agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama)
(https)




Beğeni Düzeni277Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 15-10-2010, 13:43   #1
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,671
Galeri: 32
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi epsody Mesajı Göster
Sayın Acemi caylak,Biochar bu başlıkta sunduğun toprak ve mikrobiyoloji yazılarınızın zevkli paylaşımlar sunmasının sonunu getireceği kanaatini taşımaktayım.

...
Sonuç olarak bu başlıktaki güzel paylaşımlarınız organik maddenin yanması gibi Biochar anlayışıyla tozunu atmaktasınız, güzel yazılarınızın sonunun geldiğini bildirmek isterim, Sevgilerimle.
Epsody ve birçok kişi biyokömür eldesinin organik maddenin yakılarak olduğu "kanaatini taşıyor". Yanmış olan bir şey tekrar yanmayacağına göre; mangal kömürünün yanıcı olup, olmadığını düşünerek kanaatlerini sorgulamaları, iyi olur sanırım.

Biyokömür eldesinde, aynen Dogasever'in dediği gibi yanma değil piroliz denilen; yüksek ısı ve basınç altında organik maddenin içindeki tüm maddeler ortamdan uzaklaştırılır ve geriye gözenekli (gözenekler uzaklaştırılan maddelerin bulunduğu yerler gibi düşünülebilir) karbon kalır.

İşte bu içi boşluklu karbonu toprağa kattığınızda, gözenekli yapısıyla topraktaki kimyasal ve biyolojik maddelerin ziyan olup gitmesini önleyip, toprağı düzenliyor. Ve bunu üç ay, beş ay değil, binlerce yıl sürdürebiliyor. Bitkiler karbonu topraktan değil havadan aldıkları ve bizim karbonumuz kararlı bir yapı olduğu için, kısa sürede bozunmuyor ve toprakta kalıcı olarak kalıp, fiziksel olarak taşınıp giden yararlı mineralleri bitkinin özümseyeceği bir yapıda koruyor.

Özetleyecek olursak, Dogasever'in de belirttiği gibi biyokömür eldesinde karbonu yakıp, havaya katmıyor, piroliz yöntemi ile bitkilerin havadan alarak bünyesine kattığı karbonu, yüzlerce, binlerce yıl toprağın bekçisi olarak toprakta tutmak üzere yapısını değiştirip, toprağa sunmuş oluyoruz.

Binlerce yıl ibaresi abartı gibi geliyor olabilir, ancak 'terra preta' konusunu araştırırsanız, abartı olmadığını, en verimsiz toprakta bile verim biriktirdiğini ve insan eseri, emeği sonucu oluştuğunu göreceksiniz, insan denen iki ayaklılar hep de kötü şeyler yapmıyor.

Kolaylıklar diliyorum.


gece
Veysel'in dediği gibi toprağın "sadık" oluşunun kara (=karbon) oluşundan kaynaklandığına inanan forum kişisi.

gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-10-2010, 10:52   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Halil Bey,

Hazır emekli olmuşken mangal kömürü işide fena bir iş değil hani.

Aslında biochar=kömür. Ancak sadece odundan yapılmıyor. Bitkisel kökenli her türlü atıktan, hatta hayvan gübresinden yapılabiliyor.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-10-2010, 15:22   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Bitki Besin Elementleri

Bitkilerin gereksinim duyduğu besinlerin oluşumu ve alınma biçimlerine ilişkin bir çok kaynaktan derlenmiş notlar. Killerin ve humusun rolüne bir kez daha dikkat.

Bitkiler için gerekli besinler toprakta her zaman alınabilir biçimde bulunmayabilir. Bu besinlerin alınabilir duruma gelmesi için toprakta yeterli por boşluklar sistemi, kil, humus, organik madde ve nem olmak zorundadır.

Bitkiler ancak toprak solüsyonunda çözünebilir besinleri alabilirler. Besinlerin çoğu toprak solüsyonunda çözünebilir halde bulunmaz. Daha çok mineral halde ve çözünmeyen organik materyal halde bulunurlar. Besinler ancak toprak solüsyonunda çözünebilir hale geldikleri zaman bitkiler için alınabilirler. Bu ise ancak mineral maddenin su, don vb. yoluyla veya mikroorganizmalar tarafından salgılanan enzimler tarafından çözünmesi yoluyla, organik maddenin ise daha küçük bileşenlere mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması yoluyla gerçekleşir. Mineral maddenin çözünmesi zamana yayılan yavaş bir prosestir. Bir yıl içerisinde çok küçük miktarlarda oluşur. Organik maddenin parçalanması ise daha hızlı bir süreçtir ve topraktaki biyolojik aktivite ile yakın ilişkilidir. Parçalanma ılık ve nemli ortamda hızlıca, kuru ve soğuk ortamda ise nerdeyse sıfır denecek kadar yavaş olur. Topraktaki organik maddenin ortalama %1-4 kısmı bir yıl içinde toprak solüsyonunda çözünebilir hale dönüşür.

Suda çözünebilir maddeler toprak solüsyonunda iyonik halde pozitif veya negatif değerlikli olarak bulunur. Pozitif iyonlar katyonlar, negatif iyonlar anyonlar olarak adladırılır. Kil ve organik partiküller negatif yüklü iyonlar gibi davranırlar ve potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi pozitif yüklü iyonlara bağlanırlar. Kil ve humus yüzeyi çok geniş materyallerdir. Killerin yüzey alanları, kaolinit gibi genişleme göstermeyen killerde 50 m²/g kil düzeyinden, montmorillonit gibi üç katlı ve genişleyen yapıdaki killerde olduğu gibi 800 m²/g kil düzeyine kadar artış gösterebilir. Bu minerallerin üzerindeki yüklerin tamamı negatiftir. Bu nedenle toprak çözeltisindeki iyonların bir kısmı killerin negatif yüzeylerini doyuracak şekilde kil yüzeylerinde elektrostatik olarak tutulur. Bu olaya iyon adsorbsiyonu adı verilir. Bu şekilde toprak çözeltisindeki yaygınlığına (derişimine) ve iyon değerliğine bağlı olarak H+, Ca++, Mg++, K+, Na+ gibi katyonlar yüzeylerde değişebilir olarak tutulmaktadır. Bu iyonlar kolayca toprak solüsyonunda çözünürler ve kavanoz örneğimizi hatırlarsanız bitki kökleri ile arasında değişim olur. Yani kavanoz hiçbir zaman boş tutulamaz. Bu yönüyle kavanoza (diğer deyimiyle kil ve humus partiküllerine) katyon rezerv bankası diyebiliriz.

