View Single Post
Eski 09-02-2013, 21:34   #85
eflone
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 15-05-2011
Şehir: Ankara
Mesajlar: 85
Sınırlı ortamda üremenin de sınırlı olacağı bilindiği ve ana kutunun üremesini hızlandırmak için Ocak' ın ortasında bir yeni, büyük kutu daha eklemeyi düşündüm. Bu sefer de, çıkardığım dersle bir kısmını güvenli bir konaklama ve gerekirse kaçış yeri, diğer yanını aktif beslenme yeri olarak kullanacakları bir kutu hazırladım. Güvenli kısmı, diğer deneyimlerimden farklı olarak hindistan cevizi liflerinden oluşturdum.

Name:  agaclar211.jpg
Views: 2893
Size:  72.8 KB

Diğer kısma ise, az miktarda nemlendirilmiş mukavvalara eklediğim, balkonda kullanıp biriktirdiğim peçeteler, hamsterlardan kalma idrar yapılmış kum, çürümeye bıraktığım hamster talaşı ve yenilmemiş yemleri, muz kabukları, kahve ve çay artıkları, bolca yumurta kabuğu koydum. C:N oranı ayarlamasam da dengeli oluşturmaya çalıştım göz kararı. Bu arada yumurta kabuklarına parantez açmak isterim: koyduğunuz kabukların hemen çözünmesini beklemeyin, belki de çözünüp, tamamen kullanılabilir hale gelmesi yılları bulacak. Kompostunuzdan çay yaparsanız dipte her zaman katman olarak ufalanmış kabukları göreceksiniz. Ancak belirli bir kısmının solucan metabolizmasından geçip komposta ve solucanın bünyesine geçtiğine şüphe yok.

Her neyse, ortamı oluşturduktan sonra tamamı erişkinlerden oluşan 100 kadar solucan topladım ve beyaz solucanlardan arındırmak için bu sefer çok daha titiz yıkadım.
Name:  agaclar212.jpg
Views: 3496
Size:  76.0 KB
Son halleri bu olmasa da şimdiden yıkama suyunda beyaz solucan bulunmuyordu. Beyaz solucan istemememdeki sebebi de açıklamam gerekiyor. Öncelikle beyaz solucanların sayıca çok artmasında asiditenin rolü olabileceğini kabul etsem de, ortamda olmalarının yalnızca asitliğe bağlı olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bunu daha önce yaptığım pH çalışmalarııyla bir nebze ispatladığımı düşünüyorum. Onları sistemde istemeyişimin temel nedeni, gübreyi son tahlilde kullanmak istediğim zaman eleyip saklamak, gerekirse kurutmak istiyorum. Bu esnada da tamamına yakın solucan öleceğinden, durduk yere canlı öldürmekten kaçınıyorum. Solucan gübresini de direkt olarak toprağa vermeyi, evde bu işleri yürüten biri olarak pek istemiyorum. Çünkü solucan gübresi mikrobiyel anlamda ve canlı çeşitliliği olarak zengin bir gübre. Ancak evimin kaldırabileceği maksimum bir epitop var. Bazı minik böcekleri kaldıramayabiliyor O yüzden en azından yeni bir kutu oluştururken ortama elimden geldiğince az çeşit makroskopik canlı koymak istiyorum.

Name:  agaclar213.jpg
Views: 2556
Size:  70.1 KB
Solucanları yeni yerlerine koyup, blok hallerinden kurtulup tek başlarına dolaşmayı teşvik için floresan altında bir müddet beklettim. Yeni kutu oluştururken önemli bir noktanın da bu olduğunu düşünüyorum. Eski yerlerinden direkt olarak yeni ortama alınanlarda değil de, benim gibi tek tek alınıp yıkanıp, koruyucu mukus tabakasından ayrılan ve bu arada önemli derecede fiziksel travmaya maruz kalan ve adeta top haline gelen solucanlar, yeni yerlerinde hemen kıvrılıp başka yerlere ilerlemiyorlar. Çoğu bitkinlikten veya başka bir nedenle olduğu yerde kalıyor. O zaman da kalabalık bir halde ve koruyucu tabakalardan ayrı, belki de yaralanmış durumda kendi ölümlerine zemin hazırlayabiliyorlar. Belki de büyük felaketin altında yatan bir sebep de buydu. Çünkü solucanları ölü olarak bulduğum 'o bir gün sonra'da grup halinde ölümler vardı, tek tek kutu geneline yayılmış bir ölme şekli değildi.

Bu arada bir önce hazırladığım kutu gayet iyi ilerliyor, bir kokon bile bulamadığım ortamlarından yeni ortamlarına geçen solucanlar clitellumlarını tekrar oluşturup çiftleşiyorlardı. Son yeni kutuyu yaptıktan 2 gün sonra yine çok demonstratif bir görüntü yakaladım:
Name:  agaclar214.jpg
Views: 2226
Size:  74.0 KB

E.fetida çiftleşmesi
Videoda daha yakın çekimden, clitellumların diğer solucanın üzerine taşıp onu kayrayacak şekilde nasıl uzadığı görülebilir. Daha önce fotoğraftan görmüş olabilirsiniz, ancak clitellumun yaptığı bu uzanımın bir bilgi olarak bile her hangi bir yerde görmüş olmanız pek mümkün olmasa gerek. Ben de ilk kez şahit oldum çünkü.

Birkaç gün önce kutuyu baştan aşağı havalandırıp inceledim, en kaba bakışta bile onlarca kokon saydım. Ve sıfır yavru olarak başlayan kutuda birkaç haftalık yavru solucanlar belirmeye başladı. Bu da, ortam şartlarının üremeye ne kadar önemli bir katkı yaptığının kemik kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.

Arada geçen zamanda, doluluğu yüzde elliyi geçen ana kutu, atık fazlalığından hafifçe kokmaya başladı. Temel sorumlusu havalandırmanın sadece tepeden yapılıyor olması ve daha önemlisi sisteme eklenen suyun çok az bir kısmının sistemi terk etmesiydi. O yüzden kabın altına iki defa mukavva koydum, saatler içinde tamamen ıslandıklarına şahit oldum. Kokmayı bu derecede sulu ortamlarda engellemek çok zor olsa gerek. O yüzden yeni oluşturduğum kutulara asla ekstra su eklemedim. atık eklenecekse de yüzeye bırakıp ıslanmasını, olmuyorsa derine gömerek gerekli neme ulaşmasını bekledim. Sık fısfıslamak da kokuşma için bir tetikleyici. Tabi benim yaptığım gibi kapalı ortamda, yoğun hava sirkülasyonu ve buharlaşmanın teşvik edilmediği koşullarda yapılan çalışmadan bahsediyorum.

eflone Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön