![]() |
agaclar.net gibi bir forumda bile konuya sadece 5 kişi yazdıysa benim hiç umudum yok ! Kahvede çok daha fazla sohbet ediliyor. Eee buraya hobi için geliyoruz, politikaya ne gerek var.
|
Bu e-posta'nın yayılma amacının "bu" olduğuna inanmıyorum.
Bu e-postadan yola çıkarak yola çıkarak bir şeyler yapılacaksa iyi güzel ama benimde posta kutuma düşen bu e-postayı açmadım ve yaymadım. Birilerinin belirli "zaafları" kullanarak bunu pek çok kez yaptığını biliyoruz. |
Arkadaşlar çok daha geç olmadan bu sene içinde dernek gibi birşey açılması lazım belki size komik gelebilir ama.Bence dünya çapında etkili olabilmesi için ilk kendi ülkemizde adım atıp sonra dünya çapında yaymamız lazım.
|
Sevgili darkyes google da 1 mart küresel ısınma eylemine çağrı diye aratırsanız doğruluğunu görürsünüz.Bu maili siz ve bütün üyelerin maille arkadaşlarına,yakınlarına yollayıp uygulamanızı tavsiye ederim.Ben şu anda yollayacak bir forum ve arkadaş arıyorum ama nerdeyse herkese yolladım.
|
Bizde arkadaşlarla bu harekete katılıyoruz yaklaşık 50 kişi olduk
sevgiler... |
Bilgisayarla çok geç tanışan ve uzun bir süre bilgisayara uzay mekiği muamelesi yapan biri olarak bende aynı e postayı tanıdıklarıma yolladım.Eylemede kendimce destek vermeye çalışacağım. Bilgilendirme için teşekkürler.
|
Alıntı:
Alıntı:
Sonuçta katılınılır veya katılınırılmaz ama ben o e-postaya "inanmıyorum" :) Bu arada bir alınan her e-posta aynı mı dikkat ettiniz mi? Kaç tane bu konuyla ilgili e-posta aldınız? Biçim olarak tıpatıp aynı mı idiler? Geldikleri -ileten harici- kaynak neresiydi? vs. vs. vs. Sevgili Tolkien başta bir alıntı yapmış ama alıntı'da WWF'nin adı geçmekte. Bu durumda ben şuralarda bir yerde buna ilişkin bir şeyler olmasını beklerdim. http://www.wwf.org.tr/haberler/haber-odasi/ Peki bu garip değil mi? Yanlış anlaşılmasın ama www.eksisozluk.com ya da sozluk.sourtimes.org sitesi bir yalan haber oluşturmuş özellikle internet medyası haberi gerçek gibi bir anda duyuru vermişti. |
Türkiye ilginç bir ülke;
http://ya2003.yeniasir.com.tr/12/21/...iz1&bolum=dizi http://www.sifiryokolus.org/?sayfa=29&id=75 http://www.kesfetmekicinbak.com/doga/03694/ bu ve benzer olaylara tepki yok..... --------------------------------------------------------------------- Türkiye de altın çıkarmak yasak Türkiye de nükleer santral kurulması yasak Yurt dışından dolara ve euroya endeksli altın alımı serbest Yurt dışından dolara endeksli doğal gaz alımı serbest -------------------------------------------------------------------- şimdi Türkiye üzerinde "kyotoyu imzala " baskısı -------------------------------------------------------------------- Bir yorum; ..."Mesele bir sözleşmenin imzalanması basitliğine indirildiği için şüphelidir. Sebepleri ve çözümleri konusunda şüphelidir. Eski ABD başkan yardımcısının da dahil olduğu, "olağan şüpheliler" tarafından dillendirildiği için şüphelidir. Batının, kendisine rakip olmak üzere olan Hindistan, Brezilya, Çin gibi ülkeler üzerinde baskı aracı yaratma faaliyeti olarak göründüğü için şiddetli derecede şüphelidir! Doğa aşkımızı kıskançça korumak zorundayız. Bu duygumuzu sömürmeye kalkanlara karşı dikkatli olmalıyız. Üçüncü dünyalılar olarak, eski sömürgecilerin her dediğine inanan eski Afrika ve Amerikan yerlilerinden farklı olduğumuzu, o sömürgecilere göstermek zorundayız!" Erkan Mazıcıoğlu . |
Sayın darkyes lütfen yanlış anlamayın. Tartışma açmak amacıyla değil bilgilenmek için soruyorum. Hangi deli ne için hangi kuyuya taş atmış. Sera gazının ana sebebi olarak gösterilen fosil kaynaklı yakıtların kullanımının azaltılamasına benzer tedbirler bildiğim kadarıyla tüm dünyanın gündeminde.Bu sembolik eylemin ne tür bir sakıncası olabilir.
|
Eylemin sakıncası yok aksine yararı var. Buna kesinlikle lafım yok.
İlk yazdığım cümle şuydu mailin başında: "Bu e-posta'nın yayılma amacının "bu" olduğuna inanmıyorum." Bunu göz önüne alarak yazdıklarımı tekrar incelerseniz benim tasvip etmediğimin böyle bir eylemenin yapılması olmadığını göreceksinizdir. Unutmuşum özür dilerim. Delinin kuyuya taş atma işi şunun gibi bir şeydir. Alıntı:
|
Mümkündür. Teşekkürler.
|
Alıntı:
Bence buraya yazılmamasının sebebi genel itibariyle foruma yazılmaması ile aynı. Ayrıca belirli üyülerin sadece belirli konuları/bölümleri takip etmesi bu tür konuların gözden kaçmasına sebep oluyor. Çok ziyaretçi alan kahvehaneye de uğramayan onca üye var aylardır bir yerlerde yazmalarına rağmen :) Olmazsa bu konuya yarın kahvehanede de değinelim. Böylece oradakilerin de ilgisini çeker. Bazı şeylerin keşfedilmesini beklemeyip keşfetmesi gerekenlerin gözüne sokmak gerekbilir. ;) |
Bu mail bana da bir hafta boyunca yaklaşık 5-6 kez geldi. Okulda herkesin dilinde. Haberlerde bile gördüm. Ben de elimden geldiğince yaymaya çalışıyorum. Eyleme katılmayacak mıyım? Katılacağım FAKAT sorarsanız fikrin ne diye, haybeye çaba harcamaktan başka birşey değil derim.
Beş dakikalık bir tasarrufumuz olacak evet ama sizce kim anlayacak bu durumdan birşeyler? Kimler ders çıkaracak? Eylemi gerçekleştirecek olanlar zaten bilinçli olan kesim olacak. Karanlığı, gelecekteki yokluğu beş dakikalığına yaşayacak olanlar da yine aynı kesim yani hali hazırda geleceği görebilen kesim. O sırada insanlar sinemalarında patlamış mısırlarını kıtırdatırken bir yandan filmlerini seyredecekler. Hangi işletmeci şalterlerini indirir ki? Hoş(!) müzikler eşliğinde eller havaya partiler devam edecek. Cadde'de(!), otobanda, yarış pistlerinde asfaltlar ağlatılmaya devam edecek. Petrol kuyuları yerin dibini sömürmeye devam edecek (Düşünsenize beş dakikalığına şalter indirdiklerini...). Daha çok örnek var verebileceğim ama ne bende o mecal var bu ne de bu saydıklarımı yapanlarda arlanma. Velhasılıkelam bunlar boşa giden son çırpınmalarımızdan başka birşey değil. Bu tür provokasyonlara karşı heyecan duyabilmeyi isterdim ama sonuçta elle tutulur şeyler olmadığı sürece malesef bazı şeyler çok komik geliyor. |
DarkYES gibi bende, yayabildiğiniz kadar yayın maillerine itibar etmem. Ticari olarak satılan "5 milyon e-posta adresi" gibi cd lerin bu şekilde toplandığını düşünüyorum. Yoksa posta kutuma, gelen benimle hiç alakası olmayan reklam içerikli e-postaları gönderenler, e-posta adresime nasıl ulaşsın ki? Unutmayalım adres satmak önemli bir sektör.
|
En azından biraz daha konuşulmaya başlanması güzel.