Name:  bitki_koku_organik_madde_ve_Kil_minerali.jpg
Views: 3192
Size:  24.8 KB

Name:  soil_rhizosphere_sytem.jpg
Views: 2891
Size:  35.1 KB


Toprakta bazı kil mineralleri varlığının toprak mikroorganizmalarının aktivitesini etkilediği gözlenmiştir. Düşük derişimlerde montmorillonit bulunduğu zaman laboratuvar kültürlerinde mantar florasının gelişmesine bağlı olarak "solunum oranının" zayıfladığı saptanmıştır. Buna karşılık kil miktarı yüksek veya düşük ortamlarda ise bakterilerin uyarıldığı gözlenmiştir. Gözlenen bu etki montmorillonit kil mineralinin fizikokimyasal niteliklerine bağlıdır. Genişleyebilir tabaka yapısına sahip olan bu kil minerali yüksek bir yüzey alanına sahiptir. Bundan dolayı katyon değiştirme kapasiteside yüksektir. Buna bağlı olarak mikrobiyal metabolizma sırasında üretilen hidrojen iyonları ile katyonların yer değişimi sonucu ortamın pH derecesini düzenler ve bakteriyel gelişmenin pH değişmesine karşı görebileceği zararlanmayı engeller.

Bu kil mineralinin mantar solunumu üzerine göstermiş olduğu olumsuz etki, montmorillonitin yüksek vizkozitesi nedeniyle oksijen difüzyonunun azalması ile ilgili bulunmaktadır.

Mineral parçacıkların çoğu toprak mikroorganizmalarının etkileri ile birbirine bağlanarak agregat adı verilen taneciklere dönüşürler. Aggregatlar arasında ise por dediğimiz boşluklar oluşur. Por boşluklar sistemi toprak su tutma kapasitesi açısından çok önemlidir. Yüksek yoğunluklu yağışlarla birlikte, bir toprağın tüm gözenekleri suyla dolar. Daha sonra toprağın su tutma kapasitesine bağlı olarak bir kısmı yer çekimi (gravitasyon) etkisi altında topraktan drene olmaya başlar. Özellikle büyük porlarda boşalan suyun yerine tekrar hava dolar. Drenajı takiben toprakta yer çekimi kuvvetleri ile toprak matriks kuvvetleri arasında oluşan denge sonucu toprak nemi daha stabil bir düzeye ulaşır. Gerek bitki ve gerekse mikroorganizmaların ideal nem koşullarını gösteren bu denge düzeyine "TARLA KAPASİTESİ" adı verilmektedir.

Toprak kurudukça organizmaların topraktan suyu almaları güçleşmekte ve sonuçta toprak su düzeyi bitki ve pekçok mikroorganizmanın yararlanamayacağı bir düzeye kadar azalmaktadır. Bu düzey toprak bilimciler tarafından "DAİMİ SOLMA NOKTASI" olarak tanımlanır. Topraklar solma noktası ile tarla kapasitesi arasında organizmalara yarayışlı büyük miktarda su bulundurmaktadır. Ancak bazı mikroorganizmaların çok kurak şartlardaki toprak suyundan yararlanma yeteneğinde olduğu da belirtilmelidir. Mikrobiyal hücrelerin pek çoğu toprağın kuruması sırasında ölmektedir. Sadece çevre koşullarına dirençli olan türler uzun süre kuraklığa dayanabilmektedir.

Agregatların oluşumunda bakteriler ürettikleri polisakkaritler ile mantar ve aktinomisetler de, miselleri yolu ile mineral parçacıklar üzerine bağlayıcı etki yaparlar. Böylelikle aggregatlar üzerinde yaşayan mikroorganizmaların bikti için alınabilir besin maddelerinin oluşmasında büyük katkısı vardır.

Bitkiler temelde 13 tane besine gereksinim duyarlar. Bitkiler bu besinleri hali hazırda toprakta var olanlardan, gübrelerden ve bitki kalıntılarından alırlar. Bitkiler tarafından gereksinim duyulan besin maddelerinin alınabilir biçimlerinin listesi aşağıdadır. Bitkiler ayrıca bu listede belirtilmeyen Karbon, Hidrojen ve Oksijene gereksinim duyarlar ki bunları havadan ve sudan alabilirler.

Listedeki her elementin kendine özel bir görevi vardır. Örneğin azot elementi, klorofil, amino asit, protein, DNA ve bir çok bitkisel hormon için gereklidir. Ancak molibden sadece birkaç enzimin yapısında bulunur ve bitki tarafından daha az gereksinim duyulur. Ancak az gereksinim duyulması kesinlikle gereksiz anlamına gelmez. Örneğin Molibden eksikliğinde baklagiller ve onlarla simbiyoz (ortak) halinde yaşayan Rhizobium mantarları gelişiminde azalma görülür.

Adı Kimyasal Sembolü Toprak Solüsyonunda Çözünmüş İyon Çözünme Şekli
Birinci Derecede Gerekli Besinler
Azot N NH4+, NO3-,NO2- yüksek
Fosfor P HPO4--, H2PO4- çok düşük
Potasyum K K+ düşük
Orta Derecede Gerekli Besinler  
Kükürt S SO4-- yüksek
Kalsiyum Ca Ca++ düşük
Magnezyum Mg Mg++ düşük
Mikro Besinler (iz elementler)  
Çinko Zn Zn++ çok düşük
Demir Fe Fe++, Fe+++ çok düşük
Bakır Cu Cu++, Cu+ çok düşük
Manganez Mn Mn++, Mn++++ çok düşük
Bor B H3BO3 orta
Molibden Mo MoO4-- düşük
Klor Cl Cl-yüksek

Bu besinlerin hemen hepside mikroorganizmaların aktivitesi sonucu bitki tarafından alınabilir hale gelirler.

Örneğin ;

Organik Azot: Topraktaki en temel besindir. Proteinlerin, ligninlerin, amino asitlerin yapısında ve humus içerisinde bulunur. Ancak bu haldeki azot bitki için alınabilir biçimde değildir. Bitki tarafından alınabilmesi için mikroororganizmalar tarafından amonyuma dönüştürülmesi gerekir. (Daha önce azot döngüsü konusunda değinilmişti.)

Amonyum N (NH4+) : Toprak çözeltisinde çözülebilir. Bikti için kullanılabilir. Mikroorganizmalar tarafından nitrata dönüştürülür.

Nitrat N (NO3-): Toprak çözeltisinde çözülebilir. Bikti için kullanılabilir. Süzülme yoluyla topraktan kaybolur. Çok nemli topraklarda gaz haline dönüşür.

Havadaki N (N2): Atmosferin %80’ini oluşturur. Bitkiler tarafından kullanılamaz. Ancak Azot fikse eden bitkiler (baklagiller, akçaağaç, iğde vb. gibi türlerle birlikte yaşayan mikroorganizmaların simbiyozu sayesinde) tarafından kullanılabilir veya serbest yaşayan azot fikse eden bakteriler tarafından bitkinin alınabileceği biçime dönüştürülür.

Name:  azot_dongusu.jpg
Views: 10566
Size:  36.2 KB

Bu besinlerin hepside toprağa çeşitli doğal çevrimler sonucunda kendiliğinden sağlandığı gibi, toprağa organik atıklar yoluyla veya gübreler aracılığıyla da eklenebilir. Organik atıklar ile gübreler arasındaki farklar aşağıdaki gibidir.

Organik Gübre İşlenmiş Gübre
Kaynak Doğal materyaller, ufaltılmış veya ufaltılmamış Organik veya inorganik materyallerden çeşitli ve uzun proseslerden sonra elde edilir.
Örnek Hayvan gübresi, pamuk küspesi, fosforik kaya, balık emülsiyonu vb. Amonyum sülfat, üre, potasyum klorür
Kullanılabilir Besin Yavaşça çözünürler. Çözünmeleri Topraktaki biyokimyasal etkinlikler sonucu gerçekleşir. Bitkiler tarafından hemen kullanılabilir biçimdedirler
Besin konsantrasyonu Düşük konsantrasyon Genelde yüksek konsantrasyon

Not: Burada kimyasal gübreler için işlenmiş gübre terimi kullanıldıki organik kelimesinin yerleşik yanlış kullanımından kaynaklı bir düzeltme olarak görüyorum. Örneğin ürenin kendisi tamamen kimyasal yoldan elde edilse de üre organik yapılı bir bileşiktir. Yine organik tarım kavramı bence yanlış kullanılan bir terim. Bitki yetiştirmenin neresi inorganik ki organik diye bir ayrım olsun. Ols olsa yetiştirme yöntemleri farklı. Bu yanlışa zaman zaman bizlerde düşsekte bu ayrımı iyi yapmakta yarar var diye düşünüyorum.


Düzenleyen acemi_caylak : 15-10-2010 saat 05:26
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-10-2010, 16:07   #4
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-01-2010
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 1,281
Sayın Acemi ustanın ve diyer duayenlerımızın yazılarından benım anladıgım kadarıyla toprak çoook bilinmeyenlı denklem.
ancak tüm yazılanlar ve yapılanlardan anlaşılan şu ki en önemlı nokta topraktakı organık madde mıktarını arttırmak gibi gözüküyor
organık maddece zengın topraklar mikrobıyolojı açısındandanda zamanla zengınleşiyorlar
belkıde literature girmeyen toprakta neler vardır.benım sorum şu: tüm atıklarımızı tüm hayvansal gübrelerı degerlendirebildıgımızi farz etsek bıle bu süreç ülke topraklarını geri kazanma döngümüz nasıl ve ne zaman olabilir?

Safranlı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-10-2010, 21:25   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Sn. Safranlı,

Süreç aslında hem basit hem de karmaşık. Bugüne kadar toprak enzimlerinin hiç birisi karmaşık yapısından dolayı kimyasal üretim yoluyla elde edilememiş. Kimileri buna tanrının hikmeti kimileri evrimin doğal sonucu diyebilir.

Basit yönüne gelirsek, insanlar dışarıdan bitkilere takviye yapmanın verimi artırdığına dair bilince, tarlalara döktükleri insan ve hayvan dışkılarının etkisini gördükten sonra ulaşmışlar. Hatta ortçağda bu iş öylesine ileri boyutlara ulaşmış ki Prusya İmparatorluğu'nun Silazya eyaletinde çiftçiler kanalizasyon atıksularını tarlalarına akıtabilmek için sıraya girmişler. Devlet erkanına rüşvet vermişler. Çünkü nüfus az atık yeterli değil. Bu kadar değere binmesinin nedeni ise dışkı içerisindeki şu müthiş bileşik “ÜRE”. Yani bütün bitkiler için (aslında bütün canlılar demek daha doğru) temel element olan azotu içeriyordu. Ayrıca sadece üre değil, dışkının büyük bölümü mikroorganizmalar için iyi bir besin kaynağı olan organik posalardan oluşmakta.

Ancak aynı atık sular bugün başımıza bela olmuş durumda. Çünkü artan nüfus yoğunluğu ile birlikte kontrol edilemez miktarda atık oluşmakta. Ne yazık ki bazı aklı evveller bu kirli suyu zemzem suyuyla arıtabileceklerini sanacak kadarda bilimden uzaklar. İntihal yapan hoca rektör yapılırsa gerisini siz hesaplayın. (Bu uygulamayı Kilis Belediyesi yapmış. Kaynak sitemiz üyesi Sevgili Meymun.) Bunun tersi bilince sahip olanlar ise bu işin bilimsel yanına kafa yorarak aynı suları mikroorganizmalarla arıtma yolunu seçiyorlar. Uygulanış biçimini eleştirsekte, Ergene’de EM ile yapılan uygulama olumlu bir örnek.

Daha sonraki yıllarda iş atık olayıyla kalmamış, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında bunun farkına varan ve kanalizasyon olayından esinlenen araştırmacılar bu karmaşıklığa çok basit bir gözle bakarak azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübreleri üretmişler. Çünkü nüfuz hızla artıyor ve hızla artan kent nüfusuna mal yetiştirmek gerekiyordu. Üstelik akıl almaz boyutlarda kirlenen sularla sulanan tarlalar kolera, tifo vb. salgınların kaynağı haline dönüşmüştü. Artık doğa kendini yenileyemez doygunluğa erişmişti. Kimyasal olan daha temizdi, kolay uygulanabilirdi ve henüz zararları tam olarak bilinmiyordu. Zavallı çiftçiler nerden bilsinlerki attıkları gübrenin çoğu topraktan süzülerek sulara ve denitrifikasyon yoluyla havaya karışmakta. Gübre üreticileri için her satılan bir çuval gübre artı kar demekti. Mühendisleri bu işi bilsede onlarda primini alıp susuyorlar.

Bir kez bu yolda başarı elde ediltikten sonra ise diğer bütün yöntemler es geçilmiş. (Haklarını da yememek lazım bu işte her türlü reklam ve propaganda aracılığıyla başarılı da olmuşlar. Hala da ciddi anlamda bir alternatif oluşabilmiş değil.) Ancak bir şeylerin eksik gittiğinin yavaş yavaş farkına varılmış ve bazı uyanıklar doğal tarım, organik tarım, biyolojik tarım vb. diyerek sorgulamaya başlamışlar. Bu başlıkta hep vurguladığımız gibi toprak sadece minerallerden oluşan bir yeryüzü örtüsü değil. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik aktiviteleri ile bir bütün. (Kim tahmin ederdi ki mikron büyüklüğündeki kil mineralleri boyundan büyük işler yapıyor.) Edafon dediğimiz canlı içeriğiyle sürekli biyokimyasal reaksiyonların gerçekleştiği aktif bileşenlere sahip, kum, silt, kil, inorganik mineral ve organik materyallerden oluşmuş bir karışım. Çok komik gelecek ama, topraktaki karbon oluşumunun yaklaşık %20’ sinden sorumlu (bazı kaynaklar %27 diyor) glomalin enzimi (bu enzim mikoriza mantarları tarafından salgılanan bir enzim) daha 1995’te keşfedilmiş. İnsan bunu duyunca şaşırıyor. Veya sırf evrimin fikir babası olduğu için Darwin'in solucanların topraktaki yararı üzerine yaptığı araştırmalar kilisenin baskısıyla güme gitmiş. Ya da soğuk savaş yıllarında Rus Araştırmacı Krasilnikov’un 1958’de yazdığı Soil Microorganisms and Higher Plants kitabı ciddi bir kaynak olmasına rağmen batılı araştırmacılar tarafından göz ardı edilmiş.

Ancak bugün gelinen noktada kimyasal yöntemler tıkanmış durumda. Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birisi organik tarım için Japonya’dan uzman davet etmiş, adamlar holding temsilcilerinin organik tarım yapmak için gösterdiği toprağı inceledikten sonra, organik tarım için ancak 100 yıl sonra uygun duruma gelir demişler. (Çünkü toprak ölmüş. Toprakta canlı kalmamış.) Kim takar. Bizimkiler biz yine de başlayalım demişler. Çünkü işin içinde kar hırsı var. Organik ürün pazarda gelir düzeyi yüksek, seçkin bir kitle tarafından tercih ediliyor. Bir an önce pastayı götürmek lazım. Mayınlı arazilerde de bunun kavgası yürütülüyor. Çünkü en bakir (hatta bazılarının iddiasına göre Türkiye’de tek organik tarım yapılabilecek) topraklar orada. Dün kanun zoruyla alınan köylünün toprağı bugün birileri için rant aracı olmuş durumda.

Yani bu iş tek taraflı değil. Diyelimki toprakta kimyasal kullanmıyorsunuz. Ancak çevreye evlerden ve fabrikalardan yayılan diğer atıkları ne yapacağız? Organik tarım yaptığını iddia eden ve onu tüketerek sağlıklı beslendiğini sanan ablamız doğum kontrol hapı kullanacak mı kullanmayacak mı? Kullancaksa bırakalım kanserin temel nedenlerinden birisi olmasını, sulara verdiği zararın kimyasal gübreden daha fazla olduğunu biliyor mu? (Hatta bu hapları uyanık ziraat mühendislerinin bitki yetiştirmede kullandıklarına bizzat şahit olmuştum.) Bu türden hormonal atıklardan dolayı balıklar bile cinsiyet değişiriyor. Sudaki canlılar mutasyona uğruyor, biyoçeşitlilik azalıyor. Ya da TOKİ’nin yaptığı çok katlı kümeslerde oturacak mıyız oturmayacak mıyız? Betondan sızan radon gazının kansere neden olduğunun kaç kişi farkında? Ya da şarpseverler, organik şarap yapımcılarının bile fermentasyonu durdurmak için Sodyum metabisülfit kullandığını biliyorlar mı? Oysa şaraptaki bozulmaya, yine bir kil cinsi olan montmorillonit minerallerinden oluşan bentonit ile müdahale etse olmuyor mu?

Sonuç olarak tarım tek yönlü değil, olaya bütün yerküre açısından bakmak gerekiyor. İşin tarım yönü sadece bir ayağı. Yaşam biçimiyle, dünyaya bakış açısıyla doğal yetiştiricilik bir felsefe aslında. Evinizden çıkan ve kimyasal olmayan her atık, tarlanızdaki ve bahçenizdeki çer çöp, toprak mikroorganizmaları ve bitkiler için müthiş bir besin kaynağı ve su tutucu materyal olarak değerlendirilebilir. Bu yönüyle bakarsak işlem çok basit. Bu başlıktaki bütün yazılardaki amaç, zaten işin ne kadar basit olduğunu anlamak ve doğada gerçekleşen süreçlerin farkına varmak.

Geri kazanma lüksümüz var mı yoksa bu seferde GDO karşısında mı yenileceğiz bunu zaman gösterecek. Ama yine de umut insanda...


Düzenleyen acemi_caylak : 15-10-2010 saat 14:42
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 00:33   #6
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
..........
Sonuç olarak tarım tek yönlü değil, olaya bütün yerküre açısından bakmak gerekiyor. İşin tarım yönü sadece bir ayağı. Yaşam biçimiyle, dünyaya bakış açısıyla doğal yetiştiricilik bir felsefe aslında. Evinizden çıkan ve kimyasal olmayan her atık, tarlanızdaki ve bahçenizdeki çer çöp, toprak mikroorganizmaları ve bitkiler için müthiş bir besin kaynağı ve su tutucu materyal olarak değerlendirilebilir. Bu yönüyle bakarsak işlem çok basit. Bu başlıktaki bütün yazılardaki amaç, zaten işin ne kadar basit olduğunu anlamak ve doğada gerçekleşen süreçlerin farkına varmak.

Geri kazanma lüksümüz var mı yoksa bu seferde GDO karşısında mı yenileceğiz bunu zaman gösterecek. Ama yine de umut insanda...

Yorumların, yazılarına derinlik kazandırıyor. Konunun önemini arttırıyor. Yazılarının sıkı takipcisiyim. Enerjinize hayranım. Devamını diliyorum.

Her iletide birşeyler öğreniyor, ders çıkarmaya çalışıyorum.

Teşekkürler Acemi, emeğine sağlık.

Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-10-2010, 23:34   #7
Ağaç Dostu
 
Sarıcan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-11-2008
Şehir: Küçükyalı-ISTANBUL
Mesajlar: 1,498
Galeri: 32
Enerjin karşısında pes ediyorum ama bu bilgilerin bir forum sayfasında unutulmaya terkedilmesine de hayıflanıyorum. Bu sayfayı benim gibi, yazdıklarını merakla bekleyen biri dışında kaç kişi okuyor bilmem ama her bir mesajın ayrı bir kitap konusu olacak kadar felsefe içeriyor.

