![]() |
Önemli besinimiz SÜT
Merhaba.
Süt en önemli besin maddemiz olmasına rağmen içimiz rahat ederek süt içemiyoruz. Kutu süt üreticileri kendi ürettikleri mamullerin sağlıklı olduğunu savunurken, Çiğ süt üreticileri de esas kendi sütlerinin sağlıklı olduğunu ve kutu ambalajlarının kanserojen olduğunu ve bazı sütlerin süt tozundan yapılmış olma ihtimalinin olduğunu iddia ediyorlar. Uzun bir süredir yapılan bu tartışmanın yetkililer tarafından konuya açıklık getirilerek, hangi sütü tüketmemizin daha uygun olacağının bilimsel verilerle ortaya konarak bitirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda elektronik posta yolu ile gelen bir mektubu da belki konuya ışık tutar diye önerilen fikri paylaşmak istedim. Alıntı:
|
bilgiler için teşekkürler ben süt tozu ile yapılan mamullerin alzaimer hastalığı yaptığını duymuştum. off ya hiçbirşeye güven olmuyor herşeyin çivisini çıkardılar.
|
Süt konusu oldukça belirsiz. Sokak satıcılarından alınan sütü mü tercih edeceğiz; yoksa ısıl işlemden geçen sütü mü tercih edeceğiz, bu konuda kesin bir bilgi yok. Uzman özelliğinden dolayı Prof. Dr. Ahmet Adnan Saraçoğlu'nun sitesine bu konuyu yazmama karşın sayın hocamız çok uluslu ya da büyük işletmelerin tepkisini çekmeme düşüncesiyle de olabilir, yanıt vermedi. Benim düşünceme göre eskiden ısıl işlem teknolojisi yoktu ve insanlar bu sokak sütçülerinden aldıkları ürünleri yüzyıllardır kullandılar. Yine eski doğal yöntem doğru kullanıldığında en sağlıklı gibi görünüyor.
|
Bunu okuyunca dehşete düştüm bir an...
Ben altı yıldır gıda teknolojisi eğitimi alan bir öğrenciyim. Mikrobiyoloji en başarılı olduğum ve en sevdiğim derslerden olmuştur hep... Değerli arkadaşlar sokaktan alınmış süt ciddi bir kontaminasyon yani bulaşıcı hastalık kaynağıdır. Sağım yapılan hayvanda bir hastalık yoksa bile sağımı yapan kişiden bir hastalık bulaşmış olabilir. Sütten insana geçen hastalıklar şu şekilde sınıflandırılır; 1) Hayvandan süte, sütten insana geçebilen hayvan hastalıkları; Tüberküloz, Brucellosis, Şarbon-Dalak Hastalığı (Anthrax), Coli Enfeksiyonları-E.coli 0157:H7, kuduz, Kene encephalitis’i, Bulaşıcı Hepatitis, Tifo ve Paratifo, ağır metaller... 2)İnsandan ineğe, inekten süte ve sütten insana geçen hastalıklar; Streptococcal enfeksiyonlar (Kızıl v.s), Staphylococcal enfeksiyonlar (mikrokoklar v.s), Difteri.. 3) İnsandan süte geçen, sütle insana geçebilen hastalıklar; İnfeksiyöz Hepatit, Difteri, Kolera, Tüberküloz, Para tifo, Tifo ve diğer Salmonellose’lar, Shigelloses, Staphylococus enterotoksinlere bağlı intoksikasyonlar, Tüberküloz.... Bu başlıklar altında topladığım hastalıklardan ben isim olarak insanlarımızın en çok bildiklerini yazdım. Süt hile yapılmaya çok açık bir gıda maddesidir... Sokak satıcısının hile yapmadığını nerden bileceksiniz? Mikrobiyal bulaşmalara oldukça açık olduğu yukarıdaki bulaşma kaynaklarından belli oluyor zaten. Biz insanların ellerinde, burun ve dudak çevresinde Staphlococcus aerus adını verdiğimiz bir bakteri bulunur. Sokak sütü satıcısının çıplak elle sütü sağmadığını, hijyenik koşullarını sağladığını nerden bilebiliriz... Büyük fabrikalarda süt üretim hattına girene kadar hileli olup olmadığı ve kontaminasyon kaynağı olabilecek herhangi bir mikrobiyal ya da bulaşıcı hastalık taşıyıp taşımadığı, hijyenik olarak uygunluğunu kontrol etmek için bir çok analizden geçer. Çiğ süt'ün fabrikaya girmeden önce kabul kriterleri vardır, fabrikaya girdikten sonrada çeşitli mikrobiyal ve hiçte basit olmayan günlerce sürebilen analizlerden geçer. Bu analizler ve kabul işlemlerinden sonra üretim hattında yağ veya kuru madde oranına göre içme sütü, yoğurt, peynir v.b şekillerde işlenir... Iso 22000, BRC ve Iso 9001 kalite kontrol sistemlerine sahip fabrikaların ürettiği sütleri güvenle içiyorum. Artık Iso 9001 basit geldiği için daha da ağırlaştırılmış hijyen şartları içeren Iso 22000 belgesi alması isteniyor fabrikaların. Iso 22000 bir üssü ve son seviye ise BRC kalite ve hijyen sistemi. Bu belgelere sahip işletmeler Oğuz Beyin mesajında ki hilelere başvuramazlar bile. Aldıkları belgeler dolayısıyla kendilerinin bilmediği tarihlerde sık sık kontrol edilirler... Oğuz Beyin mesajındaki iddiaları büyük işletmelerde hiç duymadım ve görmedim. Süt tozunun Uht süt yapımında kullanıldığını ilk defa duyuyorum. Bu bana bir iddia olarak geliyor ve kesinlikle de inandırıcı bir tarafı yoktur. Farketti iseniz ölüm olayları Çinde meydana geliyor. Çinlilerin hijyen konusunda ki hassasiyetlerini ve ucuzluk konusunda ki düşüncelerini biliyorsunuz. Tekrar söylüyorum ülkemizde ki büyük işletmelerde böyle bir üretim şekli yoktur. Süte uygulanan pastörizasyon ve sterilizasyon ısıl işlemler olarak adlandırılır. Çok yakınımdan kız kardeşimden örnek vermek istiyorum. Annem sokak satıcısından aldığı çiğ sütten peynir yapardı. İleri ki günlerde kız kardeşimde Brucella hastalığı çıktı. Doktoru çiğ sütten yapılan peyniri yasakladı.... Sokak satıcısından alınan sütü evde kaynatmakta bir çözüm değil. Isının yükseldiğini hisseden mikroorganizma anında kendini koruyucu bir kılıf altına alıyor. Dolayısıyla kaynatma bir işe yaramıyor. Fakat fabrikalarda sterilizasyon ve pastörizasyon işlemlerinde sıcaklık ani olarak yükseltilip ani olarak düşürülüyor.... Velhasılı kelam bu konuda bunları düşünüyorum geleceğimiz olan çocuklarımız zaten az miktarda süt tüketirken, bir de kaynağı ve içeriği belli olmayan sokak satıcılarından aldığımız sütü kullanmak çok vahim ve üzücü bir durum olarak geliyor bana.... Sevgiler ;) |
Merhaba.
Vazgeçilemez olarak nitelendirebileceğimiz süt'ü nasıl tüketeceğiz? Sn. Sebahattin Sargın arkadaşımın söyledikleri tabi ki çok önemli. Yine de cam haricinde bir ambalajda süt içmeyi reddediyorum Karton ambalajlara konulan sütlerin de, ambalajının sağlıklı olmadığı konusunda iddialar var. Bu tereddütler ambalajın içindeki (polietilen) in naylon maddesinin mamule geçip geçmediğinin kesin bir şekilde yalanlanamayışı yüzünden olsa gerek. Uzmanlar zararlı mı zararsız mı sorusuna bu güne kadar net cevap verememişlerdir. Demeçleri büyük süt üreticilerinin nefretini çekmeyecek yuvarlak laflardan ibarettir. Süte geçen polietilen miktarı " Kabul edilebilir miktardır " Bu kabul edilebilirlik miktarını kim belirlemiş ? arkadaşımın iddiası Alıntı:
Alıntı:
Sokak Sütçüsü hile yapacaksa, süte en fazla su katabilir. Ama yılda milyon ton seviyesinde süt satan daha profesyonel tüccarlar hile yapacaksa acaba ne yaparlar? Bunu da düşünmek faydalı olabilir. Birçok üründe kötü örneklerini yaşamadık mı? Üniversitelerimizde deneyleri ve kontrolü yapılması gereken işlem bence şudur. 1- Karton ambalajlardaki(polietilen) yani naylonun mamule geçip geçmediği. 2- Karton veya şişe sütlerde süt tozu oranının belirlenmesi. Ben bu iki konu bilimsel olarak açıklığa kavuşuncaya kadar Dedelerimin ve Ninelerimin tükettiği şekilde süt içmeye devam edeceğim. Hiç değilse içinde sadece mikrop olabilir. Mikrobu kanserojen maddelere tercih edebilirim. Saygılar |
Oğuz Bey "Gıda ambalajlama" dersini bu dönem alacağım. Bu konuda bir bilgim Konun uzman akademisyenlerine sorularınızı ileteceğim ve aldığım cevapları buraya aktaracağım.
Alıntı:
Kanserojen yanı yüzünden kullanmadığınız polietilen ambalajlar sadece süt kutularında değil, birçok gıda maddesinin ambalajında ve gıda dışı maddelerde kullanılır. Sevgiler ;) |
Merhaba.
Sn. Sebahattin Sargın, Kanserojen maddeler yerine mikropları tercih ediyor olmam, başka çıkar yol bulamadığım için. Artık doğal ve sağlıklı olan hiç bir gıda maddesi kalmadı. Bilmek yetmiyor çünkü marketlerde, pazarlarda aldığımız her besinden şüphelensek de elimizden bir şey gelmiyor. Daha çok gelir elde etmek için,halkın sağlığını hiçe sayan fimalar sattıkları ürünlerin raf ömürlerini uzatmak amacıyla içine bir sürü zararlı maddeler katıyorlar. Süte gelince bu konuda yetkili bir ağızdan çıkan yazıyı aşağıya yapıştırıyorum. Alıntı:
Saygılar |
Sayın Sargın;
Tarım öğrencisisiniz güzel. Süt konusunda size hocalarınız kendi ürettiği bilimsel bilgileri mi yoksa yurt dışında üretilmiş bilgileri mi aktarıyorlar?. Küresel ısınma, tarım ilaçları ve ilaç konusunda uluslararası şirketler tarafından satın alınmış bir sürü bilim adamını da gördük. Ben bilime sonsuz saygı duyarım. Fakat ısıl işlem sonucu sütün yapısında ne gibi değişiklikler oldunu ve bu değişikliklerin insanın bağışıklık sistemine ne gibi etkileri olduğunu açıkca bilemiyoruz. Bilim adamları önce bu konuyu tartışsalar da bir yargıya varsak. Ben yine de klasik sistemin bilimsel kanıtlar ortaya konana kadar en iyi yöntem olduğunu düşünüyorum. |
Eğitim veren Hocalarımdan biri ile Bursa Gıda araştırma Enstitüsün çalışmıştım. Türkiyenin saygın ve özel enstitülerinden birisidir. Enstitüye işletmeler ürünlerini kontrol ettirir. Analiz edilen numuneler mühendislerinin önüne sadece numara ya da harflendirilerek gönderilir. Örneğin; A numunesi ya da 58 numaralı numune...
Burdan çıkan rapora göre ürünün piyasa sürülüp sürülmeyeceğine karar verilir. Nitekim geçtiğimiz senelerde Rusyanın kabul etmediği domateslere, uygunsuzluk raporu bu enstitüde verilmiştir.... Bu işlem bu kadar zararlı olsa yıllardır uygulanmaz ve bizlere çok önemli kurallar olarak öğretilmezdi. Yazılanlar benimde aklımda soru işaretleri oluşturdu, bunları araştıracağım. Sonuçta ben öğreneceğim bu yazılanları bölümümdeki hocalarım ile tartışacağım, bu sene gıda ambalajlama dersi alacağım. Benim içinde araştırma konusu olacak... Sevgiler ;) |
Alıntı:
İkincisi yapılan iğneler, çok dikkat eden kuruluşlar sütteki kalıntıyı tespit edebiliyor ve yüksek cezalar uygulayabiliyorlar ama o süt ne oluyor bilemiyorum. Yok o analizden geçiyor yok bu tahliller yapılıyor, kaba tabirle Ben onu bunu bilmem ben yetiştiricilik şartlarına bakarım, bu yetiştiriçilik şartlarında ne süt ne et sağlıklı üretilmiyor. Bilhassa tavukta 40 günde tavuk yetişirmi ya. Günümüzde en doğal kalabilen keci sütü ve etidir. O doğada yaprak tiken gibi bitkileri tüketerek gelişir. Fenni yem verenler olsa da çok azdır. |
Keçi de artık ahıra girdi...
Benim bildiğim zaanen-sütçü keçiler ahırda besleniyor. |
Merhaba.
Alıntı:
Hatırlarsanız, bir ara Tavuk pişirdiğimizde balık gibi kokuyorlardı. Nedeni balık unu ile beslenmeleriymiş. Sütünü kullandığımız hayvanların da iyi ve sağlıklı ortamda, kimyasal yemlerden uzak şartlarda ve doğal ortamda yaşamaları ve beslenmeleri şarttır. Alıntı:
İstanbulun kenar semtlerinde, çevreyolunun kenarında, egsoz gazlarını soluyan ve yapay gıdalar ile beslenen bir hayvanın sütü elbette sağlıklı olamaz. Güvenmediğiniz sütü kullanmayın. Veya Yakın köylere giderek sütünüzü birinci elden almaya gayret ediniz. Hijyen de cabası Anadolu yakasında oturanlar için Riva veya Şile civarı köyler olabilir. Tabi sütü almadan önce, hayvanların durumunu görmenizi ve nasıl beslendiklerini de görmenizi öneririm. Makina ile sağılanları tercih etmenizi de ayrıca öneririm. Bazılarımıza gereksiz teferruat gibi gelse de, makyaj malzemesi veya spor ayakkabı seçerken gösterdiğimiz hassasiyeti bu en önemli besin maddemiz için de süt için de göstermemiz lazım diye düşünüyorum. Saygılar |
Evet Saanen keçileri yarı kapalı ve ya tam kapalı besiçiliğe uygun, Tam kapalı besicilik yapanlarda var yarı kapalı besicilik yapanlarda var, şartları uygun olanlar açık alan besiciliği yapabiliyorlar, bunları tam olarak bizler tüketiciler olarak tesbit etme şanşımız yok.
Genel olarak düşünücek olursak bu Saanen keciside olsa diğer büyükbaş hayvanlara göre yüzde elli daha iyidir. Diğer kır kecileri ise yüzde doksandır. Bir şeylere de haksızlık etmeyelim, çok kücükte olsa yüzdelerle ifade edemeyeceğim, Bazı dağlık fakir merası olan köyler var buralarda büyük küçük baş hayvanlar yaz kış arazide gezerler zaman zaman görmekteyim o hayvanlarda bir gram yağ göremezsin, işte derim yinecek et süt budur. Bu tür yetiştiricilik yapan bir kişi görüşmüştüm, kapıdağ yarım adası zannedersem süleymanlı köyü idi. Yüz büyük baş dörtbin keçi, beşyüz koyun. Hepsi doğada yir içer doğurur sağım yapmazlar, Sadece koyunlara kuzuladıkları dönemde biraz fenni yem verirler. Buda genel olarak yüzde birlerle ifade edilemez. İlginç olanı da diğer besicilikten de daha ucuza gider hayvanları, İşte burası türkiye dedirten bir olay. |
Neredeyse 2 senedir sütü köylü pazarından alıyorum. Zorda kalırsam günlük ve cam şişe olanı tercih ediyorum. Hangi sütü tercih etmemiz gerektiği hakkında o kadar çok şey söyleniyor ki. Teknoloji ilerledikçe maalesef hastalıklar ve şaşkınlık artıyor.
Paket sütlere artık elim gitmiyor. Tekniklerinin sağlımız için iyi olmadığını, içine zararımıza olacak maddeler ekledikleri yönünde yazılar okuyorum, duyuyorum. Sütü en çok yoğurt yaparak kullanıyoruz. |
evet keşke istanbuldada köy sütü bulma şansım olsada alsam benimde elim gitmiyor hazırlara, kapitalist düzen böyle insan sağlığı birinci planda olamaz herzaman para ön planda daha çok para kazanmak, sağlık için faydalı bir besin olan yoğurdun artıkne kadar faydalı olduğu şüpheli :confused:
Alıntı:
|
Bu hafta "Gıda ambalajlama" dersinde bu konuyu konuştuk. Süt ambalajından süte elbette bir madde geçişi olacağını hatta bunun adının "Migrasyon" olduğunu öğrendim. Ancak bu geçişi önlemek için araya ince alüminyum folyo konulduğu ve bu maddenin geçisi önlediğini de öğrendim...
Bu sene ki araştırma ödevim "Hijyenik süt üretimi ve Mikrobiyolojisi", işletmelere gittiğimde bu soruları yönelteceğim.... Değerli dostlarım; Ben hala sağlıklı ambalajlama yanındayım, elbette tüketicinin aklı bu konularla fazlaca karışmış durumda... Ancak pazardan ya da sokak satıcısından alınan sütü kaynatarak güvenli hale getirdiğimizi düşünmekte hiç güvenli değil.... Sevgiler ;) |
Haklısınız Sebahattin Bey, aklımız karışıyor. UHT sağlıklı olmadığı yönünde yazılar okuyorum.
Yaklaşık 2 senedir tanıdığım köylü teyzenin sütünü kullanıyorum. Tereyağ ve peynir de yapıyorum. Araştırmalarınızın sonuçlarını bekliyorum. Çocuklar da söz konusu olunca bazan iki arada kalıyoruz. |
Merhaba.
UHT'mi?, Şişe süt mü?, Karton ambalajdaki süt mü yoksa sokak sütçüsünün sütü mü? Bu sorularımızın cevabını bulmak amacı ile yazılmış bir mektup ve yetkililerin cevabı aşağıda. Sn. Çapar Kanat'ın Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğüne sorduğu soru aşağıdadır. Elektronik Posta yolu ile gelen mektubu aşağıya yapıştırıyorum. Alıntı:
Alıntı:
Yukarıdaki bu cevaptan anlaşılacağı kadarıyla henüz bu gibi tahlillerin yapılmadığı ve böyle bir tahlilin metodunun bile henüz belirlenmediği anlaşılmaktadır. Eğer metodu belirleyebilirlerse biz de, UHT ve diğer sütlerin imalatında süt tozu kullanılıp kullanılmadığını anlayabileceğiz. Şimdiye kadar böyle bir araştırmanın yapılmamış olması bile düşündürücü. Yani ne içtiğimizi bilmeden içmişiz. Saygılarımızla |
Bildiğim kadarıyla süttozu daha çok çukolata,çeşitli sütlü tatlılar,yoğurt ve süt bulunamadığı zamanlarda dondurma yapımında kullanılıyor..
|
Merhaba.
Sayın Arkadaşlar, Eğer satınaldığınız süt mamullerinin etiketinde sütten mamuldur ya da süt tozundan mamuldur uyarısını görmek istiyorsanız, aşağıdaki dilekçeyi bakanlığa elektronik posta yolu ile gönderiniz. Daha önce de belirtmiştim İnsanlar layık oldukları şekilde yaşarlar [QUOTE]Aşağıdaki dilekçe örneğini bir çok tüketicilerle birlikte 02.02.2010 tarihinden itibaren Tarım Bakanlığı’ na göndermeye başladık. Yediğinizi, içtiğinizi sorgulumakta iseniz süt ve süt ürünlerinde siz tüketicilerin aldatılmamasına son verilmesini istemekte iseniz aşağıdaki örnek dilekçeyi aşağıdaki e mail adresine TC. Numaranızı da yazarak gönderiniz. Gönderdikten sonra bizi mutlaka haberdar ediniz. Çünkü gönderenlerin sayısını tutmaktayız. Bu güne kadar dilekçe gönderenlere teşekkür ediyoruz. Tüketici Derneklerimizin bize sahip çıkmalarını istiyoruz. Kime: alo174@tarim.gov.tr ÖRNEK DİLEKÇE TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI’NA Sayın Bakan Mehdi Eker Önüne Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> veya <<çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için; Gerekçelerimiz : 1-Süt tozundan Çin’ de çocuk ölümleri meydana gelmiştir. 2-Avrupa Birliği Ülkelerinden Fransa’nın bir başka ülkeye ihraç ettiği süt tozunda insan sağlığına aykırı bakteri tesbit edilmiştir. 3-Çiğ Sütten yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri ile Süt tozundan yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri aynı özelliklerde değildir. 4-Süt tozunun yapımı esnasında , uzun süre dayanıklığı için katkı maddeleri katılmaktadır. 5-Bu talebimiz asıl amacı Tüketicilere ve gelecek nesillere sağlıklı ve besin değerinin en yüksek düzeyde Bakanlığınızca ulaştırılmasıdır. Bu sebeplerle süt tozundan süt ve süt ürünleri tüketmenin, tüketicinin tercihinde olmasını gerekmektedir. Süt ve süt ürünlerinin başlıca iki temel hammaddesi vardır. Birincisi çiğ süttür ikincisi süt tozudur. Çiğ Süt esas bir hammaddedir. Süt tozu ise ikame bir hammaddedir. Süt ve süt ürünleri bir gıdadır. Gıdaların hangi hammaddeden imal edildiğinin gıda ambalajları üzerine yazılması yasal bir mecburiyettir. İSTEK: Mevcut kanunlar ve yönetmelikler hükmünce Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> ve/veya << çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için gereğini , bu yasal başvru dilekçemin kayda alınmasını , evrak giriş numarasının elektronik posta adresime göndrilmesini ,yine yasal süre içinde elektronik posta adresime cevaplanmasını arz ederim. Bu dilekçemi elektronik posta ile gönderdiğimden dolayı imzalanamamıştır. T.C. kimlik numaram: Ad ve Soyad: Saygılar |
Bu konuda bilgilerini paylaşan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Çok yararlı olarak bildiğimiz ya da anlatılan süt'ün bazı koşullarda çokta sağlıklı olmadığını hatta zararlı olabileceğini net olarak öğrendim. Marketten süt alırken sürekli kullandığımız markalar olmayınca herhangi bir markayı alır ve süt işte içine ne katacaklarki diyerek tüketiyorduk.
Bu andan sonra sadece keçi sütü almaya ve onuda kefir haline getirdikten sonra tüketmeye karar verdik. İmkanımız olduğu hallerde de cam şişelerde satılan günlük sütleri tercih edeceğiz. |
Sebahattin Bey,
Aslında soruyu şöyle değiştirsek. Ambalajlı süt mü, yoksa sağlıklı bir inekten elde edilen ve gerekli şartlara uyularak sağılan süt mü tercih edersiniz? |
Bende tüketici olarak elbette ki en doğal olanını isterim Cumhur bey. Doğru noktayı yakalamışsınız tebrik ederim....
" Ambalajlı süt mü, yoksa sağlıklı bir inekten elde edilen ve gerekli şartlara uyularak sağılan süt mü tercih edersiniz?" Bakın bu nokta çok önemli işte, bunu vurgulamaya çalıştım. Sütçünüzün ineğinin sağlık durumu biliyor musunuz? Sağım yapan kişinin bulaşıcı bir hastalık taşımadığını? Sağım alet ve ekipmanın hijyeni ne durumda. Bunlar hep akıl karıştıran sorular. Bir yandanda tüketicinin aklında özel sektöre dair sorular var. Tarım bakanlığının açıklamasını hatırlıyorsunuzdur. Gıda üretiminde hile yapan şirketlere dair.... Tehlikeleri biliyoruz fakat nasıl güvenilir süte ulaşacağız bunu bilmiyoruz... Sevgiler ;) |
Merhaba.
Alıntı:
Alıntı:
Sn. Sebahattin Sargın, Bu tip sorular sormaya başladığımıza göre bu iş artık düzelecek demektir. Tüketici yani bizler, sorgularsak, araştırırsak, bizi kimse aldatamaz. Sadece süt konusunda değil, bütün içecek ve yiyeceklerimiz ve hatta üretildikleri tohumlar için de aynı endişeleri duymalı ve sorgulamalıyız. Limanlarımıza yanaşan dev gemilerden indirilerek Anadolunun dört bir yanına dağılan ve ne olduğu belli olmayan hayvan yemleri için de endişelenmeliyiz. Saygılar. |
Sabah akşam görüyorum ineği, mutlu mesut otluyor. Hani, selamlaşıyoruz diyeceğim neredeyse. Benim ve komşu bahçelerden çıkan otlar, koçanı alınmış mısır bitkileri, gözden kaçmış torpil iriliğindeki kabak ve hıyarlar taze veya kurutulup yedirilmek üzere haftada bir 6-7 kilo sütünü aldığım bu ineğe gidiyor. Sütü aldığımda henüz dumanı tütüyor. Bu sütten evde yoğurt, peynir yapılıyor, arada bir yumruk iriliğinde tereyağı, ve her sabah içilen birer bardak soğuk süt. Lezzeti, süt olmaktan çoktan çıkmış market uht'leri kıyas bile edilemez. İneğin ahırını da arada bir ziyaret ediyoruz, maksat sahibiyle ayaküstü sohbet. İlginç ama, ahırlara yaklaşıldığında duyulan o kesif taze gübre kokusu da yok. İnsanlar, bizim köpeğimize gösterdiğimiz ihtimamın aynını, belki fazlasını ineklerine gösteriyorlar.
Velhasıl, bence her mahalleye böyle inekler lazım :) |
Tireli süt üreticileri birleşmişler Tire Süt Kooperatifi kurmuşlar ve TİRE SÜT diye 1000mllik cam şişelerde organik, pastörize , harika bir süt satışa sunmuşlar. Bir haftadır bu sütü kullanıyoruz, dayanma süresi 2-3 gün ve çok memnunuz:) İzmir ve yöresindeki arkadaşlarıma denemelerini tavsiye ediyorum, fiyatı da uygun(1ltsi 2.35TL)
|
Biz ailecek denedik ve çok sevdik .
Sadece cam şişeler depozitosuz , bu da şişe birikmesine yol açıyor . Bizim bakkala Yorsan marka depozitolu şişede geliyor , ona devam edeceğiz sanırım . |
Endişelenmek gerek gerçektende...
Sektöre girmeden önce okulda eğitim görürken hep belirli belgelere sahip firmaların asla hileye başvuramayacağı öğretildi bize... Yaklaşık bir aydır bir süt fabrikasında çalışıyorum. Hani hep derler ya "Bilinen tanınmış markaları satın alın" diye. Bunun doğruluğuna daha çok inanıyorum artık. Küçük ölçekli işletmeler de hijyen şartları çok kötü durumlarda... Bu işletmelerde gördüğüm olumlu diye niteleyebileceğim tek yan ise yasaklı katkı maddelerinden uzak durmaları. Sorumlu yöneticilerde hijyen bilgilerinden yoksunlar. Denetlemelere gelen memurlar adeta üç maymunu oynuyorlar. Büyük firmalara bakarsak evet hijyenik açıdan gayet iyiler. Ancak katkı maddeleri konusunda olan iddialar malum. Gelelim süt tozu konusuna... UHT sütlerin süt tozundan yapıldığını görmedim ancak yoğurtlarda süt tozu kullanılıyor. Çalıştığım süre boyunca gördüklerim bunlar. Mümkünse kendi sütünüzü kendiniz alıp yoğurdunuzu üretin. Tabi sütçünüz güvenilir ise... Bunu yapamıyorsanız bilinen markaları tercih edin demek zorundayım... Sevgiler ;) |
Alıntı:
|
süte bayılırım her zaman çiğ süt iyidir
|
Alıntı:
Bulabildiğim süt tadına en yakın süt diyebilirim.Yoğurdumuzuda bu sütten yapıyoruz artık. |
Bizim bakkalın sütü Sütaş markaymış .
Geçen akşam Migrosta da yarım litre depozitolu Pınar süt buldum . Yaygınlaşacağını umuyorum . Tüketici de bilinçleniyor , artık UHT satışları azaldı sanırım . Migros 50 lira alışverişe 6 litre UHT süt veriyor . |
...Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.
İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür. ...İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: "Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar kuvvetle bağlantılıdır. Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, ade üzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor." Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu batıl bir tavsiyedir. inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın: Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kıvırcık lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400mg). Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz ...Prof. Dr. Ahmet Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sütün raf ömrünü uzatmak için yapılan pastörizasyon ve UHT'nin bazı hastalık yapan bakterileri ortadan kaldırırken, faydalı bakterileri de yok ettiğini söyledi. Sütün içindeki faydalı bakterilerin hastalık yapmadıkları gibi, birçok hastalığı da önlediğini, sütün kesilmesini ve ekşimesini sağladığını ifade eden Aydın, ''Süt, çok faydalı bir içecekken pastörizasoyon, UHT ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline geliyor'' görüşünü dile getirdi. Ahmet Aydın, pastörizasyonun, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engellediğini, sindirim enzimlerini tahrip ettiğini ileri sürerek, ''Tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır'' diye konuştu. ...Dereotu ve rokada, sütten daha fazla kalsiyum bulunduğunu anlatan Ahmet Aydın, ''Kalsiyum pek çok yeşil yapraklıda var. Bunlar ayrıca bir yığın vitamin sağlıyor. Hele de bunları taze taze tüketirseniz. Emilim açısından kalsiyum, fosfor oranları da çok iyi. Yeşil yapraklılar kemiklerin kuvvetlenmesi için gerekli olan potasyum, magnezyum açısından da zengin. Kemiklerin güçlü olması için yeşil yapraklıların tüketilmesine önem verilmeli'' dedi. ...'Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir. Sütü alınan hayvanın meralarda otlamasına ve suni yem yememesine dikkat edilmeli. Temiz olduğuna güveniliyorsa, sokak sütçüsünden de süt alınabilir. Şehirdeki en iyi seçenek, günlük pastörize şişe sütleridir. Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayın. Sadece ekşiyen veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz. Sütü süt olarak değil, mayalanmış olarak yoğurt, kefir, peynir olarak kullanın. Böyle olunca kaynatmaktan dolayı kaybedilen vitamin, mineral ve enzimlerin bir kısmını geri kazanılır.'' ...Sütün en kaliteli hali yani en sağlıklı şekli ineğin memesinden çıktığı halidir yani doğal halidir. Bu sütler, süt hayvanlarında bakım, beslenme, hayvan sağlığı ve sağım aşamalarında gereken tüm hijyen koşullarına uyularak elde edilirse, gelişmiş ülkelerde sertifiye çiğ süt adı altında, en besleyici ve pahalı sütler olarak satılır. http://webcache.googleusercontent.co...&ct=clnk&gl=tr ... İNEK NE YEMELİ Doğal beslenen ineğin sütünde omega-3 vardır, yapay beslenende hiç yoktur. Doğal beslenen ineğin sütünde damar sertliği yapıcı doymuş yağ asidi yoktur, yapayda vardır. Bu asitler fruktoz gibi kolesterolün oksitlenmesine yol açar. Doğal beslenen ineğin sütünde dünyanın bugüne kadar bildiği en büyük antioksidan olan alfaminolimik asit vardır. Bu maddeyi tüketen kadınlarda meme kanseri yüzde 40 daha az görülmektedir. Yapay beslenen ineğin sütünde bu hiç yoktur. Yine merada beslenen ineğin sütünde insüline benzer büyüme hormonu vardır. Bu gençlik aşısıdır, bütün hücrelerin kendisini yenilemesini sağlayan maddedir. Duymuşsunuzdur kırsal alanda 100 yaşını aşmış bazı insanlarda ikinci kalıcı dişler düşer ve onun yerine üçüncü dişler çıkar. İşte bu doğal sütün eseridir. Doğal sütün maliyetinin çok pahalı olduğu söylenir ama batıda ekolojik hayvancılığın sonucu elde edilen süt ile konvansiyonel üretilen sütün maliyeti arasındaki fark yüzde 10-15’i geçmiyor. Ne Türkiye yasalarında ekolojik hayvancılıkla barışığım, ne de AB’dekiyle. Ekolojik hayvancılık denince akla “ekolojik tarım sonucu elde edilmiş ürünlerle hayvanın beslenmesi” geliyor. Affedersiniz ama 2000 yıl önce hayvan nerden patatesi buldu da yedi, ya da pancarı. İneğin normal beslenmesinde pancarın, mısırın ve patatesin yeri var mı? Yok. AYDINLIK- Demek Amerika’dakilerin varmış. DEMİRKOL- Orada da yok. İster ekolojik tarımla, ister normal tarımla elde edilmiş olsun hayvana pancar verilmesi yanlış. Zaten hayvanın sütünün kötü olmasının sebebi hayvanın, karbonhidratı zengin, onu yağlandıran tarzda, mısırla beslenmiş olması. O yüzden ekolojik hayvancılık dediğimizde yasalarımızın buna göre organize olması gerekiyor. Tanımlamamız gereken, türe özgü beslenme. Bir inek nasıl beslenir doğada? Öyle beslersek ineğin sağlıklı olmasını sağlarız. Dolayısıyla verdiği ürünün de insanlara sağlıklı olmasını sağlarız. Bütün doğada kendiliğinden yetişen yeşillikler omega-3 ağırlıklı yağ içerir. İnsanların eliyle ekilenler omega-6 içerir. ...Ama yapay yem üreticileri "biz dünyayı nasıl doyuracağız" yalanıyla kandırarak hayvancılığı katlettiler. Hayvanları meralardan ahırlara çektiler ve bugün her ahır hayvanı şeker hastası. Çünkü neyle besleniyor, pancar küspesiyle, yapay protein yemleriyle, patatesle ve mısırla besleniyor. Hızla kan şekerini yükselten, hayvanın yağlanmasına yol açan ve hayvanın şeker hastası olmasına yol açan bir beslenme şekli. Prof.Kenan DEMİRKOL http://www.dogateknik.com.tr/Degerle...matematigi.htm |
...Ama maalesef umduğunuzla bulduğunuz bir değil. Doğduğu günden itibaren güneş yüzü, tek bir ot, tek bir çayır görmüyor inekler. Genellikle yurtdışından gelen GDO’lu mısır ve soyayla besleniyorlar. Dolayısıyla yazın merada otlayan ve tamamiyle yeşillikle beslenen, kışın da yazın biçilip kurutulmuş ot yiyen ineğin sütünün, bugün mısır kırığı, cips fabrikalarının artığı patates kabukları, tahıl artıkları, pirinç kırığı, mısır silajı, GDO’lu mısır, pancar küspesi, GDO’lu soya ile beslenen hayvanın sütünden temelde dört farkı var.
... merada otlayan hayvanın sütü damar sertliği yapıcı doymuş yağ asitlerinden fakirdir. Halbuki endüstriyel olarak beslenen inekten sağılan süt, damar sertliği yapıcı yağ asitlerinden zengindir. O yüzden bugün doktorlar tereyağını yasaklıyor. İkincisi, merada otlayan hayvanın sütünde Omega 3 var. Hani şu yıllarca sadece balıktan aldığımızı söylediğimiz ve yalan söylediğimiz Omega 3. Omega 3’ün esas kaynağı yeşilliktir. Balık, yosun yediği için etinde Omega 3 var. İnek de, ot yediği zaman etinde, sütünde Omega 3 var. Ama bunun bilgisi dahi kalmadı artık. Omega 3 insan vücudu için en önemli yağ asidi. Ama biz çağ olarak Omega 3 eksikliği çağında yaşıyoruz. Bugün oluşan kronik hastalıkların temelinde Omega 3’ten fakir beslenmemiz yatıyor. ...Merada otlayan hayvanın da depo yağı ağırlıklı olarak stearik asit. Ama endüstriyel yemle beslenen hayvanın depo yağı ağırlıklı olarak palmetik asittir. Palmetik asit ise bahsettiğimiz damar sertliğini yapıcı doymuş yağ asididir. Şimdi gelelim Adana kebaba... 