Durumdaki garabetliği görmek için bir de etiketteki resimlere bir bakalım.
Bu resim orijinalinde iki ayrı resimden oluşuyor.
Birincisi bu. Bu resimde anlatılanın etikette yazılı şeylerle bir alakasını kurabilen var mı acaba? Ortada yazılı (TAL)4 nedir? Bu şişede (TAL)4 mü varmış? Acaba bu (TAL)4, Tyrosine Ammonia-Lyase olabilir mi? Resim şişedekinin içindekiyle ilgili neyi işaret ediyor olabilir?
Kırmızı şarap, fıstık, maviyemiş gibi bitkilerde bulunan resveratrol maddesini biyosentetik bira fermentasyonuyla üretilen birada elde etmek üzere Rice Üniversitesinde öğrencilerden oluşan bir ekip bir proje başlatır. Projelerine ait dökümanlarını da yayınlarlar. Strateji
sayfasında yayınladıkları çalışmalarına ait resimlerden biri tam olarak budur.
Yaratılmak istenen imaja uygun görünen resim biracı çocukların çalışmasından çırpıntılanarak etiketin uygun bir yerine yapışıvermiştir.
Ama olmadı, kısa geldi, peşine bir de kuyruk lazım ki akıllara zarar roket bilimi gibi gözüksün.
İnternette carboxylic asit resimleri aranmış. Bunlardan yeterince karmaşık görünüp boyut olarak uygun, bol renkli bir tanesi seçilip diğerinin yanına bitiştirilmiş.
Bitiştirilen resimin carboxylic değil de
dicarboxylic asitlerle ilgili olması bir mahzur teşkil etmemiş. Dicarboxylic asitlerin 3,3′-bipyridine amide temelli algılayıcılarla tanımlanması isimli bir
çalışmadan buraya uçup yapışmasıyla şişenin içindekinin hangi fonksiyonu temsil edilmiş bilinmez, ama resim iyi kuyruk oluştursun diye alttaki
A=Adipic acid; B=1,4-phenylenediacetic acid notu kesilivermiş. Haksızlık etmeyelim, belki de içindekiler listesinde bunlar olmadığındandır. "Cited by" listesine de baktım, ülkemizden kimse yok.
Öteki resimlere, hele ki
buradaki resimlere girmeyeyim artık, bu kadar uzun mizah hikayesi yazasım yok. Yalnızca Nicolle Rager Fuller'in bireysel hakkını bu şekilde yemeyip üç kuruş telif hakkını ödemelerini tavsiye ederim.
Bir zamanlar heyecanlı, henüz bir şey satmayan birileri böyle durumlarda 1700'lü yılarda uzak batıda kasaba kasaba gezen her derde deva iksir satıcılarından örnek verirdi. Bunlar gittikleri kasabada önce 3-5 kişiye çantalarından çıkardıkları 250cc'lik iksirlerinden verirmiş, kiminin keline kiminin başına, kiminin de dişine iyi geleceğini söyler, barda iki kadeh de ısmarladıktan sonra ceplerinde şişe midelerinde de viski olan destekçilerini kalabalığa karıştırıp meydanda satışa başlarmış. Yeterince sattıktan sonra elini çabuk tutup başka bir kasabaya yollanırmış. Bazen de işler ters gidip, önce zifte, sonra kaz tüyüne bulanıp, bir kalasın üzerine oturtulup kasaba dışına çıkarıldıkları da olurmuş. Ha, arada bir kelinden saç çıkanlar olduğu da rivayet edilir.
Bunun günümüz versiyonlarına sık sık rastlıyoruz. Maalesef ülkemiz buna zemin oluşturmak için ideal bir yer galiba.
İşte bizim tarımda devrimlerimiz. Neresinden tutsan elinde kalır.
Yine de hakkını vermek gerekir. İddia bakımından öyle kuvvetli ki, insan acaba mı diye düşünüyor. Hani, bitki koruma tescilleri, iddialara uygun ruhsatlar (
ki mevzuatta tarifli süreçlerin geçilmiş olmasını garantiler), az biraz ciddiyet filan görsek memelilerde merkezi sinir sistemini etkileyen amino bütrik asit (
gamma mı beta mı belli olmasa da) ile ilgili M.R Roberts'ın, Kinnersley ve Turano'nun değerli çalışmalarıyla bir bağ kurmaya çalışılabilirdi.