View Full Version : Deprem
Karıncalar
1. Yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır.
2. Ana karıncasız koloninin devamlılığı düşünülemez. (Ana karıncalar = diğer karıncalardır.)
3. Ana karıncaların yuvalarını terk etmeleri büyük bir tehlike işaretidir.
4. Ana karıncalar yiyecek aramazlar, işçilerin getirdikleri besinlerle beslenirler.
5. Böcek türlerinin en "sosyal"lerinden biri olan karıncalar, son derece iyi "örgütlenmiş" bir düzen içinde, "koloniler" denen topluluklar halinde yaşarlar.
6. Karıncalar kendileri açısından en ideal olan sosyal sistemi milyonlarca sene öncesinden günümüze kadar hiçbir aksaklığa meydan vermeden sürdüre gelmişlerdir.
7. Koku ve vücut lisanına dayalı karmaşık fakat kendilerinin kolayca anlayabileceği bir sistem oluşturmuşlar.
8. İstisnasız her karınca topluluğu kast sistemine kesin olarak bağlılık gösterir.
Bu kast sistemi, bir koloni içinde üç ana bölümden meydana gelir.
Birinci kastın üyeleri üremeyi sağlayan kraliçeler ve erkeklerdir. Bir kolonide birden çok kraliçe olabilir. Kraliçe, üreme ve böylece koloniyi oluşturan bireylerin sayısını arttırma görevini üstlenmiştir. Diğer karıncalardan vücutça daha iridir. Erkeklerin görevi ise, yalnızca kraliçeyi döllemektir. Nitekim bunların tamamına yakın bölümü çiftleşme uçuşundan sonra ölür.
İkinci kastın üyeleri askerlerdir. Bunlar, koloninin korunması, yeni yaşam alanları bulunması ve avlanma gibi görevleri üstlenirler.
Üçüncü kast ise, işçi karıncalardan oluşur. İşçilerin hepsi kısır birer dişidir. Ana karıncaya ve yavrularına bakar, onları temizler ve beslerler. Bunun dışında koloninin tüm diğer işleri de işçilerin sorumluluğundadır. Bir karınca için önemli olan koloninin devamlılığıdır.
9. Karınca yuvalarının dış dünya ile bağlantıları, genellikle sadece bir karıncanın geçebileceği genişlikteki küçük bir delik vasıtasıyla sağlanır. Bu deliklerden geçmek ise bir "izine" tabidir. Koloni içinde sayıları çok fazla olmayan ve tek görevi "kapıcılık yapmak" olan karıncalar vardır. "Kapıcılar" giriş deliğine tam uyan geniş baş yapılarıyla, canlı bir tıkaç vazifesi görürler. Kapıcı, giriş deliğinde saatlerce oturur ve sadece kendi kolonisinden olduğunu anladığı karıncaların girişine izin verir.
10. Karıncalar, hassas duyu organları sayesinde oldukça değişik iletişim yöntemleri kullanırlar. Avlarını bulmaktan birbirlerini takip etmeye, yuvalarını kurmaktan savaşmaya kadar hayatlarının her anında bu duyu organlarını çalıştırırlar. 2-3 milimetrelik vücutlarının içerisine sığdırılmış 500.000 sinir hücresiyle, bir iletişim sistemine sahiptirler.
11. Genel olarak iki çeşit yarı-kimyasal vardır. Bunların isimleri Feromen ve Alomen'dir. Alomen, cinsler arası iletişim için kullanılan bir maddedir. Feromen ise çoğunlukla bir cins içinde kullanılan ve bir karınca tarafından salgılandığında, diğeri tarafından koku olarak algılanan kimyasal sinyaldir. Bu sinyaller, karınca topluluklarının organizasyonunda en önemli rolü oynar. Bir karınca sinyal olarak bu sıvıyı salgıladığında, diğerleri koku veya tat alma yoluyla mesajı alır ve cevap verirler. Ayrıca karıncaların salgıladığı feromenin yoğunluğu, acil duruma göre de değişmektedir.
12. Salgılar karıncaların hepsinde aynı özelliği göstermez; her salgı bezinin farklı karınca çeşitlerinde, ayrı ayrı fonksiyonları vardır. Dufour bezleri, Zehir torbası, Pygidial Bezler, Sternal Bezler, Metapleural Bezler
13. İki tür ses üretimi belirlenmiştir. Biri vücudu bir engele veya yere çarparak çıkarılan "vuruş" sesi ve titreşimler, diğeri de vücudun bazı parçalarını birbirine sürterek çıkarılan tiz seslerdir.
14. Maddeden geçen ses titreşimlerine karşı çok duyarlıdırlar. Bu onlar için etkili bir alarm sinyalidir. Bunu duyduklarında yürüme hızlarını arttırırlar, titreşimin geldiği yöne doğru hareket ederler ve çevrede gördükleri bütün hareket eden canlılara saldırırlar. Koloni üyelerinin hiçbirinin, duyduğu bu çağrıyı yanıtsız bırakmaması, karınca topluluğunun başarılı organizasyonunun bir göstergesidir.
Kaynak (http://www.egitimsetimiz.com/durumtablomuz.html)
www.dkos.org
www.kadirs.com
www.egitimsetimiz.com
İstanbul depremi 2008'de
17 Ağustos Marmara depremini önceden bilen deprem tahmincisi Mike Lee, dört ay önce gönderdiği mail'de şöyle demişti: Güneş tutulmasından sonra, İran'da deprem bekliyorum.
Ve dediği çıktı!
İki gün önce İran 6'lık bir depremle sarsıldı. Lee beklenen İstanbul depreminin ise 2008'de olacağını söylüyor
Mike Lee, depremle ilgili haberleri yakından takip edenler için artık tanıdık bir isim. Hawaii'nin Honolulu kentindeki Damien Lisesi'nde din ve tarih öğretmenliği yapan Mike Lee (tam adıyla Michael Lee) bir yandan da depremleri önceden tahmin edebilmek için çalışıyor.
On yıldır Ay, Güneş ve yıldızların konumlarını, kendi geliştirdiği hesaplama sistemiyle yorumlayarak deprem tahminleri yapıyor. Tahminlerinin doğruluk oranı ise yüzde 60! Şimdiye kadar 1996 Peru depremini, 17 Ağustos 1999 Marmara depremini, 13 Ocak 2001 El Salvador, 28 Şubat 2001 Washington, 1 Mart 2001 Seattle ve 3 Şubat 2002 Afyon depremlerini önceden bilmişti.
Artık bu isabetli tahminleriyle en ünlü deprem tahmincileri arasında gösterilen Mike Lee ile ilk tanışmamız ise 1999 yılına rastlıyor.
DEPREMLERİ MAİL ATARAK BİLDİRDİ
1999'da, Aktüel Dergisi'nde çalışırken, 17 Ağustos Marmara depremini doğru şekilde tahmin ettiğini öğrendiğim Mike Lee ile hemen bağlantı kurmuştum. O zamandan bu yana geçen yedi yıl boyunca da Mike Lee ile şahsen haberleşmeyi sürdürdüm. Ocak 2002'de adresime gönderdiği mail'inde Mike Lee, bir ay sonra Türkiye'nin İç Anadolu bölgesinde büyük bir deprem beklediğini, ayrıca Nisan ayında da yine Türkiye'de 5 büyüklüğünde bir depremin daha meydana geleceğini söylüyordu. Nitekim 3 Şubat 2002'de Afyon'da 5 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Hemen ardından da 4 Nisan 2002'de 4.7 büyüklüğündeki Burdur depremi geldi. Depremlerin kesin yeri ve tam büyüklüğü konusunda küçük yanılgılar olsa da bu isabetli tahminleri o yıl Aktüel'de önemli haberler olarak yer aldı.
Depremlerde Güneş tutulmalarının rolünün büyük olduğuna inanan Mike Lee ile son olarak da bundan dört ay önce, yani Aralık 2005'te haberleştik. O zaman kendisine 2006'nın Mart ayı sonunda yaşanacak güneş tutulması sebebiyle Türkiye'de bir deprem olup olmayacağı konusunda tahminlerini sordum.
Mike Lee'nin bana gönderdiği
9 Aralık 2005 tarihli mesajında söyledikleri aynen şöyleydi:
'29 Mart 2006'daki Güneş tutulmasının hemen ardından, 5-11 Nisan 2006 tarihlerinde İran'ın Abiz bölgesinde 6.8 büyüklüğünde bir deprem bekliyorum.'
Ve Mike Lee'nin tahmini bir kez daha doğru çıktı. Çünkü, tıpkı dört ay önce şahsıma gönderdiği mail'de bildirdiği gibi, Güneş tutulmasının hemen ardından, 31 Mart Cuma günü İran'da 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Görünen o ki, ünlü deprem tahmincisi, depremin tam yeri, tam tarihi ve tam büyüklüğü konusunda ufak sapmalar olsa da, depremlerin pek çoğunu önceden bilmeyi başarıyor. Bu durumda beklenen büyük İstanbul depremi konusunda yaptığı tahminleri de dikkate almak gerekiyor mu sizce?
Tutulmalar tetikliyor
MIKE Lee tutulmaların depremi tetiklediğine inanıyor. Tezine göre Güneş, Ay ve Dünya'nın aynı düzlemde sıralanışıyla ortaya çıkan çekim gücü tektonik tabakaları, fayları, muhtelif katmanları ve magmayı etkiliyor. 2000 yıllık tutulmaların kaydını tutan Lee, hesaplarını özel bir bilgisayar programıyla yapıyor. Mike Lee, deprem tahminlerini yayınladığı kişisel internet sitesini kapattı; ancak çalışmalarını şimdi California Üniversitesi bünyesinde sürdürüyor.
İstanbul için tahmini 2008
İSTEĞİMİZ üzerine Mike Lee, yakın gelecekte olabilecek depremler konusunda en son tahminlerini de bize şu sözlerle bildirdi: İran depremi Doğu Anadolu'yu etkileyebilir ama bu kesin değil. Ancak 2006 Nisan ve Ağustos aylarında Amerika'da iki büyük deprem görünüyor. ABD'nin kuzeybatı kıyısındaki Oregon'da 23 - 27 Mart tarihleri arasında 7.0 büyüklüğünde bir deprem olacak. 25 - 29 Ağustos 2006 tarihleri arasında ise California'nın Santa Barbara bölgesinde 7.1 - 7.5 büyüklüğünde bir deprem bekliyorum.
İstanbul depremi için en tehlikeli dönem ise 2008. 2008'de Marmara Denizi'nde 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelecek. Bu depremi 3 - 13 Ağustos 2008, 4 - 14 Eylül 2008 ya da 21 - 31 Ocak 2009 tarihlerinden birinde bekliyorum.'
Mine Akverdi
Akşam (http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=34755,4&tarih=02.04.2006)
"Marmara'da yoğun gaz çıkışları var "
"Deprem açısından daha olumsuz verileri işaret ediyor"
Bilimsel deniz araştırmaları için hazırlanan, sismik laboratuvar, akustik ve jeofizik çalışmaları uygulama kapasitesine sahip Koca Piri Reis Gemisi'nin Marmara Denizi'nde çalışmalarını sürdürdüğü bildirildi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Çifçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Koca Piri Reis Gemisi'nin İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Bölümü, ABD Columbia Üniversitesi Lamont Doherty Zemin Araştırmaları Merkezi ve kendi enstitülerinden öğretim üyeleri ile birlikte 2 Temmuzdan beri Marmara Denizi'nde çalışmalarına devam ettiğini söyledi.
Çalışmaların 22 Temmuzda biteceğini ve 3 bin kilometrelik bir alanda sismik çalışma yapılacağını kaydeden Prof. Dr. Çifçi, şunları söyledi:
''Marmara Denizi'nin bütün noktalarına sismik hatlar atılmakta. Çalışmalar sırasında elde edilen verilerin, bilgisayarlar ve yazılımlarla ön değerlendirmesi yapılmakta ve çalışmaların yönü değiştirilmektedir. Bu bizim sismik laboratuvarımız, kendi kaynaklarımızla kurulan gelişmiş bir laboratuvar. Çalışmada yapılan ilk değerlendirmelerde, gaz çıkışlarının yoğun olduğu gözlemlenmektedir. Bu gaz çıkışlarının daha önce yapılan çalışmalarda da var olduğu gözlemlenmektedir. Bu gaz çıkışları önemli. Marmara'da gaz çıkışlarının olması, burada hareketlenmenin olduğunu göstermektedir. Tek bir veri setimiz yok, değişik veri setleri burada alınmakta ve işlenmektedir. İlk bulgular, deprem açısından daha olumsuz veriler işaret etmektedir."
