![]() |
Alıntı:
Paylaşım için teşekkürler sayın A_NOMAD, çok etkileyici bir deneyim. Peki lütfen şunu sormama izin verin; bu tehdit veya blöfü yapmak için elimizde balta veya başka bir kesici alet olması şart mı, sadece sözlü tehdit işe yarar mı? :D |
Alıntı:
Beş sene evvel anneme üç tane lale soğanı götürmüştüm, tahmin edeceğiniz üzere onlar da üç yıl boyunca çiçek falan göstermediler. Geçen bahar annem lale soğanlarını sözlü olarak tehdit etti (soğanları söküp çöpe atacağını söyledi) ve o sezon bir, bu sene de iki tanesi çiçeklendi :cool: Benim gözümün nuru bir tanecik bir gecelik gelinim (Epiphyllum oxypetalum) ilk çiçeğini iki ay küs kalmamız üzerine açtı mesela ama ne küslük, sayfamda ve başka birkaç yerde daha bu konudan bahsettiğimi anımsıyorum, çiçek açmazsan bir daha seninle konuşmayacağım ve sana dokunmayacağım diyerek (ben sürekli konuşurum bitkilerimle, kendimce verebileceğim en büyük ceza buydu) tavrımı koymuştum. Öyle ciddiydim ki tek kelime konuşmadım onunla, hiç dokunmadım hatta direkt bitkiye bile bakmadım, gözlerimi kaçırdım... O dönem eşimin alay konusu olmuştum zira bir keresinde bitkinin yanından geçerken yapraklarından biri koluma değdi, ben -olaya kendimi nasıl kaptırmışsam- refleks olarak aniden kolumu çekip kaşlarımı bile çatarak bitkiye 'dokunma bana, ben senle konuşmuyorum' deyince, olaya istemeden tanık olan zavallı eşim önce tuhaf tuhaf bakıp sonra püskürerek gülmüştü. Haklı adam kendince ama ben de haklıyım, o sene ilk çiçeğini açtı işte, sonuçta işe yaradı bu tavrım :D Bu arada bahsettiğim bir gecelik gelinim henüz bir yaşındaydı yani çiçek beklemek için aslında çok küçüktü, hani 'zaten çiçek vakti gelmiş de ben kendimi -küsmek işe yaradı diyerek- kandırıyorum' gibi bir durum söz konusu değil. Yani aletsiz olarak da işe yarıyor ama inandırıcı olmak için role iyi girmeniz lazım. Bir de şu var, tanık olduğum bu olaylarda şöyle bir ayrıntı dikkatimi çekti: Bu şekilde çiçek açmaya ikna edilen bitki kendini kurtarmak için ilk seferinde mutlaka tek çiçek veriyor, yani fazlasını beklemeyin :D |
Dün itibariyle üzerinde açmış ve kurumuş çiçekleri ve henüz açılmamış iki iri tomurcukları olan orkidemiz ile konuşmaya başladım, şimdilik eşime ve çocuklara çaktırmadan ;) Uzun süredir bu durumda. Kalan tomurcukları da açması için ikna etmeye çalışıyorum, umarım tehdit aşamasına geçmeye gerek kalmaz
|
Alıntı:
Bu arada, ev halkı kısa süre sonra orkideyle sohbetlerinizden haberdar olacak ve dalga geçecekler :D Siz aldırmayın, bir süre sonra alışıp yadırgamaz hale geliyorlar, tecrübeyle sabittir :cool: |
Bana biraz hikaye gibi geliyor böyle şeyler ama bitkileri tabii ki de seviyoruz
|
Benimki bahçede yaşadığım ikinci hikaye;
İğde ağacımız bahçeye ilk dikilenlerden. Geçen şubat budamasında komşuya bu ağaçtan hayır yok meyve falan vereceğini sanmıyorum daha da boylanmasa iyi olacak sert budama yapalım dedim yerine de zeytin mi olur başka bir ağaç baksam olacak diye konuştum (ağaca duyurmak gibi bir niyetim yoktu aklıma gelmedi daha doğrusu). Bu konuşma ağacın başında geçti. Neredeyse on yaşına girecek olmasına rağmen tek meyvesini göremediğimiz ağaçtan bu güz başında bir sepet iğde topladık. |
Bitkiler de canlı. Düşünemeseler de sevildiğini bildiklerini hissediyorum.
|
Zirai bakım işlemleri (budama, gübreleme...vb) dışında bu başlıkta geçen diğer eylemlerin bitki gelişimi üzerinde etkisi olduğuna katılmıyorum. Kontrollü ve tekrar edilebilir deneylerle gösterilmediği sürece de katılmayacağım. Örneğin tehditle bir bitkiye çiçek açtırmayı ele alalım. Öncelikle bitkinin onu tehdit ettiğinizi anlaması lazım. Bunu nasıl, hangi kompleks sinir sistemiyle yapacak? Türkçe'yi anlıyor mu? İngilizce ya da Klingonca konuşsanız yine etkili olur mu? Bu tehdit sırasında bitkiye dokunmanız ya da onu hırpalamanız gerekiyor mu? Günün hangi saatinde yapılan tehdit daha etkili? Tüm bitki türleri aynı tehdite aynı şekilde mi tepki veriyor? Tehdit sırasında kullandığınız her kelime aynı şekilde mi etkili? Tehditin dozunu artırdığınızda bitkinin olumlu tepkisi de artıyor mu yoksa bir eşik değeri var mı? Bunlar gibi daha yüzlerce soru üretilebilir.
Bilimsel bir yaklaşıma gidilmek isteniyorsa önce hipotez ortaya atılır. Deney için birden çok türdeş grup oluşturulur. Gruplar arasında sadece bir değişken değiştirilir, kontrol grubunda ise bu değişkene dokunulmaz. Sonuçlar kaydedilir. Gruplar arasındaki tekil farklılığın sonuçlara nasıl etki ettiği yorumlanmaya çalışılır (İstatistikte "corelation does not imply causation" diye bir kural olduğu da unutulmadan!). Farklı kişiler aynı deneyi tekrar ederek aynı sonuçları alıyor ve benzer yargılara ulaşıyorlarsa hipotezinizde doğruluk payı var demektir. Ancak elbette balkonunu laboratuvar ortamına çevirmeyi herkes istemeyecektir :) Ciddi kararlar almamızda etkili olmadıkları sürece küçük kaçamaklar yapmamızın, bilimsel olarak doğrulanmamış olsa bile bazı kabullere göre hareket etmemizin yaşamımıza olumlu katkısı olacaktır. Mesela çiçeklerle konuşmanın belki çiçeklere faydası yoktur ama birçok kişiye iyi geldiği bu başlığa yazılan mesajlarda görülüyor :) Ben bitkilerimle konuşmuyorum. Buna rağmen bakımlarını düzgün, ihtiyaç duydukları gibi yaparsam kendi varoluşlarını iştahla gerçekleştirdiklerini görüyor ve bundan mutluluk duyuyorum. Bir bitki, ben onun çiçek açmasını istediğim için değil, çiçek açması ve meyve vermesi gerektiği için, uygun koşulları ona sağlayabildiğim için çiçek açıyorsa mutlu oluyorum. Bir canlının yaşamına katkı yaptığımı düşünüyorum böylece. |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 14:12. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025