PDA

View Full Version : Kardeş Köy Projesi / Eko köy - Permakültür




denizakvaryumu
09-04-2008, 14:10
Arkadaşlar

Türkiye'de eko köy çalışmaları neden başarılı olamamaktadır?

Ekö köyler Türkiye için ütopik bir rüya olarak mı kalacak?

Permakültür anlayış Türkiye'de geçerli olur mu?

Hocamköy
İmece evi
Güneş köy

gibi çalışmalar başarılı bir çalışma sayılabilir mi?



Eko-Köyler

Kuzey ülkelerinin birçoğunda özellikle İskandinavya’da insanlar bir araya gelerek eko-köyler kurmaktadır.

Bu hareket küçük toplumlar oluşturarak temel ihtiyaçları olabildiğince lokal olarak karşılamayı, böylece taşıma ve depolamayı elimine etmeyi hedefler. köylerde gıda organik olarak üretilir.

Köy üyeleri planlama ve çiftlik işlerine hep birlikte katılır.

Eko-köyler yaşamın her yönünü uyum içerisine getirme çabasındadır. Atıklar gübre olarak toprağa geri dönüştürülür, enerji lokal yenilenebilir kaynaklardan temin edilir, evler lokal malzemeden iklime uygun olarak inşa edilir.

Her birey kullandığı kaynağın orijinini bilir ve aktivitelerinin sonuçlarının sorumluluk bilincindedir.

Okul, çocuk bakımevi, çalışma yerleri yakın mesafededir. Eğlenme, kutlamalar ve diğer faaliyetler için sık sık biraraya gelinir.

İsveç ülke olarak bu hareketin en güçlü yaşandığı ve yayıldığı yerdir .

--------------------------------------------------------

Ekoköylerin oluşmasına neden olan faktörler arasında, dayanışma üzerine kurulu sosyal/kültürel yapıların çökmesi ve yerküremizde giderek çoğalan zararlı çevre uygulamaları sayılabilir.

Ekoköyler, kendi kendine yeten, tatmin edici bir yaşam tarzı sürdürmeyi isteyen, birbiriyle, tüm canlılarla ve yerküreyle uyum halinde yaşamaya çalışan, kentli veya kırsal toplum insanlarından oluşur. Ekoköyler, dayanışma prensibine dayalı sosyal çevre ile sade bir yaşam tarzını birleştirmeye çalışır. Bunu gerçekleştirmek için, ekolojik tasarım, permakültür, ekolojik mimari, yeşil üretim, alternatif enerji, toplum oluşturma uygulamaları ve benzeri birçok yöntemden yararlanılır.

Tipik bir ekoköyde üç boyutun çeşitlemeleri görülür:

· Sosyal / toplumsal

· Ekolojik

· Kültürel / ruhsal

Topluluk - Ekoköyün Sosyal Boyutu

Ekoköy toplumlarında yaşayan insanlar çevrelerindekilerden destek alıp, onlara karşı sorumluluk hissederler. Bu insanlara derin bir 'ait olma' duygusu verir. Yeterince küçük topluluklar olduklarından, herkes kendini güçlü, görülür ve duyulur hisseder. Bu sayede insanlar, gerek kendi hayatlarını gerekse içinde yaşadıkları topluluğu etkileyen kararlara şeffaf bir şekilde katılma yetkisine sahip olurlar.

Topluluk ne demektir:

· Başkalarını farketme ve onlarla iletişim kurma

· Ortak kaynakları paylaşma ve karşılıklı yardımlaşma

· Bütüncül ve koruyucu sağlık yöntemlerini vurgulama

· Tüm fertlere anlamlı bir iş ve geçim imkanı sağlama

· Uçtaki, azınlık grupları birleştirme

· Bitmeyen bir eğitim sürecini öne çıkartma

· Farklılıklara saygı göstererek birliği teşvik etme

· Kültürel ifade şekilleri geliştirme

Ekoköyün Ekolojik Boyutu

Ekoköyler insanlara canlı doğa ile ruhsal bağlarını yaşama fırsatı verir. İnsanlar hergün toprak, su, rüzgar, bitkiler ve hayvanlarla içiçe olurlar. Yiyecek, giysi, barınma gibi günlük ihtiyaçlarını sağlarken, doğanın döngülerine saygılı olurlar.

Ekoloji ne demektir?:

· Mümkün olduğunca topluluğun bio-alanı içinde yiyecek yetiştirmek

· Bu alan içinde organik yiyecek üretimini desteklemek

· Evleri yerel malzemelerden yapmak

· Köy-bazlı, yenilenebilen enerji sistemlerini birleştirerek kullanmak

· Biyolojik çeşitliliği korumak

· Ekolojik iş prensiplerine sadık kalmak

· Ekoköyde kullanılan tüm ürünlerin yaşam sürecini sosyal, ruhsal ve ekolojik açıdan değerlendirmek

· Düzgün enerji ve atık yönetimi ile toprak, su ve havayı temiz tutmak

· Doğayı korumak ve vahşi doğa alanlarını muhafaza etmek

RUHSALLIK

Ekoköylerin Kültürel / Ruhsal Boyutu

Ekoköyler doğal alemle bütünleşme olgusu verir. İnsan hayatının ve doğanın, makrokozmosun birer parçası olduğu prensibi benimsenir.

Bazı köyler, açıkça tanımlanmış bir ruhsal yol izlerse de, birçoğu ruhsal uygulamalara ağırlık vermez. Ancak, doğanın döngülerini izleyerek, yerküreye ve üzerindeki tüm canlılara saygı duyarak, insanla doğanın ve evrenin bağlarının bilinçli olarak farkına varılır.

Ruhsallık ne demektir?

· Değişik kültürlerde ve yerlerde ruhsallığın birçok şekilde ortaya çıktığının bilincinde olup, buna saygı göstermek

· 'Ait olma' neşesini, çeşitli ayinler ve kutlamalarla yaşatmak

· Evrenle bağların ve bütünleşmenin ifadesi olarak yaratıcılığı ve sanatı vurgulamak

Genel Bilgiler

Binlerce yıldır, insanlar doğa ile içiçe ve sosyal dayanışma üzerine kurulu topluluklar halinde yaşamıştır. Bu topluluklardan birçoğu, ekoköyler, günümüze kadar gelmiş olup ayakta kalma mücadelesi vermektedirler.

Dünya üzerinde eskiden kalma yerel bazlı yerleşimlerin kalmadığı yerlerde, ekoköyler bilinçli olarak kurulmaktadır. Bu sayede, insanlar yeniden doğa ile içiçe topluluklar oluşturarak, tüm canlıların gelecekte de sağlıklı bir şekilde varolmasını hedefleyen bir yaşam tarzı seçerler. Günümüz dünyasının ana sorunu, büyümenin sınırlarına gelmiş olmamız ve yaşamlarımızda sosyal ve ruhsal boyutun eksikliğini hissetmemizdir. Birçok bilim adamına göre, eğer insan bir canlı türü olarak varolmayı sürdürecekse mutlaka zarar vermeyen, ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek zorundadır. 2000 yılında, BM temsilcileri, 850 uzman ve 30 çevreci kuruluşun görüşleri alınarak hazırlanan Birleşmiş Milletler raporunda, "mevcut sistemin sürdürelemez olduğu ve değişimi geciktirmenin artık bir seçenek bile olmadığı" sonucuna varılmıştır.

Ekoköyler, başarıyla sürdürülebilir bir yaşam tarzı yaratmak için uğraşarak, derhal neler yapılacağının canlı modellerini oluşturmaktadırlar. Sosyal, ekolojik ve ruhsal çöküntü ile mücadele etmenin etkili ve uygulanabilir yolunu temsil etmekte ve bize 21.yüzyılda çevremize zarar vermeden yaşamanın yolunu göstermektedirler. 1998de, Birleşmiş Milletlerin 'En İyi 100 Uygulama' listesi arasında, ekoköyler en mükemmel ve zararsız yaşam modelleri olarak yer aldılar.


FESTİVA A.Ş. ARAŞTIRMASI
http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=57&cat_id=7&ayrintiid=1486

--------------------------------------------------------------
Eko Köy İngiltere


Dünyaya zarar vermeden yaşamak...
İklim değişimi tartışmalarına kulak verirken, "Peki ama ben ne yapabilirim" diye düşündünüz mü hiç?

Haberimiz, bu soruyu sorup da harekete geçmiş bir köyün öyküsü.

İngiltere'deki Ashton Hayes köyünde yaşayan bin kişi, son bir yıldır hummalı bir faaliyet içinde: Ülkenin ilk karbonsuz köyü olmaya çalışıyorlar.

Projeye tüm köy halkı sahip çıkıyor.

Daha doğrusu karbon üretimlerini azaltıp, ürettikleri kadarını da atmosferden geri çekerek, dünyaya zarar vermeyen bir yaşam sürdürmeye.

Projenin fikir babası Garry Charnock, her şeyin iki yıl önce bir edebiyat festivalinde dinlediği bir tartışmayla başladığını söylüyor.

Katılımcılar demiş ki: "Şimdi herkes bu salondan çıkıp iklim değişimi hakkında birşey yapsa, büyük yol alırız."

O da "Ne yapabilirim" diye düşünerek çıkmış. Sonra bakmış ki, HSBC gibi, DHL gibi pekçok büyük şirketin atmosferde bıraktıkları karbon izini sıfırlama projeleri var.

"Onlar yaparsa, bizim köy de yapamaz mı?" diye sormuş kendine.

İşe çocuklardan başlamış. Okulda onlara 'geleceğin taşıtları' diye bir proje yaptırmışlar.

Çocukların heyecanının büyüklere de bulaştığını düşünüyor.

Köyün pub'ı da projeye canla başla katılmış

"İlk toplantıya, soğuk bir Ocak gününde 400 kişi geldi" diyor Garry Charnock, "Kimseler inanamadı. Bundan önce bizim köyde toplantılara 30, taş çatlasa 40 kişi gelirmiş."

İklim toplantısına gelen 400 kişiyse, köydeki yetişkin nüfusun yüzde 75'ini oluşturuyormuş.

İlk adım olarak Chester Üniversitesi'yle beş yıllık bir anlaşma yapılmış.

Üniversiteden gelen uzmanlar geçen Mayıs'ta köydeki 370 haneyi bir bir dolaşarak karbon üretimlerini hesaplamışlar.

Sonra da herkese, bunu azaltmaları için kişisel planlar hazırlamışlar.

Kimi enerji tasarrufu sağlayan ampuller takarak başlamış işe, kimi çift cam taktırıp, güneş panelleri takarak.

Isı kaçıran çatılar elden geçmiş. Evlere, okula güneş panelleri takılmış.

Bütün gün fişte duran televizyonlar, makineler fişten çekilmiş.

Köyün barında, yani pub'ında sigara satan makineden, bira soğutucularına kadar herşey elden geçirilip kullanılmayanlar kapatılarak elektrik faturasında ayda 250 sterlin tasarruf sağlanmış.

Bisikletine binenlerin, yürüyenlerin sayısı artmış. Bir sürü fikir de sırada bekliyor: Yerel bir şirket, her gün Liverpool'a, Manchester'a çalışmaya gidenler haftada bir gün evden çalışabilsin diye köye ortak bir video-konferans sistemi kurmayı önermiş.

Bir elektrik şirketiyle de, ilerde kendi elektriklerini üretmek üzere anlaşma yapmışlar.

Henüz ne tür bir yenilenebilir enerji kaynağı kullanacaklarını bilmiyorlar.

Rüzgar mı daha verimli olur, talaştan elde edilen biyo-yakıt mı, onu araştırıyorlar.

Ama mühendis Garry Charnock, en gurur duyduğu projesini sorduğunuzda "Ben en çok, köy halkının birleşmesinden gurur duydum" diyor.

"Her şeyden önce müthiş eğlendik birlikte. Mesela gördük ki, bir toplumu harekete geçirmenin en iyi yolu, çocuklarını harekete geçirmek.

"Onlar okulda bu konuyla ilgilenirse, evde projelerini hazırlarken anne-babalarıyla, kardeşleriyle, dedeleriyle, babaanneleriyle tartışıyorlar.

"Dedeleri de diyor ki 'A biz de zamanında böyle yapardık bunu, eski alışkanlıklara dönmek lazım."

Chester'daki köy bir ilki başarmayı hedefliyor

Çok konuşana bir deneyen

Aslında İngiltere'de pekçok köy, mahalle, semtte insanlar komiteler kurarak neler yapabileceklerini tartışıyor.

Ashton Hayes'in farkı, kendilerine 'ilk karbonsuz köy olma' gibi bir hedef koymuş ve 7'den 70'e herkesi bu çabaya katılmaya ikna etmiş olmaları.

Charnock sonuçta hedeflerine ulaşıp ulaşamayacaklarını, hatta bir fark yaratıp yaratamayacaklarını bilmediğini söylüyor.

"Ama önemli değil," diyor "İklim hakkında bu kadar konuşana, bir de deneyen lazımdı. Biz deneyelim, insanlar da isterlerse bize baksın, bize sorsun ve kendi deneylerini yapsın"

İngiltere'de Ashton Hayes projesine ilgi hakikaten de büyük oldu.

En az 20 köyün kendilerinden bilgi aldığını söyleyen Garry Charnock, dün de bir meclis komisyonuna bilgi verdi.

Bakalım bize de son bir mesajı var mı?

"Köyümüzde fark ettiğimiz şey şu oldu: İklim değişiminden kaygı duyan çok insan vardı. Ama kimse tek başına harekete geçmiyordu.
Çünkü 'Şimdi kalkıp çatıya güneş paneli koysam, komşular bana deli der' diye düşünenlerin sayısı epey fazlaydı.
Halbuki hep birlikte çalıştığımızda, herşey kolaylaştı. Yani birlikte çalışsınlar ve tabii, işe çocuklardan başlasınlar. Onların heyecanı, hepimize yetiyor!
http://www.ekoses.com/ekolojikyasamportali/bpg/publication_view.asp?iabspos=1&vjob=vdocid,147748




denizakvaryumu
09-04-2008, 14:50
HOCAMKÖY

Türkiye'de ilk kez denenen bir model Kırıkkale'nin Hasandede beldesinde tamamen doğal bir hayat vaat ederken, teknolojinin bu yönde sağladığı imkânlarına da sırtını dönmüyor.
Harman Anadolu Ekolojik Yaşam Merkezi adı altında bir araya gelen ODTÜ'lü bir grup genç, 'Hocamköy'adını verdikleri projelerinde köylülerle buluşarak, hem bilgilerini aktarıyor, hem de onlardan doğal yaşamı öğreniyor.

Fikirlerin takası
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile Dünya Bankası'nın da destek verdiği çalışmalara yaz aylarında çeşitli kentlerin yanı sıra yurtdışından gelen öğrenciler de katılarak 'değişik fikirlerin takas edildiği' bir ortam oluşturuluyor. Köyde rüzgâr ve güneş enerjisinden yararlanılarak elektrik üretiliyor, yemekler güneş ocağında pişiriliyor.

Ev şarapları geleneksel usulle, üzümlerin ayakla ezilmesi yöntemiyle üretilirken, tarlalarda tamamen doğal, hiçbir kimyasal katkı bulunmayan gübre kullanılıyor. Zararlı haşerelere karşı mücadele dahi sarmısağın yaydığı kokuyla yapılıyor, yani ilaç kullanılmıyor.

Almanya'dan gelen bir ustanın öğrettiği şekilde saman balyalarından evler yapılıyor. Mandırada biriken hayvan dışkıları, basınç altına alınarak hem kısa sürede kullanılabilir sönmüş gübreye dönüştürülüyor, hem de bu sırada elde edilen metan gazı (biogaz) yakıt olarak kullanılıyor.

'Hocamköy'de elde edilen ürünlerin büyük kentlere pazarlanmasının yanı sıra köylülere, özellikle de köyün çocuk ve gençlerini eğitebilmek amacıyla programlar hazırlanıyor.


Köy enstitüsü-kibbutz sentezi
Hocamköy projesinin yöneticilerinden Mete Hacaloğlu, proje hazırlanırken İsrail'deki 'kibbutz' modeli ile köy enstitüsü modellerinin kendilerine yol gösterici olduğunu ifade etti.

Hacaloğlu, "Biz hiçbir zaman köylü olamayız, ömrümüz süresince çalışsak da köylü genç gibi kürek sallayamayız" derken, amaçlarının yenilenebilir enerjinin kırsal alandaki kullanımını sağlamak olduğunu kaydediyor. Hacaloğlu'nun en büyük düşü ise tamamen doğal bir hayatın yaşandığı bu çağdaş köy ortamını daha fazla insan için olanaklı hale getirmek.

http://www.radikal.com.tr/2000/12/29/turkiye/01ora.shtml

İMECE EVİ

Yıllardır savunduğumuz “başka bir dünya mümkün”ü mümkün kılmak için!Gerçekten eleştirdiğimiz,bize dayatılan sisteme alternatif olarak savunduğumuz “barış içerisinde, kolektif,sade ve ekolojik yaşam” mümkün mü?

Sosyal ve siyasi yaşamda savunduğumuz fikirleri “özel,aile ve iş” yaşamımıza uyarlamak mümkün mü?
Yoksa yıllardır yaptığımız gibi çöpleri ayrıştırarak,çevre ve barış eylemlerine katılarak, toplumsal sorumluluğumuzu yerine mi getirmiş sayılıyoruz?

Çocuklarımıza ne bırakacağız? Eleştirdiğimiz sistemin gerçek,önerilerimizin ise hayal olduğunu mu? İşte İmece Evi bu hayalin gerçekleşmesinde ilk basamak!Sonrası ise “Ekoköy

http://www.imeceevi.org/index.php?option=com_frontpage&Itemid=1

GÜNEŞ KÖY

Eylül 2000 de ankara da kurulmuş bir kooperatif.
Kırsal kesimde doğa ile uyumlu ve sürdürülebilir yaşam deneyimleri geliştirmeyi ve bunları paylaşmayı hedefler.

Kâr amacı gütmez.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması için çalışmalar yapar.

Organik tarım, yenilir/yenilenir, yapar ve yaygınlaştırır, yerli tohum kullanır ve paylaşılmasını sağlar.

Bozulan doğal yapıların onarılması için çalışır, doğa ile uyumlu ve ekolojik mimari tasarım ve uygulamalar yapar.

Sağlıklı yaşam için bitkilerin özelliklerini araştırır ve kullanır, geri kazanım sistemleri geliştirerek kaynakların verimli kullanımı için çalışır.

http://bluesun12.googlepages.com/g%C3%BCne%C5%9Fk%C3%B6yprojesi,ankara

denizakvaryumu
09-04-2008, 15:11
resimler

crocuscuk
09-04-2008, 15:28
köymü cennet mi belli değil:)

denizakvaryumu
09-04-2008, 20:28
"Zira değişmesi gereken sosyolojik etkileşimler, şartlanmalar, bakış açıları vb. ne çok şey var."

Zorluklardan biri bu konu, belki de en önemlisi.Bu nedenle eko köy öncesi çalışmalarda aynı sosyolojik etkileşimlerde olanlar, aynı bakış açısını paylaşanlar bir araya gelmeye çalışıyor.

Farklı kültür , farklı bakış açılarındaki kişilerle eko köy de olsa bir araya gelinir mi ?Gelinirse huzurlu yaşanır mı?

Ekolojik değerleri üstün menfaat sayarsak, bahsettiğimiz değerler alt sıralarda kalıp önem arz etmez mi gibi konular ile ülkeden ülkeye değişen yapı ve anlayışlar eko köy kuruluşlarında etken.

denizakvaryumu
09-04-2008, 21:43
PERMAKÜLTÜR İNSANİDİR, KAZANDIRIR.

Permakültür, insan içindir, kazandırır. Nasıl mı? Her bakımdan. Çünkü permakültür tarım, üretim sürecinde düşük girdinin ön adı, verimliliğin de ikinci adıdır.

Permakültür üretim tarzında dışarıdan üretim girdisi alınmadığı için üretici ne üretim girdilerinden (gübre ve kredi kolaylıkları dâhil) ne de başka bir şeyde dışa bağımlı değil, üretim sürecinin tamamına egemendir.

Çiftçi, permakültürde dışarıya üretim girdisi için ödeme yapmaz, kendi bünyesinden sağlar. Bu nedenle kazancı çokuluslu üretim girdisi üreten şirketlere gitmez, cebinde kalır.

Üretimin beşiği olan topraktan aldığını toprağa eksiksiz ve doğal yollardan verdiği için toprakta ona bol ürün vererek, cömert davranır. Bu nedenle permakültür, bağımsız ve verimli tarım tarzının; adı ile soyadıdır.

Perma kültürün kelime anlamı şudur: Kalıcı tarım anlamına gelen "permanent culture"'ın kısaltılmışıdır. Bu sözcük, Avustralyalı Bill Mollison tarafından ortaya atılmış/ dillendirilmiştir. Mallison'a göre permakültür; "doğal ekosistemlerin çeşitlilik, istikrar ve esnekliğe sahip, tarımsal olarak üretken ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve sürdürülmesidir.(1)

Perma kültür tarım, geçimlik ve ticari üretim tarzında, kırda ya da kentte yapılabilmektedir. Bizim geçmişte -2. Dünya Savaşı öncesi- uyguladığımız, geleneksel tarım diye ifade edilen tarımsal üretim tarzımızla çok benzeşmektedir, organiktir.

Permakültür tarım tarzında, endüstriyel tarım tarzında olduğu gibi çiftçiye tohum pakette, ilaç kutuda ve gübre çuvalda para karşılığı sunulmaz. Çiftçi ne kadar parası varsa o oranda üretim girdisi kullanmak zorunda bırakılmaz. Nihai olarak da tüketici, permakültür üretim tarzı sonucunda üretilmiş olan besinin sağlıklı olduğunu bilir.

Çiftçi tohumunu kendi ürününden ayırır, gübresini yetiştirdiği hayvanından sağlar, ilaç yerine de karışık ekim ve münavebe sistemini uygular. Bu girdiler için hiç kimseye bir ödeme yapmasına da gerek kalmaz. Yalnız permakültür tarım tarzı; üreticinin bilgili olmasını yani bilge olmasını gerekli kılar.
Ayrıca permakültür iki kere organiktir.

Bu sistemde geri kazanma esastır. Toprak için besleyici olabilecek tüm maddelerin toprağa geri çevirimi, kazandırılması üzerine bir çaba vardır. Permakültür üretim tarzı bitkilerin topraktan aldığını eksiksiz olarak toprağa geri vermenin üzerine kurguludur.

Bu da doğal dengeyi gözetmeyi sağlar. Başka bir deyişle permakültür ile doğal kaynaklar korunur, yenilenir ve sürdürülebilir.

Permakültür üretim yapan çiftçiler hesabına para karşılığı (profosyonel) düşünenler de yoktur. Her çiftçi/üretici kendisi toprağını, suyunu gözeterek verimliliği nasıl arttıracağını araştırır, bulur, araştırma sonundaki bulgularını uygular.

Bu nedenle sürekli dener, araştırır. Kendi bilgi ve deneylerini biriktirir, geliştirir ve uygular. Meslektaşları çiftçiler ile sürekli bilgi, deney vb paylaşım içinde olurlar.

Permakültür üretim tarzıyla üretim yapan çiftçiler, enerji ihtiyacını işletmeleri bünyesinde yani kendi kaynaklarından üretme yollarını araştırıp bulmak durumundadır.

Enerjinin kıt bir kaynak olduğunun ayırdındadırlar. Ya kendi enerjilerini üretme veya daha az enerji gerektirecek ürün üretimine yönelirler. Fosil enerjinin keseye ve çevreye verdiği zararı bildiklerinden kullanımından kaçınırlar.
Endüstriyel üretim tarzında bitkisel ve hayvansal üretimin birbiri ile olan bağı koparılmıştır.

Permakültür sistemde ise, verimliliği arttırmak için, ağaçların artıkları olan torfla, hayvanların dışkısı gübreyle bitkisel üretim ayrıştırılmaz, buluşturulur. Toprağı koruma ve verimliliğini artırma amaçlı yeşil gübre sağlamak için bitkiler yetiştirilir.

Toprağın bakım ve beslenmesine özel önem gösterilir. Ağaçları hem hayvan yemi hem de erozyonu önleme amaçlı kullanmak üzere dikilir.


Perma kültür kaynakları iyi kullanmayı hedefler. Kendi üretim zinciri içinde birbirini tamamlayan, düzenleyen ve katkı koyan olması için iş düzenlemesi yapar, zincir halkalarının sıralamasını iyi ve doğru yapmak durumundadır.

Örneğin, baklagil üretimi yapar, bununla havadaki azotu bitki köklerindeki nodoziteler aracılığıyla toprağa gübre olarak kazandırır. Yonca yetiştirir; yeşil aksamını hayvanlara nitelikli yem olarak yedirir. Yonca ekimiyle aynı zamanda toprağı erozyondan korur, toprağa havadan azot kazandırmış olur. Fasulye ya da nohut yetiştirmişse meyvesini insanlar besin olarak tüketir, toprağa da fasulye ve nohut köklerinin havadan aldığı azotu aktarır. Bitki artıkları tekrar toprağa karıştırılarak toprak beslenir.


Permakültür üretim yapan çiftçi bütün yumurtaları aynı sepete koymaz. Riskleri yayar. Bunu yapabilmek için karışık ekim yapar. Endüstriyel üretim tarzında olduğu gibi tek ürün üretimi yapmaz.

Aynı toprakta sürekli tek ürün üretimi kimyasalları zorunlu kıldığını bilir. Ayrıca biyoçeşitliği ve ideal dengeyi (ekolojik dengeyi) bozduğunun da ayırdındadır. Permakültür üretim yapan çiftçiler endüstriyel üretim tarzının zorunlu kıldığı mono (tek) ürün ekimine karşı en doğru ve yararlı bir üretim tarzı olduğunun bilincindedir.

Perma kültür, genelde az kaynağa sahip çiftçiler tarafından uygulanmaktadır. Yani daha çok küçük ve orta ölçekli topraklara sahip olan çiftçiler permakültür tarzda üretim yaparlar.

Bu üretim tarzında yerel kaynaklar kullanılır. Yerelde bilgi paylaşımı, deney aktarımı, bilgeler ve bilgelikten yararlanılır. Endüstriyel tarımdaki gibi şirketlerin buluşlarını gizleme, "buluşlarını" patentleme yoluna giderek onlardan etik dışı kazanç sağlama yoluna gitme yerine permakültürde bilgi ve deney paylaşımı vardır, insanidir. Ürettiği besinler sağlık açısından risk oluşturmadığından insan içindir!

İşte permakültür üretim tarzının bütün bu özelliklerinden ötürü verimlilikte ciddi artışlar da olur. Bu tarz üretim endüstriyel üretim tarzına göre de daha çok kazandırır. Üreticiler üretimde başlangıçta bir azalma yaşar -her zaman olmaz-fakat sonuçta yüksek verimlilikle birlikte yüzde 300-400 arasında bir kazanç artışına ulaşırlar.

Çiftçiler istisnalar hariç olmak kaydıyla permakültüre beş yılda geçebilirler. Her yıl toprakların beşte birini dönüştürür, kimyasal kullanımını kaldıracak şekilde azaltarak yol alırlar.

Yukarıdaki permakültür tarım tarzına ilişkin sıralanan kanıtlar, yüksek oranda verimli olduğunu göstermekte, kimyasal gübrelerin ve ilaçlar ile yoğun mekanizasyon kullanımının dünyayı beslemek için gerekliliği tezini-safsatasını- gereksiz kılmaktadır.

Mevcut hâkim üretim tarzı olan endüstriyel üretim tarzının karşısında permakültür üretim tarzı, 20 yüzyılın son yirmi yılında yaygınlaşma atağına geçmiştir. Başta Küba olmak üzere Zimbabve, Botswaana, Hindistan, Meksika, Nepal, Çin ve Vietnam ile Güney Amerika'da güçlenmektedir.

Abdullah AYSU
http://www.uzumsen.org/index.php/content/view/46/27/

denizakvaryumu
11-05-2008, 13:33
http://www.sincapevler.com/index.html

linteki köy ve benzeri köyler , eko-köy olarak tanımlanabilir mi?

arodopman
11-05-2008, 22:53
Sayın Denizakvaryumu,

Açtığınız bu konu ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Yıllardır düşlerini kurduğum böyle bir yaşantıyı birinci emekliliğimde gerçekleştiremedim ama umarım ikincisinde başarırım. Şartlar el verirse tabii ki.

Yurt dışında sıkça rastlanılabilen bu tür yerleşiklikler ülkemizde nasıl bir gelişme gösterecekler bilemiyorum. Her şeyden önce ben bunun bir kültür sorunu olduğu düşüncesindeyim. Bu yaşantıyı seçecek kişilerin geçici bir heves, moda veya kentten kaçma dışında bir yaşam felsefesi olarak benimsemesi gerektiğine inanıyorum. Hayli zorlu bir bilgilenme, fiziksel ve ruhsal hazırlanma sürecinin geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

‘’EKOFELSEFE’’ başlığı altında pek çok ayrıntıyı kapsamına alan düşünce ve yaşama şeklini oluşturmaya etkili olabilecek bir yazı dizisini bu ay çıkacak bir dergide irdelemeye başladım(Dergi yayınlanınca yazıyı buraya da asarım). Ekofelsefenin bireysellikten öte anonim bilgi birikimleri ve deneyimlerle şekillenip gelişebileceğini düşünüyorum. Ortak aklın çıkarımlarını burada birbirimizle paylaşabilirsek umarım iyiden, doğrudan, güzelden yana daha çabuk yol alırız.

Belli mi olur belkide sizin yaptığınız bu başlangıç yeni projeler, yeni eko-köyler, yeni yaşam tarzlarının oluşturulmasına ön ayak olur. Ekolojik-Ekonomik-Sağlıklı günlere merhaba deriz…

Saygılarımla

denizakvaryumu
12-05-2008, 07:41
"Her şeyden önce ben bunun bir kültür sorunu olduğu düşüncesindeyim. Bu yaşantıyı seçecek kişilerin geçici bir heves, moda veya kentten kaçma dışında bir yaşam felsefesi olarak benimsemesi gerektiğine inanıyorum. Hayli zorlu bir bilgilenme, fiziksel ve ruhsal hazırlanma sürecinin geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. "


Evet size katılıyorum,
Aynı kültür ,aynı yaşam felsefesinden gelmeyen insanların oluşturacakları eko-köylerin yürümeyeceği yürüyemeyeceği Türkiye şartlarında açık.

Ortak payda da bile uzlaşılamayacaktır çünkü uzlaşı kültürü de yok.

Bu nedenle eko-köyler oluşturulurken bu köyleri oluşturacak insanların ciddi bir ön hazırlık-konuşma-araştırma safhalarından geçmeleri gerekir.

Aksi halde bir tatil köyü-yazlık ve sorunlar yerleşkesine dönülmesi kaçınılmaz :)

nevsune
12-05-2008, 09:02
Denizakvaryumu, düşüncelerinizin bir kısmına katılıyorsam da, uzlaşı konusunda kendimi sizden daha iyimser buluyorum. Yaşam felsefesi olarak, arınmışlığı (ki bu tür bir tercih, arınmışlık gerektirir) seçmiş kişilerin arasında uzlaşma olmamasını düşünemiyorum. Bu tür yaşam biçimini seçen kişilerle bir arada olabilmek, amaçlarımdan başta gideni.

Gerçekten isteyenlerimiz var (kendimi saymazsam ayıp olur:)), ama gerek maddi, gerek sorumluluklarla ilgili koşullar biraraya gelmemizi zorlaştırıyor belki de.

[quote=arodopman;234867]
Belli mi olur belkide sizin yaptığınız bu başlangıç yeni projeler, yeni eko-köyler, yeni yaşam tarzlarının oluşturulmasına ön ayak olur. Ekolojik-Ekonomik-Sağlıklı günlere merhaba deriz…[QUOTE]

Ben kendi adıma bu gün için bir ütopya sayılabilecek böyle bir köy yaşantısının, fazla da uzak sayılmayacak bir zaman diliminde yaşama geçmesini diliyorum. Bu yüzden verdiğiniz bu bilgiler benim için de büyük önem taşıyor.

caretta
12-05-2008, 09:03
Bu konuda tek sıkıntım Sincap Evlerinin web sitelerinde sadece Istırancalarda olduklarını söylemeleri..İyi de İstanbul Terkos'tan Bulgaristan sınırına kadar Istırancalar..Tanıtımcı biri olarak web adreslerine yerleşim yerini yazmayan bir siteye telefon açıp neredesiniz diye sormak içimden gelmiyor...Hele almayacaksam, ama yerini bilmediğim için de içimden o tarz konularda orayı örnekte vermek gelmiyor yine aynı sebepten.

denizakvaryumu
12-05-2008, 10:25
Yine doğaya uyumlu ama keseye uyumlu olmayan evler için (örneğin sincap evler 100.000 eurodan başlıyor) perma kültür anlayışı benimseyenlerin düşünceleri nedir?

Bu bağlamda, saman ev fikri çok mu abes olur?

http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=8743&highlight=earth

gibi evlerin fahiş fiyat maliyeti ile nasıl baş edilebilir?
Bu gibi evler eko-kültür anlayışı içinde ortak çalışma-ortak maliyet anlayışı ile yapılabilir mi?

arodopman
12-05-2008, 17:41
Ben Ekolojik Yaşam Şeklini, Ekonomik, sağlıklı ve mantıklı olabildiği ölçüde benimsiyorum. Özellikle son yıllarda insanların bu yöndeki zaaflarını değerlendirmek isteyen kişiler projelerinin önüne Ekoloji, Naturel, Doğal v.s gibi takılar koyarak satış şanslarını arttırdığını görüyorum. Belki bir statü kazanmak, belki farklı görünebilmek, belki çok olan parasına harcayacak yer aramak gibi nedenlerle de gereğinden fazla fiyatlar yükselebiliyor. Bana göre bu durum benim düşlediğim şekilden çok uzaklaşıyor.

Sözü edilen evler 200.000 Euro civarında ise bence ekonomik olmadığı için Ekolojik te olamaz. Ben oraya biblo olarak oturmaya, veya resim çektirmeye gitmeyi düşünmüyorum. Çapamla, küreğimle, kazmamla, tavuklarım, Maltıs Keçim, köpeğimle birlikte gitmeyi düşünüyorum. Kentte yaşayamadığımı yaşamaya, düşünüp te üretemediğimi üretmeye. Öğrenip uygulamaya, deneyip geliştirmeye, geliştirdiğimi öğretip birlikte üretip, tüketmeye gitmeliyim. Yaşamı olabildiğince sadeleştirip sadece zorunlu harcama kalemlerimi almalıyım. Doğaya hükmetmek, doğayı sömürmek, yok etmek için değil, doğanın bir parçası olarak, doğanın tüm unsurlarıyla birlikte yaşamalıyım. Bütün bunları bilgiyle, bilinçli bir tercih ile yapıp yaşamalıyım. Ekofelsefe; doğal yaşam içselleştirildiği oranda kişiye mutluluk verebilir ve anlam kazanır diye düşünüyorum.

denizakvaryumu
12-05-2008, 19:40
Evet, bu felsefede birleşiyoruz ama bir yerlerde takılıp kalıyoruz.

İşte bu kaldığımız yerleri tam olarak tespit etmek ve ileri aşamaya geçmek için çözümler üretmeliyiz derim.

euphoria
12-06-2008, 19:45
merhaba,

imecevinin geçen sene düzenlediği ekoköy toplantısına katılarak sizler gibi bende düşüncelerimi somutlaştırmak istedim. neredeyse bir yıl oldu toplantı yapılalı. ortada hiç bişi yok dicektiim ki bu sizi üzer :) ve doğru da olmaz. evet arkadaşlar bugün bir arada ekibimiz var. bahsettiğiniz uzlaşma ve paylaşımı şunda yavaş yavaş somutlaştırıyoruz. size detayları yakında duyururum.

imeceevinin saman evinde kalmış bi insan olarak diyebilirim ki harika bir deneyim. sessiz ve iyi yalıtılmış. kışın kar yağdığında oradaydık toplam 5 odunla sıcacık oldu. kii aslında 3 tane ile de olmuştu.

şimdilik grubumuz 11 kişiden oluşuyor ve 5 i şehri terketmiş durumda. birinin de ben olduğunu gururla söylüyorum. önümzdeki hafta taşınma olayına da halletmiş olacağım.

gruptaki arkadaşlardan biri bu forumu tavsiye etti. öyle sizlere ulaştım. yakında tekrar görüşmek dileğiyle...

denizakvaryumu
12-06-2008, 20:03
Hoş geldiniz.
Sanırım imece evi bulunduğu yeri bırakarak yeni bir yer satın alma aşamasında...

11 kişilik grup bu satın almanın içinde mi? Nasıl bir yapılanma olacak?

euphoria
13-06-2008, 17:41
imeceevi devrediliyor. bir yer satın alınması şimdi söz konusu değil. ama yakındır. **** her an uygun bi yer bulunursa üzerine atlanabilir :) ( geniş zamanlı bir konu bu )

bu grup satınlamayla yakından ilgileniyor. ancak şu anda önceliğimiz grubun bir arada yaşama deneyimini bir an önce kazanması. özetle bir arada yaşama deneyi yapıyoruz ve daha toparlanıp bir araya gelme aşamasındayız. dolayısıyla yapılanma aşamasındayız. yapılanmayı bu yüzden tarif etmem mümkün değil :)

ancak yerini ve zamanını söyleyebilirim. birde kapalı bir oturum olacağını.

yer izmit,körfez alihocalar köyü. 19 haziran başlangıç tarihi.

bu deneyimiz 15 gün sürecek ve toplantılarla karar almalarla geçecek. tabiii keyifli olacak bu toplantılar ve daha önce yaptığımız tüm toplantılar kalıcı bir zevk bıraktı. bu yüzden çok ümitliyim.

yeni üyelere ****** açığız sadece bu toplantıda ilk oluşumu sağlamlaştırmak istiyoruz. 15 gün sonra kapılarımız ardına kadar açılacak ve katılımcılarla büyüyeceğiz.

toplantı sonuçlarını mail gruplarında duyuracağız. eğer gerçekleşirse bir sitemiz olacak herşeyi oradan takip etmenizde mümkün olacak.

sevgilerle...

umarım açıklayıcı olmuşumdur.

denizakvaryumu
13-06-2008, 20:32
Kolay gelsin, haberleri bekliyoruz.

euphoria
14-06-2008, 21:28
teşekkür ederim. bi süre yazamayabilirim buraya. şimdiden özür. internet henüz çiftliğe bağlanmadı da :)

euphoria
11-07-2008, 15:26
selam, hemen sonucu söyliyeyim... olumsuz :(

olmadı, beceremedik. hemen anlaşmazlıklar çıktı ve aramızdan bazı kişilerin gerçek niyetlerinin kollektif yaşam değil de kendilerine ait klanları olsun istediklerini öğrenmiş olduk. aslında, çoğul konuşuyorum ama bu sadece bir kişi. ve ne yazıkki yer kiralıktı. kiralayan da o şahıs olduğu için orayı terk ettik. şimdi orada toplam 3 kişi kalıyor. şimdiden başarılar diliyorum kendilerine.

geri kalan 9 kişi şimdi tekrar deneme için hazırlanıyor ve araştırıyor.

bu olay kimseyi üzmemeli ve durdurmamalı. alınan derslerle bir adım daha attık. hadi bakalım hayırlısı :)

denizakvaryumu
11-07-2008, 15:34
Evet, olayı amaca yaklaşımda adımlardan biri olarak değerlendirmekte fayda var ve sorunlar sonradan ortaya çıkacağına ne kadar erken çıkarsa çok daha iyi.

Bu oluşumlarda acele etmemekte fayda var .

sedirtoprağı
16-09-2008, 11:35
Herkese merhaba,
Burada aktarılanları tarihsel olarak en başından okumama rağmen ekoköy oluşumlarında sorunların üstesinden gelememeyi her yönüyle belirtmiş buradaki dostlar.. Söylenecek söz yine çok var ama, iş bir araya gelememe sıkıntısı had safhada.. Aşağıya alıntıladıklarıma tamamıyla katılıyorum(sizlerin ifadelerine).
Doğal yaşam felsefesini(perma kültür de denebilir.) hazm etme başlı başına hem bir içsel-dışsal eğitim hem de geleceği koruma-sahip çıkma sorumluluğunu kendinde hissetme işidir. Türkiye'deki Hocamköy-İmecevi-Güneş Köy ve Tatuta projelerini dışarıdan takip etme fırsatım oldu. Her biriyle ilgili 1996-98'lerden beri görüştüğüm arkadaşlarım oldu. Yaşananları da bi şekilde sizlerle paylaşmayı ve somut adımlar atmayı düşünüyorum. Görüşlerinize ihtiyacım olacak.
Sevgi ve esenlikle,
Hakan

"Her şeyden önce ben bunun bir kültür sorunu olduğu düşüncesindeyim. Bu yaşantıyı seçecek kişilerin geçici bir heves, moda veya kentten kaçma dışında bir yaşam felsefesi olarak benimsemesi gerektiğine inanıyorum. Hayli zorlu bir bilgilenme, fiziksel ve ruhsal hazırlanma sürecinin geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. "

Evet size katılıyorum,
Aynı kültür ,aynı yaşam felsefesinden gelmeyen insanların oluşturacakları eko-köylerin yürümeyeceği yürüyemeyeceği Türkiye şartlarında açık.

denizakvaryumu
30-10-2008, 09:00
Bu başlık altında;

http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=10856

ve

http://www.kardesbitkiler.blogspot.com/

linklerinin bilinmesinde fayda var.

Bu oluşum ekoköy-permakültür-doğal yaşam için ön başlangıç, hazırlanma ve tanıma devresi...

Umuda yolculuk...

denizakvaryumu
30-10-2008, 09:12
Samizdat Masanobu Fukuoka’nın Doğal Çiftçiliği ve Permakültür


Masanobu Fukuoka, güney Japonya’da Shikoku adasında yaşayan bir çiftçi/filozoftur. Fukuoka’nın çiftçilik tekniği oldukça az olarak yabani otların yolunmasına gerek duymakla birlikte, hiçbir makineye ve kimyasala gerek duymamaktadır. Toprağı sürmez veya önceden hazırlanmış kompost kullanmaz ve yine de meyve bahçesindeki ve tarlalarındaki toprağın durumu her yıl daha da iyiye gider. Fukuoka’nın yöntemi kirlilik yaratmaz ve fosil yakıtlara gerek duymaz. Diğer yöntemlerden çok daha az emek gerektirir, yine de meyve bahçeleri ve tarlalarındaki ürün verimliliği modern bilimin tüm teknik bilgisini kullanan Japonya’nın en verimli çiftliklerine benzemektedir.

Bu nasıl mümkün olur? Kabul ediyorum, 1973 yılında ilk kez Fukuoka’nın çiftliğine gittiğim zaman şüpheciydim - fakat ispatı ortadaydı. Tarlalardaki buğday ekinleri, sebzeler, otlar ve beyaz yoncayla kaplı toprakta büyüyen sağlıklı meyve ağaçları. İki yılın üzerinde bir süre orada yaşadım ve çalıştım, Fukuoka’nın teknikleri ve felsefesi benim için giderek daha anlaşılır oldu.

Mollison ve Fukuoka aslında aynı yere ulaşmak için tümüyle farklı rotaları kullandılar. Permakültür, ögelerinin işlevsel bağlarını maksimize etmeyi hedef alan bir tasarım sistemidir. Ürün ve hayvan yetiştirmeyi dikkatli bir su yönetimiyle bütünleştirir. Evler ve diğer yapılar maksimum enerji verimliliğiyle tasarlanırlar. Herşey birlikte çalışmaları ve zamanla eksiksiz ve sürdürülebilir bir tarım sistemine evrilmeleri için yapılır.

Buradaki anahtar kelime tasarımdır. Permakültür bilinçli bir şekilde tasarlanmış bir sistemdir. Tasarımcı, bilgisini, yeteneğini ve duyarlılığını bir plan yapmak, daha sonra planını uygulamak için dikkatli bir şekilde kullanır. Fukuoka tamamen farklı bir perspektiften doğal çiftçiliği yarattı.

Doğal çiftçilik fikri Fukuoka’ya henüz yirmibeş yaşındayken geldi. Bir sabah, gün doğumunda Yokohama Koyuna bakan bir kayalığın üzerinde otururken, bir ilham parıltısı oluştu. Doğanın kusursuz olduğunu gördü. Problemler, insanlar doğayı düzenlemeye ve onu insanın yararına kullanmaya kalkıştıklarında meydana gelir. Bu anlayışı başkalarına da açıklamayı denedi, fakat anlaşılamadığında, aile çiftliğine dönme kararı aldı. Anlayışının somut bir örneğini tarıma uygulayarak yaratmaya karar verdi.

Fakat nereden başlamalı? Fukuoka’nın takip edeceği bir modeli yoktu. “Bunu denersek nasıl? Peki ya bunu? Bu, tarımsal teknik geliştirmenin olağan bir yoluydu. Benim yolum farklıydı. Peki bunu yapmazsak nasıl? Ve de bunu? Bu takip ettiğim yoldu. Şimdi ise pirinç yetiştirme yöntemim tohumu ekmek ve samanı yaymak, fakat bu basitliğe ulaşmak otuz yılımdan fazlasını aldı.”

Fukuoka, pirinç yetiştirme yönteminin temel fikrini uzun yıllar kullanılmadan ve sürülmeden bırakılmış eski bir tarladan geçerken elde etti. Orada çimenler ve yabani otlar arasında filizlenen sağlıklı pirinç fideleri gördü. O zamandan sonra pirinç tohumlarını baharda ekmeyi bıraktı ve onun yerine toprağa doğal olarak düşmesi gerektiği zaman olan sonbaharda tohumları serdi. Yabani otlardan kurtulmak için toprağı sürmek yerine, beyaz yonca ve arpa samanı örtüsü ile onları kontrol etmeyi öğrendi. Dengeyi biraz da olsa kendi ekinleri aleyhine kaydırırken, Fukuoka, tarlasındaki bitki ve hayvan topluluklarına mümkün olduğu kadar az müdahale etti.

Bu, Fukuoka deney yapmadı demek değildir. Örneğin, beyaz yoncanın yabani otları etkili bir şekilde geride tutan tek örtü olduğunu fark etmeden önce yirmiden fazla farklı örtü denedi. Beyaz yonca ayrıca nitrojeni düzenler, böylece toprağı kuvvetlendirir. Samanı düzenli bir şekilde tarlaların üzerine yaymayı denedi fakat pirinç tohumlarının filizlenemediklerini gördü. Tarlada samanın saçıldığı bir köşede, fideler çıktı. Bir sonraki yıl samanı tüm tarlaya saçtı. Neredeyse tüm ekini kaybettiği deneylerin olduğu yıllar vardı, fakat küçük alanlarda işler yolunda gitti. Tarlanın o bölümünde neyin farklı olduğunu yakından gözlemledi ve gelecek yıl sonuçlar daha iyiydi. Demek istediğim, neyin en iyisi olduğu konusunda önceden belirlenmiş bir fikre sahip değildi. Pek çok şey denedi ve doğanın gösterdiği yöne doğru ilerledi. Fukuoka insan aklını mümkün olduğu kadar karar alma süreci dışına çıkarmayı deniyordu.

Fukuoka’nın sebze yetiştiriciliği de bu fikri yansıtır. Sebzeleri meyve bahçesindeki turunçgil ağaçları arasındaki boşluklarda yetiştirir. Hangi sebzelerin hangi bölgelerde daha iyi yetişeceğine karar vermek yerine tüm tohumları bir araya karıştırır ve tohumları her yere saçar. Sebzelerin kendi bölgelerini bulmalarına izin verir, buralar çoğu kez en az umduğu alanlardır. Sebzeler tohuma kalkarlar ve yıldan yıla meyve bahçesi içerisinde hareket ederler. Bu şekilde yetişen sebzeler daha güçlüdür ve yavaş yavaş yarı-vahşi atalarının formuna dönerler.

Fukuoka’nın çiftliğinin iyi bir permakültür tasarım modeli olduğundan söz ettim. Köydeki evine en yakın bölgede, Zon 1′de, Fukuoka ve ailesi geleneksel Japon tarzında bir sebze bahçesine sahipler. Mutfak artıkları toprağa katılıyor, sırayla farklı ekinler yetiştiriliyor, ve tavuklar serbestçe dolanıyor. Bu bahçe gerçekten de ev yaşamı alanının bir uzantısıdır.

Zon 2, Fukuoka’nın tahıl tarlalarıdır. Her yıl pirinç ve arpa yetiştirir. Çünkü samanı tarlalara iade eder. Böcekler ve toprağın sağlıklı doğal dengesi böcek ve hastalık istilalarını minimumda tutar. Bill Mollison Ekin Sapı Devrimi’ni okuyana kadar, kendi permakültür tasarımlarında hububat yetiştirmeyi nasıl dahil edeceği konusunda bir fikre sahip olmadığını söyledi. Tüm tarım modelleri toprağı sürmeyi içerir - Mollison’un katılmadığı bir pratik. Şimdi ise Fukuoka’nın ziraat içermeyen tekniğini kendi ilkesine dahil ediyor.

Zon 3, meyve bahçesidir. Ana ağaç, mandalinadır, fakat ayrıca pek çok meyve ağacı ve yerli çalılar yetiştirmektedir. Üst kat, pek çoğu nitrojeni sabitliyen ve böylece toprağı derinlemesine kuvvetlendiren uzun ağaçlar. Orta kat, turunçgiller ve diğer meyve ağaçlarıdır. Zemin, yabani otlar, sebzeler, otlar ve beyaz yonca ile kaplıdır. Tavuklar serbestçe dolanır. Bu çok-katmanlı meyve bahçesi alanı bilinçli bir tasarımdan ziyade doğal bir evrimle oluşmuştur. Yine de temel permakültür tasarım özelliklerininin pek çoğunu içerir. Pek çok farklı bitki türlerine sahiptir, yüzey alanını maksimize eder, güneş ışığı kapanları içerir ve böcek populasyonlarının doğal dengesini korur.

Fukuoka, Zon 4′ten ziyaretçileri her zaman davet eder. Yabani hayvanlar ve kuşlar serbestçe gelir ve giderler. Çevredeki orman mantar, yabani ot ve sebze kaynağıdır. Ayrıca bir ilham kaynağıdır. Fukuoka şöyle der; “Doğanın mükemmellik ve bolluk fikrini elde etmek için, ormanın içerisine doğru bir yürüyüş yapın. Orada, hayvanlar, uzun ağaçlar ve çalılar hep birlikte uyum içerisinde yaşarlar. Tüm bunlar insanın hüneri ve karışması olmadan olur.”

Fukuoka’nın doğal çiftçiliği ve permakültür neredeyse zıt yaklaşımlarına rağmen birbirlerine oldukça yakından benzemeleri dikkate değerdir. Permakültür, doğa içerisinde bolluk ve sürdürülebilirlikle yaşamanın stratejisini planlamak için insan aklına dayanır. Fukuoka, insan zekasını insanı yalnızca doğadan ayırmaya hizmet eden bir suçlu olarak görür. Tek bir zirve, pek çok patika.

Doğal çiftçilik ve permakültür birbirleriyle büyük bir borcu paylaşırlar. Permakültürün dünyanın dört bir tarafındaki pek çok örneği, doğal çiftlik sisteminin gerçekten evrensel olduğunu göstermektedir. Nemli, ılıman Japonya kadar kuru iklimlere de uygulanabilir. Ayrıca, dünyadaki permakültür hareketi Fukuoka için bir ilhamdır. Pek çok yıl neredeyse yalnız çalıştı. Hayatının çoğunda Japonya onun mesajına açık değildi. Kitaplarını kendi yayınlamak zorunda kaldı çünkü hiçbir yayıncı ana görüşten oldukça uzak olan birini ciddiye almıyordu. Deneyleri başarısızlıkla sonuçlandığında, diğer köylüler onunla alay ettiler. 1980′lerin ortalarında Olympia, Vaşington’daki Permakültür Konferansına geldi ve Bill Mollison ile buluştu. Konferansta neredeyse bin kişi vardı. Buluştuğu benzer düşünceli insanların sayısı ve içtenliğiyle etkilendi ve cesaretlendi. Gezegeni kurtarmaya yardım etmek için çalışan, parlak, enerjik insanlar ağını yarattığı için Bill Mollison’a teşekkür etti. “Şu anda,” dedi, “hayatımda ilk defa gelecek için umutluyum.”

Permakültür Fukuoka’dan pek çok şey edindi. Yabani bitkiler gibi sebzeler yetiştirme, ziraat içermeyen aralıksız tahıl yetiştirme gibi tarımsal tekniklerin yanında, pratik stratejiler planlamak için ayrıca önemli bir yeni yaklaşım öğrendi. En önemlisi, doğal çiftçilik felsefesi permakültüre daha önceki ilkelerde eksik olan gerçekten ruhsal bir temel verdi.

Fukuoka doğal çiftçiliğin kişinin ruhsal sağlığından kaynaklığına inanır. Toprağın iyileşmesini ve insan ruhunun arınmasını tek bir süreç sayar, ve bu sürecin yer alabileceği bir yaşam tarzı ve çiftçilik tarzı önerir. “Doğal çiftçilik yalnızca ürün yetiştirmek değildir. İnsanın işlenmesi ve mükemmelleşmesi içindir.”
İlk olarak permaculture.com adresinde yayınlanmıştır. copyright 2003, Larry Korn.

Çeviri: Elfun K.

http://yabanil.net/?p=256

denizakvaryumu
19-11-2008, 13:54
Kalıcı Perma Kültür Kursu

Antalya'da 20 -29 Mart tarihleri arasında ekolojik çifliklerin planlanması,yapılandırılması ve işletilmesi konusunda Halk Permakültür Üniversitesinin müdürü Steve Read eğitim vermek için Türkiye'de 72 saatlik bir kurs düzenleyecek...

Katılımcılara ekolojik bir çifliğin projelendirilmesi konusunda verilecek ayrıntılı ve uygulamalı eğitim sonrasında Halk Perma Kütür Üniversitesi tarafından bir sertifika verilecek.

Yunus Emre Çifliğinde kurulacak kampta,vejeteryan yemekleri ve isteyenlere satyanda yoga dersleri verilecek...

kurs ücreti: 10 günlük:400 ytl(ücret konusunda danışabirsiniz)

iletişim

Funda Koyuncu

tel: 0537 288 96 88

denizakvaryumu
19-11-2008, 14:03
WEDIG’lerin, dünyanın bu köşesinde yaşamaya karar vermelerinin ana nedeni, permakültür uygulayabilecekleri bir hektarlık alanla tesadüf eseri, ama doğru zamanda karşılaşmalarıydı. Hayalleri, permakültür ilkelerini, bu alanda zor toprak koşullarına rağmen hayata geçirmekti. Buraya ilk geldiklerinde, “orman bahçe” planlarını duyan komşuları onlarla, “Bu kumlu toprakta bir şey bitmez” diyerek dalga geçmişlerdi.

Permakültür, 1970’li yıllarda, iki Avustralyalı’nın yaşam felsefesini de kapsayan bir tarım anlayışı olarak gelişti. Bill Mollison ve David Holmgren permakültür üzerine yazdıkları ilk kitap yayınlandığında, okurlardan gelen olumlu tepkilere ve genel ilgiye çok şaşırmışlardı. Permakültür tanımları aslında Fukuoka’nın The One Straw Revolution adlı eseri üzerine kuruluydu: Doğaya karşı değil, doğayla çalışan bir tarım kültrünün benimsenmesi. Burada, doğa korumaya önce yakın çevremizden, yani yaşadığımız ev ve bahçeden başlamamız gerektiği mesajı veriliyordu.

Permakültür dört temel prensibe dayanıyor:

• Toprağın sürülmemesi. Toprağı sürmek, burada yaşayan canlılara zarar veren en önemli unsurlardan biri.

• Kimyasal gübrelerin kullanılmaması. Bunun yerine, toprağı oluşturan bitki ve hayvanların toprağı üretmelerini sağlamak.

• Yararsız otların sürülerek veya kimyasal ilaçlarla ayıklanmaması. Yararsız otların kullanılması; doğal yollarla kontrol altına alınması veya ara sıra kesilmesi.

• Herhangi bir kimyasal maddeye bağımlı olmamak. Özellikle böcekler, hastalıklar ve yararsız otların kendi kontrol mekanizmaları vardır. Bırakın bu mekanizmalar çalışsın, siz sadece yardımcı olun.

Bu prensipler az enerji gerektiren ve hatta gerekli enerjiyi kendi kendine üreten bir sistemi sağlıyor. Permakültür, tüm canlı varlıklar için sürdürülebilirliği olan; bütünleyici ancak, sürekli değişen sistemini ayakta tutmayı amaçlıyor. Permakültür İngilizce’de ‘permanent’(sürekli/süregelen) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Temelinde, ekolojinin prensipleri ve enerji akışlarının etkin şekilde kullanıldığı bir arazi planlaması yatıyor.

Permakültürde, uygulanacak tüm alan bölgelere göre algılanıyor ve doğal geçişlerle ayırılıyor. Bu, araziyi farklı bitki ve hayvanların ziyaret ihtiyacına göre tasarlamayı kolaylaştıran bir çalışma. Swalmana’da, Wedig’lerin evi ve en çok kullanışı olan yakın çevresi birinci bölgede yer alırken, evden uzaklaştıkça ve arazilerinin dışında yer alan ormana yaklaştıkça dördüncü bölgeye geçiliyor.

Bahçede, yerdeki çim dışında her şey, bu sıcakta bile yeşil kalabilmeyi becermiş. Başlangıçta birbirlerinin gölgeleri altına ekilmiş sebzeleri, rengarenk çiçekler ve meyve ağaçları arasında fark etmiyoruz. Her çocuğun hayali (ve içimizdeki çocuğun da!) salıncak ve çeşitli yerlere gizlenmiş ufak heykelciklerle burası, sebze bahçesinden çok bir botanik bahçesini andırıyor. Minik domates serasının arkasından kaz sesleri geliyor. Bir kaçını tilkiler alıp götürmüş geçen kış.

Bahçedeki ekili alan, toprağı korumak ve daima verimli bir toprak sağlamak amacıyla, malç (mulch) denilen bir tabakayla kaplı. Malç, bitkilerin köklerini sıcaktan korumak ve yararsız otları önlemek amacıyla yere serilen kuru ot ve yapraklardan oluşuyor. Wedig’leirn bahçesini kaplayan malç, 3. ve 4. bölgedeki yararsız otlar ve saman karışımından elde ediliyor. En az 5 cm. kalınlığında, toprağı örtecek şekilde yayılan malç tabakasını, daha sonra da gazete ve kartonlarla kaplamak gerekiyor. Bu toprağın nemini kaybetmesini önleyerek dekompozisyonu hızlandırıyor; ayrıca istenmeyen otlar, gazete ve karton tabakasına takılarak büyüyemiyor. Malç permakültürün “kutsal suyu” sayılabilir. Wedig’ler, komşularının “başa çıkamayacaklarını” düşündüğü toprağı malç sayesinde verimli hale getirmişler.

Permakültür toprağa ilk uygulanacağı zaman, gazete ve kartonlara küçük delikler açılarak patates ekilmesi gerekiyor. Patateslerin kök ağı toprağı derinden işlemeye yardımcı oluyor. Patates hasatından sonra, arazi herhangi bir ekime hazır duruma geliyor. Permakültür, monokültürün (büyük alanda tek tip ürün yetiştirme) aksine farklı bitki birliklerini de teşvik ediyor.

Wedig’ler, bahçe tasarımını, ürünlerin toprağı en etkin şekilde kullanmaları amacıyla yapmışlar. Örneğin, mısır ve fasulyeler yan yana ekilerek, hem kökleri toprak altında farklı yerleri işgal ediyor, hem de mısır, fasulyeye doğal bir değnek sağlıyor. Bitki birlikleri, güneşi de en iyi şekilde değerlendirmek için tasarlanmış:

“Orman bahçe”de, armut ve elma ağaçlarının gölgesini tercih eden çalılık ve küçük ağaçların altında otsu bitkiler yetişiyor. Ayrıca, birbirlerine mineral, azot dengesi gibi farklı yönlerden yardımcı olabilecek bitki birlikleri de göz önünde tutuluyor. Örneğin, sebze bahçesinde bitki kurtlarını engelleyen kadife çiçekleri ekiliyor.

Herald Wedig, bahçede gördüğümüz her şeyin ilginç bir öğrenme sürecini kapsadığını, sabır ve gözlemlemeyle pekiştiğini söylüyor.

Permakültür, Wedig’lerin yaptığı gibi, bir ailenin ve sevdiklerinin ihtiyaçlarını (buna bahçeyi bir çeşit doğa rezervi gibi kullanan yaban hayat da dahil) karşıladığı gibi, daha büyük tarım arazilerinde de uygulanabilen bir yöntem. Özellikle de Swalmen gibi zorlu toprak koşullarında ve tatlı su sorununun olduğu tüm bölgelerde permakültür prensiplerinin çok iyi işlediği görülüyor. Değişik ürün çeşitlerinde, birim başına elde edilen toplam verimin monokültür hasatlarına göre çok daha yüksek olduğu da ispatlanmış.

Diğer Yenilikçi Yöntemler

Ekolojik tarım deyince çoğumuzun aklına en basit, en katıksız tarım şekli geliyor.

Permakültürün yanı sıra, Hollanda’da daha yenilikçi bazı yöntemler de uygulanıyor. Hollanda’nın her yerinde görülebilen seralar bile, gün geçtikçe artan ekolojk sebze talebine ayak uydurmaya çabalıyor. Sera sahipleri bazı araştırma fonları sayesinde seralarını değiştiriyorlar. Örneğin, Rood van Schie çiftliğindeki salatalık ve biber seralarına belirli kuş türlerini salarak, uçan böcekleri kontrol altında tutuyor. Bir yandan da seralarına koyduğu bir örümcek türü sayesinde, diğer sürünen böcekleri ilaçlamaya ihtiyaç duymadan, verimli bir hasatı garantiliyor.

Bir diğer yenilikçi uygulama ise ekolojik tarım arazilerinde Coğrafik Bilgi Sistemlerinin (GIS) kullanımı. Hollanda’nın yüzde 60’ı denizden kazanılmış topraklar üzerine kurulu (polder’ler). Çok emek verilerek getirilen veya yaratılan bu değerli toprakların sağlığı ve sürdürülebilirliğini sağlamak için, 1980’lerde Hollanda hükümeti, ekolojik yöntem uygulayan çifçilerin buraya taşınmasını desteklemiş.

Jaap Korteweg gibi bu bölgede çalışan çiftçiler, GIS traktörleri kullanarak tarlalarında her zaman aynı tekerlek izlerinden geçmeyi hedefliyorlar. Bu sayede topraklarının sıkışmasını ve sürülmesini önlüyorlar. GIS kullanımının bir diğer avatajı ise detaylı şekilde hasat miktarını ölçerek, eksik olan gübrelemeyi sağlamak. Bütün bu yöntemler belki de tarımda uzay çağı çiftçiliğinin habercisi olabilir!

________________________________
http://www.bugday.org/article.php?ID=138

denizakvaryumu
19-11-2008, 14:06
II. Dünya Savaşı yıllarında, Montreal’de gıda kıtlığı baş gösterince, bir grup kentli, "kent bahçeciliği"ni başlatmış. Bu organizasyon zaman içinde gelişip gıda güvenliği ve kent içi eko-tarımcılığında uzmanlaşmış bir sivil harekete dönüşmüş. Adı; eko-insiyatif. Kentlilerin ve yerel grupların katılımıyla,kentin farklı bölgelerinde oluşturulan 14 eko-bahçe ağını organize ediyorlar. Amaç, kentlilerin temiz toprakla haşır neşir olmaları. Kendi eko-ürünlerini kendi uğraşlarıyla elde ediyor ve ortaklaşa tarımsal faaliyetleri yoluyla, kentli paylaşımını "doğal ve insani" çerçeveye oturtuyorlar.


MONTREAL'de 2000 yılında yaklaşık 11 bin kentlinin ortak çabalarıyla, onlarca ton ekolojik meyva ve sebze üretilmiş. Bu ürünün yarısı bahçelere emek verenlerin, geri kalan bölümüyse okul, hastane ve yerel organizasyonların mutfaklarında kullanılıyor. Meyve, sebze ve otların çeşidi 150'yi buluyor ve hepsi de orjinal ekolojik tohumlardan ekolojik yolla üretiliyor ve tohumlar "permakültür" felsefesine uygun olarak bir yıldan diğerine aktarılıyor.

Bahçelerde tam anlamıyla bir ekip çalışması yapılıyor. Çalışmalar bir "iş takvimi" oluşturularak eşit paylaşımla yürütülüyor: Toprak bakımı, kompost hazırlanması, gübreleme, bitkilerin bakımı, zararlılarla mücadele, ürünlerin zamanı geldiğinde toplanıp sepetlere ayrılması ve dağıtım. Finansal desteği Quebec ve Kanada Çevre Bakanlıkları (Eyalet ve Devlet Bakanlığı) ile belediyenin eko-mahalle birimleri sağlıyor.

Kuzey Amerika'da su, yılın önemli bir bölümü soğuk olduğundan bitkilerde şok etkisi yapmasını önlemek için, bahçelerde "sarnıçlar" oluşturularak, suyun ılınması sağlanıyor ve tarımda sulama için, ilkbahar ve sonbaharda bu su kullanılıyor.

Eko-bahçede zararlılarla mücadele de ekolojik yolla olduğundan, bazı pratik uygulamalar yapılıyor. Örneğin soğan, sarımsak ailesi zararlı böcekleri uzaklaştırmakta başarılılar, bu nedenle sebze, meyve, ot tarhlarının her birine ayrı ayrı soğan, sarımsak ekiliyor.

Başka bir zararlı tuzağı da, tarhların belli yerlerine açılan küçük çukurlara, kuru maya ile şeker karışımı yerleştirilmesi. Nane yaprakları da, yapraklı sebzelere (ıspanak-lahana gibi) serpilerek, bu sebzelere dadanan solucanların uzaklaşması sağlanıyor.

Önce temiz toprak...

Bir süredir kent Ekoloji Merkezi'nin düzenlediği "Eko-bahçecilik ve permakültür" atölye çalışmalarına katılıyorum. Atölyeyi eko-insiyatif koordinatörü Martha Stiegman yönetiyor. Çalışmaların bir kısmı merkezin toplantı salonunda "teorik" olarak, bir kısmı da "ortak bahçeler" de (community gardens) "pratik" olarak, açık havada yapılıyor. Atölyeye biraz ilgi duyarak başlayanlar, bir süre sonra Martha'nın dinamik ve inançlı öğretisi sayesinde tutkulu katılımcılara dönüşüyorlar.

"Sağlıklı bir toprak, yemek kaşığına bir milyondan fazla organizma taşır" diye başlıyor konuşmasına Martha ve devam ediyor:

"Bitkilerin kök ve gövdelerinde bulunan gizli şeker, havada ve toprak içinde yer alan partiküllerdeki mikroorganizma ve bakterileri kendine çeker. Bu ilişki, bitkinin kendi gıdasını kendi başına ve kendi gelişme koşullarının gerektirdiği ölçüde almasını sağlayarak doğal ritmini izler. Kimyasal gübre ve kimyasal verimlendiriciler bu ilişkiyi bozar. Sadece mikroorganizma ve bakterilerin bitkiye geçişini bozmaz, onları kısa zamanda yok eder. Bitki doğal koşullarında hangi elemanı hangi ölçüde ve ne zaman alacağını bilir. Ancak kimyasallar bitkinin yaşam bilgisini hiçe sayarak, onun yerine yapay kararlar verirler. Kimyasal gübreler, nitrojen, potasyum, fosfor ve azot yükleyerek bitkiyi şaşırtmak anlamına gelir. Ekolojik yolla yetişen meyve ve sebzelerin yapısında, sadece doğal NPFA elemanları değil, kalsiyum, magnezyum, manganez, çinko, demir ve bakır gibi elementler de çok yüksek miktarlarda bulunur. Böcek ve hayvan yaşamının ekolojik dengede tartışılmaz bir rolü vardır. Toprak solucanları, kırmızı solucanlar, salyangozlar, kuşlar pek çok böcek türü, toprağı havalandırır ve onu yumuşak tutar. Toprağa ekim yapmadan önce onu hazırlamak, ekolojik kompostla desteklemek ve en önemlisi bu zengin toprak katmanını 15-16 santimden fazla tersyüz etmemek gerekir."

