinin yanına bir saksısını katar da gönderirdim o kişiyi
Ne yapacaklarsa o kadar aynı bitkiyi!)
Eve döndüğümde büyük bir keyifle toprakla buluştururken kopan yaprağı da yanına koyuverdim. Yaprak daldan daha çabuk gelişti...
Birkaç gün geçmişti ki yine hastaneden dönerken yoldaki seraya uğradım. Sık sık gittiğim bir yerdi. Orada satılan sukulentlerden birinin yaprakları kopmuş, onları da izin isteyerek aldım.
Yaprak yapısı çok benziyor ama seradan aldığım yapraklar bronzlaşmış.
Ama ben bu hayalet görünümlü güzeli de, bronzlaşmış olanı da çok seviyorum.
Bu saksıya son olarak da Sakdağ'dan gelen bir dal da eklendi.
Neredeyse echeveria kadar gelişti ilk yaprak ve minik dal. Kopan yapraklardan en kolay çoğalan tür bu bence...
Saksıda nasıl olduysa minik bir autumn joy da çıkmış. Tohumdan çıktığını düşünüyorum.
