agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Geziler, Gezilecek Yerler, Türkiye'de önemli doğa alanları (https://www.agaclar.net/forum/geziler-gezilecek-yerler-turkiyede-onemli-doga-alanlari/)
-   -   Makedonya, Kosova, Arnavutluk (Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde) (https://www.agaclar.net/forum/geziler-gezilecek-yerler-turkiyede-onemli-doga-alanlari/16137.htm)

kuru.umit 17-06-2009 21:52

5 Eklenti(ler)
Öğle sonrasında otelde Stefan ile buluşup, arabamızla St Naum Manastırına doğru yola çıktık. St Naum, St Clement ile birlikte Cyril ve Metodius adlı azizlerin öğrencileri. St Clement Ohrid’de kalırken, St Naum Ohrid’e 30 km kadar uzaklıkta bu yerde öğretisini yaymaya devam ediyor. Burada Manastır ve kiliseyi gezdik, içeride hayatımda görmediğim kadar çok sayıda tavus kuşu vardı.

kuru.umit 17-06-2009 21:58

5 Eklenti(ler)
Öğle sonrasında otelde Stefan ile buluşup, arabamızla St Naum Manastırına doğru yola çıktık. St Naum, St Clement ile birlikte Ciril ve Metodyl adlı azizlerin öğrencileri. St Clement Ohrid’de kalırken, St Naum Ohrid’e 30 km kadar uzaklıkta bu yerde öğretisini yaymaya devam ediyor. Burada Manastır ve kiliseyi gezdik, içeride hayatımda görmediğim kadar çok sayıda tavus kuşu vardı.
Burayı gezdikten sonra Kara Drim nehrinin kaynaklarında unutulmaz bir bot turu yaptık. Buradan kaynaklanan Kara Drim Ohrid, gölüne akıyor oradan da Struga şehrinde Ohrid Gölünden ayrılıyor. Bu nehir, deniz yüzeyinden 750 mt daha yukarıda olan Prespa Gölünün fazla sularını, 650 mt rakımlı Ohrid Gölüne taşıyor. Suyun sıcaklığı yaz-kış 8 dereceymiş. Sular o kadar berrak ki, suyun dibindeki balıkların hepsini seçtiğimiz gibi suyun dibinde kumun içinden, kayanın dibinden gelen kaynak suyu bile görebiliyoruz. Ekip bu günden çok zevk aldı. Harika bir tekne turuydu.
Sonrasında hemen kenardaki lokantada kahvelerimizi içtik. Ben zevkten kahvenin yanında bir sigara kaçamağı yaptım. Şöyle berrak sulara, yeşilin en canlı haline karşı.
Oh be, iyi ki gelmişiz Makedonya’ya, gel keyfim gel..
Yarın Makedonya’da son günümüz. Resne’li Niyazi’nin Sarayına, Atatürk’ün Askeri İdadisinin bulunduğu Manastır’a, Elveda Rumeli dizisinin seti olan Makova Köyüne ve Galicica Milli Parkı ile Prespa gölüne gideceğiz.

Oğuzhan 18-06-2009 10:57

Paylaşım için teşekkür ederiz.Fotoğraflar çok güzel.Gezmiş gibi olduk.
Tarihi yapısı Safranbolu yu andırıyor.
Sevgiler

kuru.umit 18-06-2009 23:33

Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 5. Gün- Resne-Manastır-Makova Köyü-Prespa G
 
5 Eklenti(ler)
Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 5. Gün- Resne-Manastır-Makova Köyü-Prespa Gölü ve Galicica Milli Parkı
Sabah erken kalktım ve kendimi hemen Ohrid sokaklarına attım. Sokaklar boş, ama her gece yatmadan önce çay içmeye gittiğimiz Arnavut arkadaşın işlettiği kahve açık. Çay içmeyi sonraya bırakıp, dünden gözüme kestirdiğim rotadan yürümeye başladım. Hedef Saint Kaneo Kilisesi. Ara sokaklar çok güzel, bol bol fotoğraf çekme şansım oldu. Sahile geldiğimde, dün kıyılardaki lokantaların masalarını, sandalyelerini kendine çeken çılgın Ohrid Gölünün yerini, ölü sessizliğine sahip Ohrid Gölü almıştı. Dipte çakıl taşları seçilecek kadar berrak suları ile tam da fotoğraflarını gördüğüm Ohrid Gölü haline gelmişti. St. Kaneo Kilisesine ulaşıp, aynı yoldan fotoğraf çeke çeke geri döndüm. Bizimkiler kahvaltı salonuna inmişler, kahvaltıyı yarılamışlar bile.
Bugün de doğa ve tarih ağırlıklı bir gün olacak. Dün Stefan ve lokal Rehberimiz Cengiz’le yapmış olduğumuz görüşme ile, İstanbul’da yapmış olduğumuz planda bazı değişiklikler yaptık. Önce Resne’ye gidip daha sonra Manastır’a gideceğiz. Sonrasında Makova köyü ve devamında Prespa Gölü ve Galicica Milli Parkı yolu ile Ohrid’e döneceğiz.

kuru.umit 18-06-2009 23:36

5 Eklenti(ler)
5. gün sabah Ohrid fotolarına devam.

kuru.umit 18-06-2009 23:37

3 Eklenti(ler)
5. Gün sabah Ohrid fotolarına devam.

kuru.umit 18-06-2009 23:39

5 Eklenti(ler)
İlk durak Resne. Ohrid-Resne arası 40 km. Resne’ye, Resneli Niyazi’den dolayı gidiyoruz. Hürriyet kahramanı Niyazi, 1873 Resne doğumludur. Arnavut kökenli bir Bektaşîdir. Askerî okulu bitirdiği yıl, yani 24 yaşında, 1897’deki Yunan savaşında büyük yararlılıklar gösterir ve bir Yunan birliğini toptan esir alır. Ancak Resne’li Niyazi’yi esas olarak iki özelliğinden dolayı biliyoruz. Bir tanesi 1908 devriminin kıvılcımını yakan kişilerin başında gelenlerinden olması, diğeri ise kendisine “rehber-i hürriyet” adını verdiği ve dağlarda bulup yanına alarak beslediği geyiği. Ama aslında bir de bir sözün ona atfedilmesi ile tanıyoruz kendisini; “ ne şehittir ne gazi b.. yoluna gitti Niyazi” . Balkan savaşında alınan yenilgi sonrası gemi ile İstanbul’a dönerken yolda kendi koruması tarafından tek kurşunla öldürülmesinden sonra bu söz ortaya atılmış deniyor.
Resne’li Niyazi’nin Sarayı gerçekten müthiş bir yer, bahçesi çok güzel

kuru.umit 18-06-2009 23:49

5 Eklenti(ler)
Resne’de bu kısa mola sonrası, Makedonca Bitola denen Manastır’a geldik. Resne Manastır arası 75 km. Manastır’da saat kulesinin bulunduğu parkta buradaki rehberimiz ile buluşacağız. Bu sefer rehberimiz bir bayan çıktı. Bayan Anetta aslında bir arkeolog ama Türkiye’de de eğitim almış ve Türkçe biliyor. Ayrıca Elveda Rumeli dizisinde de görevli. Bundan başka ne isteriz?
Manastır’a Türklerin ilk gelişi 1382 yılları. Yani Manastır aslında uzun yıllardır Türklerin elinde kalmış bir şehir. Manastır’da gezimize saat kulesi (1664) ile başladık. Eski Türk yerleşimlerinde Çarşı varsa, başında veya sonunda saat kulesi de oluyor. Elveda Rumeli dizisindeki Terzi Hasan, Kasap Cabbar ve diğerlerinin dükkanlarının çekimlerini olduğu alan bu çarşıymış. Sağlı sollu dükkanlar, kepenkleri bile eski haliyle duruyor. Bedesten’in artık bir özelliği kalmamış gibi, Haydar (Ajdar) Kadı Camisini (Mimar Sinan tarafından 1561-62 yıllarında yaptırılmış) ise göremedik. İbadete de , geziye de kapalı imiş.

kuru.umit 18-06-2009 23:51

5 Eklenti(ler)
Manastır Eski çarşı fotolarına devam.

kuru.umit 18-06-2009 23:54

5 Eklenti(ler)
Daha sonra Şirok sokak gezimiz yaptık. Burası Manastır’ın en güzel sokağı. Sağlı sollu Paris tarzı kafeler var. Evler eskinin barok tarzı ve hala bakımlı, belli ki zamanında zenginler buralarda yaşamışlar.

kuru.umit 18-06-2009 23:57

2 Eklenti(ler)
Bir alımlı ev önünden geçiyoruz. Ben fotosunu çektim. Sonradan öğrendim ki bu ev sevgili Atatürk’ümüzün ilk aşkı yaşadığı Eleni adlı kız ve ailesinin eviymiş. Hani Manastır Askeri İdadisinde askeri öğrenci iken tanıdığı Mustafa Kemal’e, sonradan yazdığı ve şu satırlarla başlayan mektubun sahibi olan genç kız;
“Kemal Atatürk’e herhangi bir zamanda ve her hangi bir yerde!
Çok seneler geçti, ben halen her gün içerisinde senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla ve kağıttaki göz yaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu kopar ve kendine sor: inanabiliyor mu ki, manastır’lı bir Eleni Karinte, bir günlük tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır? “
Ve Eleni’nin devam eden mektubundaki son cümlesi:
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, senin Eleni Karinte.”