Bu kabiliyetini yeniden gözden geçirip ciddi ciddi kitap yazmayı düşünmeni öneriyorum. Konu toprakta olabilir, üstünde yaşayan insanların hodbinlikleri de olabilir. Çevresini ve insanları bu kadar iyi sorgulayan bir beyine sahip olabilmek herkesin haddi değildir. Bence bu yeteneğini değerlendirmek sadece ülke tarımı için değil, diğer bilimsel konularda da ülke için kazanç olacaktır. Yolun açık olsun.

Sarıcan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 00:15   #8
Ağaç Dostu
 
bayindirmevki's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
Acemi usta,

Sarıcan arkadaş ile aynı fikirdeyim. Emeğini daha genele yayman faydalı olacak. Bu kitap mı olur ki haylı iddialı bir girişim. Blok mu olur diyorum. Bence bir blok oluştursan güzel olur. Bahçeni ve ürünlerini de tanıtmış olursun. İsmi de hazır "Acemi usta".

bayindirmevki Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 08:46   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Sn. Epsody,

Siz bu başlıktaki konuları anlamayacak kadar olaya basit baktığınız için size cevap bile vermiyorum. Nasılsa dilin kemiği yok sizi tutan mı var. Her ilgi çeken başlığa Epsody'nin damladığını herkes biliyor. Her yeni üyeye Epsody neden kendini bir kez daha tanıtmak istiyor. Bu sorulara da cevap verirseniz sevinirim.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 11:36   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
Aceminin başlığa saygısı.

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
Sn. Epsody,

Siz bu başlıktaki konuları anlamayacak kadar olaya basit baktığınız için size cevap bile vermiyorum. Nasılsa dilin kemiği yok sizi tutan mı var. Her ilgi çeken başlığa Epsody'nin damladığını herkes biliyor. Her yeni üyeye Epsody neden kendini bir kez daha tanıtmak istiyor. Bu sorulara da cevap verirseniz sevinirim.
Sayın doğasever aceminin düştüğü durumu görmemezlikten gelmeni af edemem, başlığındaki yorumuma cevabını nasıl kabul ederek başlığı iyi götürüyor diyebiliyorsunuz anlayamıyorum, yukardaki mesajı benim yoruma uygun buluyorsanız size söyliyecek kelimem yok, onun düştüğü hatalara siz düşmeyin yeter sevgilerle.

epsody Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 12:10   #11
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak
Yani bu iş tek taraflı değil. Diyelimki toprakta kimyasal kullanmıyorsunuz. Ancak çevreye evlerden ve fabrikalardan yayılan diğer atıkları ne yapacağız? Organik tarım yaptığını iddia eden ve onu tüketerek sağlıklı beslendiğini sanan ablamız doğum kontrol hapı kullanacak mı kullanmayacak mı? Kullancaksa bırakalım kanserin temel nedenlerinden birisi olmasını, sulara verdiği zararın kimyasal gübreden daha fazla olduğunu biliyor mu? (Hatta bu hapları uyanık ziraat mühendislerinin bitki yetiştirmede kullandıklarına bizzat şahit olmuştum.) Bu türden hormonal atıklardan dolayı balıklar bile cinsiyet değişiriyor. Sudaki canlılar mutasyona uğruyor, biyoçeşitlilik azalıyor. Ya da TOKİ’nin yaptığı çok katlı kümeslerde oturacak mıyız oturmayacak mıyız? Betondan sızan radon gazının kansere neden olduğunun kaç kişi farkında? Ya da şarpseverler, organik şarap yapımcılarının bile fermentasyonu durdurmak için Sodyum metabisülfit kullandığını biliyorlar mı? Oysa şaraptaki bozulmaya, yine bir kil cinsi olan montmorillonit minerallerinden oluşan bentonit ile müdahale etse olmuyor mu?
Kanserle ilgili dün söylediklerimizi doğrulayan bir haber. Eski Mısır'da kanser yoktu. Eğer şişirme bir haber değilse bir kez daha haklı olduğumuz kanıtlanmış oluyor.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 17:35   #12
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-01-2010
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 1,281
Toprak dostları olarak yapmak istedıgımız iş topragı bir şekılde doyurmak ve beslemek
yöresel alışkanlıklara göre bile degişen farklı uygulamalar var.Tamamıyla tipik karadenız kadını olan annem dere boyunda her yıl budanan kızıl agaç ve sögüdün ince dallarını armutlarımızın ve elmalarımızın köklerıne bastırırdık (malç)bu dallar çok çabuk çürür ve gübre olurdu.
birde karadenızın yüksek köylerınde benım görmedıgım ama eskılerın anlalttıgı bır sey var ki;
oda bence çok ilginç sayın acemi ustamızın yazılarıyla örtüşüyor
oda kanalızasyon olmadıgı için kışın biriken insan dışkısı bahar ayında egreltı otu ile ıyıce karıstırılır ve çilekeş kadınlarımızın sırtında derın çukurlar açılan yerlere dökülür ve bal kabagı ekilirdi .şu anda bu olay tamammıyla kalktı tabi ancak eskıler halen o verımlı ve tatlı kabakların sohbetını ediyorlar
sayfamızdan ögrendıklerımıze göre bu karadenız usulu uygulama organık destek ve çok çok hızlı buyuyen ve nemı çok seven egrelti otundakı mikoriza vb dostlarımız olabilirmi acaba diye düşünmekteyim ayrıca bu güzelim yurt köşemizdeki ormanlarımızda kimbilir ne cevher niteliğinde faydalı ve daha önemlısı YERLİ mikroorganızmalar vardır ?

Safranlı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 17:52   #13
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Sn. Safranlı çok güzel gözlemler aktardınız. Her yörede farklı uygulamalar var. İnsanlar bunları bir kaç bin yılda öğrenmişler, ancak bir yüzyılda unutmuşlar. Umarım başka arkadaşlarda kendi yörelerinden farklı uygulmalarla buraya katkıda bulunur.

Özellikle Karadeniz'de yaz aylarında o sıcaklık ve nemde mikroorganizma boldur. Bu sayfalarda anlatılan mikoriza uygulması için en uygun yer yani. Bence deneyin derim. O dışkılarla aynı zamanda mikorizalarda beslenebilir.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 10:38   #14
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
Sayın Doğasever, açıklamaların için teşekürlerimi sunarım seni kutlarım başlığa sahip çıkarak en azından acemi ustanın durumuna düşmedin yerinde cevap verdin, lakin Biochar'a uygulamasına tepkilerimin esasının anlaşılamadığının farkındayım, sayın gecede senin açıklamalarına paralel açıklamalarda bulunmasına rağmen bu açıklamalar beni ikna edemedi.

Arkadaşlar Biochar uygulamarıyla toprağa kazandırılan değerleri tartışmıyorum, benim vurgulamak istediğim noktanın türkiye topraklarının organik özelliklerinin ve humus değerlerinin yükseltmenin yöntemlerinin organik materyelerinin kompostlaştırlarak toprağa kazandırılmayı uygulamalarıyla tamamlanacağı kanısını taşıdığımdan, Biochar uygulamalarıyla bu değerlerinin yükseltilemiyeceğidir

Başka bir yanlış düşüncede sanki ülkemiz güney amerikadaki amazon ormanlarına sahip ülke düşüncesiyle hedef gösterilerek eksik orman varlığımız tehdit altına sokulmak istenmektedir, bu düşünce ile mevcut olan organik maddelerin toprağın mineral yapısını sadece karbonca zengin bir yapıya dönüştürecektir, ortada humusu oluşturma diye bir olgudan bahsedilmediğinden toprak canlılarının yaşamlarını güvence altına alacak onların üremelerini toprakiçi faaliyetleri hiç düşünülmemektedir.

Benim tezim öncelikle toprak yapısının içeriğini humusça zengin hale getirldikten sonra bu uygulamaların geçerliliği uygunluk kazanacaktır.

epsody Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 11:01   #15
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Epsody, bence Acemi Usta bu başlığı gayet iyi götürüyor. Verdiği bilgiler son derece yerinde ve önemli şeyler. Bu konuda, benim görüşüm iki uygulamanın paralel gitmesinin daha uygun olacağı yönünde. Toprak kimyası, biyolojisi, fiziği çok karmaşık bir olay çünkü gaz, sıvı, katı fazların hepsi bir arada. Su dünyada bilinen en iyi çözücü maddelerden biri. Toprakta, organik madde ve mineraller hep etkileşim halinde. Biochar da mutlaka organik maddeyle etkileşim halindedir. O yüzden birinin diğerine tercih edilmesi söz konusu olmamalı diye düşünüyorum çünkü hepsi bir bütünün parçaları.

Hatırladığım kadarıyla, Microsoft'un sahibi, Bill Gates de Afrika'da biochar uygulamalarını başlatmıştı. Verimlilik için sadece organik madde yeterli olsa, bununla yetinilirdi. Mantığımız da bu ikisinin birlikte uygulanması gerektiğini söylüyor.

Organik madde de mutlaka artırılmalı. Kimse buna karşı değil. Aksine burada hepimiz teşvik ediyoruz.

Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 11:25   #16
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,030
Epsody, gerek biochar gerek genel olarak topraktaki organik maddenin arttırılması biribirinin alternatifi değil, biribirinin tamamlayıcısıdır. Biochar uygulanacak diye topraktaki organik maddenin arttırılması geri kalmıyor yani. İkisinin de faydası var. Toprağa organik madde katkısı sürekli bir uğraş. Biochar ise uygulandıktan sonra çok uzun bir süre tekrarına gerek olmayan bir işlem.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 11:48   #17
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
biochar'a gereklilik varmı.?

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Epsody, gerek biochar gerek genel olarak topraktaki organik maddenin arttırılması biribirinin alternatifi değil, biribirinin tamamlayıcısıdır. Biochar uygulanacak diye topraktaki organik maddenin arttırılması geri kalmıyor yani. İkisinin de faydası var. Toprağa organik madde katkısı sürekli bir uğraş. Biochar ise uygulandıktan sonra çok uzun bir süre tekrarına gerek olmayan bir işlem.
Sayın Meyvelelitepe benim önceliğim toprakların eksikliği olan humusun sağlanması idi, toprağın bitkiler yönünde düzenlemesini yapacak doğada birçok mineral varken insan mevcut organik maddeyi biochar yöntemine tabi tutmasını bütün yönleri ile uygun görmemekteyim, bu bir yerde organik maddenin israfını getirecektir, çünkü insan doğa ile rekabet edemez kanaatindeyim, sevgilerimle

epsody Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2010, 11:57   #18
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Sn. Epsody,

Hem "artık bu başlığın sonu gelmiştir" diyerek alaycı bir şekilde yorumda bulunuyorsun. Ki bu başlığın bu kadar kısa zamanda bu kadar mesajla biteceğini düşünmen, zaten bu konuya ne kadar sığ baktığının göstergesi.

Daha başından bu kadar ağır ithamda bulunup sonrada benim yanıtımı referans alarak kendini yağ gibi üste çıkarıyorsun. Başlığa sahip çıkmak ne demek? Ne demek isitiyorsun? İşine geleni anlıyorsun. İşine gelmeyeni anlamıyorsun. Burda yazılan yazıların hepside en azından bir kaç saatlik emeğin karşılığı. Hiç değilse buna saygı duy. Bu iş 3 tane şeftali ve kiraz yetiştirmeye benzemiyor.

Burada herkes anlamışkan sen anlamıyorsan demek ki sende bir sorun var.

Madem her konuda uzmansın? Şu soluncanların aggregatlaşmaya etkisi ve salgıladıkları enzimleri açıkla da bizde öğrenelim. Humus nedir nasıl oluşur? Kompost tek başına humus oluşturmak için yeterli midir? Üyeler bu sorularında cevabını merak ediyorlardır.

Diğer üyelerinde bilmesi açısından, ben senin ne yapmak istediğini çok iyi biliyorum. Eski leonardit meselesini açmayalım istersen. Ben kimseye kömür tozunu leonardit diye pazarlamadım. Senin bu başlıkta yazılanlara tepkin daha o zamandan kaynaklanıyor.

UBYİ'ye bir tek katkın olmamasına rağmen gelip katıldın. Ve gelir gelmez "%15 kimyasaldan bir şey olmaz" dedin sesimizi çıkarmadık. Ama artık yetti diyorum.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2010, 00:23   #19
Ağaç Dostu
 
omer.tuncer's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-03-2008
Şehir: Ankara.bergama,dikili
Mesajlar: 302
Pirina alternatif olabilirmi

Biochar sisteminde kullanılan materyal i acaba pirina ile uygulamak mümkün olurmu hem ucuz diye yakıt olarak kullanılmasının önüne geçilir. hemde ucuz materyal elde etmiş oluruz. böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.

omer.tuncer Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2010, 00:41   #20
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi omer.tuncer Mesajı Göster
Biochar sisteminde kullanılan materyal i acaba pirina ile uygulamak mümkün olurmu hem ucuz diye yakıt olarak kullanılmasının önüne geçilir. hemde ucuz materyal elde etmiş oluruz. böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.
Sevgili omer.tuncer,

Biochar her türlü organik madde ile yapılabilir. Prina ile de tabi ki uygulanabilr. Sadece prina ıslak olduğu için kuruttuktan sonra biochar işine girişmek daha iyi olur diye düşünüyorum.

Halil Bey'e de söyleyelim kuşlara dokunmasın artık. Milletin buğdayı süneden kırılıyor.

Kolay gele.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2010, 02:04   #21
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi omer.tuncer Mesajı Göster
Biochar sisteminde... . böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.
Ömer hoca, bunu size kuşlar mı söyledi? Ne yapacağımı kendimden bile saklarken...

Zeytin küsbesini (pirina) gölgede bir hafta kurutacak, nemini %20 altına düşürecek, dönüme 600kg kadar atacaktım. 2 ya da 3 ay sonra dikim yapaçaktım.

İtalyada zeytin yetiştirciler pirinayı tarımda kullanıyorlarmış diye duymuştum.

Pirina maya ve küf içeriği oldukca zenginmiş. Küf varsa mikroorganizma vardır.
Maya varsa enzim de vardır. Belki enzim de yaparız.

Aslında canavar otu için bunları düşünüyordum. Pirinanın diğer bitkiler zararı beni korkutuyordu.

Biohar yöntemi çıkış yolu gibi gözüküyor.Pirinanın enerjisinen yaralanmak için, yakılarak kül haline getirilmesine, dostum ebsody bile karşı çıkacaktır.

Deneyerek öğrenmek şart oldu, artık.


(süne yiyen kuşlar dostumuzdur. Diğerleri için ;bizimkisi tamamen hasattır.)

Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2010, 20:08   #22
Ağaç Dostu
 
bayindirmevki's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
Sayın Ebsody,

Aşağıdaki alıntı yazı "Toprağa organik özelliklerinin kazandırılması" başlığınızdaki 91 nolu mesajın son pragrafıdır. Özellikle altı çizili yere dikkat edin.

"Leonarditin bulunamadığı durumlarda linyit kömürünün en ince tozlarınıda kullanarak topraklarımızdaki mikro canlıların besin olarak karbon birinci sırada geldiğinden linyit kömürü tozları çok yönlü faydalar sağlıyarak topraklarımızın düzenlenmeleri sağlanarak canlılığını arttırmış olacağız".

Neymiş; Mikro canlıların besini olarak karbon birinci sırada geldiğinden!

Peki; Birinci sırada gelen bu karbonu üretmenin bir yöntemini bize tanıtan Acemi ustaya niye takıldınız.

Üstelik de yanlış şeyleri bilgi diye sunarken. Nasıl olur da karbon mikro canlıların besini olur. Vah, vah o mikro canlılara.

Helal olsun size. Özgüven süper. Gerisine gerek yok.

bayindirmevki Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2010, 23:33   #23
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 31-01-2010
Şehir: Antalya
Mesajlar: 125
Avustralya Permakültür çalışmalarından bir biochar uygulması...

İnternette gezerken Avustralya'daki bir biochar uygulaması gördüm.Uygulama ile ilgili bir açıklama yapılmamış ama anladığım kadarıyla onlarda kepek kullanarak hava ile temasını kesmeye çalışmışlar.

Kaynak

Eklenen Resimler
     
qokhanyilmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-10-2010, 08:54   #24
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Sn. Gokhanyilmaz,

Katkılarınız için teşekkürler.

Sizin tavuk gübresi işiniz nasıl gidiyor?

Kolay gelsin.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-10-2010, 11:55   #25
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 31-01-2010
Şehir: Antalya
Mesajlar: 125
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
Sn. Gokhanyilmaz,

Katkılarınız için teşekkürler.

Sizin tavuk gübresi işiniz nasıl gidiyor?

Kolay gelsin.
Teşekkür ederim üstad. Bir proje çizdim yine sitedeki konuyla ilgili bilgi sahibi insanların yönlendirdiği doğrultuda bir proje çizdim. Çet raporu almamız gerekiyor şu anda ve çevre bakanlığındaki görevlilerin ilk aşamada metan gazının hiçbir şekilde doğaya atılmaması gerektiğini söylemesiyle bir kaç değişikliğe gitmem gerekiyor.Üzerinde çalışıyorum. Umarım en kısa zamanda proje onaylanır ve yaptığımız uygulamayı resimleriyle beraber sitede teşhir etmeyi düşünüyorum. İşin ilginç yanı yapılmış ve onaylanmış bir proje var ve onda metan gazı direk doğaya atılıyor.Ülkemiz bu ve bu gibi çevre konularında bürokrasi engellerinden öteye gidememiş olduğunu bir kere daha görmüş oldum.

qokhanyilmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-10-2010, 21:21   #26
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Toprak solunumu diye bir şey olduğunu biliyor muydunuz? Toprak bilimciler böyle bir kavramdan sık sık söz ediyorlar. Peki bu nasıl olmakta. Sözü Rus araştırmacı Krasilnikov'a bırakalım.

Toprak atfosmerinin en önemli bileşeni karbondioksittir (CO2). Organik materyalin bozunması ve ayrışması sonucunda ortaya çıkan final üründür. Toprakta bunun dışında azot, oksijen gibi atmosferik gazlarla birlikte amonyak, hidrojen sülfür, metan, organik asit, alkol ve ester vb. bulunur. Atmosferik gazlar dışında bu saydığımız ürünlerin hepside bakteri, diğer mikroorrganizmalar ve bitkilerin metabolik salgıları sonucu oluşur.

Bizim açımızdan en önemli bileşen olan karbondioksit büyük ölçüde mikrobiyal metabolizma sonucu oluşur. Lundergardh (1924) toplam karbondiositin 2/3’sinin bakteriyal metabolizması sonucu kalan 1/3’lik kısmın ise bitki köklerinin aktivitesi sonucu oluştuğunu belirtmektedir.

Humusça zengin topraklarda humusça fakir topraklardan daha fazla CO2 vardır.

Vilenskii, gübrelenmemiş killi topraklarda hektar başına bir saatte 1.25 kg, gübrelenmemiş kumlu topraklarda 2.0 kg, humusça zengin kumlu topraklarda 4.0 kg CO2 ortaya çıktığını belirtiyor.

Bond nn fazla CO2 üretiminin baklagil ekili topraklarda olduğunu ve bununda bakteri köklerindeki Rhizobium bakterileri tarafından üretildiğini belirtiyor.Ayrıca toprak derinliklerindeki CO2 miktarı yüzeyden daha fazladır. Sıcaklık artışına bağlı olarakta topraktaki CO2 üretimi artmaktadır.

Topraktaki oksijen (O2) miktarı ise bu CO2 oluşumunun tersine işleyen bir sürece bağlı olup, 30 cm derinliğe kadar topraktaki toplam gazın ortalama %15-20 si oksijenden oluşur. Derinlik arttıkça O2 miktarı dramatik bir şekilde düşer.O2 miktarı topraktaki sıcaklık ve nem durumuyla yakından ilişkilidir. Bahar aylarında 60-90 cm derinlikte O2 miktarı %0.3-0.8 olup, temmuz ayında bu oran %15-19 lara kadar çıkar. Hatta ağustos ayında 180 cm derinlikte bile %11-13 O2 bulunduğu tespit edilmiştir. Bu oran ekim ayından itibaren tekrar düşmeye başlar.

Bunun sonucu olarak, O2 varlığında ve sıcak aylarda topraktaki mikroorganizma varlığı hem miktar olarak hem de tür olarak daha fazladır.

Topraktaki bu CO2 ve O2 değşiminin sürekli olması mikrobiyal aktivite sonucu olup atmosfer gazları ile toprak gazları arasında sürekli bir dönüşüm vardır. İşte buna toprak solunumu denilmektedir. Eğer bu dönüşüm olmasaydı, topraktaki porlar CO2, Hüdrojen Sülfür, metan ve diğer gazlar tarafından doldurulucak ve bir çok mikrobiyal aktivite duracak ve topraktaki bitki, hayvan ve mikroorganizmalar için toksik bir ortam oluşacaktı. Atmosferik oksijenle bu gazların yer değişimi olmasa toprakta tamamen anaerobik koşullar hakim olacaktı.

Atmosferik basınçtaki yükselme veya düşme ile toprağın adsorbsiyon kapasiteside toprak solunumunu önemli ölçüde etkilemektedir. Düşük basınçta gazlar atmosfere daha kolay karışır.

Topraktaki bir çok ototrof ve kemoototrof bakteriler bu CO2’yi besin kaynağı olarak kullanırlar. Araştırmalar mikrorganizmaların aktiviteleri azaldığı zaman CO2 miktarının düştüğünü göstermektedir.

Bütün bunları niye uzun uzun yazdığıma gelince, Kanada ve Avustralya’da toprağa CO2 enjekte etmenin mikrobiyal aktiviteyi artırdığını ve bunun sonucu verim artışı sağlandığını düşünen bazı çiftçiler, traktörden çıkan eksoz gazlarını traktörün arkasına yaptırdıkları soğutma siteminden geçirerek, toprağı sürerken veya tohum ekerken yeniden toprağa veriyorlar. Henüz bu konuda bilimsel araştırmalar bunun doğruluğunu ispatlamamış olsada bazı çiftçiler bu yolla %100 lere verim artışı sağladıklarnı iddia etmekteler. Hatta Kanada’da bir firma bu tür bir sistemin patentini almak için başvurmuş.

Agcanada


Düzenleyen acemi_caylak : 02-05-2011 saat 09:50
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-10-2010, 21:41   #27
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
[B]........
Bütün bunları niye uzun uzun yazdığıma gelince, Kanada ve Avustralya’da toprağa CO2 enjekte etmenin mikrobiyal aktiviteyi artırdığını ve bunun sonucu verim artışı sağlandığını düşünen bazı çiftçiler, traktörden çıkan eksoz gazlarını traktörün arkasına yaptırdıkları soğutma siteminden geçirerek, toprağı sürerken veya tohum ekerken yeniden toprağa veriyorlar. Henüz bu konuda bilimsel araştırmalar bunun doğruluğunu ispatlamamış olsada bazı çiftçiler bu yolla %100 lere verim artışı sağladıklarnı iddia etmekteler. Hatta Kanada’da bir firma bu tür bir sistemin patentini almak için başvurmuş.

Agcanada
Evet ne güzel, CO2 i _soğutarak_ hava yerine toprağa veriyorsun. Ve verimi arttırıyorsun. Daha basit bir uygulama düşünülebilir belki...

Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2010, 08:35   #28
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
bu konuda tartışmalar sürsede, bu işi yapan bir çok çiftçi var. Bunun yerine karbon ağırlıklı organik maddenin toprağa ilave edilmesi daha iyi sonuç verir diye düşünüyorum. Çünkü bir çok organik maddenin bozunması sonucu zaten CO2 oluşmakta. Ayrıca toprağa enjekte edilen CO2'nin topraktaki porları dolduramadan havaya karışacağına dair tezler var.

Sistem hakkında bir fikir vermesi açısından bir kaç resim. Belki aramızdan zihni sinir projeler çıkabilir.

Name:  exhaust.gif
Views: 2032
Size:  64.1 KB

Name:  exhaust2.jpg
Views: 1903
Size:  33.8 KB

Name:  exhaust1.jpg
Views: 2044
Size:  23.9 KB

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2010, 10:31   #29
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,412
Galeri: 8
Buraya ilk bakışım. Toprağı daha değişik bir yöntemle destekleme. Bu konuya orman yangınlarında oluşan kalıntılar benzerlik taşır mı?

Formun son sayfasını okudum, öncekileri de okursam daha detaylı bilgi sahibi olacağım.

Aslında bu forum sitelerini Tarım Bakanlığının desteklemesi gerekir.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2010, 22:00   #30
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi nariçi Mesajı Göster
Buraya ilk bakışım. Toprağı daha değişik bir yöntemle destekleme. Bu konuya orman yangınlarında oluşan kalıntılar benzerlik taşır mı?

Formun son sayfasını okudum, öncekileri de okursam daha detaylı bilgi sahibi olacağım.

Aslında bu forum sitelerini Tarım Bakanlığının desteklemesi gerekir.
Sn. Nariçi,

Bu başlıkta tümüyle yabancıların DIY (do it yourself - kendi kendine yap) dedikleri yöntemlere ağırlık veriliyor. Biokömürde onlardan birisi. Orman yangınından arta kalan kömür - tam yanmamışsa- tabi ki kulanılır. Ancak önceki sayfalarda verilen karışım oranlarına dikkat edilerek.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:11.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025