![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Kanola
İstatiksel rakamlarla aram pek yoktur o nedenle yağ ile ilgili pek rakam veremeyeceğim yine de isteyen arkadaşlar için rakamlar ulaşamayacağım uzaklıkta değiller. Yağ sanayi son yıllarda tesktil sektöründe ki krizler nedeniyle gelişen tarım yatırımlarının bir ayağını teşkil etmektedir. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ülkemizde tarımın çehresi değişecek. Hazine arazilerinin kiralanması, tarım arazilerinin ucuzluğu ve bu konudaki avrupa birliği kredileri ve hükümet desteklerinin şimdi ve gelecekte verilecek olması büyük sermaye sahiplerini tarıma yatırım yapmaya yöneltmektedir. Çiftçimizdeki arazi parçalılığının aksine yüzlerce hektara varan kişisel yatırımların varlığı son yıllarda gündeme gelmektedir ve çığ gibide büyümektedir. Hatta bu tarımsal yatırımların yabancılarla ilgili kısmı doğu bölgelerimizde milli sınırlar açısından endişe duyulan boyutlara ulaşmıştır. Şahsen ben ülkemiz tarımı açısından bahsettiğim 10 yılı yatırım yılları olarak görüyorum. Yani önümüzdeki yıllarda yapılacak yatırımlarla ülkemiz tesktilde kaybettiği sözü tarımda kazanacaktır. Ancak burada çiftçimiz sanırım epey sıkıntı çekecek, çünkü sermayenin ve yatırımın gücüne ancak birlik olarak dayanabilirler. Tarım İl müdürlükleri çiftçileri koopetratifleşmeye veya birlikler kurmaya çağırsada zor biraya gelen bir çiftçi yapımız var. Bütün bu yatırım çabaları şimdilik tarımda bir kaç ayak oluşturmuş durumdadır bu ayaklardan birisinin yağ olduğunu söylemiştik işte yağında ayaklarından birisi de sevgili Mine Pakkaner'in bana hatırlattığı Kanola bitkisidir. Kanoladan biyodizel yakıt eldesi yatırım alanı oluştuktan bu yana bu konuya inanılmaz yönelim ve yatırım olmuş ve olmaya devam etmektedir. Dünya çapında petrole olan zamlar 8 saat gibi kısa bir zamanda elde edilen biyodizel ve biyobenzin sanayi ile tarım arasındaki köprüyü kurulmasını sağlamıştır. Kanolanın biyodizel yakıtı üretimindeki önemi sadece kanoladan biyodizel yakıtı eldesinin mümkün olmasından değil diğer yağların aksine kanoladan elde edilen yağların donma ısısnın düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle yemek fabrikalarında kızartmada kullanılan atık yağlar ve diğer bitkisel yağlardan da biyodizel elde edilmektedir. Ancak diğer yağların yüksek donma ısıları onların mevsimsel kullanılabilirliğini sınırlandırmaktadır ve bu da kanolayı yağ eldesi için tercih sebebi yapmaktadır. Kanola aslında bir yem bitkisidir. Tohumdaki yağ oranı yüksektir ve 2,5 kilogram yağlı tohumundan 1 litre biyodizel elde edilmektedir, biyodizel sonucu üretilen gliserinde yan ürün olarak kıymetli bir değerlendirme aracıdır. Kontiniu sistemle elde edilen yağ hammaddesi doğal olarak ülkemizde dar bir ekim alanına sahip kanola bitkisinin tarımsal üretimine dikkatide çekmiştir çünki hammadde sıkıntısı çekilmektedir. Ancak daha yeni yeni tanınan bir bitki olduğundan ekim alanı da doğal olarak yeni yayılmaktadır. Verilen teşviklerle ekim alanların yaygınlaşmaya çalıştırılıyor olsa da tarımsal maliyetinin yüksekliği hammaddenin yurt dışından getirmesine yol açmıştır. Hammadde temini gros tonluk gemilerle son bir kaç yıldır ihtiyaca binanen ve daha ucuz temin edilebilmesi açısından Ukrayna'dan yapılmaktadır. Yine ülkemizde sınırlı ekim alanına sahip kanola daha ucuz maledilebilir olmasından ve arazi kiralarının ülkemizden daha ucuz olmasından Ukrayna'da 1000 lerce hektar arazi kanola için yerli yatırımcılarıza hizmet vermektedir. Ülkemizde bu yatırımcıların kişisel üretim girişimleri maliyetler nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Dışardan daha ucuz temin edilebildiği halde yetersiz hammadde temini sorunu yine de yaşanmaktadır ve pazarlama sorunu şimdilik olmayan bir bitki konumuna gelen kanola üreticiden daha fazla ilgi beklemektedir ki bu konuda yurt dışına bağlılığımız azalsın ve temin kolaylaşsın. Biyodizele yapılan yatırımlarda da biyodizel üretimi aşamalarında yağ dışında gerekli hammadde sorunları da yaşanmaktadır çünkü bu hammadde konusunda da sorunlar olmaktadır. Diğer hammaddelerin dışardan temin ediliyor olması bu açığı kapatacak yeni yatırımları da beraberinde getirecektir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
KANOLA YAĞI VE KANSER RİSKİ…. Kanola Yağı, Kolza bitki tohumlarının genetik yolla ıslah edilmesi ile elde edilmiş tohumlardan üretilen bir yağ çeşididir. Kozla ise gıda yağ bitkilerinin içinde en fazla zehirli olanıdır. Öldürücü zehirli olduğu için Böcekler onu yemezler.. Kanada tarafından geliştirilip dünyaya tanıtıldığından dolayı "Canadian oil, low acid" kelimelerinin başlangıç harflerinin birleştirilmesinden oluşturulan canola(kanola) ismi ile yayılmıştır. Kolza yağı uzun yıllar makinalarda ve bilhassa buharlı makinalarda yağlama maddesi olarak kullanılmıştır. İkinci Cihan harbinden sonra yenebilir yağ yapımına yönelinmiş 1950 li yıllarda marketlerde satılmaya başlanmışdı. Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insan sağlığında kalp hasarlarına sebep olduğunu ortaya koydu. Bunun üzerine bazı ülkelerin araştırmacıları bu yağın kullanılmasının tehlikeli olduğunu bildirdiler. Yıllar gittikçe kötüye gidiyordu. Kozla (kanola)yağı, insanda ve hayvanda amfizem solunum sıkıntıları, kansızlık, kabızlık, aşırı duyarlılık ve körlük sebebi olabiliyor. Yasak edildiği tarihte İngiltere ve Avrupada 1986-1991 arasında sığır, koyun vs gibi büyükbaş hayvanların yemlerinde kozla yağı kullanılmakta idi. O dönemde hızla DELİ DANA hastalığı başgöstermişti. Kanola yağının etkileri konusunda fareler üzerinde yapılan çalışmalar pekçok problemleri göstermiştir. Farelerde kalp, böbrek, böbrek üstü ve trioid bezlerinin yağlı dejenerasyonu gelişme göstermiştir. Diyetlerinden kanola yağı çıkarıldığı zaman birikimler eriyor,fakat organlardaki hasarlı dokular geride kalıyor. Kanola yağı bağışıklık sistemini de zayıflatıyor. Bu yağda yoğun bir şekilde bulunan erusik asitin akciğer kanseri ile bağlantıları üzerinde durulmaktadır. Sinir ve kan dolaşım sistemlerinde de zararlı etkileri olduğu bildirilmektedir. Zararlı etkilerinin kanola yağının doğrudan bir trans yağ asidi oluşu ile ilişkilendirilmektedir. Bu yağlar kullanılarak üretilen margarinlerin daha da büyük bir risk taşıyacağı ifade edilmektedir. Diğer yandan, Kanola tohumlarının genetik yapısı üzerinde oynanarak daha düşük erosik asit oranlı yağ elde edilmeye çalışılmakta olduğu bildirilmektedir. Problem, çok ucuz olduğu için, haberimiz olmadan ekmekte, margarinde ve her çeşit işlenmiş gıdada kanola yağının kullanılmış olabileceğidir. Burada tüketici olarak bizim uyanık, bilgili ve sorgulayıcı olmamız önemlidir. Böylece gıdalarımızın içerisine katılabilecek bu gibi zararlı katkıların bilgisini önceden temin etmiş oluruz. Sağlıklı olmadığı için, Yemek yağı ve salata yağı olarak kanola yağı kullanmaktan kaçınmalıyız. Bugün için bu yağdan ve türevlerinden uzak durmanın daha uygun olacağını düşünüyoruz. Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Canola http://www.shirleys-wellness-cafe.com/canola.htm http://www.aspartame.ca/page_oho3.htm http://www.findhealer.com/glossary/C.php3 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 30-10-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 69
|
Almanya bir baştan diğer uca kadar heryer kanola ekili.Bende şaşırmıştım ;Türkiye'de neden bu kadar yok diye.Demekki bundan sonra sık sık göreceğiz.Şuan yarar ve zararları konusunda net bir bilgim yok ama görüntü muhteşem.Dağlar tepeler heryer sarı |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 29-01-2008
Şehir: bursa
Mesajlar: 11
|
Kanola yağının yararları/zararları ?
Basınımızın bu yağ ile ilgili yazılarından ve fiyatının diğer bitkisel yağlara göre ucuz olmasından dolayı 2-3 aydır bu yağı kullanıyorum. Biraz araştırma yaptığımda bu yağın çok enerji veren bir yağ olduğunu, zehirli bir bitki olduğunu, bilim teknik dergisi ise bu yağın insan sağlığına zehirli bir etkisinin olmadığını yazmış. Bitkisel yağlar konusunda kafası karışmış bir kişi olarak forumumuzda bu konu ile ilgili bilgilerinizi rica ediyorum. Saygılarımla... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 19-10-2006
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 42
|
Bölgelere göre uygun kanola tohum cinsleri ve temin yerleri hakkında detaylı bilgi verilebilir mi? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
Konunun uzmanı kişiler tarafından mesajım farkedilirse kesin ya da kesine yakın net bir cevap alabilirsem çok sevinirim. Omega-3 bakımından zengin olduğu ve çok hafif olduğu söylenen "KANOLA YAĞI" ( Kolza yağı değil ) BESLENME AÇISINDAN SAKINCALI MI YOKSA FAYDALI MI ? Diğer alanlardaki faydalarından bahsetmiyorum sadece beslenme açısından yararlı mı zararlı mı? Eğer zararlıysa neden yasaklanmıyor? Piyasadaki hazır gıdalarda ucuz olduğu için kullanılıyor olabilir mi? Faydalı olduğunu okuduğumuzdan bir miktar soya yağı ve kanola yağı almıştık. Şimdi Emine Hanımın yazdıklarını okuyunca tereddüte düştüm. Reyonlardaki kanola yağlarında da indirime gidiliyor. İşin aslı nedir gerçekten merak ediyorum. Faydalı olduğuna dair metinler de internette dolaşıyor Birini aşağıya alıntıladım. Kısacası çok çelişkili bilgiler var. Ben denedim. Çok hafif ve kokusuz bir yağ, su gibi ince ama yazılanları okuyunca canım sıkıldı. KANOLA YAĞI Kanola yağı en ideal yağ oranılarına sahip bir bitkisel yağdır.Benzerleri arsında en düşük doymuş yağ oranına sahiptir. Bu özelliğinin yanında ciddi miktarda Omega-3 yağı içerir. Zeytinyağının önemli bir alternatifi olan Kanola yağı zengin içeriğiyle tercih edilmesi gereken bir yağdır. 1 yemek kaşığı Kanola yağında (14 gram) Kolesterol: 0 Protein: 0 E Vitamini: 2.4 miligram K Vitamini: 266 mikrogram Doymuş Yağ: 1gram-1.7 gram Doymamış yağ: 12-13 gram Tekli doymamış: 8.2 gram Çoklu doymamış: 4 gram Serbest yağ asidi: % 0.3 Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin dolayısıyla kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Bu zeytinyağını da yararlı yapan özelliktir. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında %73, kanola yağında ise bu orana çok yakın olup %63'tür. Kanola yağı ayçiçek yağından daha fazla ısı ya dayanır. Diyette serbest yağ asidi miktarının en az olması gerekir. Çünkü Serbest yağ asidi miktarının kanda kronik olarak yüksek seyrettiği durumlarda, pankreasın iyi çalışmadığı ve diyabet hastalığına ortam hazırladığı sonucuna varılmış bulunuluyor. Kanola ve diğer yağlı tohumlar filizlenme sırasında aldıkları yağış miktarından ya da işlenmeden önceki depolanma koşullarından etkilenerek serbest yağ asidi miktarı artabilmektedir. Ancak bu miktarın binde 4'ten (%0.40) az olması ürünün kaliteli olarak nitelenmesi için yeterlidir. Kanada ya da Avustralya'da üretilen kanola yağları % 0.35 serbest yağ oranları içeriyorlar ve kaliteli olarak nitelendiriliyorlar. Bu durumda ülkemizde üretilen kanola yağı için %0.30 serbest yağ oranı ile daha kaliteli diyebiliriz. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 |
Ağaç Dostu
|
Emine Hanım yalnız şöyle birşey farkettim: Google'a kanola yazınca çıkan olumsuz yazılar hep birbirinin kopyası. Tek bir metin kopyalanıp kopyalanıp yapıştırılmış; metnin kaynağı ise belli değil. Yani araştırmayı hangi bilimadamının yaptığı nerede yayınlandığı belli değil. Başka da bir metin göremedim, gözümden kaçmış olabilir. Ayrıca metin bir uzmanın elinden çıkmış gibi durmuyor. Kolza yağı yerine sürekli Kozla yağı denmiş. Kelimeler yanlış yazılmış. Bir de metin tutarsız ve devrik cümlelerle yazılmış. Şu cümleye dikkat edin: Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insan sağlığında kalp hasarlarına sebep olduğunu ortaya koydu Bence hiçbir uzman ya da doktor böyle bir cümle yazmaz. Bir de şu cümleye bakın: Yıllar gittikçe kötüye gidiyordu Bir de şunu okuyun: Kanola yağının etkileri konusunda fareler üzerinde yapılan çalışmalar pekçok problemleri göstermiştir Şüphe uyandıran bir metin bence bu...Hangi amaçla yazılmış bilemiyorum... Konuya tamamen tarafsızım. Sadece merak ediyorum. Zararlı mı yararlı mı? Denizakvaryumu yazınızı şimdi farkettim. O da konununu bilemediğim başka bir boyutu. İşlemden geçmiş olması dediniz işlemden geçmeyen yağ yok ki piyasada. Artık bildiğim bir akrabamdan tereyağı alıyorum azar azar onu kullanıyorum... Biraz hareket edersek sorun da kalmaz herhalde... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
Ağaç Dostu
|
Örneğin rafine olmuş zeytinyağı ile soğuk sıkım zeytinyağı içindeki E vitamini miktarını karşılaştırdığınızda gerçekler hemen ortaya çıkar. ---------------------- Örneğin; Organoleptik özellikleri açısından oldukça zengin selection yağımız %0.5 asidite; 10 meqO2/kg'den düşük peroksit ve en fazla 197 mg/kg Vit E seviyesine sahiptir. http://www.zeytinim.com/urunlerimiz.aspx?type=zy Sonuçta en fazla %1 asidite ve 15 meqO2/kg peroksit ve 180 mg/kg Vit E düzeyi olan, özel harman ortaya çıkar. SIENA Belediyesi Tadım Komisyonu tarafından, tatlı, hafif meyve tadında yorumuyla değerlendirilmiştir. http://www.zeytinim.com/urunlerimiz.aspx?type=zy Peki rafine olmuş zeytinyağı içindeki E vitamini ne kadar ? Ya da var mı? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-11-2006
Şehir: Nazilli
Mesajlar: 592
|
Selam; sayın Denizakvaryumu yağların ortaya çıkartılmasında sağlıklı olan yöntem nedir? Ben Nazilli civarında bir iki zeytin yağı sıkma fabrikasını ziyaret etmiştim. Yağları kontini sistem diye bir işlemle elde ediyorlardı. Zeytin meyvesi ezildikten sonra; çamur kıvamında getirilip, su ile birlikte bir kazanda ısıtılıp karıştırılıyordu. Anlattıklaına göre bir müddet sonra ayrı kapalı bir kazanda basınç altında posa, su ve yağ ayrıştırılıyormuş. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Taş değirmenin zeytini hamur haline getirmesinden sonra hamur çuvallara sandalye minderi kalınlığında koyulur. Çuvallar bir teknenin içerisinde üst üste koyuldukça birbirini ezer ve çuvalların her tarafından şelale gibi yağ akar.İşte bu yağa “Burun,tekne,kavata yağı,zeytin sütü ” veya en çok bilinen adı ile “çiğ yağ” denir. Binlerce yıldır zeytinyağının bilinen şifa özelliklerini en çok barındıran,eczanelerde,aktarlarda ilaç diye satılan zeytinyağı “çiğ yağdır”. Elbette konuştuğumuz yağ hiçbir tarım ilacı,suni gübre kullanmadan yetişen zeytinlerden elde ediliyorsa geçerlidir. Çuvallardan sızan çiğ yağ akışı durduktan sonra çuvallar prese koyulup sıkılır.Çuvallar sıkıldıkça yağ süzülerek aşağıya oradan da krom borular vasıtası ile ilk dinlenme yeri olan krom depolara akar. Adına “kara su” denen su ile akan b bu yağa “kuru sıkım” denir. Bu sıkımdan sonra çuvallara soğuk su dökülür.Çuvallar indirilip tek tek yıkanarak tekrar üst üste koyulup sıkılır.Bu işlemede “soğuk sıkım **** soğuk baskı” denir. Bu aşmaya kadar üretici aslında bir zeytinden beklediği yağ alımının %95 ini elde etmiştir. Biz 2007’de %23, 2008 yılında da %21.5 oranında yağ elde ettik. İşte bundan sonra ekolojik tarımın 40 dereceye kadar izin verdiği,çoğunlukla tüm modern,el değemeden “kontini” denen çağdaş (!!!) sistemle 70-90 derece sıcak su vererek sonrasında da tortuyu ayırmak için 5000-9600 devirlerle santirfüj-separatörlerin kullanıldığı zeytinin ciğerini sökme yöntemi başlar! Umarız gerçekleştirdiğimiz taş değirmen-soğuk baskı ile zeytinyağı elde etme yöntemi yeniden keşfedilir.Üretici yağını plastik bidonlarda değil de paslanmaz çelik denen krom depolarda saklar. Siz zeytinyağı dostlarıda yağı aldığınız yere mutlaka sorun nasıl ürettiğini,kaç derece sıcak su kullanıldığını,nerede sakladığını… ve elbette ışıkta,güneşin altında bekleyen yağları tercih etmemelerini eğer tenekede aldıysanız yağınızı eve gidince mutlaka cam şişelere aktarmayı unutmayın. Biz İmece Evi’inde salata ve kahvaltılarda soğuk adını verdiğimiz “soğuk sıkım” yağımızı kullanıyoruz.Yemeklerde ise zaten 40 derece sıcak işlem gören dostlarımızın doğal yağını “sıcak yağ” olarak adlandırıp kullanıyoruz. Afiyet,şifa olsun ::-) İsmail Yenigünİmece Evi-Kazdağı http://www.imeceevi.org/index.php?op...=128&Itemid=35 ![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaç Dostu
|
![]() Eskiden ben de asit derecesinin tek belirleyici faktör olduğuna inanıyordum, sonradan rafine ile 7-8 asit derecesindeki yağların 1 in altına indirildiğini öğrenince asıl belirleyici faktörün E vitamini ve peroksit oranı olduğunu öğrendim. Aldığınız yağların yukarda verdiğim örneklerde olduğu gibi E vitamini ve peroksit oranını sorgulayınız derim. Ben sıcak sulu kontini sistem yağları almıyorum.Soğuk sistem-sızma yağları tercih edin. Hele bir de "burun yağı" ya da "zeytin sütü" denilen yağı bulabilirseniz işte yağın keyfi o zaman çıkar. http://www.lezzet.com.tr/mutfak_kulturu/01691/ http://kedilimutfaklar.blogspot.com/...2/edremit.html http://akayzeytinyag.azbuz.com/readA...00000005993088 http://www.huseyinmeral.com/ |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-11-2006
Şehir: Nazilli
Mesajlar: 592
|
Teşekkür ederim sayın Denizakvaryumu, biz sağlıklı diye zeytin yağını tercih ediyorduk. Fakat üretim aşamasındaki işlemlerin bu şifa kaynağının etkisini bu derece etkilediği hiç aklıma gelmemişti. Bu yörede taş baskı olup olmadığını araştırayım bakalım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 13-02-2009
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 80
|
kanola bu bitkiyi devamlı gidip geldiğim yer olan Tekirdağ da çok görmekteyim... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaç Dostu
|
Konuyu tekrar gündeme getirdiğinize sevindim. Denizakvaryumu tesbitlerin ve gösterdiğin örneklere katılmamak mümkün değil, eline sağlık. Sayın Baldaş, dikkatinizi çeken konulara hak veriyorum ama şu var ki hafızalarımızı zorlarsak, gerçekten de o yıllarda deli dana hastalığı başgöstermiş, insanlar panik yaşamıştı. Kanolanın üretiminin kolay ve yağının hafif olması cazip görünse de, riskli olabilme ihtimalini gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu konuda duyarlı arkadaşların, burada görüşlerini paylaşması bakışaçımızı genişletecektir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Sevgili Arkadaşlar' Tüyambir olarak adlandırılan Türkiye Yağlı Tohumlar Merkez Birliği dahil dünyada ki birçok bio dizel kurumlarında bir şekilde bulundum. Bahsi geçen bio dizel ürünler tamamen, gıda ihtiyaçlarımızın üretim alanlarına vurulan birer kelepçedir. Birini üretelim derken diğerine olan ihtiyacımız daha fazla oranda artmaktadır. Bio dizel ekilebilir tarım alanları kullanılmamak kaydı ile denenebilir. Aksi taktirde tamammen bir yok oluş politikasıdır. Ayrıca elde edilen yenilebir nebati yağlar konusunda çok çelişkili ve aldatıcı bilgiler verilmektedir. Ayçiçeği yağında olduğundan daha fazla rafinerize işlemleri uygulanmak zorunda olan kanola, fındık gibi nebati yağ üretimleri kesinlikle tümden sakıncalıdır. 650 C derecelere varan ısıl işlemlerden geçen bu tip yağlar doğal zeytinyağı gibi ürünlerden oldukça uzak üretimlerdir. Bu derecelere varan ısıl işlemler kansorejendir. Ayrıca çeşitli markaların bolca reklamlarla aldatmacalara soyundukları margarin reklamlarıda tümden yalandır. Margarin %70 ayçiçek yağına, belirli bir prosesde %30 su püskürtülmesidir. Dolayısı ile ne kalp dostu nede sağlıklı bir üründür. İçerisine katıldığı söylenen tereyağı-zeytinyağı aromaları da dahil, omega türevleri de tamamen sağlıksız ve doğal ürün özelliklerinden uzaktır. Konu ile ilgili olarak araştırmalarınızı lütfen internette yapınız. Düzenleyen balbay : 11-04-2009 saat 08:18 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Ağaç Dostu
|
Melek ya da Şeytan evime almak istemem!
Birbirine taban tabana zıt iki kanola profili var, her ikisi de doğru olamayacağına göre, ne yapacak, hangisine inanacağız? Hangisi olursa olsun, birine inanıp ona göre yaklaşım belirlemekten daha da kötüsü ise şüphe içerisinde kalakalmak. İşin teknik yönünü bilmem, bilinen ve aktarılanları özetlersem; Canola, isminin de işaret ettiği üzere Laboratuvar ürünü bir bitki, doğal değil, bu kesin, o kadar kesin ki tohumunu her durumda üretenden almak zorundasınız. Yandaşlarının (bu söz herhangi bir şekilde eleştiri içermiyor) en önemli argümanı para. Paranın çok önde olduğu hemen her şeyin kirli olduğunu çekinmeden söyleyebilirim. Öncesi yok, yani kanola olarak 1970'lerin önecesi yok, kolza ve yağı başka bir şey olduğu gibi, o da besin olarak pek parlak bir sicil sunmuyor. Yakıt eldesi için üretiminin besin üreten tarımı dolaylı olarak olumsuz etkiler düşüncesi var. En az önemsediğim konu da bu, çünkü zaten tarımda emeğin karşılığını (emek harcayana) vermeme geleneksel yaklaşımının da bir sınırı olmalı, tarım üreticisine 'köle' bakış açısının dışında da bakılabilmeli, bakılmıyorsa bedeli ödenmeli, bedeli fazla bulanlar bir zahmet yazın gölgede, denizde serinleyeceğine güneş altında hiç olmazsa birkaç gün çalışmalı. Rafineri süreci de sağlık açısından bir başke eksi puan zaten. Bu durumda ben niteliğe bakarım, niceliğe değil. İstediği kadar ucuz olsun, istediği kadar omegası olsun, evime sokmam. Herşeyden önce kendini ispattan çok çok uzakta bir bitki ve yağı sözkonusu, dün bir bugün iki, kötü sonuçların görünmesine yetecek zaman bile geçmemiş. Zarar görenlerin büyük kısmı can çekişmeye bile başlamamıştır (kalp kası tahribatı, akciğer kanserinden bahsediliyor, dikensiz gül bahçesinden değil!). Risk olarak körlük, doku (hemde kalp, akciğer) tahribatı varsa, orjinalini (kolza) bile hayvanlar yemiyorsa, hele hele zeytin gibi kendini milyon kez ispatlamış, mis gibi, lezzeti tartışmasız rakibi var ve bu kadar ucuzken, kanolayı alıp eve getirmek bana anlamsız geliyor. Kanola karşıtı yazıların kasıtlı olarak başlatıldığını ve her yere kopyalandığını varsaysam bile, zeytinin doğal olarak yetiştiği yerde yaşayıp, Lab. bitkisini tercih etmek hiç bana göre değil. Verimliyse, petrol karşısında ise kesinlikle kanolayı tercih ederim, en azından insan kanı bulaşmış değil. Biyoyakıt olarak isteyen, istediği kadar üretsin. Tabii hep tohumunu dışarıdan alacaksak daha doğru bitkilere öncelik verilebilir. gece zeytinyağından şaşmayan, forum insanı! |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 21-10-2009