Mail bana doğrudan gelmedi, bir arkadaşım özel olarak bilgilendirdi. Başlatanın belli olmaması yüzünden, foruma duyurmakta kararsız davrandık. Küresel ısınmayı bırakıp ayrıntıya takılıyorum ama, bu belirsizlik dışında dikkatimi çeken bir şey vardı. Tüm dünyada aynı anda ama saat 20'de... Bize çok uygun bir saat olması ilginç geldi. |
Sabah haberlerinde
"1 Mart'ta tüm dünyada yerel saatlerin farklılığı gözetilmeden 19:55-20:00 saatleri arasında tüm enerji kaynakları kesilecek." deniliyordu. Avrupa'daki çalışma saatlerine denk geliyor olabilir. Buradan bakarız. |
Zaman, Milliyet, Hürriyet ve Ntvmsnbc sitelerinde buna ilişkin haber göremedim.
Bu haberi veren kanal hangisiydi? Habertürk değildir umarım :) |
Yurt dışı kaynaklı bir haber yok mu. Gerçekten küresel bir eylem mi değil mi görsek.
Ben biraz aradım, ama yabancı sitelerde herhangi bir şey bulamadım.:) |
Evet çok şey için umutlandık bu ülkede bugüne kadar ve defalarca umutlarımız söndü. Kan bağışlarından tutunda , yardım kampanyalarına , ağaç dikme organizasyonlarına kadar heyecan duyduğumuz her işin sonunda kendimizi kötü hissetmemizi sağlayacak bir ''ACABA ? '' kaldı aklımızda. Haklısınız. Ama umut yaşatır insanı ve heyecan duymadığınız zaman zevk alamazsınız yaptığınız hiç bir şeyden. Belkide insan olmak bunu gerektirir. yeniden yeniden heyecanlanıp umutlanmayı. Ben bu tür kitlesel girişimleri görünce kişisel aktivitelerimi artırmak için inanılmaz istek duyuyorum.
Dünyanın geleceği için umudum olmazsa oğluma o dünyanın güzelliklerini , tabiatı, canlılığın devamını öğretemem ki. Yürümenin en önemli koşulu ilk adımı atmaktır. Adımı kimin ne amaçla attığı çok ta önemli değil. Ben ve organize ettiğim kendimce kalabalık bir ekip dünyaya 5 dakika hediye edecek bugün. Ondan çaldığımız yüzyıllara karşılık gelmeyecek elbet ama benimde son adımım olmayacak. 6 nolu mesajda Tolkien'in belirttiği gibi paranın yenmeyeceğini öğretebileceğimiz çok insan var ama zaman yok! |
Küresel eylem günü
Hürriyet |
Alıntı:
|
Alıntı:
Önlemler serisinde de diş fırçalarken suyu açık bırakmayın vardı... |
Bu tarz eylemlerde önemli olan kişiye kişisel tepkisinin de önemli olduğunun, yaptırım gücü olduğunun hatırlatılması. Bu gücü kullanmak insana haz verir.
Tabi eylemin yöntemi de önemli. :) |
Alıntı:
|
Bu organizasyonun yurt dışında olacağına dair izlenim zayıf..
Ama unutmayalım.aydınlık için bir dakika karanlık eyleminin de başlangıcı buna benziyordu. |
Bu topiği okuyup hiç mesaj görmediğim zaman çok üzüldüm, chat yapar gibi diğer topiklerde mesajlar yazarken, buraya hiç mesaj gelmemiş...
geçenlerde bir slayt beni derinlerden üzdü, o günleri ya biz **** torunlarımız görecek elbet..Utanıyorum, dişlerimi fırçalarken boşa akıttığım su için şimdiden özür dilerim gelecek nesillerden. http://rapidshare.com/files/18896351/Y_l_2070.pps.html |
malesef
Alıntı:
47-4= 43 kişi sözünde durmadı! çok üzgünüm.. |
1 Mart 2007
Saat 19.55 Bu akşam eylemin yapılacağı duyurulduğu saatte İstanbul’ da. 1.Köprü yolunda Mecidiyeköy – Zincirlikuyu arasında adım adım yol alıyordum arabamla. Saatler 19.55’ i gösterdiği anda dur kalklarla yorulan arabamı özellikle stop ettirip çevremde ne yapılıyor diye bakındım. Rastlantı bu ya, benim arabamdan başka yorulan yoktu herhalde ki, ne sağa çeken ne duran vardı. Tam Ali Sami Yen Stadının önünde viyadükte durmuştum. Etraftaki yanan ışıklardan da sönen olmadı. Sanki herkes ‘’Bana ne bu enerji eyleminden, zaten bu saatte benim enerjim bitmiş bir an evvel evime atayım kendimi’’ dercesine bir umursamazlık içinde idi. Sanırım bir tek arkamda ki araç işin ayırtına varmış olacak ki. Durumdan vazife çıkarıp, acı acı kornasına basıp, sürekli selektör yapmaya başladı. Belli ki canı sıkılmıştı durmaktan. Oysa benim durduğum zaman süresince kaplumbağa hızı ile iki metre yol almış olacaktı. Önünde duran benim gibi bir saygısızı da uyarması hakkı idi. Radyolarda acaba bu saatte konu ile ilgili bir program var mı diye ararken yanımdan geçen polis aracının ‘’Bekleme yapma Reno’’ anonsuyla irkildim. Kontağı çevirip, yavaş yavaş yoluma koyuldum. Uyarı reno’ ya gelmişti. O yola devam etmeye başlamıştı. Ben bir dakika dahi yapamadığım eylemimle birlikte yine gerilerde kalmıştım. İlerleyen bir toplumda gerilerde kalmanın garipsi hüznünü duyumsayarak, kendimi, toplumumu, insanlığı sorgulayarak eve attım kendimi ve o eylem anını sizlerle paylaşmak istedim. |
Bence bu durumun etkili olabilmesi için bunun araksında birinin durması lazım.
Gerçekten birileri -canlı bir kişi/kurum/dernek vs.- çıkıp da böyle bir eylem açıklaması yaparsa o zaman bence etkili olabilir. Aksi taktirde bir sonuç alınabiliceğini sanmıyorum; en azından sağlıklı bir sonuç. |
Bir dakika karanlık eylemlerini hatırlayın.. başlangıçta cılız ve önemsizdi.. günler sonra yaygınlaşmıştı. tek seferlik bir eylemin örgütlenmesi o kadar kolay değil. Haberleri dikkatle dinledim gece. Eylemden sözederken dışarda böyle bir hareket olduğuna dair bir işaret olmadı hiç.
|
Arkadaşlar, doğayı sevip korumamız gerekir evet. O hepimizindir. Bir kişi yahut zümrenin değildir!
Fakat değinmek istediğim bir konu var. Kyoto sözleşmesini imzalamak şuan için Türkiye'nin karına değildir! Türkiye bunu imzalamamıştır nedeni enerji açığının olmasıdır. İşin Özü şudur; Dünyada ozon tabakasına en çok zararı veren ve üretim yapan ülke ABD dir. Atmosferdeki zararın %65 ini ABD vermektedir. Ancak oda Kyotoyu imzalamamıştır. Çünkü imzaladığı takdirde bağzı tazminat ve yükümlülüklerin altında kalması mühtemeldir. Kyoto sözleşmesinde her ülkeye kendi potansiyeline vs.. göre bir kota verilmektedir. Büyük devletler, gelişmiş devletler ise bu yüzden ilersi için yatırımlarını endüstri faliyetlerini, yani fabrikalarını 3. dünya ülkelerine taşımakta, o ülkelerin kotalarından kullanmaktadır! Bu bir çeşit sömürüdür! Gelişmiş ülkeler "YAP, İŞLET, DEVRET" modelini bu nedenden ötürü gelişmemiş, 3. dünya ülkelerine getirmişlerdir! Türkiye'de bu kıskacın içersindedir! Devlet YAP, İŞLET, DEVRET modelini desteklemektedir. Buda Gelişmiş ülkelerin Türkiye'nin kotasına ortak olması anlamına gelir. Türkiye'nin Atmosfere verdiği zarar %3 seviyesindedir. Ancak bu artmaktadır. Kyotoyu imzalamak Bugün Türkiyeye 25 milyar dolar zarar getirir. İşte Türkiye bu nedenle imzalamamaktadır!!! Rusya geçenlerde Kyoto'yu imzalayacağını açıklamıştır. Önceden imzalamayan Rusya'ya ne3 omuşta imzalıyorum demiştir? Rusya kendi endüstriyel faliyetlerini yine 3. dünya ülkesi olan LİBERYA ya taşıma kararı almıştır. Liberya ile antlaşma imzalamış, tahahhüd olarak Liberya'yı BM'nin bu prestijli DÜNYA GÜVENLİK KONSEYİ'ne girmesi için destek sağlayacağını, belitmiştir. (geçici üye olarak, BM'nin Dünya güvenlik konseyinin 5 daimi üyesinin dışında 2 yılda bir değişen geçici üyeleri vardır.) Türkiye'de bu konseye girmek için şuan Rusya ile politik bir savaş içersindedir. Türkiye bu bağlamda Türk Cumhuriyetleri, İslam ülkelerini ve balkan ülkelerini bunun için yanına almaya çalışmaktadır. Küresel ısınmanın getirdiği bir politik/diplomatik savaştır bu. Ancak Kyotoyu imzalamak düşünmeden yapılabilecek birşey değildir! Onur Ekinci ------------------------------------------------------------------- "Mesele bir sözleşmenin imzalanması basitliğine indirildiği için şüphelidir. Sebepleri ve çözümleri konusunda şüphelidir. Eski ABD başkan yardımcısının da dahil olduğu, "olağan şüpheliler" tarafından dillendirildiği için şüphelidir. Batının, kendisine rakip olmak üzere olan Hindistan, Brezilya, Çin gibi ülkeler üzerinde baskı aracı yaratma faaliyeti olarak göründüğü için şiddetli derecede şüphelidir" Erkan Mazıcıoğlu -------------------------------------------------------------------- Türkiye de altın çıkarmak yasak Türkiye de nükleer santral kurulması yasak Yurt dışından dolara endeksli doğal gaz alımı serbest Yurt dışından dolara ve euroya endeksli altın alımı serbest ve şimdi kyoto baskısı.......... ------------------------------------------------------------------- aslında pazılın parçaları birleştirilince, resim net olarak görülüyor.. . |
Bu eylemi ortaya cikaran kisiler kesinlik halkimizin iyi niyetlerini suistimal etmek niyetinde.Bu uydurma eylemin ortaya atilmasinin sebebi vardir elbette.Boyle bir eylem dunya capinda yapilsa bile neye faydasi olucak mevsimlerini degistirecek? Kursel isinma dedikleri seyin insan faliyetleri sonucu oldugunu ortaya koyan kesin bir kanit yoktur.Dunyanin tarihinde bir çok defa mevsimler ve sicaklik degismistir.on sene sonra buzul cagina giremeyecimizi kim garanti verebilir?metoroloji bir kac haftalik hava durumunu bile asla tam tuturamiyor.
iklimlerin degisitigi Havalarin isindigi kurakligin olacagi su kaynaklarinin tehlikede oldugu bir gercek Fakat kuresel isinma kus gribi de oldugu gibi manipule ediliyor.Basinin olaya yaklasim sekli ayni.Bu konuya kuresel isinma dosyaninda devam edecegim. Kuresel isinma sonucu tarim uretim sezonun 14 gun once baslagini okumustum bu da isinmanin iyi bir etkisi omali |
Eylem
Eyleme katıldım.Ve koca mahallede tektim.Yinede inatla 5 dak. bekledim siz neler hissettiniz bilmiyorum ama ben dünya için dua ettim.Ben sadece dua etmekle kalmıyorum kendi çapımda birşeyler de yapmaya çalışıyorum.Evim Düden Şelalesi'ne yakın ,etrafı boş arsalarla dolu.Sahiplerinin çoğu yurt dışında.Ben, annem,eltim arsa sınırlarına ne bulursak ektik.Dut, limon,akasya,kavak ve zeytin.Çoğu kendi bahçemizde yetişenlerin saksılarda büyüttüğümüz fidanları.Geçen yaz evimin yanındaki arsanın sahibi geldi.3 limon ağacını görünce çok sevindi.Tarlayı o değerlendirmeyi düşününceye kadar kullanabileceğimizi söyledi.Bu sezon fıstık ekmeyi düşünüyoruz.Umarım diğerleride sevinir.Öğrencilerime çöplerini ayrı poşetlerde biriktirip atmayı davranış haline getirmeye çalışıyorum.Belediye her ne kadar bize ayrı konteynırlar vermese bile çöp toplayan insanlar vardır hani.Görünce başımızı çeviririz çöpten plastik,metal cam ayrıştırıp satanlar.Hiç olmazsa onların işini kolaylaştırırız.Aslında o insanları tebrik etmek lazım.Geri dönüşümün önemini kavramışlar.
|
devam
Arkadaşlar, yeriniz müsaitse arsanın kimin olduğunun önemi yok korkmayın bir kenara ufacık bir meyve fidanı dikin.İnsanlarla bire bir iletişimi olan arkadaşlar bırakın reklamlardaki aldatmacaları.İnsanlarla konuşup ikna edelim.Üç kuruş fazla veririz ama sonunda dünyayı kazanırız.Hepiniz kendinize iyi bakın.Bugün seraya gidip bir fidan alın........
|
Alıntı:
|
küresel ısınma ve sera etkisi
KÜRESEL ISINMA
“Küresel ısınma” denince, bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır. İnsanlığın yerleşik yaşama geçişinden bu yana, dünya iklimi neredeyse değişmeyen bir gidiş izliyor; sıcaklıklarda herhangi bir ciddi değişim olmuyor. Bu nedenle bizler de gerek hava sıcaklıklarının gerekse iklim desenlerinin dünya tarihi boyunca hep aynı kaldığını, değişmediğini düşünüyoruz. Ne var ki iklimbilimcilerin bulguları hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Gerçekte dünya iklim sistemi, durgun bir yapıda olmaktan çok uzak. Yüzlerce milyon yıllık sıcak dönemler, bunların ardından gelen onlarca milyon yıllık soğuk dönemler; soğuk dönemlerin içinde yüz bin yıllık periyodlarda ve yaklaşık on bin yıl süren ılık vahalar ve bunların içinde de onlarca ya da yüzlerce yıl süren görece hafif, soğuklu sıcaklı birçok dönem var. Kısacası dünya zaman zaman değişen sürelerle hem ısınıyor hem de sonra yeniden soğuyor. Örneğin son bir milyar yıl içinde yaklaşık 250 milyon yıl süren sıcak dönemlerin ardından gelen dört büyük soğuk dönem oldu. Sıcak dönemlerde, dünyanın ortalama sıcaklığının 22°C kadar olduğu sanılıyor; bugünkünden 7°C daha fazla! Bu dönemlerde kıtalar bugünkü yerlerine oturmamıştır. Karaların iç bölgelerinde ılık ve sığ denizlerle bataklıklar vardır; deniz düzeyleri yüksektir, kutuplarda buz bulunmaz; oraları da bitkiler ve ormanlarla kaplıdır. Bu sıcak dönemler, bir süre sonra soğuk ama daha kısa süren dönemlerle kesiliyorlar. Bu köklü iklim değişimi de birkaç yüz yıl gibi kısa bir sürede oluyor. Gezegenimiz, son olarak, yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme girdi. Aslında su anda hala onun içindeyiz. Bu dönemde hava sıcaklıkları düştü, kutuplardan başlayarak orta enlemlere değin uzanan buz tabakaları kapladı dünyayı. Canlıların doğal yaşam alanları değişti. Yeni koşullara uyum sağlayamayan türler yok oldu; yeni türler ortaya çıktı. Bu soğuk çağda, yüz bin yıl arayla görülen ve yaklaşık on bin yıl süren kısa dönemlerin dışında dünya sürekli soğuk oldu. Peki bu periyodik ısınma ve soğumaların nedeni nedir? 250 milyon yıllık sıcak ya da yüz bin yıllık soğuk dönemlere yol açan güçlü etkiler nelerdir? iklimbilimciler de çok uzun zamandır bu sorulara yanıt arıyorlar, ilk soruya daha yanıt bulabilmiş değiller. Ancak ikincisi için bazı ipuçları var. 1930'lu yıllarda Sırp bilim adamı Milutin Milankoviç, Dünya'nın Güneş çevresindeki elips biçimli yörüngesinin, 95 000 yılda bir basıklaştığını gösterdi. Bu periyod akla hemen, yüz bin yıllık buz çağlarını getiriyor. Yörüngedeki bu değişimin yanı sıra Milankoviç, Dünya'nın ekseninde de 41 000 yıllık periyodu olan doğrusal bir kayma ile 23 000 yıllık periyodu olan dairesel bir sapma daha olduğunu buldu. Günümüz bilim adamları Dünya'nın bu hareketlerim bilmekle birlikte, bunların Dünya'nın değişken iklimiyle olan ilişkisini daha tam olarak kuramadılar. Kimi iklimbilimciler, kıta kayma hareketlerinin ve dağ oluşumlarmın iklim değişimlerinde bir etkisi olabileceğini düşünüyor. Çünkü bu tür hareketler okyanuslardaki akıntı sistemlerini ve atmosferdeki rüzgarları etkiler. Kimi bilim adamları da yanardağ etkinliklerindeki periyodik bir aşırılığın iklim sistemini etkileyebileceğini savunuyorlar. Yanardağ patlamalarıyla atmosfere çok büyük miktarlarda toz yükselir. Bu tozlar, güneş ışınlarının geçişini engelleyen bir tabaka oluşturur ve böylece dünyanın sıcaklığı da düşer. 1991'de Filipinler'deki Pinatubo yanardağının patlaması yüzünden bir yıl boyunca dünyanın ortalama sıcaklığı 1°C kadar düşmüştü. Bunlardan başka Güneş lekeleriyle iklim olayları arasında bir ilişki arayan bilim adamları da var. Gerçekten de Güneş'in manyetik alanındaki değişimler ve Güneş lekeleri, yayılan enerji miktarını etkiler. Bu da doğal olarak Dünya'nın aldığı enerji miktannın değişmesine yol açar. Soğuma ve ısınmaların nedenleri daha anlaşılabilmiş değil; ama son bir milyon yılda dünyayı en azından dokuz kez buz tabakalarının kapladığı biliniyor. Bugün aslında, bundan elli milyon yıl önce başlamış olan soğuk dönemin içindeki kısa süreli sıcak vahalardan birindeyiz: Büyük bir olasılıkla da vahanın sonu görünmeye başladı. Amerika ve Avrupa'nın ortalarına değin gelen buz tabakaları, bundan 18 000 ile 14 000 yıl önce çekilmeye başladılar. Buzların çekilmesi ısınmanın ilk belirtileriydi. Bu kısa ılık dönemin en yüksek sıcaklıklarına 8000 yıl kadar önce ulaşıldı; hava bugünkünden yalnızca 1-2°C daha sıcakti. Dört bin yıl kadar önce sıcaklık düşüşleri başladı. Tabii ki arada kısa süreli görece ılık dönemler oldu. Örneğin bin yıllarındaki böyle bir ısınma sırasında, Vikingler Izlanda'ya ve o zamanlar yeşil olan Grönland'a gidip koloniler kurdular; hatta Amerika'ya bile gittiler. Ama sonra soğukların geri gelmesiyle Grönland buzla kaplandı ve koloniler de çöktü. Bilim adamlarına göre dünya şu anda artık soğuma eğiliminde olmalı. Ancak son yüz elli yıllık gözlemler, bir şeylerin sanki ters gittiğini gösteriyor. On dokuzuncu yüzyılın ortalarından 1940'a değin, dünyanın özellikle kuzey yarım küresinde belirgin bir ısınma gözlenmişti. Sonra, 1940'tan başlayıp 1960'lı yılların sonuna değin süren yaklaşık 0,25°C'lik bir soğuma yaşandı. Bu dönemde Alaska ve İskandinavya'daki buzulların geri çekilmesi durdu. Hatta isviçre'dekiler ilerlemeye bile başladılar. Ne var ki 1970'li yıllarda dünya yeniden ısınmaya başladı. Kasım 1976'da iklimbilimci Dr. Wallace S. Broecker "Yirmi-otuz yıl sürecek, hızlı bir ısınma döneminin başında olabiliriz. Eğer doğal soğuma eğilimi sona erdiyse, küresel sıcaklık büyük bir artış gösterecektir... bu ısınma 2000 yılında, dünyanın ortalama sıcaklığını son bin yılın en üst düzeyine çıkartabilir" demişti. Bugünkü durum ortada: Ağaç halkaları, buz örnekleri, mercanlar ve okyanus tabanlarından alınan örnekler üzerinde yapılan incelemeler, 1997 yılının son 1200 yıllık dönem içindeki en sıcak yıl olduğunu ortaya koydu. 1998 ise 1997'den bile daha sıcak geçti. Isınıyoruz Bugün dünyanın en soğuk bölgesi neresidir sorusuna verilecek yanıt, kuşkusuz Antarktika'dır. Avustralya'nın iki katı büyüklüğündeki bu kıtanın hemen hemen tümü (% 98) buzla kaplıdır. Yaklaşık yüz milyon yıl önce süper kıta Gondwana'dan kopan kıta yavaş yavaş bugünkü yerine oturdu. Oluşumundan sonra çok uzun bir süre üzerinde buz bulunmayan Antarktika'da yaklaşık on beş milyon yıldır değişmeyen bir buz takkesi bulunuyor. Kıtayı kaplayan buz tabakası, gelen güneş ışınlarının %80-85'ini geri yansıtır. Antarktika'nın günümüzde bu denli soğuk olmasının temel nedeni budur. Buz tabakasının ortalama kalınlığı 1,5 km'dir ama bu kalınlığın 4,5 km'yi aştığı yerler de vardır. Dünyadaki buzların % 90'ı (yaklaşık 30 milyon kilometreküp), Antarktika'da bulunur ve bu buzlar, dünyadaki temiz suların % 70'ini içerir. Bu yapısıyla, Antarktika'nın dünya iklimi içinde önemli bir yeri vardır. Her şeyden önce kıta, dünya iklim sisteminin soğutucu birimidir. Soğutma etkisinin dünya rüzgar desenlerinin oluşumunda önemli bir yeri vardır. Bu etkinin yanı sıra Antarktika'nın okyanusla olan ilişkisi de çok önemlidir. Dünyadaki iklimin en önemli öğelerinden biri de bilim adamlarının taşıyıcı bant adını verdikleri okyanus akıntı sistemidir. Mobius şeridine benzer biçimdeki akıntı, kimi zaman dipten kimi zaman da yüzeyden gider. Dünyadaki tüm ırmaklarda akan suların yirmi katı kadar su taşıyan bu akıntı sistemi izlanda yakınlarında soğur ve yoğunlaşarak dibe batar. Yön değiştiren akıntı dipten, güneye, Afrika'ya, doğru ilerler. Afrika'nın güneyinde, Antarktika yakınlarında, akıntı iki kola ayrılır. Kollardan biri Avustralya'nın .doğusundan geçerek Pasifik Okyanusu'nun kuzeyine yönelir. Yol boyunca ısınır ve yüzeye çıkar; sonra ABD'nin batı kıyılarını izleyerek güneye iner ve Avustralya'nın kuzeyinden geçer. Öteki kol Hint Okyanusu'nda bir çember çizer; ısınan ve yüzeyden akan sular Avustralya'nın batisında birinci kolla birleşir. Ondan sonra taşıyıcı bant tek bir büyük kol biçirninde Afrika'nın batisından geçerek kuzeye yönelir. Yol boyunca buharlaşma nedeniyle suları azalan akıntının tuz oranı yükselmiştir; kuzeye yaklaştıkça da. soğur, izlanda yakınlarında bu soğuk ve yoğun sular dibe batar. Böylece döngü tamamlanır. Taşıyıcı bant, okyanuslar arasında su ve ısı alışverişini sağlar. Bu sistem sayesinde Pasifik ve Hint Okyanuslarının sıcak suları Atlantik'e taşınır. Bu sırada yüzeyden giden akıntının üzerindeki hava da ısınır ve akıntının yakınından geçtiği karaların iklimi yumuşar. Örneğin Kuzeybatı Avrupa, taşıyıcı bant sayesinde yaklaşık 10°C daha sıcak olur. Güney yarımkürede yaz mevsimi geldiğinde, Antarktika'da eriyen buzların soğuk suları da dibe çöker ve taşıyıcı banta katılır; sonra da kuzeye yönelir. Bu nedenle Antarktika, hem soğukluğu hem de taşıyıcı banta aktardığı soğuk suları nedeniyle dünya iklim sisteminin dengesi açısından çok önemlidir. Son yıllarda bilim adamları kıtanın iç bölgelerinin aldığı yağış miktarında bir artış, bunun yanında kıyılarındaki buz hacminde de bir azalış gözlüyorlar. Buz hacmindeki benzer bir azalma Arktik Denizi'yle dünyanın orta ve alçak enlemlerindeki buzullarda da kendini gösteriyor. Örneğin Afrika'da Kilimanjaro Dağı'ndaki buzul, 20. yüzyılda kütlesinin yaklaşık dörtte üçünü yitirdi. Aynı dönemde Kafkaslardaki buzulların kütlesi yarıya indi. Çin-Rusya sınırında, Tiyen Şan Dağları'ndaki buzullarsa son kırk yılda yaklaşık % 20 küçüldüler. Yirminci yüzyılda denizlerin düzeyi 10-25 cm kadar yükseldi ve günümüzde de her yıl yaklaşık 2 mm yükseliyor. Bunun 0,2-0,6 mm kadarı okyanusların ısıl genleşmesinden (tıpkı yazın ısınan elektrik hatlarının sarkması gibi) kaynaklanıyor. Yükselmenin geri kalan bölümünün, buzların ve buzulların erimesi yüzünden olduğu sanılıyor. Bilim adamları bu durumu kaygıyla izliyorlar. Ama onları daha da kaygılandıran olay, buzulların erime hızının son yıllarda giderek artıyor olması. Örneğin Yeni Zelanda'daki buzullar yalnızca yirmi yılda kütlelerinin dörtte birini yitirdiler, İspanya'da 1980'de yirmi yedi olan buzul sayısı bugün on üçe düşmüş durumda. Peru Andları'ndaki Qori Kalis buzulu, 1963-78 yılları arasında, yılda dört metre kadar geri çekilirken, 1995'te buzulun yıllık geri çekilme hızı otuz metreye ulaştı. Bilim adamlarına göre buzullardaki bu erime, bir tek şeyi gösteriyor; küresel bir sıcaklık artışını. Sıcaklık artişının tek göstergesi buzulların erimesi değil kuşkusuz. Göllerin su sıcaklıklarındaki artışlar ya da atmosferde sıcaklığın 0°C'ye düştüğü yüksekliğin, 1970'ten bu vana her yıl, 4,5 m kadar artması da birer gösterge. Ancak dünya sıcaklığındaki artışı, en belirgin olarak gözler önüne seren kanıt, yaklaşık 140 yıldır dünyanın birçok yerinde tutulan sıcaklık kayıtları. Bu kayıtlar incelendiğinde, 1860-2000 yılları arasında küresel sıcaklığın yaklaşık 0,5-0,7°C yükselmiş olduğu görülüyor. Sıcaklığın en hızlı arttığı dönem de son yirmi yıllık dönem. Bir dereceden bile küçük bu artışın aslında pek de önemli bir artış olmadığı düşünülebilir. Ancak 1500'lü yıllarda başlayıp 1800'lü yıllara değin süren ve Avrupa'da Küçük Buz Çağı olarak anılan soğuk dönemde, ortalama küresel sıcaklık, bugünkü değerinin yalnızca 1°C altındaydı. Günümüzden 12 000 yıl kadar önce sona eren son buzul çağındaysa dünyanın ortalama sıcaklığı bugünkü düzeyinden yalnızca 5°C daha düşüktü. Bize sayı olarak pek küçük gelen bu sıcaklık değişimlerinin, iklim kuşakları, canlıların doğal yaşam alanları ve insanların toplumsal yaşamları üzerinde gerçekte büyük etkileri olur. Atmosfer Güneş sisteminde, Merkür dışındaki tüm gezegenlerde, hatta kimi gezegenlerin uydularında bile atmosfer bulunur. Bu atmosferlerin kalınlığı, içerdiği gazlar ve yapısı gezegenden gezegene değişir. Örneğin Mars'ta, karbon dioksitten (CO2) oluşan ince ve soğuk bir atmosfer vardır. Öte yandan Venüs'te başta yine CO2 olmak üzere, azot, kükürt dioksit ve su buharından oluşan çok yoğun ve sıcak bir atmosfer bulunur. Mars'ın yüzey sıcaklığı -130°C'ye kadar düşerken Venüs'te sıcaklık 500°C kadardır. Mars'ın atmosferi çok incedir ve Güneş'ten gelen yüksek enerjili morötesi ışınları engelleyecek bir yapıda değildir. Öte yandan Venüs'ün atmosferindeki bulut tabakası öylesine kalındır ki yüzeyden Güneş'i görmek olanaksızdır. Her iki gezegenin atmosferi de bugün için hem insanlar hem de Dünya'daki başka canlılar açısından -kimi mikroorganizmalar dışında- bu gezegenleri yaşanamaz kılıyor. Yeryüzünde yaşam, atmosferimizin oluşturduğu uygun koşullar sayesinde başlamış ve onun değişimleriyle birlikte evrim geçirerek biçimlenmiştir. Bilim adamları, oluşumunun ilk aşamalarında Dünya'nın bir atmosferi bulunmadığını düşünüyorlar. Tektonik hareketlerin sonucunda Dünya'nın iç kısımlarından gelen gazların zamanla bir atmosfer oluşturduğu var sayılıyor. Bu ilk atmosferin içeriği ve yapısı bugünkünden çok farklıydı. Örneğin oksijen yok denecek kadar azdı; bir ozon tabakası da yoktu. Günümüzde dünya atmosferim oluşturan temel gazlar azot (N2) ve oksijendir (O2). Bu iki gazın yanı sıra argon (Ar), karbon dioksit (CO2), metan (CH4), su buharı (H2O), eser miktarda başka gazlar ve havada asılı küçük parçacıklar, ayresoller, bulunur. Atmosferimiz, birbirinen farklı özellikler gösteren katmanlardan oluşur. Gazların, her katmandaki oranları değişiktir. Ama ilk yüz kilometre boyunca azotun (% 78) ve oksijenin (%20,5) oranları pek değişmez. Yükseklik arttıkça katmanlardaki gazların yoğunluğu (metreküpteki atom ya da molekül sayışı) da düşer. Atmosferin ilk ve en yoğun tabakası troposferdir. Troposferin kalınlığı yalnızca 10-15 km'dir ama atmosferdeki gaz kütlesinin % 85'i de bu katmanda bulunur. Burada yükseklik arttıkça sıcaklık azalır; en üst kısımları -60°C kadardır. Atmosferdeki su buharının hemen hemen tümü buradadır. Troposferin üzerinde yaklaşık 50 km kalınlığındaki, kuru ve daha az yoğun stratosfer yer alır. Stratosferin ilginç bir özelliği vardır; troposferin tersine, sıcaklık yükseklikle birlikte artar. Güneş'ten gelen morötesi ışınlar, stratosferin üst kısımlarındaki (35-48 km arası) iki atomlu oksijen moleküllerini parçalar. Ama oksijen atomları, bu kez ozon (03) oluşturacak biçimde yeniden birleşirler. Oluşan ozon tabakası, Güneş'ten gelen ve Dünya'daki yaşam için tehlikeli olan morötesi ışınların geçişini engeller. Stratosferden sonra sırasıyla mezosfer, termosfer ve iyonosferyer alır. Uzaydan bakıldığında, dünyamızın yaydığı enerjinin dalgaboyuyla, -18°C'deki bir cisimden yayılan enerjinin dalgaboyunun aynı olduğu görülür. Ne var ki Dünya'da ortalama yüzey sıcaklığı 15°C'dir. Bu durum, ısının yer yüzüyle atmosferin alt katmanları arasında tutulduğunu gösterir. Gerçekten de Güneş'ten Dünya'ya gelen enerji, troposferde tutulur. Atmosfer olayları diye adlandırdığımız rüzgar, yağmur, dolu, fırtına vb. olaylar hep bu en alt ve en yoğun tabakada olur. Sera Etkisi Güneş'in iç bölgelerinde oluşan füzyon tepkimeleri sırasında, çok büyük miktarlarda enerji açığa çıkar. Bu enerji yavaş yavaş Güneş'in yüzeyine doğru iletilir ve oradan da bütün dalgaboylarındaki elektromanyetik dalgalar biçiminde uzaya yayılır. Güneş sistemindeki gezegenler, büyüklüklerine ve Güneş'e olan uzaklıklarına göre, bu enerjinin küçük bir bölümünü paylaşırlar geri kalanı, uzayda yayılmayı sürdürür. Dünya'ya gelen ışınların yaklaşık dörtte biri, bulutlardan yansıyarak uzaya döner. Geri kalan enerjinin yaklaşık dörtte birini (% 28) stratosferdeki ozon tabakasıyla troposferdeki bulutlar ve su buharı soğurur. Atmosferin soğurduğu ışınların % 90'ı bizim göremediğimiz kızılötesi ve morötesi ışınlar, % 10'u da görünür ışındır. Bir başka deyişle atmosfer, Güneş'ten gelen görünür ışınların onda dokuzunun yeryüzüne geçişini engellemez. Yeryüzüne ulaşan bu ışınlar da onu ısıtır. Tropikal kuşaktan yükselen sıcak hava kutuplara doğru, soğuk kutup havası da yüzeye inip ekvatora doğru yönelir. Böylece atmosfer olayları, su çevrimi, karbon çevrimi vb. süreçler isteyerek dünyada yaşamın sürmesi sağlanır. Gelen ışınlarla ısınan Dünya, tıpkı dev bir radyatör gibi davranmaya başlar. Ancak bu ısıyı Güneş gibi tüm dalgaboylarında yayamaz; yalnızca kızılötesi ışınlar biçiminde yayabilir. Ne ki yüzeyden yayılan bu ışınların yalnızca küçük bir bölümü uzaya gidebilir. Çünkü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve metan molekülleri bu ışınları soğurur; sonra da yüzeye doğru yansıtır. Böylece Dünya'nın yüzeyi ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır ve bu nedenle de doğal sera etkisi olarak bilinir. Bu sürecin başlıca aktörleri olan, su buharı, karbon dioksit ve metan da sera etkisi yapan gazlar ya da kısaca sera gazları olarak anılırlar. Bunların yanı sıra azot oksit (N2O) ve kloroflorokarbonlar (CFC) da sera etkisi yapar. Ancak bunların atmosferdeki oranları çok küçüktür. Dengeli bir sera etkisinin Dünya'daki yaşam için büyük bir önemi vardır. Çünkü dünyayı sıcak ve yaşanabilir kılar. Eğer bu etki olmasaydı yeryüzünde ortalama sıcaklık -18°C dolayında olurdu. Tıpkı Mars'takine benzer bir durum. Öte yandan şiddetli bir sera etkisi de Dünya'yı çok sıcak bir gezegen yapabilir; tıpkı Venüs gibi. Sera etkisinin, Dünya'yı olduğundan daha sıcak yapmasının yalnızca insan için değil tüm canlı türleri için yaşamsal bir önemi vardır. Hatta Dünya'da yaşamın başlamasının bile sera etkisiyle belki bir ilişkisi olabilir. 1970'li yılların başında ABD'deki Corneli Üniversitesi'nden iki bilim adamı, Cari Sagan ve George H. Mullen, ilginç bir düşünce ortaya attılar. Dünya'da okyanusların yaklaşık 3,8 milyar yıldır var olduğu ve en basit yaşam biçimlerinin de bu okyanuslarda yaklaşık 3,5 milyar yıl önce ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Ayrıca aynı dönemde oluşumunun ilk aşamalarındaki Güneş'in, bugünkünden % 30 daha sönük olduğu ve çevresine daha az enerji yaydığı da biliniyor. Sagan ve Mullen'in düşüncesine göre, o dönemde Güneş'ten gelen enerji miktarı, Dünya'yı bugünkü gibi ısitamayacak ve okyanuslardaki suların da sıvı olarak bulunmasına olanak vermeyecek denli azdı. Bu durumda okyanusların donması ve yaşamın da ortaya hiç çıkamaması gerekirdi. Ama hiç de öyle olmadı. Çünkü o dönemde atmosferin yapısı ve içeriği bugünkünden çok farklıydı. Güneş'ten gelen yetersiz enerjiye karşın Dünya'nın yüzeyi, suların sıvı kalmasını sağlayacak denli sıcakti. Bunun nedeni de günümüzdekinden çok daha şiddetli bir sera etkisinin yaşanıyor olmasıydı. O dönemde atmosferdeki CO2 oranı bugünkü düzeyinin 100-1000 katiydı. Zamanla oksijen üreten alglerin ve fotosentez yapan kara bitkilerinin ortaya çıkmasıyla bu oran giderek düştü. Atmosferin içeriği değişmeye başladı; canlılar sayesinde atmosferdeki karbon dioksit sürekli azalırken oksijen miktarı artti. Bu düşüncenin kanitlanması olanaklı değil. Kuşkusuz başka bilim adamları sera etkisini dışlayan değişik senaryolar üretebilir. Ama Sagan'la Mullen'in senaryosunda aksayan bir yan da yok. Atmosferimizin içeriğinin, milyarlarca yıllık dünya tarihi boyunca zaman zaman değişmiş olduğu artık herkesçe biliniyor. Hatta bunun somut bir örneğine, bugün bizler tanıklık ediyoruz; 20. yüzyıl boyunca sera gazlarının atmosferdeki oranları sürekli artti ve hala da artıyor. Bunlardaki artış da atmosferin ısı tutma kapasitesini arttırıyor ve böylece küresel sıcaklığın yükselmesine yol açıyor. Bu gazlar arasında en çekilişi su buharı. Dünyadaki sera etkisinin % 75'inin su buharından kaynaklandığı düşünülüyor. Bu durum, ilginç ve tehlikeli olabilecek bir kısır döngü oluşturuyor. Çünkü dünya ısındıkça okyanuslardan, deniz, göl ve ırmaklardan daha büyük miktarlarda su, buharlaşıp atmosfere karışır. Atmosferdeki daha çok su buharı da sera etkisinin artması yani dünyanın biraz daha ısınması demektir. Ne ki insanların su çevrimi üzerinde yapabilecekleri doğrudan bir etki yok. Ama sera etkisini arttıran öteki gazların büyük bir bölümünü, insanlar üretiyor. Bunların başında da karbon dioksit geliyor. On yedinci yüzyılın başlarında keşfedilen karbon dioksit, renksiz bir gaz. Atmosferde % 0,03 (on binde üç) oranında bulunuyor ve temel olarak, karbon içeren maddelerin (kömür, petrol, doğalgaz vb) yakılmasıyla, fermantasyonla, hayvan ve bitkilerin solumalarıyla üretiliyor. Günümüzde bilim adamları, 1860'tan bu yana görülen yaklaşık 0,7°C'lik küresel ısınmanın % 60'lık bölümünden, karbon dioksitin sorumlu olduğu kanısındalar. Çünkü atmosferdeki karbon dioksit miktarı son 200 000 yılın en üst düzeyinde. Bu kadar fazla karbon dioksitin atmosfere karışmasından da kuşkusuz, otomobillerde, fabrikalarda, elektrik santrallarında vb. fosil yakıtları yakan insanlar sorumlu. Gerçekte bu düşünce hiç de yeni değil. Daha 19. yüzyılın ortalarında, atmosferin bileşimindeki küçük değişimlerin bile büyük iklimsel değişikliklere yol açabileceği tahmin ediliyordu. Bu konu üzerinde çalışan ve atmosferdeki karbon dioksitin dünya iklim sistemine olan etkisini ilk fark eden, Nobel Ödüllü isveçli kimyacı Svante A. Arrhenius oldu. Arrhenius 19. yüzyılın sonlarında, karbon dioksit oranındaki değişimin, dünyanın yüzey sıcaklığım nasıl etkileyeceğini hesapladı. Onun hesaplarına göre karbon dioksit oranı iki katma çıkarsa, yaklaşık 6°C'lik bir küresel ısınma olacaktı! Arrhenius'un bulduğu değer, bugün iklimbilimcilerin öngörülerine oldukça yakın. Bu konuya yönelik ilk pratik uygulamalar ancak 20. yüzyılın ortalarında gerçekleştirildi. Atmosferdeki karbon dioksit miktarının sistematik olarak gözlenmesine 1958'de başlandı. O yıllarda yapılan gözlemler, yaklaşık yüz yıllık bir dönemde atmosferdeki karbon dioksit miktarının % 25 oranında artmış olduğunu ortaya koydu. Bilim adamları, bu artışın temel nedenini fosil yakıtların kullanılması ve ormanların yok edilmesi gibi insan etkinlikleri olduğunu düşünüyor. Çünkü buz örnekleri üzerinde yapılan çalışmalar atmosferdeki karbon dioksit oranının binlerce yıldır değişmediğini ortaya koyuyor; ta ki Endüstri Devrimi başlayana dek. Dünyanın kabuğu denince akla hemen, dünyanın iç kısmında sıvı durumundaki mantonun üzerinde bulunan ve kalınlığı yer yer 6 km ile 70 km arasında değişen katı bölüm, litosfer, gelir. Ne var ki bilim adamlarının Dünya'nın kabuğundan anladıkları daha farklıdır. Onlara göre kabuk, o katı bölüm, litosfer, ile birlikte hidrosferi (okyanuslar, denizler, göl ve ırmaklar), atmosferi ve buralarda yaşayan canlıları (biyosfer) da kapsar. Kabuğu oluşturan bu katı, sıvı ve gaz bölümler ve biyosfer birbirleriyle sürekli ve yoğun bir etkileşim içindedir. Bunlardan herhangi birindeki bir değişiklik ötekilerde de değişimlere yol açar. Karbon çevrimi, bu karşılıklı ilişkiyi ortaya koyan güzel ve somut bir örnektir. Yaşam, havadaki karbon dioksitin, canlı organizmalardaki karbon temelli organik bileşiklere dönüşmesi üzerine kuruludur. Dünyadaki karbonun büyük bölümü kayalardadır. Ancak bun¬lardaki karbonun çevrime katılması çok uzun sürer. Öte yandan atmosferle hidrosfer arasında çok daha hızlı bir karbon alışverişi vardır. Atmosferdeki karbon dioksit suda çözünerek karbonik asit oluşturur; son¬ra sırasıyla bikarbonat ve karbo¬nat iyonlarına dönüşür. Suyun içinde yaşayan bitkiler fotosentez için suda çözünmüş olarak bulunan karbonatlardan ve karbon dioksitten yararlanırlar. Okyanuslar her yıl atmosferden yaklaşık 104 milyar ton karbon dioksit çeker ve 100 milyar ton kadar da karbon dioksit salar. Okyanusların karbon çevrimindeki etkisi bilinmekle birlikte bu çevrimde yer alırken hangi iç süreçlerin işlediği hala açıklığa kavuşmuş değil. Karadaki bitkiler de fotosentez sırasında atmosferdeki karbon dioksiti alır ve karbon temelli bileşiklere çevirirler. Bunların bir bölümü metabolizmalarında kullanılır; geri kalan bölümü de depolanır. Bitkilerin depoladığı karbon, bitki yiyen hayvanlara geçer. Kara bitkileri fotosentez yoluyla her yıl yaklaşık 100 milyar ton karbon dioksiti atmosferden çeker. Bitkiler, hayvanlar ve toprak her yıl soluma yoluyla 100 milyar ton karbon dioksit salar. Karbon, ağaç dokularında da depolanır. Kayalardan sonra karalardaki en büyük karbon deposu ormanlardır. Yaşayan ormanlar yeryüzündeki; geçmiş dönemlerde yaşamış ormanlar da yer altmdaki (kömür, petrol ve doğalgaz biçiminde) karbon depolarıdır. Dünyadaki doğal süreçlerin on milyonlarca yıldır depoladığı bu karbon stokları, yirminci yüzyıl boyunca insanlar tarafından çok hızlı bir biçimde atmosfere (karbon dioksit olarak) geri verilmiştir; hala da veriliyor. Öte yandan atmosferdeki karbon dioksit oranım düşürecek ormanlar da hızla yok ediliyor. Fosil yakıtların tüketimi ve ormansızlaştirma yüzünden her yıl atmosfere yaklaşık 7 milyar ton karbon dioksit salınıyor. Şu anda atmosferde 750 milyar ton dolayında karbon dioksit bulunuyor. Bitkilerin, hayvanların ve toprağın soluması, fosil yakıtların kullanılması, ormansızlaştirma ve okyanus-atmosfer etkileşimi yüzünden her yıl yaklaşık 207 milyar ton karbon dioksit atmosfere salınıyor. Bu miktar her yıl artıyor. Öte yandan, kara bitkilerinin fotosentezi ve yine okyanus-atmosfer etkileşimi nedeniyle de yaklaşık 204 milyar ton karbon dioksit her yıl atmosferden çekiliyor. Bu durumda yılda 3 milyar ton dolayında karbon dioksit atmosfere ekleniyor. Bu da aslında insanların fosil yakıt kullanımı sonucunda atmosfere salınan karbon dioksit miktarına eşit. Ne var ki dünyadaki fosil yakıt rezervleri, atmosferdeki karbon dioksit düzeyini 5-10 katına çıkaracak denli fazla. Bilim adamlarının tahminlerine göre insanlar, yer altmdaki bu karbon stoklarını yavaş yavaş atmosfere aktaracak. 2050 yılında atmosferdeki karbon dioksit oranının 1850'deki düzeyin iki katına, 2100'de de üç katına çıkması bekleniyor. Su buharı ve karbon dioksitle birlikte, dünyanın ısınmasına yol açan bir başka gaz da metan. Havadan hafif olan metan, renksiz ve kokusuz bir gaz ve atmosferde, karbon dioksit miktarının iki yüzde birinden daha az bulunuyor. Ama metan moleküllerinin ısı tutma yeteneği, karbon dioksit molekül¬lerinin 20 katıdır. Atmosferde kalış süresi de 10 yıl kadardır. Bilim adamları yaşadığımız küresel ısınmanın % 10-15'lik bölümünden atmosferdeki metanın sorumlu olduğunu düşünüyorlar. Atmosferdeki metan miktarı tıpkı karbon dioksit miktarı gibi biyolojik süreçlerden etkileniyor. Ölen bitki ve hayvanların anaerobik çözünmesi sırasında topraktaki bakterilerce ortaya çıkartılıyor. Bu nedenle de nemli topraklarda, pirinç tarlalarında, bataklık bölgelerde ve çöplüklerde bolca bulunur. Ayrıca doğal gazın % 50-90'ı metandır. Petrol, doğal gaz ve maden çıkarma çalışmaları sırasında da atmosfere metan karışır. Günümüzde atmosferdeki metan oranı 18. yüzyıldakinin 2,5 katıdır. Yapılan araştırmalar metan miktarının her yıl % l oranında arttığını gösteriyor. Küresel ısınma organik madde çözünümünü hızlandırdığı için bilim adamları metan miktarındaki bu artışın daha da hızlanacağını tahmin ediyorlar. Kaynak: http://www.haberbilgi.com/bilim/cevr..._isinma01.html |
Arkadaslar ne kadar iyi niyetli ve safsiniz!Bu eylem haberini gercekmis gibi yayanlar sizinle resmen dalga geciyor ve siz hala eyleme tek katilan bendim insanlarin umrunda degil gibi yorumlar yapiyorsunuz.Bu olayin arka yuzunu arastiran yokmu hiç Allahaskina?
