agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Bitkiler Hakkında Genel Konuşmalar > Kitaplar
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 24-05-2007, 10:23   #1
Ağaç Dostu
 
Oğuz Sağlam's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-06-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 267
DOĞA FOTOĞRAFÇILIĞI

Ali Demirsoy Hoca’nın kitabını okurken fotoğrafçılıkla ilgili kısım özellikle ilgimi çekti. Aramızda zaman zaman doğada fotoğraf çeken insanlar var. Balık, böcek, bitki fotoğrafları. Bu canlıların kimi yerel kimi işgalci, ama yerel bazı özel tür, alttür, varyete ile karşılaşıldığı ihtimali olduğu için, yerel değerlerin fotoğraflarını çekerken, amatör de olsak bazı noktalara dikkat etmemiz gerektiğini anladım. Belki karşılaştığımız değer türünün son örneği, belki yakın gelecekte orada olmayacak. Ve siz 13,5 milyar yılın bu günkü tepe noktası bir kutsal tılsımı kötü fotoğrafladınız. Yazık değil mi?

Özellikle doğa fotoğrafı çekmeye meraklı kimselerin bilimsel fotoğrafçılık tekniklerini araştırması, yapabildiği kadar öğrenmesi, elindeki fotoğrafları kataloglaması ve onlar ile ilgilenen uzmanlara iletme yolunu araması bir “bilinçli doğaperest” olarak görevimiz olmalıdır gibi geliyor bana. Elbette bunu yaparken uzmanların başını ağrıtırcasına değerli değersiz ne bulduysak göndermek doğru olmayacak ve bu kanalın yolunu boğacaktır.

Bu konuda Forum olarak siz agaclar.net'i en başta ilgilendiren, “eşyanın tabiyatı gereği” ortak doğasever yapınızdan da güç alarak, yerel ve genel doğal değerleri, öğrenmek, araştırmak, öğretmek ve korumaktır. Sizin için özellikle bitkiler önde gelse de her türlü doğal bileşen, ayrışan, tümleşen bu kapsamdadır.

Eğer, hasbelkader bilimsel fotoğrafçılık ve doğa fotoğrafçılığı uzmanları bu civarlara denk düşer de bildiklerinden kırıntı paylaşırsa “topyekün” zenginleşirsiniz/zenginleşiriz. Olmadı, internet kaynaklarından bile olsa konu ile ilgili kaynak bulup çeviren forumdaşlar, tabiat ana tarafından yanaklarından öpülerek ödüllendirilecektir.


Neyse. Uzatmadan Ali Demirsoy Hoca’nın Doğaperest kitabından alıntılara devam edelim;


Neyse, üniversiteye fotoğraf makinesi alınınca fotoğraf çekmeye başladım. Erzurum’da “Doğa Anlatıyor” isimli bir de sergi açtım. Atatürk Üniversitesi’nin fotoğraf atölyesine gittim ve atölyede bana fotoğraf tab etmeyi öğrettiler.

Kitaplarımı yazarken çok büyük bir sorun ortaya çıktı. Üniversitelere telefon açıyorum, faks çekiyorum, gördüklerime “Türkiye’nin biyolojik dünyası ile ilgili kitap hazırlamaya başlıyoruz, bana doğadan çekilmiş fotoğraflar lazım” diyorum. Türkiye memelilerini çıkarmaya çalışırken, memeli resimleri istedim. Elazığ’dan yardımcı bir doçent, bir kurdu vurmuş, karnını deşmiş ve başında silahla bir fotoğraf çektirmiş, bana onu yolladı. Avcılık yani. Türkiye külliyen veri tabanından yoksun.

Bu büyük açığı görünce, Canon marka iyi bir makine aldım.

Piyasada bulunan filmleri kullanmaya başladım ama bunların renk çözünürlüklerinin çok iyi olmadığını gördüm. Profesyonel çekimlerde özel filmler kullanılması gereken yerler var. Sonra dia filmleri almaya başladım.

Doğadan resim çekerken bunları kitaba koymak için makro çekim yapmanız gerekiyor. İleride Türkiye’nin kullanabileceği bir veri tabanı oluşturabilmek için. Örneğin Kaçkar Dağları’nın tepesinde hangi böcekler yaşıyor? Hangi kelebekler uçuyor? Hangi bitkiler vardır? Benim o resimleri çok yakın çekip, kitaba koyabilecek şekle getirmem lazım. Bu kısmı çok zordur. Bilim alanında çalışma yapanlar bunu anlar. Resim güzelliğine göre çekilmez. O kelebeğin tanınabilmesi için kanatlarının alt kısmındaki siyah beneğin net olarak görünmesi gerekir mesela. O çıkmazsa öbür türden ayıramazsın.