Şehir: muğla
Mesajlar: 47
|
bence önemli olan alternatif enerjilerdir.. güneş, rüzgar, su enerjini iyi kullanmadıktan degerlendirmedıkten sonra verimli tarım arazını alternatif enerji için harcamak buyuk bir aptallık olur.. dünyada gıda sorunu insanların hayatlarını tehdit ederken bunu enerji için 2. plana atmak ne kadar dogru?? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 13-06-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 95
|
Kanola= gdo
Kanola kolza bitkisinin genetiği değiştirilerek yağı zararsız hale getirilmiş versiyonudur. Kanola isimi de KANADA isminden gelir. Kanada yağı imajı vermek için sonradan verilmiş bir isim ve yeni üretilmiş genetiği değiştirilmiş bir canlıdır. dolayısıyla çok uluslu sirketlerin ve tarım tekellerinin zeytin yağına karşı ürettiği bu ürünün üzerinde konuşulmaya bile değmeyen tehlikeli ve zararlı bir tür olduğuna inanıyorum. Tbiki farklı fikirleriniz deolabilir ancakkanola hakkında ikig erçeği kimseinkar edemez sanırım Kanola Genetiği Değiştirilmiş bir üründür. Kanolayı dünya pazarında teşviklerle ayakta tutmaya çalışan kişiler Kanadalı gıda tekelleridir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
|
Küspesi hayvanları, çiçekleri arıları, yağı insanları zehirleyen bu GDO lu bitki malesef ülkemiz de de yeterince tahribat yapmış ve yapmaktadır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 13-06-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 95
|
ne adına kimin çıkarına Mucize!!!
Genetiği değiştirilmiş bitkilerde malesef hep aynı sözleri duyuyoruz. Alternatif, Mucize, Gelecek bunabağlı İnsanlığı doyuracak Kirlenmeyiöneleyecek Malesef ... Kendisi riskiçeren ve gentik bir bomba olan bitkilernasıl olurda mucize olurlar Arkasınabaktığımızda hep aynı 3-4 tarım kartelinin adıçıkıyor. Bu ürünleri piyasaya sürerken özellikle tüm üreticilerikendilerine bağımlı kılacak "kısırlaştırma" işlemi mutlaka yapılıyor. Üsütüne üstük genetik mutasyona uğratılmış bu bitkilerin zararlı olup olmadığını deneyecek vakit olmadı. Bu işin kökeni 1980 lere gidiyor. Eğer bu bitkiler yeni bir ür aspirin olsaydı hala satışına izin verilmiyor ve labaratuvar denemeleri yapılıyor olurdu. Bu kavga kimkimin yağını kullanacak kavgasıdır.Benim fikrim 10 bin yıllık zeytin ve zeytin yagından daha güvenli tek yağ türü yoktur. Yan ürünlerine gelince. dedik ya aspirin olsa satılamazdı şimdi. mutant bitkileri dogaya yaymaktan başka çaresi kalmadıysa insanlık zaten bitmiş demektir. Çok temiz bir sektör değil gıda sektörü tüm dünyayı mutant soyaya batırıp çıkardılar. sSözde bin yıllık sağlık mucizesiymiş. Soya nezaman yendiyse uzak doğuda. devbir yalan. O bilgepirinç ve darıyla yaşadı binlerceyıldır. En çok kullanılan tahıl tütü olan mısırda GDO oranı %80 i geçmiş durumda. Şu an soya ve mısırdan kaçamıyoruz. Çikolatanın içinde onlar hazırç orbada onlar, market yoğurdunda bile katkı olarak onlar var. Oysa soya yenemez bir türdü sadece bir çeşit ektresi çıkarırlır ve sos olarak kulllanılırdı düne kadar. Şimdi enbüyük sanayi hammeddesi. Enerji bitkisi lafıdır gidiyor. Önce kolza sonra onun mutant hali Kanola. Oysa buna gerek varmıydı. Bu gün üretilen mısırın %80 i yenemez özellikteki enerji ve sanayi tipi ürünler. Ama olmaz mısır tekeli Amerika Kanadayada bir ürün lazımdı.Kolza mutantlaştırılıp Kanadanın adı şerefine KANOLA adı verildi. Kanolanın ortaya çıkışı sırf KANADA' nın milli çıkarları içindir. Kendimize soralım bu mutant bitkiler dünyanın mı kurtuluşu yoksa bazı şirketlerin mi? Ülkesinde zeytin çekirdeği filizlenmeyen Kanadanın akdeniz havzasında tüm zeytinciliği mahfedecek şekilde teşviklerle kendi mutant bitkisini dayatmasını doğal bir gelişme mi kabul edeceğiz. Kanolanın gerçekbir enerji bitkisimi yoksa kendi kucuk kıyametimiz mi olduğunu mutlaka yaşayarak mı ögrenmek zorundayız. Kaldıki tarım bakanlıgı sağolsun ülkemizde bir ürünün genetik mutasyonlu olup olmadığını test etme **** engelleme girişimi hiç yok.marketlerdeki çin sarmısaklarına ne diyeceğiz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 21-08-2010
Şehir: izmir
Mesajlar: 8
|
ben işim dolayısıyla bu yağ hakkında hadinden fazla bilgiye sahibim fikirci ve diğer arkadaşlar gerekli bilgileri vermişler kesinlikle kanola kullanmayın tanrı bu yağı biyodizel olması için yarattı:-)) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 | |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 13-06-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 95
|
Alıntı:
1. kanolayı allah yaratmadı. laboratuvarda yaratıldı. Sizin bahsettiginiz biodizel urtilen sey kolza dır.. 2. Kanola bio dizel için uretiyliyorsa marketraflarında işi ne. Kanadalılar zeytinyağını bitirmek için bu hamleyi yaptıklarını hiç gizlemiyorlar Kanola genetigi degiştirilmiş bir organizmadır ve utanmazsa insna tüketimine sunulmaktadır 3. bio dizel dediginiz sey bir çare degil palyatif bir çözümdür. Hidro karbonu tarlada üretmissiniz ya da petrol kuyusunden çıkarmıssınız farketmez. her halukarda sera gazı çıkaran bir yakıttır. çaremiz ve gelecegimiz degil mahfolma sebebimizdir. sadece otomobil ürticilerinin yatırımlarını bir 20-30 yıl daha korumak adına ortaya atılan ilkel bir çözümdür. Küresel ısınmayı tarlanızda kolza ekerekmi destekleyeceksiniz. garip bir yaklasım. Düzenleyen fikirci : 25-08-2010 saat 10:34 Neden: imla |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 24-03-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
|
Alıntı:
Benim sorum şu:Kanolanın ekildiği tarlaları perişan ettiği ve bunu eken çiftçilerin başka bir ürün ekemediği söyleniyor.Bunun bir çözümü var mı acaba? |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 14-10-2013
Şehir: kocaeli
Mesajlar: 2
|
Merhaba. 1 kilo kadar kanola tohuma ihtiyacım var. Bayramdan sonra elimde olucak şekilde bulmam mümkünmü acaba. oldukça geç kaldım ekmek için. saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 |
Ağaç Dostu
|
Yusuf bey bu başlık altında yazılanları okudunuz mu. Arkadaşlar bazı şeyler yazmışlar. Hala ekmeyi düşünüyorsanız kanola kolza olarak kuş yemi satanlarda bulabilirsiniz. Şalgam tohumu pahalı olduğu için kuşlara en ucuz olarak verilen tohum. Trakya'da çok fazla ekimi yapılıyor. Orada kuş yemi satanlardan bir tanesi yurt dışından tohum getirerek çiftçilere ektirdiklerini o tohumlardan çıkan ürünün acı olmadığını, daha sonra ekilen tohumlardan çıkanların acı olduğunu söylemişti. Geçen yıl 2.00 -2.50 TL arasında idi kilosu. Tabi tohum olarak ne olur bilemem. Vivid olarak aratırsanız yardımcı olurlar sanırım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#30 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 22-10-2018
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 31
|
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|