Eylem mailinin kaynaginin eksi sozluk gibi asla guvenilmez ve Genelkurmay tarafindan SAKINCALI sayilan bir sayfadan gelmis olmasi sasirtici degil.Kaynagin ne oldugu fazla onemli degil aslinda amacin ne oldugu onemli! KURESEL IKLIM DEGISIMINI isiklari kapatarak motorlari durdurarak engelleyemzsiniz akilinizi kullanin.En fazla karbonmonoksit ureten havayi kirleten ulke ABD! peki ABD yi yontenler enayimi kendi ulkelerinide yok edecek olan"kuresel isinmaya "karsi bir sey yapmasin? nedenini soyleyim çunki Amerika ilklim dedisikliginin dogal nedenlerden dolayi oldugunu biliyor! simdi malum basinin bu 1 mart sozde kuresel isinma eylemini irdeleyeim. "Elektronik postada yer alan eylem planı şöyle: 1 Mart 2007 tarihinde yerel saatlerin farklılığı gözetilmeksizin saat 19.55 ile 20.00 arası tüm dünyada enerji kaynakları kesilecek. Bu tür eylemleri insanların bugünlerine ve geleceklerine sahip çıkmak olarak nitelendiren WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak, ?Bu maili, büyük tehlikeye yönelik farkındalığın artması şeklinde okumak gerek? dedi." WWF Turkiye sitesinde bu konu ile bir bilgi olmadigi bir yana Demirayagin dediklerine dikkatli okuyalim.Vakfin mail ve eylem ile pek ilgisi olmadigini ortaya. Ayrica bu eylem tarihini internette ingilizce aradim bir ama kuresel bir eylem bulamadim.sadace subatin son gunlerinde Avrupada sembolik olarak eyfel kulesinin isiklarinin sondurulmesi gibi bazi eylemer yapimis. ntv bu haberi asagidaki gibi bozuk bir Turkçe ile geçmis.Eylem yapilmadan Tum dunya enerji kaynaklarini kesti iddasi ile kafa karistiyorlar. http://www.ntvmsnbc.com/news/401134.asp ."Küresel soğuma için 5 dakika Son günlerde internette dolaşan bir elektronik posta, küresel ısınmaya karşı ortak eylem çağrısı yapıyor. Buna göre; 1 Mart Perşembe günü saat 19.55?te tüm dünya 5 dakika boyunca tüm enerji kaynaklarını kesildi. Turkiyedeki entellektuel insanlari yanlis yonledirilmekte kullanilan radikal gazetesi haberi "Küresel ısınma için eylem zamanı!" adi altinda Wasgintondan bildirerek vermis ancak haberde eylemle ilgili bilgi yerine bilimadamlarinin kuresel isinmaya dair raporlarindan soz ediyor. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=214293 internethaber sitesi her iki gunde bir "felaket yaklasti" "Buzullar eriyor" haberleriyle bizi kuresel isinmaya karsi bilinçlendiren çevreci sitemiz bir mart gunu "Tum dunya karanliga gomulecek" Haberini gecti!!! http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=70847 ' Küresel ısınmaya küresel eylem 27 Şubat 2007 Salı 00:04 E-postalar ile yayılan mesajlarda küresel ısınmaya karşı büyük bir eylem hazırlığı yapıldığı bildiriliyor. 1 Mart'ta gerçekleştirilmesi planlanan eylemde yerel saatlerin farklılığı gözetilmeksizin bütün dünyada 19.55-20.00 saatleri arası tüm enerji kaynakları kesilecek. Evde ya da iş yerinde şalterler inecek, elektrikler kesilecek. Arabalar yol kenarına çekilecek. Bütün dünyada yapılacak bu 5 dakikalik enerji kesintileriyle karar mercilerinin dikkatlerinin çekileceği ve meydana gelecek enerji tasarrufuyla kesel ısınmaya karşı toplumsal tepkinin gösterilmesi öngörülüyor. Türkiye Kyoto'yu İmzala Küresel ısınmaya karşı mücadelede bir adım da http://www.kyotoyuimzala.org/ adlı internet sitesinde atıldı. Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, ünlü yazar Aslı Erdoğan, Okan Bayülgen, Cumhuriyet gazetesi yazarı Oral Çalışlar, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, Rüstem Batum, Sezen Aksu, Teoman ve yönetmen Zeki Demirkubuz'un da önderliğinde "Türkiye Kyoto Protokolünü İmzala" kampanyası başlatıldı. İnternet üzerinden yürütülen kampanyaya şu ana kadar 43933 kişi destek verdi. internethaber eylem haberini "Turkiye kyotoyu imzala" teranesi ile bagdastirmis. Bu eylemi destekleyen "aydin sanatcilarimizda" bakin masaallah !Turkiyeyi ve dunyayi onlar kurtaracak. |
Elinize sağlık
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/ha...haberno=507984
NE GÜZEL BİZİM İÇİN ARAŞTIRMIŞSINIZ.Ama biz de biliyoruz bunun kaynağı belirsiz bir mail olduğunu, bu sadece bir tepki.Bizi çocukça heyecanlandıran bir tepki.Aylarca uğraşırsın bazı çocuklarla, davraniş kazanabilmeleri için ama bir tepki bunu beş dakikada yapabilir.Sadece çocuklar mı bazı yetişkinler içinde aynı şey geçerli değil mi?Gereken ilgiyi görmedi mi, bir daha yapalım.Amaç farkındalık yaratmak değil mi? |
sayin didemnaz verdiginiz linkte yeni bir sey yazmiyor .zaman gazetesinide hiç guvenim yoktur.Su ayrintiyada gulmeden edemedim "Antalya'da ise Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi, etkinlik düzenlediği işletmenin elektriklerini beş dakika süreyle kapattırdı. Dernek üyeleri yoldan geçen araçları durdurarak eyleme desteğe çağırdı.":)
Bu sahte eylemde amaç farkindalik yaratmak degil Propganda yapmaktir."malum basin" bu eylemi butun dunyada hemde saat farki gozetmeksizin yapilacak gibi lanse etti oysaki boyle bir sey yok!!!Bu sizin zorunuza gitmiyormu kafanizda soru isaretleri olusturmuyormu? iyiki katilim olmadi yoksa bes dakika sonunda herkes ayni anda elektirigi acsaydi asiri yuklenmeden bir çok sorun çikacakti. mantiksiz eylem olursa tabii katilan olmaz ayrica eylem boyle yapilmaz guvenilir sivil toplum orgutleri bir araya gelir bir plan yapilir basina onceden haber verilir reklam yapilir vb... |
Tamam bu söyleşiyi son bir şey sorarak bitiriyorum.Türk basınının hali ortada.Siz hangi gazeteyi önerirsiniz?Özel mesaj atabilirsiniz.Sağlıcakla kalın, arada bizi aydınlatmayı unutmayın.
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 20:24. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025