Bilimsel amaçla estetiği birleştirdiğin zaman son derece başarılı doğa fotoğrafçısı oluyorsun. Öbür türlü sadece doğa fotoğrafçısı oluyorsun. Ya da doğadan resim çeken bir adam oluyorsun. Başlangıçta bunu tam anlamıyla başaramadım.

Fırsat bulursam Prof. Dr. Tuna Ekim, Prof. Dr. Mecit Vural, Prof. Dr. Hayri Duman ve diğer botanikçileri de alıp götürüyor ya da danışıyordum. Böcek uzmanlarını bulmak en zoruydu. Kendim de böcek uzmanıyım, yani entomolog. Buna karşın her zaman zorlukla karşılaştım. Memeli hayvanları çekeceksem Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nuri Yiğit’i alıyorum. Bu memelinin neresini çekmem lazım ki bu resim ileride bilimsel özellik kazansın. Eğer nesne bir kuş ise kanatlarının altındaki siyah beneği görmemiz lazım, ya da bir böcekte ayaklarının altındaki şişkinliği görmemiz lazım, bir sürüngende çene altındaki sarı beneği görmüş olmamız lazım. Ben onu ancak o zaman bilimsel bir fotoğraf olarak kullanabilirim.

Örneğin Kaçkar Dağları’na özgü bir bitki varsa, bu bazen bir evin otuz-kırk misli büyüklüğü bir alana dağılmıştır ve sizin onu aramanız lazım. Bir yeri de ancak daha önce o bölgede uzmanlaşmış biri bilir.

Alıp götürüyorsun adamı dar bir alanda bulunan bir bitkinin başına. “Hocam, eğil bu çiçeğin altındaki falanca dikeni ya da çıkıntıyı görecek şekilde çek” diyor. Ve siz o fotoğrafı çekiyorsunuz.

Şu an onbeş yirmi bine yakın profesyonelce çekilmiş fotoğraf var.

Üstelik böyle bir koleksiyon için yıllar harcamanız gerekir. Kaçkar Dağları’nda falanca bitki on beş gün açıyor. Gidip onu çekeceksiniz. Şanlıurfa’daki bilmem hangi bitki yılın yalnız beş günü açıyor. Aynı zamanda her yerde olamayacağınıza göre, bu, paranız olsa dahi, bugünden yarına yapabileceğiniz bir şey değil. Bu bir emek işi. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda onları görsel olarak Türk toplumuna yansıtma şansım olursa, çok büyük bir katkım olacak Türkiye’ye.

Yeni başlıyorum. Sürüngenler, akrepler. Yakında “Türkiye Akrepleri” çıkacak. Bu kitapta tümü benim çektiğim fotoğraflar.

Her fotoğraf için hangi amaçla kullanılabilir diye üzerine not düşülüyor. “Bu konferans için”, “bu ders anlatımında kullanılır” diye notlar.

Hem dijital sistemi kullanıyorum, hem dia tipi geleneksel sistemi kullanıyorum. Eğer bir fotoğrafı ileride basım için kullanacaksam muhakkak dia çekiyorum. Sadece tespit olarak kalacaksa, onları dijital ile çekmeye başladım son bir senedir. Şu anda fotoğraf bilgim fena değil. Profesyonel değilim. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Ankara’da fotoğraf sergileri açabilirim. En önemlisi, dünyada hiç çekilmemiş bitkilerin, hayvanların resimlerinin bende olması. Dünyada hiç çekilmemiş. Mesela bir sürü böcek türü.

Bir daha geriye dönüp o kadar imkânı bulamam. Bütün bunları yaparken, Orman Teşkilatı ve değişik kurumlar bana ulaşım olanağı sağladılar, dağların başına çıkardılar. Oradaki dostlarım bana rehberlik yaptılar.

Bu resimler benim resimlerim olarak tescil edildi. Bu da egoistçe bir şey. Bunların arkasında orman mühendislerinin, gittiğim il ve ilçelerdeki dostlarımın, meslektaşlarımın bana ayırdığı zaman var. Gönderdiğim sürüngenleri tespit eden Prof. Dr. Varol Tok, Doç. Dr. Bayram Göçmen, Prof. Dr. Zeki Yıldırım ve diğerleri var. Bir sürü insanın emeği var.

Bunları belki de ikinci kez çekme şansı olmayacak.

Aslında yabancı bilim kuruluşları finansman sağlıyor. Bu fotoğrafların bir kısmını sattığım zaman para da kazanabilirim ama bilimsel veriyi sattığım zaman kullanma hakkını ona vermiş oluyorum. Bu yüzden bilim dünyasına ait bir şeyi para karşılığında başkalarına satma lüksüm olamaz diye düşünüyorum. Öyle bir şey sözkonusu dahi olamaz.


Saygılarımla,

Oğuz Sağlam Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2007, 14:22   #2
Ağaç Dostu
 
Oğuz Sağlam's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-06-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 267
…tümüyle Türkçe yazılmış “Genel Zoocoğrafya ve Türkiye Zoocoğrafyası” adlı yaklaşık 1.200 sayfalık kitabımı, dünyanın ünlü bir kitap dağıtım şirketi, tüm dünyaya pazarlamak için başvurdu. Siz doğru dürüst bir çalışma yaparsanız, dili Marsça bile olsa, insanlar onu bulur. Yazmış olduğum kitaplarda, zaman zaman bilimsel kavramların ifadesinde zorlansam da herkesin kolaylıkla okuyabileceği ve anlayabileceği şekilde yazmanın, birçok batı hayranı bilim adamının iddia ettiği gibi zor olmadığını söyleyebilirim. Bir dilin geliştirilmesi…

… ama ne yazık ki bu güne kadar Zimbabwe dahi doğa tarihi müzesini kurmuş olmasına karşın, bizde böyle bir müze yok. Bu birkaç amaç için kullanılıyor. Birincisi eğitim amacı; onun için her müzenin gösteri kısmı vardır; örneğin dinozor iskeleti, akvaryumlar vardır ve genellikle…

… Bizimkisi üç kısımdan oluşacak. Birincisi bitkiler, ikincisi hayvanlar, üçüncüsü jeoloji ile ilgili kısım. Gerçi şu anda MTA içerisinde çok küçük, düzenli bir tabiat müzesi var…

… Bu müze şu bakımdan son derece önemli. Türkiye birçok canlı türü açısından gen kaynağı… Örneğin kayısı, nohut, mercimek, badem, kiraz. Ekonomik türlerin yaklaşık % 20’sinin çıkış yeri Anadolu’dur ve büyük bir kısmı başka ülkeler tarafından ıslah edilerek kullanılmıştır. Örneğin kirazın Giresun civarında ortaya çıktığı zannediliyor. Gitti Avrupa’ya napolyon kirazı olarak döndü bize. Biz şimdi bunu hem parayla alıyoruz hem de onuru onlara ait. Lale için de aynı şey oldu. Avrupa’ya gitti ve Hollanda geliştirdi bu çiçeği. Lale deyince akla Hollanda geliyor, ama anavatanı Afganistan’la Türkiye arasında bir yer. Neyse ki Hollanda kabul etti Türkiye’den aldıklarını… Badem de Amerika’ya gitti ve şimdi orada büyük badem üretim alanları var. Artık dünyadaki bütün ticari merkezlere bademi Amerika satıyor. Hatta Türkiye’ye gelen Amerikan bademleri var…

… Daha önce de belirttiğim gibi, bir Doğa Tarihi Müzesi, insanlarda bu bilinci, duyarlılığı geliştireceği için çok önemlidir. Mesela İngiltere’de yalnız İngiltere’ye ait bir bitki var. O bitkinin etrafı çevrilmiş, kimse o bitkinin olduğu yere giremiyor. Kuzeyden gelen öğrenciler gelip onu orada görüyorlar. Kutsal bir yer gibi. Türkiye’de 3100 tane özgün (endemik) bitki var. Özgün hayvan sayısının da 15-20 bin olduğu düşünülüyor. Ama bunun ne bir kitabı var ne müze materyali var. Avrupa’nın içi titriyor ülkesinin kendi varlıklarına ama biz baraj yaparken, yol yaparken tahrip ediyoruz…

Oğuz Sağlam Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 05:45.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025