![]() |
Alıntı:
Sn. Mevelitepe kabakları zapetmekte zorlanıyormuş. Diğer bitkilerde özellikle domateste kompleks:) daha doğrusu stres oluşumuna sebeb olan istilacı ve işgalci kabaklardan yaralanmanın bir çaresini buldu demektir. |
Alıntı:
Sn.Acemi Usta, harika bir çeviri yapmışsınız. Emeğinize sağlık. 1)Pastanelerden yumurta kabuklarını topla. 2)Fırında kavur. 3)Sirkede 20 gün beklet. 4)20 lt.suya koy; ister yapraktan ister sulama suyundan ver. O kadar. (.....) Bazılarını bir araya getir yeter. Sn. Sarıcan'nı da candan kutlamanın zamanı geliyor gibi...:) |
Alıntı:
Pazardan 3 kg. balık kırıntısı al... İçine 1 kg pekmez koy. Kokmasın diye bir çay bardağı laktik asit ekle (isteğe bağlı) İşte size enzimlerin oluşumundan sorumlular... Amino Asitler. Karşımlarda oranlar önemli. Çok kullanımında bitki yaprağa ve sürgüne gider, meyveye geç yatar. (...ücretsiz...)Ağaçlar. net okuluna hoş geldiniz.) Saygılar Acemi Usta. |
Zencefil-Sarmısak Ekstraktı
Koredeki doğal yetiştiricilerin orjinal reçetesi sadece zencefil ve sarmısak kullanmayı içermez ayrıca Çinin şifalı bitkilerinden Angelica acutiloba, Glycurrhiza uralensis ve Cinnamomum loureirii yi içerir. Bu Çin şifalı bitkileri iyi bir sindirimin ortak paydasıdır. Biz Çin şifalı bitkilerinden daha az olmak üzere eşit miktarda zencefil ve sarmısağı kullandık. Bizim bitki ve hayvanlar için kullandığımız doğal antibiyotiğimiz budur. Sarmısakta yüksek oranda sülfür bulunduğunu hatırlayın. Bu iyi bir fungusittir. Zencefil-sarmısak ekstraktı daha önce söz ettiğimiz bitki ekstraktlarından oldukça farklıdır. Biz ince dilimlenmiş zencefil ve sarmısağı 12 saat boyunca bira ya da şarap içerisinde bekletiyoruz. Sonra 1/3 oranında ham şeker ekleyerek 5-7 gün arasında fermente ediyoruz. Alkol eklemezin nedeni ortamı stabilize hale getirmesi ve fermentasyonu koruması içindir. Alkol derecesi en azından %40 olmalıdır. Zencefil ve sarmısak ekstarktının aktif içeriği şifalı bir eriyik ile tedavi etmenin benzeridir. Zencefil ve sarmısağın yüksek oranda tedavi edici ve yararlı bir besin olduğunu hatılayın. Biz bunları doğal antibiyotik ve koruyucu ilaç olarak kullandık. Biz bu karışımı civciv ve tavuklarda başından sonuna kadar sağlıklı yetişirmek için kullandık. Elbette biz ayrıca onları hayvanlar zayıf düştüğünde ve hasta olduğunda kullanıyoruz. Bunları bitkilerin fungal (mantari hastalık) problemlerinde kullandık. Biz bunları romatizma için kullandık. Bu kullanım alanları bitki ve hayvanlar için muazzamdır. Sizin bitki ekstraklarınızın potansiyeli elde ettiğiniz bitkinin aktif içeriği ile ilintilidir. En önemlisi bitkinin bir parçası olmalarıdır. Örneğin bitkinin enerjisi sırasıyla tohum, meyve, yaprak ve diğer parçlarında yoğunlaşmıştır. Bu genel bir sıralamadır. Tohum bitkinin kendini yeniden ürettiği parçasıdır. Basitçe nem ve sıcaklığa maruz bırakıldığnda tohum filizlenmeye başlar ve türemek için besini kendi tohumundan alır. Neden doğal yetiştiriciler, enerji ve besinin öncelikli olarak tohumda ve ikinci olarak meyvede, üçüncü olarak yaprakta daha fazla yoğunlaştığnı söylüyorlar. Bunun nedeni biz tohumu tahıllar gibi fermente ettiğimizde seyreltme oranı 1:500 yerine 1:100 dir. Bu bir kuraldır. Bazen dah fazla sulandırılmış formları daha sık uygulama yaparak kullanabilirsiniz. Bunları hepsi tecrübeden ve gözlemlerden kaynaklanıyor. |
Son bölümüde çevirdim. şimdi sıra bütün bu reçeteleri uygulamaya geldi. Herkes çok kolay kendi mikrobiyal gübresini yapabilir. Fermente ettiğiniz sürece ürettiğiniz ürünlerde zararlı mikroorganizmalar olmayacaktır. Kolay gelsin.
Kompost Yapma Gelişmiş, daha yoğun, ayrıca doğal makro ve mikro besinlerle veya biyobesinlerle takviye edilmiş ve türlü türlü doğal yararlı mikroorganizmayı içeren Japonyada bukaşi olarak bilinen kompost gerekli bir besleyicidir. Filipinlerde bizim kullandığımız tipik bir reçete aşağıdadır. - Pirinç Kepeği 10 kilo - Hindistancevizi unu (Kurutulmuş hindistan cevizi içinden elde ediliyor) 20 kilo - Coco Peat 20 kilo - Tavuk Gübresi 30 kilo - Kömür Tozu 20 kilo - BIM* 1 litre - Melas 1 kilo - Biyobesin 1 litre * Yararlı Doğal Mikrooraganizma (Ormandan elde ettiğimiz) Buna benzer materyalleri kullanan yöntemler buraya da (Amerikaya) uyarlanmıştır. Ben buna benzer basit formülü hayvanların yiyeceği içinde kullanmaktayım. Basit formül % 80 karbonhidrat, %17 protein, %3 vitamin ve mineral içerendir. Biz aynı formülü komposta uyarlarsak kural olarak %80 karbon, %17 azot, %3 şeklinde iz element olarak alabiliriz. Pirinç kepeği yerine buğday veya pahalı olmayan herhangi bir tahıl kepeğini de kullanabilirsiniz. Hindistan cevizi unui veya hindistan cevizi yağından ekstrakt edilmiş mateyaller yerine mısır unu veya yeterli protein içeren herhangi bir ürün kullanılabilir. Soya veya diğer baklagiller iyi bir seçimdir. Coco peat yerine torf kulanılabilir. Ben belkide talaş veya karbon ve lignin içeren materyalleride kullanacağım. Herhangi bir tahıl samanıda kullanılabilir. Ayrıca herhangi bir hayvan gübresi kullanılabilir. Fakat tavuk gübresi yoğun içeriği nedeniyle idealdir, mikro elementler için iyi bir kaynak olmasada azot, fosfor, potasyum ve kalsiyum gibi makro elementleri bolca içerir. Kömür tozu basit karbon olarak doğal yetiştiriciler tarafından yararlı mikroorganizmaların çoğalması için besiyeri olarak kullanıldı. İyi bir besin kaynağı olarak bilindiğinden beri elbette melasın kullanımı (şeker kaynağı olarak) mikroorganizmaların çoğalmasını gerçekten artırır. Biyobesinler yüksek oranda mikro ve makro element içeren biyobesinlerden seçilebilir. Sizin hedefinize göre – örneğin yüksek potasyum için – bizim biyobesinimiz yüksek potasyum içeren fermente edilmiş ekstraklardan oluşmalıdır. Buna benzer şekilde, yüksek azot oranı isitiyorsanız balık emulsiyonu veya baklagil ekstraklarını kullanabilirsiniz. Buna benzer şekilde kaya tuzu ekleyebilir ve fermente edebilirsiniz. Kompost veya bukaşide genel püf noktası yararlı doğal mikroorganizma ve biyobesinlerin biyo çeşitliğinin arttırılmasıdır. Siz sizin kendi gereksinmeleriniz ile ilgili olan ve gözlemlerinizden yola çıkarak bu formülü kendinize uyarlayabilirsiniz. Eğer siz Filipinlerin bu genel reçetesini uygulayacak olursanız, yukarıda sözünü ettiğim karbonhidrat-karbon, protein-azot, ve vitamin-mineral oranlarından yeterince menmun kalacaksınız. Bu reçetedeki gerçek püf noktası doğal yararlı mikroorganizmalar ve mikrobesinlerin populasyonunun karbon ve organik madde ile artırılmasıdır. Bahse girerim ki o ayrıca iyi bir kompost çayı olacaktır. Ben kasıtlı olarak bu bukaşiyi içeren, bu prezentasyonda toprak verimi ve hayvan sağlığı için doğal yararlı mikroorganizmalar ve biyobesinlerin ne kadar önemli olduğunu doğal yetiştiricilere göstermek için çalıştım. Biz sağlıklı ve verimli bir toprak oluştururken, bitkilerin, hayvanların, toplulukların ve gezegenin geleceğini göz önünde bulunduruyoruz. Yaşayan toprak, üzerinde bulunan mikrobiyal populasyon ve besinlere bağımlıdır. Bu stabil, dengeli ve uyum içinde bir toprak yaratır ki bitki ve hayvan sağlığı için gereklidir. Biz hava, su ve güneş ile yetiştirirken, buna benzer şekilde toprak verimi için yaşamsal önemdeki mikroorganizmaları da yetiştiriyoruz. Sürdürülebilir bir tarım sürdürülebilir bir üretim için toprak verimliliği esastır. Bu yüzden toprak verimi mikrobiyal ekolojinin çeşitliliği ve dengesiyle tanımlanabilir. |
Alıntı:
|
"Charcoal" deniyor. Kelime anlamı itibarıyle odun kömürü.
|
Bir kaç gündür rhizobium (havadan azot fikse eden bakteriler) toplayıp üretmek ve kullanıncaya kadar saklamak ile ilgili hem araştırma hem de deney yapıyorum. Bakterileri topladığımı sanıyorum. Bahçede düşen tohumlardan çimlenen baklalar çiçekte. Tam zamanı yani. Köklerini ve kök bölgelerindeki topraklarını topladım. Kökler azot yumruları ile dolu. Tarif edildiği üzere besledim.
Nasıl korurum diye araştırma yaparken, bu toprağa karıştırılan %1 oranındaki kaolin, bakterilerin patojen mantarların saldırısına karşı koyabilmesini sağlıyormuş. Bununla ilgili bir kaç makale buldum. Şimdi sıkı durun. Tohumları rhizobium ile aşılanmış baklagiller ekildiğinde fusarium solani'ye karşı direnç gösteriyormuş ve rhizobium bakterileri bu patojene antagonist imiş. makaleye buradan bakılabilir. |
1 Eklenti(ler)
Başka deneme yapmak isteyen arkadaşlar için, baklagil köklerindeki nodüllerin resminide ekleyelim. Köklerdeki küçük yumru benzeri oluşumlara dikkat.
Eklenti 164565 |
1 Eklenti(ler)
Akdarı'yı bilenler anımsayacaktır. Daha çok kuş yemi olarak kullanılır. Ancak daha çok süpürge darısı ile karıştırılır. Süpürge darısı tanelerinin sarı-turuncu-kırmızı renginde değişken rengi vardır ve taneler küçüktür. Oysa akdarı mercimek iriliğinde (ancak daha yuvarlak) beyaz renkli taneleri olan bir darıdır. (En azından bizim yörede böyle bilinir.) Çocukluğumda babamın epeyce güvercini vardı ve en sevdikleri yemdi. Yabancı forumlardan birisinde böyle bir deney görünce buraya da ekleyeyim dedim. Ancak deneyi cam kavanoz yerine plastik şişe veya kavanozlarda yapmak daha yararlı. Cam kavanozlarda gaz sıkışmasından dolayı patlama olasılığı vardır.
Birkaç gün önce bir kavanoza yarısına kadar akdarı doldurup, sonra ¾ üne kadar su ekledim. Ertesi gün çalkaladım ve kaybettiği suyu ekleyerek yeniden ¾ üne kadar doldurdum. Sonra kavanozun kapağını kapatıp dolaba kaldırdım. 3 gün içerisinde pH 7’den 3.9’a düştü. Daha sonra bu sıvıya mikroskop altında baktım ve bir çok bakteriyel aktivite gördüm. Ayrıca üstte yüzen beyaz parçalar vardı, bunlardan bir parça alarak baktım ve bayağı sağıklı mayaların geliştiğini gördüm. Bu yüzden akdarının laktik asit bakterileri ve maya için iyi bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Not: Mikroskopla bütün bakterileri görebildiğinden emin değilim. Çünkü mikroskopla ilgili fazla bilgi vermemiş. Birde internetten bulduğum resmini ekleyeyim. Eklenti 164702 |
Kusura bakmayın öğrenmek istediğim nasıl ekstrakt yapılacağı..
Ör: Muz kabuklarını pet şişeye koysam, üzerini kaplayacak kadar su ile doldursam,B vitamini eklemek için suyun içine biraz da yulaf unu soya unu ilave etsem.. az biraz da keçiboynuzu pekmezi... pet şişede hava boşluğu bıraksam, yukarıda anlatılanlar gibi ağzı bolca kapalı olma kaydı ile 20 gün bekletsem. sonrasında bunu su ile karıştırarak bitkiye yapraktan ya da topraktan versem.. Potasium B vitamini ve daha bilmediğim ne sağlamış olurum? Ya da ; Saçmalamış mı olurum? |
Fizban, enzim bölümüne bakarmısın ; senin istediğin bilgiler orada. Kolay gele..
|
İster sıvı gübre, ister kompost yapımında olsun, kullanılabilecek, bir çok bitki, gübre, deniz mahsülü ve işlenmiş atıkların NPK oranları.
Bu linkte orjinali var.
|
Aşağıdaki yazı bakterilerin topraktaki populasyonu üzerine, Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak tarafından yazılan, Toprak Biyolojisi Kitabı'ndan alıntıdır. Tabloda görüleceği üzere topraktaki bakteri yoğunluğu en fazla çiftlik gübresi uygulamasında görülmektedir.
Not: Kitabın bir versiyonu internettende bulunabilir. Ancak bu bölüm internet versiyonunda yoktur. Toprkta çok sayıda bulunan ve bakteri populasyonunun %90 kadarını oluşturan cinsler Pseudomonas, Arthrobacter, Clostridum, Achromobacter, Bacillus, Micrococcus ve Flavobacterium'dur. Örneğin toprak bakterilerinin 1/8'ini Arthrobacterlerin oluşturduğu belirtilmektedir... Arthrobacter çeşitleri toprakta çok yaygın olmakla birlikte ekolojik rolleri konusunda fazla bir bilgi bulunmamaktadır. (Roa'cılara duyurulur.) Toprak bakterilerinin gelişmesinde en önemli rol oynayan faktörlerden biri de ortamdaki organik madde miktarı ve türüdür. Hem hayvansal hem de bitkisel kalıntılar hetetrof organizmalar (kendi besinini dış kaynaklardan alan) için besin ve enerji kaynağıdır. Mineral topraklardaki komünite büyüklükleri doğrudan organik madde ile ilişkili olup, humusça zengin bölgelerde büyük bakteri sayıları saptanır. Yeşil gübre ve ürün kalıntılarının toprağa gömülmesi derhal mikrobiyal tepkinin ortaya çıkmasında etken olur. Organik madde ilavesinin mikroorganizmalar üzerine olan uyarıcı etkisi özelikle ayrışmanın ilk bir kaç ayı içinde yüksek düzeyde olup, ilk yıldan sonra büyük ölçüde azalır. Çizelge 5.4'de topraklara organik madde ilavesine karşı mikroorganizmaların gelişme bakımından tepkileri verilmiştir. Çizelge 5.4 Toprağa yapılan çeşitli uygulamalar ve mikroorganizma yoğunluğu
*:145.15 kg KCl da/yıl, 290.3 kg asit fosfat da/yıl Yüksek asit veya alkali koşullar, gelişme optimumları nötral pH civarında olan pek çok toprak bakterisinin gelişmesini engeller. Topraktaki hidrojen iyonu derişimi ne kadar artarsa (yani ne kadar asidikse), topraktaki bakteriyel komünite büyüklüğü o kadar azalır. Buna bağlı olarak asit koşullu topraklarda yapılan kireçlemenin bakteri gelişimini uyardığı aptanmıştır. Bu verilere rağmen 3 pH civarında bile toprakta bir çok bakteri bulunabilir. Genel olarak asit koşullarda mantarlar başat florayı oluştururken, alkali koşularda bakteriyel formların bazıları örneğin aktinomisetler daha fazla aktivite gösterir. Toprak işleme, toprağın havalanmasına, organik maddenin üst profilde dağılımına ve nem kapasitesine etki yaptığından, toprak mikroorganizmalarının tip ve sayısı üzerine büyük etki yapan bir etkendir. |
Kitaptan ilginç bir not daha. Meyve bahçelerini sürmesek mi ne?
Toprak işlemenin organik madde bozunmasını artırdığı belirtilmektedir. Yirmibeş yıl ve daha fazla tarım yapılan alanlarda gözleme alınan yirmisekiz toprakta, organik madde kapsamının yarıdan fazla azaldığı saptanmıştır. İlk bir kaç yıl içinde organik karbondaki hızlı azalmadan sonra, daha ileri düzeyde kültüvasyon sırasındaki azalma daha kademeli olmaktadır. Örneğin %2.30 düzeyinde organik madde kapsayan bakir orman toprağının işlenmesi ile üç yıl içinde organik madde kapsamının %1.59'a düştüğü belirlenmiştir. |
Alıntı:
evet tembellik hakkımı kullanacağım ve meyve ağaçlarının altını sürmeyeceğim. Ançak yabancı otla mücdele edeceğim. 'Tırpan' denen belediye işcilerinin kullandığı ot biçme makinem var. Otlar taze iken _en verimli dönemini kollayıp_ biçeceğim. Bir iki gün sonra üzerilerine ema atacağım. Böylece hem, malç yapmış olurum. Ayrık otu hariç _ iki yaşamlıdır _ diğer otlar bir kaç yıl sonra bitmiyor. Böylece yabancı otla mücadele kolaylıyor. Bunu zaten yarım dönümde 30 yıldır yapıyorum. Şimdi 10 dönüm zeytinlikte yapmayacağım. Böylece traktörle sürme ve çapalama masrafınıdan kurtulup daha ucuza örün elde edebilirim. Geriye gübreleme kalıyor. Bu gerekli... Ağaçların taç izine 30-40 cm.lik _burgu ile_ çukurlar açıp o deliklerden sıvı gübreleme yapacağım. Katı gübre ya da kompostlama için bir 'bel' -kürek_genişliğinde ve derinliğinde yine taç izine dört tane cukur kazıp gübreleme yapacağım. (Buradan_ 200 dekar yamaç yerde zetinliği olan ve hala bize katılmamakta direnen_:) Sn. mtlp bey' e göz;) ... yorum. Sitemizin -her daim- gizli üyesidir) Birde damlama yapıp su verdim mi ve hatta suya _bayındırmevki usulü_ gübreleme yaptım mı sorma gitsin. Aslında burda permakültür felsefesi yatıyor. Doğayı gözlemle ve taklit et. Ağaçların dipleriyle de fazla oynama... |
selamlar
Rhizobium bakterileriyle aşılanmış baklagil tohumlarının fusarium için antagonıst olması, bu müthiş bir haber, hiç bir yerde rastlamamıştım teşekkürler sn meyvelitepe. Rhizobium bakterilerini her yıl azot fikse etmek için zaten kullanmaya başlamıştık, bu durumda yıldan yıla fusariuma karşıda zafer kazanacagız demek. not:Rhizobium bakterilerini üretmek devlete sattığı fiyatın tam üç katına mal oluyor, tamamen bir hizmet, bilen yararlanıyor. |
Rizhobium bakterileri kendiniz de üreterek bahçenizde kullanabilirsiniz. Ancak bu bakterilerin her bir bitki türü için ayrı ayrı üretilme gereksinimi var. Bu grup bakteriler her türlü araştırmaya fazlasıyla değer. Şimdilik bakla için olanları deneme mahiyetinde üretmeye başladım.
|
Zaman zaman yazıştığım bir firma son ürün listesini göndermiş. İçerikler ve yaptıkları işler hakkında iz takip etmek için faydalı bir döküman. Buradan indirebilirsiniz.
Bir kaç kere bana teklif ettilerdi, düzgün bir firma bu ürünleri getirse iyi olurdu. |
A.Kadir Halkman'ın Tarım Mikrobiyolojisi kitabından Rhizobium türleri ile ayrıntılı bilgi. Bir sonraki yazımda bunların basit laboratuvar koşullarında nasıl izole edildiklerini buradan aktaracağım.
Toprak farklı şekillerde azot bakımından zenginleşir. Bitki ve hayvan artıklarının (hasat sonu sap, saman vs. bitki kalıntılarının toprakta bırakılması, hayvan dışkısı, ölü hayvan leşleri) toprakta kalması, kimyasal azotlu gübre ilave edilmesi, çeşitli motorların çalışması, ozonisyon ve biyolojik azot fiksasyonu ile doğrudan ve dolaylı şekillerde bir yıl süre içinde dünya yüzeyinde 260 milyon tom azotun tespit edildiği (fikse edildiği) tahmin edilmektedir. Bu miktar içinde biyoojik azot tespiti 175 milyon ton ile %67 kadar pay alırken bunu 40 milyon ton ile (%15) kimyasal gübreler izlemektedir. Biyolojik olarak tespit edilen azotun %50 si ise (90 milyon ton) Rhizobium bakterisi ile baklagiller arasındaki simbiyotik yaşamdan kaynaklanmaktadır. Simbiyotik yaşam, iki canlının bir arada yaşamaları ve her ikisininde birbirlerinden yararlanmaları anlamına gelir. Biyolojik yolla azot tespiti mikroorgaizmalar tarafından yapılır. Mikroorganizmaları serbest yaşayanlar ve simbiyotik yaşayanlar olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Serbest yaşayan mikroorganizmalardan aerobik bakterilerden olan Azotobacter türleri (Azotobacter chrococcum, A.agilis, A.vinelandii,A.inginis vd) anaerobik bakterilerden Clostridium türleri (Clostridium pasterianum, C.butyricum, C.pestinivarum vd.), Fotosentetik ototrofik bakterilerden Rhodopseudomonas, Rhodospirillum türleri, kemotrofik bakterilerden Thiobacillus türleri, bazı mavi-yeşil algler sayılabilir. Bunların toprağa azot fikse güçleri zayıf olduğu gibi çevresel faktörlerde fiksasyonu önemli ölçüde etkilemektedir. Örneğin bu mikroorganizmalar arasında en çok azot tespit eden Azotobacter türlerinin 1 yılda hektar başına 20 kg azotu tespit edebilmesi için 1 ton organik maddeyi okside etmeleri gereklidir. Bir diğer yaklaşımla bunlar 100 kısım karbonhidrata karşılık 1-1,5 kısım azot tspit edebilmektedirler. Oysa baklagillerle simbiyotik olarak yaşayan Rhizobium bakterilerinin toprağa fikse ettikleri azot miktarı ortalama 200 kg/ha/yıl dır. Bu miktar; bitki iyi bir gelişme gösterirse, azot fikse etme gücü yüksek şuş ile simbiyotik yaşama girerse ve toprak azotlu gübre bakımından fakir ise 500 kg/ha/yıl değerine kadar çıkabilmektedir. Toprakta yeterli azotlu gübre bulunuyorsa ya da toprak azot bakımından yeterli ise baklagil-Rhizobium simbiyozu meydana gelmez. Yani bitki toprakta hazır bulunan azotu almayı tercih eder. Öt yandan bitkide bulunan azotun %60-90 kadarı kadarı hasat ile uzaklaştırılmaktadır. Fikse edilen azotun bir kısmı ise tarlada kalan bitki artıkları ile toprağa kazandırılmaktadır. Bununla beraber tarlada kalan baklagil kökleri, kendilerinden sonra ekilecek olan örneğin buğdaya yeterli miktarda azot sağlayamamaktadır. Ancak rotasyon bitkisi olarak ekilen baklagillerden, toprağa bırakılan gövde-yaprak kısımları kayda değer miktarda azotu toprağa kazandırmaktadır. Bunun yanında mera olarak kullanılan alanlarda eğer hayvanlar uzun süre otlatmada tutulursa, baklagil tarafından fikse edilen azot hayvan dışkıları ile toprağa geri dönmektedir. Bu durumda baklagillerin başka bitkilerin gereksinimi için değil, kendi gereksinimleri için toprağa azot fikse ettikleri, hasat sonrasında ise baklagil artıkları ile toprağa bir miktar azot kazandırıldığı anlaşılmaktadır. Oysa baklagil bitkilerinin münavebede kullanılması halinde kendinden sonra gelen bitkilerini verimini artırdığı Roma İmparatorluğu zamanından beri bilinmektedir. Baklagillerin buradaki etkisi, toprağa kendinden sonra gelecek bitki için gerekli azotu kazandırmak değl, derine giden kökleri ile toprağın fiziksel yapısını iyileştirmektir. Rhizobium Bakterileri Rhizobium cinsi bakteriler Rhizobiaceae familyasına dahildirler. Bunlar genetik olarak farklı, fizyolojik olarak heterojen bir grubu oluştururlar. Rhizobiumlar çubuk şeklinde, spor oluşturmayan, gram negatif, genel olarak aerobik metabolizmaya sahip olmakla beraber çok düşük oksijen varlığında da gelişebilen bakterilerdir. Optimum gelişme sıcaklıkları 25-30 °C, gelişme pH'ları 6-7 arasındadır. Bazı şuşlar gelişmeleri için vitaminlere ihtiyaç duyarlar. Rhizobium cinsine giren bakterilerin sınıflandırılması henüz tamamlanmamıştır. Sınıflamada esas olan ayrım baklagil çeşitlerinde nodül oluşturma yeteneğidir. Bu şekilde yapılan ayrım "çapraz aşılama gruplarına göre" yapılan sınıflama şeklidir. Rhizobium bakterilernin çeşitli baklagillerle nodül oluşturmaları bir diğer deyişle bakteri çeşitlerini enfekte etme özellikleri spesifiktir. Buna göre; Rhizobium leguminosarum :Bezelye, mercimek, fiğ Rhizobium phaseoli: Fasulye Rhizobium trifoli: Üçgül Rhizobium meliloti: Yonca Rhizobium lupini: Bakla Rhizobium japonicum: Soya, börülce, yerfıstığı Rhizobium Cicer: Nohut baklagillerini enfekte ederek nodül oluştururlar. |
Size katılmadığım taraflarım.
Alıntı:
Sayın Meyvelitepe acemi çaylak arkadaşımızla birliktelik içindeki çalışmalarınızı övgeye değer bularak ortaya çok güzel çalışma içinde paylaşımlara bilgiler aktarıyorsunuz, bu birliktelik içinde daha da güzel paylaşımlar sağlanacağı umudunu taşımaktayım. Gelelim bu başlıkta size katılmadığım belirtirken, hatta sayın Meyvelitepe'nin şüphe ve araştırmacı yapınıza ters düşen, konu içinde bahsi geçen bakterilerin dışardan, piyasadan temin etme arayışlarınıza size yakıştıramıyorum. Benim inancım odurki sizin bilgi ve çalışmalarınızla bu mikro canlıların üremelerini başarabilme imkanınızın olduğu kanaatini taşımaktayım, ve doğru olanında bu olacağı hakkındaki iddalarımı sizin de kabul edeceğinizi söyleyebilirim. Yararlarına inandığımız bu bakteriler kendi toprak koşullarımızda üretmemiz daha uygun olacağına ve toprağımız için daha iyi sonuçlar oluşturması varken dışardan temin etme arayışlarınızı açıklarmısınız, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Saygılarımla. |
Rhizobium Şuşlarının İzolasyonu
"Çeşitli çalışmalarda kullanılmak üzere, Rhizobium şuşlarının izolasyonu gerekebilir. Tüm mikrobiyolojik çalışmalarda olduğu gibi izole edilmek istenen mikroorganizma en çok, en yaygın bulunduğu ortamdan elde edilir. Rhizobium için bu ortam baklagil bitkisinin köklerinde oluşturduğu nodüllerdir.
Tarladan toplanan nodüllü kökler laboratuvara getirilir, önce musluk suyu ile yıkanarak toprak ve diğer kalıntılar uzaklaştırılır, sonra alkol içerisinde 5-10 sn tutularak yüzey sterilizasyonu yapılır, steril su ile yıkanarak alkol uzaklaştrılır. Daha sonra her nodül 1-2 damla steril fizyolojik tuzlu su içinde steril bir baget ile ezilir, buradan kongo kırmızısı indikatörü içeren YMA (Yeast Mannitol Agar) besiyerine sürme yapılır ve 25-30 °C’de 4-10 gün süre inkübe edilir (kuluçkaya yatırma). İnkübasyondan sonra elde edilen tek koloniler identifikasyon (tanımlama) işlemine alınır. Tarla toprağından Rhizobium izole edilmek isteniyorsa, 2 yöntem vardır. Birinci yöntemde toprak örneği doğrudan doğruya steril fizyolojik tuzlu su ile karıştırılır, böylece toprakta bulunan bakterilerin suya geçmesi sağlanır, buradan YMA besiyerine sürülerek koloni elde edilir. Bu yöntemde elde edilen kolonilerin Rhizobium olup olmadığı, Rhizobium ise ne denli etkili bir şuş olduğu, hangi bakterilerle çapraz aşılama reaksiyonu vereceği bilinmediğinden etkili bir yöntem değildir. Bunun yerine 2. yöntem daha iyidir. Bu yöntemde yine toprak steril fizyolojik tuzlu su içinde karıştırılır. Hangi baklagil için Rhizobium izole edilmek isteniyorsa o baklagilin tohumları ile, elde edilen toprak ekstraktı karıştırılarak laboratuvar veya sera koşullarında ekilir. Bitki gelişmesi sağlandığında köklerde oluşan nodüllerden yukarıda açıklandığı şekilde bakteri izole edilir." Gördüğünüz gibi bakteri izole etmek hiçte zor bir iş değil. Önemli olan, hangi bakteri en yaygın nerede bulunuyor, bunu bilmek ve buradan alınan örneği besiyerine alıp üretmekten geçiyor. Kitapta sözü geçen steril fizyolojik tuzlu su ve YMA besiyeri agarı ecza depolarından veya tıbbi laboratuvar malzemesi satan yerlerden kolaylıkla temin edilebilir. Yabancılık çekenler açısından, YMA'nın içeriği aşağıdaki gibidir. Hazır karışım halinde alabiliyorsunuz.
Kongo kırmızısı asit-baz ayrımında kullanılan bir tür çözelti. Agar ise su yosunlarından elde edilen jelatinimsi maddeden başka bir şey değil. Bir sonraki adımda mikroorganizmalrın mikroskop altında nasıl tanımlandıklarına dair videolu anlatımlı linkler (dil ingilizce olsada anlaşılabiliyor.) ekleyeceğim. Böylelikle profesyonel üretici olduklarını iddia edenlerin yapmayıp, bize mikrobiyal gübre diye pazarladıkları sıvı enzimlerden daha iyisini kendi amatör olanaklarımızla üretme denemelerine de başlamış olacağız. En azından "üretim sırrı" masallarını dinlemeden gübrenizin içerisinde ne olduğunu bileceksiniz. |
Alıntı:
Aslına bakarsanız, 2 sene önce yonca için olan kültürden tohum aşılama için bir devlet kurumundan kültür temin etmiştim. Şimdi yaptığım ise, kendi bahçemde, düşen tohumlardan çimlenmiş ve bu ara çiçek açan baklaların kök bölgelerinden aldığım toprak ve bu bitkilerin bakteri ve azot yumrusu yüklü kökleriyle kültür üretmek, ve bu sonbahar 20 kilo kadar yine kendi bahçemden aldığım bakla tohumlarıyla yeşil gübreleme yapmak, yaparken de bahçemin baklası, bahçemin toprağından ürettiğim kültürü aşılama için kullanmak. Durum bundan ibarettir :) Bunu böyle yapmak bir bakıma "sürdürülebilir doğal tarım"ın da hoş bir uygulaması olacak diye düşünüyorum. Bu konuda detaylı açıklamayı blog'da yapacağım. Benzer bir çalışmayı mikorizalar için de başlattım. |
2 Eklenti(ler)
Konuya fazla meraklılar için 2 başucu kitabı. Birisi Ankara Üniversitesi, diğeri Çukurova Üniversitesi yayını. Toprak Biyolojisi tam versiyon olmasada internette pdf halinde de var. Ancak diğerini bulamadım. Üniversitelerin kütüphanelerinde bulunabilir.
Eklenti 165545 Eklenti 165546 |
|
Mesaj ayrıntılarında açıklama.
Alıntı:
Alıntı:
|
Evet, sanırım yanlış anlamışsınız. Linkini verdiğim döküman, Hindistanda biyolojik tarım ürünleri üreten bir firmanın ürün dökümanı. Güzel tarafı, hangi mikroorganizmanın ne maksatla kullanıldığını da yazmışlar. Bu bakımdan değerli bir bilgi. Hoş, bu ürünleri ülkemizde bulmak mümkün olsaydı bazılarını mutlaka test etmek isterdim, çünkü gerçekten ilginç ve önemli görünüyor.
Ayrıca, benim ihtiyacım yok ama yeşil gübrelemeye ilk başlayacaklara, kullanacağı tohum için devletten aşılama kültürü temin etmelerini kuvvetle tavsiye ederim. Buna takip eden yıllarda gerek yok. Benimki kültürü üretip üretemeyeceğimin denemesi :) |
İlgiyle takip ediyorum. Bu konuda emeği geçen, bilgilerini paylaşan herkese sonsuz teşekür ederim. Sağ olun, var olun.
|
Alıntı:
Daha önce bahsettiniz mi bilmiyorum, bu kültürü devletten nasıl temin ederiz, nereye talepte bulunmamız gerekir? |
Alıntı:
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü'nden temin edebiliyorsunuz. Linki Burada |
Yaklaşık 15 gündür başka işlerim dolayısıyla siteye bakamamıştım. Buraya şimdi bakma fırsatı buldum. Sn Acemi'nin yazılarını beğeniyle okuyorum. Kendisine katkılarından ötürü teşekkür ederim. Ancak nedense Sn Sarıcan ile bir türlü yıldızımız barışmadı. Sn Sarıcan, ben EM konusunda hemen hemen tüm bildiklerimi paylaştım. Ben ilk defa 2007 yılında bu siteye üye olduğumda, kimse mikrobiyal gübrenin m'sini dahi bilmiyordu. Bakın şimdi sadece mikrobiyal gübre değil, başka başka doğal tarım ürünlerinin de nasıl üretileceği herkes tarafından öğreniliyor. Ben ancak bu kadarını söyleyebilirim. Gerisini düşünmek size kalmış. Ancak, benim hakkımda lütfen önyargılı olmayın. Önyargılı olursanız, bugün bu sitenin mikrobiyal gübreler konusunda geldiği düzeyin tesadüfi olduğunu düşünebilirsiniz. Acaba öyle mi? İsterseniz bir de bilenlere sorun.
Gelelim fiyat konusuna. Doğru haklısınız birçok mikrobiyal ürünün fiyatı çok pahalı. Ama ben bunları eleştirmiyorum. Çünkü bir ürünün fiyatı belirlenirken sadece ürünün maliyeti değil, stoklama, satış elemanı, raklam giderleri, ambalaj vb. gibi pek çok etmen göz önünde bulundurulur. Ama tüm bunlara rağmen EMA 1 litresi 8 TLye satılmıştır. Bu mu pahalı? Ayrıca şunu da bilmenizi isterim ki, yıllarca su arıtma ekipmanları satış ve montajı da yaptım ve şu anda, Türkiyede üretimi yapılan filtre ve birçok ekipmanın ilk tasarımlarını yeniden dizayn ederek Türkiyeye getiren kişi de benim. Ve bu hizmeti hiçbir karşılık beklemeden sırf bu vatanı sevdiğim için yaptım. Hala daha da yapıyorum. ŞU anda Peynir altı sularından ve diğer hammaddelerden biyoetanol üretimi için çalışıyorum. Çalışıyorum derken kastettiğim tüm sistemin Türkiyede üretilmesidir. Yani ben bir acentacı veya çantacı bir adam değilim. Ayrıca b5A sayfasındaki tavrımı da nedense yanlış yorumlamışsınız. Ben sadece etki mekanizmasını merak ediyorum. Ticari olarak veya yasal olarak ürünün durumu beni ilgilendirmiyor dedim. Ve Selahattın Beyin çabalarını tekdir ettiğimi, firmanın üzerine bu şekilde gidilmesini doğru bulmadığımı da söyledim. Bu davranışın neresini yadırgadığınızı anlayamadım. Sn Sarıcan, size ve çalışmalarınıza saygım sonsuz ama beni yanlış yorumlamayın lütfen. Türkiye için kilometrelerce öteden bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Doğru konularla uğraştığımı düşünüyorum. Bunları yaparken geçimimi de İngilterede çeviri yaparak temin ediyorum. Sizin bana karşı olan bu yanlış düşüncelerinizin beni üzdüğünü belirtmeliyim. Saygılarımla Alıntı:
|
5 Eklenti(ler)
Burada anlatılan yöntemlerden bir iki tanesi ve piyasadaki bir kaç sıvı gübre ile yapılan denemelere ait resimler aşağıdadır. Dikkat edilirse bitki gelişiminde farklılık yok. Resimler Ensar Bey'in bahçesinde yaptığımız denemelerden. Bitkilerimiz aronya. Bu denemeye Haziran ayında başlanmış ve resimler bugüne aittir. Denemeler forumda başlığı da olan gübrelerin %80 ini içeriyor. Keşke üreticilerde ürünlerini piyasaya sürmeden bunu yapmış olsalar. Yanlış anlaşılmasın bunu hepsi için söylemiyorum. Bu konuda oldukça profesyonel olanlarda var.
Eklenti 166003 Eklenti 166004 Eklenti 166005 Eklenti 166006 Eklenti 166007 |
5 Eklenti(ler)
|
Bu aronyaların kışın çıplak kök olarak satışı mümkün olabilir mi?
|
Sn. Denizakvaryumu,
Ensar Bey, aronyada dahil bir çok türü fidan olarak yetiştiriyor. Amacı geniş bir üretim sahasında bunların üretimini yapmak. Örneğin aronyadan doğal içilebilir enzim yapma gibi bir fikri var. Ancak sizin gibi yakından ilgili arkadaşların isteklerini karşılayabilir diye düşünüyorum. UBYİ bölümünde kendisine sorarsanız daha iyi olacaktır. Benim resimleri ekleme amacım bu fidanlarda yaptığımız denemelerde bizim ev yapımı sıvı gübrelerin ticari gübrelerden farkı olmadığını göstermek içindi. Yoğurt bin yılların teknolojisi ve sanayileşme öncesi herkesin kendi yapabileceği bir yiyecekken, bugün üretimi fabrikasyon şeklinde yapılıyor ve eski tadıda yok. Üstelik sizin evde yaptığınız yoğurdun sağlıksız olduğunu iddia edecek kadarda pervasız bir körleştirme propagandası yürütülüyor. |
Zaman zaman kullandığımız gram-pozitif ve gram-negatif bakteri nedir sorusunu merak edenler için kısa açıklama.
Gram boyamasına karşı bakterilerin vermiş oldukları reaksiyon bu organizmaların önemli ayırıcı karakteristiklerindendir. Yöntem adını, kendisini geliştiren Danimarkalı bir fizikçiden (Hans Christian Gram) almaktadır. Bu yöntemde bakteriler önce zayıf alkali (bazik) çözeltide hazırlanmış crystal violet ile boyanmakta ve mordan olarak (renk sabitleştirici) iyot çözeltisi (iyot-lugol) ilavesinden sonra alkol ile yıkanmaktadır. Alkol yerine eterde kullanılmaktadır. Alkol ile yıkama sonrasında rengi giderilen bakteriler gram-negatif olarak, boyayı alıkoyan bakteriler ise gram-pozitif olarak adlandırılmaktadır. Gram-pozitif bakteriler mor renkli, gram-negatif bakteriler ise kırmızı-pembe renklidir. Bakterilerin gram boyama reksiyonları onların bazı morfolojik (şekilsel) ve fizyolojik özellikleri ile uyum göstermektedir. Örneğin topraktaki kokların (yuvarlak şekilli) çoğu, spor oluşturan çubuklar ve aktinomisetlerin hepsi gram-pozitiftir. Buna karşın spirillum (spiral şekilli), polar kamçılı spor oluşturmayan çubuklar ve peritriş (kirpikli) sporsuz çubukların çoğu gram-negatif reaksiyon vermektedir. |
Azot fiksasyonu en fazla baklagillerle birlikte (simbiyotik) yaşayan Rhizobium bakterileri tarafından gerçekleştirilse de bunların yanında, simbiyotik yaşama ihtiyaç duymadan organik maddeleri eneji kaynağı olarak kullanan ve azot üreten bakterilerde vardır. Bu bakterilerin önemli türleri Azotobacteria, Clostridium türleri olmakla birlikte, azot bağlama güçleri daha zayıf olan Bacillus, Klebsiella, Pseudomonos ve Arthrobacter türleride azot fiksasyonunda rol almaktadır.