Manastır Askeri idadisindeki, 2. Kattaki Atatürk Müzesinde, girişte sizi karşılayan ve duvara asılmış bu güzel dizelerin sahibi olan Manastırlı genç kız işte bu evde yaşamış. Hayatımda bu kadar güzel bir aşk mektubu okumadım.

kuru.umit 19-06-2009 00:04

5 Eklenti(ler)
Şirok Sokağı sonunda Manastır Askeri İdadisine (lise) geliyorsunuz. Daha kapısında yoğun bir duygu seline kapıldık. 1848 yılında kurulan bu okulda Mustafa Kemal Atatürk 1896-1899 yılları arasında okumuş. Balkan harbinde okulun öğrencileri Kuleli Askeri Lisesine nakledilmiştir (hani bu günlerde siyasetçilerin göz diktikleri o güzelim bina. Bu arada övünerek söylerim ki, Kuleli Askeri Lisesi benimde okulum olur). Manastırdaki bu okul şu anda arkeoloji müzesi olarak kullanılmakta. Binanın ikinci katında Atatürk Anı Odası bulunuyor. 1998 yılında açılmış.

kuru.umit 19-06-2009 00:12

5 Eklenti(ler)
Manastır’da Askeri Okulu gezdikten sonra 10 km Manastır dışında bulunan Heraklis antik kentini gezmeye gittik. Burada hala kazılar yapılıyor. Çıkartılan mozaikler çok değerli.
Burada rehberimiz Anetta, müzeyi gezmeye gelen bir okulun çocuklarından birini görünce koşturdu. Meğerse bu küçük adam dizinin Hacı Ali'siymiş. Çocuk değil mi işte, o da bir oraya bir buraya koşturup duruyordu. Diğer tüm çocuklar gibi!

kuru.umit 19-06-2009 00:20

5 Eklenti(ler)
Bu gezimizden sonra ise hastanemde çalışan ve bir kısım aile büyükleri halen Manastır’da yaşayan bir arkadaşın, bu aile büyüklerini ziyarete gittik. Manstır’da ev gezmesi bile yapmış olduk. Hazırlanan güzel sofrada, demli çaylarımızı içerken Türkiye’den selam götürüp, Manastırdan selam getirdik.
Sonraki durak ise 40 km ötedeki Makova köyü. Elveda Rumeli’nin film seti olan bu köyde çok az sayıda yaşayan var. Dizi çekimleri bitmişti, kimse yoktu tabii ki. Ama Anetta’nın rehberliğinde köyü iyice tanımış olduk. Harika bir yer.

kuru.umit 19-06-2009 00:22

5 Eklenti(ler)
Makova köyü devam

kuru.umit 19-06-2009 00:27

5 Eklenti(ler)
Tekrar yola düşüp Podmocani denen bir köye geldik. Aslında burası zamanında bir Türk köyüymüş ama şimdi çok çok az Türk yaşıyormuş. Buraya esas olarak Etnografya müzesini gezelim diye gittik. Türkiye’de program yaparken burasını “lonely Planet de yazıyor, vardır bir hayır” deyip yazmıştım. Doğrusu Makova köyü sonrası yeşilden ve ortamdan mest olup dönerken buraya uğrayacağımız unutmuştum bile. İçeriye girerken de bir şeye benzetemiyorsunuz Burası aslında özel bir müze ve sahibi çok şakacı bir adam. Ama içeride benim gördüğüm en zengin eski Türk giysisi koleksiyonu vardı. İnanılır gibi değildi. Makedonya ya giden burayı mutlaka gezmeli…

kuru.umit 19-06-2009 00:33

5 Eklenti(ler)
Günün son gezisi Prespa Gölüne. Burası Ohrid gölüne göre 100 mt daha yukarıda kalan göl. Yol çok güzel ama bir yağmura yakalandık ki sormayın. Oldu mu bu şimdi? Bir taraftan sis, bir taraftan yağmur. Ohrid gölü ile Prespa Gölü arasında Galicica Milli Parkını görmemiz gerekiyordu. Sadece kısa bir alanı görmeye müsaade var, Stefan pür dikkat yola bakıyor. Zevkle bitireceğimiz geziyi, biraz eziyetle bitiriyoruz. Bu kısım için Makedonya’dan alacağım var.
Akşam otele attık kendimizi, herkez duşa ve dinlenmeye çekildi. Akşama yemeği şirketten. Çalgılı,sözlü veda yemeğimiz olacak.
Yarın bir başka Ülke ve Elveda Makedonya.
Gezekalın.....

kuru.umit 20-06-2009 00:15

Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 6. Gün- Arnavutluk Elbasan-Berat
 
3 Eklenti(ler)
Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 6. Gün- Arnavutluk Elbasan-Berat
Sabah saat 08:30 civarı, kahvaltı sonrası kaldığımız otelden ayrıldık. Araç Struga kentini geçerek Makedonya-Arnavutluk arasındaki sınır kapılarından birisi olan Kafasan sınır kapısına geldi. Makedonya tarafında pasaport işlemlerimiz tamamlayıp, 200 mt kadar uzunluktaki insansız alanı aynı araçla geçtik. Aslında bu alanı araçla geçemiyoruz ama sevgili Stefan halletti bu işi ve sınırı elimizde bavullarla geçmek zorunda kalmadık. Götürebileceği son noktada araçtan valizleri alıp Stefan’la vedalaştık. Bu adama çok alışmıştık. Bize sadece bir rehber değil, arkadaş da olmuştu. Umarım Arnavut firması da, Arnavut rehberde aynı güzellikte çıkar. Sonuçta kendimi profesyonel bir gezgin olarak tanımlayabilirim ama tur organize etmek işini profesyonel olarak yapmıyorum. Herkes çok şu ana kadar çok mutlu ve gezi boyu arkadaşlardan günde 3-4 kez teşekkür alıyorum. Ama çok mahcup olabilirdim ve hepsinden fazla mutsuz olabilirdim.
Stefanla vedalaşma aşamasında yanımıza, elinde benim adımın yazılı olduğu Albania Express pankartı ile birinin yanaştığını gördüm. Gelen Arnavut rehberdi ve adı Kliti. Kliti’de çok güler yüzlü gözüküyor. Pasaportlarımızı topladı, hepimiz Arnavut görevliye gittik, bize şöyle bir baktı;” Türk, Türk” diye sordu, kafamızı sallayınca güldü. Kliti, aracımız ileride deyip, 20 mt ötedeki Sprinter Mercedesi ve adının Reşat Ağa olduğunu öğrendiğimiz şoförü gösterdi. Bu kadar kolay bir sınır geçişi beklemiyordum.
Hedefimiz Elbasan üzerinden Berat şehrine varmak. Geceleme orada. Bugün hepimiz için önemli. Berat, Arnavutluk’ta en çok merak ettiğim yerlerden. Bu küçük şehir, Osmanlının en çok izlerini taşıyan şehir. Sınırdan girer girmez Bunker denen sığınakları görmeye başladık. Bunkerler, yani sığınaklar, Enver Hoca’nın Ruslar tarafından işgal edileceğini düşündüğü için bombalara karşı yaptırdığı yerler. Bunların sayısını 700000 ler civarında olarak okumuştum ama Rehberimiz Kliti bu sayının 160000 ler civarında olduğunu söylüyor.

kuru.umit 20-06-2009 00:17

5 Eklenti(ler)
Elbasan’a doğru yol almaya devam ediyoruz. Sınırdan Elbasan’a kadar olan mesafe 80 km civarında. Elbasan deyince aklımıza hemen kuzu eti ile yapılan süt,yoğurt, yumurta, pirinç ve un kullanılan Elbasan Tava aklımıza geliyor. Elbasan tavayı burada değil ama Berat ta eski çarşıda tatma şansımız oldu. Gerçekten güzeldi. Elbasan şehrine gelince; Elbasan ‘da önce kaleyi gezdik. Kale surları oldukça sağlam gözüküyor. Bu kale Rokalılar döneminden kalma. Zaten Arnavutluk’un 36 eyaletinden biri olan ve 220000 nüfuslu Elbasan İstanbul’dan Roma’ya uzanan ticaret yolu yani Via İgnatia üzerinde. Bu kalede bu yolu koruyan Romalılar için yapılmış. Kaleden sonra Sultan Camisine gittik ama eskiliği dışında (1492-II.Beyazıt) çok da bir özelliği yoktu. Caminin devamında ara sokaklarda tipik eski Türk evleri var. Arnavutluk fakir bir ülke, gelir dağılımı pek iyi değil. Ama hayatımda görmediğim sayıda Mercedes var bu ülkede. Bu ne tezat?
Bu arada Elbasan'da, Arnavutluk parası ile Euroları değiştirdik. Arnavut para birimi Leke. Bir EUR=131.5 Leke ediyor. Yine karşılaştırma için benzinin litresi 100 Leke, bir şişe su 50 Leke, Tirana Birası 150 Leke.

kuru.umit 20-06-2009 00:21

4 Eklenti(ler)
Elbasan’dan sonra Berat şehrine gittik (43 km). Bin pencereli şehir diye de adlandırılan şehir (Kliti’nin söylediğine göre aslında bir pencere üstünde bin pencere şeklinde tercüme edilmeliymiş ki bence de doğrusu bu) Arnavutluk’a gelinince görülmeden dönülemez bir şehir. Safranbolu’nun şehir halini düşünün.
Önce otelimize yerleştik. Otel Tomorri’de konaklıyoruz. Tomorri buradaki dağın ismi. Otel ismini bu dağdan alıyormuş. Şehrin içinden de bir nehir geçiyor;Osum nehri. Bu otel 15000 nüfuslu bu küçük şehrin en büyük oteli. Tam merkezde ve otelin çatısından tüm Berat ayaklar altında gözüküyor. Kaldığımız odanın penceresinden Berat şehrinin o güzel evleri harika fotoğraf veriyor. Otele valizleri atıp hemen geziye başladık. Bin pencereli şehir ismi ne güzel de uymuş bu kente..

kuru.umit 20-06-2009 00:23

4 Eklenti(ler)
Önce kaleye gidip oradan şehir merkezine doğru ineceğiz. Kaleye çıkan yolda bir mezarlık gördük. Bu mezarlıkta Kliti aracı durdurdu ve bize Hıristiyanı, Ortodoksu ve Müslümanı yan yana aynı mezarlıkta, ebedi istirahata çekilmiş haldeki insanların mezar taşlarını gösterdi. Bu gerçekten önemli bir mesajdı. Kliti Stefan’a göre daha dolu bir rehber gibi gözüküyor. Zaten arkeoloji eğitimi almış deneyimli bir rehbermiş. Kendisi Bektaşi. Albania Express’in sahibi Fatos beyle (evet bu isimle yazıştığım insanın bayan olduğunu düşünmüştüm ama Fatos erkek ismiymiş) başlangıçta Türkçe konuşan bir rehber anlaşmamız vardı, daha da önemli şartımın çok deneyimli ve bilgili olması gerektiğini ileri sürünce bu rehberde karar kılmış. İsabet oldu, çok bilgilendik ve güzel tartışmalarımız oldu.
Kale içinde ilk ziyaret yeri Onufri müzesi. Onufri 16. Yüzyıldan Arnavut ressam. En önemli özelliği Bizans stili ikon boyamaları yapması. Portreleri de var. Kendine ait çok güzel bir kırmızı renk boyaması ile de bilinirmiş. Sağda-solda görevli olmayınca bastım deklanşöre, tabii ki flaşsız.

kuru.umit 20-06-2009 00:25

4 Eklenti(ler)
Onufri Müze gezisi devam

kuru.umit 20-06-2009 00:30

5 Eklenti(ler)
Buradan çıkınca dar kale sokaklarında yürüdük. Yol boyu Bizans stili kiliseleri gördük. İç kalede iki adet cami var. Bu camileri Ortodoks Berat halkı, kale komutanı ve Türk askerleri için yapmışlar. Daha sonra anlatacağım Arnavut ulusal kahramanı İskender bey ile Berat şehri halkının arası iyi değilmiş. Osmanlı ile birlikte bu şehri ona karşı savunmuşlar. Camilerde o dönemden. Osmanlı, bu İskender beyle çok uğraşsa da ve hatta 25 defa savaşsa da ve hatta Fatih Sultan Mehmet’in Fatih olduğu zamanlarda bile uğraşsa da bu İskender beyi yenememiş (2 savaş hariç). Osmanlı ancak bu kendisinin yetiştirdiği devşirme bey ölünce Arnavutluk’u tam olarak alabilmiş.
Daha sonra seyir noktasına gelip buradan şehrin panoramasını aldık. Karşıda Tomorri dağları, diğer yanda Shpirag dağları ortada da Osumi nehri. Efsane bu ya; bir zamanlar Tomorri dağları bir ejder, Shpirag dağları ise bir diğer ejdermiş. Bu ikisi bir güzel için birbirleri ile savaşmış ve ikisi de bu yüzden ölmüşler. Bu ikisi, bugün iki karşı yakada birer ulu dağ olmuşlar. Uğruna öldükleri güzelin gözyaşları yüzünden de Osumi nehri olmuş. Ne güzel bir söylence. Panoroma tepesinin altında Mangalem denen bölge var. Buradan pek görülmüyor. Mangalem en iyi bizim otelin penceresinden gözüküyordu. Gorica denen diğer bölge ise buradan çok güzel görünüyor. Burada da eski Türk evleri birer inci gibi duruyorlar.

kuru.umit 20-06-2009 00:32

4 Eklenti(ler)
Berat Kalesinden panorama fotoları

kuru.umit 20-06-2009 00:35

5 Eklenti(ler)
Buradan sonra aşağı şehre doğru iniyoruz. Yol üzerinde Etnografya müzesini gezdik. Müzedeki çok cici bir Arnavut bayan bize müzeyi Fransızca-Arnavutça karışık anlattı. Kaliteli bir müze ama daha iyisini bir sonraki Kruja şehrinde gezeceğiz.
Daha sonra şehrin Mangalem bölgesine geldik. Harika evler var. Dar sokaklar arasına daldık ama akşamın karanlığı da çökmeye başladı. Bazı sokakların arasında sırtımdaki fotoğraf çantası ile geçemediğimden geri döndüm. Düşünün sokakların darlığını.

