View Single Post
Eski 04-05-2013, 00:51   #121
pria
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,526
Yorumsuz

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Serpent Mesajı Göster

Ben yapılan tesisler tümüyle masumdur demiyorum..

Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezi Raporu
Ağustos 2011

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası

...Enerji, günümüzde yaşantımızın vazgeçilmezidir. Toplumların ilerleme ve
kalkınmalarında temel itici güç enerjidir. Enerji kaynaklarına erişim, enerji güvenliği
gibi konularla birlikte siyasetin de temel belirleyeni durumundadır.
Elektrik Mühendisleri Odası, piyasacı-özelleştirmeci enerji politikalarının
yanlışlığını vurgulamış, enerjinin kamucu bir perspektifle ele alınması gerektiğini
söylemiş, söylemeye devam etmektedir.
...Elektrik Mühendisleri Odası, kaynak çeşitliliği içerisinde yerli ve yenilenebilir
özellikte olan hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinin önemini yıllardır
vurgulamaktadır.

Ancak, hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinde toplum yararı gözetilmeksizin,
derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre devredilmiştir. Hidroelektrik santraller bilimsel ölçütlerle, havza planlaması temelinde, yerel halkın onayı alınarak projelendirilmek yerine; ciddi çevre tahribatları yaratılarak, her türlü denetimden uzak, tamamen şirket kârlılığı temelinde yapılmaktadır. Odamız, HES’lerle ilgili artan tepkiler ve HES yapım süreçlerindeki olumsuzlukları yerinde görmek üzere
Doğu Karadeniz yöresine teknik gezi yapılması kararını almıştır.

...Su ortak bir mülktür, çünkü tüm yaşamın ekolojik temelidir ve suyun adil
paylaşımı topluluk üyeleri arasındaki iş birliğine bağlıdır. Su, ancak kaynakları
yenilenebiliyorsa ve yenilenebilirlik sınırları içerisinde kullanılıyorsa yaşayabilir.
Kalkınma felsefesi, topluluk denetimini devre dışı bırakıp onun yerine su çevrimini ihlal eden teknolojileri desteklediği zaman kıtlık kaçınılmaz olur.
Kapitalizmin sınır tanımayan kâr hırsı, doğayı kirleten yapısı ekolojik dengeleri
bozmaktadır.
Kapitalizmin insanı sömüren ve yoksullaştıran karakteri, çevre için de geçerlidir. Kâr etme adına, çevreyi de yoksullaştırmakta ve sömürmektedir.
İnsan yaşamının vazgeçilmezi olan su, günümüzde piyasa mantığı içinde metalaşan bir değer olarak görülmekte, bu durum su kaynaklarına vahşice saldırılmasına neden olmaktadır.

...Özelleştirme uygulamalarının 1984 yılında başladığı enerji sektörü, 2001 yılında çıkarılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile tamamen piyasanın kontrolüne girmiştir. Bu tarihten sonra, her şey şirketlerin insafına bırakılmış, enerji şirketlerin plansız ve denetimsiz azgın kâr hırslarına terk edilmiştir. Yüksek kârlılık vaat eden,
tahsilat garantili hale getirilen elektrik piyasası, kâr arayışındaki sermaye grupları
için cazip bir alan olmuştur.
...Ayrıca yasalarımızda ve yönetmeliklerimizde bu konulara ilişkin hiçbir kriter de
bulunmamaktadır. Uygulamaların keyfi olarak yapılmasının yanı sıra toplumsal
tepkiler sonucunda uygulamalarda değişikliklere gidilmekte ise de hiçbiri bilimsel
temele oturmadığından sorunu çözen uygulamalar olamamaktadır.

...Ekosistemin su ihtiyacını belirlemek amacıyla ıslak
çevre metodu, Tennant metodu ve ABF (aylık ortalama akımlar) metodu kullanılır.
...Ülkemizdeki Can Suyu Uygulamaları
Türkiye’deki uygulamalara bakıldığında ilk önceleri suların hiçbir özelliği dikkate alınmadan hiçbir ayrım yapılmaksızın can suyu için 50 litre/sn gibi bir değer
belirlenmişti. Bu değerin hiçbir bilimsel ve inandırıcı anlamı bulunmamaktadır.
Sonrasında ise uzun yıllar ortalamasının yüzde 10’u gibi bir değer ortaya konmaktadır.
Bu iki uygulamanın hiçbir bilimsel anlamı ve değeri olmadığı uygulayıcı ve karar
vericiler tarafından bilinmektedir. HES’ler suyun bir noktadan alınarak havza
içinde ya da havza dışında başka bir noktaya aktarılmasına neden olacağından
ara kesimlerde kalan canlı yaşamının devamı için can suyu hesaplarının bilimsel
yöntemlerle belirlenmesi gerekmektedir. Oysa uygulamaların rastgele değerlerden
oluştuğu ve toplumsal baskının arttığı yerlerde can suyu üzerine bolca sözler edildiği
açıktır. Bu çalışmalarda ülkemizin coğrafi yapısı, bitki örtüsü, canlı yaşamı ve iklim
özellikleri çok farklılıklar gösterdiğinden her havza için ve hatta büyük havzalarda
alt havzalar için can suyunun ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Uygulamalarda can suyu
her havza için ayrı ayrı belirlenmek yerine tek değerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Su kaynaklarını besleyen parametrelerin değişimi suyun nehirlerdeki özelliklerini
doğrudan etkilediğinden, bazı mevsimlerde debi yüksek olurken bazı mevsimlerde
akarsu tamamen kurumaktadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında ekosistemde
kritik durumların oluşmasını önleyebilmek adına transfer edilebilecek su miktarı her
ay için ayrı ayrı hesaplanmalıdır.
Can suyunun bırakılıp bırakılmadığına ilişkin kontrol sistemi çalışmamaktadır. Can
suyu işletmecilerin insafına bırakılamayacak bir durumdur.

...Oysa EPDK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonunda, lisans almış
birçok HES projesinde sonradan kurulu güç değişikliği yapılarak lisans tadilatına
gidilmektedir. Kaynak kullanımına ait ölçümler çoğu zaman gerçeği yansıtmamaktadır.
Üretim santralinin sisteme bağlantısında gerek güzergâh açısından gerekse mesafe
açısından sorunlar yaşanmakta, bağlantı hatlarının geçtiği güzergâhlar da en az
santral yeri kadar zarar görmektedir. Özellikle su yatağının değiştirilmesi ve bağlantı
hatları güzergâhı üzerindeki çevre tahribatı bölge sakinlerinin haklı tepkisine neden
olmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar projenin ekonomik boyutunu bozduğu gibi,
başvuru aşamasında ilgili idarelere sunulan fizibilite raporlarının gerçekçi olmadığını
göstermektedir. Buna karşın bu ve benzer projeler de lisans alabilmektedir.
...Odamız tarafından Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan HES’lere yönelik yapılan
incelemelerde de bu tür sorunlar ve bölge halkının tepkisi yerinde görülmüştür.
Başvuruların EPDK tarafından değerlendirilmesinde izlenen ve sorunları beraberinde
getiren davranış, ne yazık ki tesislerin inşa edilmesi sürecinde de kendini göstermiş
ve bölge, üretim tesisini bir an önce bitirerek işletmeye almak isteyen özel sektörün
tercihlerine terk edilmiştir. Yapılan tesislerin, merkezi ve bütüncül bir planlama
anlayışından uzak bir şekilde, kamu adına hiçbir denetime sokulmadan kendi haline
bırakılması, piyasacı anlayışın çevre üzerinde yarattığı sorunlara her geçen gün
yenilerini eklemekte ve ileride giderilmesi mümkün olamayacak çevre sorunlarına
da neden olmaktadır.


...Gezi ekibi, öncelikle yapıların görünen kısımları ve bu kısımların mühendislik yapısı
özelliğinin yanı sıra doğal doku ile göründüğü kadarıyla uyumuna ilişkin gözlemler
yapmıştır.

Genel Gözlemler

Üretime Geçmiş Olan Tesisler

• Bu tesisler üretime geçmelerine rağmen etraflarında kısmi imalatların
devam ettiği,
• Bazı tesislerin, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan yapılar (regülatörler,
kanallar, balık geçitleri gibi) imal ettikleri,
• Özellikle “balık geçitlerinin” sadece yasak savma amacıyla yapıldığı,
• Can suyu kontrolü için yapılan ölçüm tesislerini yeterli olmadığı, bunların
işletmelerinde sorunlar yaşanacağı,
• Yapıların imalatında seçilen yöntemin en az maliyet ile bağlantı elamanlarının
yapılmasını sağlamak şeklinde olduğu,
İmalatların yapılması sırasında özellikle malzemelerin dökülmesinde bir
kural gözetilmediği, dökümlerin rastgele yapıldığı,

Bazı firmaların daha fazla düşü sağlama adına üretim tesislerini taşkın
yatağının içerisine yerleştirdikleri,

• Yapıların yakın çevresinde yapılan düzenlemelerde özellikle geçiş yolları
sağlanması amacıyla dere yataklarının tamamen ya da kısmen kapatıldığı,
• Bazı tesislerde çalışanların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılan yapıların
taşkın yatağında olduğu,
Bazı tesislerin ek düzenlemelerinin, mühendislik kuralları yok sayılarak
yapıldığı
(Ek düzenlemelerin belli bir izne tabi olup olmadığı konusunda
yeterli bilgi alınamamıştır),
• Özellikle dere yatakları için yapılan değişikliklerin taşkın oluşmasına neden
olabileceği,
Bazı tesislerin bırakması gereken can suyunu hiç bırakmadıkları ya da
belirlenen değerin altında bıraktıkları,

• Kurulu güçlerin çok altında üretimin gerçekleştirilmekte olduğu,
gözlenmiştir.

İnşaat Halinde olan tesisler

(Bu değerlendirmelere Deriner Barajı dahil değildir.)
• Bazı inşaatların tamamen durduğu (mahkeme ya da diğer nedenler),
İmalatta açığa çıkan hafriyatların hiçbir kural gözetilmeden gelişi güzel
döküldüğü,

İmalatlarda çıkan hafriyatların arazi yapısına göre rastgele bırakılması
sonrasında hiç zarar görmeyecek alanların, bitki örtüsünün ve özellikle
ağaçların çok büyük oranda zarar gördüğü,

• Bazı tesislerin imalatı sırasında jeolojik yapının uygun olmaması ya da
jeolojik yapıya uygun imalat yapılmamasından dolayı tesis binalarının
heyelan altında kaldığı,

• İşçi güvenliğine ilişkin önlemlerin yetersiz olduğu,
Çevre köylerin ulaşım yollarının güvenliği için hiçbir kurala uyulmadığı,

Kullanılan Teknoloji

...Ülkemizde çok küçük güçler dışında Türbin-Generatör grubu üretimi yoktur.
Yalnızca TEMSAN tarafından belirli güçlerde üretim yapılmakta, güç ve miktar
sınırlı olmaktadır.
Yapılan ve yapılması planlanan HES yatırımları içerisinde Türbin-Generatör
grubu(elektromekanik aksam) maliyetleri yatırımın neredeyse %50’sini
oluşturmaktadır.
Bu yatırım içerisinde yalnızca OG/YG hücreler, kablolar ve güç transformatörleri
yerli olarak imal edilebilmekte, bunların da çoğu yatırımcı firmalar tarafından yurt dışı sermayeli şirketlerden temin edilmektedir. Bu noktadan bakıldığında ülkemizde çok fazla katma değer artışı sağlamamaktadır.
Dünyada Türbin-Generatör grubu ve bunların diğer donanımları imalatı yapan
teknolojiyi elinde bulunduran çok sayıda ülke bulunmasına rağmen ülkemizdeki
yatırımcılar gerek ucuz olması, gerek temin sürelerinin kısa olması, gerekse ödeme
koşullarının daha uygun olması sebebiyle daha çok Çin ve eski Doğu Avrupa
ülkelerinin ürünlerini tercih etmektedir.
Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Brezilya,
Japonya ve Hindistan ürünleri çok sınırlı bir kullanıma sahiptir.
Genelde kullanılan ürünler kalitesi belirsiz, tamamen ucuzluk ve kısa temin
süresi nedeniyle tercih edilmiş ürünler olmaktadır.
Ürün kalitesi ve uygunluğunu
kontrol eden herhangi bir mekanizma kurulmadığından bu konuda tek belirleyici
yatırımcı olmaktadır. Bu durumda orta vadede ülkemizin bir HES çöplüğü olması
kaçınılmazdır.


HES Şirketlerinin Çalışma İlkeleri

...Siyasi iktidarın tercihleri doğrultusunda bu alanda bir piyasa oluşmuş ve oluşan
bu piyasanın aktörleri başlangıçta sermaye yapıları, idari ve teknik yapılanmaları
yetersiz yatırımcılardan oluşmuştur. Bu durum hâlâ sürmektedir. Ancak daha
sonra büyük sermaye grupları ve elektrik sektöründe iş yapan kuruluşlar piyasaya
girerek, piyasada çantacı olarak adlandırılan kişi ve firmalardan büyük bedellerle
projeleri satın alarak yatırıma başlamışlardır. Bu durum da yeni sahiplerin yatırım
maliyetlerini artırmıştır.
Yeni sahipler artan yatırım maliyetlerini düşürebilmek/geri alabilmek için farklı
koşullarla yatırım ve işletme yapmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da
kalite, iş ve işletme güvenliğini ortadan kaldıran bir anlayışla çalışmaktadırlar.

Ayrıca, gerek yatırım gerekse işletme sırasında uyması gereken asgari koşullara
uymamakta ve maksimum fayda sağlayıp, yatırımın bir an önce geri dönüşünü
sağlamaya çalışmaktadırlar.
Bu alan da denetimsiz olup gerekli kurallar dahi henüz konulmamıştır. (Asgari çalışması gereken teknik eleman sayısı, çalışma süreleri,periyodik bakımlar vb.)
Yapım aşamasında olduğu gibi işletme aşamasında da taşeronlaşma başlamıştır.
Yatırımcı firmalar işletmeleri taşeronlaştırarak birçok sorumluluktan kurtulmakta,
taşeron (işletmeci) az sayıda elemanla birkaç tane santral çalıştırarak işletme
maliyetini minimize etmektedir.

Yöre Halkı İle Buluşmalar

...Doğu Karadeniz’de köylülerin en çok itiraz ettiği konulardan biri can suyudur. İşletmede
olan tesislerin bazıları hiç can suyu bırakmamaktadır. Bazılarının can suyu ise
bırakmaları gereken değerin çok altındadır. Can suyu için bir kontrol mekanizması oluşturulamamıştır. Can suyu işletmecilerin tasarrufuna hiçbir şekilde bırakılamaz.
...Elektrik enerjisi doğal bir tekeldir. Bölgede üretim, iletim, dağıtım ve tüketim birlikte
ele alınarak kamusal çıkarları gözeten merkezi bir planlama yapılmalı, bu planlamaya
yöre halkının katılımı ve katkısı sağlanmalıdır.

http://www.emo.org.tr/ekler/45a43a17...i=2&turu=X...0


Düzenleyen pria : 08-05-2013 saat 22:31
pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön