![]() |
Alıntı:
|
Ne kadar sıcak ve samimi bir ortam .Kitap okumuyor olmanız üzücü ortak bahceninde talan edilmesine bir okadar üzüldüm .Merak ettim nerede oturuyorsunuz .
|
Alıntı:
Gece kuşu... Her gece yarısı 12 den sonra...:) Sizi hatırlarım...;) Sanki gece yarısı ve bir kitabı yarısından başlamak gibiydi, başını anlayamadan sonunu okuyamadan uyuyup kalmak gibiydi sizinle ilk tanışmamız...;) Ve ertesi gece yeniden başlamak gibi... Şimdi sizi daha iyi tanıdım ve artık her şey yarım yamalak değil... Sizi tanıdığıma seviniyor ve sizin gibi tertemiz bir kalbi olan bir dostum olduğu için kendimi çok şanslı görüyorum. Aslında çiçekler konusunda şansız değilsiniz, sadece hayalleriniz gerçekleşmeyecek kadar güzel... Yani çiçekleriniz hep çalınacak...;) Sizi tanımak güzel... Sevgiler Yeni Gine... |
Sayın iris41 güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum. :( Evet üçgen tarlam ve kapı önündeki minicik yerler oldukça zarar gördü. Bir sürü soğanım yok oldu.
Ben Halkalı - Konutlar'da oturuyorum. Sağoluun. |
Sayın, sevgili Halil Önen; duygulandırdınız beni teşekkür ediyorum; sağolun.
Evet gece kuşu; çalışırken de derdim hiçbir kötü alışkanlığım yoktur sadece gece hayatım vardır. :)) Sizinle zaten yastık kılıfından sonra tanıştık. İyiki de bilmeden öyle bir hata yapmışım. Evet ben çiçek çalarak başladım bitki sevdasına, ağaçlar net ile de daha da çoğaldı. Ben o ilk öbek çiçeği çaldıktan sonra birkaç yerden daha çaldım çiçek. Daha sonra daha çiçekleri tanıdıkça kendim almaya, dikmeye, tohumdan yetiştirmeye başladım. Çiçek alıyorum geliyorum, nereden çaldın diye soruyorlardı. Hele bir gün yan binadan kocaman saksı içinde şeker begonyaları bana hediye edilip de kapının önüne getirince ben görünler gözlerini açarak 'Bunu nereden çaldıın' diye sorunca :) herkese dedim tamam artık bundan sonra kimsenin çiçeğini çalmayacağım, çalınan çiçeklerin sorumlusu ben değilim. Ve artık çalmıyorum. Sayın Halil Önen çok teşekkür ediyorum; ben de sizleri tanıdığım ve sizlerle birlikte bu sitede olduğum için şanslıyım. Sağolun. |
Alıntı:
Bunu selis hanım duymasın yoksa sigaranın dumanına sarar sarmalar sizi...;) Alıntı:
|
Ama bu sözü söylediğim zamanlar çok eskilerde kaldı ki; o zamanlar sigara içmiyor idim. Yani doğruyu söylüyordum. :)
|
Alıntı:
Alıntı:
|
:( Ne yapayım okumayı sevmiyorum; yazmayı seviyorum Halil Bey. 1980 senesinden bu yana hep yazıyorum. Bir dönem gazetede yazdığım yazılar hariç; çalışan öğrencilerin tezlerini bile bıkmadan, usanmadan, sıkılmadan zevkle yazdım.
|
Alıntı:
Belki sevmemenizin sebebi okunacak tadında olmadığındandır...;) .................................................. ......................................... Halil Önen Ağaç Dostu Giriş Tarihi: 18-01-2009 Şehir: izmir/aliağa Mesajlar: 5,427 Mağara adamı yaşıyor Uyarı: Bu başlık ve yazı avcıların hocası ve bilge kişi Sn. Mehmet Emin Bora' nın'' Arpacık '' isimli avcılık sitesinden alınmıştır. Aslında yazı 18 Mart 2006 da Hürriyet yazarları adıyla Sn.Ahmet Altan tarafından kaleme alınmıştı. Erkeğin Milyon Yılı Doğrusu, erkeklerin sevişmek istedikleri kadınları önce lokantaya götürüp '' beslenmesine, '' yeni yeni birlikte olan kadınlarla erkekler arasındaki ilişkide akşam yemeği, sevişme kalıbının bulunmasıda, ben geçmişin alışkanlıklarını görmeye yatkınım. Milyonlarca yıl önce '' mağara devrinde '' yaşayan '' avcı '' avcı ataları gibi hayatın içinde avını avlayarak dolaşıyor, hiçbir avın başında fazla oyalanmıyordu. Erkeklerin ''büyük'' sırrı da sanırım milyonlarca yıl öncede yatıyor. Kadınlarla erkekler arsındaki en temel en keskin farkın hayata ve ruhumuza vurduğu damganın izi o çağlara gidiyor. Mutluluklarını ve mutsuzluklarını birbirine borçu bu iki cins arasındaki ilişkiyi en belirleyici özellik, bugün en çok küçümsenen en önemsiz görülen özellik bence; Fiziksel güç. + + + Milyonlarca yıl önce, dinozorların, saldırgan hayvanların, yırtıcı kuşların dolaştığı, insanların mağarada saklandığı dönemde yiyecek, (dinazorlar döneminde insanlar yoktu ya neyse) ancak o iri ve vahşi hayvanları avlayarak sağlıyordu. Taş baltalar, ucu sivriltilmiş dallardan oluşan mızraklarla o hayvanları avlayabilmek için ciddi bir kas gücü, hız ve çeviklik gerektiriyordu. Kadınların güzel ama zayıf vücutları bu iş için uygun değildi. Sadece bebeklerine bakabilmek için değil, dışarıdaki vahşi dövüşe güçleri yetmediği için de mağarada oturup beklemek zorundaydılar. Mağaralar kadınların oldu böylece. Kadınların '' bekleyen '' erkeğin '' gezen '' rolleri onların bedensel yetenekleriyle belirlendi. Adam hayvan avlıyordu, yiyeceği vardı. + + + Kadının, adamın yiyeceğini paylaşabilmesi için ona bir şey vermesi gerekiyordu. Verecek bedeninden başka bir şeyi bulunmuyordu. Erkeğin kadını '' hoş tutmaya '' ihtiyacı yoktu, onun paylaşacağı yiyeceği vardı, bir hayvanı avlayacak kadar '' güçlü '' olmak bir kadını kazanmak için yeterliydi onun için. Ama kadın? Ne yapacaktı? Erkek bir kadını bulabilmek için diğer erkeklerle yarıştığında tek amacı en güçlü olmak, en iyi avı vurmaktı, kadın o avı erkekten alabilmek için diğer kadınlarla nasıl rekabet edecekti. Daha güzel, daha süslü, daha yumuşak, daha çekici olarak elbette. Erkek, saatlarce bir ağacın dibinde saklanmayı ya da günlerce bir avın peşinden yürümeyi becerirken '' sabırlı '' olmayı ruhuna yerleştirdi. + + + Kadın ise akşama mağarada bir erkeğin ve yiyeceğin gelip gelmiyeceğini bilemiyordu, hergünü merakla, telaşla, sabırsızlıkla geçirir oldu. Bu telaşlı merakın huzursuzluğundan kurtulmak için erkeğin '' akşam geleceğine '' dair söz vermesini istiyordu, kendini güvende hissetmesi bir güvenceye ihtiyacı vardı. Bütün gün dolaşan, avlanan, değişik kadınlarla karşılaşan erkeki elinde paylaşacak bir av bulunduğu sürece istediği kadınla birlikte olacağını kestiriyor, güvence vermekten hoşanmıyordu. Belki o akşam daha hoşuna gidecek bir kadına rastlardı. Gezmeyi, diğer erkeklerle yarışmayı, hergün değişik maceralar aramayı, her av seferinde yeni zaferler kazanarak güçünü kanıtlamayı sevdi. Onu aynı yerde tutmak mümkün olamıyordu. Hep aynı yerde oturduğunda avlanamıyor, macera yaşayamıyor, güçünü kanıtlayamıyordu. Kalın bilekleri ve keskin silahlarıyla korkutucuydu ve kadınlar ruhlarına yerleşen, en derinlerinde varlığını hep sürdüren korkuyu, erkekten korkmayı, onun kızgınlığından ürkmeyi ta o zamanlardan miras aldılar. + + + Bugün, iki bağımsız eşit, birbirine '' av '' için muhtaç olmayan kadınla erkeğin oluşturduğu ailelerde bile '' yatıştırıcılığın '' genellikle kadına düşmesinde, bu tuhaf ve anlaşılmaz '' rolde '' sanırım hala milyonlarca öncesinin izleri var. Doğrusu, erkeklerin sevişmek istedikleri kadınları önce lokantaya götürüp, '' beslenmesinde '' yeni yeni birlikte olan kadınlarla erkekler arsındaki ilişkide '' akşam yemeği, sevişme '' kalıbın bulunmasında da ben geçmişin alışkanlıklarını görmeye yatkınım. Erkek sevişmeden önce '' beslenmesi '' gerektiğini ruhuna kazınan bilgilerle biliyor, kadın ise önce yemek yemesini, kendisine ne tür bir '' av '' sunulacağını görmeyi milyonlarca yıl önceki ninelerinden deneyimlerinden kendisine kalan mirasla istiyor. Mağara devrini ve '' fiziksel güç ''farkını bilmeden bugünkü erkeği anlamak kolay olmaz. Her ne kadar uygarlaşırsa uygarlaşsın, erkek henüz o dönemin alışkanlıklarını tümüyle unutmuş değil. Bizim için milyonlarca yıl çok uzun olsa bile, kainatın nerdeyse sonsuz mekanı ve zamanı içinde bu çok kısa süre çünkü. Erkek hala kadını etkilemek için zarafetten ve '' hoşluklardan '' ziyade güçüne güvenir, her yeni tanışmada uzun uzun kendisini, başarılarını, zekasını anlatması bu güçlülük gösterisinin parçasıdır zaten, bütün erkekler böyle yaptığını bilmeden yapar bunu, kadınların bununla gizli gizli alay ettikleri aklına bile gelmez. Kadınlara kıyasla çok daha sabırlıdır. + + + Akşam gelecek '' av etini '' garantiye almak isteyen kadının aksine, sırtındaki av etiyle mağara mağara dolaşmayı, bu '' eti '' hak edecek daha iyi bir olup olmadığını araştırmayı tercih eder. Avı paylaşmadan önce övülmeyi bekler. Gücünü kanıtlamak, sürekli güçlü kalabilmek için maceraya, onu hep dikkatli kılacak, her an tetikte durmasını sağlacak heyecana ihtiyacı vardır. Paylaşacak bir '' av '' olduğu sürece kabalaşmanın sınırlarında gezinmekten kaçınmaz. Kadınların büyük çoğunluğu hayatlarının önemli bir kısmını böyle '' yabani '' bir yaratığı '' evcilleştirmeye '' uğraşmakla geçirir ve hep '' bütün çabalarına karşın hala niye evcilleşmiyor, niye güven vermiyor, niye hep mağarada yanımda oturmuyor '' diye sorarlar. Sanırım, bir erkeği mağara içinde tutmanın bir tek yolu vardır. '' Avın '' ve '' maceranın '' mağaranın içinde olmasını sağlamak. + + + Hayatını '' av sahası '' ve '' mağara '' diye ikiye bölen erkeğin alışkanlıklarını kıracak, aklını karıştıracak, geçmiş deneyimlerini unutturacak bir şok yaşatmak Ancak '' sabırlı '' birinin alışkanlıklarını, '' sabırsız '' birinin değiştirmesi çok zordur. Zaten o yüzden, kadınlar kendi '' alışkanlıklarını '' değiştiremedikleri için erkeklerin alışkanlıklarını değiştiremezler. Herşeyin çok çabuk olmasını isterler. Erkek için hiçbir şey o kadar çabuk olmaz. Onlar milyonlarca yıl bir ağacın altında beklediler. + + + O kadar umutsuz olunmamalı canım! ; bakın ne diyor Sn. Ahmet Altan. '' Beyaz At '' romanını yazan Elsa Triole, '' Mutlu Aşk Yoktur '' diyen şiiriyle, küstah ve kendini beğenmiş genç şair Aragon ' un dünyasına bütün duygularını altüst eden bir kasırga gibi girmiştir. Aralarında edebi çekişmelerle, ilişkilerine yansıyan başkalarına ait gölgelerle huzursuz ama tutkulu yıllar geçirdiler. Elsa Triole, karşılaştıklarında Fransa'nın en başarılı şairlerinden olan Aragon' a '' komünizmi '' öğretmiş, ihtilal karmaşasından çıkıp tek başına Paris' e gelecek kadar güçlü ve kararlı oluşuyla onu şaşırtmış, ona hem cinsellik hem edebiyat alanınıda meydan okuyarak onun kendi gücüne olan güvenini hırpalamış, onu gerektiğimde övdüğü gibi gerektiğinde eleştirmiş, onun gücünden korkmamış ve edebiyat tarihine geçeçek bir aşk yaşatmıştı. Bütün alışkanlıkları debreme uğrayan Aragon ise '' Mutlu Aşk Yoktur '' diye yakınırken Elsa' dan kopamamıştır. Elsa da oturup kahramanı erkek olan '' Beyaz At '' yazmıştı. Sanki bir erkeğin '' temel içgüdülerini '' anlatıyordu, kadınların bir türlü açmayı beceremedikleri '' erkeklerin dünyasının kapısını '' aralıyordu biraz. Belki yanılıyorum ama bence o romanda milyonlarca yıl önceki erkeğin günümüze yansıyan gölgesini yakalıyor Triole. Erkeklerin '' büyük '' sırrı da zaten sanırım milyonlarca yıl öncede yatıyor. Kadınla erkek arasındaki en temel ve en keskin farkın hayatımıza ve ruhumuza vurduğu damganın izi o çağlara gidiyor. Milyonlarca yıl önceki alışkanlıklarını sürdüren çağdaş bir erkeği anlatan romanı... Hep giden, hep giden, hep giden, hep yeni maceralar arayan bir erkeği... Belki Elsa bunu anlatabildiği, bu gerçeği görebildiği için Aragon bir yere gidememiş, gitse de bu Rus kızı Elsa' ya geri dönmüştür. Saygılar / Rastgele ben sizi okumaya alıştırmazsam eğer... |
:) Sanırım; okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışıyorsunuz bana Sayın Halil Önen.
|
Alıntı:
Başarabilecekmiyim bakalım...:) Başka bir şey düşünmenizi istemem...:) |
Yok zaten başka birşey de düşünmedim; 'YeniGine ye okuma alışkanlığı kazandırabilmek'. Sağolun, teşekkür ediyorum.
|
Herhalde umutsuz vaka Halil Bey.
|
1 Eklenti(ler)
|
Alıntı:
Tabii sınav da yapacağım...;) Örneğin; kadınlar mağara devrinde nasıl diyet yapıyorlardı ve bunu 'Karatay diyeti' ile şimdiki modern mağaralarında nasıl uyguluyorlar... gibi...:D |
Merhaba Sn. Yenigine..
Tanıtım yazınızı belki kaçıncı okuyuşumdu, yazamıyor oluşumdan dolayı da üzüntü içerisindeydim. Hep soru sorduğunuzu ve kimsenin sizden bir şey öğrenmediğini yazmışsınız.. Çok yanıldığınızı söyleyeyim hemen.. Sudenur'un da dediği gibi, ben niye böyle resmi yazıyorum ki.. :D Çılgın kadın ;) Seninle ilk konuştuğumuz gün, dün gibi aklımda.. Sesini ilk duyduğumda ''Aha bir hiperaktif deli daha'' dedim.. Enerjin, pozitifliğin, dobralığın, doğallığın.. Etrafımızdaki yapmacık insanlardan çok farklısın.. Hep böyle kal. :) İçimizden biri başlığına ne zaman yazmak istesem ''kitap okumuyorum, şiir sevmem'' yazsam beni topa tutarlar mı diye aklımdan geçerdi. Ta ki, Halil Bey yazana kadar cesaretine hayran kalmıştım.. Şimdi daha da hayranım.. Tahmin ederim ki, ''Erkeğin Milyon Yılı'' başlıklı edebi eseri de okumadın.. Ben de :p Biz kimseyi, bizim sevdiğimiz şeyleri sevmiyor diye yargılamıyorsak onlar da bizi yargılamasınlar değil mi? :) Canım Yeniginem, gece kuşum, uykusuz gecelerim, sen okuma hep yaz. Seni okumayan ne olsun? :) |
Merhaba sayın YeniGine
Sizinle İstanbul toplantısında; Gülen yüzünüzle, samimiyetinizle ve içtenliğinizle tanışma fırsatımız oldu... Enerjiniz ve yaşama sevinciniz hiç bitmesin... Gönlünüzce sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyorum... |
Alıntı:
Ha kitap , ha forum. İkisi de aynı kapı. |
Sevgili selis im güzel yorumun, samimiyetin, dostluğun ve iyi dileklerin için çok teşekkür ediyorum.
Seni de ilk 'Yastık kılıfı' olayı ile tanıdım; iyi ki öyle bir hata yapmışım da seni tanımışım. Teşekkür ediyorum doğal olmak, ne isem öyle görünmek, insanları sevmek, onları kırmamaya özen göstermek ilkelerimdir. :( Ama işte bazı bazı da 'Kaş yapayım derken göz çıkarıyorum' çok sık da başıma gelir. İnşallah başarırım bir gün bu tür hataları yapmamayı. :( Ne yapayım evet okuma alışkanlığım yok dediğin gibi bahsettiğin edebi eseri okumadım. Tamam inşallah hep beraber ben yazayım sen oku inşallah sevgili selis im. Sağol. |
Merhaba Sayın Nuri Mürvet ben sizi daha önceden güzel yorumlarınız, anlatımlarınız ve bahçe sayfanız ile tanıdım; evet İstanbul Toplantısı'nda da görüştük. Çok da mutlu oldum.
Güzel yorumunuz ve iyi dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum; inşallah hep beraber gönlümüzce sağlıklı bir yaşam olsun. Sağolun. |
Sevgili Murat Öz, gerçekten öyle birşey demişsiniz ki; haklı ne desem ki diye düşündüm. Ama doğrusu; fazla da olmasa Ağaclar.Net i okuyorum.
Sağol. |
:))) Halil Beyin çabasına hayran kaldım. Sanırım avcılığı sevdiği için öyle bir yazı seçmiş. :)))
Sevgili YeniGine, yazınızı ancak şimdi okuyabildim. Sizi Çenebazlar Kahvehanesinde Gece Kuşu (herkesinde dediği gibi) olarak tanıdım. Tanışmamızı ve sohbetlerimizi sizin yastık kılıfı(meşhur olan kılıf) pekiştirdi. Sonra sizin azimle bütün bahçe sayfalarında gezinmenize hayranlığımı da ekleyeyim. Çünkü ben bahçe sayfalarına bakarken bazen sıkılıyorum hemen başka sayfaya atlıyorum ya da çok seri bir şekilde ilerliyorum. Siz öyle mi? Yok canım; nokta, virgül ne varsa okuyup bir bir sorularınızı sordunuz. Ne mutlu size ve sizi tanıdığımız için bize. Görsel olarak ta İstanbul toplantısında tanımıştık sizi ( biz tanıdık ve şanslıyız, darısı sizin başınıza :))) ) Neyse uzun lafın kısası sizi tanımak gerçekten çok güzel... Saygı ve sevgilerimle.... Not:Siz bu yazıyı okuduğunuzda biz rüyalar aleminde oluruz büyük bir ihtimal :)) |
Sevgili Ayşe Yıldız; çok teşekkür ediyorum.
Evet Çenebazlar Kahvehanesi'nde güzel sohbetlerinizle ve konu her ne ise hakkında anında bulduğunuz eklerle tanıdım, hem şaşırdım hem de sevdim sizi. En hoşuma gideni de (Ben paylaşamayacağım o eki sizinle çünkü bilmiyorum) :D Halil Bey in tohum sayması ve sizin sormanız olmuşdu bana da tohum verecek misin? (Umarım izah edebilmişimdir hangisi olduğunu.) Sevgili Ayşe Yıldız; ben de şanslıyım böyle bir sitede sizlerle tanışmış olduğum için. Sağol. İnşallah darısı benim de başıma, bir toplantıda da ben görürüm sizi. Teşekkürler, sağolun. |
Sanırım bunu diyorsunuz. Çok güzel bir geceydi. Çok eğlenmiştim.
http://www.agaclar.net/forum/1040105-post1112.htm |
:) Evet sevgili Ayşe Yıldız bakın yine hemen bulmuşsunuz... Teşekkürler.
Gerçekten haklısınız çok güzel bir geceydi. |
Alıntı:
Site yöneticinizle temasa geçeme şansım olursa, sizden daha fazla aidat almasını önereceğim. Site bahçesinden herkezden daha fazla istifade ettiğiniz için. :D |
:) Sayın s.serdar teşekkür ediyorum, sağolun.
