View Single Post
Eski 21-03-2014, 09:31   #1
Taşlıbahçe
Ağaç Dostu
 
Taşlıbahçe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2006
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 710
Wink Taşlıbahçe

Herkese selam; toprakta yaşam niyetiyle yola çıkan herkese bu yolda mutluluk, kolaylık, bolluk, bereket diliyorum.

"Taşlıbahçe" ismiyle ilk kez "agaclar.net"e giriyorum; daha önceki ismimi dün değiştirdi sevgili malina. Aslına bakarsanız eski bir üyeyim, on yıla yaklaştı üyeliğim ancak "hayalet üye" de denilebilir bana. Bakan, okuyan ama katılmayanlardan oldum şimdiye kadar. Bu huyumu değiştirmek isterim artık.

Kendi adımıza kaçış planları netleşti. 2009'da aldığımız araziye ev yaptık, kısmetse önümüzdeki yazdan itibaren yerleşiyor ve İstanbul'dan ayrılıyoruz; kaçıyoruz demek belki daha doğrusu olur. Bu süreç içinde yaşadıklarımızı, deneyimlerimizi, doğrularımızı ve yanlışlarımızı yazdığım bir blok yayınlamaya başladım.

Taşlıbahçe sitemize buradan ulaşabilirsiniz.

Bloğun ilk yazısının (Geldik, Gördük, Sevdik) kimi kısımlarını aşağıya da ekliyorum, özet niyetine:

Çocukluğumdan bu yana bildiğim bir şey varsa o da toprakla haşır neşir olduğum zamanların hayatımın en keyifli zamanları olduğu. İstanbul’da doğup büyüdüysem de tatillerimizi köylerde geçiriyor ve bu zamanları yılın diğer zamanlarında iple çekiyordum. Liseyi bitirdiğimde babama çoban olmak istediğimi söylediğimde şaşırmaktan çok yardımcı olmak istemişti. Köye gittik, keçi fiyatlarını araştırdık, köyün hemen dışında yıkıntı bir eve baktık; sahibiyle anlaştık, derken işler ters gitti, olmadı. Sonra iş, arkasından üniversite, tekrar iş. Değişen şeyler olduysa da köyle ilgili isteklerimin bir türlü değişmediğini, aksine daha da güçlenmiş bir halde aklımı kurcaladığını görüyordum. 2004 yılı itibariyle de istediklerimi artık yapabilme gücüne eriştiğimi veya şartların olgunlaşmaya başladığını hissetmeye başlamıştım (...).

Yanlış hatırlamıyorsam Çinliler olacak, demişler ki, insanın mutlu olması için üç şey lazım: Bir amaç, toprakla uğraşmak ve dostlar. Benimle ve Çinlilerle aynı veya en azından benzer şeyleri düşünen arkadaşlarla konuşarak arazi arama işlerine başladık. (...)
Bu şekilde birkaç yıl daha geçti. Arkadaşlar dağıldı. Kimi yurt dışına gitti, kimi bana uymayan yerlere yerleşti, kimi şehirdeki işlerine daldı, kimiyse unuttu gitti, dağıldık bitti (...).

Sosyal yaşam bir ihtiyaç ama kafamda oluşan yaşam tipi, dostlarla bir toprağı paylaşmaktan uzaklaşarak, komşuluk ilişkilerinin olduğu ayrı yaşam alanlarına doğru dönüyordu. Yani dağ başında bir grup arkadaşla hayatı paylaşmak ve bunu bir deney olarak büyütmek yerine hali hazırda bir şeylerin başlamış olduğu, aynı arazide yaşamayan ama birbirlerine yakın yerleşmiş, üstelik aynı frekansta olan insanların bulunduğu yerlere bakınma fikri ağır bastı. Başka bir açıdan da “uzak ve yakın”ı bir arada barındıran bir yer arıyorduk artık.(...)

