agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Topraksız Tarım (https://www.agaclar.net/forum/topraksiz-tarim/)
-   -   Damda 12 m2 Hidroponic Sera Yapımı (https://www.agaclar.net/forum/topraksiz-tarim/32636.htm)

ateşkaptan 02-08-2014 13:04

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi guppy (Mesaj 1310211)
Merhaba, hazırlayacağımız formülasyon topraklı tarımda da kullanılabilir mi? Eğer öyle ise bende katılmak isterim.

Eğer toprak analizi yaptırabilirseniz, pek ala kullanabilirsiniz. Yeter ki topraktaki elementler belli olsun.

leventali 03-08-2014 13:26

Herkese Hayırlı Pazarlar,

Sevgili İsmail Abicim, O kızdan Allah herkese nasip etsin ama mesele o kız değil inan bana. İnsan yaşarken farkında olmadığı yaşamın güzelliklerini görmesi için defaatlerce uyarılıyor. Ama çoğunlukla uyarılara aldırış edilmiyor.

Elimde bir proje vardı. Yaklaşık 2 yıl sürecek. Ve benim geleceğimi ilgilendiren en önemli proje ve zamanında bitmesi gerekiyor.

Ofis aynı zamanda evim oldu. Orada yiyor, orada yatıyor, orada çalışıyorum. Çok ender dışarı çıkıyor, sanki sudan çıkmışım da nefes almak için yeniden ofise koşmam gerekli gibi geri dönüp işin başına oturuyorum. Kafamı bilgisayarın başından kaldırmıyorum.

Gözlerim bozulmuş umurumda değil. Annem arıyor "Özledik" diye ki 20 dakikalık mesafedeyim, çoğunlukla cevap "Bu hafta gelemem" oluyor.

İşimde yol aldıkça, sonuçları güzel gittikçe, sona yaklaştıkça ayrı bir hevesle çalışıyorum, aynı zamanda daha fazla ofise yapışıyorum.

Öyle ki bazen ailem beni ofiste ziyarete geliyor.

Öğle vaktiydi. Yine hummalı bir çalışma içindeyim. Telefon çaldı. Annemdi arayan. "Anne kısa kes çok yoğunum" dedim. "Ablan" dedi, "rahatsızlanmış. Bir evine kadar gidip baksan.".

Ablam ofisime 5 dakikalık uzaklıkta. "Tamam bir ara bakarım anne" deyip telefonu kapadım. Kapadım kapamasına ama içimde bir burukluk. Personelime hadi kalk bir yere gidiyoruz deyip, onu da yanıma alıp ablamların yolunu tuttum. Kapıda ambülans bekliyordu. Ambülans bomboş. Kimsecikler yok yanında. Mahalleli etrafta birikmiş. Ağlayan kadınlar var.

O merdivenleri nasıl çıktığımı bilemiyorum. Yetişmiştim. Onu son bir kez görmüştüm. Konuşamadık ama son nefesini kucağımda verdi.

Ve ben ölümün olduğunu bildiğim halde, defalarca şahit olduğum halde işte o gün ölümün olduğunu anladım. Sabah telefonla konuştuğunuz ablanızı, öğleden sonra kucağınızda uğurlamanın mümkün olabileceğini gördüm.

İşin, paranın, ne kadar boş olduğunu, zamanın ne kadar kıymetsiz olduğunu, kelimelerin bunların karşısında süslenmiş, içi boş birer takiyye olduğunu gördüm.

İnsanın en dolu zamanında bile isterse her şeye zaman ayırabileceğini gördüm. Keşke böyle görmeseydin, dediğinizi duyar gibiyim. Bunun bir bana olduğunu mu sanıyorsunuz? Kendi hayatınızda biraz gerilere doğru gidin bakalım. Kaç kez bu ve benzerlerini yaşadınız.

Derler ya her şeyde bir hayır vardır. Ölümün hayrı olur mu? Hele ki ölen kardeşinizse. Ve daha yaşı çok küçükken. Ve bazen ölümler, acılar sizi daha büyük acılara hazırlar. El aletleriyle uğraştıkça, ellerinizin acıyan yerlerinin nasır tutması gibi.

İki ay iş yerine gitmedim. Geriye kalanlarla hayat devam ediyordu. Onlara zaman ayırdım. Sonra yeniden döndüm işime. Asla belirli bir saatten fazlasını çalışmadım. Hatta mutlak yetiştireceğim bir iş olduğunda bile, eğer bir yakınım beni özlemiş ya da ben onu özlemişsem, kendime ya da yakınlarıma zaman ayırmam gerekiyorsa hep işi bırakıp, onlara zaman ayırmışımdır.

Bu öğrendiklerim ışığında hayatta hiç anlaşamadığım babamla mükemmel bir 6 ay geçirdim. Bir akşam olmasa öbür akşam Tarsus'a gidip mangal yaptık. Öyle böyle değil, yakınımızda kim varsa çağırarak. Hafta sonlar sıkma partileri, börekler, torun torbalar, yeğenler...

Babamı berbere gönderirdim ama bıyıklarına sakın dokunmasın derdim. Onu ben balkonda keserdim çünkü. Yarım saat sürerdi. Tel tel keserdim. Gönyesine bakardım. Bile bile uzatırdım. Birde şöyle dur bakim, şu tarafa dön bir de ordan bakim, diye zaman geçirirdim. Arada bir laf sokup, onun bana düpedüz kaymasına zemin hazırlardım. O da hiç geri çevirmezdi. Oyuncunun repliğinin geldiği an gibi, o an geldiğinde düpedüz kayardı.

Eski şofördü babam. Neler söylediğini elbette buraya yazmayacağım. Yazsam, bunu çoğu kişi anlayamaz bile. Küfrün bir insanı nasıl mutlu edebileceğini...

Tanrı, evin büyük çınarı için hazırlamış beni. Kafamı işimden kaldırıp, etrafa bakabilmem için uyarmış beni. Yetmemiş gözümün içine sokmuş, söylemek istediğini.

6 ay. 6 ay, 40 yılda yaşamadığımız kadar güzel günler geçirdik babamla. Ne kadar çok anımız var. Ne çok şeyler anlattı bana kimisi benle mezara gidecek. Meğer o demirden örülü duvarın ardında ne merhametli, ne çocuksu bir insan varmış. Aslında o demirden duvarı biz örmüşüz kafamızda. Gerçekte yokmuş böyle bir duvar. İşte hepsini 6 ay arayla ablamı ve babamı kaybederek anladım.

Ablam vefat etmeseydi babamın vefatını çabuk atlatabileceğimi hiç sanmıyorum. Atlatsam bile bütün hayatım pişmanlık içinde geçecekti.

İkisinin de mekanı cennet olsun. Giderken bana öyle bir miras bıraktılar ki, bu dünyada bırakılabilecek en büyük miras.

SEVDİKLERİNE ZAMAN AYIR.

Uzun yazdım belki İsmail Abi. Demem odur ki, insanın herkese ayıracak bir zamanı vardır. En yoğun iş ortamlarında bile. Ve mutlak ayırması gerekiyor. Bunun için kimseye ihtiyacı yok insanın. Sadece işi bırakıp, kalkıp gitmesi gerekiyor.

Ve inanın bana ne işim aksıyor, ne sevdiklerime ayırdığım zaman kayıp oluyor. O günden beri işim hala bitmedi. Hala yetişmesi gereken zamanlı işler mevcut. Hala tüm işler eşek yükünde. Ve hala sevdiklerime zaman ayırıp, tüm işlerimi de yapabiliyorum.

Yani zaman kısa lafı boş laf. Zaman çok uzun. Hatta bir insanın hayatına günümüzdeki 50 insanın hayatını sığdırabilecek kadar fazla zaman var.

Sana hep söylüyorum İsmail Abi, kendini bana bu kadar özletme diye. Bu kadar özletince kısa yazamıyorum işte böyle :) Bak madem denize hasretsin, ablamı da al, atla arabaya gel buraya. O güzel kızla sizi denize götürelim. Hem denizi, hem kızı görmüş olursun.

Diğer arkadaşlara da bu vesile ile cevap vermiş olalım.

Sayın 622ali, Sera profil borudan. Siz neyi arzuluyorsanız söyleyin, ben nasıl yaptırdığımı size çizerek de, seradan görüntüler alarak da videosunu çekerek de gönderirim. Bu arada adaşmışız da sanırım.

Sayın guppy, Benim sorunuz karşısında yazacaklarım bu işe profesyonel yaklaşan ve profesyonel tarımla uğraşan arkadaşlarımız tarafından çok da beğenilmeyecektir. Yerden göğe kadar haklılar da çünkü onlar işin profesyonel tarafındalar ve öyle de olması gerekli.

Sayın AteşKaptan güzel bir yerden cevap vermiş size. Toprağınızın tahlili önemli. Yani ne eksik ne fazla bilmelisiniz, hatta suyunuzun bile tahlili önemli. Peki amatör olarak bunları bilmeden de tarım yapılamaz mı? Elbette yapılır. Bunun yolu da toprağınızdaki bitkileri gözlemleyerek.

Onlar size neyin fazla neyin eksik olduğunu söylerler. Hatta bağırırlar. Topraklı tarıma gerekli midir bu gübreler? Bu ince bir soru olmasına rağmen yarım yamalak da olsa gereklidir diyebilirim. Çünkü hiçbir toprak, bütün besin maddelerini eşit ve istenen miktarda taşımaz.

Seramın etrafında sürekli deneyler yapıyorum. Aynı türden bitkileri hem besinli suda (hidroponic) hem perlit içerisinde, hemde toprakta deniyorum. Ve hepsine de aynı besinli suyu veriyorum.

Verimle çok derdim olmadığı için, hemen hepsinden de istediğim sonucu alabiliyorum. Yani hepsi de harika birşekilde yetişiyor. Birinin diğerine üstünlüğü var mı? Ağaç türünde, sağlam bir yer isteyenler toprakta daha başarılı. Çünkü toprağın ağırlığı onlara güven veriyor ve daha hızlı gelişiyorlar.

Örneğin perlite mısır ektim. Çok uzun bir süre büyümesi yavaştı. Sonra birden hızlanmaya başladı. Daha önce de aynı gözlemleri yapmıştım. Bitki kendini güvende hissedene kadar kök salıyor, kendi yapısını direyecek yapıyı kökleriyle sağladığı anda inanılmaz bir hızda büyüyor. Mısır 1 ayda, 20 santim kadarken son bir haftada 1.5 metreyi geçti.

Aynı şeyi perlite ve toprağa ektiğim biberlerde de gözlemledim. Perlitte büyümeleri çok yavaşken, sonra birden hızlanıverdiler ve diğerleriyle aynı boya geldiler ve aynı meyveyi vermeye başladılar.

Toprağın sağladığı en büyük avantajlardan biri de bu sanırım. Bitkiye kendi ağırlığını taşıyacak şekilde sağlamlığı daha erken veriyor.

Akşam vaktim olursa seramdaki yeni görüntüleri paylaşırım.

Saygı ve sevgilerimle...

İsmail Karagülle 03-08-2014 19:41

Levent ali kardeşim ,
Döktürmüşsün . Ve de çok haklısın .
Bizim bu konuda eksiğimiz çok .
eşi dostu ihmal ettiğimizden fazlası var kendimizi de ihmal ediyoruz.
Düzelteceğiz inşallah .:o

hsnsdt 03-08-2014 19:49

Sayın Levent bey yazmış olduğunuz yazı çok ders verici ve üzücü, başınız sağolsun.

volkan0048 04-08-2014 07:58

Levent abi,

aynı şeyleri yaşamışız aşağı yukarı,

boğazım düğümlendi sanki,

başın sağolsun,

ah işte o zaman ah o zamannnnnn....

dalu45 04-08-2014 08:40

Levent Bey

Ben forumu yaklaşık 1 haftadır takip ediyorum. Konunuzdaki yazıların çoğunu okudum tebrik ederim, çok ayrıntılı, her detayı yazmışsınız. Bizim gibi yeni başlayanlara yön veriyor.
Başınız sağolsun.

kursun 04-08-2014 10:43

Başınız sağolsun, Levent Ali Bey.
Bu kadar işin arasında, acılı günlerde, herkesin sorularına tek tek cevap veriyorsunuz.
Gerçekten sabırlı çok olgun davranıyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.

hsnsdt 26-08-2014 21:40

Merhaba ? :S

Lathspell 12-11-2014 13:17

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi leventali (Mesaj 1310414)
Herkese Hayırlı Pazarlar,

Sevgili İsmail Abicim, O kızdan Allah herkese nasip etsin ama mesele o kız değil inan bana. İnsan yaşarken farkında olmadığı yaşamın güzelliklerini görmesi için defaatlerce uyarılıyor. Ama çoğunlukla uyarılara aldırış edilmiyor.

Elimde bir proje vardı. Yaklaşık 2 yıl sürecek. Ve benim geleceğimi ilgilendiren en önemli proje ve zamanında bitmesi gerekiyor.

Ofis aynı zamanda evim oldu. Orada yiyor, orada yatıyor, orada çalışıyorum. Çok ender dışarı çıkıyor, sanki sudan çıkmışım da nefes almak için yeniden ofise koşmam gerekli gibi geri dönüp işin başına oturuyorum. Kafamı bilgisayarın başından kaldırmıyorum.

Gözlerim bozulmuş umurumda değil. Annem arıyor "Özledik" diye ki 20 dakikalık mesafedeyim, çoğunlukla cevap "Bu hafta gelemem" oluyor.

İşimde yol aldıkça, sonuçları güzel gittikçe, sona yaklaştıkça ayrı bir hevesle çalışıyorum, aynı zamanda daha fazla ofise yapışıyorum.

Öyle ki bazen ailem beni ofiste ziyarete geliyor.

Öğle vaktiydi. Yine hummalı bir çalışma içindeyim. Telefon çaldı. Annemdi arayan. "Anne kısa kes çok yoğunum" dedim. "Ablan" dedi, "rahatsızlanmış. Bir evine kadar gidip baksan.".

Ablam ofisime 5 dakikalık uzaklıkta. "Tamam bir ara bakarım anne" deyip telefonu kapadım. Kapadım kapamasına ama içimde bir burukluk. Personelime hadi kalk bir yere gidiyoruz deyip, onu da yanıma alıp ablamların yolunu tuttum. Kapıda ambülans bekliyordu. Ambülans bomboş. Kimsecikler yok yanında. Mahalleli etrafta birikmiş. Ağlayan kadınlar var.

O merdivenleri nasıl çıktığımı bilemiyorum. Yetişmiştim. Onu son bir kez görmüştüm. Konuşamadık ama son nefesini kucağımda verdi.

Ve ben ölümün olduğunu bildiğim halde, defalarca şahit olduğum halde işte o gün ölümün olduğunu anladım. Sabah telefonla konuştuğunuz ablanızı, öğleden sonra kucağınızda uğurlamanın mümkün olabileceğini gördüm.

İşin, paranın, ne kadar boş olduğunu, zamanın ne kadar kıymetsiz olduğunu, kelimelerin bunların karşısında süslenmiş, içi boş birer takiyye olduğunu gördüm.

İnsanın en dolu zamanında bile isterse her şeye zaman ayırabileceğini gördüm. Keşke böyle görmeseydin, dediğinizi duyar gibiyim. Bunun bir bana olduğunu mu sanıyorsunuz? Kendi hayatınızda biraz gerilere doğru gidin bakalım. Kaç kez bu ve benzerlerini yaşadınız.

Derler ya her şeyde bir hayır vardır. Ölümün hayrı olur mu? Hele ki ölen kardeşinizse. Ve daha yaşı çok küçükken. Ve bazen ölümler, acılar sizi daha büyük acılara hazırlar. El aletleriyle uğraştıkça, ellerinizin acıyan yerlerinin nasır tutması gibi.

İki ay iş yerine gitmedim. Geriye kalanlarla hayat devam ediyordu. Onlara zaman ayırdım. Sonra yeniden döndüm işime. Asla belirli bir saatten fazlasını çalışmadım. Hatta mutlak yetiştireceğim bir iş olduğunda bile, eğer bir yakınım beni özlemiş ya da ben onu özlemişsem, kendime ya da yakınlarıma zaman ayırmam gerekiyorsa hep işi bırakıp, onlara zaman ayırmışımdır.

Bu öğrendiklerim ışığında hayatta hiç anlaşamadığım babamla mükemmel bir 6 ay geçirdim. Bir akşam olmasa öbür akşam Tarsus'a gidip mangal yaptık. Öyle böyle değil, yakınımızda kim varsa çağırarak. Hafta sonlar sıkma partileri, börekler, torun torbalar, yeğenler...

Babamı berbere gönderirdim ama bıyıklarına sakın dokunmasın derdim. Onu ben balkonda keserdim çünkü. Yarım saat sürerdi. Tel tel keserdim. Gönyesine bakardım. Bile bile uzatırdım. Birde şöyle dur bakim, şu tarafa dön bir de ordan bakim, diye zaman geçirirdim. Arada bir laf sokup, onun bana düpedüz kaymasına zemin hazırlardım. O da hiç geri çevirmezdi. Oyuncunun repliğinin geldiği an gibi, o an geldiğinde düpedüz kayardı.

Eski şofördü babam. Neler söylediğini elbette buraya yazmayacağım. Yazsam, bunu çoğu kişi anlayamaz bile. Küfrün bir insanı nasıl mutlu edebileceğini...

Tanrı, evin büyük çınarı için hazırlamış beni. Kafamı işimden kaldırıp, etrafa bakabilmem için uyarmış beni. Yetmemiş gözümün içine sokmuş, söylemek istediğini.

6 ay. 6 ay, 40 yılda yaşamadığımız kadar güzel günler geçirdik babamla. Ne kadar çok anımız var. Ne çok şeyler anlattı bana kimisi benle mezara gidecek. Meğer o demirden örülü duvarın ardında ne merhametli, ne çocuksu bir insan varmış. Aslında o demirden duvarı biz örmüşüz kafamızda. Gerçekte yokmuş böyle bir duvar. İşte hepsini 6 ay arayla ablamı ve babamı kaybederek anladım.

Ablam vefat etmeseydi babamın vefatını çabuk atlatabileceğimi hiç sanmıyorum. Atlatsam bile bütün hayatım pişmanlık içinde geçecekti.

İkisinin de mekanı cennet olsun. Giderken bana öyle bir miras bıraktılar ki, bu dünyada bırakılabilecek en büyük miras.

SEVDİKLERİNE ZAMAN AYIR.

Uzun yazdım belki İsmail Abi. Demem odur ki, insanın herkese ayıracak bir zamanı vardır. En yoğun iş ortamlarında bile. Ve mutlak ayırması gerekiyor. Bunun için kimseye ihtiyacı yok insanın. Sadece işi bırakıp, kalkıp gitmesi gerekiyor.

Ve inanın bana ne işim aksıyor, ne sevdiklerime ayırdığım zaman kayıp oluyor. O günden beri işim hala bitmedi. Hala yetişmesi gereken zamanlı işler mevcut. Hala tüm işler eşek yükünde. Ve hala sevdiklerime zaman ayırıp, tüm işlerimi de yapabiliyorum.

Yani zaman kısa lafı boş laf. Zaman çok uzun. Hatta bir insanın hayatına günümüzdeki 50 insanın hayatını sığdırabilecek kadar fazla zaman var.

Sana hep söylüyorum İsmail Abi, kendini bana bu kadar özletme diye. Bu kadar özletince kısa yazamıyorum işte böyle :) Bak madem denize hasretsin, ablamı da al, atla arabaya gel buraya. O güzel kızla sizi denize götürelim. Hem denizi, hem kızı görmüş olursun.

Diğer arkadaşlara da bu vesile ile cevap vermiş olalım.

Sayın 622ali, Sera profil borudan. Siz neyi arzuluyorsanız söyleyin, ben nasıl yaptırdığımı size çizerek de, seradan görüntüler alarak da videosunu çekerek de gönderirim. Bu arada adaşmışız da sanırım.

Sayın guppy, Benim sorunuz karşısında yazacaklarım bu işe profesyonel yaklaşan ve profesyonel tarımla uğraşan arkadaşlarımız tarafından çok da beğenilmeyecektir. Yerden göğe kadar haklılar da çünkü onlar işin profesyonel tarafındalar ve öyle de olması gerekli.

Sayın AteşKaptan güzel bir yerden cevap vermiş size. Toprağınızın tahlili önemli. Yani ne eksik ne fazla bilmelisiniz, hatta suyunuzun bile tahlili önemli. Peki amatör olarak bunları bilmeden de tarım yapılamaz mı? Elbette yapılır. Bunun yolu da toprağınızdaki bitkileri gözlemleyerek.

Onlar size neyin fazla neyin eksik olduğunu söylerler. Hatta bağırırlar. Topraklı tarıma gerekli midir bu gübreler? Bu ince bir soru olmasına rağmen yarım yamalak da olsa gereklidir diyebilirim. Çünkü hiçbir toprak, bütün besin maddelerini eşit ve istenen miktarda taşımaz.

Seramın etrafında sürekli deneyler yapıyorum. Aynı türden bitkileri hem besinli suda (hidroponic) hem perlit içerisinde, hemde toprakta deniyorum. Ve hepsine de aynı besinli suyu veriyorum.

Verimle çok derdim olmadığı için, hemen hepsinden de istediğim sonucu alabiliyorum. Yani hepsi de harika birşekilde yetişiyor. Birinin diğerine üstünlüğü var mı? Ağaç türünde, sağlam bir yer isteyenler toprakta daha başarılı. Çünkü toprağın ağırlığı onlara güven veriyor ve daha hızlı gelişiyorlar.

Örneğin perlite mısır ektim. Çok uzun bir süre büyümesi yavaştı. Sonra birden hızlanmaya başladı. Daha önce de aynı gözlemleri yapmıştım. Bitki kendini güvende hissedene kadar kök salıyor, kendi yapısını direyecek yapıyı kökleriyle sağladığı anda inanılmaz bir hızda büyüyor. Mısır 1 ayda, 20 santim kadarken son bir haftada 1.5 metreyi geçti.

Aynı şeyi perlite ve toprağa ektiğim biberlerde de gözlemledim. Perlitte büyümeleri çok yavaşken, sonra birden hızlanıverdiler ve diğerleriyle aynı boya geldiler ve aynı meyveyi vermeye başladılar.

Toprağın sağladığı en büyük avantajlardan biri de bu sanırım. Bitkiye kendi ağırlığını taşıyacak şekilde sağlamlığı daha erken veriyor.

Akşam vaktim olursa seramdaki yeni görüntüleri paylaşırım.

Saygı ve sevgilerimle...

Ne kadar boş dertlerin içinde kaybolup neleri kaçırıyoruz... Başınız sağolsun sayın leventali...

leventali 12-11-2014 21:58

Teşekkür ederim Sayın Lathspell.

Sizin vesilenizle de tüm arkadaşlara merhaba demeliyim uzun bir aradan sonra...

Lathspell 13-11-2014 12:24

Bu konu mesajsız gün geçirmeyi hak eden bir konu değil gerçekten de. Amatör bir ruhla yapılmış girişimin yansımaları olarak başlayıp Sayın leventali'nin yanı sıra değerli hocalarımız ve üyelerimizin tecrübe ve spesifik bilgi destekleriyle önemli bir kaynak şekline evrilmiş. Tek sıkıntı bu çok değerli bilgilerin sayfa kalabalığı içinde bulunma güçlüğü. Artık kendi girişimim için hayati noktaların olduğu sayfaları ayrı ayrı kayıt mı etmek lazım ne yapmak lazım bilemedim... Burası, -forumumuzdaki bir çok değerli örnek gibi- içindeki bilgiler elden geçirilerek bir vikipedia sayfası gibi ansiklopedik bilgi sunar hale dönüştürülmeli. Zor ama çok önemli bence...

leventali 13-11-2014 14:57

Güç bir temenni Sayın Lathspell :)))

Lathspell 15-11-2014 23:37

Ama şu gürül gürül akan bilgi selinde boğulmamak için de ideal bir yöntem diye düşünüyorum Sayın leventali :) "Kim yapacak onu" diye bi soruyu doğurması ise bir başka dert:)

adem_09 16-11-2014 09:47

Çok güzel çalışma anlatımda güzel leventali çalışmalarız herkese örnek olmuş.

hsnsdt 16-11-2014 17:23

Levent bey hoş geldiniz, her gün bu konuya girip mesaj yazıp yazmadığınıza bakıyordum.

leventali 17-11-2014 12:20

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 1
 
5 Eklenti(ler)
Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 1
Eklenti 526546

Eklenti 526547

Eklenti 526548

Eklenti 526549

Eklenti 526550

leventali 17-11-2014 12:22

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 2
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526551

Eklenti 526552

Eklenti 526553

Eklenti 526554

Eklenti 526555

leventali 17-11-2014 12:24

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 3
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526556

Eklenti 526557

Eklenti 526558

Eklenti 526559

Eklenti 526560

leventali 17-11-2014 12:26

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 4
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526561

Eklenti 526562

Eklenti 526563

Eklenti 526564

Eklenti 526565

leventali 17-11-2014 12:30

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 5
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526566

Eklenti 526567

Eklenti 526568

Eklenti 526569

Eklenti 526570

leventali 17-11-2014 12:36

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 6
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526576

Eklenti 526577

Eklenti 526578

Eklenti 526579

Eklenti 526580

leventali 17-11-2014 12:42

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 7
 
5 Eklenti(ler)
Eklenti 526581

Eklenti 526582

Eklenti 526583

Eklenti 526584

Eklenti 526585

leventali 17-11-2014 12:46

Mersin 5. Narenciye Festivali Resimler 7
 
4 Eklenti(ler)
Eklenti 526591

Eklenti 526592

Eklenti 526593

Eklenti 526594

Şimdilik bu kadar. İnanın kendisi resimlerinden daha güzeldi. Umarım 6. sı yapılır...

karabostan 24-02-2015 12:26

sayın levent ali bey biz de sizin gibi küçük bir sera kurmak istiyoruz size ne kadara mal oldu yardımcı olabilirmisiniz ?

asilturk1 11-03-2015 12:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi karabostan (Mesaj 1359000)
sayın levent ali bey biz de sizin gibi küçük bir sera kurmak istiyoruz size ne kadara mal oldu yardımcı olabilirmisiniz ?

bende fikir almak istiyorum acaba mümkünmü?

leventali 12-03-2015 11:18

Merhaba Sayın Karabostan ve AsilTürk1,

Takriben böyle bir sera 2-3 bin tl ye mal olur düşüncesindeyim. Zira malzeme dışındaki tüm işçilikler bana ait. Sizlere nasıl yardımcı olacağım konusunu aydınlatırsanız elimden geleni yapmaya çalışırım.

Saygı ve sevgilerle...

asilturk1 12-03-2015 11:38

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi leventali (Mesaj 1362756)
Merhaba Sayın Karabostan ve AsilTürk1,

Takriben böyle bir sera 2-3 bin tl ye mal olur düşüncesindeyim. Zira malzeme dışındaki tüm işçilikler bana ait. Sizlere nasıl yardımcı olacağım konusunu aydınlatırsanız elimden geleni yapmaya çalışırım.

Saygı ve sevgilerle...

ben 4 tane profil oturtucam naylon ile üstünü örtücem 2-3 bin lira cok yahu ? ne varki serada acaba?

sedail 12-03-2015 11:45

15 metrekare seram için aldığım sera naylonu 270 tl tutmuştu bu biraz fikir verebilir size diğer metal aksam elimde olduğu için bir fiyat veremiyorum ancak kaynak makineniz varsa 300-500 arası gider profiller için. leventali beyin demek istediği de işçiliği kendiniz yapmazsanız işçilik maliyeti fiyatları yükseltir.


Leventali bey bu sene sezon açılmadan gübre çalışması için vaktiniz olurmu cevap yazabilirseniz sevinirim zira gübre kalmadı bu sene toprağa geri döneceğiz galiba :D

asilturk1 12-03-2015 14:17

kendim yapıcam max 500 cıkar herhalde ben metal işleri mezunuyum kaynak makinesi v.s ispiral var hepsini kendim yapıcam arkadaşımla işçi ücreti yok

karabostan 12-03-2015 18:49

arkadaşlar biz kavun falan yetiştireceğiz ben artık besin eriğiyle uğraşmak istemiyorum kavun için besin eriği satan varmı aramızda?


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 07:14.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025