Benden daha fazla aidat değil, bana maaş vermeleri gerekiyor sayın s.serdar elimden geldiğinçe kendi çabamla, kendim masraf ederek etrafı çiçeklendiriyorum. 1 hafta önce binaya toprak geldi bina görevlisi el arabasına doldurup doldurup getirdi yığdı toprakları ben o toprağı inanın ne kürek ne tırmık kullanmadan ellerimle yaydım görenler hatta dediler 'Bugünkü yövmiyeyi hakettin'. Ne yapayım çok seviyorum bu işleri zorla yapılacak şeyler değil zaten. |
Sayın YeniGine;
Bu samimi ve içten düşünceleriniz ile sizi bir kez daha tanıma şansım oldu.Güzel yüreğiniz,heyacanınız,mutluluğunuz her daim sizinle olsun... Sevgilerle... |
Sevgili Gürcan ben bu sayfayı unutmuşum. Biran Ana sayfada YeniGine altta malina görünce eyvah dedim yine ne hata yaptım acaba. :D Sayfayı açınca hatırladııım ve duygulandım, çok da sevindim. Teşekkür ediyorum, sağolasın...
Heyecanlar, mutluluklar, güzellikler her daim inşallaah bizlerle olsun... |
Alıntı:
:D Endişe edecek birşey yok :p merak etmeyin ama yinede kaçamazsınız malina dan. Bende yeni farkettim sayfayı...Yazmak istedim. sevgilerle. |
Ben fazlaca hatalar yaptığım için işte yine bir anda sayfa listesinde görünce... Dedim eyvah!..
Sevgili Gürcan çok teşekkür ediyorum, sağolasın... |
Sevgili Yenigine sizi tanimak guzel. Ilk uye oldugum zamanlar da bircok bahceyi dolasmistim ama nedense "ucgen bahcem" aklimin bir kosesinde kalmis uzun bir sure sonra tekrar uyelerin bahcesi bolumunu dolasirken tekrardan ucgen bahceyi gorunce hatirladim ve her sayfayi itinali bir sekilde okudum. Yaptiklarinizi takdir ettim ellerinize yureginize saglik. Dogayi sevmek gonul isidir.
|
Sevgili gulcingiller çok teşekkür ediyorum, sağolun. Bahçede alan geniş fakat benim ekip, dikebileceğim alanlar dar minik minik yerler, üçgen, dikdörtgen, yuvarlak... Ama onlar benim tarlalarım...
Evet çok doğru doğayı sevmek gönül işi, gönülden, yürekten gelmeli yoksa zorla mümkün değil ben o kadar uğraşıyorum 2-3 komşum haricinde hiç kimsenin umursadığı bile yok... :( Teşekkür ediyorum, sağolun... |
Sevgili YeniGine her siteye sizin gibi bir komsu lazim insanlarin cogu umursamaz malesef. Bahceli evi olupta "sinek ve toz yapiyor" diye asma yetistirmeyen arkadasim benim 1. Yasindaki asmamin yapraklarindan istiyor :) kisacasi hazira konmak. Sabah sabah topragi ektigim cevizlerden bazilarinin kabugunun acildigini gordum cok mutlu oldum iste boyle bir sey dogayi sevmek.
|
Sevgili gulcingiller maalesef çok haklısınız ama işte dediğimiz gibi doğayı sevmek gönül işi. Herkese nasip olmuyor.
Çok güzel, ben de sizin adınıza sevindim inşallah o cevizler köklenir, yeşerir ve bol bol cevizlerini yersiniz... Mutluluklar daim olsun inşallah!.. |
Sıcak kanlı, konuşkan, sevecen ve samimi YeniGine ablam:) Seni tanımak güzel.. Birlikte yaptığımız o kısacık Eminönü gezisi, şen kahkahalarınla daha da güzeldi.. Tekrar görüşürüz umarım.
|
Sevgili hira'm cansın, çok teşekkür ediyorum, sağolasın. Seni tanımak da inan bana beni çok mutlu etti, seni tanımak da çok güzel. :( Evet senin yüzünden çok kısa sürdü o Eminönü gezimiz. Ama evet inşallah orada seninle tekrar gezmeyi istiyorum. İnşallah 19 Mayıs'tan sonra arayacağım seni. İnşallah!..
|
Benim suçum değildi ablacım, kahrolsun İstanbul trafiği.. Otobüsten inip koşsamıydım onca yolu:D Başak burcuyum ben, dakiktirim ama o gün için öyle oldu:D Kısmet... Bekliyorum 19 Mayıs sonrasını.
|
Evet inşallah sevgili hira, biliyorsun emekliyim 19 Mayıs'ta paralanayım. Oraya parasız gidilmez ziraa...
Tabi yine de nasip, kısmet!.. |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 21:21. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025