Ayrıca bakterilerin yanında, Aktinomisetler dediğimiz mantarlar ve bakteriler arasında ara geçiş formunda bulunan mikroorganizmalarda bazı ağaç türleri (akçaağaç, iğde vs.) ile simbiyotik yaşayarak azot fiksasyonu yaparlar. Bu organizmalar, bakteri özelliği göstermekle birlikte, dallanmış, miselli bir yapı oluştururlar. Bu türün hücreleri gram-pozitif olup, 0.5-2.0 µm (milimetrenin binde biri) çapındadır. En önemli türleri Streptomisetler, Nocardia ve Micromonospora olarak sayılabilir. Çoğunlukla saprofit (çürükçül beslenme) olarak yaşarlar. Bakterilerin ürediği ortamlarada gelişmekle birlikte, daha çok alkali ortamlarda iyi gelişme gösterirler. (Not: Mantarlar asitli ortamda, bakteriler nötral ortamda daha iyi gelişirler.) Toprakta yaygınlık bakımından bakterilerden sonra gelirler. 1 gram toprakta 100.000-10.000.000 adet düzeyinde bulunmakla birlikte bu sayılar ortamın pH seviyesine ve karbon kaynaklarına göre değişir. Alkali nitelikli ve yüksek organik madde içeren topraklarda sayıları yüz milyona kadar çıkabilir. Aktinomisetler, toprak toplam mikroorganizma sayısının %10 - %50' sini oluştururlar. Bu organizmaların konidiasporları kurumaya ve diğer çevre kouşullarına çok dayanıklıdırlar. Aktinomisetler, hetetrofik (besinini kendisi üretmeyen, dışarıdan alan) organizmalar olup, yaşamları toprakta bulunan organik maddelere bağlıdır. Karbon kaynağı olarak basit ve yüksek moleküllü organik asit ve şekerleri - polisakkarit, lipid, protein ve alifatik hidrokarbonları- kullanırlar. Aktinomisetlerin bir çok türü, selüloz, nişasta, inülin ve kitini yavaş bir şekilde ayrıştırır, amonyum, nitrat, amino asitler, pepton ve proteinleri azot kaynağı olarak kullanırlar. Bu organizmaların bir çok türleri antibiyotik adı verilen mikrobiyal toksin metabolitleri sentezlemeleri bakımından önem taşırlar. Günümüzdeki sentetik antibiyotiklerden önce, Streptomycine, Klortetracyline, Oksitetracyline, ve Siklohekzimin gibi önemli antibiyotikler aktinomisetlerden elde edilmiştir. Streptomiset türlerinin 3/4'ü antibiyotik maddeleri salgılamaktadırlar. Bu organizmaların ayrıca çevrelirindeki ortama vitamin ve gelişim faktörleri salgıladıklarıda saptanmıştır. Aktinomisetlerin bir önemli özelliğide iyi bir ayrıştırıcı olmalarıdır. Bu nedenle ayrışmaya dirençli olan lignin gibi karmaşık yapılı bileşikler ve doğal koşullarda ayrıştırılmamış olan organik kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması, bu organizmalarca gerçekleştirilmektedir. Örneğin Nocardia sentetik kimyasal maddelerle ağır hidrokarbonların ayrışmasında etken bir organizma olarak bilinmektedir. Kitin ayrışması Streptomisetler tarafından gerçekleştirilir ve çok karakteristiktir. Kitin ayrıca Micromonospora tarafından da ayrıştırılır. Bu cins keza selüloz, glikozidler ve hemiselüloz ayrışmasında etkendir. Nocardia ise parafinler, fenoller, steroidler ve primidinlerin ayrışmasında işlev görür. Aktinomisetlerin diğer salgıları yanında, Stretomycet'lerden pek çok tür ektraselüler enzim sağlayarak bakterileri çözerler (lysis). Aktinomisetlerin bu etkisi toprak ekosistemindeki mikrobiyal denge oluşumunda önemli bir işlevdir. Aktinomisetlerin çoğu mezofil olup optimum gelişme sıcaklıkları 25-30 °C dir. Termofilik formlar ise, çok yaygın olmayıp 55-65 °C lerde gelişen formlar olup, aslında 30 °C de gelişen fakültatif (hem aerob hemde anaerob) termofillerdir. Yine de termofolik aktinomisetler toprak, hayvan gübresi ve kompost yığınlarında bulunur ve parçalanması zor selüloz türü bileşikleri parçalarlar. Aktinomisetler toprak ekosisteminde şu işlevlere sahiptirler. 1- Topraktaki bazı dirençli bitki ve hayvan dokularının ayrışması 2- Bitki dokuları ve yaprak döküntülerinin çeşitli formlara dönüştürülümesi ile humus oluşumu 3- Yeşil gübrelerin, kompost ve hayvan gübresi yığınlarının olgunlaşması ve transformasyonu. Bu koşullarda termofilik aktinomisetler başat grup olup, bazen kompost yığınlarının yüzeyi bu grup organizmaların yayılması ile tipik beyaz ve gri renk alır. 3- Toprak kökenli bitki hastalıklarının oluşturulması. Örneğin patates uyuzu ve leke hastalığı (S.scabies ve S.ipomoeae) 4-Bazı insan ve hayvan enfeksiyonları. Örneğin Nocardia asteroides ve N. otitidis-caviarum. 5- Mikrobiyal antagonizm ve toprak komünitelerinin düzenlenmesinde (ragülasyon) antagonistik etki ile kontrol sağlama. Aktinomisetlerin toprak ekosistemindeki bu rolleri antibiyotik ve enzim ürtme kapasiteleri ile ilgili olup, mantar ve bakterinin çözünmesi veya gelişiminin baskı altına alınmasında etken olur. Örneğin topraklara kitin ilavesi ile yüksek bitkilerde hastalık oluşturan bazı mantar türlerinin baskı altına alınması mümkündür. Baklagillerin dışında 13 diğer cins ağaç ve çalı türünden bitkilerin kökleri azot bağlayan mikroorganizmalarla simbiyoz yeteneğindedir. İşte burada aktinomisetler en önemli rolü üstlenmektedir. En tanınmış cinslerden Alnus (kızılağaç, akçaağaç), Elagnus (İğde), Myrica gale (Kral biberi) sayılabilir. Örneğin Alnus crispa (Amerika yeşil kızılağacı) yılda hektar başına 61.5 kg azot sağlayabilmektedir. Alnus türünün oluşturduğu nodüller yaklaşık 5 cm büyüklükte olabilmektedir. Benzer olarak tropik türlerden olan Casuarina timber senede hektara 58.5 kg civarında azot sağlayabilmektedir. Yapılan detaylı sitolojik (hüvre biyolojisi) incelemeler nodül içinde bulunan ortakçının aktinomiset olduğunu göstermektedir. |
