View Single Post
Eski 09-05-2014, 03:29   #177
eylülbelde
Ağaçsever
 
eylülbelde's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 88
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan Mesajı Göster
Merhaba,

"Nükleer enerjiye karşıyız" , "Hes'lere de hayır"
Peki bu değirmenin suyu nereden gelecek diye sormuş bir arkadaşımız. Bence çok da haklı.

Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızlık yolunda hızla ilerlerken, artan enerji açığını neyle nasıl kapatacak?

Ülkemizin coğrafi yapısı dolayısıyla, Dağların arasındaki vadilerde hızlı akan derelerden bir hayli enerji üretebilir. Ama karşıyız. Üretmeyelim. Peki ne yapacağız? Enerji ihtiyacımızın devamlı artmasına karşı Hem Hes'lere hem de Nükleere karşı yürütülen bu kampanyaların sebebi ne?

Sahiden doğayı düşünüyorsanız, neden kırsal kesimler bomboş neden herkes en fazla enerji gereksiniminin olduğu büyük şehirlerde kümelenmiş?

Doğayı sevmek sorumluluk almak ve özveride bulunmayı da gerektirir. Buzdolabınızın, Çamaşır makinanızın,Led televizyonunuzun,bilgisayarınızın birkaç saatliğine çalışmadığını bir düşünün bakalım ne hissedeceksiniz.

Bu yazıyı okuduktan sonra , yukarıda saydığım ve hergün kullandığımız teknoloji ürünü aletleri kullanmayı sadece iki saatliğine bırakınız. Sanki elektriğiniz yokmuşcasına salteri indiriniz ve süre bittiğinde tekrar düşününüz.

Sahiden, Hes'lere veya Nükleer enerjiye karşımıyım diye.

Saygılar
Oğuz bey doğayı sevmenin ne demek olduğuna dair önerilerinizi dinledim düşündüm ve kararımı verdim HES'lere, nükleere karşı mıyım diye.

Evet, karşıyım.

Doğayı sevme, korumaya dair son zamanlarda geliştirilen yeşil bir söylem var. Her şeyin başına "yeşil"i getiriyoruz. Yeşil tüketim, yeşil teknoloji... Doğaya daha az zarar verme, doğayı koruma adına bulaşık, çamaşır makinesi satan şirketler bile bizlere öğüt verir oldu. Nedir mesela bu öneriler; musluklarımızı biraz sıkalım. Daha kısa duş alalım. Atıklarımızı ayrıştıralım. Yeşil teknoloji ürünlerini tercih edelim. Elektriği hoyratça kullanmayalım. İzlemiyorsak televizyonu kapatalım. Hele HES'lere filan karşıysak asla izlemeyelim. Çünkü bu ikiyüzlülük olur. Tabi ki HES'lere, santrallere sıcak bakan sizler de doğa için önerilerde bulunuyorsunuz. Daha doğrusu; doğayı sevmek öyle olmaz böyle olur diyorsunuz.
Şimdi bu önerilerin bütünündeki fikre bakacak olursak bize öğütlenen nedir; bireylerin tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi.

Peki burada atladığımız birşeyler yok mu?

Sormak isterim size; dünyadaki sulak alanların çok büyük bir kısmı yok olmuşken bunun sorumlusu salt ben miyim? Dünyadaki ırmakların yarısından fazlasını ben mi yok ettim mesela? Ben cevabımı vereyim; Hayır, barajlar yok etti. Peki sanayiye ve tarıma harcanan su benim tüketimim ile mukayese edilebilir mi? Bireylerin tükettiği miktar çok ufak kalıyor bunun yanında. Ya da golf sahalarına harcanan suyu hesaplayalım. O da beni solluyor. Hergün boğaza dökülen zehirli atıkları düşünelim.Ya da enerji. Enerjinin çok büyük bir bölümü şirketler tarafından kullanılıyorken benim led tv, çamaşır makinesi tasarrufum mu HES yapılmaktan kurtaracak ülkeyi? Ben çöplerimi ayrıştırmadığım için mi yok oluyor Küçük Menderes? Neden ölüyor deredeki balıklar? Çünkü fabrikalar bütün atıklarını buralara boşaltıyor.

Peki dünyadaki nehirlerin yüzde 60' ını kurutan barajlara, atıklarını nehirlere,denizlere boşaltan fabrikalara, siyanürle altın arayan şirketlere tek bir gün laf etmemişken, üstüne bir de doğanın talanına karşı çıkan aktivistlerin HES'lere, santrallere filan karşı çıkmalarına anlam veremiyorken doğayı sevmenin ne demek olduğunu sizden , şirketlerden mi öğreneceğim?

Pek tabi ki bireysel yaşayışımız, dünyaya bakış açımız da çok önemli. Fakat şu yanılsamaya düşmemek lazım. Doğayı katleden salt bireylermiş algısı yaratılmaya çalışılıyor bilerek. Fakat bireylerin talanından evvel etkisi çok daha somut olan bir talan var. Karadeniz'de vadilerdeki suyun sesini kesen, balıkları öldüren, yüzlerce ağacın kesilmesine neden olan doğrudan HES'lerdir. Bunu dillendiremeyenlerin "önce kendi yaşayışınıza bakın" demeleri pek de adil olmayacaktır.

Son olarak; doğa kimsenin babasının malı değildir. Sizin enerji dediğiniz, kalkınma, ilerleme dediğiniz şey bir nehirin özgür akışını durdurma meşruiyetini hiç kimseye veremez.

eylülbelde Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön