01-06-2006, 14:54 | #1 |
agaclar.net
|
Kızılırmak / Ankara'nın içme suyu
Biraz önce TRT 3'ü açtım. Mecliste Genel Kurul konuşmaları... CHP'li bir milletvekili Kızılırmak çok kirlendi bunun için bir komisyon toplanmalı mealinde bir konuşma yapıyordu. Konuşma kötüydü, Cumhuriyet gazetesi almayı bırakmama neden olan durum vardı. Aynı konu, benzer cümlelerle 3'ten çok tekrar ediyordu... Neyse bu işin başka bir boyutu... Oylamaya sunuldu ve kabul edilmedi 10 dakika ara verildi ve tekrar oylandı, ezici bir çoğunlukla yine reddedildi... "Kızılırmak, çevresindeki sanayi kuruluşları, tarım ilaçları vb. nedenlerle kirleniyor. Suda ağır metaller var. Toplu balık ölümleri oluyor, yakında tarım için bile kullanılamaz hale gelecek. Önlem alınması gerekir" içerikli bir teklif neden reddedilir? İlgilenenler yarın bu sayfada yer alacak olan 110. Birleşim 2. Oturumun sonuna bakabilir... |
01-06-2006, 15:58 | #2 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Gediz nehri için zamanın anap lı çevre bakanı İmren Aykut "ben bu işi kökünden" halledeceğim demişti. sonrada işler benim boyumu aştı diye yan çizmişti. "işler" bir bakanın boyunu nasıl aşıyor....? sanıyorum Gediz deki nedenle Kızılırmak taki neden aynı |
02-06-2006, 16:38 | #3 |
agaclar.net
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 4. Yasama Yılı 110. Birleşim 01/Haziran/2006 Perşembe .................................. FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Danışma Kurulu önerisi, Cumhuriyet Halk Partisi Kırşehir Milletvekili ve 50 milletvekili… BAŞKAN - Feridun Bey, öneri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi. FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Evet… Biliyorum Sayın Başkanım. Önerinin nedeni, Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır ve 50 milletvekili arkadaşımızın 24.11.2004 tarihinde Meclis Başkanlığına vermiş olduğu bir araştırma önergesinin görüşülmesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin önerisidir. Yani, bugün görüşülmesi istenilen önerinin özü budur. 24.11.2004 tarihli araştırma isteğine bakıldığında, Kızılırmak… Irmak olarak bunun çevresinde meydana gelen, bugüne kadar meydana getirilmiş bulunan kirliliğin önlenmesine dair bir araştırma önergesidir. Kızılırmak, Türkiyemizin, ülkemizin, 1 151 kilometre uzunluğunda, Sivas-Kızıldağ'dan çıkan ve 10 ilin sınırları içerisinden geçtikten sonra, buradaki havzaları suladıktan sonra, Bafra'dan Karadenize dökülen bir ırmağımızdır. Bütün mesele, bu ırmağın, çıktığı yerden, döküldüğü Karadenize kadar, havzalarında meydana getirmiş olduğu faydaların yanı sıra, ne gibi tehlikelerle karşı karşıya geldiği sorunudur; sorun burada yatmaktadır. Burada, çevre kirliliğinin ne şekilde meydana gelmiş olduğunun, gerçekten araştırıldığında, sanki, böyle bir araştırma önergesinin gayet masumane bir şekilde, milletvekili arkadaşlarımız tarafından, sanki, sıradan verilmiş bir araştırma önergesi gibi algılanması, şu andaki Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışı doğrultusunda kabul edilebilir; ancak, işin özüne bakıldığında ve Kızılırmak gibi, Türkiye'nin en uzun nehri olan böyle bir nehrin kirletmeyle böyle bir tehlikenin altında bırakılmış olması Türkiye'ye ne gibi şeyleri kaybettirdiğini de ciddî bir şekilde bu Mecliste araştırmanın gerekli olduğunu görmekteyiz. Sebebine bakıldığında, her şeyden önce, çevre kirliliği adı altında böyle bir araştırmanın istenmiş olmasının dayanağı Anayasamızın 56 ncı maddesinde yerini bulmaktadır. Anayasamızın 56 ncı maddesi açık bir biçimde "Sağlık, çevre ve konut" şeklinde başlık olarak yer almış ve açıkça şunu ifade etmektedir: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir" şeklindedir. Önce, hak olarak böyle bir hakkı, dengeli bir çevrede, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını herkese veriyor; daha sonra da bunun denetimini ve bunun yerine getirilme görevini ise devlete veriyor. Ancak, bugüne kadar baktığımız kadarıyla, verilen bu araştırma önergesinin tarihine de bakıldığında, bu tür araştırma önergelerinin, çevrenin kirliliğine dönük, Adalet ve Kalkınma Partisinin olayın bu şekilde üzerine ne derece titizlikle gidilip gidilmediğinin de göstergesi olarak, maalesef, 2004 tarihinden bugüne kadar ele alınmamış olması, Cumhuriyet Halk Partisini grup olarak bunu gündeme aldırmak için harekete geçirmesine sebep olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız; olay budur değerli arkadaşlarım. Şimdi, çevre dediğimizde ve Kızılırmak dediğimizde, somut bir şekilde, böyle bir ırmağın Türkiyemize kazanımları ne olabilir ve bu ırmağın şu andaki bulunduğu tehlikeyle karşı karşıya bulunmasının Türkiye'ye ne gibi kaybettireceği konular, değerler olabilir; bunu, gerçekten araştırmamız gerekir, gerçekten bunun bilimsel bir şekilde ele alınması gerekir. Bu yol da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinin buradaki tavırlarıyla ortaya çıkacaktır, ortaya konulacaktır. Ama, bir baktığımızda, gerçekten değerli arkadaşlarım, bu kirlenmenin, tarımsal yönden, endüstriyel yönden ve yine, çarpık kentleşme dediğimiz bu kentleşmenin, Kızılırmak gibi, böyle önemli bir ırmağın ne şekilde tehlike altında bırakıldığını 1998'den sonra özellikle görmekteyiz. Dünyanın ekolojik dengesinin, iklimlerinin değişmesinden tutunuz da, her türlü değişikliğe uğrayabilecek diğer doğal şartları içerisinde Kızılırmak'ın da bu şekilde tehdit altında bulundurulması, Türkiye'ye çok önemli kayıplar verecektir; çünkü, böyle bir ırmağın üzerinde Hirfanlı gibi çok önemli hidroelektrik santralının bulunduğu ve bundan sonra da üzerinde oldukça hidroelektrik santralının yapılmasıyla ilgili çalışmalarının bulunduğu da bir gerçektir. Biz, en yakını olarak Çorum sınırları ve havzasından geçen Kızılırmak üzerinde de, 1995 yılında ihalesi yapılmış olan Obruk Barajının da, hidroelektrik açısından, gerçekten Türkiye'ye çok büyük katkı sağlayabileceği bir baraj olduğunu burada vurgulamak istiyoruz; ancak, maalesef, 1995'ten bugüne kadar Obruk Barajının da, hidroelektrik üretimi açısından, Çorum'da olumlu bir şekilde bugüne kadar bir sonuç alınabilmiş olamamanın da üzüntüsünü çekmekteyiz; bunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Hidroelektrik olayının, termik santrallarla ilgili yaratılan tehlikelerin yüzde 1'i kadar olmadığı gerçeğini de artık bilimsel veriler ortaya çıkartmıştır. Ama, bir bakıyoruz ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, Sinop gibi, Türkiyemizin en gözde illerinden, Karadenizimizin incisi bir ilimizin, gerçekten, termik santral kurulmak suretiyle, oranın hem denizini öldürmek hem çevresini öldürmek gibi bir kararını vermesinden de çevreye vermiş olduğu önemin ne derece olduğunu bütün kamuoyu bilmektedir, biliyor. Yine, yakında çıkarılmış bulunan Çevre Kanununda, Sayın Çevre Bakanımızın, Meclis sıralarında yapayalnız, boynu bükük bir şekilde kalmış olmasını da kamuoyu çok çok iyi bilmektedir; çünkü, çıkarılan Çevre Kanunuyla, gerçekten, amacına ulaşamayacak bir çevre korumasının da ortaya çıkmış olduğunu bizler görüyoruz, kamuoyu biliyor, çok iyi okuyor bunu. Biz, o zaman söyledik, Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesindeki çevrenin kirletilmesine ilişkin olmak üzere verilen hapis cezalarının ertelenmiş olmasının sebebini anlayabilmenin mümkün olmadığını, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, dile getirdik; ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, şu andaki İktidar bunu hiçe saydı, elinin tersiyle görmezlikten geldi ve "Çevre Kanunu" adı altında yeni bir kanun çıkarmakla, sözüm ona, çevreyi koruyacaktı, çevreye verilen tahribatı önlemeye çalışacaktı; ama, öyle bir kanunun da dayanağı olmadan, temeli olmadan, boşlukta yüzen bir yaprak gibi, burada, Sayın Bakanımızın Meclis sıralarında yapayalnız kalmış olması da, öyle bir kanunun Türkiye'ye hiç de olumlu bir şeyler getirmediğini gözlemledik; bu tarihe geçti değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisinin, her konuda olduğu gibi, çevre konusunda da vermiş olduğu, yapmış olduğu uyarılara Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından hiçbir şekilde ciddî olarak yaklaşılmadı. Biz istiyoruz ki, uluslararası çerçevelerde olmak üzere, Anayasamızda az önce belirtmiş olduğumuz amir hükümler çerçeveleri doğrultusunda olmak üzere, böyle bir araştırma önergesinin, mutlaka ve mutlaka, hiçbir siyasî ayırım gözetmeksizin, şu anda bulunan değerli milletvekili arkadaşlarımızın oylarıyla bu araştırma önergesinin gündeme alınmasının, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, elbette, biz, lehinde olduğumuzu ve bu şekilde oy vereceğimizi bildiriyoruz ve sizlerden de buna destek vermenizi özellikle istirham ediyorum. Değerli arkadaşlarım, uluslararası… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum. Dünyadaki ekolojik dengeler çerçevesinde bozulan, dünyanın dengesinin Türkiye çapında ve dünya çapında, Birleşmiş Milletler çerçevesinde olmak üzere ele alınan ve Kyoto Sözleşmesi dediğimiz iklimlerin değişikliğine ilişkin sözleşmeler kapsamında da Türkiyemizin daha fazla olumsuz etkilenmemesi için bu tür araştırma önergelerine lütfen ciddî bir şekilde kulak veriniz. Lütfen, artık, burada bu tür araştırma önergelerinin görüşülmesine, sizler, siyasî parti, iktidar partisi olarak taraf tutmayınız. Geliniz, biz böyle bir önerge verdiysek, bunun ciddî bir şekilde bugün Kızılırmak üzerindeki tehditleri oluşturduğunu söylüyoruz, yarın bir gün Sakaryasından tutunuz Fıratına kadar Diclesine kadar bütün akarsularımıza ve denizlerimize de böyle tehditlerin devam edeceğini, ekolojik dengelerin değişmekte olduğunu, burada hep birlikte hüküm altına alalım, hep birlikte Meclis iradesini imza altına alalım değerli arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak sizlerden bunu bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu bu Danışma Kurulu önerisini şahsım adına desteklediğimi ifade ediyorum. Geliniz, siz de elinizi vicdanınıza koyunuz. Yarın bir gün çevre hususunda ne yaptınız denildiğinde sizlerin verebileceği ve belki onlarca Anadolu'ya giden milletvekili arkadaşlarımızın, Anadolu'ya giderken, Karadenize giderken üzerinden geçmiş olduğu Kızılırmaka karşı vermiş olduğumuz, verebileceğimiz o sorumluluğu, türkülere konu olmuş o ırmağımıza hiç olmazsa gereğini öyle yerine getirelim ve ekonomik yönden, sosyal yönden, stratejik yönden çok olumlu bir şekilde hidroelektrik kaynağı olabilecek bu ırmağın kirletilmesinin sebeplerini Meclis araştırması olarak hep birlikte olumlu bir şekilde değerlendirelim ve bu şekilde oy verelim diyorum; şahsım adına ve Cumhuriyet Halk Partisi adına da teşekkürlerimi sunarak, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Lehte ikinci söz istemi Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın. Buyurun Sayın Bayındır. (CHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 24.11.2004 tarihinde verdiğimiz Kızılırmak'la ilgili araştırma komisyonu kurulması yönündeki önergemiz bugün buraya tekrar Cumhuriyet Halk Partisi Danışma Kurulu önerisi olarak getirildi. Kızılırmak'ın sorunlarını, Kızılırmak'tan akan sudaki kirliliği, insanlara, geçtiği yerlere, bölgeye hayat veren bu pınarın sorunlarını yerinde görmek, incelemek için sizinle iki yıla yakındır mücadele ediyoruz. Bugün de burada Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu öneriyi getirdi. Şimdi ben merak ediyorum. Çevreye duyarlı olması gereken, hele bölgesinde Kızılırmak'ın geçtiği hem Cumhuriyet Halk Partili hem de AKP'li milletvekillerine sesleniyorum. Bir araştırma komisyonu kurulduğunda, bu komisyon sorunları yerinde inceleyip irdelediğinde, bu sorunlarla ilgili bilim adamlarından faydalanıldığında, çözüm önerileri bulunduğunda, bu çözüm önerileri yaşama, hayata geçirildiğinde ne gibi kaybınız olabilir?! İktidarın ne gibi kaybı olabilir, AKP Grubunun ne gibi kaybı olabilir, doğrusu ben merak ediyorum. Kızılırmak, adına türküler yazılan bir ırmaktır. Irmak boyunca 9 tane ilden; Sivas'tan, Kayseri'den, Nevşehir'den, Kırşehir'den, Kırıkkale'den, Ankara'dan, Çankırı'dan, Çorum'dan, Samsun'dan geçer Kızılırmak ve bölgeye, geçtiği yerlere hayat verir, yaşam verir. Ama, son dönemlerde, Kızılırmak'ın içinde bulunduğu bu kirliliği yeniden kurtarma adına bu araştırma önergemizin gündeme alınmasını Yüce Heyetinizden bir kez daha talep ediyoruz. Bir zararınız olmayacak, korkmayın bundan; kurulacak komisyon, Meclise çok fazla külfet ve yük getirmeyecek; ama, içinde bulunduğu Kızılırmak'ın sorunlarının çözümüne katkı sunacaktır diye düşünüyorum. Anadolu bozkırının hayat suyudur Kızılırmak Nehri; cana can katar, çiçeğe, böceğe, Anadolu insanına, toprağına… Kızılırmak, 1355 kilometre uzunluğuyla ve kendisine katılan sayısız dereleri, çaylarıyla Türkiye'nin en uzun nehridir. Son zamanlarda Kızılırmak'taki suda ağır metallerin bulunduğu ve bu nedenle hiçbir şekilde içilmesinin mümkün olmadığı söylenmektedir. Kızılırmak, geçtiği bölgelerdeki sanayi kuruluşları tarafından bırakılan atıklar, nehrinin suyunu kirletmektedirler ve kirlilik her geçen gün artmaktadır. Yaklaşık iki yıl önce Kızılırmak'ta ciddî şekilde toplu balık ölümleri gerçekleşmiş ve o günden bu yana kirlilik için önlem alınmadığını hep birlikte gördük, buna da destek sunmadınız. Kızılırmak'ın geçtiği bölgelerdeki sanayi tesislerinden nehre atık bırakılması en önemli kirlilik nedenidir. Irmak suyunda ciddî oranda ağır metal vardır. Cıva ve kurşun gibi maddeler, balıklarda da bulunuyor. İçme suyu olarak arıtılıp kullanılamıyor ve artık bundan sonra da tarım alanında kullanılamayacak kadar kirlendiğini düşünüyoruz. Dedik ya, adına şiirler yazıldı Kızılırmak'a ve bir şair dörtlüğünde diyor ki: "Daima bulanın, asla durulman, Nedir bu sendeki hal, Kızılırmak? Çağlayıp akarsın, hiç mi yorulman? Seni zapteylemez göl, Kızılırmak. Bahar gelir, bulanırsın, coşarsın, Dalga vurur, kenarlara taşarsın. Dünya kurulalı böyle yaşarsın, Tükenmez ömrün var, bol, Kızılırmak." Bu şiirde olduğu gibi, bu Kızılırmak'ın ömrünü tüketmeyelim diyorum. Bugün, Kızılırmak Havzasında gerektiği gibi kontrol altında tutulamayan tarımsal, evrensel ve endüstriyel atıklar nedeniyle oluşan kirliliğin korkunç boyutlara ulaştığı açık açık görülmektedir. Bölgedeki kirliliğin en önemli nedenlerinden birisi, altyapısız ve plansız kentleşme olgusudur. 1998 yılında Kızılırmak boyunca sıralanan yerleşim birimlerinin hiçbirinde evrensel atık su arıtma tesisi bulunmadığı düşünüldüğünde, çevre kirliliğinin ulaştığı boyut daha iyi görülecektir. Belirtilen yıldan sonra kirliliğin önlenmesi için çeşitli önlemler alınmasına karşın, kirliliğin kabul edilebilir sınırlar içine çekilemediği de görülmektedir. Bölgedeki çevre kirliliğinin bir diğer önemli nedeni de, havza etrafında sıralanan sanayi tesisleridir. Sanayiden kaynaklanan ve arıtılmaksızın deşarj edilen atıkların çevreye verdikleri zarar önemli boyutlardadır. Ayrıca, tarımsal faaliyetler ve hayvancılıktan kaynaklanan etmenler de önemli çevre kirliliğine neden olmaktadır. Kızılırmak'ın neden olduğu tarımsal, evrensel ve endüstriyel kirlilik Hirfanlı Baraj Gölü gibi bölgede yer alan sulak alanları da tehdit etmektedir. Günümüzde, su, sürdürülebilir kalkınma için gerekli, önemli kaynaklardan birisidir. Rakamlar, ülkemizin sınırlı miktarda su varlığına sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye'nin gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynaklarını çok iyi koruyup, akılcı kullanması gerekmektedir. Bu ise, sürdürülebilir kalkınma anlayışı çerçevesinde bu kaynakların rasyonel bir biçimde kullanılması amacına, ancak çevreyle ilgili stratejilerle uyum sağlaması durumunda ulaşılabileceğini ortaya koymaktadır. Ne yazık ki, hayata geçirilen uygulamalarda bu uyuma özen gösterildiğini de söylemek, maalesef, mümkün değildir. Kısacası, Kızılırmak'ın boynu büküktür. İçerisinden geçtiği dokuz tane il, otuzun üzerinde ilçe ve yüzün üzerinde Kızılırmak köylüsü, bugün, bizim konuşmalarımızı dikkatle dinlemektedirler. Bugün, burada, alınacak kararla, Kızılırmak'ın kirliliğine bir çözüm bulunabilmesi için önerimizin gündeme alınmasını tüm heyetinizden açık yürekle rica ediyorum ve bundan korkulacak bir şey olmadığını da söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu önerisine benim de katkım olsun diyen sayın milletvekillerine hodri meydan diyorum ve son sözüm de şu: Lütfen, elinizi vicdanınıza koyun, geçerken yollarda Kızılırmak'a bakarken, utanmayın, Kızılırmak sizi utandırmasın verdiğiniz oylarla diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Süreniz içinde kaldığınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Kabul edenler… K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısı istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okuttum, şimdi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur. 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.33 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.46 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verdiği önerinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; kabul edilmemiştir. .................................................. ..... 110. Birleşim 01/Haziran/2006 Perşembe |
06-12-2006, 16:58 | #4 |
agaclar.net
|
Gökçek: Büyük su sıkıntısıyla karşı karşıyayız Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara’daki barajlarda su seviyesinin düşmeye devam ettiğini belirterek, “Büyük su sıkıntısıyla karşı karşıyayız" dedi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek yaptığı açıklamada, barajlardaki su seviyesinin sürekli düştüğünü bundan dolayı da büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya bulunduklarını belirterek, “Böyle giderse bir ay sonra kısıtlamalara ya da dönüşümlü su verilmesine başlayabiliriz" dedi. Melih Gökçek, “Çok büyük ve dev bir sıkıntı" olarak nitelediği barajlardaki su sorununa değinerek, şunları kaydetti: “Ankara’ya iki ayrı taraftan su geliyor. Günde yaklaşık 900 metreküp su alıyoruz. Bunun yarısını Kurtboğazı’ndan, yarısını da Çamlıdere’den alıyoruz. Kurtboğazı’nda şu anda kalan su 18 milyon metreküp. Kurtboğazı’nı besleyen, arkasındaki Akyar ve Eğrekkaya Barajları’nda da toplam 14-15 milyon metreküp su var. Buradan günde 400 bin metreküp civarında Ankara’ya su veriyoruz. Demek ki, sadece Kurtboğazı’nı düşünsek, su bitiyor.ö “DÖNÜŞÜMLÜ SU DA SIKINTILI OLACAK" Çamlıdere’de de su seviyesinin düştüğünü, motopomplarla su çekilmesi gerektiğini kaydeden Başkan Gökçek, “Şimdiye kadar başımıza gelen bir iş değil. Yeni motorlar koydurduk oraya. Ankara’ya suyu çekerek vereceğiz" diye konuştu. Melih Gökçek, motopomplar aracılığıyla Çamlıdere’den Başkent’e en fazla 400-600 bin metreküp su sağlanabileceğini kaydederken, bunun su konusunda mutlak bir kısıntı anlamına geldiğini belirtti. En önemli sorunun, dönüşümlü su verilmesi sırasında yaşanacak zorluklar olduğunu ifade eden Gökçek, “Bir gün bir bölgeye su vereceğiz, bir gün vermeyeceğiz. Bir bölgeye su verdiğiniz zaman, alt kotlarda bütün vatandaşlar yükleniyorlar. Üst kotlara isteseniz de istemeseniz de suyu gönderemiyorsunuz. Bütün bu işi çözmek için elimizde de yeterince su yok. Bunların hepsini değerlendiriyoruz" dedi. “YAĞIŞLAR BARAJLARA ULAŞMIYOR" Gökçek, geçen yıl Gerede’den Kazan’a kadar olan bölgeye kar ve yağmurun yağdığını, Kazan’dan sonra kar ve yağmurdan eser kalmadığını, ancak Ankara’nın içine girildiği andan itibaren, kar ve yağmurla karşılaşıldığını ifade etti. Barajların bulunduğu bölgede yağışlarda büyük bir azalma olduğunu söylene Gökçek, “Sıkıntımız büyük" diye konuştu. Gökçek, havaların böyle devam etmesi durumunda, Başkent’te en fazla bir ay sonra kısıtlamalı veya dönüşümlü su verilmesine gidilebileceğini kaydetti. KOCAELİ'NDE DE KRİZ VAR Kocaeli’nin Gebze ilçesinin içme suyu ihtiyacının karşılanması için İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresinden (İSKİ) su verilmeye başlandı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile İSKİ arasında yapılan protokol gereği Gebze’ye Ömerli Barajı’ndan su verilmesi nedeniyle Kocaeli - İstanbul sınırında tören düzenlendi. Kocaeli ve Gebze Su Kanalizasyon İdaresi (İSU) Genel Müdür Vekili Bahattin Yanık, törende yaptığı konuşmada, İSKİ ile yapılan protokol gereği Darıca beldesinin tamamına, D-100 Kara yolunun altında ve üstündeki bölgeler ile Beylikbağı, Cumhuriyet, Mimar Sinan mahallelerinin alçak kotta kalan yerleşim yerlerine su verileceğini söyledi. Bugün itibariyle Yuvacık Barajı’nda 4 günlük su kaldığını, bunun barajı işleten şirket tarafından da teyit edildiğini ifade eden Yanık, bu nedenle Kocaeli’nin içme su ihtiyacının karşılanması için acil eylem planını devreye soktuklarını belirtti. Halıdere, İhsaniye Kuzdere, Gölcük Avidere, Karakaya Suyu ile Gökçedere Barajı’nı Kocaeli’ye su verir hale getirdiklerini anlatan Yanık, şöyle devam etti: "Yalova Gökçedere’den önce Karamürsel’e, ardından Gölcük’e, Yuvacık’taki duruma göre zaman zaman su veriyoruz. Bugün de burada açılan vana ile Gebze’nin yarısına su vereceğiz. Devreye soktuğumuz yerel kaynaklar ile 20 Aralık tarihine kadar su ihtiyacımızı garanti altına aldık." İSKİ’den Gebze’ye verilen suyun Yuvacık Barajı’nın durumuna endeksli olduğunu ifade eden Yanık, suyun bedelinin Tames Water şirketinden talep edileceğini bildirdi. Alınan suyun bedeli hakkında bilgi veremeyeceğini vurgulayan Yanık, "Ancak Thames Water’den alınan sudan daha ucuz" dedi. Yanık, şunları kaydetti: "Gebze’ye gelen su arıtılmış içme suyudur. Tüketiciye kesilecek olan faturada tüketici aleyhine bir durum söz değil. Barajı işleten şirket İSKİ’ye ödenecek parayı kabul etmediği takdirde hukuk sürecini başlatacağız. Barajdan yılda 142 milyon metreküp su taahhüdüne karşın 2004’de 111 milyon metreküp, 2005’de 121 milyon metreküp su aldık. Bu yıl ise hedefimiz 128 milyon metreküp. Yuvacık Barajı’ndan yılda 142 milyon metreküp su alabilmek imkansız. Bu barajın depolama kapasitesi 52 milyon metreküp su ile sınırlı. Barajın hacmi çok küçük olduğundan ötürü İstanbul’da barajlar yüzde 70 kapasite ile doluyken bizde dibe vurmuş durumda." Konuşmanın ardından vana açılarak Gebze’ye su verilmeye başlandı. Kaynak |
28-03-2007, 17:34 | #6 |
Ağaç Dostu
|
Kızılırmak köpürdü 28 Mart 2007 Metin YILDIRIM/AVANOS (Nevşehir), (DHA) Nevşehir'in Avanos İlçesi'nden geçen Kızılırımak Nehri, Kayseri'de bir deterjan firmasının deposunu yıkaması sonucu köpürerek, beyaz aktı. Köpükler, 15-20 santim kalınlığa ve 1 kilometre uzunluğa ulaştı. Yeni Avanos İlçesi merkezinden geçen ve normalde siyaha yakın olarak akan Kızılırmak Nehri, bu kez de beyaza büründü. Kayseri'de bir deterjan firması deposunu yıkayınca, deterjan atıkları nehre karıştı. İlçedeki köprü ayaklarının altındaki yaklaşık 1- 1.5 metre yükseklikteki taş yığınından akan su, içindeki deterjan atıkları nedeniyle köpürerek aktı. Köpük kalınlığı 15- 20 santimetreye, uzunluğu ise yaklaşık 1 kilometreye ulaştı. Nerindeki ördekler de köpüklerin arasında yüzdü. Avanos Kaymakamı Mehmet Ünlü, köpüren nehre gelerek, incelemelerde bulundu. Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkilileri köpüklerden numune alarak, incelemek üzere laboratuvara götürdü. Köpüklerin nehirdeki balıkları etkileyip etkilemediği, yapılacak inceleme sonucu belli olacağı belirtildi. “ENDİŞEYE GEREK YOK” Nevşehir Çevre ve Orman Müdürü Eren Bircan, Kızılırmak'ın Avanos'tan geçtiği Taşköprü altındaki, taş setlerin ardından ortaya çıkan köpüğün neden oluştuğunun belirlenmesi amacıyla alınan örneklerin KASKİ (Kayseri Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürlüğü laboratuvarına gönderildiğini söyledi. Çevre ve Orman Müdürü Eren Bircan, yaptıkları araştırmada köpüklerin, Kızılırmak'ın Avanos ilçe sınırları içinde başladığı kısımda oluşmadığının belirlendiğini kaydetti. Köpüğün sadece, Taşköprü'nün hemen altındaki taş setlerin yanında oluştuğunu bildiren Bircan, şöyle dedi: “Çevre ve Orman Müdürlüğü'nün yanı sıra Nevşehir Tarım Müdürlüğü ekipleri de belirtilen köpük alanında araştırmalarda bulundu. Anlık ölçümler yapıldı ve kitlerle su analizi yapıldı. Suyun oksijen miktarı, Ph'ı, su içindeki nikrat miktarı ve suyun sıcaklığı çerçevesinde 4 ayrı parametreye bakıldığında, sonuçlar normal çıktı. Diğer yanda suyun köpürdüğü alanda kesinlikle herhangi bir atığın Kızılırmak Nehri'ne karışmadığı araştırmalarla ortaya konuldu. Köpüğün neden oluştuğuna yönelik incelemeler sürüyor. Kayseri Çevre ve Orman Müdürlüğü ekipleri de konuyla ilgileniyorlar. Ayrıca, belirtilen alanlarda, şu ana kadar herhangi balık ölümü ve benzeri herhangi olumsuzluk gözlemlenmedi. Ciddi bir endişe ile karşı karşıya olmadığımızın bilinmesini istiyorum.” KİRLİLİK BALIKLARI VURDU Kırıkkale'nin Yahşihan İlçesi'nden geçen Kızılırmak kenarında suların giderek çekilmesi ve oluşan çevre kirliliğinin had safhaya ulaşması sonucu balıkların öldüğü belirtildi. Birkaç aydan bu yana Kızılırmak üzerindeki barajlarda su tutulması nedeniyle Kırıkkale'ye çok az miktarda su verilebildi. Dere gibi akmaya başlayan Kızılırmak'ta sudaki oksijenin azalmasıyla birlikte ırmağa verilen atık ve kanalizasyonların kitlesel balık ölümlerine neden olduğu bildirildi. Yahşihan'da Kızılırmak'ın kenarlarında bulunan sığ alanlarda kitlesel balık katliamının görülmesi çevrecilerin tepkisini çekti. Duyarlı kişiler, ‘Yeşil Vadi Projesi' kapsamındaki Kızılırmak'ta görülen çevre katliamı karşısında yetkilileri göreve davet ederken, Kırıkkale için önem taşıyan şu kaynağının hor kullanılmasını ve ırmakta canlı oranının azalmasının durdurulmasını istedi. Suyu giderek azalan Kızılırmak'a Rafineri ve MKE Kurumu'nun kirli suları ile şehir kanalizasyonun akmasının, tehlikenin boyutunu giderek artırdığı ileri sürüldü. Bunun etkisiyle Kızılırmak'ta nesli tükenen balıklar arasında sazan, kadife, yayın ve levrek olduğu belirtildi. kaynak ---------------------------------------------------- Böyle bir çevre felakatinden sonra, çevrenin gördüğü zararı tespit etmek için... DEBİSİ YÜKSEK SAYILACAK BİR NEHİRDE, şu test kitleri ile ölçüm yaparak deterjanın yol açabileceği endişeleri anlamaya çalışmak: - Oksijen - pH - Nitrat - Sıcaklık bence çok vahim. Bana bu adeta, "bir vakanın kalp krizi geçirip geçirmediğini ateşini ölçerek anlarım" der gibi geliyor. O deterjanların çevreye hiç bir zararının olmayacağını fabrika yetkilisi iddia etse anlarım; ancak bunu yetkililer belirtince sanki hiç bir şey olmamış gibi zaten civarda ölen balıkta görülmedi, ciddi bir endişeye mahal yok demek insanı pes ettiriyor. O atığı nehre bırakan vatandaş, tekrar tekrar aynı şeyi yapacak görünüyor. Ben yapılan testlere şaşırdım şöyle ki; - Oksijen (detarjan neden ani bir oksijen düşüşüne yol açsın!.. Ayrıca zaten debisi yüksek bir nehirde zaten atmosferden suya karışan yoğun oksijen ile oksijen saturasyonu zaten kendiliğinden artar, burası bir göl olmadığına göre oksijene bakarak deterjanın etkilerini anlamak ne derece anlamlı) ? - pH, Koskoca nehirde nasıl bir pH değişimi görmek deterjanın tahrip edici etkisini ortaya koyar, bunu da bilemedim!.. Zaten yoğun akan bir suda, pH devamlı eski kararlı seviyesine gelmeye çalışır, bu deterjanın suya etkisini ölçmekte bence hiç bir anlam ifade etmez. - Nitrat ölçmenin konuyla ne alakası var hiç anlamadım. - Sıcaklık ölçmek!!! Bunu zaten fazla üzerinde düşünüp anlamaya da çalışmadım... -Ölen balık HENÜZ görülmediği için, ekosistemde bir şey olmadığı yargısına varmak.. vs. vs. Sanki oluşan kirliliği anlamak veya tespit etmeye çalışmak için bakılmaması gereken ne varsa bakılıyor. Öyle olunca yanlış göstergelere bakarak, hiç bir şey olmadı demek mümkün oluveriyor. Mikrobiyolojik bir çalışma, ağır metal analizi vs vs yapmadan bu suya detarjanı boşaltan şirket aynı zamanda nükleer atık bile bıraksa aynı parametrelere bakarak her hangibiri, "yoo hiç bir şey olmadı" diyebilirler... Acaba, böyle kazaların (gerçi burada kazada yok adam düpedüz planlı bir iş yapageliyor ve herhangibir cezada almıyor üstelik yetkililer tarafından savunuluyor) ekosistem üzerinde yarattığı tahribatı analiz etmede daha kestirme bir yol bulunabilir mi? Mesala yetkililer suyun tadına bakarak, sorun yok! devam!.. diyemezler mi? Benim canımı, "araştırıyor görünmeleri" sıkıyor. Hal böyle olunca, araştırıldı mı araştırıldı. Eeee!.. son 24 saatte karaya vuran toplu balık ölümleride olmamış!.. Devam, kızılırmak köüprmüş ne var bunda.. Suyun pH'ı koç gibi, sıcaklık koç gibi dünkü gibi.. Devam bakalım, nereye kadar. saygılar, |
17-05-2007, 11:39 | #7 |
Ağaç Dostu
|
Ankara Büyükşehir Belediyesi tali işlerle uğraşmaya devam ede dursun , belli ki hayati öneme haiz "Ankara'nın su sorununda" yeni aklı başına gelmiş! Hani bir şarkı vardı eskilerden, şöyle derdi bir yerinde : ...daha önceleri nerelerdeydiniz? |
11-07-2007, 20:43 | #8 |
Ağaç Dostu
|
Ankara'da su kesintisi seçimi bekliyor!
Daha önce 1 Temmuz tarihinde su kesintisi uygulaması başlatacağı bilinen Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Seçimler nedeniyle bu kararını 1 Ağustos'a erteledi. Ankara'da konuşulan; dibe vuran barajlar nedeniyle bu kesintinin 1 Ağustos'a kalmadan 23 Temmuz gece yarısından itibaren uygulamaya konulacağı... Ankara Büyükşehir Belediyesinin, Ankara Su Master Planında 2030‘lu yıllarda devreye alınması planlanan Kızılırmak‘tan 2007 yılında su getirmeye çalışması, vizyonsuz, plansız ve yine vatandaşının sırtına yüklenmiş yüksek maliyet olarak geri dönecek bir projedir ve en önemlisi, kent yöneticilerinin plansız çalışmaları sonucu geleceğimizin ipotek altına alınmasıdır. Patates, soğan,kömür dağıtarak Başkenti yönettiğini zannedenler ne zaman Ankara'nın su sorununu ciddiye alacaklar? |
06-08-2007, 06:55 | #9 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Alıntı:
Milliyet |
||
10-08-2007, 09:35 | #10 |
Ağaç Dostu
|
Kızılırmak suyu Halbuki Kızılırmak suyu Ankara için yeni değildi. O zamanki adıyla Ankara Sular İdaresi Umum Müdürü Eşref Özand 1957 tarihli Büyük Sakarya Projesi isimli kitabında şöyle diyordu: "Su, evsaf itibariyle çok bulanık ve ayni zamanda tuzlu olup tuz miktarı bilhassa asgari sarfiyat devresinde normalden 10 misli kadar fazladır. Sakarya'ya nazaran 40 km daha kısa olmasına rağmen gerek suyun tuzlu, gerekse tasfiye tesisatı işletmesinin daha güç ve masraflı olması ve ayni zamanda pompajda iki misli daha enerji sarfı icap ettirmesi sebebiyle Kızılırmak sureti halle uygun görülmemiştir." DSİ'nin 1968 tarihli Master Planı'nda da Kızılırmak suyu irdelenmiş: "Pompa gideri nedeniyle bu seçenek devre dışı bırakılmasın. Hattın bir bölümünde tünel açılarak pompa gideri azaltılabilir. Su kalitesi Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun değil. Kirlilik yüksek. İleride bu suyun arıtılması yöntemleri de irdelenmeli. Kızılırmak'tan su alınırken nehrin aşağısında kalan yörelerin sulama, elektrik üretimi, kullanma suyu gereksinimi de göz önüne alınmalı." Belediye bu bilimsel önerileri göz önüne almadan Kızılırmak'tan su getiriyor. DSİ Kızılırmak'tan su alınmasına karşı çıkıyor. Aralık 2005 tarihli raporunda suyun içme suyu olamayacağını söylüyor. Tünel açma seçeneği, zaman kısıtlaması yönünden, gözardı edilmiş. Suyu dağlardan aşırmak için yüksek bedeller ödeyeceğiz. Daha az pompa istasyonu ile suyu aktarabilmek mümkün. Büyük kapasiteli pompalar kısa sürede bulunamayacağı için küçük pompa kapasiteli beş pompa istasyonu yapılacak. Yani, pahalı seçenek tercih ediliyor. Bu kadar kısa sürede yeterli miktarda çelik boru bulunamadığı için piyasadan bulunacak borulara göre hat döşeyeceğiz. Yüksek basınçlı yerlerde çelik boru, alçak basınçlı yerlerde camelyaf takviyeli plastik (CTP) boru kullanılacak. Gölbaşı tarafından gelen ve Dikmen tepelerine kadar yükselmiş olan su buradan cazibe (yerçekimi) ile kente dağılabilir. Ama su henüz arıtılmamış olduğundan önce yokuş aşağı İvedik arıtma tesislerine kadar götürüp, sonra Çankaya tepelerine doğru yeniden pompa ile basacağız. Çünkü, kısa sürede ancak bunlar yapılabilir... Nasıl arıtılacak? İvedik arıtma tesislerine gelen Kızılırmak'ın suyunun burada arıtılması öngörülüyor. Tüm bilimsel veriler Kızılırmak suyunun içme suyu olarak uygun olmadığını söylüyor. Günümüz teknolojisiyle kanalizasyon suyunu bile arıtıp içmek mümkün. Deniz suyunu arıtarak içme suyuna dönüştüren ülkeler var. Ancak Kızılırmak'ın suyunda bulunan klorür ve sülfatların arıtılması için gerekli ters ozmoz teknolojisi İvedik tesislerinde bulunmuyor. Sivas'tan başlayarak yukarı Kızılırmak havzasındaki tüm kirlilik yükleri uzun yıllar boyunca Hirfanlı Baraj gölünde birikti. Kayseri'nin tüm atıksularını taşıyan Karasu ile Kırşehir'in atıksularını taşıyan Kırşehir Çayı Hirfanlı Barajı öncesi Kızılırmak'a akıyor. Kızılırmak nehrinin doğal yapısından kaynaklanan sertlik (kalsiyum klorür), sülfat ve tuz değerleri yüksek. Kalsiyum klorür suyun sertliğini artırır, sabun ve deterjanın köpürmesini engeller, suyun taşındığı boru ve kaplarda kireç tabakası oluşumuna yol açar. Klorürlerin kentsel içme suyu şebekesindeki en önemli etkisi, aşındırıcı özelliğidir. Metal borularda klorür, tepkimeye girerek suda çözünen metal tuzları oluşturmakta, böylece içme suyu içinde metallerin artmasına neden olmaktadır. İçme suyuna karışan kurşun ve bakır, çocuklarda gelişim bozuklukları ve zekâ geriliğine, yetişkinlerde ise mide sorunlarına ve beyin hasarına yol açabilmektedir. İçme suyunda litre başına 250 miligramın üzerindeki sülfat varlığı suyun kokusunu ve tadını olumsuz etkiler. 1000 mg üzerindeki varlığı da ishale yol açar. Dünya Sağlık Örgütü, litrede 500 miligramı aşan miktarlarda sülfat taşıyan içme suları için halkın uyarılmasını önermektedir. İvedik arıtma tesislerindeki su litrede 15-20 mg sülfat içermektedir. Kızılırmak suyunda ise 350 mg civarındadır. Halkın uyarılması gereken bir diğer nokta da, bu suların kaynatılmaması gerektiğidir. Su kaynatılırken buharlaşacak, içindeki zararlı maddeler daha da yoğunlaşacaktır. 21. Yüzyıl Ankarası 21. Yüzyıl Ankarasının gündemi işte bu konulardır. Özellikle son 10 yıldır yaşanan ihmal, umursamazlık, plan ve bilimsellikten uzaklaşma sonucunda gelinen nokta ortadadır. Yağışların azlığı altyapı eksikliğimizi görmemizi öne almıştır. Şimdi, günü kurtarma çabaları zamanıdır. Bu da bilimsellikten daha da uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti buna layık değildir. Levent TOSUN: Eski Ankara Sular İdaresi Genel Müdürü, Makina yüksek Mühendisi |
29-05-2008, 09:09 | #11 | |
Ağaç Dostu
|
Şimdi buna ne yorum yapılabilir? 21 günde bir şey olmadıysa, evelallah bir daha hiç bir şey olmaz aymazlığı. Hadi ishali atlattık şükür, yahu, ağır metaller bir günde mi toplanıyor insan vücudunda? Alıntı:
|
|
30-05-2008, 08:56 | #12 | |
Ağaç Dostu
|
Bu da bir bilimadamının, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. İlhami Ünver’in Kızılırmak suyu ile ilgili bilgilendirmesi. Alıntı:
|
|
30-05-2008, 16:07 | #14 |
Yeni Üye
|
Suyu Kizilirmaktan getirinceye kadar, su tasrrufu icin calismalar yapmis olsalar hem ekonomik hem de cevresel acindan daha saglikli olacaktir. ------------- Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir. www.cevremizikoruyalim.de.tl |
02-06-2008, 12:51 | #15 |
agaclar.net
|
Ankara'nın suyu mahkemelik oldu Tüketici Hakları Derneği (THD), Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve ASKİ Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında, 'görevlerini kötüye kullandıkları' iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. THD Başkanı Turhan Çakar, dernek adına suç duyurusunda bulunduktan sonra Ankara Adliyesi önünde yaptığı basın açıklamasında, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün (DSİ) 1996 yılında hazırladığı Gerede Suyu Projesinin, kentin 2027 yılına kadar su ihtiyacını karşılayacak ölçekte olduğunu ve maliyetinin de 240 milyon dolar düzeyinde bulunduğunu söyledi. Çakar, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ASKİ'nin, bu proje yerine bugüne kadar en az 700 milyon dolar harcayarak, 'sağlıklı olmayan Kızılırmak suyunu Ankara'ya getirdiklerini' savundu. DSİ Genel Müdürlüğünün, 17 Haziran 2004 tarihinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ASKİ'ye, Gerede sisteminin birinci kısmına hemen başlanması gerektiğini bildirdiğini, ASKİ'nin de verdiği cevapta, Gerede sisteminin 2008 yılında devreye alınması gerektiğini ve ASKİ'nin bu projeleri gerçekleştirecek mali ve teknik yeterlilikte olduğunu bildirdiğini anlatan Çakar, buna rağmen Gerede sistemi yerine Kızılırmak projesinin uygulamaya konulduğunu ifade etti. “ŞEHRİN SU İŞLETME PLANI BOZULDU” Çakar, 'Ankara Büyükşehir Belediyesinin ihmali ve uzman kuruluşlar tarafından yapılmış planlama çalışmalarına uyulmamış olması' nedeniyle, Ankara'nın 2006 yılından itibaren su yönetim ve işletme planının bozulduğunu, uzmanların en az 5 yıl boyunca da planda düzelme olanağı bulunmadığını ifade ettiklerini söyledi. Bu ihmal nedeniyle Ankara'ya yaklaşık 1 yıldan beri normal seviyenin çok altında kot altı suyu verildiğini, kot altı suyunun 24 saat aralıksız çalışan pompalarla temin edildiğini ve bunun için de büyük ölçüde enerji harcanarak suyun maliyetine yansıtıldığını kaydeden Çakar, şöyle dedi: “Kızılırmak suyunun Ankara'ya getirilmesi, Kızılırmak üzerindeki Kesikköprü Barajından sonra mevcut ve yapılacak olan hidroelektrik enerji üretim tesislerinde üretilen ve üretilecek olan elektrik enerji miktarının azalmasına neden olacaktır. Bu enerji üretim azalmasınını 15 yıllık parasal karşılığı ve oluşturacağı mali kaybın ise en az 1,2 milyar ABD Doları olacağı belirtilmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesinin mevcut arıtma tesisleri Kızılırmak suyunu arıtmada yeterli olmadığından, çok ileri teknoloji getirilirse su fiyatları yükselecektir. Ayrıca Gerede suyunun getirilmesiyle de Kızılırmak sistemi atıl kalacağından kamu ayrıca zarara uğratılmış olacaktır. Gerek Ankara'daki su sıkıntısı gerekse Ankara'nın suyuna (dünyanın en pahalı suyu) unvanını kazandıran pahalılık, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yönetim hataları ve keyfi yönetiminden kaynaklanmaktadır.” “GEREDE SUYU GETİRİLMELİ” Çakar, Kanunla yetkili kılınan ve işin uzmanı olan DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan planları zamanında uygulamaması, uyarıları dikkate almaması, bunun yerine keyfi uygulamalarla daha büyük maliyetli yatırımları plansız şekilde Ankara halkına dayatarak ve daha önce yapılan yatırımların atıl kalmasına yol açarak, Ankara halkını ve kamuyu zarara uğratmaları nedeniyle” Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile ASKİ Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında, görevi kötüye kullanmaktan dolayı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi. Turhan Çakar, sorunun çözümü için Gerede suyunun ivedilikle Ankara'ya getirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. A.A Hürriyet |
05-06-2008, 13:14 | #16 |
Ağaç Dostu
|
Biraz önce aldığım bir mail i sizlerle paylaşmak istedim. Gökçek'i yakacak rapor! 04 Haziran 2008 Çarşamba 11:26 Gökçek göğsünü gere gere gizlice Kızılırmak suyu içirdiğini söyledi. Ama öyle bir rapor geldi ki Gökçek'in ne diyeceği merakla bekleniyor. Melih Gökçek geçen hafta 15 gün boyunca "gizlice" Ankaralılar'a Kızılırmak suyu içirdiğini itiraf etti. Ardından "bakın, ishal vakaları artmadı" diyerek yaptığının ne kadar iyi olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ama Tıp Kurumu'ndan gelen raporlar Gökçek'i yalanlıyor. Kızılırmak suyunda arsenik çıktı! Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre, Tıp Kurumu bir araştırma yaptı. "Kızılırmak Suyu Raporu" ile Ankara'ya verilen Kızılırmak suyundaki arsenik miktarının, kanser riski taşıdığı, Tıp Kurumu'nun raporuyla da ortaya çıktı. Araştırmanın sonucuna göre Kızılırmak suyu ishal yapmıyor ama kanser yapıyor. Üstelik numunelerde arsenik miktarı düşük gösterilmiş. Ankaralılar'ı gelecekte "mesane, akciğer, cilt, böbrek ve karaciğer kanseri" bekliyor. Üstelik suda arsenik kadar tehlikeli olan kadmidyum hiç ölçülmemiş... Tıp Kurumu Başkanı Mehmet Altınok ile Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer'in imzasını taşıyan raporda, şu dikkat çekici tespitlere yer verildi: İSHAL YAPMIYOR, KANSER YAPIYOR • Su kalitesi ne kadar kötü olursa olsun, klorlama gibi basit dezenfeksiyon işlemleriyle sudaki patojen organizmalar yok edilebilir ve bu suyu kullananlarda ishal vakaları görülmez. Ama kullananlarda ishal görülmemesi, içme suyunun sağlık yönünden sorunsuz olduğunu göstermez. İçme suyu kalitesinde insan sağlığı için esas önemli olan, basit arıtma işlemleri ile kolaylıkla bertaraf edilemeyen toksik etkili kimyasal kirliliklerdir. Bu kimyasal kirliliklerin etkisi, 15-20 yıl sonra, başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya çıkar. ARSENİK MİKTARI DÜŞÜK GÖSTERİLMİŞ • Kızılırmak suyunun Ankara'ya verilmesinden 6 gün sonra, 13 Mayıs 2008 tarihli ASKİ raporunda, ham ve arıtılmış su numunesindeki değerlere yer veriliyor. Buna göre, arıtılmamış su örneğindeki arsenik miktarı 12.1 mikrogram/litre. İvedik'te arıtıldıktan sonra ise arsenik değeri 1 mikrogramın altında gösteriliyor. Geleneksel arıtma yöntemleriyle, arsenik miktarının bu kadar düşük düzeylere nasıl çekildiğinin açıklanması gerekiyor. Bilimsel literatür ışığında, ASKİ'nin geleneksel arıtmasının ham sudaki arsenik düzeyini 1 mikrogram/litreye indirmesi mümkün değil. ANKARALILAR BÜYÜK TEHDİT ALTINDA • Arsenik, Dünya Sağlık Örgütü tarafından içme sularındaki en tehlikeli kimyasal kirlilik olarak kabul ediliyor. İçme suyunda yüksek oranlarda arsenik bulunması; "mesane, akciğer, cilt, böbrek ve karaciğer kanseri"ne yol açabiliyor. Ayrıca sinir sisteminde, kalpte hasara neden olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, TSE ve Sağlık Bakanlığı İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliği'ne göre, 1 litre içme suyunda izin verilen en fazla arsenik değeri 10 mikrogram. Ancak içme suyunda 0.5 oranında arsenik bulunması bile her 100 bin nüfus için 10 binde bir, 1 mikrogram arsenik bulunması ise 5 binde bir kanser yapma riski taşıyor. Ankara içme sularında litrede 10 mikrogram arsenik olduğu takdirde, Ankara'nın nüfusunun 4 milyon 140 bin olduğundan hareketle, yaşamları boyunca Ankaralılardan yaklaşık 250 kadın ve 490 erkekte mesane kanseri; 38 0 kadında ve 300 erkekte de akciğer kanseri gelişecek. Bu içme suyundaki arseniğe bağlı olarak, 1420 yeni mesane ve akciğer kanseri vakası anlamına gelecek. KADMİDYUM HİÇ ÖLÇÜLMEMİŞ • Kadmiyum, arsenikle birlikte, sudaki en zehirli kimyasal olarak kabul ediliyor. Ancak ASKİ Kızılırmak Suyu Analizi'nde, kadmiyum ölçümüne ait değerler yok. Kızılırmak'ın kadmiyum açısından da kirli olduğu daha önce raporlandığına göre, bu analizin artık yayımlanmaması şüphe çekiyor. TARIMSAL İLAÇ ANALİZİ YOK • Kızılırmak Nehri, 1150 kilometrelik güzergâhı boyunca tarımsal ilaçlarla da etkileşim içinde oluyor. Tarımsal ilaç kökenli toksinlere ait analiz neden yapılmıyor? • Kızılırmak güzergâhında, Kayseri dışındaki illerde atık su arıtma tesisleri yok. Kanalizasyon suları da Kızılırmak'a karışıyor. GÖKÇEK YANLIŞ BİLGİLENDİRİYOR İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Nevzat Ersan ise "Şu an itibarıyla kente verilen Kızılırmak suyu, normal karışımın 5 kat altında olduğundan, yapılan testlerde su değeri sağlık sınırları içinde görünmektedir. Oysaki Kızılırmak projesi ile kente verilmesi planlanan su miktarı 750 bin metreküptür. Ancak Gökçek, 21 gündür Ankara'ya Kızılırmak suyundan en fazla 150 bin metreküp su vermektedir. Geri kalanı ise Çamlıdere ve Kurtboğazı barajlarından karşılanıyor. Gökçek, 'Kızılırmak suyu şehre veriliyor ve hiçbir hastalık görülmüyor' diyerek halkı yanlış bilgilendiriyor. Karışım miktarının azlığı, yapılan testlerde su değerini sağlık sınırları içinde gösteriyor'' dedi. Ersan, diğer barajların seviyeleri düşeceğinden ilerleyen günlerde Kızılırmak suyunun 5 kat daha fazla verileceğine işaret etti. http://www.internet haber.com/ news_detail. php?id=143774 |
05-06-2008, 16:24 | #18 |
Ağaç Dostu
|
Tüm biliminsanlarının Kızılırmak suyuna karşı çıkmaları nasıl bir iftira kampanyası acaba? Bakkal derneği değil, esnaf odası değil, Tıp Kurulu yani içinde biliminsanlarının olduğu bir Kurul bu suya karşı çıkıyor. Ki bu kurulun başında olan Dr. Mehmet Altınok, Ankara Onkoloji Hastanesi Genel Cerrahi Şefliğini yapmıştır (şimdiki konumunu bilmiyorum). Yani bu biliminsanının mesleği, kanserli hastaları ameliyat edip, iyileştirmeye çalışmaktır. Kanser hastalığının gelmişini, geçmişini, bu hastalığa neden olan etkenleri en iyi bilen kişilerden biridir. Şimdi ben, Tıp Kurulunu ve bu biliminsanlarının araştırmalarını bir kenara koyup, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek'in ajiteli raporuna mı inanmalıyım? |
05-06-2008, 19:59 | #19 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
sanırım bir kanaat oluşmasına neden olacaktır. Kırıkkale'den şok haber var Tarih: 13 Ağustos 2007 Kaynak: Hürriyet Ankara Yazan: Süleyman Demirkan "……" Gökçek, "Kırıkkaleliler Kızılırmak Suyu'nu 20 yıldır içiyor" dese de, Kırıkkale Belediyesi'nin açtığı bu son ihale gerçeğin böyle olmadığını ortaya koydu. Mevcut arıtma sistemi yetersiz kalan belediye standartın üzerindeki sülfat ve sertliği düşürmek üzere modern tesisler kuracak. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, DSİ'nin "içilmez" raporuna rağmen, "Kırıkkaleliler 20 yıldır içiyor" dediği Kızılırmak Suyu'ndaki sülfat, koku ve sertlik oranı normal içme suyu standartlarının üzerinde çıkınca, Kırıkkale Belediyesi bu suyu, son teknoloji yeni sistemler kurarak arıtmak üzere uluslararası ihale açtı. Kırıkkale Belediyesi'nin mevcut arıtma tesisini 2002'de devreye soktuğu, daha önce ise Kırıkkalelilerin içme suyunu yeraltı kaynak sularından karşıladığı öğrenildi. "....." Gökçek'i üzecek sonuç Kırıkkale Belediyesi'nce yaptırılan araştırmada Kızılırmak nehri su karakteri içinde içme suyu standardları dışında kalan sülfat ve sertlik oranlarının yüksek miktarda olduğu saptandı. Sülfat ve sertlik yüksekliği sebebiyle su içilirken damakta bozuk bir tad bırakıyor |
|
05-06-2008, 21:56 | #20 |
Ağaç Dostu
|
Laboratuvar sonuçları ve basında çıkan yorumlar bir yana, Ankaralı olarak benim kişisel düşüncem, Kızılırmak suyunun bize duyurulandan çok önce içme suyuna karıştırılmış olduğudur. Sabah duş için suyu açtığımda küvete akan suyun rengi içler ürpertici...Kızıl kahverengi, sarımsı... Hadi akıtınca rengi değişiyor düzeliyor gibi diyelim, asıl duştan çıkınca saçlarda belli ediyor kendini su. Saçlar eskisi gibi şekil almıyor, yapış yapış, tuhaf. Elimi sabunladıktan sonra bile yağlımsı bir his veriyor. Bütün bunların yanında kokusunu söylemedim bile. Eskiden mecbur kalınca çay demlerken musluktan akan suyu kullanırdık, şimdi kesinlikle damacana suyu kullanıyoruz. Fiziksel olarak bile güven vermeyen bir suyun içeriği konusunda konuşmak anlamsız... |
06-06-2008, 00:22 | #21 |
Ağaç Dostu
|
Ha şunu yazmayı unuttum. İstenirse tarihini bulurum. Bundan yirmi yirmibeş gün kadar önce, hatırlayacaksınız, suyun rengi de tadı da iğrençti. Bahçemde kediler için su kaplarım var. Yağmur yağınca içleri bulanıklaşmıştı. Ben de taslardan birini bahçedeki musluktan akan suyla güzelce yıkadım. Diğeri yağmur suyuyla doluydu. Kedilerin hiç biri ama hiç biri sözde temiz kaptaki musluk suyunu içmedi iyi mi? Koklayan diğer kaba gitti. O zaman musluk suyuna neyin karıştırıldığını anladım... Neymiş yirmi gündür suyu karışık veriyorlarmış da kimsenin haberi yokmuş... Hadi canım sende, herkes farkındaydı, kediler bile... |
11-06-2008, 15:36 | #24 |
agaclar.net
|
ODTÜ: Kızılırmak suyunda limitin iki katı arsenik var ODTÜ Rektörü Akbulut, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği ilanların aksine Kızılırmak suyuyla ilgili kendilerine başvurmadığını söyledi: Kızılırmak suyunda normalin iki katı arsenik var. Dava açacağız ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, "Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin hiçbir zaman ODTÜ’den su analizi istemediğini" belirterek "Bize ispat etmeleri gerekir. Etmedikleri takdirde halkı aldatmaktan, hem de bizim adımızla aldatmaktan dolayı yasal işlem başlatmak zorundayız" dedi. Kimya Mühendisleri Odasının, ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’ne Kızılırmak suyunun tahlilini yaptırdığını belirten ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç da ODTÜ’nün kurum olarak yasal bir girişimde bulunması halinde kendilerinin de gereğini yapacaklarını bildirdi. Akbulut, ASKİ’nin "ODTÜ’den alındığı iddia edilen su analiz raporları" yayımlandığını belirterek, ODTÜ’nün böyle bir rapor hazırlamadığını bildirdi. Akbulut, şöyle konuştu: "Bize ispat etmeleri gerekir. Etmedikleri takdirde halkı aldatmaktan, hem de bizim adımıza aldatmaktan dolayı yasal işlem başlatmak zorundayız. Kendilerine de bunu yazıyla bildirdim. ’Bu raporu bize iletin, bizim böyle bir raporumuz yok, aksi takdirde hakkınızda yasal işlem yapacağız ve suç duyurusunda bulunacağız’ dedim." "Belediye, hiçbir zaman ODTÜ olarak bizden su analizi istemedi" diyen Akbulut, şu görüşleri dile getirdi: "Başka kurumlar bize su getirmiş olabilir. Fakat o suyun Kızılırmak’tan gelip gelmediği bizi ilgilendirmez. Biz, getirilen şişedeki suyun analizini yapmış oluruz. Bu da onun Kızılırmak suyu olduğu anlamında değildir. Analizi yapan kurum, numuneyi kendisi almak zorundadır." Kendilerinin yaptığı analizlerdeki değerlerle söz konusu analiz raporundaki değerlerin de birbirini tutmadığını kaydeden Akbulut, "Limitin iki katı arsenik varken o rapor limitin onda biri olarak gösteriyor, ’0.1 arsenik var’ diyor. Halbuki bu gerçek dışı. Bizim cuma günü yaptırdığımız analize göre limitin iki katı arsenik var" diye konuştu. Bir soru üzerine, şehir suyunda arsenik olmadığını vurgulayan Akbulut, "Şehir suyunda arsenik yok ama Kızılırmak’ta tehlikeli oranda, limitin iki katı arsenik var. Şu ana kadar Ankara’nın suyuna arsenik ulaşmamış. Cuma günü barajdan üç ayrı yerden analiz yaptık, üçünde de limitin iki katı arsenik var" diye yanıtladı. -ASKİ GENEL MÜDÜRÜ KILIÇ’IN AÇIKLAMASI- ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç da AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ankara’ya Kızılırmak’tan getirilen suyun son derece sağlıklı olduğunu, çeşitli kurumlar tarafından yapılan analizlerle de bu durumun kanıtlandığını belirterek, "İsteyen her türlü sivil toplum kuruluşu ya da çeşitli odalar Kızılırmak suyunun tahlilini rahatlıkla yaptırabilir" dedi. ASKİ’nin yayın organlarında ve internet sitesinde yer alan çeşitli üniversite ve kurumlar tarafından Kızılırmak suyunun "temiz" olduğuna ilişkin tahlillerin yer aldığını bildiren Kılıç, "Kızılırmak suyuna ODTÜ tarafından yapılan su tahlili de bunlar arasında yer alıyor. Kimya Mühendisleri Odası, ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’ne Kızılırmak suyunun tahlilini yaptırmış.Çeşitli internet sitelerinde ve basında yer alan bu analiz raporlarına biz de kurumun bazı yayınlarında yer verdik" diye konuştu. ODTÜ tarafından da bizzat Kızılırmak suyunun tahlilinin yapılabileceğini ifade eden Kılıç, her zaman bilime saygı duyduklarını ve ODTÜ’nün de bilgisinden yararlanmak istediklerini söyledi. Kılıç, "Kızılırmak suyunda insan sağlığını tehdit eden ne ağır metal ne de arsenik gibi herhangi bir oluşum söz konusudur. ODTÜ kurum olarak yasal bir girişimde bulunacaksa biz de gereği neyse yaparız" dedi. Rektör Akbulut, Kılıç’ın Kimya Mühendisleri Odasının ODTÜ’de analiz yaptırdığına ilişkin açıklamasını ise şöyle değerlendirdi: "Kimya Mühendisleri Odasının getirdiği numuneyi ben almadım ki... Analiz şöyle olur: Bize analiz için gelinir, biz de gider yerinden numune alırız. Bize gelen o şişedeki analizidir. Bana pet şişe suyunu getirebilirsin, ’Kızılırmak’tan aldım’ diye. Analiz yaptırırsın sonra da ’ODTÜ’nün Kızılırmak raporu budur’ dersin. Kimya Mühendisleri Odasının nereden numune aldığını, bu suyun neyin nesi olduğunu ben bilemem. Ben sadece bana verilen şişenin analizini yaparım. Buna, ’ODTÜ raporu’ denilemez. Numuneyi ben almadığım zaman o rapor benim değildir." ASKİ Genel Müdürlüğü, ASKİ, ODTÜ, Gazi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, DSİ ve Hıfzıssıhha Kurulu tarafından "Kızılırmak suyunun insan sağlığını tehdit etmediğine dair yapılan analiz sonuçlarını" açıklamıştı. (aa) Radikal |
11-06-2008, 19:58 | #25 |
Ağaç Dostu
|
Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Başbakanın evinde, TBMM'nin mutfağında ve çay ocaklarında, Ankara Belediye Başkanının villasında yemek ve sıcak içecekler için ne suyu kullanıldığını yaman merak ediyorum. Bir gazeteci çıksa da şunu bir araştırsa... |
11-06-2008, 22:24 | #26 | |
Yeni Üye
|
Nefis bir örnek
Alıntı:
Nefî'nin diliyle: her nükte-i hafî ki kelâmımda derc olur mazmûnı dest-i âleme bir dâsitân verir yani : “benim sözümde gizli olan nükteler açıldığında insanlara uzun destanlar sunar.” Sevgi ve saygılarımla... Lütfen "www.aydinaltunoz52.tr.gg " den "oyalamaca " başlıklı yazıyı okuyunuz Düzenleyen gebeme : 11-06-2008 saat 22:25 Neden: biçim |
|
11-06-2008, 22:55 | #27 |
Ağaç Dostu
|
Sayın gebeme ilgi gösterdiğiniz 'Oyalamaca' başlıklı yazıyı okudum. Yazanın emeğine, düşüncesine sağlık diliyorum. Benzer yazılarınız olursa http://www.agaclar.net/forum/showthr...?t=1238&page=7 buraya bekleriz. Böylece rahat bir tartışma ortamı bulmuş oluruz. Yeniden teşekkür ederim. |
12-06-2008, 00:49 | #28 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 11-06-2008
Şehir: ankara
Mesajlar: 51
|
bende merak ediyorum nasıl bir çözüm buldular.acaba tankerlerle depolara su getirip öylemi kullanıyorlar.gazetecilerin bunları araştrması lazım. |
26-06-2008, 10:34 | #29 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-03-2008
Şehir: Ankara
Mesajlar: 271
|
Ankara'da bir dönem millet susuzluktan kırılırken,bazı semtlerde su kesintisi bile yoktu ki..Mesele haberlere yansıyınca; ilgililerin , haberi oldu. Bununda anlamı ,her alanda ,çifte standardın olduğudur.Zaten bu durum böyle olmasa,sıkıntıları,devlet yönetiminde bulunanlar yaşasa ,hemen herkesin kolları sıvayıp buna bir çözüm yolu bulacağı kesindir. |
15-01-2009, 00:49 | #30 |
Ağaç Dostu
|
Elektrodiyaliz işlemi kısaca, suyun tuzunun giderilmesinde kullanılan elektro kimyasal işleme denir. Bu elektrodiyaliz deneyini öğrenciyken hepimiz görmüşüzdür. Son yıllarda bu yöntem, şebeke suyu içindeki kolay kolay arıtılamayan bazı istenmeyen maddelerin giderilmesi için geliştirilmiş olarak uygulanmaktadır. Aşağıda anlatılan deney bir su arıtma aleti satıcısı tarafından pazarlama amaçlı olarak yapılmıştır. Bir elektrik kaynağınının zıt uçlarına ( + ve - ) bağlı iki elektrotu ( metal iki çubuk) önce markalı damacana bir içme suyundan aldığımız bir kap içindeki örnek suya sokuyoruz... Elektrotları bu defa musluklarımızdan akan Kızılırmak suyundan aldığı aynı ölçekli bir kap içindeki örnek su içine koyuyoruz. İşte sonuç!... soldaki bardak: Damacana satılan içme suyunun deney sonucu hali: az miktarda açık turuncu bir çökelti sağdaki bardak: Çeşmeden akan suyumuzun deney sonucu hali: Koyu yeşil yoğun parçalı bir çökelti Neden böyle oldu? Su da çözümlenebilen tuzun, ağır metallerin suda çözülüp tuzlara bağlı olan iyonlar ayrışarak artı yüklü olanlar eksi elektrot çubuğa, eksi yüklü olanlar artı elektrota,doğru hareket etti. (Ancak şu bilgi çok önemli. Suda bulunan ağır metallerdn ancak elektrik yüklü olanları görünebilir olmakta.) Neyse, örnek suları çalkaladığımızda sonuç böyle: Evet iki su arasındaki fark bu. Bu sonuca bakarak içimizde yaman bir kuşkuyu yaratmış olsa da sağlıklı bir yargıya varabilmek için kimyasal analiz şart. Bu konuda bilgisi olan varsa paylaşırlarsa iyi olur... |
|
|