Kazdağları’nın batıya doğru uzanan ve ana kütleye göre alçalan dağlık arazilerine doğru bir tırmanış. Önce birkaç zeytinliğe baktık ancak bir zeytinlik aramıyorduk. Zeytin ağaçlarını çok sevsem de hem bulundukları iklim, hem de yansıtıcı yapraklarının ortam ısısını arttırmalarından dolayı yazları genellikle bunaltıcı yerler olurlar. Tek bir ağaç türünden ibaret bir yer de istemiyorduk. Bakınmaya devam ettik; ilk olarak bol manzaralı yerlerden geçerek tırmandık ta tırmandık, sonra bir süre kızılçam orman ı içinden geçen bir yoldan ilerlemenin ardından hiç beklemediğimiz bir anda açıklık bir yere geldik. 450 m rakımda, güney bakılı, uzaktan da olsa deniz gören, dağlı bağlı bir manzara. Bizi buraya getiren kişi arazinin satılığa çıktığını ancak son durumun ne olduğunu bilmediğini söyledi. Sormasını istedik ve şöyle bir gezindik. Uzun süredir bakımsız kaldığı ve hor kullanıldığı belliydi. Etrafındaki komşu arazilere bakıldığında en ağaçsız ve kuru görünen yer burasıydı. 3 buçuk dönüm kadar bir yer (...)

Arazinin eğimli oluşunun avantajları da var dezavantajları da; eğim arttıkça dezavantajlar da artıyor. Ama uzun yıllardır yer aramaktan sıkılmış birisi olarak göze her şey kolay görünüyor; onu da yaparım, bunu da yaparım; peki ya su? Araziden iki ayrı su hattı geçiyormuş; ev yapınca bağlatırmışım; güzel… O halde evdeki hesap çarşıya uyarsa bu yer de bize uyar(...)

Aşağıdaki parçalar da başka bir yazıdan, bir cevaptan alınma:
Bu blokta, asıl istediğim “toprak”ta yaşama doğru uzanan yoldaki taşlı topraklı deneyimlerimizi aktarmak. Öncelikle bu plan “karar verdik hadi yapalım” şeklinde olmadı. Kendimi bildim bileli her adımımı topraktaki yaşama odakladığım uzun vadeli bir plan. Başlangıçta her şey kafamda daha kolay ve yakınken, evlilik ve kızımızın varlığıyla birlikte “zor ve geç” değil ama daha “hesaplı ve olgun” planlamalar gerekti. (...) Son on yılımız evden işe, işten eve mekik dokumalarıyla geçti ve nihayetinde bu yıl büyük bir aksilik çıkmaz ise işyerinden ayrılıyorum. Eşim ise iki yıl önce çocuktan dolayı ayrıldı zaten.

Orada, ilk bir yıl boyunca eşim ve kızımızla yalnızca toprakla uğraşarak İstanbul’un bozuk ritmini üzerimizden atmak istiyoruz. Sonrasında bir durum değerlendirmesi yaparız. Bize göre işin anahtarı yetinebilmek ve ne istediğimizi bilmek. Basit ve aracısız bir hayat istiyoruz. Şu an yaşamak için başka işler yapıyor, başka işlerden para kazanıyor ve bunu temel yaşamsal ihtiyaçlarımız için harcıyoruz. Amacımız aradaki bu “başka işler”i çıkararak yalnızca temel ihtiyaçlarımız için çalışmak. Yani, tarımsal üretim, evin ufak tefek tamirleri vb. Başka bir deyişle yiyecek ve barınak. Şu anki giyeceklerimiz ise yıllarca yeter sanırım. Bunun dışında kalan pek çok ihtiyacımız da var ve olacaktır. Onları da bir yılın ardından düşünürüz. (...) İstanbul’un yalan dolanından, karmaşasından, gürültüsünden(…) çok ama çok sıkıldık; basit, sade, dolaysız, dolambaçsız bir hayat istiyoruz. Bu hayat için tüm alışkanlıklarımızı değiştirmeye hazır ve razıyız, toprak anaya güveniyoruz, zorluklar olacaksa da kimi zaman inatla kimi zaman uyumla bu zorlukları aşmaya niyetliyiz.(...)


Düzenleyen Taşlıbahçe : 21-03-2014 saat 09:34 Neden: gereksiz kelime
Taşlıbahçe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön