agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   Türkiye'nin Kuraklık Sorunu (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/1854.htm)

Mine Pakkaner 05-08-2007 23:45

Çakırgöl de kuruyor
 
2 bin 504 metredeki Çakırgöl de kuruyor

http://www.milliyet.com.tr/2007/08/0...esim/gun04.jpg TRABZON AA


Çakırgöl Dağı'nın kuzey eteklerinde, denizden 2 bin 504 metre yükseklikte yer alan Çakırgöl de kuruyor. Gümüşhane sınırları içinde yer alan ve yayla turizmine büyük etkisi bulunan Çakırgöl, gün geçtikçe küçülüyor. Yetkililer, gölün yaklaşık iki yıl öncesine kadar çevresindeki istinat duvarından taştığını anımsattı. Çakırgöl'e toplam sekiz su kaynağının küçük çağlayanlar biçiminde döküldüğü, ancak kuraklık nedeniyle çağlayanların gölü artık besleyemediği kaydedildi.

http://www.milliyet.com.tr/2007/08/05/guncel/gun04.html

Filiz 11-08-2007 07:08

Su kısıtlamalarına artı olarak yapılabilecek başka ne var diye ararken süni yağmurlama hakkında bu yönetmelik maddesine takıldım. Acaba meteoroloji bu konuda neler yapıyor bilen birileri var mı? Ben hiç duymadım çünkü!


"Başbakanlık
Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce Yayımlanır
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Meteoroloji Mühendisleri Odası
Serbest Müşavirlik Mühendislik Hizmetleri Büroları
Tescili ve Mesleki Denetim Yönetmeliği

Meteoroloji Mühendisliği İhtisas Konuları
16- Diğer İhtisas Konuları
a) Yağış imkanı olan bulutlardaki yağışı artırmak (suni yağış), bulut dinamiği ve yağış fiziği konularında araştırmalar yapmak,
b) Orman yangınlarını tahmin etmek ve orman yangınlarıyla mücadelede meteorolojik parametreleri ölçmek ve analizlerini yapmak,
c) Meteoroloji karakterli doğal afetlerin öngörüsü için gözlemlerde bulunarak erken uyarı metodları geliştirmek."

malina 11-08-2007 07:25

Alıntı:

Acaba meteoroloji bu konuda neler yapıyor bilen birileri var mı?
Neler yaptıklarını bilmiyorum ama TV'de izlediğim kadarıyla, kuruluşundan bu yana bir kez bile meslekten birinin meteorolojinin başına getirmediğini biliyorum :)

malina 13-08-2007 17:59

Alıntı:

Kuraklığa karşı akıllı bulut

Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cemal Saydam, “Akıllı Bulut Yönetimi” projesinin uygulamaya konulmasıyla, barajları yağmur ve kar suyuyla doldurabileceğini iddia etti.

Yeşim Sert Karaaslan - Hacettepe Üniversitesi (HÜ)Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cemal Saydam, “Akıllı Bulut Yönetimi” projesinin uygulamaya konulmasıyla, barajları yağmur ve kar suyuyla doldurabileceğini iddia etti.

Saydam, yaklaşık 15 senedir proje üzerinde çalışma yaptığını ve artık tabiatın sırrını çözdüğünü söyledi.

Bulutların içinde buhar ve kristal buz parçacıkları bulunduğunu anlatan Saydam, buz parçacıklarının büyüklüğünün yağmur ve kar yağışını belirlediğini kaydetti. “Buz parçacıkları büyükse yaz aylarında yağmur kış aylarında ise kar yağışı meydana gelir” diye konuşan Saydam, bulutlara dışarıdan müdahale ederek buz kristallerinin sayısını artırabileceğini ve büyümesini sağlayabileceğini bildirdi. Saydam, projenin, yapay deneylerinin başarılı olduğunu söyledi.

ABD'de 1950'li yıllarda buna benzer bir çalışma yapıldığını ancak başarılı olamadıklarını ifade eden Saydam, “Benim projem, onlarınkinden farklı. Dünyada bir ilk olacak. Buna benzer çalışmaları İsrail de yapıyor ve giderek başarıya yaklaşıyor” dedi.

“BULUTLARA SAHRA TOZU TOHUMLUYORUZ”

Prof. Dr. Saydam, “sahra tozlarının bulut içinde yağmuru nasıl tetiklediğini” ispatladığını belirterek, “Yağmurdan sonra camların üstü sarı lekelerle kirleniyor. İşte bunlar rüzgarla buluta, buluttan da yağmurla yere inen sahra tozlarıdır” diye konuştu.

Her sahra tozunun yağmura neden olmadığını anlatan Saydam, “Yaptığımız incelemeler sonucunda hangi sahra tozunun yağmura neden olduğu belirledik. Güney Tunus'tan sahra toprağı aldık” dedi.

Projenin işleyişi hakkında bilgi veren Saydam, ilk olarak belirlenen sahradan, yağışı tetikleyecek sahra tozunun toplandığını kaydetti. Saydam, daha sonra tohumlamaya uygun nem oranı yüksek bulutun tespit edildiğini anlatarak, şöyle devam etti:

“Bulut tohumlamasında, bulut partiküllerinin büyümesine neden olan buz kristali yöntemi kullanılıyor. Bulutun bir parçasının aşırı soğumuş olması gerekiyor. Sahra tozu tohumları, uygun nem ve sıcaklıktaki bulutun içine, uçakla ulaşılarak bırakılıyor. Tohumların bırakılmasından yaklaşık yarım saat sonra yağış başlıyor.”

Barajların, yağmur suyundan daha çok kar suyuyla dolduğunu, nehirlerin de kar suyuyla beslendiğini belirten Saydam, “Tohumlama, özellikle uygun sıcaklık açısından kış aylarında yapılmalı. Yağmur suyu sadece toprağı ıslatır. Çok yağdığında sele neden olur ama kar öyle değil. Kar yavaş yavaş eridiği için nehirleri besler. Örneğin, Ankara'ya 2 metre kar yağdırın bir şey olmaz ama çok fazla suyu bir anda indirdiğiniz zaman altyapı bunu kaldırmaz” dedi.

Bu işlemi “Bulutu inek sağar gibi sağmak” diye adlandıran Saydam, projenin uygulamaya konulabilmesi için bürokratik engellerin bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi. Tohumlama işleminin yapılabilmesi için bulutlara uçması gerektiğini ifade eden Saydam, bunun için gerekli yerlere başvurduğunu ancak izin alamadığını kaydetti. Saydam, ilgili yerlerden izin alındığında kış aylarında hemen projenin uygulamaya konulabileceğini bildirdi.

“PROJEYİ AVRUPA BİRLİĞİNE SUNDUK”

Projeyi, Almanya'daki bulut odasıyla ve Atina'daki dünyaca tanınmış meteoroloji uzmanıyla paylaştığını anlatan Saydam, “Projenin desteklenmesi için onlarla beraber Avrupa Birliği'ne başvuruda bulunduk. Şimdi, cevap bekliyoruz” dedi.

“Sonbahar ve kış aylarında başımızın üstünden geçecek bulutlara yağacak mı acaba diye beklersek, daha çok bekleriz” diye konuşan Saydam, en kısa zamanda su yönetimi planlamasına “Akıllı Bulut Yönetimi” nin de katılması, sonbahar ve özellikle kış aylarında yağışlara müdahale edilmesi gerektiğini bildirdi. Prof. Dr. Saydam, “Bu sene yaptık yaptık, eğer bu kışı kaçırırsak 2009-2010 kışını beklememiz lazım” diye konuştu.
Kaynak

aliko69 30-05-2008 16:13

Susuz bir yasam düsünülebilinir mi?
 
Ìçmek, yemek pisirmek, yikamak ve daha bir dizi baska sey için gereksim duydugumuz su, bize doganin bir armaganidir. Bütün canlilarin temel yasam kaynagi olan tatli su orani sanildigi gibi dogada sonsuz ve sinirsiz degildir. Bir çogumuz, dünyada sudan çok ne var diye düsünebilir. Evet bu dogrudur dünya yüzeyinin %70`i sularla kapli oldugu halde (tam 1,4 milyar metreküp). Ama bunun %97`si deniz suyu olarak (tuzlu su) insanlar için kullanilamaz haldedir. Geri kalan %3 tatli su miktarinin büyük bir kismi kutup buzlarinda saklidir ve kullanilabilecek tüm su orani sadece %0,3`tür. Bu oran da her geçen gün toprakta ve havada artarak bulunan zararli maddeler tarafindan kirletilmektedir.

Insan vücudunun üçte ikisi sudan olusmaktadir. Istitastiklere göre her yetiskin kisi günde ortalama 2-3 litre suya ihtiyaci vardir. Insanlar suyu sadece içecek yoluyla degil, yiyecekler (sebze ve meyveler %90`a varan bir oran su içermektedir) araciligiyla da bünyelerine alirlar. Bir kisinin günlük kullandigi su miktari gözönüne alindiginda, bu küçük bir orandir. Almanya`da kisi basi günde ortalama 140 litre su kullaniyor. Bunun büyük bir kismi tuvalatlerde (%32) ve banyoda (%30) kullaniliyor. Geri kalan kismi ise %12 çamasirlar, %6 bulasiklar, %6 temizlik, %6 dis firçalamak, el ve yüz yikamak, %6 yemekler ve %2`si araba temizligi için kullaniliyor. Bunlarin yanisira kullanilan bu su miktari ise ev islerinde kullanilan zararli maddeler tarafindan da o kadar kirletiliyorlar ki, atik su aritma tesisleri suyu tekrar temizlemek için büyük çaba sarfediyorlar. Su aritma tesislerinin maddi giderleri son on yilda dörde katlandi. Bu ücrette herkes tarifindan karsilaniyor.

Su dogada sonsuz ve sinirsiz olmadigindan dolayi ve varolan tatli su kaynaklarini korumamiz için, evlerde rahtimizi bozmadan da birçok olanaklarla su tasarruf edebiliriz. Su tasarruf ederek hem çevremizi korumus, hem de atik su temizligi için maddi giderimizi azaltmis oluruz.


Su israfini önlemek ve suyu korumak için alinabilinecek bazi önlemler sunlardir:

- Banyo yapmak yerine, dus almayi tercih ediniz. (Bir kez banyo yapinca kullanilan su üç dusta kullanilan suya esittir.)

- Damlayan musluklar zamaninda tamir edilmelidir. Dakikada akan 10 damla su ayada 170 litre suyun bosyere akip kanalizasyona karismasina yol açar.

- Dis firçalarken, sabunlanirken, tras olurken suyu akitmak yerine, musluk kapatilip tekrar açilmalidir.

- Sebze ve meyveleri akan su altinda yikamak yerine, bir kap içinde yikayiniz.

- Ìçinde sebze ve meyveleri yikadiginiz suyu çiçeklere verebilirsiniz.

- Bulasik ve çamasirlariniz çok kirli degilse, makinalarinizi normal programi yerine, tasarruf programinda kullaniniz, böylece hem su hem de enerji tasarruf etmis olursunuz.

- Bulasik ve çamasir makinasini yeterince dolduktan sonra çalistiriniz.

- Klorlü beyazlatici yerine, çevreye zarar vermeyen temizlik ilaçlarini tercih ediniz. (Böylece hem yeralti sularini hem de cildinizi korumus olursunuz.)

- Fazla miktarda temizlik ilaci kullanmak yerine, az ve ölçülü ilaç kullanmayi tercih ediniz. Temizlik ilaçlari çevreye zarar verebilen maddeler içerirler.

- Çiçekleriniz için musluk suyunu degilde, kaplarda biriktireceginiz yagmur sularini kullaniniz.

- Kimyasal madde artiklari, ilaçlar, yaglar ve diger zararli maddeler kesinlikle musluklara ve tuvalete dökülmemelidir. Bu tür maddeler belediyeye bagli olan çöp isleme tesislerine veya zararli çöpleri toplayan araçlara verilebilir. Eski ilaçlari eczanelere de geri verilebilir.

----------
Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir.

www.cevremizikoruyalim.de.tl

malina 30-05-2008 16:37

Yukarıdakilerin hepsini uygulayın.

Villanızın bahçesindeki havuzu kullanmanızda ise sakınca yoktur :)

lizard 31-05-2008 01:46

Alıntı:

- Damlayan musluklar zamaninda tamir edilmelidir. Dakikada akan 10 damla su ayada 170 litre suyun bosyere akip kanalizasyona karismasina yol açar.
-Ìçinde sebze ve meyveleri yikadiginiz suyu çiçeklere verebilirsiniz.
-Klorlü beyazlatici yerine, çevreye zarar vermeyen temizlik ilaçlarini tercih ediniz. (Böylece hem yeralti sularini hem de cildinizi korumus olursunuz.)

- Fazla miktarda temizlik ilaci kullanmak yerine, az ve ölçülü ilaç kullanmayi tercih ediniz. Temizlik ilaçlari çevreye zarar verebilen maddeler içerirler.

- Çiçekleriniz için musluk suyunu degilde, kaplarda biriktireceginiz yagmur sularini kullaniniz.

- Kimyasal madde artiklari, ilaçlar, yaglar ve diger zararli maddeler kesinlikle musluklara ve tuvalete dökülmemelidir. Bu tür maddeler belediyeye bagli olan çöp isleme tesislerine veya zararli çöpleri toplayan araçlara verilebilir. Eski ilaçlari eczanelere de geri verilebilir.
Bu maddeler dışındaki önerilere malesef katılamayacağımı üzüntüyle belirtmek istiyorum.
Sebebi ise birey olarak hakkım olan kullanma suyunu kirleten binlerce, milyonlarca termik santral, nükleer santral, kimya fabrikaları vs... varken kusura bakmasınlar ama ben banyo keyfimi azaltamam, çamaşır veya bulaşıklarımı bekletemem, sebzelerimi durgun suda yıkayamam çünkü hepimizin bildiği gibi durgun suda temizlik olmaz malesef...
Bütün bunları düşününce malesef suların kirlenmesinin faturası yine biz normal, sıradan yaşayan insanlara çıkıyor. Oysa ki gereksiz yere yapılmış bir adet termik santral veya fazladan yapılmış bir adet fabrikanın kirlettiği su oranını düşünürseniz eğer koca bir şehrin harcadığı suyu kirletebileceğini tahmin edebilirsiniz...
Ayrıca kirli suyun geri dönüşümüne harcanan paraların artması kusura bakmasınlar ama benim problemim değil... Silah sanayisine harcanan para kadar fazla olmadığını sanırım herkes tahmin ediyordur...

Peki çare nedir diye bana sorarsanız eğer cevabım fazlasıyla anarşist düşünceler taşıyacaktır...
İnsanlık böylesine (bana göre) ufak tefek saçma sapan hayaller peşinde su kaynaklarını kurtaracağına inanarak önlemler almaya çabaladıkça günün birinde öyle bir noktaya geleceğiz ki gerçekten yaşlı Dünya'mız üzerinde kişi başına günlük 1 lt. temiz su kalacak. Böylece toplu ölümler gerçekleşecek, büyük bir kaos ve yaşlı Dünya'mız doğa ana ile ortak yürüttüğü katliamı dengeyi bulduğunda sona erdirecek.

Belki bütün bunlardan sonra hayatta kalabilen insanlar olaylardan ders çıkarıp yeni bir medeniyet kurarak daha farklı bir şekilde hayatlarına devam edecekler...
Tüm bunlar olacakken benim için yapılacak en güzel şey ise zaten ortalama olarak geriye kalan 32 yıllık ömrüm boyunca temiz kalmış olan suyun tadını çıkarmak olabilir ancak...
Banyodan 1 saatten önce çıkmayarak, gürül gürül akan suyun altında kendi yetiştirdiğim domatesleri rahat rahat yıkarayak :)

Çok karamsar bir tablo olabilir ama malesef bunlar yaşanacak...
NOT: Benim ise kendimce ürettiğim en güzel su tasarrufu sloganı şudur;
"Birlikte banyo yapın sudan tasarruf edin"...

eskimo 31-05-2008 11:54

Google Maps'de İstanbul Silivri(Avrupa yakası) arası gezinirken gördüğüm havuzların çokluğuna inanamadım.
''okulda hep zayıf aldığım havuz problemlerini öğrenseymişim kaç m3 su dolu olduklarını bile hesaplardım''diye düşünmeden edemedim.:p

Ben de, bu su tasarrufu konusunda havuzlar doldurulan tonalrca su , fabrikalarn kaçak kullanarak, artılmadan nehir ve dereler salına yer altı sularına takıldım kaldım.

Küçük bir örnek vermek isterim.
İstanbul çevresinde bütün köy kuyularına saat takan İSKİ gibi üstün(!) bir kurumumuz varken bakın neler yaşanıyor...
Lüks havuzlu bir sitenin belediye encümen üyesi sakini,geçen yıl
yaşanan su sıkıntısını fırsat bilip,
bir iki su tankeri,satın alımış,
köy yolunda akan bir kaynaktan tankerleri ücretsiz doldurup,site sakinlerine bahçe sulamada kullanmak üzere tankeri 300 ytl den satıyormuş.

Bu tilkiler aramızda varken bizim tasarruf ettiğimiz bir iki ton su, işe yarar mı sizce?

aliko69 02-06-2008 08:50

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi eskimo (Mesaj 242786)
Bu tilkiler aramızda varken bizim tasarruf ettiğimiz bir iki ton su, işe yarar mı sizce?

Hani bir Ata Sözümüz var ya:

"Damlaya Damlaya Göl olur."

----------
Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir.

www.cevremizikoruyalim.de.tl

aliko69 02-06-2008 08:59

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi lizard (Mesaj 242726)
Tüm bunlar olacakken benim için yapılacak en güzel şey ise zaten ortalama olarak geriye kalan 32 yıllık ömrüm boyunca temiz kalmış olan suyun tadını çıkarmak olabilir ancak...

NOT: Benim ise kendimce ürettiğim en güzel su tasarrufu sloganı şudur;
"Birlikte banyo yapın sudan tasarruf edin"...

Senden sonrakileri ne yapacak?

Herkes bu anlayisla hayatini devam ederse ne olacak?

Kusura bakma ama senin bu düsüncene hic mi hic katilmiyorum.

Yaptigin son öneriye söyle katiyiliyorum:

Birlikte dus almak daha fazla su tasarrufu yapar.

----------
Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir.

www.cevremizikoruyalim.de.tl

lizard 05-06-2008 13:33

Alıntı:

Senden sonrakileri ne yapacak?
Herkes bu anlayisla hayatini devam ederse ne olacak?
Şu anda bütün Dünya insanları 6 milyarı birden kirlilik ve susuzluk ile ilgili bütün problemleri çözmek için çabalasalar bile kirliliğin ve susuzluğun geri dönüşü yok. Kullandığımız sular kapalı şişelerde durmuyor. Biz kullansakta kullanmasakta o sular azalıyor. Dünya ısınıyor. Bunun en büyük sebebi ise kullandığımız arabalar, kullandığımız elektrik, kullandığımız sanayi ürünleri için harcanan enerjiler, yaptığımız beton binalar...

Bütün bunları tüketmeye devam ederken bütün insanlar hayatları boyunca 1 damla bile su kullanmasalar dahi gelecek nesillere pek bir şey kalmayacak. Malesef şu anda doğa intikamını alıyor. Artık geri dönüşü yok. Ve ben bir canlı olarak öncelikle kendimi düşünmek zorundayım. Kusura bakmayın ama benim gereksiz harcayacağım 100 ton su yerine sağda solda mantar gibi biten ve asıl çevreyi, Dünya atmosferini değiştiren termik santraller, petrol rafinerileri gelecek nesiller için daha büyük tehdit. Gelecek nesiller bir şekilde deniz suyunu arıtır, gerekirse kutuplardaki buzları eritir yine de suyunu bulur. Fakat atmosfer her geçen gün daha fazla gazlarla boğulurken yapabilecekleri pek bir şey yok malesef...

Yıllardır kullanılan arabaların, kamyonların, uçakların çıkardığı egzoz gazlarını görmeden;
Termik santrallerin, yeni rafinerilerin yapılmasına karşı çıkan insanlara anarşik diye dövenlere göz yumarak;
Yıllardır denizlere, göllere bırakılan ağır metal içeren sanayi atıklarını görmezden gelerek;
Her daim atmosferi kirleterek, ozonu delerek, ağaç dikmeden ömrünü tüketerek yaşadıkça;

istediğimiz kadar su tasarrufu yapalım gelecek nesil diye bir şey olmayacak...
Acı ama gerçeklerdir bunlar. Televizyonlarda, reklam panolarında yürütülen uyutma kampanyalarına çok kapılmayın derim ben. Hayatımız boyunca harcamamız gereken belli miktar su olması mecburidir. Kalkıp kimse bana evinde tuvaletini yaptıktan sonra sifondan 1 lt daha az su dök gibi saçmalıklar önermesin. Kimse bana banyo yapmak yerine duş al demesin. Gidip fillere de hortumlarıyla suları çekip sağa sola püskürtmeyin demek gibi birşeydir bu.

Su hayattır, su temizliktir, su hijyendir... Sudan tasarruf olmaz. Sudan tasarruf etmeye çalışanlara da önerim daha yavaş ve az nefes almaları olacaktır. Böylece atmosferdeki oksijeni de tüketmemiş oluruz. Oksijen kaynakları tükendiğine göre gelecek nesillere oksijen bırakmamız gerekecek öyle değil mi?

Bu konuda söylenecek çok söz var gerçi. Karışık bir durum. Fakat durum sandığınızdan daha da vahim. Benim karamsar öngörüm en fazla 5-10 nesil sonrasının Dünya'yı göremeyeceğidir. İş işten geçti artık malesef. Geri dönüşü yok.

habibe 05-06-2008 15:07

Konu su ile alakalı olduğundan merak ettiğim bu soruyu buraya yazdım.
İçtiğimiz suda ki oksijenin miktarı artırılabilinir mi?

çilek_2 08-07-2008 20:57

Merhaba
Su ile ilgili bir başlık ararken burada yazmanın daha uygun olacağını düşündüm.

Biraz önce tv de yine istanbulun su sorunundan bahsediliyordu. Melen çayının suyuda yetmiyormuş. Bir şehri cazibe merkezi haline getiriyosunuz ve alt yapısını hazırlamıyorsunuz. Anadoluda yaşayan biri olarak bu haberlerden sıkıldım artık.
Geçende başka bir haber vardı MERKEZ BANKASI İstanbula taşınıyor diye. Acaba Merkez Bankasında kaç kişi çalışıyordur?
Aileleri ile kaç kişiyi bulur?
Bu insanlar ayda, hatta yılda ne kadar su tüketir?
Bize söylenen taşınma sebebi bence pek mantıklı değil.
Günümüzde teknoloji bu kadar gelişmişken Merkez Bankasının nerede olduğu önemli mi?
Hatta illa taşımak gerekiyorsa su sorunu olmayan küçük yerleşim yerlerinden birine taşınmalı. Küçük yerleşim yerine bu kadar insan taşınırsa Ankaralıların su sorununada çözüm olabilir. Bu insanlarda ve aileleri trafik sorunu olmadan, su sorunu olmadan yaşayabilirler.

İstanbullular az olan suyunuzu paylaşmak için Merkez Bankası çalışanları ve aileleri de geliyor. Biraz daha su tasarrufu etmeyi öğrenin. Çünkü zaten yetmeyen suyu paylaşmak için biraz daha insan geliyor.

Herhalde su yakında İstanbul için altından daha kıymetli olacak.

Mermaid 09-07-2008 05:59

Merhaba lizard

Peki bi düşünelim bu hale "bemim tekbaşıma alacağım önlemlerden bir şey olmaz" düşüncesi ile gelmedik mi?
Peki birirleri termik santral kuruyor sanayi atıkları çevreye saçılıyor, denizler kirletiliyor bunları kimler yapıyor biz insanlar değil mi?
Hiç düşündünüz mü onlarda belki "benim verdiğim zarardan ne olacak benden daha fazla zarar verenler var önce onu düzeltsinler" diyorlardır tıpkı sizin gibi
Bu yüzden benim aldığım önlemden birşey olmaz demeyin lütfen.
Bu arada elbette sadece su tasarrufu değil evet oksijenden de tasarruf etmeliyiz ama bu sizin dediğiniz gibi az nefes almakla değil.

Biraz daha az ben merkezli olalım ve dünyada yaşayan diğer canlılarıda düşünelim lütfen.

eskimo 09-07-2008 16:00

2008 yılı su politikası;
-İstanbu'da susuzluk alarmı,koca İstanbul'a yetmeyen su rezevleri
-Ankara'da halka içirilen arsenikli su
-İzmir'de''Sen Ankara'yı'' bırak İzmir'e bak'' polimiği.

Bu ciddiyet(!) karşısında bizede rezervuramıza koydumuz tuğlayı çıkarıp WC'mizi iyice temizlemek düşüyor.
Bari evim temiz olsun :)))))

lizard 11-07-2008 13:39

Sayın Mermaid;
Yazdıklarınız belli konularda çok gerçekçi ve doğru. Hatta benim de çevreme yaymaya çalıştığım bir nokta. Geçenlerde konuşuyorduk bu pirinç fiyatları hakkında. Fiyatlar yükselince herkes saldırdı pirince ve fiyatlar daha da arttı. O zamanlar marketlerde kimi görsem söylemeye çalıştım 1 hafta ülkenin yarısı bile pirinç almasa fiyatlar eskisinden ucuz olur. Sadece 1 gün hiçkimse araba kullanmasa, mümkünse işten izin alıp evde otursa benzin fiyatları da ucuzlar.

Termik santrallerin yapılmaması için çocuk yaşlarda bile bas bas bağırdığımızda dayak yemiştik. Okulda dışlanmıştık. Şimdi de nükleer santral yapılacak ve ben sesimi çıkarmıyorum. Oturup bize karşı çıkanların sonlarını izliyorum. Dünya'daki her canlı kendisini düşünür sadece. Kendi geleceğini ve neslini düşünür. Biz onu da yapmıyoruz. Zaten bütün sorun burada. Biz bir fare kadar gelecek nesillerimizi düşünmüyoruz. Eğer öyle olsaydı sevgili Ford üretim bandına kafa patlatmaz, sanayileşmek yerine doğallığımızı korumaya devam ederdik.

Fakat buradaki konu suyun dikkatli kullanımı. Bu konuda bireysel olarak yapabileceğimiz tek şey suyu daha az kullanarak hijyenden ödün vermemiz olacaktır. Bu da karşılığında daha büyük sorunlar çıkaracaktır. Her konuda belli bir stratejiyi yakalamak gerekir. Eğer sular kirleniyorsa, azalıyorsa öncelikle bunun sebeplerini ortaya koymak gerekir. Benim aylık su tüketimim 4 ton civarı. Yıllık 48 ton ve ortalama ömrüm boyunca ise sadece 2880 ton yapar. Bir insan olarak, insanca yaşayabilmek için belli miktarda su tüketmem gerekir. Vucudumun büyük çoğunluğu su ve hastalıklardan korunmak için suya ihtiyacım var.
Dünyadaki su miktarı azalmaz. Sadece yer değiştirir. Bu da mevsimsel değişimlerin bir sonucudur. Dünya üzerinde hiç insan olmamış olsaydı bile bunlar olacaktı. Eskiden çok çok verimli olan fakat şu anda çölleşmiş çok fazla sayıda alan var Dünyamızda. Fakat buradaki kilit nokta bu yer değiştiren suyun temiz kalması gerektiği. Kimse bundan bahsetmiyor. Dünya'nın %75'i suyla kaplı. Su sorunumuz yok. Teknoloji var su bulunur bir şekilde. Fakat ağır metallere buladığımız denizler, akarsular kimsenin işine yaramaz.
Benim katılmadığım hatta kızdığım konu suyun yer değiştirmesinin faturasını sıradan bir vatandaş olarak bana kesilmesi. Televizyonda, internette, gazetelerde her yerde suçlu ben olarak gösteriliyorum. Sebep ise suyu gereksiz kullanıyor olmam, tuvaletimi temizleyecek kadar suyu kullanmam, banyo yaparken iyice temizlenmek için su kullanmam, evimi, bulaşıklarımı, yiyeceklerimi temizlemek için, hastalanmamak için su kullanıyor olmam.
Ben de buna karşılık diyorum ki su tasarrufu yapmakla olmaz bu iş. Zaten insanların gereğinden fazla su kullandığına da inanmıyorum. Yapılması gereken insanları suçlayarak bir yere varmayacak eylemler üretmek yerine sorunun kaynağına inip çözümler üretmek.
Geçen yıllarda bas bas bağırıyordu yetkililer yağışlar azaldı diye. Yağışlar azalıyorsa daha fazla baraj yapılır daha çok su toplanır. Yağmur yağdığında 1 kova koyarsanız 1 litre 5 kova koyarsanız 5 litre su toplarsınız en basit mantıkla.
Havalar ısınıyor, bunun tek sebebi atmosferdeki sera gazları. Bunların kaynağı ise egzoz gazları, termik santraller, kömür kullanımı vs... Bana bir alternatif sunmuyorlar ki ben araba kullanmayım. İzmir'de yaşıyorum. İzmir'in yarısına yetecek kadar termal su kaynağımız var. Fakat nedense bütün şehre yayılacak bir projeyi iptal edip başka ülkeden gelen doğal gaz için her yere boruları döşediler. Yer altından çıkan ve yüzyıllardır akıp giden sıcak suyla şehrin yarısını ısıtmak varken doğal gaz yakmaya başladı insanlar.
Elektriği güneş enerjisinden üretebilmek için kendi evime sadece 1500 - 2000 ytl civarı bir yatırım yeterli oluyor. Fakat bununla ilgili devlet teşviki vs... olmadığı için ben doğalgaz veya kömür yakılarak saçma bir şekilde üretilen elektriği kullanmak zorunda kalıyorum.
Türkiye'nin bir çok yerine rüzgar enerjisi ile elektrik üreten santraller yapılabilir, hırçın Karadeniz'e dalgaların hareketinden elektrik üreten santraller kurulabilir. Şehirlerde motosiklet ve bisiklet kullanımına uygun yol düzenlemeleri yapılabilir. Fakat bütün bunlar göz ardı ediliyor, elektrik üretmek için başka ülkelerden getirilen doğalgazı yakıyoruz, herkes araba alsın diye tonlarca krediler veriliyor, toplu taşıma can çekişiyor ama suların azalması benim 2 saatlik duş keyfim oluyor, tuvaletime akıttığım 10 litre su oluyor.

Sevgili Dünya'mızın üzerinde atom bombaları patlatan, nükleer füzeleri sağa sola fırlatan, nükleer santraller kurmayı meziyet sananlar oldukça ve insanlık bunlara karşı halen daha ayaklanmıyorsa, karşı çıkmıyorsa ben de duş keyfimi 2 yerine 4 saate çıkarırım. Dönüşü yok artık bu durumun. 2-3 nesil sonra asit yağmurlarıyla tanışacak torunlarımız. Ben sırf bu konular yüzünden çocuk yapmayı planlamıyorum. Dünya'ya bir tüketici daha gelmesin diye. Benim yaşadığım kadar güzel yaşayamayacağı için. Ama diğer yandan ürememiz teşvik ediliyor. Her çocuk bir tüketicidir. Virüs gibi Dünya'mızı sardık. Bütün kaynakları delice tüketiyoruz. Satın aldığınız her plastik denizlerimizi kirletmeniz demektir. Fakat bana alternatif sunuluyor mu? HAYIR... Plastik şişe yerine cam şişelerden arıyorum yok. Aklım duruyor artık en son sadece alkollü ürünler cam şişelerde satılıyordu fakat artık onları da yavaş yavaş pet şişelere almaya başladılar.

Çocuklarınıza hayal kurmayın. Onlara çok zor günlerin geleceğini anlatın. Haberleri olsun.

Süha Şendoğan 11-07-2008 15:19

Sevgili Lizard,
Yüzde yüz haklısın sana candan katılıyorum.

Mermaid 12-07-2008 14:56

Sevgili Lizard

Anlattıklarınaza ****** katılıyorum. Ama benim demek istediğimi ya yanlış anladınız **** ben yanlış ifade ettim. Şahsınız için değil söylediklerim. Ben bir evkadını, bir anne olarak elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Yani ben size banyo yapmayın hijyenden uzak durun demedim ki, elbette hijyen çok önemli elbette temiz olacağız. Ama size basit bir örnek vereyim mi? Tanıdığım o kadar çok insan varki musluk açıkken mutfakların da iş yapan **** iki sokak ötedeki markete, fırına arabası ile giden. Ben bunlara bizzat tanık oluyorum.
Üreticiler tüketicelere, tüketiciler üreticilere pas atıyoruz. Satın aldığımız **** almayı düşündüğümüz pek çok üründe ambalaj seçme şansımız yok almamayı **** üretici firma ile temasa geçmeyi çoğu zaman hiç düşünmüyoruz. Evet ülkemizde sadece kar marjları gözetilerek üretim yapılıyor. Malesef insan sağlığı tabiat hep ikinci plana bırakılıyor hatta üç, dört amirinden memuruna, sanayicisinden siyasetçisine malesef kimse kendinden başkasını düşünmüyor. Herkeste bir maddiyattır almış başını gidiyor. Sivil toplum ögütleri sesini çıkartmaya kalksa hemen yıldırma politikaları başlıyor ve malesef halk olarak hiç sesimizi çıkartıp hakkımızı aramaz olduk. Bizim seçip bizi hizmet etmesini beklediğimiz insanlar bizlerin ne düşündüğünü merak bile etmediler. Kendi istekleri doğrultusun da koskocaman bir şantiye alanına çevirdiler İstanbul'u Yani hep bu gün için yaşıyoruz yarını düşünmeden anlatabildim mi, bilemiyorum? Benim demek istediğim dünyayı iyice batırmadan birşeyler yapmak ufakcıkta olsa madem ki kimse kılını kıpırdatmıyor belki biz bi çare buluruz da bu bilinçle yetiştirdiğimiz çoçuklarımız da dünyayı kurtarır kimbilir.
Ama hiç birşey yapmamaktan iyidir.

sevgiler

Halit Togay 12-07-2008 17:38

..Frank Herbert'ın Dune adlı bilimkurgu romanını okuyanlar vardır sanırım.
Dune (kum tepesi) adlı bir çöl gezegeninde arap etnik motifleri taşıyan insanlar vardır ve idrarlarını bile ziyan etmeden günlük yaşantılarını disipline alıp yaşarlar. Hükümdar halka büyük bağış olarak yemek sofrasında el sildiği ıslak havluyu atar halk kapışır. Kendi iptidai usulleri ile nem geçirmeyen elbiseler yapmışlardır ve içinde biriken ter ve nemi toplayıp kullanırlar.
..Dünya'mızın sonu en azından birkaçyüzbin yıl içinde bu gezegene benzeyemez çünkü Yeryüzü'ndeki su miktarının yalnızca çok küçük bir kısmı düzenli olarak Uzay'a kaçmaktadır. Su kimyasal açıdan çok az reaksiyona giren bir molekül olduğu için de parçalanıp yok olmaz.
..Su bize milyonlarca sene yetecektir.
..Küresel ısınma su kaynaklarımızı azaltmaz tersine çoğaltır.
..Çünkü Antarktika'da buz halinde kilometrelerce kalınlıkta duran su da eriyip suyun atmosferik dolaşımına katılır.
..Küresel ısınma yalnızca yağışlı bölgelerin yerini değiştirir. Bazı ülkeler ve bölgeler daha mühim hale gelir. Tıpkı buzul çağının bitmesi ile 12000 sene önce çölleşen eski verimli Sahra Çölü gibi.
..Aslında küresel soğuma (Buzul devirleri) suyu buzullarda hapsederek dolaşımdaki suyu azaltır.
..Lizard'ın söyledikleri çok doğru. Suyu kullanmakla yok edemeyiz. Ama sanayi suyu kirletir. Veya belli miktarda suyu olan bir bölgede plansız kullanım evlerde kullanılan su miktarını kısıtlamakla sonuçlanabilir. Bir kasaba kadar su tüketen bir sanayi tesisine kimse kalkıp da yüzde on tasarruf yap demez demeye kalkanın da matbuatta sesi kesilir. Ama belediye başkanları az banyo yapın deme cesaretini bulabilirler. Çimlerinizi sulamayın , dişlerinizi fırçalarken dikkat vb denir. Neden sensörlü musluklara subvansiyon yapalım fiatları ucuzlasın, duş başlarının ve lavabo musluk lülerinin daha etkili akıtma yapanlarının kullanımını yaygınlaştıralım çimlerinizin toprağı için ucuza perlit döşeyelim gibi şeyleri söylemezler.
..Öncelikle
1 Halkı dozunda suçlamak iyi bir yöntemdir. İnsan "su bulamıyoruz ama bak demişlerdi, ben dişimi fırçalarken suyu açık bırakıyorum, duşu da bugün uzun yaptık galiba" gibisinden hafif bir suçluluk hisseder. Birdahaki seçimde de aynı adaya oy verirken susuzluğun suçlusunu kendisi zanneder.
2. Belediye başkanlarına gerekli maddi desteği sağlayan, belki de aynı cemiyetlerde bulundukları sanayicileri kızdırmak seçim durumunda sıkıntı yaratır.
3. Su tüketini azaltacak tedbirler para harcattırır.
4. Çoğu idareci bunların uzun vadede kendi siyasi hayatları açısından faydalı olduğunu anlayacak kültüre sahip olmayabilir. Anlayanlar da halkın bunu değerlendirecek kadar şuurlu olmadığını düşünmektedirler. Maalesef de haklılardır galiba.

..Birkaç nokta daha var
..Öncelikle bahçe sulama su harcattırır ama konut başına bırakılan bahçe de fazla demektir. Bahçe ya bitişik nizam olmayan apartmanlarda ya da villa tipi konutlarda olur. Şişli Meydanı'nın ne kadar sıcak ama Taksim Gezisi Parkı'nın ne serin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bahçe ve ağaç şehrin iklimini düzeltir daha serin bir yaz ve daha çok yağış demektir. Bahçe sulamak için arıtılmamış sular zaten umumi parklarda kullanılıyor, bunu özel bahçelere tatbik etmek de mümkündür bahçede suyu daha tasarruflu kullanacak yöntemler de vardır, acaba kimse bunun maliyet hesaplarını yaptı mı?
..Yüzme havuzlarında fazla su var mış gibi görülür ancak bu havuzlar yılda bir kere doldurulurlar. Aynı yüzölçümüne sahip bir bahçeden çok daha az su harcanır. benim yazlığımda 150 metrekarelik bir havuz var 50 aile kullanıyor haftada 1 metreküp su kullanmıyor. Bunu Şükran Hanım'a söylediğimde "kaçak olmadığına emin misin?" dedi. Yani ne kadar az su kullanıldığını düşünün.
..Hela temizliği için kullanılan su İstanbul gibi deniz kıyısı bir şehirde pekala ayrı bir şebeke ile temin edilebilir. Bunun için de burada kullanılan suyu hesaplayıp ayrı su şebekesinin maliyetini ve karlılığını bilmek gerekiyor.
..Sanayi suyunda ne kadar tasarruf edilebilir bunu da hesaplamak lazım.
..Daha mühimi yeraltı ve yerüstü sularını kirleterek kullanılmasına mani olan , daha kötüsü kirli halde kullandıran sanayi tesislerine bir yaptırım uygulanmalı.
..En mühimi Halk kendini ilgilendiren bu konularda bilgili bilinçli ve örgütlü olup siyasetçiden hesap sormalı.

Halit Togay 12-07-2008 18:16

.. Yazma niyetindeydim atlamışım. En büyük tasarruf şebekeyi tamir ederek olabilir. Yer yer ve bazı şehirlerde yüzde ellinin üzerine çıkan şebeke kayıpları oluyor. Yetrsiz altyapının faturası gene halka çıkarılıyor.

eskimo 21-07-2008 12:43

Alıntı:

En büyük gölet benim yarışıyla su tasarrufu nasıl yapılır

21 Temmuz 2008
Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
21 Temmuz 2008

Eskiden İstanbul’da gece yarısından sonra Bağdat Caddesi’nde anahtar bırakmacasına otomobil yarışları yapılırdı.

Günümüzde bu kurak ve sıcak bölgede artık yarış dev havuzlu, göllü ve lagünlü projeler arasında. Maalesef otomobil yarışlarına dur diyen polisimiz var ama insan yapımı bu dev göllere dur diyecek bir yetkili yok. Yani mevzuat hazretleri henüz bu konuya uyanamadı!

Hürriyet’in Yaşam Emlak ekinde 10 Temmuz’da yayınlanan Meltem Kara’nın "Yeni konut projelerinde gölet yarışı" başlıklı haberini okurken atv’deki akşam haberlerine gözüm takıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, kuruyan su havzaları ve barajların üzerinde helikopterle dolaşıyor ve İstanbul halkını su tasarrufuna çağırıyordu. İşte o an içimden, İstanbul’da yanlış bir şekilde patlama yapan dev boyutlu yapay göl ve havuz inşaatlarına da dikkat çekebilmek için, helikopteri "kaçırmak" geldi!

SUDA YÜZDE 25 TASARRUF YAPILABİLİR

İstanbul’un kıt kanaat suyunu kullanmayı düşünen ve şimdiden kuruyan bu "sulu" projelerin vaatleri de inanılmaz! Projenin birinde inşa ettikleri göletin "olası su sıkıntılarına karşı su deposu vazifesi göreceği" iddia ediliyor. Eğer bu iddiaya inanırsanız, "İSKİ, yüzlerce kilometreden İstanbul’a bir damla su getirebilmek için neden geceli gündüzlü çalışıyor" diye kızabilirsiniz! Ayrıca bu projeler, "yer- altı sularını kullanıp yağmur sularını depolayacağından dolayı su tasarrufuna da özen" göstermekteymiş!..

Bu projelerden ev alanlar, büyük göllerde balık tutup, sandal sefaları yapacak, ördek, pelikan gibi şanslı hayvanları besleyebileceklermiş! Binlerce metrekarelik göletler şelalelerle birbirine bağlanacak, bazılarında asma köprüler bulunacakmış! Tüm bölgedeki balıklar, kuşlar, böcekler, çiçekler, işyerleri, insanlar kuraklıktan etkilenirken, herhalde bu projelerle yaratılan yapay dünyaya hiçbir şey olmayacak! Aslında daha önce yapılan benzer projelerdeki göllerin şu an başına geldiği gibi, her yıl kurak aylarda ilk önce bu projelerin havuzları, göl ve göletleri kuruyup gidecektir...

Missouri-Columbia Üniversitesi’nden sınıf arkadaşım Dr. Michael J. Hayes, şu anda ABD’deki "Ulusal Kuraklık Zararlarını Azaltma Merkezi"nin Müdürü. Mike’a mektup yazıp Las Vegas’daki yüzme havuzları hakkında ne yaptıklarını sordum. Aldığım cevap: "Vergi gelirleri artacağı için ABD şehirlerinin zenginlere ait lüks yerleşim bölgelerine sınır getirmediğini fakat en hafif bir kuraklığın başlangıcında ilk olarak özel yüzme havuzu, göl, göletlerde her türlü su kullanımına sınırlama getirilip, buralarda kullanılan su ücretinin önemli ölçüde artırıldığı" şeklindeydi. Ayrıca bana Güney Nevada Su İdaresi’nin web (www.snwa.com/html) sitesindeki "Kuraklık Planı"na da bakmamı tavsiye etti.

Bu kuraklık planının 21. sayfasındaki "İnsan Yapımı Gölller" paragrafına bakmanızı tavsiye ederim. Bir de planın 9. sayfasındaki şekile göz atın. Ülkemizde hep küçümsenen yapısal olmayan zarar azaltma önlemlerinden biri olan kuraklıkla mücadele planı ile nasıl yüzde 25’e varan su tasarruf yapılabildiğini de kendi gözlerinizle görebileceksiniz.

ARTİSTLİĞE GEREK YOK

Genelde su kayıplarının: Sızma ve şebeke kayıpları, Bilinçsiz su tüketimi, rezervuarların doğru işletilmemesi gibi belli başlı nedenleri olduğuna inanılır. Halbuki buharlaşmayla su kayıpları da yüksektir. Meslektaşım Doç. Dr. Kasım Koçak geçenlerde yaptığı bir konuşmasında dünyadaki yıllık toplam yağış miktarının yüzde 55’inin buharlaşma yoluyla atmosfere geri döndüğünü söylüyordu. Geniş yüzey alanları ve sularının sığ olmasından dolayı Büyükçekmece gibi bazı göllerden, buharlaşma ile önemli ölçüde su kaybı olmakta. Benzer şekilde çok daha sığ olan yapay göllerden ise çok daha fazla su buharlaşma ile kayıp olur gider. Yani bu anlamsız gölet yarışından dolayı suyumuz hem yanlış bir şekilde kullanılmış olacak, hem de bu göletlerdeki sızma, kirlenme, buharlaşmadan dolayı önemli ölçüde su kaybedeceğiz. Yani bu tür bir artistliğe hiç gerek!..

Ben şahsen varsa yeşil projelerden bir daire sahibi olmak isterdim, ama özel yüzme havuzlu, göletli, lagünlü bir evi bedava da olsa almam. Çünkü artık damlaya damlaya göl değil; çöl oluyor! Gerçekten insanlara yararlı, yeşil ve sürdürülebilir projeler yapmak isteyenler, artık dünyanın kabul ettiği gibi bilimsel anlamda "yeşil binalar" yapmalı.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=109
Kaç zamandır doğal(!) göletli bu lüks sitelere takmış durumdaydım.
Yetkili **** bilgili ağızdan ''bir söz,bilgi var mı?'' diye medyada aradım durdum, işte sonunda buldum.
Hemde bu projelerden birinin,aynı gazetenin 20/Temmuz/2008 sayısının orta sayfasında tam iki sayfa dev ilanı çıktıktan bir gün sonra....

delidumrul 06-08-2008 08:56

kuraklığa karşı teknoloji ne ölçüde kullanılabilir, kullanılırsa ne kadar yararlı olabilir
Bu konularda birilerinin kamuoyunu aydınlatması lazım

berduray 14-08-2008 12:42

2050 yılında balık olmak
 
http://herice.biz/yazi-363-2050_yili..._olmak....html

Halit Togay 06-09-2008 13:11

Bu göletlerde buharlaşma ile su kaybının ne kadar olabileceğini aradım gerçi kısa bir arama oldu ama 100metrekarede günde 120 lt gibi bir buharlaşma oluyor sanırım havuzcu arkadaşlar daha iyi bir rakam verirler. Sağlam bir rakam elde edebilirsek bu rakam üzerinden tartışılabilir.

eskimo 06-09-2008 15:56

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Halit Togay (Mesaj 282185)
100metrekarede günde 120 lt gibi bir buharlaşma oluyor

İnşaatcıların daha fazla kar elde etmesi için,
doğayı parayla satın almaya kalkanlar için, az mı?
Takıntım burada(biraz fesatım da:))
Halkalı'da bir proje var 700 metre boyunda,(yaklaşık 1km) yapay İstanbul Boğazı görüntüsü oluşturulup,yapay boğaz kenarında boğaz yalılarını birebir kopyası yalılar inşaa edilecekmiş.Bu yalılar 2 milyon dolara satılacakmış.
Projenin reklamı yapılmadan yalılar bitmiş.
Aslında bu yalıları alanlar adına çok üzüldüm(!):(
Zavalıların gerçek boğaz yalısı alacak 100 milyon Dolarları yok ki yapay boğaz yalısı almak zorunda kalmışlar yazık....

sukranayalp 06-09-2008 23:16

Sevgili Halit yaklaşık olarak doğru bir rakam vaermiş.
Havuzun yüzeyindeki suyun sıcaklığı ile hava sıcaklığı arasında en azından 3 C derecelik fark meydana geldiğinde , 80 m2 ebatlarında olan bir havuzda toplam yaklaşık 100 lt su buharlaşması meydana gelir. Bu da m2 de 1.25 mm'ye tekabül eder.

İstanbul gibi yaz dönemi hava sıcaklığının, su yüzeyindeki sıcaklıktan 3 dereceden fazla olduğunu düşünerek ve ortalama yaklaşık en azından 6 olduğunu tahmin ederek hesaplarımızı yeniden yaparsak hemen hemen, m2 başına 2 mm. kadar buharlaşma ile su kaybı olacağını hesaplayabiliriz.

sukranayalp 06-09-2008 23:25

Yukarda verdiğim rakam günlük kayıp ölçüsüdür.

Buharlaşma ilemeydana gelen kayıp doğal denge açısından kayıp değildir. Çoğu arkadaşımızın belirttiği gibi içine karışan kimyasal maddeler suyun kendi iç yapısını bozmakta ve doğal döngüdeki kimyasal döngüyü bozmaktadırlar.

Büyük göletler yapıp insanlığın hizmetine kamusal olarak sunmak asla suyun israfı olamaz.

İstanbul 'da 500 m2 lik büyük havuzlar yapıyoruz.
Açık havuz bunlar . Ve sadece site havuzları. Beni tek düşündüren şey bu olmakta.
Bu büyük su öğelerinden en fzla günde 25-30 kişi yararlnmakta. Durum böyle olduğunda, işte gereksiz su sarfiyatı diyorum.

imgelem 07-09-2008 15:48

[QUOTE=lizard;242726]Bu maddeler dışındaki önerilere malesef katılamayacağımı üzüntüyle belirtmek istiyorum.
Sebebi ise birey olarak hakkım olan kullanma suyunu kirleten binlerce, milyonlarca termik santral, nükleer santral, kimya fabrikaları vs... varken kusura bakmasınlar ama ben banyo keyfimi azaltamam, çamaşır veya bulaşıklarımı bekletemem, sebzelerimi durgun suda yıkayamam çünkü hepimizin bildiği gibi durgun suda temizlik olmaz malesef...

Banyodan 1 saatten önce çıkmayarak, gürül gürül akan suyun altında kendi yetiştirdiğim domatesleri rahat rahat yıkarayak :)QUOTE]
Sn.Lizard;
Kusura bakmayın ama gürül gürül akan suyun altında sebzelerinizin temizlendiğini sanıyorsanız sadece içinizi rahatlatıyorsunuz demektir.Hijyen tamamen farklı birşeydir çünkü.Eğer bir leğene doldurduğunuz sebze yıkama suyunun içine ucuz bir sirkeden litreye 1-2 çorba kaşığı koyup, sebzelerinizi 5-10 dk. bu suda bekletip ,dipte biriken kum ve benzeri kalıntı miktarına göre bu işlemi bir de sirkesiz olarak tekrarlarsanız Hepatit A(sarılık) v.b gibi sebze-meyveden bulaşan hastalıklara yakalanma riskini bertaraf edersiniz .Ayrıca suda bekletme yöntemi ile sebze meyvede pestisit v.b. kalıntıları da yüzeyden uzaklaştırmış olursunuz.
Çocukluğumda çok titiz yaşlı bir komşumuz vardı .Bakkaldan aldığı ekmeğin dışını sabunlu bezle silerek temizlediğini sanırdı.Sizinki de biraz buna benziyor.
Hijyenın şartı bol su kullanmak değildir...Bunun adı olsa olsa israf olur...

eskimo 07-09-2008 16:45

Alıntı:

Yani bu anlamsız gölet yarışından dolayı suyumuz hem yanlış bir şekilde kullanılmış olacak, hem de bu göletlerdeki sızma, kirlenme, buharlaşmadan dolayı önemli ölçüde su kaybedeceğiz.
Diyor Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Bir anlamda havuzlarla göletleri ayrı yere koymak gerekli sanırım.
Havuzlar yüzme sporu amaçlı,serinlemek amaçlı kullanılırken bu anlamsız göletler sadece doğal bir ortam yaratmak için,görsel zevk için yapılıyor.
Bir kaç projede okuduğuma göre;göletin suyu kimyasal kullanmadan,doğal yollardan biyolojik temizleme amaçlı doğal gölet canlıları ile süslendireceklermiş.
Olası bir su krizine karşı bu göletler sitelerin su ihtiyacını karşılamak için kullanılabilecekmiş....
Son cümleyi okurken su sıkıntısı doğduğunda bu göletleri dışarıdakilerden korumak için güvenlik ordusu mu tutacaklar acaba diye düşündüm :)))
Havuzlara gelince;
Kuzenim bu yıl işlettiği havuz hakkında bana anlattıkları;
Havuzun suyu geçen yıl yaşanan sel felaketinde yoğun bir şekilde etkilenmiş ve kirlenmiş, buna rağmen bu havuz suyu değiştirilmeden 15 günlük ağır kimyasal bir çalışmayla temizlenmiş,
buharlaşmayla ve havuzu kullananların üzerinde taşıdığı ve yüzerken dışarı taşan suyun yıl boyunca en fazla 3-4 ton olduğunu ve bunu da şebeke suyundan temin edildiğini,havuz suyunun her yıl değiştirlmesinin söz konusu olmadığını,bunun havuz işletmesine de ağır yük olduğunu anlattı.(tabi bu dürüst işletmeler için geçerli)
Bu dinlediklerimden sonra,
ben yine de kimyasalı daha az, kolibasili çok denizi tercih etmeye karar verdim.
:))
Havuzları sevmiyorum, hele hele vilların önündeki genel de kimsenin kullanmadığı, yıl boyunca kendi kendine buharlaşan bireysel havuzları hiç sevmiyorum.

Halit Togay 10-09-2008 19:49

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi eskimo (Mesaj 282531)
Diyor Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Bir anlamda havuzlarla göletleri ayrı yere koymak gerekli sanırım.
Havuzlar yüzme sporu amaçlı,serinlemek amaçlı kullanılırken bu anlamsız göletler sadece doğal bir ortam yaratmak için,görsel zevk için yapılıyor.
Bir kaç projede okuduğuma göre;göletin suyu kimyasal kullanmadan,doğal yollardan biyolojik temizleme amaçlı doğal gölet canlıları ile süslendireceklermiş.
Olası bir su krizine karşı bu göletler sitelerin su ihtiyacını karşılamak için kullanılabilecekmiş....
Kuzenim bu yıl işlettiği havuz hakkında bana anlattıkları;
Havuzun suyu geçen yıl yaşanan sel felaketinde yoğun bir şekilde etkilenmiş ve kirlenmiş, buna rağmen bu havuz suyu değiştirilmeden 15 günlük ağır kimyasal bir çalışmayla temizlenmiş,
buharlaşmayla ve havuzu kullananların üzerinde taşıdığı ve yüzerken dışarı taşan suyun yıl boyunca en fazla 3-4 ton olduğunu ve bunu da şebeke suyundan temin edildiğini.. Efendim ben de öyle diyorum zaten . Yani yüzme havuzunun su kaybı yaratan bir yapı olmadığını söylüyorum. Belki yapım masrafları aşırı gelebilir veya ilk seferde doldurulan su veya katılan kimyasal maddelerle ilgili olarak endişelerimiz bulunabilir ama bir kez dolmuş bir havuzun su harcaması ciddi boyutlarda değildir, şebeke sızıntıları ve belediyelerin yeşil alan sulamasında kullandıkları yeraltı suyu gözönüne alındığında hiçbirşeydir. Havuz israftır ne kadar pahalı bir yapı diyenler önce senede 15 gün kullanılan yazlıklara baksınlar. Yılda 3-4 ton su hiçbirşey sayılmaz. Kendi su sayacınıza bakınız ve faturanızı kontrol ediniz kendinizin 15 20 günde yüzlerce kişinin girdiği bir havuzun yıllık tüketimi kadar su harcadığınızı göreceksiniz. Esas problem suyu kullanmak değildir suyu kirletmektir.
Halit
Havuzları sevmiyorum, hele hele vilların önündeki genel de kimsenin kullanmadığı, yıl boyunca kendi kendine buharlaşan bireysel havuzları hiç sevmiyorum.

Evet alıntının içine yerleştirdim yazacağımı.

Arca Atay 14-09-2008 12:23

Suyu Bulandırmayalım
 
Türkiye, yaklaşık altı ay sonra Mart 2009’da su konusunda dünyanın en büyük organizasyonuna ev sahipliği yapacak. 160 dan fazla ülkeden yüzlerce devlet adamı ve uzmanı buluşturacak 5. Dünya Su Forumu Mart 2009’da İstanbul’da yapılacak. Dünya Su Konseyi, BM Barış Gücü’ne benzer bir uluslararası ‘Su Barış Gücü’ kurulmasından, Su Konseyi’nin bugüne kadar ne yaptığına kadar bir çok konu masaya yatırılacak ve 5. Dünya Su Forumu’nda tartışılacak. Forumun teması, ‘Farklılıkların Suda Yakınlaşması’ olarak belirlenmiş durumda. Bu kuruluş, kendisini, ''Dünya Su Güvenliği İçin Çok-Yönlü Uluslararası Bir Ortaklık'' olarak tanımlıyor. Dünya Su Konseyi, 300 üyeli bir uluslararası kuruluş. Konsey’in ana programının oluşmasında, çokuluslu şirketler ile Dünya Bankası'nın görüşleri esas alınmış. Dünya'nın milyarca insanı yani gerçek su tüketicileri ise Dünya Su Konseyi'nde temsil edilmiyorlar.