Alıntı:
|
"Al Gülüm Ver Gülüm" ilişkisi
1 Eklenti(ler)
Her canlı kendi yaşamını devam ettirme çabası içindedir. Yukarda Usta'nın açıkladığı aktinomisetler de bu kurala dahildir. Aktinomisetler bakteridir ancak bazen mantarlar gibi davranırlar. Çürümekte olan maddeler üzerinde uzun örümcek ağına benzer iplikçikler oluştururlar. Ağaç kabuğu, gazete kağıdı gibi parçalanması zor organik maddeleri parçalarlar. Bunu yaparken, tabii ki, "haydi artık bu bitki/ağaç işe yaramıyor. Bunu yararlı kompost haline getirelim" diye düşünmezler. Bunu yaparken kafalarındaki tek düşünce, karınlarını doyurmak ve üremektir. Yeni nesiller üretip devamlılığını sağlamaktır. Karınlarını doyurmaktan anlamamız gereken şey bu maddeleri parçaladıklarında enerji açığa çıkmaktadır (daha doğrusu parçalanma neticesinde elektron açığa çıkmaktadır ve bu enerjiyi yani elektronu başka bileşiklerin yapımında kullanırken bünyelerine enerji de almaktadırlar. Bu elektronu kullanarak oluşturdukları yeni bileşikler ise, bitkiler için son derece yararlı doğal antibiyotikler ve diğer biyolojik aktif maddelerdir. Bu arada diğer bazı yararlı mikroorganizmalarla karşılıklı çıkar ilişkisi içindedirler. Yani “al gülüm ver gülüm” ilişkisi. Buna bilim dalında “simbiyotik” ilişki deniyor. Buna gerçek yaşamda “iyi komşuluk ilişkileri” de diyebiliriz. Biri diyor ki ben de kullanmadığım bir tost makinesi var sana vereyim senin ihtiyacın var; diğeri ise bende de blender var hiç kullanmıyoruz sen her gün kullanıyorsun biliyorum al senin olsun. İşte böyle bir ilişki. Örneğin, laktik asit bakterileri laktik asit üreterek aktinomisetlere yardımcı olur. Nasıl mı? Ortamı patojenlerden temizleyerek. Ya da fototropik bakteriler amino asitler ve nükleik asitlerin yanı sıra şeker de üretirler. Laktik asit bakterileri fototropik bakterilerin ürettiği şekeri kullanarak laktik asit üretirler. (yine bir al gülüm ver gülüm ilişkisi! Çünkü karşılığında laktik asit ortamı patojenlerden arındıracak!) Böylelikle ortam patojenlerden (fusaryum, nematodlar vs.) arındırılırken aktinomisetler ve mantarlar için ortamı daha uygun hale gelir. Tüm bu “al gülüm ver gülüm” ilişkisi neticesinde topraktaki organik madde parçalanması hızlanır. Ayrıca, aktinomisetler, fototropik bakterilerin ürettiği amino asitlerden antimikrobiyal maddeler üreterek patojen va zararlıların bastırılmasına da yardımcı olurlar. Ve organik madde parçalanması hızlandıkça da mikrobiyal aktivite artar. Ta ki toprakta organik madde iyice azalıp tüm mikroorganizmalar aç kalana kadar. O zamanlar çok zor zamanlardır ve iyi komşuluk ilişkileri de çare olmaz. Ta ki, toprağa yeni bitki artıkları düşene kadar. Sonra aynı hikaye devam eder gider. Bu milyonlarca yıldır böyledir. O yüzden belli aralıklarla topraklarımıza organik madde mutlaka ilave etmeliyiz. Aşırı kimyasal gübre kullanımı topraklarımızın çoğunda bu çevrimi sekteye uğratmıştır. Birçok yerde de tehdit etmektedir. O yüzden kimyasal madde kullanımını tamamıyla reddetmeliyiz. Zorunlu durumlarla (yağışın olmadığı ve/veya susuz tarımda), geçiş durumlarında ise (kimyasal tarımdan ekolojik tarıma geçiş), sözü geçen mikroorganizmaları toprağa takviye etmeliyiz. Bu konu içinde bahsetmemiz gereken en önemli noktalardan biri en önemli mikroorganizma türünün fototropik bakteriler olduğudur. Çünkü bu bakteriler kendi besinlerini kendileri güneş ışınlarını veya toprak ısısını ya da topraktaki zararlı gazları kullanarak yine kendileri üretirler. O yüzden bu bakteriler çok önemlidir. Toprakta diğer bakteri türleri ölse bile, insanoğlu ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bu bakteri türünü yok edebileceğini sanmıyorum (iyiki de öyle!). Daha çok uzun yıllar insanoğlu ile birlikteliğine devam edecektir. Bizden sonra da devam edeceğini sanıyorum.
Not: Buraya bir aktinomiset resmi koymanın uygun olacağını düşündüm. Eklenti 166336 |
Toprak dostları ile birliktelik.
Sayın acemi usta ile doğaseverin birliktelikleri toprak canlılarını tanıtmada adeta birbirileriyle yarışırcasına sundukları güzel paylaşımlarına candan yürekten sevgiler.
Arkadaşlar sizlerin bu güzel bilgileri ortaya koymanızla benim geliboludaki etkinliklerimin ufukları açılarak yeni pratik oluşumlar içine girerek, toprak ve organik maddeler üzerindeki çalışmalarımda, açıklamasında zorluklar yaşadığım gözlemlerim üzerindeki sır perdelerini açıklığa kavuşturmanın heyacanını yaşatıyorsunuz sağ olunuz var olunuz. Açıkladığınız bu bilgiler benimde internet kaynaklarına başvurularım esnasında bu bilgiler ulaşma imkanım olmakta, lakin sizlerin bu bilgileri aktarma üslubunuz o kadar akıcı bir anlayış sergilemekteki bu anlatmak tarifinde bile zorlanarak, sadece şu yorumu sunarak bir cevap olacağını düşünmekteyim. Bizler bu forumlarda gerçek samimi paylaşım inançlarını ortaya koyarak çevreye, doğaya, temiz tarım çalışmalarına hizmet etmenin gerçek onuruna sahip insanlar olarak, bir birimizi kabul etmemizden dolayı bu ilşkileri hayata geçiren nadir insanlardan olduğumuzdandır. Bu birliktelik içinde dünyadaki entropi kazanacak, devinim hep ileri olarak işliyecek iyiler kötülere, faydalılar zarlılara, güzelikler çirkinliklere galip gelerek daha güzel bir dünyanın yarınlarına doğru hep brliktelik içinde dileklerimle, sevgiler sunarım. Saygılarımla. |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 22:55. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025