![]() |
|
|
|||||||
|
|
|
Dış Bağlantılar | Konu Araçları | Mod Seç |
|
|
#5 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
genellikle akla getirilebilir. Zira bu ürünlerin kararlı bir bileşik oluşturmak için ne kadar kullanılacağı genellikle kaplarının üzerinde yazar, ve akvaryum malzemelerine göre çok daha ucuzdurlar. Bununla beraber, yazıda önerilen 5.5-6.5 aralığını pek garanti edemezler. Bu ürünler genellikle bir solüsyon olmaktan uzak sadece "tamponlayıcı" olarak iş görüyorlar. Suyun oksijence doygunluğu bile ilacın katılacağı suyun pH'ını etkileceği için belki de her ilaç verilişinde bu suyun yeniden hazırlanması gerekecektir. Bu sebeple, kuru kimyasallar ve saf suyu bir köşede bulundurmak sanırım anlamlı olacaktır. Elbette, ne oranda ne kadar suya karıştırılırsa, elde pH'ı kaç olan sıvı elde edileceği de gene bilerek hazırlanabilir. Belki ilerde birisi hayır işler ve bu yazıda belirtilen asitlerin saf suda 5.5 elde etmek için ne oranda karıştırlması gerektiğini bir tablo olarak buraya koyar. En azından sitrik asit için sanırım bu bilgi çok kişinin işine yarayabilir. Ben noktadan sonra iki haneli ölçüm yapabilen dijital pH metre kullanıyorum. Şebeke suyu Ankara'da bulunduğum bölgede genellikle 7.4 olmakla birlikte, yağmurların arttığı şu günlerde nispi bir düşüş gösterecektir. Dolayısıyla, istenilen pH'ı tutturmam pek zor olmuyor. Sitrik, Nitrik veya sülfirik asit kullanıyorum ancak elde hazır sayısal pH-metre olunca insan organik asitleri de önemsiyor. Akvaryum ürünleri ülkemizde pek çok durum için çok pahalı, bunun yerine alternatif yollar denenebilir ki yukarıda anlatıldığı gibi seyreltikliği saf su ile ayarlanabilecek kimyasallar kullnılması mümkündür. Yazıda fitotoksiditeye değinilmiş ki, bence çok önemli bir konudur. Örneğin akvaryum suyunda amonyak ve amonyum pH değişkenliğine bağlı olarak birbirine dönüşmek sureti ile bazı bitkiler için (Örn. Crytp. türleri) toksik etki gösterip/göstermeyebilir. Yani burada dikkat ederseniz sudaki NH konsantrasyonlarının bitki için zehirleyici olup/olmadığına bir karar verici de bizatihi ortamın pH değeri olmaktadır. pH aynı zamanda madde alımını da olumlu/olumsuz etkilediği için ilaçla tedavilerde, nekahat dönemindeki bitki için arzu ettiği pH aralığına yakın bir ortam sağlamak sanırım bu açıdan da önemli bir fayda sağlayacaktır. Bunların dışında, "pH'ın kH' ile doğru orantılı olduğu" biraz yanlış anlaşılmaya müsait bir ifade gibi görünüyor, şöyleki bence; kH'ı suyun pH'ı kararlı tutma kabiliyeti olarak düşünürsek (tamponlama etkisi) kH yükseldikçe pH salınımları azalacaktır. Tersi durumda yani kH düştükçe pH bilhassa sulama suları veya gübreler marifeti ile pH'ı çok daha hızlı ve geniş bir bantta salınır hale getirecektir. Yoksa, pH'ı düşürmenin bir yolu olarak kH'ı düşürüyüm nasılsa pH'ta düşer gibi bir mantık duruma göre yanlış olmamakla birlikte pH açısından daha kararsız ve değişken bir durum yaratabilecektir kaldı ki hastalık sebebiyle bir bitki streste ise, belki de hiç hazzetmeyeceği şey pH'ın stabil olmaması olacaktır. Ülkemizde topraklar maalesef genellikle yüksek pH'lı belki kimyasal tedaviye ihtiyaç duyan bitkiyi, geçici olarak daha düşük pH'lı torflu toprağa aktarmakta hem bitkinin besin alımını hemde ilacın optimum etkisine yakın etki göstermesini sağlar. Yazı da, sulama suyu ve ilaç ihtiva eden sulama suyunun yüksek pH ihtiva etmesi durumunda beklenen etkiyi göstermeyebileceği vurgulanıyor. Buradan hareketle acaba ilaçları sıvı-fulvik/hümik-asitlerle karıştırılmış safsu ile uygulamak daha faydalı olabilir gibi bir çıkarsama aklıma geliyor. Zira, organik asitlerde sanırım bu konuyla sınırlı kalarak akla getirilebilir. Gerçi sanırım, Erkan Bey'de bu sebeple daha doğal bir yöntem önermiş durumda. saygılar, |
|
|
|
|
|
|