insanın anavatanı çocukluğudur derler ya ; çocukken köyde biriktirdiğim anıların kişiliğime etkisi çoktur diye düşünüyorum..anne tarafım muhafazakar ve mütevazi; baba tarafım da o kadar modern ve şehirli insanlardı..o yüzden sömestr tatillerin de de İstanbul'a babaannemlere giderdim..Erenköy'de o zamanlar köşkler ; bahçeli evler, en güzel dönemiydi sanırım..ve ben o hızlı yaşanacak şehirleşmenin son tanıklarından biriydim kanımca..babaannem VE Dedem Almanya'dan yeni dönmüş; yatırım derdindelerdi..Babaannem gittiği yere çabuk uyum sağlardı ; severdim bu yanını.kocaman bir pencereden bakardı dünyaya, aşılmayacak kadar yüksek ve kalın duvarları yoktu.ben yollarda şarkı söylemeden duramazdım; bunu sevmezdi..Dışarıya çıkmadan mutlaka bana parfüm sürer ,saçıma başıma özen göstermemi isterdi...İstanbullu yapmaya çalışıyordu beni; ama içimde onun gençliğinde terkettiği Anadolu vardı.
İşte ben bu iki farklı kültür arasında büyüdüm..iyi ki de öyle oldu ; bu bende bir farkındalık yarattı...sanırım buna bir isim koysak herşeyi sevebilme durumu diyebiliriz