22 Temmuzda bitirilecek çalışmalar sonucunda ellerinde 3 bin kilometrelik sismik veri olacağını bildiren Prof. Dr. Çifçi, daha sonra bunların işleneceğini, verilerin işlenmesi ve yorumlanmasının 5-6 aylık bir süreci kapsayacağını kaydetti. Prof. Dr. Çifçi, ''Bu veriler 2-3 yerde işlenecek. Daha sonra birlikte yorumlanacak ve deprem açısından, tektonizma açısından bunlar analiz edilecek'' dedi.
-SIRADA KARADENİZ VE AKDENİZ-
Koca Piri Reis Gemisi'nin Marmara'daki çalışmasının tamamlanmasından sonra İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışındaki bölgede deniz tabanına yönelik bir çalışmaya geçileceğini ifade eden Prof. Dr. Çifçi, İstanbul Üniversitesi ile ortak yapılacak bu çalışmanın, Karadeniz'in oluşumuna ışık tutacağını ifade etti.
Prof. Dr. Çifçi, Piri Reis'in daha sonra TÜBİTAK destekli proje için Akdeniz'de yapacağı çalışmada, burada meydana gelebilecek bir deprem sonrası oluşacak tsunamiyle ilgili olacağını sözlerine ekledi.
Kaynak (http://www.haberturk.com/haber.asp?id=86941&cat=200&dt=2008/07/21)
Ne zaman depremden korksam Sezen Aksu'nun aşağıdaki şarkısını mırıldanırım....
Hükümetin ve yerel yönetimlerin deprem için ciddi bir politakası olmayınca bu şarkıyla avunmaya çalışırım...:(
Bizden sonrakiler gün görse bari.....
Güngörmemişler
2002
Söz-Müzik: Sezen Aksu
Tedavülden kalktı aşk
Üç ihtilal üç kuşak
Fiiliyattan geçtim
Düşünmek bile yasak
Girmeyelim bu konulara
Bizden geçti şşşt susak
Yedi onda dört, onda beş
Önümüz deprem yan basak
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Kelimeler fistan giymiş
Salınıyor ağır aksak
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş
Saadet bizden uzak
Kurtaracaktık olmadı
Çilemiz hala dolmadı
Uymadı gitti bi türlü
Çarşıya evdeki hesap
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Biz gördük yanmayı
Ölümüne zorlanmayı
İktidar atında şahlanmayı, horlanmayı
Her şart her koşulda
Babalar gibi dayanmayı
Bizden sonrakiler gün görse bari
Bizden sonrakiler gün görse bari
Offffffff
Her birimize değdi fesat
Dünya işleri kesat
Yuvarlanıp gidiyoruz
Halimiz eh işte vasat
Kurtaracaktık olmadı
Çilemiz hala dolmadı
Uymadı gitti bi türlü
Çarşıya evdeki hesap
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Biz gördük yanmayı
Ölümüne zorlanmayı
İktidar atında şahlanmayı, horlanmayı
Her şart her koşulda
Babalar gibi dayanmayı
Bizden sonrakiler gün görse bari
Bizden sonrakiler gün görse bari
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize denk geldi
Bize denk geldi
Maalesef!
http://www.halukakcam.com/B4/2006.htm
yukarıda deprem ve güneş tutulmasının istatiksel verileri var.
Tanıdığım bir çok kişi, bu arada bazı aile fertleri de dahil, halen kolonları çatlak binalarda oturuyorlar. Birileri zamanında büyük bir başarı göstererek sağlam raporu almış bu binalara.
Maddi imkanları olduğu için bu binaları hemen terk etmeleri konusunda her türlü psikolojik baskıyı yapıyorum. Netice "sıfır".
Çok önemli tezleri var; mahalleyi seviyorlar, komşuları var, çarşıya pazara yakın vs.vs.
Mütahitler daire karşılığı yeni bina teklif ediyorlar, bir iki kişi karşı çıkıyor diye ona da girişemiyorlar fakat en önemlisi,maddi imkanları olduğu halde hala o sakat binalarda oturmaya devam ediyorlar.
Bunu benim aklım ve mantığım almıyor. Hayat bu kadar ucuz olabilirmi?
Deprem habercisi köpekler (http://www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com/kopekler-hakkinda/deprem-habercisi-kopekler/deprem-habercisi-kopekler/)
Deprem habercisi olarak köpeklerin tepkilerine güvenebilir miyiz?
Bir doğa olayı olan depremin ürettiği elektromanyetik alanın, algılama kapasitesi insandan çok fazla olan birçok hayvanı, daha deprem tesiri oluşmadan birkaç gün önceden dahi irkilttiği çeşitli bilimsel gözlemlerle ortaya konulmuştur. Bu nedenle bu tür canlıların deprem habercisi olma özelliği tarih boyunca araştırmacıların zihnini meşgul etmiştir.
Buna ilişkin elde edilen ilk belge tarihçi Diodorus Siculus’a aittir. Bu tarihçiye göre MÖ. 373 yılında Yunanistan’daki Helice depremi sırasında bir liman kenti olan Korint sular altında kalmadan beş gün evvel fare, yılan ve gelincikler kenti terk etmişlerdir.
Diğer ve yakın zamanıma ait örneklere göz atarsak 1755 Lizbon, 1960 Fas, 1963 Üsküp, 1971 Izu-Ohshima, 1975 Çin, 1977 İtalya, 1978 İran-Tabas, 1989 Santa Cruz, 1995 Kobe, Depremlerinin hepsinde, hayvanlarda deprem oluşmadan birkaç gün evvelinde başlayan garip hareketler kaydedilmiştir. İzmit ve Bolu depremleri öncesinde de binlerce insanımız hayvanlardaki bu garip davranışlara şahit oldular. 17 Ağustos depreminden sonra yapılan araştırmalarda, deprem öncesi bini aşkın sıra dışı olaydan bahsedildi ve bunların %50 si hayvanlarla ilgiliydi.
Hangi hayvan türünün daha fazla tepki verdiği bilimsel olarak izah edilememiştir. Balık ve sürüngenlerin daha duyarlı olduğuna dair ip uçları vardır ancak en fazla köpeklerin verdiği tepkilerden söz edilmektedir. Bununda muhtemel nedeni bu hayvanların yakın çevremizde olmalarıdır. Yine de bazı araştırmacılar, köpeği en duyarlı hayvanlar arasında saymaktadırlar.
Böyle olunca köpeklerin verdiği tepkilerin deprem habercisi olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalarını gündeme getirmektedir. Aşağıdaki bilgiler sanırım bu konuda yeterli fikir verecektir.
Nasıl Hissediyorlar?
Düşük frekanslı sesler, yer kabuğu titreşimleri, yer çekim anormallikleri, yer eğimindeki değişimler ve sismik dalgalar, deprem öncesi açığa çıkan çeşitli gazların kokuları, havadaki iyonizasyon değişimleri, elekromanyetik alan değişimleri gibi depremle alakalı doğa olaylarını gerek bizden daha gelişmiş duyu organları ve gerekse açıklanamayan diğer algılama yetenekleri ile hissedebiliyorlar.
Ne tür tepkiler veriyorlar?
Bu tepkiler, hayvanın deprem merkezinden uzaklığına, depremin niteliğine ve köpeğin bireysel özelliklerine göre değişmekle beraber, genellikle korku ve anksiyete belirtileridir. Örneğin:
Sürekli saklanma, kaybolma, dışarı çıkmayı veya içeri girmeyi reddetme
Anksiyete yani sıkıntı ve endişe
Psikojenik şok
Kaçma, havlama, uluma, ağlama
Havayı koklama, yeri kazma
Yabancılara karşı tepkisiz olan bir hayvanın yabancılara saldırması
Sahibinin yanından ayrılmama
Ani irkilme ve kulak kabartma
Veya korkudan dolayı tamamen tepkisiz kalma
Bu tepkiler laboratuar ortamında da gözlenebiliyor mu?
Evet; Bu tepkileri kontrollü ortamlarda izleyebilmek için çeşitli deneyler yapılmıştır. Örneğin; 1996 yılında Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri laboratuarında hazırlanan deney ortamında, hayvanlar suni olarak oluşturulan elektromanyetik bir alana alınmış ve bu hayvanların panik halinde kaçışları ve huzursuzlukları kameradan izlenmiştir. Yine havadaki iyonizasyon değişimleri laboratuar ortamında oluşturulmak suretiyle hayvanların tepkileri incelenmiştir.
Deprem tahmin merkezlerinde hayvan davranışlarından nasıl faydalanıyorlar
Genellikle iki yöntem kullanılıyor, birincisi telefonla bilgi veren bir gözlemciler ağı kurmak, ikincisi ise bir laboratuarda kontrollü şartlar altında tutulan hayvanların davranışlarını izlemek.
Bu çalışmalar arasında en iyi örneğe Çin’de rastlamaktayız. Çin Devleti 1970 yılından itibaren muhtemel bir depreme karşı kitlesel bir hazırlık programı başlattı. 1974 yılında deprem beklentisi iyice artması üzerine, 100.000′den fazla gözlemci, hayvan davranışları, su kaynakları, hava ve suyun ısısı, bitkiler gibi depremin muhtemel habercilerini gözlemeyle görevlendirildi. 1974 yılının aralık ayında hayvan hareketlerinde görülen anormallikler üzerine yerleşim alanları boşaltıldı ve oluşan 7.3′lük deprem sonucunda kimseye bir şey olmadı ve 10.000.000 kişi, mutlak bir ölümden kurtuldular.
Bu davranışlara deprem habercisi olarak güvenebilir miyiz?
Tek bir hayvanın tepkilerine asla güvenemeyiz. Çünkü;
Hayvanların depreme olan tepkileri standart değildir. Bazıları hiçbir tepki vermeyebilir, bazıları bir depreme tepki verirken diğerine vermeyebilir.
Gözlemler hayvan davranışı konusunda deneyimsiz ve ön yargılı kişiler tarafından yapılabilmektedir.
Verilen tepkiler depreme özgü olmayabilir. Yani hayvanlar benzeri tepkiyi meteorolojik olaylara da verebilmektedir.
Peki bu tepkilere hangi şartlarda ve ne kadar güvenebiliriz?
Hayvan davranışlarını izleyerek depremin tam olarak zamanını anlamak mümkün değildir. Ama, depremin yaklaşmasına dair sinyalleri alabilmek mümkündür.
Çin’de Deprem Tahmin Merkezi, hayvanlardaki garip davranışların git gide bir artış göstermesi nedeniyle birçok kez deprem alarmı vererek insanların bölgeden tahliye edilmesini sağladılar. Üç büyük depremin haricinde bir çok alarm boşa çıktı. Ancak bu gözlemler sayesinde, en az 7,3 şiddetinde olan üç büyük depremde onbinlerce insanın burnu bile kanamadan kurtulması, harcanan emeklerin boşa çıkmadığını gösteriyor. Yani on depremden birisi tahmin edilebilse dahi bu binlerce insanın hayatının kurtulması anlamına geliyor.
Özet olarak, geniş bir alanda yaşayan hayvanların çoğunda, aniden ortaya çıkan ait garip davranışların deneyimli kişiler tarafından gözlenmesi ve jeofizikçilerin bu verileri deprem öncesi yaşanan diğer doğa olayları ile birlikte değerlendirmesi sonucunda, muhtemel bir depremin önceden tahmin edilme olasılığı yükselecektir. Daha güvenilir bir deprem haberci olmadığına göre, insanlarımız bu olanaktan faydalandırılmalıdır.
Prof. Dr. Tamer Dodurka
İ. Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanı
Kaynak: Havhav.com (http://www.havhav.com/konu/13/348)
GİRİŞ
Depremlerden önce pek çok tür hayvanın olağandışı davranışlar gösterdikleri farklı bölgelerden bildirilmiştir [Kilian, 1964; Lee ve meslektaşları., 1976; Rikitake, 1976; Academia Sinica, 1977a, b; Toksöz, 1977; Tributsch, 1978; Lott ve meslektaşları., 1979a, b]. Bildirimlerden pek azı anektodların ötesine geçer, bazıları da endişeli gözlemcilerin geçmiş olayları fazla hevesle hatırlamasından kaynaklanabilir. Ayrıca, bazı gözlemler yaklaşık olarak ana depremin P dalgasının gelişine denk düşer ve gerçek deprem habercilerini temsil etmeyebilirler. Yine de, olaydan saatler hatta haftalar öncesinde, insanların ortamda sıradışı hiç bir şey sezmedikleri zamanda, yer alan davranış anomalilerini bildiren pek çok hikaye vardır.
Deprem öncesi hayvan davranışlarındaki anomalileri bildiren raporların değerlendirilmesini güçleştiren pek çok faktör vardır: hayvan davranışlarının değişkenliği, insanlar tarafından yapılan gözlemlerin düşük güvenilirliği ve hava durumu gibi kontrol edilemeyen fiziksel faktörler [McClellan, 1980]. Bu sorunlar o kadar etkilidir ki bilim adamları ancak son zamanlarda bu fenomeni yakından incelmeye başlamışlardır. Günümüzde, deprem habercisi hayvan davranışlarını dokümante etmek için pek çok tipte inceleme yürütülmektedir. Bu incelemeler arasında deprem sonrası sistematik görüşmeler [Lott ve meslektaşları, 1979a, b], telefonla bilgi veren bir gözlemciler ağı [Otis ve Kautz, 1980], ve bir saha laboratuarında kontrollü şartlar altında tutulan hayvanların aktivitesinin izlenmesi [Kenagy ve Enright, 1980; Skiles ve meslektaşları, 1980] sayılabilir.
Bizim yaklaşımımız son zamanlarda yapılan diğer çalışmalardan tamamen farklıdır. Anektodların güvenilirliğini değerlendirmektense, jeofizikçilere davranışsal fenomenleri değerlendirebilecekleri bir çerçeve sağlayabilmeyi umuyoruz. Bu incelememiz jeofiziksel deprem habercileri konusunda mevcut verileri insanların ve hayvanların, özellikle de anektodlara konu olan türlerin, duyusal algılama eşikleriyle karşılaştırma üzerinde yoğunlaşıyor. Biyolojik araştırmaların çoğu jeofizikçileri ilgilendirmeyen bir literatürde yayınlandığı için, bu yazımızda duruma uygun biyolojik literatürün de geniş bir incelemesine yer verdik. Bazı jeofizikçiler orijinal referansları da gözden geçirmek isteyebilirler, ancak bu incelemede yer alan bilgiler bildirilen anektodların olabilirliğini değerlendirmek için genel olarak yeterli olacaktır. Çoğu bilimsel alanda olduğu gibi, hayvanların algılama organları ve hayvan davranışları derinlik ve kalite olarak çok değişkendir. Bu incelemede genellikle mevcut en güvenilir araştırmaların sonuçlarına yer verilmiştir, ancak sonuçların daha az güvenilir olabileceğini düşündüğümüz durumlarda bunu metin içinde ayrıca belirttik.
TABLO 1. Depremlerden Önce Görülen Hayvan Davranışı Anomalileri ve Benzer Davranışların Gözlenebildiği Diğer Durumlar
Hayvan
Depremden Önce Gösterdiği Bildirilen Davranış*
Davranışı Gösterebildiği Diğer Durumlar
Kedi
Sürekli saklanma, dışarı çıkmayı reddetme
Psikojenik şok [Fox, 1968]
Tavuk
Yükseklere tüneme, birbirine sokulma, histeri
Ani karanlık, yüksek sesli patlama [Sanger ve Harmdy, 1962]
Köpek
Havlama
Kendi alanını korumak için ve yabancılara karşı tepki [Scott ve Fuller, 1965]
Köpek
Sahibini odadan odaya sürekli takip etme
Aşırı bağımlı hayvan [Fox, 1968]
Balık
Sudan dışarı fırlama
Hızlı dönüşler, yakamoz kovalama [Bennett, 1971] avlanan elektrik balığının önünde (A. J. Kalmijn, şahsen alınan bilgi, 1979)
Balık
Sudaki derinliğini değiştirme
Yapay basınç değişimleri, yüzme kesesi yaralanmaları [Gordon, 1970]
Fare
Sarhoş gibi davranma, kasılmalar
4-80 kHz, 90-130 dB seste odyojenik nöbet [Busnel, 1963]
Midye
Deniz kenarında daha yüksek yerlere yapışma
Fırtınadan önce suyun yükselmesi (Woods Hole, Mass.)
Domuz
Birbirinin kuyruğunu ısırma
Fazla kalabalık şartlarda [Fox, 1968]
Sıçan
Tetikte olma, endişe, dikey zıplamalar
Yer avcılarına karşı alarm tepkisi [Ewer, 1971]
Sıçan
Çömelir gibi hareketler, kas kasılmaları
Akustik irkilme tepkisi [Ewer, 1971]
*Lee ve meslektaşları [1976] ve Academia Sinica [1977a, b] tarafından bildirilmiştir .
Depremlerden önce görülen insanın algılayamayacağı şiddet ve frekansta sesler [Armstrong, 1969; Hill ve meslektaşları, 1976], yerel manyetik veya elektrik alanlarında değişimler [Bufe ve Nanewicz, 1976; Johnson, 1978], öncü sarsıntılar veya yerin titreşimi [Jones ve Molnar, 1979], yeraltı su seviyelerinde değişimler [Rikitake, 1976; Raleigh ve meslektaşları, 1977], elektromanyetik dalgalar [Derr, 1973], ve genellikle yer altında sıkışıp kalmış olan gazların salınımı [King, 1978] gibi bazı jeofiziksel fenomenler de hayvan davranışlarında anomalilere neden olabilirler. Hayvanlar büyük olasılıkla yer eğiminin değişimi [Mortensen ve Johnston, 1976], P ve S hızlarında oynamalar [Ward, 1979] ve yerçekimi anomalileri [Brown ve meslektaşları, 1977] gibi belirlenmiş bazı deprem habercilerini algılamamaktadır.
Bu çalışmada bildirilmiş olan jeofiziksel uyaranları hayvanların algılama kapasiteleri hakkında yayınlanmış veriler açısından inceleyeceğiz. Bu karşılaştırma ile hayvan davranışlarını etkileme olasılığı düşük olan habercileri eleyip, hayvan davranışlarında anomalilere neden olmaya aday öncüleri belirlemeye çalışacağız. Böyle bir yaklaşımla aynı zamanda,depreme yatkın bölgelerde pek rastlanmayan ancak hayvan davranışlarındaki anomalileri açıklayabilecek fenomenleri de tanımlayabileceğiz. Deprem öncesinde depremlerin merkez üssü bölgelerinde kayıt edilmiş jeofiziksel saha verilerinin azlığı bizi kısıtlamaktadır. Bu fenomenleri ölçecek cihazların kurulması, deprem tahmini yapmaya çalışan jeofizikçilere çok yararlı bilgiler sağlayacaktır.
Kaynak : http://deprem.itu.edu.tr/Animal_intro_tr.htm
Sn.Todor' un yazdıklarına katılıyorum aynı zamanda benimde paylaşacaklarım var.
99 depreminde 7. katta 13 katlı bir apartmanda yaşıyordum..Karıncalar deprem zamanına kadar ay ay her kata yavaş yavaş yerleşerek giderek benim kata çıkmaya başlamıştı..Ağustostan önce garip şekilde mutfağın her yanını sardılar..Bir türlü başa çıkamadık.Oysa şimdi aynı hareketi 2. katta bile yaşasam bir şekilde sarsıntılardan etkilendiklerini düşünüp huzursuz oluyorum.
5 şiddetli bir Hendek depremi olmuştu yine 99 dan sonra..O zamanlar daha büyük depremin ardından geceleri rahat uyuyabildiğimiz zamanlar değildi.Evler yüksek olduğundan ilk aylar hiç uyumadık desem yalan olmaz.Bizde bulduğumuz en uygun tatili rahat uyumaya kaçardık yazlığa..O gün Hendek depreminde Kefken'de denize girdik biz.Ben senelerce Karadenizde ve Marmara da denize girdim.O günkü gibi deniz hiç hatırlamıyorum.Denizde sığ yerlerde ve kumsalda deniz böcekleri ve küçük balıklar gözle görülecek bir şekilde çoğaldılar ve garip şekilde hareket ediyorlardı.Hatta daha sıcak olmasına rağmen huzursuz olup denizden çıkıp eve geldik.Yaklaşık saat 5-6 civarında da hendek depremi olmuştu..Birde o günden önceki gece unutmadığım bir olay var ki o gece hayatımda ilk defa UFO görmemdi..
Birkaç gün önceki Rodos depreminden son iki gece de köpeklerin uluması yüzünden balkonda oturamadığımızdan içeri kaçmak zorunda kaldık.Hatta yine huzursuz olduğum için neden bana uluduklarını soran kardeşime de birbirlerini huzursuz ettiklerini söyledim oysa gerçek düşüncem depremdi..
Hayvanların depremi hissettiklerine ve gözlemlendiği taktirde en azından zamanı konusunda yardımcı olacak belirtiler verdiklerine inanıyorum.Gelecekte bilimsel olarak kanıtlanacağına da..
Birde o günden önceki gece unutmadığım bir olay var ki o gece hayatımda ilk defa UFO görmemdi..
Gökyüzüne yükselen turuncu ateş toplarından mı bahsediyorsunuz?
Hayır gerçek bir ufo :)
Kendi etrafında dönen belirlenemez bir cisim..1.5 saat boyunca izledim. Yani bir görünüp kaybolanlardan değildi.
Süha Şendoğan
25-07-2008, 15:54
Caretta'ya hak veriyorum aynı olay benimde başıma geldi.
99 senesi ilk depremle ikinci deprem (Düzce) arası sallantıların bol olduğu bir gece İstanbul'da bahçede oturuyorduk,aniden bir ışık hüzmesi gökyüzünden belirdi bulunduğumuz bahçenin hizasında ışıklarını saçarak tekrar hızla yükseldi.Aynı olayı gören oğlum şaşkınlık içersinde görünen cismin Ufo olup olmadığını sordu.Ertesi gün birçok gazetede Ufo'ların sık sık görüldüklerine dair yazılar vardı.
denizakvaryumu
26-07-2008, 20:41
İstanbul depremi için en tehlikeli dönem ise 2008.
2008'de Marmara Denizi'nde 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelecek.
Bu depremi
3 - 13 Ağustos 2008,
4 - 14 Eylül 2008
21 - 31 Ocak 2009 tarihlerinden birinde bekliyorum.'
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=34755,4&tarih=02.04.2006
Hımmm ne olur ne olmaz bu tarihlere dikkat etmekte fayda var derim :(
Ayşe Özdil
26-07-2008, 22:49
Ben normalde Ankara da yaşıyorum ama birkaç gündür çocuklarla İstanbul dayız. Dün Malina nın depremle ilgili uyarı yazılarını okumuştum. Çok etkilenmiş olmalıyım ki , gece yarı uyur yarı uyanık hep bu konuyu düşündüm..
-" Eğer deprem bu gece olursa .." diyorum "- Neyse ki çocuklar yanımda , onları korurum ..Cep telefonum başucumda.. Binanın altında kalırsak haber verebilirim.. Bir şişe de su olsaydı.. "
Şu an çok saçma geliyor ama , tam uykuya geçme aşamasında bunların aklımdan geçtiğini hatırlıyorum.. Daha garip olan, sabah uyandığımda yanıbaşımda bir şişede duran ütü suyu oldu ! Gece bu endişelerle uyumaya çalışırken , nasıl ve ne zaman kalkıp yan odadan ütü suyunu alarak yanıma getirdim ; işte onu hiç açıklayamıyorum ..
Kardeşimin iki su kaplumbağasına üç haftadır bakıyorum,
üç gündür kaplumbağalar akvaryumdaki çakıl taşlarını ayakalarıyla ittirip taşların altına kaçıyorlar,her şeyden korkuyorlar.
1999 Depreminde Bozcaada'ydık biraz tuhaf bir yazarla tanıştık,
deprem öncesi kara sineklerin insanların üzerine yapıştığını ilk ondan öğrenmiştik döndüğümüz akşam deprem olmuştu.
Yine sinekler yapışıyor.
hayatımda ilk defa pazar günü beni arı ısırdı(böcekler beni sevmez)
Karıncalar evimde bir gün çıkıyor diğer gün yok oluyorlar.
Gariplikler var gibi.
denizakvaryumu
29-07-2008, 18:24
Güneş tutulması yaklaşıyor.
Nurcan Özgür
29-07-2008, 18:46
Güneş tutulması yaklaşıyor.
Merhaba güneş tutulması ne zaman yurdumuzdan da izlenebilecek mi acaba?
Kızımla beraber okuyorduk birden meraklandı da. :eek:
Güneş tutulması ve deprem ilişkisinin, bilimsel verilerle kanıtlanmamış gerçekliliği tartışılır bir teori olduğu biliniyor.
01 Ağustos 2008 Tam Güneş Tutulması
Bu tutulma Türkiye'den parçalı tutulma olarak izlenecektir. Tam güneş tutulması Kanada'dan başlayıp kutup bölgelerini geçtikten sonra Asya'ya girerek Rusya, Moğolistan'ı kat edip Çin'de son bulan 237 km genişliğinde dar bir koridor içinden görülecektir.........
Parçalı tutulma Kuzey Amerika'nın kuzeydoğusu, Avrupa ve Asya olmak üzere geniş bir alandan görülebilecektir. Ay'ın gölgesi Türkiye saati ile12:23'de kuzey Kanada üstüne düştüğünde tam tutulma başlayacaktır. Türkiye saati ile 13:21'de tam tutulmanın 2 dakika 27 saniye ile en uzun süreceği yer Rusya'da olacaktır. Gölge Dünya üzerinde 2 saat süreyle 10.200 km yol kat ederek saat 14:20'de Dünya'yı terk edecektir.
http://www.koeri.boun.edu.tr/astronomy/buay/GT_010808.html
Eskimo, karasinekler insanı yağmur öncesi de ısırır, can yakar veya sizin tabir ettiğiniz gibi yapışır.
Sayın limon size katılıyorum.
Bir hikaye dinledim köyde sizlerede aktarayım. Vakti zamanında bir uzman bir köy yakınına meteorolojik ölçüm yapmaya jeebi ve aletleri ile gider. Köyün yanındaki dağın yükseğine çıkar ve aletleri kurmaya başlar. O sırada bir çoban keçileri ile bağıra çağıra ilerdeki patikadan hızlı hızlı çıka gelir. Selamlaşırlar. Çoban kolay gele, ne işiniz var burada der. Görevli hava durumu ile ilgili ölçümler yapacağım onun hazırlıklarını yapmaktayım diye cevaplar. Çoban, bak şu tepenin ardında benim dam var. Acele et sende oraya yetişelim yağmur fena bindirecek der. Görevli havaya bakar ve gülümser, ne yağmuru kardeşim tek bulut yok baksana gökyüzüne der. Çoban sen bilirsin der ve acele ile yürür gider.
Yarım saate kalmaz gökyüzü bir anda kararır ve korkunç bir yağmur başlar. Aletlerini zor toplayarak arabaya koyan görevli çobanın damına doğru yönelir. Dama girer girmez çobana sorar, arkadaş sen nerden bildin bu havada yağmur yağacağını. Çoban gülümser ve keçileri göstererek " görmedinmi hepsi kuyruklarını düşürmüşdü" der. Evet bende yeni öğrendim devamlı kuyruğunu dik tutan keçi, yağmur öncesi kuyruğunu yere doğru çevirirmiş. Bunun yanında öğlen vakti hiç ötmeyen kurbağalar yağmur öncesi ortalığı yıkarmış. Kargaların tümü bağırmaya başlarmış. Köylüler o gün yağmur öncesi hayvanlara ait daha bir çok davranış değişiklikleri söylediler ama aklımda kalanları bunlar.
Buradan şuna gelmek istiyorum hava durumundaki değişiklikler de hayvanlarda bir çok davranış farklılıklarına yol açmakta. Onun için bazı değişimleri depreme bağlamak ve morallari çok bozmak da doğru olmayabilir. Tedbiri elden bırakmamak tabiiki önemli ama sinekler ısırıyor, deprem olabilir demek pek doğru görünmemekte.
Hoşçakalın.
Ayrıca evlerin içi kara sinek dolar yağmurdan önce. Sizi ısırmaya mı gelirler, yağmurdan mı kaçarlar bilmiyorum.
-" Eğer deprem bu gece olursa .." diyorum "- Neyse ki çocuklar yanımda , onları korurum ..Cep telefonum başucumda.. Binanın altında kalırsak haber verebilirim.. Bir şişe de su olsaydı.. "
..
99 depreminde Avcılar daydım. hayatımda duyduğum en uzun köpek ulumasıydı
köpekler hep bir ağızdan uluyor sanki az sonra başımıza gelecek o korkunç felaketi haber veriyorlardı. korkuyla uyanıp dışarı baktığımda kıpkızıl gökyüzünü gördüm ve yerimden kıpırdıyamaz oldum. Nasıl bir salantıydı neler oluyordu... Ve gün ışıyınca gördüklerim... anlatması güç ama hala bu korku ile yaşıyorum. Ya bu gece olursa bazen çoçuklarımın yanına kıvrılıyorum. Ya olur da onlara ulaşamazsam korkusuyla... telfon su fener yıllardır yanımız da
Bu korkuyla ne gibi tedbirler alıyoruz. Hiç oturduğum evin sağlam olduğunu söylüyor evsahibim kendisi yaptırdığı için hoş sağlam da göründüğü kadarıyla
Ama içimiz rahat mı? Hayır, sanırım yaşadığım bu acı tecrübeden dolayı
Birgün olacak evet kabullenmek ve birşeyler yapmak lazım ama
Allah kimseye yaşatmasın demekten de kendimi alamıyorum
Ben, aynı insanlar gibi, bazı hayvanların diğer hemcinslerine göre daha fazla hassas olduğunu düşünüyorum.
99 depremi gecesi, köydeki onlarca köpekten sadece birisinin bütün gece ulumasına kızarken, deprem olduğunda, bilmiyorum kapı önünde serilmiş yatan kaç tane köpeğin üzerinden atladım. Hiç umurlarında değildi. Artçılarda da aynı tepkisizliği gösterdiler.
Buna benzer aklıma takılan başka örnekler arasında, yön/koku duyularının çok yüksek olduğu bilinen arı, kelebek, sinek gibi bazı uçarların, salonun açık olan 6-7 penceresinden içeriye mis gibi saman vs. kokusu girerken niye hala saatlerce camlara tosladıkları ve bir keresinde, aynı ortamda, dışarı bir türlü çıkamayan peygamber devesinin artık üçüncü günü rengini ve gücünü kaybetmesi sonucunda, benim dışarıya çıkarmama gereksinme duyması gibi gözlemlerim de var.
Eskimo, karasinekler insanı yağmur öncesi de ısırır, can yakar veya sizin tabir ettiğiniz gibi yapışır.
Deprem de yağmur gibi olağan bir doğa olayı olduğuna göre sineklerin,hayvanların doğa olaylarına benzer tepkiler veriyor olması garip değil sanırım.
Deprem öncesi oluşan yüksek nemi hissedip insanların üzerine yapışıyor olabilirler,
tabi bu yapışma olayının yüksek nemden dolayı insanın terlemesi durumunda gerçekleşme ihtimali de var.
Geçen gün yazlıkta bir adam denizin kıyısında,torunun oynaması için eliyle büyük bir istavrit yakalayınca
Balık
Sudaki derinliğini değiştirme
Yapay basınç değişimleri, yüzme kesesi yaralanmaları
Todor'un bu bilgisi aklıma geldi.
Sn.Tugo, her yaz 3-5 kuş ta camlara tosluyor. Sanırım camdaki yansıma hayvanları yanıltıyor. Kaç kere önündeki camı göremeyip toslayan insan da gördüm o başka :)
Kelebek, böcek vs.. genelde gece karanlığında içerden gelen ışığa ulaşmak isterken cam engeline takılıyorlar.
Bahçeyi aydınlatan projektörün tam önüne örümcek çok sıkı bir ağ germiş. Geceleri ışığı yakınca böcekler, kelebekler vs.. ışığa geliyorlar ve gelen ağa takılıyor. Bizim örümcek ya tembel ya uyanık anlayacağınız. Hazır yemeğe konuyor :) Ben de doğanın dengesini bozmayayım diye ağı hiç ellemiyorum. Bazen lambanın ısısından etkilenip yarısı parçalanıyor bakıyorum ertesi gün daha güzel bir ağ germiş oluyor.
Evlerimizdeki hayvanlar depreme belki tepki veriyorlardır ama bizim anlamamız biraz zor bence. Çünkü onlar bir tek depreme tepki vermiyorlar. Bazı geceler veya günler bize göre hiç sebepsiz garip davranabiliyorlar. Buna araziye dışarıdan giren yabancı bir köpek te sebep olabiliyor. Muayyen dönemlerinde de garip davranıyorlar. Bazen havayı koklayıp havlamaya başlıyorlar. Bazen tüm köpekler birden havlamaya başlıyor. Kedim her geceyarısı evin içinde deli gibi koşmaya başlıyor. Bazen bir balığı yerde kurumuş halde buluyoruz, her ne sebeptense gece kendisini akvaryumdan atmış. Yani her garip davrandıklarında deprem geliyor diye kaçamayacağımıza göre...
çekirdek
30-07-2008, 14:44
Konuyu biraz sulandırmış olacağım, doğayla ve göstergeleriyle bir ilgisi yok, bilimselliğe de katkısı yok, ama yine de anlatmak istedim, o geceyi.
Biraz uzun ve dolaylı olacak..
'99da artık bir bilgisayarım olsun istedim. Arkadaşlar toplama masa üstü yapacaklar bana, pek anlamıyorum ordan burdan parçalarla nasıl olur bu iş, ama öyle olurmuş.
Ağustosun ilk günlerinde elektrik idaresinden bir memur geldi, "sayacınız dönmüyor, oynama mı yaptınız" dedi. Yapmamıştım, üç gün önceki faturayı da gösterdim. Sayacın bozulduğunu anladı ve kontrol kalemiyle bir iki kontrol etti. Sayaç kapımın dış yanında.
Müthiş bir patlama sesi.. Adam simsiyah olmuş vaziyette yerde yatıyor ve sayaçtan alevler çıkıyor.. Bir yanda yangın bir yanda ölmüş insan, dokunup bakamıyorum da..
Avaz avaz apartman görevlisine seslendim geldi. Bir koşu yangın söndürücüyü getirdiler, biri kocaman olmuş alevlerle savaşırken diğeri memura baktı. Bereket ki memur yaşadığı şoktan dolayı bayılmış. 'Her tarafı yanık' diye düşünürken o karartıların is ve kurum gibi bir şey olduğu anlaşıldı. Ateş te uzun uğraşlar sonucu söndürüldü.
Benim için de çok büyük bir şok olmuştu. İnanın elektrik düğmelerine basarken elimde bir bez, bir tahta parçası bulundurmaya başladım. Asla prize fiş dahi takamıyorum. Çevreme de çaktırmıyorum. Ki ben neredeyse bütün elektrik tamir ve işlemlerimi kendim yapardım.
On gün sonra geldi bilgisayarım. Kuruldu.
O ne?
Milyon tane kablo ve priz.. N'apıcam ben şimdi???
Otokontrol. Başka çaresi yok. Telkin.
Kuran arkadaşlar açıp kapamaları ve kulanımını da gösterdiler uzun uzun.
Bilgisayarı çalıştırmaya başlayınca uğuldamaya, garip sesler çıkartmaya başlıyor. Öyle olurmuş.. (Benim beynimdeki izdüşümü sarsıla sarsıla patlayacak). Ekrandaki pençereleri de sağ üst köşedeki çarpılardan kapatacakmışım yoksa bozulurmuş (benim beynimdeki izdüşümü patlayacak yangın çıkacak).
Birkaç gün dokunamayıp sadece seyrederek birbirimizi tanımaya çalıştık.
Bir gece bütün cesaretimi toplayıp oturdum başına.
Uğultulu sesler içinde açtım. Programlar çağırıp denemeler yapıyorum. Çarpılardan kapatıyorum. Bazıları kapanamıyor ama. (İlk pençereleri kapatmaya çalışıyormuşum).
Ben de ekran boşalsın diye monitörü kapatıyorum çaresiz. Tekrar açılışta uyarı yazısı veriyor, 'bir daha böyle yapma bozulurum sonra' diye..
Bir-iki aldırmadım öyle açıp kapadım, bu arada başka yanlış tuşlara da basıyorum.
Sen misin o aldırmayan?
Sen misin o yanlış tuşlara basıp duran?
Ben seni uyarmadım mı?..
ÇATIR ÇATIR.
Bilgisayar garip uğultular ve çatırdama sesleri çıkarmaya başladı.
Ve odamı sallamaya başladı. Bir telaş, bir cesaret hemen ana fişi çektim.
Uzaklaştım yanından ama hala sallanıyoruz...
Malum.
Tekrar evlere girdiğimizde de uzun süre hiç dokunmadım O'na.
Bir gündüz oturdum başına, alıştırmalar yapıyorum yine.
Yanlışlıklarımla yine.
Ve kuvvetli bir artçıl daha ve kapatma..
Bilen biri oturunca bir şey olmuyor, ben oturunca sallanıyoruz.
Arkadaşlar "saçmalama" diyor.
Tamam da....
Aylar geçti oturamadım bir daha başına.
Bilen bir arkadaşı da yanıma aldım beraber çalışıyoruz bir gün.
O bana şöyle yap böyle yap diyor.
"Gördün mü bak korkacak birşey yok" diyor.
Yarım saat sonra Düzce depremini (yanılmıyorsam) biz de hissediyoruz kuvvetlice. Arkadaş benden önce kaçıyor.. Ben alıştım ya artık..
Verdiğim paraya acımasam bilgisayarı Genel Kurmaylığa vereceğim, incelemeye alsınlar diye.. Vallahi.
O günden sonra bir daha oturmadım bilgisayar başına. Ta ki, ağaçlar.net ile tanışmama neden olan bilgi gereksinimim kendini dayatana kadar.
Nurcan Özgür
30-07-2008, 15:15
İlahi Çekirdek çok hoştu.
Bakın siz ağaçlar netin başarısına, demek ki benim gibi bir şey bilmeyenlere değil sadece yararı.
Şaka bir yana bu durumun sizi nekadar hırpaladığını da tahmin edebiliyorum. Benzer bir sıkıntı da ben yaşamıştım.
Yakın yakın zamanlarda telefonla yakınlarımın ani ölüm haberlerini almıştım. En son babamın ölümünde de bunu yaşamıştım. Çalan telefonları açamamaya,çalan kapıları zorlanarak açmaya başlamıştım, yine üzücü bir haber alıcam korkusuyla. Ruhuma çok fazla ağır gelmişti kaldıramamıştım. Çok şükür zamanla geçti. ;)
Çekirdek, yazını okurken "Yine bilgisayarın başında. Deprem olmasın sakın!:(" dedim kendi kendime.
Bu konuyu okuduğumdan beri tedirginim zaten. Dün gece rüyamda karıncaları gördüm. Halıda yürüyordu. Gerçek gibiydi. Çok korktum.:eek:
denizakvaryumu
31-07-2008, 15:59
KARINCALARLA DEPREM YERİ BİLİNİR Mİ?
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan
Andıkları(hayvanları) kullanarak, onların olağandan dışı davranışlarına bakarak depremler olmadan birkaç gün ile birkaç saat öncesinden bilinebilmektedir.
Andığın yaşadığı ortam, türü, yaşına göre duyarlığı değişmektedir. Başı güçüldükçe depreme duyarlığı artmaktadır. Ayrıca dişiler erkeklere göre daha duyarlıdır.
Andıkların duyarlı olduğu özüksel(fiziksel) olaylar; ısı değişimi, irgitik(induksiyon) ışın yoğunluğu, titreşimlerdir. Çok büyük depremlerde etkilenme sınırı 750 kilometreye dek varırken, depremciklerde en çok 1 kilometre ile sınırlıdır.
Ancak bir andığa bakarak, deprem olacağı her durumda söylenemeyeceği gibi, bir yerde ki karınca davranışlarına bakarak; deprem büyüklüğü, yeri, zamanı verilemez. Bir depremin sezinlenmesi uzun erimli jeofizik çalışmalarla belirlenir. Andık davranışları tamamlayıcı bilgi olarak kullanılır. Eğer depremin olacağı yeri belirlemek üzere, andıklar, böcekler kullanılacaksa, ülke boyutunda gözlem yapılması gerekir. Az bilgiden çok sonuç çıkarmak, bir gözlemi çok abartmamak gerekir.
Eğer son günlerde olduğu gibi; “Karıncalarla depremi bildi, çatal tutarak suyu buluyor, kırıktaki köpürmeye bakarak deprem olacağını uyardı” gibi sözlerle sözde toplumu yönlendirmeye kalkarsak, Türkiye’yi yeniden orta çağın karanlığına götürürüz. O zaman gelecek için; fallar açılmaya, rüya yorumcularına danışmaya, şeyhülislamları yeniden yaratma dönemine geri döneriz.
Depremi kestirmek üzere kendi çabaları ile bir şeyler yapan, uğraşan, didinen kişilere saygım var. Ancak bu eylemleri abartı, çığırtkanlık, ünlenme, ucuz baturluk boyutuna getirmekten sakınmalıdırlar. Ayrıca basının bu konuda yeterinde seçici, ayrıca özen gösterici olması beklenir. Eğer bu tür yaygaralarla, bilimsel temele oturmayan “amaçlı” çığırtkanlıklarla bu iş gidiyorsa, bırakın bilimteyleri(üniversiteleri) kapatalım.
Kaynak
Ercan,A. 2001. Deprem Önceden Nasıl Bilinir?. YEM Yayınevi. 290 s.
http://www.ahmetercan.net/index.php?mod=HaberDetay&ID=1445&haber=1
Dün gece History TV kanalında California'da San Andreas Fayın'da beklenen büyük depremin konu edildiği ,deprem bilimi teklolojisinin en az ilerlerleyebilmiş bilim dalı olduğuna dair bir belgesel izledim.
Yabancı bilim insanlarının da dedikodularla ilgili sıkıntıları vardır.
Depremin mevsim,gün,sıcak,soğuk,gökyüzü olaylarıyla ilişkilendirilmesi konusunda,
büyük depremlerin yer kabuğunun ortalama 15 km altında olduğunu ve yeryüzündeki etkenlerin bu derinlikten hissedilmeyeceğini belirttiler.
Hayvanların davranışları konusunda ise;hayvanların her türlü doğa olayına benzer tepkiler verdiklerini ve bunun deprem habercisi olarak bilimsel çalışmaya değer bulunmadığını ifade ettiler.
Deprem erken uyarı sistemlerinin henüz depremin büyüklüğünü ayırt edebilecek teknolojiye ulaştırılamadığını, 2 şiddetinde ve 8 şiddetindede uyarı verdiği analtıldı.
San Adreas Fayın'da uzmanlar bir boruyla fayın içine kadar inmişler, fayı saniye saniye inceliyorlar.
Deprem habercisi teknolojide ilerlenmemiş olmasına rağmen depreme dayanıklı yapılar için mühendislik çalışmaları analtıldı ancak bu çalışmaların güvenirliliğini test etmek için ve fayın hareketini kayıt edebilmek için hepsi büyük depremi bekliyor.
Ve bir haber;
'Los Angeles'ta şiddetli deprem olacak'
Çarşamba, 30 Temmuz 2008
ABD'nin Kaliforniya eyaletine bağlı Los Angeles'ta dün meydana gelen 5.4 şiddetindeki depremin, olası bir büyük deprem öncesi meydana gelen öncü bir deprem olduğu iddia edildi.
Uzmanlar, "Çok büyük bir deprem her an meydana gelebilir" dedi. Dün konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger, "Depremde can ve mal kaybına uğramadık, şanslıyız. Ancak bu deprem bize, olası bir büyük depreme karşı hazır olmamız gerektiğini hatırlattı" diye konuştu. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Kaliforniya Teknik Üniversitesi deprem uzmanı Kate Hutton, "Bu deprem sadece bir öncüydü, şiddeti orta ile küçük bir şiddet arasındaydı. Bu öncü depremin ardından, 24 saat içerisinde şiddetli yeni bir deremin meydana gelme olasılığı ise yüzde 5 oranında, 24 saat sonra şiddetli bir depremin meydana gelme olasılığı ise yüzde bir" dedi. Deprem uzmanları, önümüzdeki 30 yıl içerisinde Kaliforniya eyaletinde çok büyük bir deprem olma olasılığının oranını yüzde 99 olarak tahmin ediyorlar.
http://www.timeturk.com/Los-Angelesta-siddetli-deprem-olacak-19731-haberi.html
Biraz geçmişe dönmek istedim.
2002 yılında kaybettiğimiz Prof.Dr Aykut Barka'dan bir alıntı:
20 Şubat 2000 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkmış bir yazısı:
İTÜ Avrasya yerbilimleri enstitüsü öğretim üyesi Prof.Dr.Aykut Barka,
Marmara Denizi'nde sürdürülen hiçbir bilimsel çalışmanın sonucunun buradaki deprem riskini değiştirmeyeceğini belirtti. Marmara'daki deprem riskinin 2 kere 2'nin 4 etmesi kadar açık olduğunu söyleyen prof. barka, 17 ağustos depreminden bu yana, 6 ayın boş tartışmalarla geçirildigini vurgulayarak, daha fazla zaman yitirilmeden yapı kalitesinin bozukluğu herkesçe bilinen İstanbul daki yapı stokunun yenilenmesi ve devletin, medyanın, bürokratlann dikkatlerinin bu konuya yoğunlaşması gerektigini kaydetti.
Kuzey Anadolu Fay hattı'nı en iyi bilen bilimadamlarından biri olan ve bu faya ilişkin çalışmalarını kesintisiz sürdüren Prof. Barka, 17 ağustos depreminden bu yana geçen süre içindeki gelişmeleri Cumhuriyet'e değerlendirdi.
Prof. Barka, 17 ağustos depreminin ardından hız kazanan bilimsel çalışmaların sürdüğünü ve yıl sonuna kadar daha kesin verilerin elde edileceğini söyledi. Barka, depremin yarattıgı tahribat nedeniyle şimdi herkesin bu riski ciddiye aldığını ifade ederek önemli olanın bu cidiyeti korumak ve bu dersi pratiğe dönüştürmek olduğunu söyledi.
"Marmara Denizi'nin içinden ne çalışması yapılırsa yapılsın ve ne çıkarsa çıksın buradaki deprem riskini değiştirmeyecektir.Buradaki deprem riski "iki çarpı iki eşittir dört" kadar kesin,bu deprem öncesinde de böyleydi ama bu kadar net değildi" diye konuşan Prof. Barka, Marmara'nın deprem riskinin dayandığı bilimsel verileri şöyle açıkladı: "gayet basit, Marmara'nın ortasında en son 1766 yılında deprem meydana geldi,o tarihten bu yana 234 yıl geçti buradaki fayın hızı yılda yaklaşık 2 cm, bunun anlamı burada yaklaşık 4,5 metrelik bir birikim var. Marmara'nın ortasında 1509'da bütün bölgeyi etkileyen bir deprem oldu, onun öncesinde de depremler var fayın hızına, bütün bu son depremlere ve deprem göçüne baktığımızda bunlar bize belirli fıkirler veriyor. Fayın geçtiği yerlerde küçük depremlerle atladığı yer yok hep büyük depremlerle kırarak geçmiş"
Öte yandan Marmara deniz dibinin ve fay hatlarının henüz detaylarıyla bilinmediğini anımsatan Prof. Barka, "bilgi düzeyi arttıkça bu çalışmalar daha netleşecek. Bizim yaptığımız bu çalışmalarda iyi bir batimetri elde etmek. Bunun yapılması halinde fayların morfolojik olarak deniz tabanından nereden geçtiğini yakalarsınız. Ondan sonra sismik profillerle fayı daha detaylı olarak ortaya çıkarırsınız. Henüz bu detay batimetriyi elde etmiş değiliz. Tüm çabamız buna yönelik. Şu an için le pichon'unki de dahil olmak üzere marmara depremi ile ilgili hiçbir hipotez kesinlik kazanmış değil. Bu çalışmalar sonucunda elde edilen sağlıklı bilgilerle Marmara depremi için üretilen hipotezler teke düşecek."
17 ağustos depreminden bugüne kadarki sürenin boş tartışmalarla geçirildiğini anlatan Prof. Barka, İstanbul gibi depremden etkilenme riski yüksek olan bir metropolitan alan içinde uzun dönemli planlar yapılması gerektiğini söyledi. Elimizde depreme dayanıksız kötü bir yapı stoku bulunduğu gerçeğinin herkesçe bilindiğini anımsatan Prof. Barka, şöyle devam etti: "bu yapı stokunu en kısa zamanda yenilemek gerekiyor. Bunu herkes kendisi yapamaz. Burada devlet ön plana çıkar, kredi bulur önayak olur: örneğin, bir plan dahilinde "senede 300 bin yapı stokunu yeniliyorum" der. Bunu 5 yıl yaptığınız zaman 1,5 milyon yapı stoku yapar. 5 ile çarparsanız 7,5 milyon nüfusun evini yenilemiş olursunuz. Bunun için dünya bankası vs çevrelerden kredi bulabilirsiniz ve bu krediyi yurttaşlara 20 sene vadeyle verebilirsiniz. Burada, "fay nerden geçiyor" tartışmasını bırakıp medyanın, devletin, bürokratların bu yöne konsantre olması lazım"
Prof. Barka, erken uyan sistemiyle ilgili olarak da şunlan söyledi: "tamam bu yönde çalışmalar da yapılsın, belki haber de verilebilir ama bir de bu işin gerçeği var: 30 senedir Çin'de, Amerika'da, Japonya'da yapılan çalışmalarda belli çıkmazlar var.Önceden uyan olayı azami 20 saniyelik zamanla sınırlı, bu da gazı kesmek vs için kullanılabilinir ama insanları uyarmak açısından bir yararı yok ama diğer taraftan mühendislik olarak baktığımızda depreme dayanıklı bina nasıl yapılır onu biliyoruz. Oturup bilinmeyen bir konuda medet umacagımıza, bildiğimiz bir konuda en kısa zamanda mesafe almak daha akılcı değil mi?"
İstanbul depremi için en tehlikeli dönem ise 2008. 2008'de Marmara Denizi'nde 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelecek. Bu depremi 3 - 13 Ağustos 2008, 4 - 14 Eylül 2008 ya da 21 - 31 Ocak 2009 tarihlerinden birinde bekliyorum.'
Yarın 3 Ağustos 2008. Bahsedilen tehlikeli döneme giriyoruz. Son depremleri buradan takip edebilirsiniz.
http://www.sondepremler.info/son+depremler.php
İSTANBUL'DA BÜYÜK DEPREM RİSKİ YOK
Binlerce insanın ölümüne sebep olan 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde konuşan Prof. Şener Üşümezsoy ve Prof. Ahmet Ercan, İstanbul’da büyük bir deprem riski olmadığını iddia ettiler. İki profesör, büyük depremden söz edenlerin korku pazarlayarak inşaat sektörünün canlanmasına hizmet ettiğini söylüyor.
İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, yapılan bilimsel çalışmalara göre İstanbul’da büyük deprem oluşma riskinin bulunmadığını belirterek, "İstanbul’da her zaman 6 şiddetinde hissedilebilecek depremler olabilir. Ama İstanbul’un burnunun dibinde 8 büyüklüğünde bir deprem söz konusu değil" dedi. Jeofizik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan ise 2015’e kadar kentte ancak 4,5-5 büyüklüğünde korkutucu depremler olacağını söyledi. İki bilimadamı şunları anlattılar:
Prof. Üşümezsoy: Ada fayında stres yok
TÜBİTAK’ın yaptığı çalışmalarda, ada fayında stres birikmediğini ortaya çıktı. Doğu Marmara’daki Çınarcık Fayı da 1894’te kırılmış. Bu da 200 yılda bir kırılırsa, 100 yıl daha var. Ama Güney Marmara’da Mudanya-İmralı hattında risk var. Tekirdağ’daki fayın 1912’de kırıldığı da Fransızlar’ın yaptığı araştırmanın raporlarında var. Mudanya’daki deprem İstanbul’da 6-7 şiddetinde duyulur. O da 17 Ağustos’a denktir. Ama İstanbul’un burnunun dibinde 8 büyüklüğünde bir deprem söz konusu değil. Sürekli daha büyük depremler olacak söylemini inşaat sektörünü canlandırmak için kullanıyorlar. Tabii ki riskli binaların yıkılarak yeniden yapılması gerekir. Ama bu deprem korkusuyla değil şehrin yenilenmesi, modernleşmesi anlamında yapılmalı
Prof. Ercan: İstanbul 2015’e kadar çok güvenli
Marmara Bölgesi’nde kurulan jeolojik ağ sayesinde 25 bilim adamı, yer hareketlerini günlük olarak izliyor. Veriler büyük depremi göstermiyor. Kuzey Marmara’da iki deprem bekliyorum. Bunların bir tanesi Sivriada- Zeytinburnu-Küçükçekmece üçgeni içinde olacaktır. Yaklaşık 7 kilometre derinde. Büyüklüğü de 6,3 veya 6,7 arasında olacaktır. Diğeri Marmara Ereğlisi’nde, kıyıdan yaklaşık 10-15 kilometre uzakta, 7-7,2 büyüklüğünde olacaktır. Tek parça kırılma olasılılığı yer kabuğunun durumu bakımından mümkün değil. İstanbul’da Gölcük’teki gibi deprem riski yok. En azından 2015’e kadar İstanbul, çok güvenli. Büyük deprem söylentileriyle korku pazarlanıyor. Bunu ne biliminsanları, ne basın ne de inşaat sektörü kullanmamalı
Kaynak: Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9684547.asp?gid=229&sz=7495)
Tabii ki riskli binaların yıkılarak yeniden yapılması gerekir. Ama bu deprem korkusuyla değil şehrin yenilenmesi, modernleşmesi anlamında yapılmalı
Duyan da deprem ihtimalini de gözeterek bina yapmanın, "şehrin yenilenmesi ve modernleşmesine" engel olduğunu sanacak.
İstanbul’un burnunun dibinde 8 büyüklüğünde bir deprem söz konusu değil. Sürekli daha büyük depremler olacak söylemini inşaat sektörünü canlandırmak için kullanıyorlar.
Ne öneriyorlar anlamak mümkün değil. Kaç derecedeki depremlere dayanıklı yapmak yeter, inşaat sektörü canlanmasın diye?
Merhabalar!
Deprem konusunda söylenen ve yazılanları okuyunca bir anda yine 0 = 0 denklemini düşündüm bir an. İşin içinde insanların canları var kimsenin umrunda bile değil. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşananlardan hani ders alacaktık. Bir an önce şehirlerimizi sırayla sağlam zeminlere uydu kentler oluşturup taşıyacaktık. Herkes ahkam kesiyordu bunu hatırlıyorum. Halada kesiyorlar. Toplum diyorsunuz biliyorum, insanımız kaderine rağzı. Bize öyle öğretmeye devam ediyorlar. Elinden bir şey gelmezki senin diyorlar hala. Aslında çok şey geleceğini biliyoruz. Günlerce anlatıldı küçük önlemler nelerdi bunlar. Bir ara deprem çantası oluşturduk çoluk çocuk. İçine buskividen tutun el fenerine bir miktar paradan tutun düdüğe kadar her şeyi koyduk. Sonra unutuldu tüm bunlar. Hatta nalburlar eşyalar için harıl harıl tespit demiri satmadılarmı. Bu bir itiraf bende aldım ve inanın bu gün yarın bu gün yarın unuttuk bir köşede gitti. Ben unuttum diğerleri unutmamıştır umarım. Gündemi değiştirmek adına basın depremi kullanmadımı? Kullandı. Peki sonuç yine 0=0 dan öteye gitmedi. Bir yerlerde bir eksik var ya nerde? Toplum olarak bizler gerçekten uyuyormuyuz horluyormuyuz cevabını lutfen siz verin. Yer kabuğu canlı kardeşim canlı diyor bilim adamlarımız kimse inanmak istemiyor. Biz hala düzensiz çarpık önlemsiz yapılaşmaya devam ediyoruz. Daireleri alıp öte tarafa gidenide hiç görmedim bu yaşıma kadar ya neyse. Uzun lafın kısası çözümü yine bizler bulacağız başka çarede gözükmüyor.
Yaşadığım o ağzımda burnumda maskeli günleri hiç birimizin yaşamaması için küçücük önlemleri ne olur alalalım. Belki kendimiz ve çocuklarımızı hepimiz kurtarabiliriz. Ahlayıp vahlayarak hiç bir yere varılamayacağını biliyorum.
Saygıyla kalın.
Biraz önce İzmir sallandı hisseden oldu mu?
Son depremlere (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/map/tr/index.html) baktım ama 15:52 de Muğla yazıyor..
Evet sevgili selis, oldukça şiddetli bir sallanmaydı:(
YeniGine
08-01-2013, 15:37
Sevgili selis evet ben hissettim. Saroz imiş 5.8 dediler.
Merkez üssü Saroz Körfezi olan 6,2 şiddetinde bir depremmiş.Ben hissetmedim.
kelebek çalısı
08-01-2013, 15:40
Kandilli Rasathanesinin sayfası kilitlenmiş durumda. Herkese geçmiş olsun.
CnnTürk'te de izliyorum şimdi.. Halen yayın devam ediyor..
Marmara-Ege Denizi 6,2 şiddeti deniliyor..
YeniGine
08-01-2013, 15:42
Ne güzel kar yağıyor diye sevinirken birden depremi de hissedince "Herşeyin hayrlısı" deyiverdim. Açıkçası korktum. Sağol sevgili kelebek çalısı.
YeniGine
08-01-2013, 15:42
Evet selis 2 ayrı haber verdiler biri Ege Marmara 6.2 dedi, biri de Saroz 5.8 dedi.
kelebek çalısı
08-01-2013, 15:44
Buradan (http://www.emsc-csem.org/Earthquake/Map/zoom.php?key=104&typ=euro#2) ulaştım ben de. 5.8 olarak veriliyor.
Geçmiş olsun.
Bir zarar ziyan var mı acaba?
YeniGine
08-01-2013, 15:48
NTV Haberleri ne baktım süresi bile belli değildi Sayın Tura; daha sonra söylerler herhalde.
Geçmiş olsun; bununla kalalım inşallah!..
ilksenozturk
08-01-2013, 15:52
ben de hissettim, hepimize geçmiş olsun.
istanbul depremini yaşamış biri olarak bu karda kışta ne olurduk bilemiyorum.
Herkese geçmiş olsun.. Umarım devam etmez..
Kedi
Sürekli saklanma, dışarı çıkmayı reddetme
İlk sayfada kedinin depreme verdiği tepki olarak bu tanım var.. Sallantıyı hissettiğim anda hemen kediye baktım, o anda korkmuş perdeye tırmanıyordu..
Bunu da test etmiş oldum.. :)
Herkese geçmiş olsun.. Umarım devam etmez..
Kedi
Sürekli saklanma, dışarı çıkmayı reddetme
İlk sayfada kedinin depreme verdiği tepki olarak bu tanım var.. Sallantıyı hissettiğim anda hemen kediye baktım, o anda korkmuş perdeye tırmanıyordu..
Bunu da test etmiş oldum.. :)
Benim kedimde bir değişiklik yoktu.O da benim gibi hissetmedi herhalde.
Biraz önce İzmir sallandı hisseden oldu mu?
Son depremlere (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/map/tr/index.html) baktım ama 15:52 de Muğla yazıyor..
Deprem saros körfezinde olmuş. Ülkemize, İzmirimize, izmirli arkadaşlarımıza geçmiş olsun.
Can ve mal kaybı olmamsı sevindirici. Vatandaşlarımızn özellikle çanakkalede panik içinde olması üzücü.
bozo.0606
08-01-2013, 16:23
Bölgede yaşayan ve depremi hisseden bütün üyelere ve Ülkeme çok geçmiş olsun..:(
Benol Hazaroğlu
08-01-2013, 17:00
Korkuttu hepimizi. İnşallah bununla kalır. Artçıları çok olmuş.
Hissedenlere tüm Ülkeye geçmiş olsun.
Bölgedeki fayların bir süredir gergin olduğunu vurgulayan Ahmet Ercan, şöyle konuştu:
“Ege’de ‘deprem gerdanlığı’ diye andığım Girit, Rodos, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Kuşadası, İzmir, Dikili, Çanakkale, Dedeağaç ve Kavala’da yaklaşık bir aydır deprem yoğunlaşması vardı. Bu bölgede bir süredir yanardağ çalışmaları yapıyoruz. Bu gerdanlığın üzerinde bir deprem olması beklentilerimizin arasındaydı.
'2013 DORUK DEPREMLER YILI OLACAK'
Bu gerdanlık üstünde başka depremler olacaktır, gerdanlığın tamamı etkin. Belki bu gerdanlığın üzerinde denizaltı yanardağlarının etkileşmesi bile söz konusu. Yerin çekirdeğindeki dengesizlik nedeniyle 2013 bir doruk depremler, afetler yılı olacağını daha önce söylemiştim. Her şey beklendiği gibi gidiyor. Ama bunu sadece Türkiye için değil, Dünya için söylemiştik. Bölgede 6.2 büyüklüğünde depremin arkasından daha büyük deprem olacağını düşünmüyorum.”
2013 doruk depremlerin yılı - Gerçek Gündem (http://www.gercekgundem.com/?p=517763)
ipektuğçe
08-01-2013, 21:03
Herkese büyük geçmiş olsun,umarım tekrarlamaz.Allah daha beterinden korusun.:(
Evettt bu gün beşik gibi sallandık. Korkuttu hepimiziii.
Ülkemize geçmiş olsun..
dağçiçeği
09-01-2013, 00:38
Çok geçmiş olsun . İnşallah bir daha yaşanmaz.
mandalinci
09-01-2013, 06:52
Herkese geçmiş olsun, Urla da çok net hissetti.
Ayşe Yıldız
09-01-2013, 08:37
Çok büyük geçmiş olsun. Allah görünür görünmez bütün afetlerden, kötülerden ve kötülüklerden korusun inşallah. 2013 derpremler yılı olabilir yazısını okuyunca ben de çok korktum. Allah göstermez inşallah...
Büyük geçmiş olsun. Kimseye bir şey olmaması sevindirici. Yine de tebdirli olmak lazım bütün ülke olarak çünkü sonuçta depremler ülkesiyiz.
Uzun zamandır yazmamışız :)
su teresi
07-10-2019, 22:31
MTA nın linkteki MTA Genel Müdürlüğü (http://www.mta.gov.tr/v3.0/hizmetler/yenilenmis-diri-fay-haritalari)
sayfasında illere tıklayınca tıklanan bölgedeki fay hatlarının resmi çıkıyor ve e devlet sayfanızda olası deprem sonrasında toplanma yerlerini konum bilgisi girdiğinizde harita üzerinde belirtmiş.
abartıyor olabilirim... ülke tamamen yatay yerleşim zorundalığı olan konumda olmasına rağmen ki dikey ya da yatay her hal ve karda olağan doğa olayını; malzemeden çalıp projelerde sahtekarlık yaparak -son imar affından dalaverelerle faydalanan tamahkarları da ekleyelim- oluşan yıkım ve kayıpları bireylerin yaşam tercihlerine yaratıcının gazabı olarak nitelendirecek kafalar ve bu kafalardan rant sağlayanlar -kim oldukları malumun ilan-oldukça, korkarım bu soruna çözüm üretilmeyecek gibi görünüyor. bu zihinde kitle resmen altın yumurtlayan tavuk gibi bi nevi, bu yüzden konu sürekli medyada korku manşetleriyle gündemde tutuluyor elbette ölümden kaçış yok, en azından doğaya ve kendimize en az hasarla kaliteli ferah korkusuz güvende yaşama odaklansak daha güzel olmaz mı bireysel çalışmalar haricinde eğitim hatta bence bu konuda seferberlik ilan edilmeli öyle ya hemen her gün olası büyüüükk istanbul depremi duya duya olsada kurtulsak moduna girdik şahsen ben olayı sanki istanbulu yoğun nufustan arındırmaya yönelik karapropaganda gibi görmeye başladım. gemlik örneğin halk deprem tehlikesi var diye yerleşim dağ kesimine kaydırılırken liman sürekli büyütülüyor. keza istanbulda haydarpaşa limanı sözde depremin dibinde inşa edilmişken silivri açıklarında türkiyenin dev kuzey marmara doğalgaz depolama projesi dahada büyütülürken eh kanal istanbul için avcıların boşalması gerek, hazırda bi sürü toplu konut satılmayı bekliyorken filan falan en kolayı yaygara yapmak. olası bir depremde kimse zarar görmesinde varsın benim içim fesat olsun
Elazığ, Sivrice'de 24.1.2020 tarihindeki 6.8'lik depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetti, binlercesi fiziken, yüzbinlercesi ruhen yaralandı, 1000 (bin)'in üzerinde artçı sarsıntı ölçüldü. Binalar ve birileri (en sevdiklerini kaybedenler!) yıkıldı, hepimiz ciddî derecede üzüldük.
Yıkıcı depremden 4 gün geçmesine, 41 kişinin vefat edip, arama kurtarma çalışmalarının durdu, havanın ise gece -2 derece C'a düştüğü, karla karışık yağmur ve kar beklendiği bu soğuk kış gecelerinde bölgeden hala binlerce kişinin çadır ve battaniyesi olmadığı ile ilgili haberler geliyor, üzülmeye devam ediyoruz.
Tüm bunlar yaşanırken, çoğunluk beklenen büyük İstanbul depremi ile ilgili polemikleri izleyip, deprem vergisi diye halktan toplanan vergilerin âkıbeti belirsiz, yenileri muhtemelen hazırlanıyor, biz depremden etkilenecek insanlar ise sonuca etkili, gerçek önlemler alMAmakla meşgulüz.
Açıkça anlaşılıyor ki, beklenen o çok büyük depremde fena halde yalnızız.
Oysa az çok hemen hepimizin yapabileceği bir şeyler mutlaka var ve acilen bunları uygulamaya koymalı, başladıklarımızı ilerletmeliyiz.
Üzülmek ve gözyaşı beklenen depreme çözüm olmadığından, deprem riskli bölgelerde yaşayan ve/veya sevdikleri olanlar (yani hemen hemen hepimiz!) için önlemler almak için ter dökme zamanı. Herkese kolaylıklar diliyorum.
gece
aktif bir dünyada yaşıyoruz, buna uygun davranmalıyız diyen forum kişisi
Sevgi Durul
28-01-2020, 15:19
Biz bugün Manisa Kırkağaç'ta meydana gelen 5.1 lik depremle fena halde sarsıldık yine. Üst üste geliyor, sonumuz hayır olsun.
Biz bugün Manisa Kırkağaç'ta meydana gelen 5.1 lik depremle fena halde sarsıldık yine. Üst üste geliyor, sonumuz hayır olsun.
Geçmiş olsun.
Ancak sarsıntılardan da anlaşıldığı üzere geçmiyor, geçmeyecek. Depremin zarar vermediğini, kendi yanlışlarımızın (deprem bölgesinde saçma sapan -malzemeler ve ustalıktan yoksun, sözümona ustalıkla -yapılmış/ yıpranmış/ yetersiz yapılar, vs.) zarar verdiğini artık iyice anlamamız gerekiyor.
Ve bilim ne söylüyor, ne yapmamızı gerektiriyorsa onları gecikmeden yapmalıyız.
gece
1999 depreminden beri yeterince zaman kaybetmedik mi ki aynı tutuma devam edelim diyen forum kişisi
Öncelikle geçmiş olsun.
DEPREM VE TESLA
Nikola Tesla (1856-1943) Sırp kökenli Amerikalı. Alternatif akımı bulan büyük bir deha. Cep telefonu dahil, yüzlerce teknik buluşun mucidi, istisnai bir insan.
Ölümü, bir otel odasında gerçekleşiyor. Ölümü üzerine odası CIA tarafından denetime alınıyor, her türlü yazı ve notuna el konuluyor.
Tesla ''depremin titreşime (rezonansa) bağlı olarak gerçekleştiğini keşfediyor. New-Yorktaki araştırma atölyesinde, belli bir frekans üzerinden rezonans uygulayarak deprem yaratan makineyi buluyor. Uyguluyor. Komşuları işin farkına varıyor. Şikayet ediliyor.
Amerika, Tesla'nın deprem makinesini ''silah olarak kullanmak'' amacıyla HAARP adındaki araştırma kurumunu deveye alıyor. (İnternete HAARP yaz oku). Haarp, deprem makinesini, iyice geliştiriyor. Issız mekanlarda küçük depremler yarttığı söyleniyor.
Amerika'nın Kaliforniya Eyaletinde DEPREM SORUNU var. Buradaki enerji, düşük oranlı rezonans çıkışı ile ''etkisiz hale getirilebilir mi'' sorusu tartışılıyor. Bilim adamları, sonucun riskli olduğunu söylüyor. Kaliforniyadaki fay hattına benzer bir yerde deprem makinesi kullanılarak, sonucuna bakılmak isteniyor. Benzer fay haffına sahip, enayi bir ülke aranıyor.
Enayi ülkede ''kadercilik'' olmalı. İnsanlar, depremin Allahtan geldiğine inanmalı. Din adamları hemen devreye girmeli. Depremi günah yüzünden Allahın ceza olarak gönderdiğine halkı inandırmalı. Zira, yanlış bir sonuç meydana gelebilir. Can kayıpları olabilir.
Enayi ülkeyi bulmakta zorlanmıyorlar. Bundan 20 yıl önce Nato tatbikatı adı altında, HAARP uzmanları gelip makineyi yerleştiriyor. Alt tarafı ufak bir deprem. 20 bin kişi ölüyor.
Bu ülke size tanıdık geliyor mu?
Alıntı.
Bu enayi ülke Türkiye olmasın!
nÖncelikle herkese geçmiş olsun. Maalesef deprem bir Türkiye gerçeğidir. Türkiye'de yaşayan herkes bu gerçeği kabullenmeli ve hayatını buna göre planlamalıdır. Öte yandan deprem bazılarının iddia ettiği gibi insan eliyle yaratılamaz. İnsanoğlunun gücü milyarlarca ton ağırlığındaki yerkabuğu plaklarını hareket ettirmeye yetmez. Biz insanlar en fazla şöyle bir yeri sarsarız. Elazığ Depreminin acıları tazeyken ortaya böyle saçma sapan komplo teorilerinin atılmasını, deprem gibi ciddi bir konunun sulandırılmasını ahlaki bulmuyorum. Aşağıdaki videoda konu detaylı bir biçimde açıklanmış. İzlemenizi tavsiye ederim.
https://www.youtube.com/watch?v=ZMxYZdRo3nM&t=
Deprem yaratamıyoruz, yaratamadığımız gibi depremleri de durduramıyoruz. Biz insanlara düşen depremi en az can kaybıyla, en az ekonomik kayıpla atlatacak önlemler almaktır. Kendi alanım hakkında kabaca bir şeyler yazmak istiyorum.
İnşaat mühendisiyim. Öncelikle şunu belirteyim. Depremin yıkamayacağı bina yoktur. Bunu 1995 Kobe depremi kanıtladı. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi belki de deprem konusunda en deneyimlisinde, Japonya'da meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki deprem içinde gökdelenlerin de olduğu birçok binanın yıkılmasına 6000'den fazla insanın hayatını kaybetmesine ve çok büyük bir ekonomik kayba neden olmuştur. Bize okulda depreme karşı en dayanıklı binaların nükleer santraller olduğu, nükleer santrallerin depremden zarar görmeyeceği öğretilmişti. Ne yazık ki bu bilginin yanlış olduğunu 2011 Tohoku Depremi bize gösterdi. Deprem ve yarattığı tsunami yine Japonya'da 15000'den fazla can kaybına yol açtığı gibi Fukuşima Nükleer Santralinde de bir kazaya neden oldu ve Çernobil'den sonraki en büyük nükleer facia yaşandı.
Depremin yıkamayacağı bina yok dediysem yapabileceğimiz hiç bir şey yok, bu durumu kabullenmeliyiz demiyorum. Sadece kibrimizi bir kenara bırakıp yapabileceklerimizin de bir sınırı olduğunu bilmeliyiz. Neler yapılabilir? Yeni yapılan binalar depreme dayanıklı olarak yapılabilir. Depreme dayanıklı bina inşa etmek öyle zor bir iş değil. Bu bir sihir değil. Belli hesaplama yöntemleriyle depremin binada oluşturacağı yük belirlenir ve bina buna göre projelendirilir. Bina da bu projeye uygun olarak inşa edilir. Hatta eski binalarda gerekli ölçümler yapılarak depreme dayanıklı hale getirilebilir. Eskiyen binalar depremi beklemeden kentsel dönüşüm projeleriyle yıkılıp yenilenebilir. Deprem yönünden aşırı riskli bölgeler yeşil alan olarak bırakılabilir. Ekonomik yatırımlar deprem riski düşük bölgelere kaydırılabilir. Devlet deprem eylem planları hazırlayabilir. Deprem konusuna ar-ge çalışmaları yapılabilir. Halkı depreme karşı eğitebilir. Deprem öncesi, anı ve sonrasında nasıl davranacağı konusunda bilinçlendirebilir. Devleti beklemeden siz kendiniz evde kendi deprem eylem planınızı hazırlayabilirsiniz. En azından bir deprem çantanız olsun. Bundan sonra geriye Allah'a tevekkül edip dua etmek kalıyor. Ancak bu sayede depremde kaybımız en aza inebilir. Belki bir gün en büyük depremler bile sıfır can kaybıyla atlatılabilir.
Peki biz ne yaptık? Yaklaşan İstanbul Depremi konusunda devlet resmi kurum binaları, hastane, okul gibi binalarda güçlendirme çalışmaları yaptı. Kentsel dönüşüm projeleri ile eskiyen binalar yıkılıp depreme dayanıklı olarak yeniden inşa edildi. İnşaatlarda denetimler arttı. Deprem sonrası eylem planları hazırlandı. Bu çalışmalar hâlen devam ediyor, planlanlar sürekli güncelleniyor. Ancak yine de depreme karşı tam olarak hazır değiliz, yavaş yavaş hazırlanıyoruz. Daha çabuk olmalıyız.
Daha çabuk olmalıyız ancak ortada büyük bir direnç var. Biz kendimiz, Türk insanı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da küçük bir sarsıntı oldu ve bu şehirde büyük bir kargaşa oluşmasına yetti. Yıllardır İstanbul'da deprem olacağı söylenmesine rağmen, insanlara depremde neler yapılması gerektiği anlatılmasına rağmen depremi hisseder hissetmez asansöre koşup çağır düğmesine bastık. Asansör gelmeyince merdivene koştuk. Kimimiz merdivende düştü, ayağını kırdı. Araba var mı yok mu bakmadan yola fırladık. Allah esirgedi çarpılmadık. Telefonu çıkardığımız gibi herkesi aradık, şebekeyi çökerttik vb. Israrla bilinçlenmek istemiyoruz. Bu sadece deprem konusunda değil, her konuda böyle ama konuyu dağıtmak istemiyorum. Türkiye'de deprem oluyor. Birinci gün yakınlarımızı arıyoruz. İkinci gün ölenlere üzülüyoruz. Üçüncü gün birbirimize sövüyoruz. Sonra unutuyoruz. Sonra yine deprem oluyor yine ölüyoruz.
Allah aşkına önleminizi alın, depremden önce, deprem anında, depremden sonra ne yapılmasını gerektiğini öğrenin, politikacılar yoluyla devletten depreme karşı önlem almasını isteyin, tevekkül edin, dua edin Türkiye'de deprem olmasın.
Sayın Eomer07 ne güzel yazmışsınız.
99 depreminden sonra binamızı söyle bir kontrol edip evde yatmaya devam ettim. Arkadaşlarımın ısrarı daha doğrusu zorlamasıyla bir gece dışarıda kaldım. Dostlarım beni vurdumduymazlıkla suçladı. Bir kısmı da korkmamamın aptalca olduğunu söyledi.
Ben "Korku, acı vs. gibi hisler insanı korumak içindir. Hislerimle de korkarım ama akıl süzgecinden geçmeyen korkular bizi korumazlar." dediğimi hatırlıyorum.
Sonrasında ne mi oldu?
Üsküdar'daki labirent gibi sokağımı terk edip yapımına şahit olduğum ve güvendiğim bir binaya taşındım. Çok günü gününe olmasa da hemen her yıl ailemle deprem sırasında ve deprem sonrasında neler yapacağımızı konuşup planladık. Bazı mobilyalarımı duvarlara sabitledim.
Beni vurdum duymazlık ve lüzumsuz cesaretle itham eden arkadaşlarımın ikisinin binaları kontrol edildi, depreme dayanıksız oldukları tesbit edilmesine rağmen hala o binalarda oturmaya devam ediyorlar.
İçinde yaşadığım bu toplumu ben anlamıyorum. Sadece bu konuda değil, hemen her konuda kendimi yabancı gibi hissediyorum.
Portakal Rengi
29-01-2020, 08:35
Sn Asoo
Toplumu anlayamadığınız konusunda çalışmanız gerek :)
Dönemin modasına uygun düşünüp, davranmak gerek.
Kurnaz olup, kendi çıkarıyla ilgisizmiş gibi davranmayı öğrenmek gerek.
Küçük bir çıkar UMUDU uğruna "çaktırmadan herkesi satmayı" çaktırmamak gerek.
Yalan söylemenin değil, söylerken yakalanmanın suç olduğunu kavramak gerek.
........
Mış gibi yapmayı, yaşamayı becerebilmek gerek.
Depremzedeye "mutlusunuz değil mi ? Devletin size yardımlarından" sorusunu yönelten muhabirin kitabını bekliyorum. O kafa yapısına nasıl ulaşabilirim ?
Deprem bu ülkenin gerçeği ama depremzedelere yardım ulaştırması gereken Kızılay gibi vicdan sahibi, tamamen gönüllülük esasına dayalı kişilerin çalışması gereken kurumlarımız da tamamen laçka olmuş, ''ye babam ye'' derneği haline gelmiş..Toplanan paraları tecavüz davalarıyla ayyuka çıkan Ensar vakfına bağışlamış Kızılay:
https://tele1.com.tr/kizilay-milyonlarca-dolari-ensar-vakfina-akitti-124179/?fbclid=IwAR1JGHjSVyG78xB0dPet8kX6ucDohJqp8JuDChnI 4U2UoTrDv9dTUd_m6yQ
Ayrıca bu kurumlar çok parada gözü olmayan, vicdan sahibi, gönüllü insanlar tarafından yönetilmesi gerekirken bu kurumu yönetenler 30 bin lira maaş alabiliyorlar:
https://tele1.com.tr/can-atakli-kalem-kalem-acikladi-iste-kizilay-yoneticilerinin-adligi-maaslar-124242/?fbclid=IwAR1HR3HPnp5ASfzg_BD5oZgyh9Kk5Lts-t9P-iHrblfuPPo6MvaqH-bi45E
Diğer taraftan bu ülkenin partili Cumhurbaşkanı 99 depreminden bu yana toplanan 60 katrilyon için ''“Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” diyebiliyor..
https://tele1.com.tr/erdogandan-deprem-vergisi-sorusuna-cevap-hesabini-vermeye-zamanimiz-yok-124226/?fbclid=IwAR16IzzC4fbxx50aXGK_aSIlWZixUCsEyaI5mSyk s5ZN-5hDka_L_GpM_Tk
Bunlar da deprem gerçeği..bu gidişatla çok ağlarız biz :(
Bu ülkede çocuk yaştaki kızların evliliğinin yasaklanması yüzünden deprem oldu diyebilen akıl fakiri biri Yıldız Teknik Üniversitesinde prof olabiliyorsa:
https://odatv.com/dinci-ilahiyatcidan-skandal-paylasim-27012043.html
Bu ülkede Diyanet İşleri Başkanı olacak zat, Elazığ'da yaptığı ziyarette ''ölmeye hazır olmalıyız'' diyebiliyorsa, fazla yazıp çizmeye hiç gerek yok..
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: Ölüme her an hazır olmamız lazım - GÜNCEL Haberleri (http://www.haber7.com/guncel/haber/2937787-diyanet-isleri-baskani-ali-erbas-olume-her-an-hazir-olmamiz-lazim)
Bitmişiz :(
..
Bitmişiz :(
Yani zaman yeniden başiama zamanı. Önceki yanlışlardan ders alıp, yinelemeyerek tabii.
gece
ülkemiz depremlerinin bizi kendimize getirebilecek güçte olduğuna inanan foeum kişisi
Daha çabuk olmalıyız ancak ortada büyük bir direnç var. Biz kendimiz, Türk insanı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da küçük bir sarsıntı oldu ve bu şehirde büyük bir kargaşa oluşmasına yetti. Yıllardır İstanbul'da deprem olacağı söylenmesine rağmen, insanlara depremde neler yapılması gerektiği anlatılmasına rağmen depremi hisseder hissetmez asansöre koşup çağır düğmesine bastık. Asansör gelmeyince merdivene koştuk. Kimimiz merdivende düştü, ayağını kırdı. Araba var mı yok mu bakmadan yola fırladık. Allah esirgedi çarpılmadık. Telefonu çıkardığımız gibi herkesi aradık, şebekeyi çökerttik vb. Israrla bilinçlenmek istemiyoruz. Bu sadece deprem konusunda değil, her konuda böyle ama konuyu dağıtmak istemiyorum. Türkiye'de deprem oluyor. Birinci gün yakınlarımızı arıyoruz. İkinci gün ölenlere üzülüyoruz. Üçüncü gün birbirimize sövüyoruz. Sonra unutuyoruz. Sonra yine deprem oluyor yine ölüyoruz.
Biz buyuz maalesef :) Depreme karşı icat ettiğimiz en çarpıcı önlemlerden biri de ''camdan atlamak'' :)
Japonya’daki 8,9 büyüklüğündeki depremi yaşayan Türklerden Selimhan Kılıç, sarsıntı başlayınca kendini camdan dışarı attığını söyledi. Kılıç, “Biraz sakinleşince eve girdim. İkinci sarsıntıda da yine camdan atladım” dedi.
Japonya'da camdan atlayan tek kişi Türk - GÜNCEL Haberleri (http://www.haber7.com/guncel/haber/721527-japonyada-camdan-atlayan-tek-kisi-turk)
Israrla bu huyumuzdan vazgeçemiyoruz :)
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yasam/677293.aspx
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.