![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu
|
Odunsu gövdeli ve çok yıllık bitkilerden bonsai olur evet. Papatya kekik biberiye de bu tür bitkilerdendir dolayısıyla bonsai çalışmalarına konu olmaları için hiçbir mantıki engel yoktur önlerinde. Şayet varsa sizin denemelerinizi de görmek isteriz forumda. |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Arkadaşlar polemik yaratmak için buraya gelmedim. Benim görüşümce bonsai nin sınırları var. Ben bunu konuda fikrimi belirttim. Siz aksini idda ediyor, ya da bonsai sınırlarını geniş tutuyor olabilirsiniz. Tekrar ediyorum adı üzerinde bon-sai hakkında düşüncemi yazdım. Yamadori nasıl yasak olabilir?. Yasak olan olsa olsa doğadan fidan toplanıp bunun bonsai ye çevrilmeye çalışılması olabilir. Bir ağaç bonsai ye yatkın olmaz. Doğuştan o özelliğe sahiptir zaten diye düşündüğümü anlatmaya çalıştım ama pek anlaşılmamış. Ben fikrimi beyan ettim. Doğa da zor şartlar altında bağlı olduğu soyun özelliklerin dışına çıkarak minyatür formlarda kalmış ağaçların benim gözümde bonsai olduğu fikrini ve bura da rastladığım bazı örneklerin beni şaşırttığını yazdım. Konu hakkında da fikrinizi sordum. Pişman olduğumu da söyleyebilirim. |
|
|
|
|
|
#3 |
|
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Yamadori değil, doğdan fidan, ağaç, dal, tohum yaprak çalı hertürlü doğal ürün toplanması yasaktır. Pişman olmanızı gerektiren bir durum yok. Biz fidanların, ağaçların doğadan sökülerek yapılmasını değil fidanlıkalada üretilen fidanlardan bonsai yapılmasını öneriyoruz. bırakalım onlar yaşadıkları yerde hayatlarını sürdürmeye devam etsinler. Kalambaklı'yla Urla'da, doğada bir fidanı olduğu yerde bonsai olarak biçimlendimeye başladık olduğu yerde kalmaya devam edecek. |
|
|
|
|
|
#4 | ||
|
Ağaç Dostu
|
Yamadori doğal ortamında ağaç sökme işlemidir. Topladığınız ağaçları bonsai mi yapacaksınız, bahçenize mi dikeceksiniz yoksa yakacak mısınız ona bakmazlar. Alıntı:
Alıntı:
Bizler ise aldığımız fidana özenle bakarak budayıp şekillendirerek sizin dediğiniz doğal halini vermeye çalışıyoruz. |
||
|
|
|
|
|
#5 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: İstanbul, Sarıyer
Mesajlar: 505
|
Düşüncelerinize saygı duyuyoruz lakin yanılıyorsunuz. Kendi fikirlerimizden öte size doğru ( yüzyılları aşkın süredir doğru olarak kabul edilen) olanı söylemeye çalışıyoruz. Doğadan fidan toplayıp bunun bonsaiye çevrilmeye çalışılmasına yamadori adı veriliyor zaten. Türkiye'de yasal yamadori'yi ancak kendi bahçenizden yapabilirsiniz (bonsai çalışmaları yapanlar zaman zaman çeşitli periyotlarla ağaçlarını zaten toprağa dikerler). Bir ağacın doğuştan bonsai olabilecek özelliklere sahip olması gibi bir şey söz konusu değildir. Tekrar ediyorum, bonsai bir sanattır ve insan eli ile yapılır. Doğadaki ağaçlar her ne formda olurlarsa olsunlar yalnızca doğadaki ağaçlardır. "Bonsai formu" dediğimiz tarzlar ve şekillere uygun ağaçların kendiliğinden olmasında da şöyle ince bir mantık hatası var. Bonsai kuralları, doğadaki ağaçlardan esinlenilmesi ve taklit edilmesi ile oluşmuştur. Söylediğiniz şey bir taşa bakıp "heykel" demeye benziyor. Emin olun ne ben ne de diğer arkadaşlar, sizi pişman etmek veya polemik amaçlı bir şey yazmıyoruz. Fakat bu forum ortamı insanların bilgilenmesi ve bilgilerini paylaşması için bir kaynak. Bu yüzden her ne kadar sizin düşünceleriniz sabit olsa da, bu ortamda sizin düşüncelerinizdeki yanlışlığı, başkalarını yanıltmamak adına düzeltmek istiyoruz. |
|
|
|
|
|
#6 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Bura da ki çoğu katılımcı ile aynı fikirde değiliz anladığım kadarıyla. Ben doğada yaşayan bir ağacı yerinden söküp bonsai yapmaktan bahsetmemiştim. Benim gözümde bonsai nin sınırlarını çizince arkadaşlar beğenmemiş olacaklar ki yazılarda ne anlatmak istedimle ilgilenmemişle bile. Size kolay gelsin. Ben sebzele meyve forumuna geri döneyim. Ağaçların dalları, dikenleri batacak yoksa)) Bonsaisever in yazısını da görünce ekleyeyim bari. Bahsettiğiniz orman kanununu neredeyse ezbere biliyorum. Ben ormanlık alanlar da gördüğüm ağaççıklardan bahsetmedim. Ayrıca o fidanı-ağacı-çalıyı söküp, yakmak, bahçeme dikmek, dalını, çöpünü almak kırmak gibi bir şeyden de bahsetmedim. Bura da anladığım kadarıyla farklı fikirlere ve görüşlere yar yok. Sakın fikrinize saygılıyız, ancak yanlış biliyorsunuz falan demeyin arkadaşlar. Siz çerçeveyi çok genişletmişsiniz. Size başarılar dilerim. |
|
|
|
|
|
#7 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: İstanbul, Sarıyer
Mesajlar: 505
|
Fikirinize yer yok demedim, elbetteki fikrinizin önemldir. Görüşünüze, anlayışınıza göre istediğiniz şeye istediğiniz ismi verebilir istediğiniz sınıra dahil edebilirsiniz. Yanlız eğer "bonsai" diyecek iseniz kendi görüşünüzdeki sınırı aşıp dünyanın kabul ettiği bir sınırdan bahsetmeye başlamışsınız demektir. İsterseniz bilgisayarınızın ekranına ya da terliğinize dahi bonsai dersiniz ama dediğim gibi burası bir paylaşım ortamıdır. Bonsai tanımı kendi fikirinizce değiştirmeniz ya da saptırmanız yanlış, başkasını da yanıltmayın diye çeşitli uyarılarda bulunduk. Buraya geri dönüp bu mesajı okur musunuz bilmiyorum ama size de başarılar dilerim. Umarım sebze meyve forumunda beğenilmediğinizi hissetmezsiniz. |
|
|
|
|
|
#8 |
|
Ağaç Dostu
|
Burada güzel sohbetler oluyordu. Ancak bu mevsimde gölgeler serin ve üşütücü olur. Bonsai gölgesinden kısa sürede olsa çıkıp güneşlenmeye ne dersiniz? Hele ki ustaların burada tartışmak zorunda bırakılmaları hiç hoş değil. |
|
|
|
|
|
#9 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Olayı kişiselleştirmek, bonsai yarışına çevirmek, at eşek mukayesesi kurmak, ustaları üzmek, yersiz konuşmak gibi olayı kişiselleştirme çabaları görüyorum. Beni eleştirenlere şu sütuna yazdığım tüm yazıları baştan okumanızı öneriyorum. Ben kimseye benim bonsaim daha güzel, ben daha güzelini yaparım, hadi canım sende seninki de bonsai mi diye tek satır yazmadım. Bura da hiç kimseye siz bonsai den ne anlarsınız da demedim. Dediğim tek şey, her önüne gelen bitkiden, ağaçtan, fidandan vs den bonsai olduğunu bilmiyordum. Benim görüşüm ve edindiğim tecrübe ile bonsai nin sınırlarının çok daha dar olduğudur. Yok doğadan ağaç çalı çırpı toplamak en iyisidir, yasalmıdır etikmidir. Ben bunlar ile ilgili bir tartışma da açmadım. Yine söylüyorum. Ben dünya da bonsai uygulamaları ile bu frumda ilk defa gördüğüm uygulamalara da bonsai denmesi ile ilgili soru sordum ve görüşümü bildirdim. Yazılarımdan alıntı yaparak bana cevap yetiştirme telaşesine düşenlere olayı kişiselleştirmeden ne yazmışım dikkatlice okumalarını tekrar hatırlatıyorum. Size çalışmalarınızda başarılar dilerim. |
|
|
|
|
|
#10 | |
|
Ağaç Dostu.
|
Alıntı:
Sn. Balbay , demek istediğinizi anladım.. Üstünde bonsai çalışması yapılacak ağaçların türleri , doğada bu şekillere doğal yollardan sahip olan ağaçlar olmalı, aynı tür fidanlar bonsai çalışmalarına konu edilmeli diyorsunuz. Ama ben koca bir ÇINAR ağacına baktığımda , tepesinin taçlanması , yapraklarının kıvrımları beni cezbediyor ve bu ağacı taklit etmeliyim diyorum. Fidancıdan buna uygun bir ağaç alıp, o modele uyarlamaya çalışıyorum. Ancak Papatyalar ,Açelyalar gibi ağaç formunda olmayan bu ve bunun gibi bitkileri ve ağaçları da estetik görünümlerini ön plana çıkarmak için benzer tekniklerle sığ saksılara konulabiliyor. Tamamen algılama, görüş ve beğeni meselesi. Papatya ya benzeyen bir tür olan KASIMPATI,, bakın aşağıdaki linkteki ağaçlara, bir çoğu Bonsainin temellerinin atıldığı uzakdoğuda yapılan çalışmalar. Göze hoş geleceğini düşündüğümüz her ağaç ,her bitki den bonsai çalışması yapılabiliyor. http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=307813 |
|
|
|
|
|
|
#11 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Sevgili tourkana Ancak Papatyalar ,Açelyalar gibi ağaç formunda olmayan bu ve bunun gibi bitkileri ve ağaçları da estetik görünümlerini ön plana çıkarmak için benzer tekniklerle sığ saksılara konulabiliyor. Tamamen algılama, görüş ve beğeni meselesi. Ben de bunu ifade etmek istemiştim. |
|
|
|
|
|
#13 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Sizlere çalışmalarınızda başarılar dilerken, konunun uzamasına mani olmak ve fikirlerinize her ne kadar kişiselleştirenler olsa da saygı duymak için son sözü söyledim. Konu uzayacaksa maydanozdan bonsai yapar foruma koyarım. o da çok yıllık bir bitki. Fikirler, düşünceler belirli düzey ve seviyede kalsın diye bir şeyler yazdım. |
|
|
|
|
|
#17 |
|
Ağaç Dostu
|
Sevgili Köknar, yarışmaya kattığınız papatya bence gaye hoş bir çalışma, aynı bitkiden bende de var. Birkaç yıldır bende, gövdesi de iyice kalınlaşmaya başladı. Kolay kolay öleceğini sanmıyorum. Tek yıllık papatyalarla karıştırmış olanlar varsa, bilemem. Güzel düşünülmüş bir çalışma. |
|
|
|
|
|
#18 |
|
Ağaç Dostu
|
Teşekkür ederim vyssera ben de seviyorum papatyamı. Bu yaz dalcıklanması için çabalayacağım. Üzerinde çalışması gayet kolay olan nazlı olmayan ve bonsaiye de oldukça yakışan bir tür Çeşme Papatyası. Sizinki de güzel olacaktır eminim. |
|
|
|
|
|
#19 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Sevgili köknar, Size karşı ve patyanıza karşı bir eleştiri olmadığı halde üzerinize alınmış olmanıza üzülüyorum. Ben kim ne derse desin bonsai inin bir sınırlaması olduğuna inanıyorum. Parklar da bahçelerde gördüğümüz şekilli ağaç, çalı budamaları da bu durumda bonsai ye girer ki bence bu da hoş bir durum olmaz. Bu tıpkı köpeklerinin tüylerini punk kestirip bir de üstüne boyayıp, o köpekleri şebeğe çevirmek gibi bir şey geliyor bana. Kimsenin üzerine alınacağı bir eleştirim yok. Ben fikrimi ortaya koydum. Sevgili Ali H. ALI, Tartışmak ve kırıcı olmamak konusunda sizinle sonuna kadar aynı fikirdeyim. Sizin vesileniz le tekrarlıyorum, yazdığım tek bir satırda kişiselleştirme ve kırıcı bir şey bulursanız derhal özür dilemeye hazırım. Ama bana cevap yetiştirme telaşında olanlardan da bunu yapmalarını beklerim. Kişisel görüşüm, her konu da olduğu gibi bu konu da da çerçeve sınırlarının zorlandığı ve her yapılanın aynı başlık altında toplanmasının yanlış olduğu yönünde dir. Resim-heykel-tiyatro-bale vs sanat dallarından örnek verilmişti. Evet birisi bir şeyler karalar ve ben resim derim siz demezsiniz. Ama o karalamanın bir kategorisi vardır. Genel adı resim olsa da sürrealist-nü-modern vs gibi. Geriye beğeninize göre değerlendirmek kalır. Benim söylediğim de ise, sizin yaptıklarınıza bonsai mi denir, alın bakın bonsai budur diye bir çıkış varmı? Yok. Sadece bonsai genel başlığı adı altında bu kadar zamandır bildiğim bir çerçevenin dışında yeni akımların oluştuğunu gördüğümden bir soru sorma ve fikir beyan etme durumu var. Demek ki ben klasik ve tutucu bonsai severim, siz ise bonsai de ki yeni akımları sevenlersiniz. Bu da gayet medeni bir tartışmaya konu olabilir. Birisi fikrini, görüşünü açıklarken siz bu fikre katılmadığınız da bunu medenice yazabilirsiniz. Ama olayları kişiselleştirmeden. Her türlü ağaç budama, bitki terbiyesi ne bonsai denilmemesi gerektiğine, bonsai nin özüne sadık kalınması gerektiğine inanıyorum. Bonsai nin özü nedir diye soracak olursanız da illa ki ağaca benzeyen minyatürize çalışmalar dır diyebilirim. |
|
|
|
|
|
#20 |
|
Ağaç Dostu
|
Minik fidenizin bonsai olması için önünde 2 yıldan çok daha uzun bir zaman var. Bonsai konulu başlıkları okuyun, internetten ve forumdan bol bol örnek bonsai fotoğraflarını inceleyin, seradan ya da fidancıdan bonsai için uygun adaylar alıp çalışmaya başlayın, istedikten sonra gerçekleştirilemeyecek hedef yoktur. |
|
|
|
|
|
#21 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: İstanbul, Sarıyer
Mesajlar: 505
|
Fidenizi uygun bir yeriniz varsa bahçeye, yoksa mümkün olduğunca büyük bir saksıya dikin. ilgili başlıkları okuyarak bilgi edinin ve iyi bir besleme ile ileride güzel bir fidanınıız olacaktır. Daha sonra bu fidan ile çalışabilirsiniz. |
|
|
|
|
|
#22 |
|
Ağaç Dostu
|
Bu fideyle çalışmayı beklemeniz mantıklı değil. Elbette bu minik fideyi yaşatıp büyütmeye çalışın ancak bonsai ile ilgilenmek için başka adaylar edinin. Bu fidenin büyümesini beklemekle vakit kaybetmeyin bonsaiye başlamak için. Kaldı ki "ibreliler yeni başlayanlar için zor bir alandır." |
|
|
|
|
|
#23 |
|
Ağaç Dostu
|
|
|
|
|
|
|
#24 |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 12-09-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 55
|
Ankara'da akçaağaç nerden bulabilirim? Kısa süreliğine bu günde dahil 5 gün Sincan tarafında olucam; hep izmirde söylenen havalar sıcak olduğu için akçaağaç pek bulunmadığı. Bende bu fırsatı değerlendirip köy deki evimizin bahçesine(sabuncu belinin zirvesine yakın yani yeteri kadar serin izmire göre 6 derece daha düşük) 5-6 tane akça ağaç fidanı (****** uygun fiyata) arıyorum. Her mevsim renk geçişlerine dayanamadığım bi ağaç naparsınız... bonsai formunda olması gerekmiyor fidan olması yeterli. yardımlarınız için şimdiden teşerkkürler. |
|
|
|
|
|
#26 |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 12-09-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 55
|
Evet acer palmatum, kırmızı yapraklı olan; farkında olmadan türü belirtmemmişim kusuruma bakmayın. Diğer türler yaşıyor ama renk tatmin etmiyo o yüzden kırmızı yapraklı olanı arıyorum hatta kısa bilgi olarak köyde neredeyse her kış kar düşüyor bence çok uygun bi ortam renklerini görebilmek için...yani dekoratif amaçlı diyelim gelişmiş ülkelerdeki gibi... |
|
|
|
|
|
#28 |
|
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Volkanik serpintinin gelmeye başladığı anlaşılıyor. Genel ekolojik etkisi dışında, bonsialerimizi nasıl korumamız gerektiğini düşünmeliyiz. Serpintiler nemle birleşip aside dönüşecek. |
|
|
|
|
|
#29 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: İstanbul, Sarıyer
Mesajlar: 505
|
Bitkilerimizi mümkün olduğunca yağmurdan korumak gerekiyor. Kül bulutu seyrelmiş olarak ülkemize ulaşacağı için yağmur suyunun direk ölümcül olacağını ya da değdiği yeri yakacağını düşünmüyorum. Fakat asit yağmuru şeklindeki yağış kalsiyum, magnezyum gibi bitkilerimiz için gerekli elementlerin toprakta işlevsizleşmesine ve topraktaki aluminyumun zenginleşmesine neden olduğu biliniyor. Yüksek aluminyum ise köklerde zehirlenmeye ve ölüme neden oluyormuş. Benim tüm bitkilerimi yağmurdan koruma gibi bir şansım olmadığı için yağmur alanları daha sonra bol suyla yıkamayı ve leonardit ekleyerek toprağının iyileşmesini sağlamaya çalışacağım. |
|
|
|
|
|
#30 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: İstanbul, Sarıyer
Mesajlar: 505
|
Hatta şöyle bir şey de buldum: "Asit Yağmurları kükürt ve azot dioksitlerin atmosferdeki nemle birleşerek sülfürik ve nitrik asitli yağmur, kar ya da dolu oluşturması biçiminde kirliliğe yol açmasıdır. Bu tür yağmurda tanecikler siste asılı olarak süspansiyon oluşturabilir ya da en kuru halde birikebilirler. Asit yağmurlarının verdiği ileri sürülen zararın bir bölümünün aslında bazı doğal nedenlerden kaynaklandığı yapılan araştırmalar sonucunda anlaşılmışsa da, petrol ve kömür yanmasından oluşan kükürt dioksit ile otomobil motorlarından çıkan azot oksidin, asit yağmuru sorununu büyük ölçüde şiddetlendirdiği kesindir. Kirliliğe yol açan tanecikler, kaynaklarından binlerce kilometre uzağa rüzgarla taşınabilir. Sözgelimi A.B.D‘nin kuzey doğusundaki asit yağmurlarına, Kanada'dan yayılanlar da katılmış, Kanada'nın doğusundaki kükürt içeren yağış, A.B.D 'den kaynaklanmıştır. Bilim adamlarının tümü asit yağmurlarının denetlenmesi için bir an önce yasalar çıkarılmasını istemektedirler. Ne var, ki söz konusu yasaların yol açacağı harcamalar çok yüksektir, bu yüzden de sorunun çözülmesi sürekli ertelenmektedir. Ekonomik faaliyet, kıtlığa karşı yapılan bir savaştır. İnsan bu savaşta bir takım değerleri üretip tüketirken başka bir değer olan kaliteyi ÇEVRE ’yi de tüketmektedir. Hava, su, yeşil ve toprak gibi ...... Biri kirlendiği zaman beraberinde, zincirleme olarak, diğerleri ve bunlardan yararlanan insanlar da kirlenmekte ve yok olmaktadır. Görüldüğü gibi hava doğal ve yapay etmenlerce kirletilmektedir. Yapay etmenlerin temelinde insan bulunmaktadır. Fabrikadan, evlerden ve araçlardan çıkan dumanlar tarafından atmosfer durmadan kirlenmektedir. Bu kirlilik doğrudan olduğu gibi asit yağmurları yoluyla da bitkiye, insana, suya, toprağa ve taşa etki etmektedir. Termik santrallerde, ısıtmada ve endüstri kurumlarında kullanılan kömür atmosfere kül (kadmiyum, arçelik, kurşun) CO2 ve SO2 yaymaktadır. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de kömür ve petrol tüketimi giderek artmaktadır. Artan taşıt sayısı da petrol tüketimini dolayısıyla atmosferdeki karbon monoksit gazını yükseltmektedir. Yanardağlar da havadaki SO2 ve CO2 gibi gazların miktarını arttırmaktadır. Bu gazlar havadaki su buharı ile birleşirler. H2O+SO2 ______ H2SO4 (sülfirikasit) ve H2O+NO2 ______ HNO3 (nitrik asit) olarak yere düşerler. Hava kirliliği, ışınların yere ulaşmasını ve atmosfere yayılmasına da engelleyerek iklim üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.Asit yağışları yapraklardaki klorofilin bozulmasına ve bitkinin sararıp kurumasına neden olmaktadır. Bilindiği gibi bitkiler, fotosentez sırasında CO2 tüketir. Asit yağmurları, bitkileri kurutarak, diğer yandan atmosferdeki CO2 (karbondioksit) tutarının artması için ortam hazırlamaktadır. Başka bir anlatımla, bir olumsuzluk bir başka olumsuzluğu üretmektedir. Bu asit yağışlarının etkilerini görebilmek için iki aşamadan oluşan deneylere girişilmiştir : Birinci aşamada 16 saksıya kızıl çam, 20 saksıya fasulye ve nohut ekildi. Kızıl çam ve fasulyeler 4 ’er saksıdan oluşmak üzere 5 ’er gruba ayrıldı. Her grup PH3, PH4,5, PH6, yağmur suyu ve çeşme suyu gibi asidik değeri farklı sularla sulandı. Çalışma 2 ay sürdü. Çalışmalara çeşitli sınıflardan 15 öğrenci katıldı. Çalışmalarımızda kullanılmak üzere, topladığımız yağmur suyunun asidik değeri ölçüldü: İlk yağış PH5,5, ikinci ve daha sonraki yağışlar PH6 olarak saptandı. Bu da bize hava kirliliği ve onun oluşturduğu asit yağmurlarının çevremizde bir realite olduğunu kanıtlamaktadır. AŞAMA A ) TOHUM GRUBU 20 saksıya fasulye ile nohut karışık olarak ekildi. Bu 20 saksı, her biri 4 saksıdan oluşacak şekilde 5 gruba ayrıldı. Ekildiği tarihiden itibaren, her grup asidik değeri PH3, PH4,5, PH6 olan sularla, normal su (musluk) ve yağmur suyu ile sulandı. Her grupta 3 saksı esas alındı. İki ay boyunca gözlem ve ölçümler yapıldı. Tohum – 1 Grubu (Yağmur suyu) 15.11.1999 22.12.1999 03.01.2000 24.01.2000 1. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 22 cm Fasulye = 4 cm Nohut = 23 cm Fasulye = kuru 2. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 30 cm Fasulye = 5 cm Nohut = 30 cm Fasulye = 17 cm İkisi de solgun 3. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 26 cm Fasulye = 8 cm Nohut = 38 cm Fasulye = 8 cm Tohum – 2 Grubu (PH3) 15.11.1999 22.12.1999 03.01.2000 24.01.2000 1. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 20 cm Fasulye = 4 cm Nohut solgun, Fasulye kuru, toprakta beyazcıklar 2. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 31 cm Nohut = 24 cm Fasulye yok Sararmış ve kurumuş 3. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 10 cm Nohut = 10 cm Fasulye yok İkisi de kurumuş Tohum – 3 Grubu (PH4,5) 15.11.1999 22.12.1999 03.01.2000 24.01.2000 1. Saksı Ekim – Dikim Yok Yok Yok 2. Saksı Ekim – Dikim Yok Yok Yok 3. Saksı Ekim – Dikim Yok Yok Yok Tohum – 4 Grubu (PH6) 15.11.1999 22.12.1999 03.01.2000 24.01.2000 1. Saksı Ekim – Dikim Fasulye = 20 cm 22 cm 23 cm 2. Saksı Ekim – Dikim Fasulye = 18 cm Fasulye = 11 cm 19 cm 13 cm 20 cm 13.5 cm 3. Saksı Ekim – Dikim Fasulye = 19 cm Fasulye = 19 cm 20 cm 20 cm 21 cm 21cm Tohum – 5 Grubu (PH6) 15.11.1999 22.12.1999 03.01.2000 24.01.2000 1. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Nohut = 18 cm Nohut = 21 cm 2. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Fasulye = 9 cm Fasulye=11 cm 3. Saksı Ekim – Dikim Çimlenme Fasulye = 5 cm Fasulye=7 cm GENEL GÖZLEMLER : a) Gövde ve renkte görülen değişimler • PH3 = Çimlenme yavaş, önce hızlı olan büyüme yavaşlıyor. İki ay sonra sararma ve kuruma başlıyor. • PH4,5 = Çimlenme yok. • PH6 = Fasulye ve nohut diğer gruplara göre erken çimleniyor ve hızla büyüyor. • Normal su : Nohut ve fasulye normal sürede çimleniyor ve büyüyor. • Yağmur suyu : Normal sürede çimleniyor. Büyüme hızı normal. Ancak 2 ayın sonunda sararma başlıyor. b) Bazı bitkiler topraktan çıkarıldı ve kök gelişmeleri incelendi • PH3 = Köklerin ince, seyrek ve yukarıya doğru kıvrıldıkları gözlendi. • Yağmur suyu (PH5,5-6) = Gövde daha kalın, köklerin sık ancak kısa olduğu gözlemlendi. • Normal su = Köklerin uzun, kalın ve sık olduğu gözlendi. • SONUÇ = Suyun asitlik değeri arttıkça köklerin uzunluk, kalınlık ve sıklık özelliklerinde normal olmayan gelişmeler görülmektedir. B) KIZILÇAM GRUBU Kızıl çam –1 Grubu (PH3) 9.12.99 22.12.99 12.01.2000 Fark 1.Saksı 8.5 cm 9.5 cm 9.8 cm 13 mm 2. Saksı 15 cm 15.5 cm 16 cm 10 mm 3. Saksı 2 cm 2.2 cm 2.3 cm 3 mm 4. Saksı 1 cm 1.5 cm 1.9 cm 9 mm Ortalama Büyüme : 8.75 mm Aylık Büyüme : 7.1 mm Kızıl çam –2 Grubu (PH4,5) 9.12.99 22.12.99 12.01.2000 Fark 1.Saksı 8 cm 8 cm 8 cm 0 mm 2. Saksı 6 cm 6 cm 7 cm 11 mm 3. Saksı 4.5 cm 4.5 cm 5 cm 11 mm 4. Saksı 5 cm 5 cm 6 cm 11 mm Ortalama Büyüme : 8.5 mm Aylık Büyüme : 6.083 mm Kızıl çam – 3 Grubu (Normal Su) 9.12.99 22.12.99 12.01.2000 Fark 1.Saksı 5 cm 5.5 cm 6 cm 11 mm 2. Saksı 1 cm 3 cm 4 cm 21 mm 3. Saksı 5.5 cm 6 cm 8 cm 25 mm 4. Saksı 4,5 cm 5 cm 6 cm 15 mm Ortalama Büyüme : 18 mm Aylık Büyüme : 14.875 mm Kızıl çam – 4 Grubu (PH6) 9.12.99 22.12.99 12.01.2000 Fark 1.Saksı 3 cm 3.7 cm 5 cm 20 mm 2. Saksı 3 cm 3.8 cm 4 cm 20 mm 3. Saksı 1.5 cm 2 cm 2.5 cm 15 mm 4. Saksı 5 cm 6 cm 6.6 cm 16 mm Ortalama Büyüme : 17.75 mm Aylık Büyüme : 3.8416 mm Tablolardan ve grafikten de anlaşılacağı gibi kızıl çamlardaki büyüme oranı, PH değeri arttıkça azalma gösteriyor. Ayrıca renkte koyulaşma ve az da olsa yaprak azalması görülüyor. Bilindiği gibi hava kirliliği ve asit yağışları öncelikle yapraklardaki klorofili olumsuz olarak etkilemekte, bu nedenle yaprak fotosentez yeteneğini yitirmekte; besin üretemez duruma gelen bitki kurumaktadır. Gerçekten, asit yağışlarının yaygın olduğu yerlerde çamların gövdesi kesilmek suretiyle incelenecek olursa (Resim – 5) yalnız kabuk çevresi (2 ile gösterilen yerler) kuru, orta kesimler aşırı derecede ıslaktır. Böyle bir ağacın kereste değeri yoktur. Halk arasında bu şekilde hiçbir işe yaramayan insanlar için “su yutkunan adam” nitelendirilmesi yapılır. Görülüyor ki hava kirliliği ve yağışlar bitkilerin yalnız morfolojik yapısını bozmakla kalmıyor, aynı zamanda örneğin bir ağacı “ekonomik” olmaktan da uzaklaştırabiliyor" Kaynak: www.tubitak.gov.tr |
|
|
|
![]() |
|
|