agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Tarla Bitkileri
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 22-09-2008, 22:30   #1
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: Isparta
Mesajlar: 19
Bitkilerde Sekonder metabolitler

Süleyman demirel üniversitesi ziraat fakültesi öğrencisiyim.
Bitkilerde sentezlenen sekonder metabolitler etkileri çeşitleri ve özellikleri konusunda ödevim var. bu konu hakkında yardım istiyorum.

not: forumda yeniyim tam olarak kullanmasını bilmiyorum eğer gerçekten yardım etmek isteyen arkadaşım varsa donarsali@hotmail.com adresine mail atarsanız sevinirim. buradan daha koley takip ederim. teşekkürler

Yigit77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-09-2008, 22:38   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Siz önce elinizdeki birikmiş olan bilgileri bizimle paylaşırsanız, bilgisi olan arkadaşlarda sizinle paylaşmak için istek duyacaklardır. Forum kurallarını okumanızı rica ediyoruz.

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 20:52   #3
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: Isparta
Mesajlar: 19
kusura bakmayın arkadaşlar
dedim ya daha yeniyim beni yönlendirirseniz sevinirim.
elimdeki verileri sırayla yayınlıyorum.
eleştiriniz için teşekkürler....

Yigit77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 20:53   #4
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: Isparta
Mesajlar: 19
Bitkilerde sekonder metabolitler

Sekonder Metabolitler bitkiler tarafından üretilen ve günümüzde birçok sektörde hammadde olarak kullanılan bitkinin temel yaşamsal işlevleri ile doğrudan ilişkisi olmayan, buna karşılık en az bitkinin yaşamsal işlevleri ile doğrudan ilişkili primer metabolitler(protein, yağ, karbonhidrat) kadar önemli olan kimyasal maddelerdir. Bu kimyasal maddelerin önceden hiçbir işe yaramadığı bitkiler tarafından üretilen atık madde olduğu varsayılıyordu. Ancak daha sonraları anlaşıldı ki bu maddelerin bitkide; savunma, korunma, ortama uyum, hayatta kalma ve nesillerini devam ettirmek için bitkiler tarafından geliştirilmiş oldukça karmaşık mekanizmaların ürünleri olduğu anlaşıldı.

Bu maddelerin bitkideki önemli görevleri şunlardır;
1-Kuraklık, tuzluluk, UV ışınları vs. gibi değişik çevre faktörlerinin oluşturduğu stres ortamına karşı koyma.

2-Herbivorlara (böcek, sürüngen vb.)karşı savunma.

3-Mikroorganizmalara (bakteri, mantar vb.) karşı savunma.

4-Bazı metabolik ve daha gelişmiş ekolojik işlevler. (örn: Tohum dağılımını sağlamak için hayvanları ve diğer taşıyıcıları cezbettirme gibi.)


Sekonder metabolitlerin günlük hayattaki önemine gelince bu kimyasallar başta ilaç sanayisinin hammaddesi olup kozmetik, besin katkı maddesi, zirai ilaç sanayiinde ve birçok kimya sektöründe kullanılmaktadır. Sekonder metabolitlerin kullanım alanlarını başlıklar altında sıralayacak olursak;

1-İlaç hammaddesi olarak kullanılan sekonder matabolitler;

Tarihle ilgili yazılı kaynaklarda ilk insanların çeşitli hastalıklarının tedavisi için bitkilerden yararlandıkları belirtilmektedir. Örnek vericek olursak bana göre bu metabolitlerin en meşhuru hepimizin başı ağrıdığında veya beli ağrıdığında ve bunun gibi birçok durumda kullandığı ilaç ^ASPİRİN^ ‘dir.

Aspirin o kadar hayatımıza girmiştir ki, başka bir ilacın adının sonuna, aspirin takarak eczacıları çileden çıkaranlar bile vardır. Bu sadece Türkiye'de değildir, dünyanın en yaygın ilacı aspirin olduğuna göre, demek aspirin her yerde, her derde deva bir ilaçtır. Aspirinin hammaddesi söğüt ağacının kabuklarından elde edilen asetilsalisilik asittir.

Aspirin artık, sadece baş ağrısını geçiren soğuk algınlığını önleyen, ağrı kesici bir ilaç değil...
Kalp krizlerini önlemek için bile aspirin kullanılıyor.
Aspirin için, dünyanın en yaygın ilacı deniyor.
Ne kadar yaygın olduğunu da şu örnekle açıklıyorlar...
Aspirinin etkin maddesi, asetilsalisilik asitin, yılda ne kadar kullanıldığını biliyor musunuz?
50 bin ton!
Bu miktar, 500 miligramlık haplara dönüştürülüp, art arda eklendiğinde, 1 milyon kilometre uzunluğunda bir zincir oluşturulabilirmiş, bu zincir de, Dünya ile Ay arasındaki mesafenin iki katından fazla olurmuş...
Ne hesap değil mi?

Bugün dünya nüfusunun çoğunluğu için bitkiler ilaçların hammaddesi olarak kullanılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde nüfusun %80’inin sağlık gereksinimlerini ilk etapta geleneksel tıbbi bitkilerden sağlamaktadır. Dünya nüfusunun %80’inin gelişmekte olan ülkelerde yaşadığı düşünülürse, toplam dünya nüfusunun %64’ü bitkileri tedavi amaçlı kullanmaktadır(Farnsworth,1985). Gelişmiş ülkelerde ise reçete ile satılan ilaçların yaklaşık %25 bitkisel kökenli kimyasallardır (Principe,1989).


2-Besin katkı maddesi olarak kullanılan sekonder metabolitler;

Besin endüstrisinde primer metabolitlerin yanı sıra tat ve koku verici maddelerde önemli yer tutmaktadır.

Ayrıca sentetik katkı maddelerinin mutajenik, karsinojenik ve teratojenik etkilerinin ortaya çıkışı ile et, süt, meyve, sebze, deniz ürünleri ve meşrubat sektöründe doğal ürünlere duyulan talep giderek artmaktadır Tat ve koku vericiler tek bir kimyasal olabileceği gibi, birçok kimyasalın karışımı da olabilmektedir.

Örneğin, Thaumatococcus danielli'den elde edilen tatlandırıcı, thaumatin, bir tek kimyasaldan ibarettir. Thaumatin’in hem düşük kalorili olması hem de sakkarozdan(çay şekeri) 2000 kat daha tatlı olması nedeniyle, bu tatlandırıcıya olan ilgi giderek artmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde sebzelerin besin kalitesi sekonder metabolit içeriklerine bakılarak tayin edilmektedir

3-Zirai ilaç olarak kullanılan sekonder metabolitler;

Zirai mücadelede de sekonder metabolitlerin oldukça önemli yeri vardır. Bunun en önemli sebebine gelince sekonder metabolitler doğaldır. Diğer suni insektisitler(böcek öldürücü maddeler) gibi çevreye olumsuz etki yapmazlar.

Suni ilaçların toprağa, bitki örtüsüne, havaya ve diğer yararlı organizmalara olan zararlı etkisi gün geçtikçe önemini artırmaktadır. Pazardan aldığımız hele turfanda yetişen meyve ve sebzelere hep deriz ki kesin hormonludur vs. artık hormonu o kadar abarttık ki bu bitkilere uygulanan fazla dozda suni böcek öldürücüleri veya hastalık önleyicilerden hiç haberimiz olmaz veya ciddiye almayız. İnanın bunlar hormonlarda daha fazla zarlı etkiye sahiptir.

Sekonder metabolitlerin bir diğer faydası da önemini her gün artıran organik tarım sektörünün en önemli sorunlarından biri olan zararlılara karşı organik maddelerin kullanılmasıdır..

Organik tarım kanunlarına göre bakteri, virüs ve zararlı böceklere hiçbir yapay ilaç kullanılmamasıdır veya öngörülen madde ve miktarda kullanılmasıdır. Çok basit yöntemlerle sekonder metabolitlerin zirai mücadelede kullanılması;
1) 2.5 lt suya 1 kg tespih ağacı (melia azedarach) tohumu koyun,
tohumları önceden bir güzelce parçalayın, yalnız çekirdekleri serttir, tespih yapımında da kullanılır.
48 saat suda bekletin süzün ve kullanın.

Bu etkili bir preparattır. Etkili maddesini içeren hazır insektisitler organik tarımda kullanılmaktadır.

2) Bir ölçü çok çok acı biber,
Bir ölçü pelin( artemisia) yaprağı,
6 ölçü su

Biber ve pelini parçalayıcıdan birlikte geçirin ve suya koyun,
Bir taşım kaynatın, soğumaya ve çökelmeye bırakın, süzün.

Yaprak bitlerine ve beyaz sineğe çok etkilidir,
sümüklü böcek ve salyangozlar için kaçırıcıdır.

3) Kükürt birçok mantari hastalıkta kullanıldığı gibi kırmızı örümcekte de çok etkilidir.Çevre dostu, organik tarımda ruhsatlı bir üründür.

4)Tütünden yapılan böcek ilaçlarını duymuş olmalısınız ancak ancak bu riskli bir böcek ilacı neden derseniz , zaten domates, biber ve patlıcan gibi Solanaceae familyası üyelerine toksik. Üstelik de tütün mozaik virüsü biber ve domateste, hatta 100 küsur bitki türünde bulaşıcı ve tehlikeli. Üstelik de virüs hastalıkları tedavi de olmuyor.

5) 500 gr çalı mine (lantana camara) yaprağı 1 lt suda kaynatılıp süzülür, afitlere ve genelde tüm sokucu emicilere etkilidir.

4-Kozmetik sektöründe kullanılan sekonder metabolitler;

Bilindiği gibi gülden elde edilen gülyağı ve suyu çok eski tarihlerden beri kullanılmaktadır lavanta da buna dahildir. Hemen hemen herkesin kullandığı yumuşatıcı, iyileştirici vs. birçok etkiye sahip kremlerde sekonder metabolitler den elde edilir. Örneğin çok sık duyduğumuz ama çoğumuz kullanmadığı hıyar(salatalık) özlü kremler.

Bu kimyasallar parfümeride de oldukça yaygın kullanılmaktadır. Mesela birçok bayan saçlarının daha gür ve ışıltılı olması için badem yağı vs. birçok bitkisel ürünü karıştırarak saçlarına sürmesi. Isırgan otunun saç dökülmesine olan olumlu etkisi. Günlük hayatımız da böyle birçok kocakarı lafı dediğimiz ama etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış söylemler duyarız veya uygulamışızdır.

Mesela en bariz örneklerden biri dünyanın en iyi diş macunlarından birisi olan colgate’in misvak özlü diş macunu üretmesi.Misvak peygamber efendimiz (s.a.v) tarafından kullanılan bir bitkiydi. Düşünün 6.yüzyılda misvak dişleri temizlemek için kullanılmaktaydı.

Sekonder Metabolitler o kadar geniş kullanımlı ve bir o kadar çok önemlidirdi bu kimyasallar üzerine cilt cilt kitaplar yazılabilir.Benim burda yaptığım kendi çapımda bir araştırmadır.Umarım tüm arkadaşalrıma ve büyüklerime azcıkta olsa faydalı olması dileğiyle...

Yavuz Selim KARAKUŞ

KAYNAKLAR
Bitki Biyoteknolojisi Prof.Özcan, Prof.Gürel, Prof.Babaoğlu
Mine Pakkaner ağaçlar.net

Yigit77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 20:55   #5
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: Isparta
Mesajlar: 19
Alkaloitler

Alm. Alkaloide, Fr. Alcaloide, İng. Alkaloid. İnsan ve hayvanlar tarafından alındıklarında bariz (açık) fizyolojik etkileri olan, büyük kısmı bitkilerde bulunan karmaşık yapılı bileşikler. En çok bilinen alkaloitlere örnek olarak Morfin, Nikotin, Striknin, Efedrin ve Kinin verilebilir.
Alkaloit ismi ilk defa 1805 yılında morfinin baz karakterinde olduğunu gösteren Saturnerden sonra Meissner tarafından teklif edildi.
Tam bir tarifini yapmak mümkün olmamakla beraber, alkaloitler genellikle şu özelliklere sahiptirler:
1. Nebati (bitkisel) kaynaklıdırlar (çok azı hayvani kaynaklıdır).
2. Zayıf baz özelliğindedirler. Bundan dolayı, amonyak benzeri bir karakter göstererek asidlerle tuz yaparlar. Alkaloit kelimesi alkali benzeri (alkalimsi) anlamındadır.
3. Azot ihtiva ederler.
4. İnsan ve hayvanlarda fizyolojik bazı tesirleri vardır.
Bugün bin dolayında alkaloit çeşidi bilinmektedir. Alkaloitler daha çok bitkilerin Patlıcangiller (Soeleneceae), Gelincikgiller (Papaveraceae), Kökboyalarıgiller (Leguminoceae) familyalarında ve daha az olarak da Gülgiller (Roseceae), Buğdaygiller (Graminaceae), Nanegiller (Labitae), Topluçiçekgiller (Compositae) familyalarındaki cinslerinde bulunurlar. İhtiva ettikleri kimyasal halkalara göre, Kinolin, İzokinolin, Piridin alkaloitleri olarak da adlandırılırlar.
İnsanlar çok uzun yıllardan beri alkaloitleri iksir, ilaç, sıcak içkiler, yara lapası, zehir olarak kullanmaktadır. 1803de Deresna, afyondan morfini elde etti. Bugün birçok alkaloit, laboratuvarlarda sentetik olarak elde edilmektedir.
Alkaloitlerin çoğu renksiz ve kristal yapıdadır. Zamk şeklinde ve renkli olanları da vardır. Hakiki alkaloitler zehirlidir. Yapıları çok karmaşıktır.
Bazı alkaloitlerin fizyolojik etkileri açıkça bilinmektedir. Mesela kinin, sıtma hastalığının tedavisinde; morfin, şiddetli ağrıların giderilmesinde kullanılmaktadır.
Alkaloitlerin alınma miktarları da önemlidir. Az miktarı ilaç olarak fayda sağlayan alkaloitlerin çoğunun aşırı miktarları öldürücüdür. Mesela strikninin az miktarı solunum ve dolaşım sistemleri üzerinde uyarıcı etki gösterip kişiye ferahlık sağlarken, çok miktarı solunum felci ve dolayısıyla ölüme sebep olur. Striknin günümüzde köpek zehiri olarak kullanılmaktadır.
Alkaloitlerin bazılarının istenmeyen bir özelliği de alışkanlık yapmalarıdır. Alışkanlık yapan alkaloitlerin başlıcaları; morfin, kokain ve nikotindir.
Alkaloitlerin fizyolojik etkileri tıpta büyük ehemmiyet taşır. Ağrı kesici olarak kullanılan alkaloitler, haşhaştan üretilen morfin ve türevleridir. Bunlardan kodein genellikle alışkanlık yapmaz, ancak diasetil morfin veya eroin bağımlılık yapar. Kinidin alkaloitlerinden kinkona kalp atışlarını düzenleyen bir kalp uyarıcısıdır. Nikotin, sitisin ve koniin ise solunum uyarıcı olarak kullanılır. Ancak baldırandan elde edilen ve zehirli olan koniin fazla kullanıldığında teneffüs yollarını felç ederek ölüme yol açar. Uygun dozda verilen atropin de solunum uyarıcı bir alkaloittir, ancak beyinde yan etkilerinin olduğu ifade edilmektedir. Kan damarlarını büzücü etkisi olan alkaloitlerden ergonovin, doğumdan sonra dölyatağı kanamalarını azaltmak için kullanılır. Efedrin bilhassa nezle, soğuk algınlığı, saman nezlesi ve bronşiyal astım gibi hastalıklarda çok sık kullanılan ilaçların bileşiminde bulunur. Yerel uyuşturucu etkisi olan kokainin istenmeyen yan etkileri olduğu için, genellikle molekül yapısında değişiklik yapılarak elde edilen türevleri daha güvenli ve etkin biçimde kullanılmaktadır. Farmokologların (ilaç bilimcilerin) alkaloitler üzerindeki çalışmaları elde edilen sentetik alkaloitlerde faydalı özelliklerin devam ettirilmesi ve istenmeyen özelliklerin bertaraf edilmesi amacına yöneliktir. Sıtma savaşının en etkili silahlarından biri olan kinin, kinkona alkaloitlerindendir. Kas gevşetici alkaloitlerin en iyi bilinen örneklerinden biri, Güney Amerika Yerlilerinin ok zehiri olarak kullandıkları kurardır. Sitriknin de bu alkaloite benzer etkiler gösterir ve her ikisi de tıpta kullanılır. Liserjik asit dietilamidi, meskalin ve psilosibin gibi alkaloitler, şuuru etkileyerek halisunasyonlara yol açarlar. Morfin gibi ticari ehemmiyeti olan alkaloitlerin bitkilerden elde edilebilmesi için, bu maddelerin sulu çözeltilerinin hazırlanması gerekir. Dokulardaki alkaloitler ya sulu asit çözeltileriyle muamele edilerek çözünür tuzlara
dönüştürülür veya önce alkolle işleme sokulup sonra yağ, mum ve reçinelerle birlikte çözülüp asitlendirilir. Çözeltideki alkaloitleri ayırmak için, genellikle alumina ve silika gibi katıların adsorpsiyon niteliklerinin değişik olmasına dayanan kromatografi metotlarına başvurulur. Ayrıca tuzların kristalleşme şartlarının değiştirilmesiyle de alkaloitler birbirinden ayrılabilir.
Afyon iline bağlı Bolvadin Afyon Alkaloitleri Fabrikasında haşhaş kapsülünden; morfin hidroklorür, etil morfin hidroklorür, kodein ve kodein fosfat üretilmektedir

Yigit77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 20:56   #6
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: Isparta
Mesajlar: 19
daha buldukça da sizlerle paylaşacağım....

Yigit77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 18:47.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024