Dünya Su Konseyi Başkanı Fauchon’un verdiği bilgiye göre dünyada halen 1.1 milyar kişinin temiz suya ulaşamıyor. Suya bağlı hastalıklar savaşlardan daha fazla ölüme sebep oluyor. Her 10 yılda dünya nüfusu 1 milyar artıyor. Bu da daha fazla su tüketimine sebep oluyor. Günümüzde dünyanın su tüketimi geçen yüzyıla göre üç kat fazla. Gelecek yıllarda daha da fazla olacak gibi görünüyor. Dünya Su Konseyi su sorununu nasıl algılıyor ona bir bakmalı:

1. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında, kentlerdeki yüksek nüfus artışı su kaynakları üzerine aşırı baskı getirmekte bu durum suyun sunumunda kıtlık yaratmaktadır.
2. Suyun üretim maliyetleri yapay olarak düşük fiyatlandığı için su tüketiminde israf doğmaktadır. Bu nedenle suyun maliyetlendirilmesi ve fiyatlandırılması tekrar düzenlenmelidir.
3. Devletler ve yerel yönetimler, düşük yatırım, popülizm ve yolsuzluklar nedenleriyle suyun sunumunu becerememektedir.
4. Güvenli su üretimi, dağıtımı için özel sektörü, bu işe ortak yapmak; daha da açıkçası bu işlevleri özelleştirmek gerekir.
5. Su için şimdilik kaydıyla bir savaş olmuyor ancak bazen gerilimler yaşanıyor. Bundan birkaç yıl önce ‘su koruyucuları’ adlı bir öneride bulunuyorlar. Uzmanlardan oluşan belirli bir güç oluşturup, bir bölgede su konusunda bir çatışma olduğunda direkt olarak faaliyete geçecek biçimde. Bu birliğin görevi su konusundaki çatışmaları gidermek ve organizasyonu sağlamak. Daha önce teklif edilen bu birlik, İstanbul’daki forumda tekrar konuşulacak. Bir çalışma grubu kurulacak ve somut sonuçlar alınmaya çalışılacak. Bu güç, bölgesel bir güç mü, uluslararası bir güç mü, yoksa Birleşmiş Milletlere bağlı bir güç mü olmalı, bunların üzerinde halen çalışılmakta.

Bu liste neredeyse bir bütün olarak Latin Amerika'da altyapı yatırımları için verilen Dünya Bankası kredilerinde, bazı İMF anlaşmalarında ön koşul olarak yer aldı. Ve, bu koşullara teslim olan siyasi iktidarlar, özellikle Latin Amerikalı kent yoksullarının şiddetli direnmeleriyle karşılaştılar. Bolivya'da su dağıtımını üstlenen iki uluslararası şirkete karşı başlatılan su savaşları, bir halk ayaklanmasına dönüşerek Evo Morales 'i başkanlığa getiren sürece de yol açmış, etki etmiş oldu.

Pekala 4. Dünya Su Forumu neden Meksika'da yapıldı. Özelleştirilen su sistemlerinin nasıl işlediği, bu konuda on beş yıllık ''deneyimi'' olan Meksika'da denenmişti. Meksika’da olanlar, kamu yararına değil, karını maksimize etme peşine olan çokuluslu şirketlerin, su satış fiyatlarını çarpıcı oranlarda yükseltmeleri ile başlamış; faturaları ödeyemeyen yoksul bölgelerdeki konutların sularının kesilmesinden, sözleşmelerle garanti edilen yatırımların yapılmamasına, temiz sudan yoksun insanların sayısının daha da artması anlamına gelmiş. Bu nedenle Meksikalı yoksullar, ülkelerinde yapılan Forumu protesto ettiler ve tüm dünya insanlarına seslendiler: ''Su bir insan hakkıdır.''

Türkiye’nin güçlü bir su politikası var mı? Türkiye su politikası konusunda çok iyi bir deneyime sahip mi? Türkiye’nin geçmişte elde ettiği bir deneyimi var, özellikle barajlar konusunda, suyun taşınması noktasında ciddi deneyimleri var. İçinde bulunduğumuz yılda ülkemizde DSİ eliyle bir çok kentte ve noktada çeşitli sempozyum, toplantı ve etkinlikler yapılmakta. Bu toplantıların tümü 5. Dünya Su Forumu’na hazırlık niteliği taşıyor. Bu günlerde TÜSİAD su konusunda hazırladığı ikinci raporu yayınlıyor (Rapor 1 : Türkiye’de Su Yönetiminin Durumu: Sorunlar ve Öneriler” Prof. Dr. Ayşegül Tanık, Prof. Dr. Necdet Alpaslan ve Doç. Dr. Deniz Dölgen Rapor 2 : “Şebeke Suyu Hizmetlerinde Özel Sektör Katılımı: Dünya Uygulamaları Işığında Türkiye İçin Model Tartışması” Rekabet Kurumu Uzmanı Bülent Gökdemir )ve TÜSİAD Başkanı “Sosyal ve ekonomik olumsuzları bertaraf edecek şekilde planlanmış bir yasal çerçeve kapsamında şebeke suyu hizmetlerine özel sektör katılımının sağlanması ile bu sorunların bir bölümünün giderilmesi ya da etkisinin sınırlandırılmasının mümkün olabilecektir.” diyerek olaya son noktasını koyuyor.

TÜSİAD, kurak geçen bir yazın sonrasında, barajlarımızın doluluk oranlarının % 20’lere düşmesinden, suyun bireylerin en temel gereksinimi olmasından, ikame edilemez olmasından dem vurarak, Dünya Su Konseyi ile aynı tespiti yapıyor. “Su sorunu temelde suyun miktarının ve kalitesinin yeterli olmamasından kaynaklanmaktadır. Artan nüfus ve şehirleşme, küresel iklim değişiklikleri, sulamada kullanılan yanlış yöntemler, kaçak ve bilinçsiz kullanım gibi etmenler de su kaynakları üzerindeki baskıyı arttırmaktadır. Buna ayrıca mevzuattaki karmaşa ve yönetimsel sorunlar da eklenince su kısıtı, yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası sorunlar halinde karşımıza çıkmaktadır.” Hükmünü vererek dilinin altındaki baklayı çıkarıyor.

“Türkiye’de su hizmetlerine yönelik hukuki ve idari düzenlemeler dağınık ve parçalı bir yapı arz etmekte ve kurumlar arasında yetki karmaşası yaşanmaktadır. Ayrıca, artan kirlilik ve kısıtlı kaynaklar karşısında yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kalitesinin izlenmesi için sürekli izleme sistemlerinin kurulması gerekmektedir.…Suyun ekonomik bir mal olarak kabulü ve son derece yüksek finansman gerektiren altyapı yatırımlarının zorunluluğu, hizmetin merkezi veya yerel kamu otoritesi tarafından sağlandığı örneklerde etkin olmayan yönetim ve düşük kalite gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.Dünyada da benzer örnekleri bulunan bu durum, Şebeke suyu hizmetlerinde özel sektör katılımı seçeneğini gündeme taşımıştır….

Türkiye için şebeke suyu hizmetlerine özel sektör katılımı düşünüldüğü takdirde, uygun düzenleme rejimi, politika yapıcı kurumların eşgüdümünde ve hizmetin özel sektör katılımına
açılması öncesinde tesis edilmelidir. “ diyerek niyetini ortaya koyuyor. (09.09.2008 TÜSİAD Başkanı Konuşması, www.tusiad.org.tr)

Uzun lafın kısası, 5.Dünya Su Forumu, neden ülkemizde toplanıyor diyenlere cevabı veriyor. Uluslararası sermaye ile “yerli” sermaye tam bir uzlaşma ve anlaşma içinde, hükümet güçlerini de her zaman olduğu gibi yedeklerine alarak önemli bir hazırlık yapmaktalar.

Uluslararası Neo-liberal sistemin aşırı birikim ve sermayenin değersizleşmesi krizine karşı geliştirdiği çözümler, son 30 yılda eğitimden sağlığa, sosyal güvenliğe, ulaşımdan enerjiye, telekomünikasyondan posta hizmetlerine kadar uzanan ve insanlığın bütün değerlerinin metalaştırılmasını hedefleyen bir sürece odaklanmış bulunmaktadır. Krizin şiddetlenmesiyle sermayenin merkezileşme eğilimi daha gözle görülür hale gelmiş, başta Orta Doğu olmak üzere bütün doğal enerji koridorları kapitalistler arası paylaşımın konusu haline getirilirken; dünyamızda canlı hayatın sürmesinin en temel unsuru olan suyun da ticarileşmesi gündemdeki yerini almaya başlamıştır. İçme ve sulama suyu şirketlerinin yanı sıra inşaat, enerji, maden, gıda, kimya, metal ve daha pek çok endüstride faal olan büyük şirketler su çıkarma, dağıtım, sulama sistemleri, hidroelektrik santraller ve baraj yapımı ihalelerinde boy göstermeye başlamıştır.

Öte yandan bizleri neler bekliyor :

1. suyun ticarileştirme çabaları yalnızca yoksulların ve varoşların temiz suya erişim hakkını tehdit etmekle de kalmamakta, yeni baraj ve santral inşaatları yüzünden dünya halklarını ve gelecek nesilleri mevcut su havzalarının tümüyle kaybedilmesi,
2. Havzalardaki canlı yaşamın sona ermesi,
3. Tarihi ve kültürel mirasın yok edilmesi(Hasankeyf-Allianoi vb.)
4. Suyun metalaşması, ayrıca, bugüne kadar başta belediyeler olmak üzere su dağıtımında çalışan emekçilerin taşeronlaşması,
5. Bu sürecin gerektirdiği yüzlerce üretim kolunda istihdam edilen emekçilerin emeğinin daha da değersizleşmesine ve kazanılmış haklarını kaybetmesi,
6. Ayrıca, tarımdaki hızlı kapitalistleşme sürecinde tohum, gübre vd. zorunlu ihtiyaçlarını temin etme gücü bile kalmamış olan ve geçimlik tarımla yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca küçük çiftçi için ölüm anlamına gelecek olan suyun ticarileşmesinin diğer dolaysız ve dolaylı etkilerinin neler olacağı henüz tam olarak öngörülememektedir.
7. Suyu satın almaya gücü yetmeyen milyonlarca köylü ve çiftçinin topraklarından koparılarak büyük kentlere fırlatılmasının sonuçları, yığınsal işsizliğin ve sefaletin doruğa çıkması, çarpık kentleşmenin en uç noktaya ulaşması ve dolayısıyla kentlerin varoşlarında daha da çekilmez boyutlara erişecek olan suya erişim hakkı ihlalleriyle özetlenemeyecek kadar ağır ve yıkıcı olacaktır.
Ülkemiz de bu devasa sorunlarla yüzleşmek zorundadır. Okullarda öğretilenin tersine su fakiri olmaya çoktan aday olan ülkemizin mevcut su kaynaklarının yukarıda yer alan değerlendirmeler ışığında yeniden ve farklı bir anlayışla değerlendirilmesine, su üzerinde mevcut yetki ve kullanım haklarının yeniden tanımlanmasına olan ihtiyaç kendini yakıcı olarak hissettirmektedir.

Mehmet KARTAL
Nilüfer Yerel Gündem 21 Genel Sekreteri,
TÜRÇEP(Türkiye Çevre Platformu) Dönem Sözcüsü,
Bursa Yerel Sulakalan Komisyonu Üyesi

Lonicera 17-09-2008 20:16

SICAKLIK, BİTKİLERİN KARBONDİOKSİTİ EMME YETENEĞİNİ AZALTIYOR
Sıcağın, bitkilerin karbondioksit emme kapasitesini azalttığı bildirildi.
Nature dergisinin son sayısında yayınlanan makaleye göre, Amerikalı bilim adamları, aniden artan sıcağa maruz kalan bitkilerin Co2 absorbe etme yeteneğini geri kazanabilmesi için iki yıl kadar geçmesi gerektiğini tespit etti.

Araştırmacılar, bu gözlemi Oklahoma'da yaptı. Eyaletin çayırlarından alınan "minik ekosistem" numuneleri; ışık, sıcaklık, yağışlar ve Co2 emisyonunun kontrol edilebildiği 4 koyteynır-laboratuvara yerleştirildi. Numuneler laboratuvarlarda 4 yıl boyunca gözlem altında tutuldu.

Konteynırların ikisinde, numunelerin alındığı bölgenin iklim şartları aynen sağlandı. Diğer laboratuvarlarda ise deneyin ikinci senesinde sıcaklık 4 derece birden artırıldı. Ölçümler, sıcaklığın artırıldığı ortamdaki bitkilerin emdiği karbondioksitin, normal sıcaklık ortamındaki bitkilerin emdiğinin ancak üçte biri olduğunu gösterdi.

Atmosferde Co2 miktarının artması, küresel ısınmanın müsebbibi olarak gösteriliyor.
(Anadolu Ajansı)

Metin Y. 27-09-2008 21:17

"Farkında mısınız? Kuruyoruz" günü
 
1 Eklenti(ler)
Çevreciler, Türkiye'de yaşanan kuraklığa dikkat çekmek amacıyla 11 Ekim'de Büyükçekmece Gölü'nün kuruyan alanında "Farkında mısınız? Kuruyoruz" sloganıyla bir gün geçirecek.

Proje Sözcüsü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'de 35 il ve 210 ilçede şu an kuraklık olduğunun resmen ilan edildiğini bildirdi.

Kadıoğlu, "Ülkemizde yağışların yersel ve zamansal dağılımı çok düzensiz. Bu nedenle şehirlerimizin su kaynakları hızla artan nüfusu ve sanayinin ihtiyacını karşılamıyor. Geleneksel sulama uygulamalarıyla tarımsal üretimde suyun büyük bir kısmını israf ediyoruz" dedi.

Kuraklıkla mücadelede ciddi çalışmalar yapan ülkelerin, öncelikle kuraklık olup olmadığını anlamak için bir çok parametreyi ölçüp izlediğini ve kuraklığı hayatın her alanında hatırladıklarını vurgulayan Kadıoğlu, "Ülkemizde kuraklığın gelişimini, günlük/aylık olarak takip ederek, kurak ve nemli alanların ve bunların şiddetinin yerel dağılımı hakkında doğru ve zamanında bilgi sahibi olamıyoruz. Bunun bir sonucu olarak da kuraklığı, su kaynaklarının azalması, göllerin kuruması gibi görünür olan ciddi sonuçları ile ama çok geç kalarak fark edebiliyoruz" diye konuştu.


"Kuraklığı bir nedene bağlamak popülist bir yaklaşım"


Kuraklığın Türkiye'de en zararlı ve en az anlaşılan doğal afetlerden biri olduğunu savunan Kadıoğlu, rastgele ve seyrek bir şekilde oluşan kuraklığın en kapsamlı sosyo-ekonomik zararlara neden olan ve yavaş gelişen en sinsi ve en tehlikeli doğal afet olduğunu kaydetti.

Mikdat Kadıoğlu, "Ülkemizde, ne kuraklık doğru algılanıyor ne de bir afet olarak kabul ediliyor. Kuraklığı bir nedene bağlamak popülist bir yaklaşımdır" dedi.


"Devlet, risk yönetimine geçmeli"


Bütün sektörlerin ve ilgili otoritelerin katılımıyla "Kuraklık Yönetim Ekibi" oluşturulması, "Küresel düşün yerel hareket et" prensibine uygun olarak da sanayicilerin ve iş adamlarının enerji ve su tasarrufu yaparak, bu problemin çözümüne katkıda bulunmaları gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, "Ülkemizde etkin enerji ve su tasarrufu politikaları uygulanmazsa gelecekte büyük enerji ve çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalacağımız kesindir. Bu nedenlerden dolayı, iklim değişimini dikkate almak zorunluluktan da öte ülkemizde de büyük bir ihtiyaçtır" diye konuştu.

Kadıoğlu, devletin kuraklık planları yaparak "risk yönetimine" geçmesi gerektiğini savundu: "Çünkü kuraklığın etkileri, suya talebin en çok olduğu zamanlarda en fazla hissedilir, ama o zaman da herhangi bir önlem almak için artık çok geçtir. Yani, kıt olan su kaynaklarımızı da verimli kullanabilmek için merkezi ve yerel yönetimlerimiz de her yeni su yılının başında su bütçesini hazırlayıp gerektiğinde 'Kuraklıkla Mücadele Planları'nı devreye sokmalıdır."


"Tüketim alışkanlığı değişmeli"


Birey olarak ise küresel ısınmanın önlenmesi için öncelikle tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Kadıoğlu, su ve enerji tasarrufu yaparak problemin çözümüne bireysel olarak katkıda bulunulabileceğini
ifade etti.

Küresel iklim değişimi ve sosyo-ekonomik gelişmenin baskısının artmasının şiddetli kuraklığa sebep olacağı uyarısında bulunan Kadıoğlu, "Türkiye genelinde, yağışlar azalınca GAP alanı başta olmak üzere tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı da düşecektir. Nehirlerle daha az beslenen baraj göllerinin su seviyesi de önemli ölçüde azalınca, hidroelektrik enerji üretimi de aksayacak" dedi.

"Kuraklığın afet olduğu kabul edilmeli"


Proje yöneticisi meteoroloji mühendisi Volkan Diler de Türkiye'de kuraklıkla mücadelede öncelikli adımın kuraklığın bir afet olarak kabul edilmesi olduğu için 11 Ekim'de Büyükçekmece Gölü'nde yapılacak etkinliğin adının "Farkında mısınız? Kuruyoruz" olduğunu söyledi.

İstanbul'un içinde, kuraklığın etkilerinin en iyi şekilde görüleceği yerin Büyükçekmece Gölü olduğunu belirten Diler, "İlk ayağı Büyükçekmece Gölü olan etkinlikler, takip eden senelerde, ülkenin dört bir yanında aynı sorunun yaşandığı kuruyan göl yataklarında devam edecek" diye konuştu.

Diler, "Etkinliğin amacı, kuraklığın bir afet olduğunun, bu afetin ülkemizi ciddi bir şekilde etkisi altına aldığının farkına varılmasını ve kuraklığın sadece yaz aylarında değil, yıl boyu gündemde kalmasını sağlamak, kuraklıkla mücadelenin temel şartı olan devlet ve sivil toplum işbirliği için uygun ortam hazırlayabilmek, ilköğretim ve liseler için kuraklıkla mücadelede farkındalık ve kalıcı bilinç yaratacak alternatif eğitim materyalleri üretmektir" dedi.

Büyükçekmece Göl yatağının kuruyan kısmına çevreye duyarlı binlerce insanın gelmesini beklediklerini ifade eden Diler, "Biz, kuraklığa dikkat çekmek ve bu konunun muhatapları olan devlet-sivil toplum iş birliğini sağlayacak uygun platformun oluşturulmasına zemin hazırlamaktır" dedi.

Çevrecilerin, kuruyan göl yatağında bir günlerini geçireceğini belirten Diler, göl yatağı üzerinde kurulu dev sahnede gruplar tarafından konser verileceğini, gölün eski su seviyesini gösteren ölçüm direkleri ile gölün eski ve yeni hallerinin fotoğraflarının sergileneceğini kaydetti.

kaktüs 22-04-2009 14:04

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi saka (Mesaj 67275)
Sizin için "sucul bitkiler" bölümüne bir başlık açsam, orada suyun geri kazanımı
ile ilgili olarak (mavi bayrak kriterleri çerçevesinde) gelebilecek soruları beklemeden (veya bende sorabilirim! :) ) konuşulmasına bir platform oluştursak sizce faydalı olur mu; hem kim bilir bu platform zamanla başka meraklı veya araştırmacıları da çeker!?

Mavi bayrağı, sucul bitkilerin kıyısına dikeyim mi? :) En azından biyolojik arıtma için aranan kriterleri konuşmuş oluruz diye düşünüyorum.

Sucul bitkiler başlığını güncellemek adına küçük bir adım da ben attım. Sizleri de bekleriz.

http://www.agaclar.net/forum/showthr...light=at%FDksu

haleee 21-05-2009 06:44

Bu sorun hepimizin sorunudur
Çözüm için el ele

htttp://www.erozyon.info

allsma 05-08-2010 10:01

benim köyde de her yaz derelerin kuruması ve envai çeşit bitkinin susuz kalması şöyle dursun içecek su bulamıyor , başka köylerden veya ilçeden getiriyoruz:( ve şuanda da aynı durumdayız:(:(


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 00:30.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025