kuru.umit 20-06-2009 00:37

4 Eklenti(ler)
Fotolara deva

kuru.umit 20-06-2009 00:42

5 Eklenti(ler)
Yok bu olmadı! Ertesi gün sabah erkenden yola çıkmadan tekrar gelmeliyim deyip, en son Bekarlar camisini dıştan gezerek geziyi bitirdik. Meğerse gezi daha bitmemiş, gezinin sosyal kısmı başlıyormuş. Neredeyse 15000 kişilik Berat şehrinin tamamı Mangalem alanını doldurmuş. Meğerse Komünist dönemde kalma alışkanlıkla saat 18-21 arası 7 den 70 e herkes bu cadde boyu volta atarmış. Çok renkli görüntülerdi.

kuru.umit 20-06-2009 00:45

5 Eklenti(ler)
Kim ne derse desin, bu gezi en güzel gezilerden bir tanesi oldu..
Yarın gece (belki yazamam, yarın gece gezi ekibinin bir kısmı toplanacak) son günümüz olacak: Durres, Kruja ve Tiran.
Gezekalın..

kuru.umit 20-06-2009 00:47

4 Eklenti(ler)
Berat Sabah fotoları

turkuaz6109 20-06-2009 18:47

En çok gezmek istediğim yerlerden biriside balkanlar.
İlerde inşallah.
Bu güzellikleri bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler.
Sizden öğreneceğimiz çok şey var.
İyi geziler...

kuru.umit 21-06-2009 19:57

Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 7. Gün- Arnavutluk: Durres, Kruja, Tiran
 
5 Eklenti(ler)
Balkanlarda Ataların ve Baharın İzlerinde 7. Gün- Arnavutluk: Durres, Kruja, Tiran
Sabah kahvaltı sonrasında Arnavutluk gezimizin Durres, Kruja ve Tiran’ı kapsayan kısmına başlıyoruz. Ülkenin Kuzeyine doğru hareket ediyoruz.
Arnavut halkının tarihi çok eskilere dayanıyor. Arnavutların kökeni İliryalılara dayanıyor. Arnavut halkı kendisini Shqipëria olarak adlandırıyor. Bu kelime kartallar ülkesi anlamında. Bayraklarında bulunan çift kartalda herhalde buradan geliyor. Arnavutluk’un yüzölçümü 29000 km2 civarı ve nüfusu da 3600000’e yakın. Tarih boyunca direnen bir ulus olmuşlar. Önce Osmanlıya 40 yıl direnen bir İskender beyleri olmuş. Daha sonra önce İtalya, sonra da Almanya Faşizmine karşı direnmişler. İkinci dünya savaşı sonrasında kendilerini komünist rejim altında bulmuşlar, önce Stalin Rusya’sına, sonra Mao’nun Çin’ine dayanmışlar. Enver Hoca zamanında kurulan sıkı ve kapalı rejim, Hocanın ölümü sonrasında gevşemiş ama ülke hazırlıklı olmayınca kaos ortamında güçlü olan öz kaynakların başına geçmiş. Arnavutlukta özgürlük, açlıkla birleşince tüm Avrupa’da meşhur olan araba hırsızlığı, eskiden komünizmin tarım politikalarının uygulandığı çiftliklerin eroin ve mariuana ekim çiftlikleri haline gelmesi ve bir zamanlar özgürlük ilanı yapılan Vlora liman kentinin, insan kaçakçılığının aktarma merkezi haline dönüşümü gibi olumsuzluklar yaşanmıştır. Biz orada iken Arnavutluk seçim atmosferindeydi. Ortalıkta arabalar bağıra bağıra geziyorlardı ama ortalıkta, caddelere de boydan boya bayraklar yoktu. Sahi bize bu ilkellik ne zaman geldi?
Biz işte bugün önce Arnavutluk’un en büyük liman kenti olan Durres şehrine gideceğiz. Eğer girebilirsek Adriyatikte denize gireceğiz. Sonra Osmanlıya kök söktüren adamın Gyergi Kastrioti, yani İskender Bey dene Arnavut kahramanın kalesinin bulunduğu Kruja şehrine gideceğiz. Sonrada Arnavutluk’un başkenti olan Tiran şehrini gezip gecelemeyi burada yapacağız. Bu gece bize Arnavut firmanın hazırladığı Müzikli yemek programına katılacağız. Geceleme burada olacak, yarında artık gezimizin son günü; İstanbul’a öğle sonrası dönüyoruz
Durres şehri Adriyatik kıyılarında bulunan ve yazlık otelleri ile meşhur ve Tirandan sonra ikinci büyük Arnavutluk şehri. Aracımızı park edip şehri kısaca geziyoruz. Roma amfi tiyatrosu buranın en kayda değer yeri. İlk defa bir amfi tiyatronun en alt bölümlerine kadar görebildim. Buranın bir özelliği de Roma’da mozaiklerin yerde değil, yan duvarlarda yapılmış olması.

kuru.umit 21-06-2009 19:58

4 Eklenti(ler)
Sonra da bu şehirdeki müzeyi gezdik. Kliti iyi bir tarih bilgisine sahip.Müzeyi gezen sadece biz değiliz;çocuklarda gezmeye gelmişler ama müze çıkışında okul otobüslerine bir kaçışları vardı ki görülmeye değer.
Araca binip, sahilde yüzecek bir yer bakacağız. Geziye katılanlarda bazılarını (yani sevgili eşimi) “ sizi Adriyatik’te denize sokacağım” diye geziye ikna etmiştim. Denize girmeye hiç niyetim yok ama söz, sözdür.
Aracı sahilde bir otelin otoparkına park ettik. Aynı oltelin sahildeki masalarında mevzilendik, önce kahveleri söyledik. Sonrada sahile yürüdük. Sahil uçsuz bucaksız görünüyor. Denize girenler var ama deniz çok dalgalı ve suyu bulanık. Hanım dahil kimse denize girmek istemedi. Ben de üzülmüş ayaklarında bir kahve daha söyledim; öyle ya ben sözümü tuttum, onlar girmediler.

kuru.umit 21-06-2009 21:01

5 Eklenti(ler)
Buradan sonra Kruja şehrine gidiyoruz, Kruja şehri Osmanlıya kök söktürmüş olan İskender beyin şehri. I. Beyazıt, Arnavutluk’u işgal edince Gjon Kastrioti adlı Arnavut lider ona karşı koyuyor. Ama başarılı olamayınca bu Beyin 4 oğlu Osmanlı tarafından devşiriliyor ve eğitime alınıyor. Osmanlı Sarayı bu 4 kardeşten 3 tanesini saraydan kızlarla evlendiriyor ama bu kardeşler bir şekilde ölüyorlar (rehberimiz bunların öldürüldüğünü söylüyor ama öldürecekleri adama niye kız verilsin ki diye sorunca yanıtını alamadım). Dördüncü kardeş olan Gyergi Kastrioti ise oldukça becerikli çıkıyor ve Sultan’nın güvenini kazanıyor. Öyle ki Macarlarla savaşta komuta etmesi için emrine asker bile veriyorlar ama burada Osmanlıya ihanet edip, baba memleketi olan Kruja ya kaçıp orada beyliğini ilan ediyor. Biraz coğrafyanın etkisi, çokça da becerikliliği sayesinde, Osmanlının eğitime aldığı bu devşirme edilmiş Arnavut kahraman tam 40 yıl Osmanlı ile girdiği 25 savaşın neredeyse tamamını kazanıyor. İstanbul Fatihi II. Mehmet dahil bileği bükülemiyor. Sonunda ölüyor ve 1kısa zaman sonra da Osmanlı buraları ele geçiriyor. İşte gezeceğimiz Kruja şehri, bu ulusal kahramanın şehri.
Kruja şehrine varmadan hemen önce Sarı Saltuk türbesini gezdik. Bir türbede Makedonya da Ohrid şehrinde vardı. Geçi Anadolu’da da birçok yerde Sarı Saltuk a ait olduğu iddia edilen türbeler varmış. Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli'nin fethi sırasında önemli rol oynadığı rivayet edilerek efsaneleşmiş bir evliya'dır. Efsanevi şahsiyet kimliğini daha yaşarken elde ettiği söylenmektedir. Hayatını anlatan Saltukname destanı, bu 13. yüzyıl alperen inin savaşlarını ve çeşitli kerametlerini konu almaktadır. Bu türbede Sarı Saltuk’a ait ayak izlerini gördük.
Sonra Kruja kalesine geldik ama bu arada acıktık. Tam eski Türk Pazarının yanında bulunan bir lokantaya girdik. Burada Elbasan Tava ve Arnavut Böreği başta olmak üzere çeşitli Arnavut yemeklerinden tattık. Gerçekten güzel yemekleri var, tam da ağzımızın tadında.

kuru.umit 21-06-2009 21:20

4 Eklenti(ler)
Yemek sonrası Kruja kalesini gezmeye diye yola çıktık ama yolda bir güzel Pazar var ki ben dahil herkesin gözü bu dükkanlarda. Sonunda ağırlığı koyup, kale sonrası bolca çarşı gezisi sözü de vererek kale gezisine başladık.

kuru.umit 21-06-2009 21:23

4 Eklenti(ler)
Kale hakkında bilgilendikten sonra burada bulunan Etnografya müzesini gezdik. Buradaki müze benim gördüğüm en güzel Etnografya müzelerinden bir tanesi. Burada bulunan yaşlıca rehber tane tane İngilizcesi ile (kelimelerin tamamını ezberlemiş, arada soru sorarsanız duralamak zorunda kalıyor) harika bir sunum yaptı. Bu amcam yakında emekli olacakmış, şahit olmanızı isterdim.

kuru.umit 21-06-2009 21:25

5 Eklenti(ler)
Etnografya müzesi devam

kuru.umit 21-06-2009 21:27

5 Eklenti(ler)
Kale içinde bulunan bir Bektaşi Tekkesini de gezdik ama esas tavsiyem Tekkenin yanında bulunan terastan Kruja şehrine tepeden bakmanızdır. Eski Türk pazarına hep beraber daldık, kimisi zeytin ağacından kaplar aldı, ben ise keçeden bir çift Arnavut patiği aldım. Burada işimizde bitti, Kruja şehri görülmeden olmazsa olmaz bir şehir.

kuru.umit 21-06-2009 22:22

5 Eklenti(ler)
Arnavutluğun başkenti Tirana doğru hareket ettik. 1614 yılında Osmanlı Paşası Süleyman Bey tarafından kurulmuş olan bu şehrin aslında ilk ismi Tahran’mış ama zaman içinde bu sözcük Tiran’a dönüşmüş. 1612 metrelik Datji Dağı’nın batısında uzanan geniş düzlüğe yayılan Tiran, 1920 yılında ülkenin başkenti oluyor. Tirana vardığımızda saat ilerlemişti. Hiç otele uğramadan şehir turuna çıktık. Tiran yeni binalar dolu bir şehir. Burada bize ait olan tek şey Ethem Bey camisi. Bu cami 17. Yüzyılın ikinci yarısında yapılmış. Enver Hocanın bile güzelliğinden dolayı yıktıramadığı bu cami, inanılmaz güzel kalem boyamalara sahip. İçerideki çizimler muhteşem. Buraya sabah erken saatlerde gelmeliyim deyip ayrıldım. Bizde niye bu güzellikte cami sayısı az anlamıyorum.

kuru.umit 21-06-2009 22:25

3 Eklenti(ler)
Ethem Bey camisi içi

kuru.umit 21-06-2009 22:31

5 Eklenti(ler)
Ethem Bey camisi yanında 1830 larda yapılan saat kulesi var. Bakanlıkların bulunduğu meydanı ve İskender Beyin at sırtında muhteşem bir duruşunun sergilendiği dev heykelinin yanından geçtik. Tam karşısında ise Ulusal Müzeyi gördük. Burayı ertesi gün sabah 10’dan başlayıp saat 12’ye kadar hızlıca gezmek zorunda kaldık. Güzel bir müze tavsiye ederim.
Anlaştığımız firmadan son gece için sazlı sözlü bir Arnavut gecesi talep etmiştim. O da, o gecenin cuma olduğunu, Arnavutluk’ta cumartesi ve Pazar bu tip gecelerin düzenlendiğini söyledi. Doğrusu ben götürmekten kaçınıyorlar diye düşünmüştüm ama o gece bizi bir müzikli lokantaya götürdüler. Sözlerinde durdular derken, bir yaşlı kemancıyı görünce biraz bozuldum. Ama bu kemancı muhteşem bir performans gösterdi ve gözlerimizi ondan ayıramadık.
Gece konakladığımız otel Tafaj çok kaliteli bir otel çıktı. Sabah kahvaltı için indiğimiz bahçesinde aldığımız kahvaltı unutulmazdı.
Gezi bitince Albania Express in sahibi bizimle tanışmak istedi ve bir kafede oturup konuştuk. Birer kahve içtik. Bu bizim hem Arnavutluk’a ve hem de gezimize veda kahvelerimizdi. Uçağımıza atlayıp, güzel anılarla İstanbul’a evimize uçtuk.
Bu bizim kendi başımıza ilk organize ettiğimiz gezi oldu. İnternetten ilgili ülkelerle yazışıp bulduğumuz bu iki firma ile çok güzel bir gezi yapmış olduk. Burada yazdığım bilgiler benim araştırıp bulduklarımdır. Bunları kendi araştırmalarınızla karşılaştırmanızı isterim. Diğer kısımlar ise tamamen yaşadığmız deneyimlerle ilgilidir. Yazdıklarım konusunda teşekkür edenlere, ben daha fazla teşekkür ederim; vakit ayırıp okudukları için.
Bundan sonra Bosna-Hersek, Karadağ ve Hırvatistan gezisi yapacağız, ben eylül-ekim diyordum. Ama biraz zor gibi duruyor. Kim bilir belki de her şey denk gelir, grubu da oluşturduk mu ver elini ”Balkanlar’da Ataların izleri 2 “.
Gezekalın..


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:21.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025