agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Yaşantımızda ve Sanatta Bitkiler (https://www.agaclar.net/forum/yasantimizda-ve-sanatta-bitkiler/)
-   -   Şiirler / Ağaç, Doğa, Çevre ... (https://www.agaclar.net/forum/yasantimizda-ve-sanatta-bitkiler/1056.htm)

Karga 23-08-2006 15:58

Sağ olun Oğuz Ağabey...

Sağ olun...

Yaktınız içerimi...

Çok teşekkür ederim.

Var olun...

Tevfik Fikret ve Orhan Veli ustaların yardımıyla:

Biraz sonra gelir kargalar
Yırtarak göğün bağrını
Uçuşurlar...
Onlar uçar,
Ben bakarım.
Onlar uçar,
Ben bakarım.
Onlar uçar,
Ben,
Bakar bakar ağlarım.


Saygılarımla...

Karga 29-08-2006 01:08

Kızılcık

İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?

İlâhi kızılcık!


Orhan Veli KANIK

Şiir hakkında not: Bu şiirde ufak bir '' gönderme '' olsa da, bunun konumuzla alakası yok sanırım. :)

pene 29-08-2006 11:58

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi arsakay
Bu topikten iki tane var!!!!!!!!!!!
Bu topikten iki tane var!!!!!!!!!!!
Bu topikten iki tane var!!!!!!!!!!!
Bu topikten ik....


sonuç?
2.den devam ediliyo demek ki..
yorma kendini:)

cengin 30-08-2006 17:25

UYUSUN DA BÜYÜSÜN

Tüketme nefesimi, maviş kızım,
Bildiğin Türkçe kıt gelir masallarıma.
Sözden sazdan anlamazsın,
Kuştan, yapraktan haberin yok.
Biz yaşlılar neler de bilmeyiz,
Hele sen belle dilimizi.
Biliriz de güzel güzel lâf etmesini,
Çekiniriz konuşmaktan;
Yazmasını bilir, yazamayız.
Üzme beni, yum gözlerini,
Uyutacak ninnilerim yok.
Türküler mi istersin benden,
Bağrı yanık memleket türküleri,
Ne arasın bizde o ses.
Islıkla söylenir
Kaçak şarkılar mı istersin;
Bunlar size gelmez
Uykusunu kaçırır çocukların.
Sana hazır ninniler söylesem
Bahçeye kurdum, desem, salıncak,
İnanır mısın?
Ne bahçe var, ne beşik…
Bir arabacık da mı istemezdi şu asfalt?
Yorganın, yatağın iğreti,
Doğdun doğalı, ne oyun gördün,
Ne oyuncak!
Uyu benim maviş kızım.
Dem geçecek, devran geçecek,
Keloğlan murada erecek,
Sökülecek Hasbahçe'nin çitleri
Ağlayan nar gülecek!

Rıfat Ilgaz

minka 17-10-2006 18:08

ZEYTİN AĞACINDAKİ AĞIT

Yakacık'ta bir zeytin ağacıyım,
Bir zamanlar
Rüzgarlar okşardı saçlarımı,
Yapraklarım her sabah,
Güneşe gülerdi.
Masallar dinlerdim yıldzlardan,
Yaşamak güzeldi.

Dört yanımda,
Kardeş ağaçlar,dost çiçekler vardı.
Görseniz,ne yağmurlar yağardı bereketli...
Kuşlar,çocuklar en çok yerdi,
Meyvelerimi...

Nasıl da cömertti toprak ana,
Sere serpe uzardı,
Dallarım gökyüzüne...
İçten bir türküydü yaşamak,
O günler nerde!

Yakacık'ta bir zeytin ağacıyım,
Şimdi beton evler sardı çevremi,
Artık ne dalım var,ne yaprağım,
Biliyorum,bir gün kesecekler beni...


M. Güner Demiray-Kuşları Düşünmek


Merhaba:) Bugün,bu şiiri,bir öğrencim getirdi,ilk dersimizde...Duygulanmakla sevinmek arasında gidip geldim:eek: Ben de paylaşayım dedim sizlerle;)Bir de Ömer Hayyam'dan küçük bir dörtlük ekleyeyim...
Yaşamını akla uydurman gerekir,
Ama bilmezsin akla uygun nedir?
Zaman Usta'nın eli çabuktur,
Başına vura vura öğretir:p

cengin 06-11-2006 09:47

Şiirler birikti ama yazacak vakit birikemiyor:)
Bu sabahki havaya ve ruh halime uygun bir şiir ( "Yaşantımızda ve Sanatta Ağaç" adı altında yazdığımın da farkında olarak) paylaşmak istiyorum:

KARLAR

Bütün yaratıkların karlar altında
soğuktan sızım sızım içi sızlar,
ürkek gözler önünde canlanır, solur,
donmuş bir duman gibi ölü ufuklar.

İşte çıplak ağaçlarıyla, beyaz dallarıyla
- aslında bir kuruntu bu-
ortalık uçsuz bucaksız bir ölüler mahşeri olur,
işin yoksa arada bir iskeletlerle boğuş dur.

İşte azgın bir denizin öfkeli yüzü,
sanki donmuş da halsiz kalmış gibi,
sanki ağır ağır inecek ilkin,
sonra altında ne var ne yok ezecek çatır çatır.

İşte gökyüzü bir yaprak gibi,
işte yere ha düştü ha düşecek,
ne dokunaklı şey, ne acı,
üzerinde ne renk var, ne yazı,
korkunç bayrağı bu kara ölümün.

Siz bir de şurdan bakanlara sorun,
görülen ne, sıcak odalarının penceresinden?
Bir gül olsa gerek, bir beyaz gül,
yasemin bir göğüste gülen.

Tevfik Fikret

newadam 30-11-2006 18:31

Dikenlere Gidiyorum

Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum
Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama
yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.


Gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.


Gidiyorum
başımda gam, gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için.


Hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
say ki yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan.


Gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.


Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.


Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.



Nuri CAN

newadam 30-11-2006 18:38

LİMON ÇİÇEKLERİ



Sen, benim Akdeniz’in limon bahçelerinde
büyüdüğümü bilirsin.
Limon ağaçları narindir.
Çiçekleri de öyle.
Minicik beyaz yaprakları vardır umut dolu.
Emek verirsen yeterince, meyveye dönüşeceklerdir.
Seversin onları, sularsın.
İlaçlar, gübrelersin.
Gözün gibi, kızın gibi bakarsın onlara.
Senin benim gibi konuşmazlar.
Ama onların da dilleri vardır anlayana.
Çok su verirsen çürür, suyu esirgersen kururlar.
Korumazsan böcekten, haşarattan hastalanır hatta ölürler.
Onyedisinde bir gelin gibi ürkektir onlar.
Üstelik savunmasız.
Bir o kadar da vermeye hazır.

Ama dedim ya...
Emek ister, sabır ister,
yürek ister, en önemlisi sevgi ister onlar.

Bir fidanın meyveye dönmesi yıllarını alır insanın.
Çocuğun gibidirler.
Kuruyan yaprakları yüzünden korkular kaplar yüreğini.
Her sabah bir bir kucaklarsın ağaçları adeta.
Onları görmeden geçen bir tek günün bile tadı yoktur.

Bir de Güney’in dolusu vardır. Denk geldin mi bilmem.
Verirsin emeği,sabrı,yüreği..
Çiçeklenir bahçen bir gelin kadar beyaz.
Ve bir gün bakarsın gökyüzü kararır.
Hiddetlenir, öfke bağırır gümbür, gümbür.
Gelin kız korkar. Sen korkarsın ama ne çare.
Dolu taneleri vurur da vurur küçük, beyaz çiçeklere.
Sabrın meyveleri ölür.. Sen ölürsün ardı sıra.

İŞTE SEN; BENİM VURGUNUMSUM BİRTANEM.
YAĞAN ACIMASIZ DOLU TANELERİ KADAR AĞIR,
ÖLÜM KADAR HAFİF.

Doludan sonra umut kalır
gözlerinden yüreğine giden uzun yolda.
Yeniden başlarsın yitirdiklerini unutmak için.
“Bir yıl daha” dersin.
“Bir yıl daha. Seneye kadar biraz daha sabırdan ne çıkar.”
Ağaçlar hâlâ dimdik, sımsıkı toprağa sarılmış
gelecek mevsimi bekler korkulardan arınıp.
Sen de öyle...

Daha beteri de vardır güney’in gecelerinde.
Sana umudu da çok görür, bilir misin?
Dona çeker havası.
Toprak sıkışır, sıkışır, sıkışır...
Nefes aldırmaz emeğine, sevgine.
O yıl meyveye dönecektir yüreğin belki de
yıllar sonra ilk kez.
Ah...
Ne çaresizliktir o...
Eğer bilememişsen doğanın ne söylediğini,
anlamamışsan iklimin dilinden ve
ısıtmaya koşmamışsan bahçeni,
ateşler yakıp toprağı gevşetmeyi akıl etmemişsen...
Kan çekilmeye başlar yüreğinden damla damla...
Hem onun hem senin.
Kararır kökler, dallar.
Karasından anlarsın olan biteni ve karalar bağlarsın.

İşte güney'in donu vurdu mu artık umut yoktur.
Bu gerçekten de ölmektir.

Sen benim sevgimdin emek verdiğim..
Sabrımdın.
Yüreğimdin.
Ben doğanın dilini bilemedim.
Dinlemedi beni hiç... Anlatamadım.
Konuşmadı benimle. Anlayamadım.

Don vurdu 23. yılında emeğimi
Kan çekildi sevgimden
Durdu sabrım..
Yüreğim vurgun yemişten beter..

İŞTE SEN; BENİM FELAKETİMSİN,
YOK OLUŞUM BİRTANEM.

Bu yüzden gitmeni istedim.
Şimdi bende kalan ne varsa; serpiştirili ardın sıra.
Gözyaşlarını görürsen dönüp ardına baktığında
Yüreğinde dizeler sıralanırsa kendiliğinden, sevgiye dair.
Rüzgârın sessizliğinde hüznü duyarsan
Beni hatırla ne olur.
Çünkü artık, sendeki sevgi, hüzün, gözyaşı ve sevgiyim ben.

Bir tek limon çiçeği var sende olmayan
Eğer bir gün onlarla tanışırsan
Benim için topla olur mu?

Benim sana veremediğim ne varsa
mutluluk adına, huzur adına
tümünü senin için diliyorum.
Birtanem.
Yolun açık olsun!

Gülsüm Güven

newadam 30-11-2006 18:50

ELLERİN AVUCUMDA İKİ ATEŞ DAMLASI

Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün,
gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam.
kızım benim, nazım benim,
gurbet elde sazım benim,
yalazlanmış can tanem,
körpe dalım, bir tanem.

Sisini, gözlerimin içimdeki dumanı
seziverdin de sanki;
acılandın uykunda,
sızlandın huysuzlandın...
Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum!
Kolsuz kanatsız kalmış
geceden beri başucundayım.
Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük,
kabukları koparılmış yaralar gibi
uğulduyor beynimde.

İtiraf etmeliyim ki, yavrum,
çekip gitse de bir bir
ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair
içimi dişleyen düşünceler,
senin bir gülücüğün şimdi
yaşamam için bana yeter.
Geceden beri başucundayım..
İşte, sabaha dayandı gün!
Aşsız, işsiz, kuruşsuz
bir ıssız bayırdayım.

Bebeğim, canımın kıvırcığı,
boranda, fırtınada sürgün vermiş tomurcuk.
Üzüm tanem, nar tanem,
acar yanım, bir tanem..
Kim kime, dum duma bir tufandayız;
günlerin ağzında kara bir gül
dikenleri tenimize dayanmış.
Ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız..

İnim inim uykunda nasıl da yalnız
yanıyor yüzün yavrum,
yüreciğin kaşlarında tütüyor,
ellerin avcumda iki ateş damlası.
Tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz,
kendi kollarımızdan başka
saranımız yok bizim.

Yazım benim, güzüm benim,
yemin olmuş sözüm benim.
Sana kuş bulmalıyım,
sana düş bulmalıyım,
gidip iş bulmalıyım...

Koynunda çırpınırken böyle çaresiz
kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat
zehrinle tanıştırdın.
Alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın!
Onurumuz...
Senin için sakladığım tek servetim bu yavrum.
Süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz.
Sızım benim, gizim benim,
gurbetelde izim benim.
Ateş almış taş altında kalmışız,
gün olur hesabını sorarız elbet.


Nihat BEHRAM

newadam 30-11-2006 18:55

BAHAR GELME ÜSTÜME

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
sevdanın suç ortağısın.

Yapma bunu bana!..

Bahar, yalvarırım çek git işine!..

Salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!..

Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.

Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...

Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...

Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu,
toprakta türlü çeşit börtü böcek...

Yapma bunu bana bahar,

Böyle üstüme gelme!..

Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...

Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...

Kalbimin buzları erimiş.

Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
bir de sen çıldırtma beni...

Krizdeyim ben... Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...

Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.

Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...

Bulutların üşüşmesin başıma...

Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..


Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,

Sevdanın suç ortağısın.

Kıyma bana!..

Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi
azdırıp sonra birden çekip gideceksin.

Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir
kuraklığın ortasında terk edeceksin...

O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...

Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin

uçuştuğu günbatımları...

Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...

Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgârlarında...

Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak;
damar damar çatlayacak ruhumuz...

Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden...
Yüreğim viraneye...

Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...

Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.


İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...

İş açma başıma...

Git işine!

Yoldan çıkarma beni!...



Can DÜNDAR

bilgekaan 30-11-2006 21:47

Telli Kavak
Bir telli kavak büyürdü,
Daday'ın Çiydere köyünde usuldan usuldan.
Yerin karanlığından azad olmus,
Aydınlık sular yürürdü ayaklarının ucundan.
Kendi halindeydi telli kavak.
Geceleri gökyüzüne bakarak,
Samanyolunu düşünürdü yaprak yaprak.
Başka şey de dilemezdi.
En uzak rüzgarlara kaptırmıştı başını;
Ona konmayan kuşa kuş,
Ona değmeyen rüzgara rüzgar da denmezdi.

Gel zaman git zaman,
Kızını everecekti Çiydereli Halil
Cebindeki yetmezdi.
Bir gece sabaha karşı;
Ver yansın ettiler baltayı ayak bileklerine Telli'nin.
Uyanıverdi ilk vuruştan
Aman, dedi telli kavak; kıyman!
Sular bulandı ayaklarının ucundan,
Yapraklar yalvardı hep bir ağızdan; vurman!

Aman zaman dinler miydi Çiydereli Halil
Kızını everecekti, cebindeki yetmezdi.
Yıkılıverdi telli kavak,
Ortasına gecenin boylu boyuncak.
Oldu mu ya, dedi telli kavak
Böğründe duran baltaya;
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında.
Kim gönderecek şimdi selamını suların,
Samanyoluna yaprak yaprak?
Ne olacak şimdi rüzgar?
Kuşlar nereye konacak?

Ordan oraya atıldı telli kavak
Elden ele satıldı.
Boynuna dört demir takıldı
Çankırı'ya beş mavzer atımı uzak,
Bir tepenin duldasına çakıldı.
Telefon direği oldu telli kavak.
Vınladı durdu telefon telleri boynunda.
Samanyoluna baktı geceleri.
Suları düşündü ayaklarının ucunda,
Yapraklarını düşündü,
Rüzgarı düşündü avcunda,
Gözleri dolu dolu oldu.
Bir türkü tutturdu en sonunda;
'Telefonun tellerine kuşlar mı konar?
Herkes sevdiğine cicim, böyle mi yapar?'

Aydın Gün

newadam 01-12-2006 20:19

SERENAD


Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana.
Tozlu yollardan geçtiğim
Uzak iklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen ağır
Goncanın altında bükülmüş her sak;
Senin için dallardan süzülen ıtır,
Senin için yasemin, karanfil, zambak...
Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin gönlümde açar nergisler,
Düşen bin öpüştür yanaklarından
Mor akasyalarla ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıklarla dolacak kalbimin içi..
Geçiyorum mevsim gibi kapından,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.



Ahmet Muhip Diranas

Fide ERKEN 20-02-2007 18:05

Merhaba,
Ne güzel şiirler var burada.Gölgelik yapmışlar dinlendim.
Bir tane de kendi şiirlerimden göndereyim mi?
Şairler ve Yapraklar

geçen hafta sonu
kurumuş yaprakları çiğnedik
parkta

büyük ağaçların altında
geniş yapraklar vardı
ezildiler tok bir sesle

bir tanesi dışında
çoğu büyüktü ağaçların
küçük yaprakları altında

bunları da ezdik ayaklarımızla
küçücük sesleri vardı
sanki bizi ezmeyin diye
yalvarıyorlardı
acıdık onlara
kurumuş yapraklar olsa da

çoğu büyüktü parktaki ağaçların
kocaman yapraklar altlarında
ve ince sesleriyle yapraklarının
birkaç küçük,yalnız ağaç

Şairlerin de ince sesleri var
yalvarırlar kimse
ezmesin yapraklarını diye

Fide ERKEN

Todor 20-02-2007 22:00

Teşekkür ederiz Sevgili Fide Erken. Varsa devamınıda isteriz.:)

Yücel Özlem 21-02-2007 20:29

Bir Kayısı Ağacı


Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız.
Yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.

Yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır,güler,
bense hoşnut olurum.
Hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.

Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.

En güzel ay nisan ayı,
toprak yumuşak yumuşak,
en güzel ay nisan ayı.
Yamur yağdı,çiçek açtı,
bir hoş oldu içerim,
en güzel ay nisan ayı.
Kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa,bir sola,
başı döner kavakların.
Ben bir kayısı ağacı,
başımda çiçeklerim.

Ben bir kayısı ağacı,
üç insan severim:
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam.
Çocuğun adı Ahmet,
kadının adı Fatma,
adamın adı İbrahim.
Ahmet küçük ve sarı,
Fatma tombul ve beyaz,
İbrahim uzun ve narin.
Bir tek toprak odaları var üçünün,
toprak odanın bir tek penceresi.

Ben bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakarım odaya,
yerde bir eski yatakla yorgan görürüm,
duvarda bir eski kırık ayna,
yerde bir eski kilim,
bir eski hasır.

Bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakar odaya,
çiçeklerinden utanır.

Dün gece gaz yakamadılar,
ayışığında gördüm üçünü.
üçünün suratı asık.
Önce oturup
zeytin ekmek,taze soğan yediler,
sonra baktılar birbirlerinin gözüne,
sonra esnediler.

Gökyüzü bembeyazdı.
Gökyüzü çiçeklerimin renginde.
Gökyüzünde kavaklar.

Fatma uzandı İbrahim'in yanına,
sağa döndü.
Tombul,beyaz yüzü pencerede,
gözleri açık durdu sabaha kadar.

Çiçeği en önce kayısı döker.
Ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
Yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.

Haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla,şekerle dolacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
Ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.

Ben bir kayısı ağacıyım.
Kötü bir düşüncedir almış beni.
Geçti bağları budama zamanı,dedim,
dedim,çarşıda dört döner ibrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.

Dedim, insanlar
neden yaşatılmıyor
ağaçlar kadar olsun.

Ben bir kayısı ağacı.
Fatma'nın,İbrahim'in,Ahmet'in
yumurtası,şekeri,eti.
Gittikçe artmakta kederim.
Günlerden pazartesi.
Gene geldi, elinde çanta, o şişman adam.
Şişman adam bir düşman gibi beni seyreder,
ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim.
Durmuş İbrahim kapıda,
yüzü dalgın ve sinirli,
bakıyor eli çantalı şişman adama.

Şişman adam uzattı gövdeme elini,
pencereden korkmuş kuzular gibi baktı Ahmet,
büktü boynunu kuzular gibi.
Ben bir kayısı ağacı.
Gövdemde o sarı kağıt.

Yol parasını verememiş İbrahim,
verilmiş haciz kararı.
Yapmayın, dedim.
yılda bir çiçek açarım,dedim.
Etmeyin,dedim.
ekmeğe katık oluyor kayısılarım,dedim.

Bir öğle vakti baktım,
kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa, bir sola.
Ben kışlık odun,
altı lira

1947,Kırşehir

Abdulkadir

Sebahattin 08-03-2007 20:06

Kiraz Mevsimi
 
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam?
Sokak başlarında saz mı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.

Sait Faik ABASIYANIK

Ezginin Günlüğü de şarkısını yapmıştı. Çok severim hani, şarkısını da, şiirini de , meyvesini de :)

yengeç 17-03-2007 16:21

BÜTÜN GÜZELLİKLER HEP YAŞAMALI

her güzellik kalmalı yarına
yeşilin sararması son baharda
ilkyazda kendini doğurması kalmalı
göknarın ladinin kızılçamın
Toros yellerinde saç taraması
Kızılırmak boylarında söğüdün
kavakla salınması kalmalı

her güzellik kalmalı yarına
toprağın yağmur kokusu
lâle tutan anemon tutan
papatya gelincik tutan avuçları
suyun kımıltısı kalmalı
Kaçkar'ın başındaki buğu
Harran bekleyişindeki can kokusu kalmalı

her güzellik kalmalı yarına
binlerce yıllık Anadolu soluğu olarak hava
delikanlı yatağında deniz düşleri
çipura dudağı
mercan gelişi
sürüler içinde lüfer sürüsü kalmalı

hava azalmadan
toprak azalmadan
çocuk yüzlerine en çok yakışan
gülücük azalmadan
gelecek azalmadan
hepsi hepsi kalmalı

bütün güzellikler hep yaşamalı

Ali Tekmil

yengeç 19-03-2007 07:55

GECEYE KARŞI MÜDAFAA

Bu adam ölmüştür ama,
Düşmedi toprağa henüz vakit.
Hayatını devrettik ağaçlara
Kalbi kimlere ait.

Bu adam ölmüştür ama,
Başucundan ayrılamadık.
Sonsuz kederinde gecelerimizin
Nedendir hâlâ bu beyazlık.

Bu adam ölmüştür ama,
Henüz durmadı nehir.
Ve nasibi muhteşem kuşlar gibi
Onu götürebilir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

yengeç 19-03-2007 09:35

Bir Ağaç; Yorgani Da Gökyüzü
 
BİR AĞAÇ ; YORGANI DA GÖKYÜZÜ

hiçbir sınır sarkmaz mı ötekine
çocuk topaçları gibi
kendi gölgesinde mi döner herkes
sade ayaz mı önler tohumun toprağa yağmasını
oysa ellerim de tohum dolu ilkyaz tadında
gelinleri güveyleri kıyıda köşede tutarak
ne çok yazık ediyorum çiçek düğünlerine
paytak ve acemi
bütün ayaklarıyla gelseler
dolsalar göğsümün ötücü ovalarına
elden ele gözden göze gülüşüp dağıtsalar
koca köyde duymayan kalmasa
kalır mı çit
durur mu duvar ağırca ara yerde
dolaşıp sesler seslere
gülüşler gülüşlere bulaşıp
dönmezler mi gönüllerince

bir ağaç gördüm güpegündüz
gökyüzünden bir yorgan çekmiş üstüne
şiire doğru gidiyordu

Ali Tekmil

yengeç 30-04-2007 18:54

GÜLÜŞÜNE GÜLÜŞÜNE

o adamdı
işte o adam.
bir ağacın gövdesine bir deniz oymuş
içine de gökyüzü
içine de alabildiğine yağmur
tıka basa güneş
ve sevişme zamanı koymuş
şiirden geliyordu.

madeni eritmiş göğsünde
götürüp dikmiş gömütüne olmaz ' ın.
toprağı ekmek yapmış
açlığın karasını ak.
eğirmiş nefesini acıda
umarsız dağlara yolak
bir mayıs gelininin saçlarına tarak yapmış
ay karanlık gecelerde ay ışığı
gün tutulmalarında güneş
toprak çanaklarda içilen tarih olarak
ve kanlı kılıçlardan kopardığı alnını
dilinin rüzgârında savurarak
ölümden iniyordu.

o adamdı
işte o adam.
yeryüzünün bütün adalarında adam aramış
ve tenhalığa kapaklanmış olarak
öfkesinin horozu kalkık
avcıdan avcı
mızraktan mızrak
azalan umudunu uğrusu bilip
kendine gidiyordu.

o adamdı
işte o adam.
ağacın göğsüne koymuş başını
uzundan uzun
genişten geniş
elleri meyve
gözleri çiçeklenmiş
gülümsüyordu.


Ali Tekmil / 24. 06. 2002 - Urla.

Metin Y. 08-05-2007 14:56

Elma Ağacı - Şükrü Enis Regü
 
ELMA AĞACI

Yine başladı soğuklar,
Boyuna yağıp duruyor yağmur.
Esiyor rüzgar acı acı.
Nasıl geçireceksin bu kışı
Elma Ağacı?


Gölgen de yok ki sana arkadaş olsun;
Tek başına kaldın bu kış kıyamette;
Artık kimse bakmaz oldu yüzüne;
Dallarına tırmanıyor çocuklar,
Kuşlar uğramıyor semtine.

Üzülme bu günler çabuk geçer,
Bir bakarsın bahar geliverir.
Yeniden allanıp süslenirsin,
Bizim için yine çiçek açar,
Meyve verirsin.

Şükrü Enis REGÜ

zenfree 08-05-2007 23:45

BİR YER DÜŞÜNÜYORUM -Ziya Osman SABA
 
Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilmem, neresinde yurdun.
Bir ev günlük güneşlik
Çiçekler içinde memnun

Bahçe kapısına varmadan daha,
Baygın kokusu ıhlamurun
Gölgesinde bir sıra, der gibi:
-Oturun!

Haydi çocuklar, haydi,
Salıncakları kurun!
Başka dallarsa, eğilmiş:
-Yemişlerimizden buyurun!

Rüzgâr esmez, konuşur:
Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun.
Mesut olun, yaşayan,
Ana baba evlat torun

Ziya Osman SABA



Bu şiiri ezberlediğimde sanırım ilkokul 3.sınıftaydım. Ben hala böyle bir yer düşünür dururum.;)

Metin Y. 11-05-2007 12:29

Rahatı Kaçan Ağaç
 
Rahatı Kaçan Ağaç

Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsim, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

[Melih Cevdet Anday]

Metin Y. 15-05-2007 14:58

Çocuk ve Ağaç
 
1 Eklenti(ler)
ÇOCUK VE AĞAÇ

Çocuk çok sevdi ağacı...
Verirdi ona, her kış
Çiçekleri olaydı!

Ağaç, çok sevdi çocuğu...
Öperdi altın saçlarından
Dudakları olaydı!

Ve ona öptürmek için
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!

Dökerdi önüne hepsini
Gümüşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!

Ve çocuk gittikten sonra,
Böyle kalır mıydı ağaç?
Ne olurdu onun da
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!

[Arif Nihat Asya]
Şair 1904 yılında İstanbul'da doğdu, 1975 yılında Ankara'da öldü.

Metin Y. 16-05-2007 09:37

Çamlıca'daki Çınar
 
1 Eklenti(ler)
ÇAMLICA’DAKİ ÇINAR

Çamlıca’nın en yüksek yerinde bir perinin,
Işıktan heykelini nakşettim ufuklara…
O yeşil Çamlıca ki, kat kat eteklerinin,
Birini boğaz öper, ötekini Marmara.

Bir ceylandın o sonsuz güzellikle vurulmuş,
Benliğin his kesildi bir gölgeye geldin ki…
Ağaçlar öyle dalgın , sular öyle durulmuş,
Gök öyle mavi ve sen o kadar güzeldin ki!

Diyordum: “Gözlerime yaş değil, perde inse,
Bu güzel yüz gözümden kaybolamaz bir ara.
Senin aksin silinmez bütün eşya silinse…”
Derken gözüm ilişti yaslandığım çınara.

Bu çınar yaralıydı belki binbir yerinden:
Kimi çizmiş bıçakla ona kendi adını,
Kimi bir okla delmiş iki kalbi derinden,
Kimi yazmış adıyla, yan yana bir kadını.

Bu adların içinde ben, eski bende vardım,
Unuttum, kimdi yalnız, o zamanki nergisim?
Ben ki onbeş yıl önce, ona candan tapardım,
Şimdi baktım, bana bir sır olmuş o isim.

Anladım, aşkın izi suda çizgiyle birmiş,
Onları duymamışım şu kök kadar derinden :
Anladım , hatıraya daha çok yer verirmiş
Çınarların gövdesi aşık yüreklerinden!

[Faruk Nafiz Çamlıbel]

zenfree 16-05-2007 11:20

CEVİZ AĞACI ( Nazım Hikmet RAN)
 
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.


Nazım Hikmet RAN

http://www.nazimhikmetran.com/

Erguvan Muhibbi 02-06-2007 14:46

Biraz önce Türkçe olimpiyatları programında
Vietnamlı bir küçük kız bu şiiri okudu.
Ağlattı beni.


Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
(Uzaklara Türkü)

Müjgan 14-06-2007 13:01

Dün gece Kırsal Çevre Derneğinin düzenlediği "ağaç ve edebiyat" konulu sunumdaydım. Daha çok Türk şairlerin yazdığı şiirlerin konu edildiği sunumda, ağaçlarla ilgili ilginç yaklaşımlar vardı.

Ağaçlar ve doğa ile ilgili türkülerin seslendirildiği ikinci bölümde, gitar, bağlama ve bendir le gönlümüz tıka basa doldu:)
"Karlı kayın ormanı" ile biten sunum, "yalnız ağaç" değil, orman olmanın güzelliğini bir kez daha vurguladı.

Metin Y. 14-06-2007 13:15

Karadutum
 
KARADUTUM

Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.

Bedri Rahmi Eyuboğlu

Kemal Kabcık 19-08-2007 06:27

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Dede Özleminde Kaleme Alınan Temiz Duygu ve Düşünceler Türkçe ile Var
= IX =
Asar Dağı Zirvesinde: tarımı uğraşı edinmek stres atmaya en etkili yoldur;
Bir bitkinin arzu etmiş olduğu, en seçkin ortamı hazırlamak strese iyi gelir!
Bugün için insan emeğinin değeri, meydana getirdiği eserle ölçülmektedir:
Bir bitkinin, yüz güldüren canlılığında; ümitler, sevinçler ve de huzurumuz!

Kemal Kabcık 19-08-2007 06:38

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Babaların Duasıyla Hakka Yönelmiş Türk Gençliği Elbette Ki Türkçe İçin Var
= XI =
Asar Dağı Zirvesinde; toprağa düşen her bir tohum, açlığın çaresine ilaçtır;
Bir tohumu, toprağın döşeğinde filizlenirken hissedersin ve aşk ile titrersin!
Bir tohumu toprakla öpüştürmenin mutluluğu sarar insanı ve aşkın huzuru!
Mutluluğu, huzuru, ve ümidi uzakta aramamalı ve toprağın isteğini anmalı!

Kemal Kabcık 19-08-2007 06:47

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
“Annelerin Öz Türkçe’si” ile Ruhum Zenginleşir ve Anne Vicdanında Ümitler
= VII =
Asar Dağı zirvesinde; dost bellediğim makam öğretti bir çiçeğe bakmasını:
Eskiden olsa, basitçe, ‘gördüğüm bir çiçekten ibarettir’ derdim, oysa şimdi;
Kazanmış olduğumu sandığım manevi his ve duygularla, söyleyebileceğim;
‘Bir hayal ürününün, insana adanmış gerçeğiyle, hayatın güzelliği bir çiçek’

Kemal Kabcık 19-08-2007 06:52

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Seçilmiş Kardeş Olan Arkadaş Hasretinde Hece Hece Okunan Türkçe Anlatı
= XI =
Asar Dağı Zirvesinde, payına düşene razı olabilmişsen daimilik söz konusu:
Şikayetçilik ve payına düşmüş olana isyankarlık; insani kurtuluşa engeldir!
Sen de sev, sen de saygıyla koru ve adını sevgiyle andığın aşklar büyüsün:
Unutma ki; bir iyilik yapılacaksa eğer, önce kendinle olan dostluğunu koru!

Kemal Kabcık 19-08-2007 06:55

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Dede Özleminde Kaleme Alınan Temiz Duygu ve Düşünceler Türkçe ile Var
= III =
Asar Dağı Zirvesinde; sahip olduğun mevkii koruma düşüncesi: ÖNCEliktir!
Kendi konumunu, kendi mevkisini muhafaza edemeyen olgunluğa eremez!
Sahip olunan konumu ve mevkii sev; çünkü, insan ‘şükrü’ ile can bulandır!
Kendi-kendine yeten ve kimseyi etkilemek istemeyen varlığımla; ÖNCE’lik!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:00

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Babaların Duasıyla Hakka Yönelmiş Türk Gençliği Elbette Ki Türkçe İçin Var
= IV =
Asar Dağı Zirvesinde, bir ağaç dikmenin, bir fidan yetiştirmenin mutluluğu;
Hiçbir şeye değişilmez, ve dalda yaprak sayısınca, huzur ve ümit insanlığa!
Dost bellediğin makamla paylaşılan, huzur ve ümit daimiliğinde yeşerirsin:
Bir ağaç, bir fidan yetiştir; istemelisin çünkü ağaç dalı yaprak sayısı ümidi!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:08

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Babaların Duasıyla Hakka Yönelmiş Türk Gençliği Elbette Ki Türkçe İçin Var
= VI =
Asar Dağı Zirvesinde; Allah’ın takdiri olmaksızın, yaprak dahi kıpırdamıyor:
Çalış, çabala, didin; illaki Allah’ın takdiri gerek ve ilahi takdirle kazanımlar!
O kadar kitap okuyorum, ve paylaşımlarım ile aşkı yaşatmaya çalışıyorum:
Okuduğumu anlamaya; zaman, beklediğimi bulmaya; sabır, zorunluluktur!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:14

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Babaların Duasıyla Hakka Yönelmiş Türk Gençliği Elbette Ki Türkçe İçin Var
= VIII =
Asar Dağı Zirvesinde; taklitçilikten sakın, ve neyi, niçin yaptığını bilmelisin!
Ezbercilik ve taklitçilik; İnsanın, düşüncesiyle kendi gibi olmasına engeldir!
İçtenlik içermeyen duygu ve düşünceleri kaleme alınması, yazana tehlikeli!
Yapmadığın, gerçekleyemediğin duygu ve düşünceleri kaleme almamalıdır!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:17

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Dede Özleminde Kaleme Alınan Temiz Duygu ve Düşünceler Türkçe ile Var
= II =
Asar Dağı Zirvesinde: ders vermek değil, hayattan dersi almaktır; maksat!
Hayat güzelliğinde, her insana; iki dede iki hazine, ve insan sevgiyle etkili!
Bir dua ile dedelere ulaşmak istemek ne kadar da güzel, insan yalnız değil!
Dua için kabirlerine vardığım vakit, öğrendim ki; baki kalan yalnızca Allah!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:20

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Seçilmiş Kardeş Olan Arkadaş Hasretinde Hece Hece Okunan Türkçe Anlatı
= II =
Asar Dağı Zirvesinde, arkadaş; seçilmiş olan kardeş, ve başarı kardeşliğin:
Kardeşliğin menfaatsizliğinde, kardeşliği yaşatacak, bilgi arayışı içerisinde;
Aşkı yaşar, aşkı yaşatırız ve kardeşlik duyarlılık isteyen sorumlulukla etkili!
Menfaatini kenara bırakan, ve rahatını kardeşlik adına terk eyleyen; ümitli!

Kemal Kabcık 19-08-2007 07:22

Bir Ağaca Duyulan Sevgi ve Saygı; Bir İnsana Duyulandan Az Değildi ve Özlemine Yazdık
 
Seçilmiş Kardeş Olan Arkadaş Hasretinde Hece Hece Okunan Türkçe Anlatı
= III =
Asar Dağı Zirvesinde, ‘emir’ olunan: iyilik, güzellik ve doğruluğun peşinde;
Seçilmiş kardeş olan arkadaşlıkların devamlılığı adına, aşk ile kalem döner!
İyilik, güzellik ve doğruluk; sorumluluğunu bilen, sorumluluğunu aşmayan,
Arkadaş canlısı dost kalplere mahsus bir erdem ve insan kardeşe ümitlidir!


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 19:32.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025