60 sene önce de Adana’da kebap yeniyordu ama hiç kalp hastası yoktu. Şimdi de yeniyor. Ama var... Çünkü o zaman merada otlayan hayvandan yapılıyordu kebap. Ve kuyruk yağı da ağırlıklı olarak stearik asit içeriyordu. Ama o stearik yağ, ya emilmiyordu ya da emilse de oleik aside, yani zeytinyağına dönüşüyordu. Yani dedelerimiz kuyruk yağlı Adana yediğinde zeytinyağlı Adana kebap yiyormuş meğerse! Biz ise damar sertliği yapıcı palmetik asitli Adana kebap yiyoruz. Aynı palmetik asit, şu kahveye konan süt tozlarında da var. Hani bitkisel, zararsız denilen... Yalan! Biz süt tozunu kahveye koyduğumuz anda damar sertliği yapıyoruz kendimize. Çünkü palmetik asit kolesterolü oksitleyerek damar sertliğine sebep oluyor. Bakın benim dedem 117 yaşında öldü. Babam ise 59 yaşında kalpten öldü. ...Elbette. Bakın, normalde inek ne zaman süt verir? Yavruladığı zaman. Ama üretici için süt o kadar değerli ki, yavru 10 gün sonra annesinden ayrılıyor ve soya sütü ile besleniyor. Ve günlerce anne ve yavru ayrılık nedeniyle ağlıyor. * Bu kadar acımasız olduğumuzu bilmiyordum... Maalesef... Ama aslında biz hem hayvana hem de sonuçta insana yapmış oluyoruz. Bakın, hayvan ne yerse sütü odur. Kanada’da anne sütü incelendi. Anne sütündeki yağın yüzde 7’sinin trans yağ asidi olduğu ortaya çıktı. Yani anne margarin yerse emzirdiği bebek de margarin yemiş oluyor. O halde biz inek sütünden tereyağ yaparsak o hayvanın bütün yedikleri o tereyağayansıyor. Yediği zehirler, tarım ilaçları, ona pompalanan antibiyotikler, hepsi. Dolayısıyla biz kendimizi seviyorsak hayvanı da sevebiliriz. Ve o zaman ancak doğal olana dönerek hayvanlara insanca bir muamele yapabiliriz. Ben bir röportajımda “Biz hayvanlara hayvanlık ediyoruz” demiştim. Felsefi olarak düşünürseniz onlar da öcünü alıyor şimdi. İnek diyor ki, “Sen beni ahıra tıkarsan ben de senin canına ot tıkarım!” Olan aynen bu... Endüstriyel hayvancılık, artı endüstriyel tarım, insanlığı yok eden kapitalist ayak oyunlarıdır. Prof.Kenan DEMİRKOL http://bomontigrup.com/HDF_detay.asp...en%20zararl%FD |
Alıntı:
http://www.ekoorganik.com/kategori/g...k_sut_1lt.aspx |
Ben şahsen doğala yakın süt bulabilmekte zorlanan bir kişi olarak sütten sağlanacak yararların süt ürünlerini tüketerek yapılabileceğine inanıyorum..Ama sağlıklı ve hesaplı peynir,yoğurt bulabilmek te başlıbaşına bir sorun..
Mesela denemediğim fabrika peyniri kalmadı..Ama hepsini terkettim..Sütaş,Doğruluk gibi markalar bayağı kaliteli ama biraz pahalı.. En son karar kıldığım peynir Antep Peyniri.. Antep köylerinde yaptırılıyor..Keçi ve koyun sütünden tabi...Bunlar fabrikaların inek sütleri gibi ahırlarda hapis stresli hayvanlardan elde edilmiyor. Antep peynirini hem ucuz hem hijyenik olarak alabileceğiniz tek bir adres vereyim sizlere..Özellikle İstanbul'da oturanlar için..Çünkü ilçelere kuryesi veya kargosu var.. Peynir 1 kiloluk salamuralı kaplarda 16 tl.Yolunuz düşerse mutlaka deneyin derim.. Aynı kalitedeki peyniri başka yerden 25-30 tl'den aşağı alamazsınız.Balları da çok harika.. Bu adres Pendik/GAZİBURMA'dır: http://www.gaziburma.com/kat.asp?katid='DIGER' GAZİBURMA Güllüoğlu ayarında ve kalitesinde İstanbul'da ilk üçe girebilecek bir adrestir. |
|
Büyükşehirde yaşamanın dezavantajı, avantajlarından çok daha fazla gibi geliyor bana. Cizre'de yaşıyorum. Çoğu kişi nasıl yaşıyorsun orda yapacak bir şey bulabiliyor musun diyor. Doğal ürünlerle beslenebiliyorum en azından. Doğal yağlı süte, yoğurta, köy yumurtasına, harika peynirlere, hiç ilaç yüzü görmemiş sebze ve meyvelere istediğim zaman ulaşabiliyorum. Mutluyum burada olmaktan...
|
Arkadaşlar abimin hastalığından sonra beslenme ile ilgili yazılar okurken sütün zararları hakkında dehşet yazılar okudum.Sütün kemiklere verdiği zarardan bir çok kanser türüyle bağlantısına,alzheimer,böbrek taşları,kalp hastalığı,demir eksikliği,kansızlık,meme kanseri,prostat...üstelik bunlar süt tozu,kutu süt **** pastörize sütte değil en doğal sütün bile son derece zararlı olduğunu laktoz ve kazeinin insan ırkında bunu hazmedecek bir sistemi olmadığı ile ilgili 10 larca yazı okudum.Tabi sütün yararları ile ilgili yazılarda var ancak bir çok dr ve profun yazılarınıda göz ardı edemiyorum.
https://www.fitekran.com/yetiskinlerde-sut-tuketimi/ https://listelist.com/sutun-zararlar...yan-arastirma/ https://www.haberturk.com/saglik/hab...icmeyin--video https://www.anneysen.com/1-6-yas-coc...ri-neler_11560 |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 09:59. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025