Dost ve düşman sebzeler

"Bir bitki, iki yıl üstüste asla aynı yere dikmemeli" diye sürdürüyor Martha konuşmasını. "Nedeni basit; bitki hastalığını önlemek, bitkiye zarar verebilecek böcek ve mantarların aynı yere dadanmalarının önüne geçmek. İkinci bir nedense, aynı bitki, topraktan aynı yaşamsal madenleri çekeceği için, bulunduğu toprağı fakirleştirmesidir. Aynı aileden olan bitkilerin gruplandırılarak ekilmeleri çok iyi sonuçlar veriyor. Aralarında yaşamsal işbirliği ve destek oluşturuyorlar. Bazı bitkilerse birlikte ekildikleri zaman, birbirlerine yaşam şansı tanımıyorlar, o yüzden hangi bitkinin hangisiyle 'dost' olduğunu baştan bilmekte yarar var.

Permakültür elbette "dost ve düşman bitkiler tablosu" dışında pek çok bilgiyi içeriyor. Her şeyden önce permakültürün artık sadece bir 'tarım tarzı' değil, bütünü oluşturan bir yaşam felsefesi olduğunu öğrendim. Herhangi bir habitatın kendi doğal kaynaklarının tanınması ve ekoçeşitlilikle birlikte yaşayan bir sistem permakültür; bitki, hayvan, böcek, kuş ve insanların tüm doğal döngülerle yaşamını sürdürmesi…

Ekolojik tarım da böylece permakültür felsefesi içinde yer alıyor.

Permakültür felsefesi, ekolojik sisteme uygun, çeşitliliğe ve uyuma dayalı, ayın konumlarını izleyen bir tarımın yanısıra, enerji, barınak/mimari ve etik, her şeyi kapsıyor.

Bu felsefeyi yaşama tam anlamıyla geçirdiğimizde, belki o zaman toprağı temizlemek ve arındırmak için 'ayçiçeği' ekilmesi gerektiği gibi bir bilgiye de ihtiyacımız kalmayacak.

http://www.bugday.org/article.php?ID=22

denizakvaryumu
19-11-2008, 14:19
Ekoköylerin oluşmasına neden olan faktörler arasında, dayanışma üzerine kurulu sosyal/kültürel yapıların çökmesi ve yerküremizde giderek çoğalan zararlı çevre uygulamaları sayılabilir.

Ekoköyler, kendi kendine yeten, tatmin edici bir yaşam tarzı sürdürmeyi isteyen, birbiriyle, tüm canlılarla ve yerküreyle uyum halinde yaşamaya çalışan, kentli veya kırsal toplum insanlarından oluşur. Ekoköyler, dayanışma prensibine dayalı sosyal çevre ile sade bir yaşam tarzını birleştirmeye çalışır. Bunu gerçekleştirmek için, ekolojik tasarım, permakültür, ekolojik mimari, yeşil üretim, alternatif enerji, toplum oluşturma uygulamaları ve benzeri birçok yöntemden yararlanılır.

Tipik bir ekoköyde üç boyutun çeşitlemeleri görülür:

· Sosyal / toplumsal

· Ekolojik

· Kültürel / ruhsal

Topluluk - Ekoköyün Sosyal Boyutu

Ekoköy toplumlarında yaşayan insanlar çevrelerindekilerden destek alıp, onlara karşı sorumluluk hissederler. Bu insanlara derin bir 'ait olma' duygusu verir. Yeterince küçük topluluklar olduklarından, herkes kendini güçlü, görülür ve duyulur hisseder. Bu sayede insanlar, gerek kendi hayatlarını gerekse içinde yaşadıkları topluluğu etkileyen kararlara şeffaf bir şekilde katılma yetkisine sahip olurlar.

Topluluk ne demektir:

· Başkalarını farketme ve onlarla iletişim kurma

· Ortak kaynakları paylaşma ve karşılıklı yardımlaşma

· Bütüncül ve koruyucu sağlık yöntemlerini vurgulama

· Tüm fertlere anlamlı bir iş ve geçim imkanı sağlama

· Uçtaki, azınlık grupları birleştirme

· Bitmeyen bir eğitim sürecini öne çıkartma

· Farklılıklara saygı göstererek birliği teşvik etme

· Kültürel ifade şekilleri geliştirme

Ekoköyün Ekolojik Boyutu

Ekoköyler insanlara canlı doğa ile ruhsal bağlarını yaşama fırsatı verir. İnsanlar hergün toprak, su, rüzgar, bitkiler ve hayvanlarla içiçe olurlar. Yiyecek, giysi, barınma gibi günlük ihtiyaçlarını sağlarken, doğanın döngülerine saygılı olurlar.

Ekoloji ne demektir?:

· Mümkün olduğunca topluluğun bio-alanı içinde yiyecek yetiştirmek

· Bu alan içinde organik yiyecek üretimini desteklemek

· Evleri yerel malzemelerden yapmak

· Köy-bazlı, yenilenebilen enerji sistemlerini birleştirerek kullanmak

· Biyolojik çeşitliliği korumak

· Ekolojik iş prensiplerine sadık kalmak

· Ekoköyde kullanılan tüm ürünlerin yaşam sürecini sosyal, ruhsal ve ekolojik açıdan değerlendirmek

· Düzgün enerji ve atık yönetimi ile toprak, su ve havayı temiz tutmak

· Doğayı korumak ve vahşi doğa alanlarını muhafaza etmek

RUHSALLIK

Ekoköylerin Kültürel / Ruhsal Boyutu

Ekoköyler doğal alemle bütünleşme olgusu verir. İnsan hayatının ve doğanın, makrokozmosun birer parçası olduğu prensibi benimsenir.

Bazı köyler, açıkça tanımlanmış bir ruhsal yol izlerse de, birçoğu ruhsal uygulamalara ağırlık vermez. Ancak, doğanın döngülerini izleyerek, yerküreye ve üzerindeki tüm canlılara saygı duyarak, insanla doğanın ve evrenin bağlarının bilinçli olarak farkına varılır.

Ruhsallık ne demektir?

· Değişik kültürlerde ve yerlerde ruhsallığın birçok şekilde ortaya çıktığının bilincinde olup, buna saygı göstermek

· 'Ait olma' neşesini, çeşitli ayinler ve kutlamalarla yaşatmak

· Evrenle bağların ve bütünleşmenin ifadesi olarak yaratıcılığı ve sanatı vurgulamak

Genel Bilgiler

Binlerce yıldır, insanlar doğa ile içiçe ve sosyal dayanışma üzerine kurulu topluluklar halinde yaşamıştır. Bu topluluklardan birçoğu, ekoköyler, günümüze kadar gelmiş olup ayakta kalma mücadelesi vermektedirler.

Dünya üzerinde eskiden kalma yerel bazlı yerleşimlerin kalmadığı yerlerde, ekoköyler bilinçli olarak kurulmaktadır. Bu sayede, insanlar yeniden doğa ile içiçe topluluklar oluşturarak, tüm canlıların gelecekte de sağlıklı bir şekilde varolmasını hedefleyen bir yaşam tarzı seçerler. Günümüz dünyasının ana sorunu, büyümenin sınırlarına gelmiş olmamız ve yaşamlarımızda sosyal ve ruhsal boyutun eksikliğini hissetmemizdir. Birçok bilim adamına göre, eğer insan bir canlı türü olarak varolmayı sürdürecekse mutlaka zarar vermeyen, ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek zorundadır. 2000 yılında, BM temsilcileri, 850 uzman ve 30 çevreci kuruluşun görüşleri alınarak hazırlanan Birleşmiş Milletler raporunda, "mevcut sistemin sürdürelemez olduğu ve değişimi geciktirmenin artık bir seçenek bile olmadığı" sonucuna varılmıştır.

Ekoköyler, başarıyla sürdürülebilir bir yaşam tarzı yaratmak için uğraşarak, derhal neler yapılacağının canlı modellerini oluşturmaktadırlar. Sosyal, ekolojik ve ruhsal çöküntü ile mücadele etmenin etkili ve uygulanabilir yolunu temsil etmekte ve bize 21.yüzyılda çevremize zarar vermeden yaşamanın yolunu göstermektedirler. 1998de, Birleşmiş Milletlerin 'En İyi 100 Uygulama' listesi arasında, ekoköyler en mükemmel ve zararsız yaşam modelleri olarak yer aldılar.

http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=61&cat_id=7&ayrintiid=1512

rasthayat
21-12-2008, 11:09
Merhaba
Sürüdürülebilir yaşam için ipuçları derlemesi olan bir wiki oluşturuyorum. Adresi
rasthayat.pbwiki.com.
Sitede bulunan konulardan önemli gördüklerim

Toprak dolu çuvallardan ev yapımı
Yağmur suyu hasadı
Kireç hakkında

Siteye katkıda bulunmak isteyenleri bekliyorum.

CeyhanT
01-01-2009, 21:50
Merhaba rasthayat, (ben Ceyhan),

Kurduğun site bence çok iyi bir başlangıç. Kardesbitkiler blogspot'ta oraya bir link vermek istiyorum ama bir türlü zaman bulamadım. Birkaç hafta sonra işlerim biraz azalıyor, o zaman içerik katkısı da vermek isterim.

CeyhanT
01-01-2009, 22:10
Selam Akvaryum,

Ekoköyler/permakültür hakkında buraya eklediğin bilgiler çok değerli, eline sağlık! Bunlarla ilgili konuşmalıyız bence. Epeydir görüşemedik zaten...

Yeşilöz'deki Kardeş Bitkiler projesini bir ekoköy girişimi için ön hazırlık olarak nitelemen yanlış değil (bunları biraz konuşma fırsatımız olmuştu). Ama bir noktada bir çekincem var; bu ve benzeri girişimleri "hazırlık", "umuda yolculuk", "başlangıç evresi", "deneme" vs. gibi görmek bazen biraz yanıltıcı olabiliyor bence. Bu durumda insan biraz fazla hedef-yönelimli bir psikolojiye bürünebiliyor ve "an"dan, şimdiki zamanın deneyiminden uzaklaşabiliyor. Kendi adıma Kardeş Bitkiler sürecinin nereye varacağını çok fazla düşünmüyorum (tabi hiç düşünmüyor değilim). Daha çok birlikte yaptığımız (bu konuşmak, yazışmak, dayanışmak, doğayı gözlemlemek ya da bahçede çalışmak olabilir) şeylere ve olayların yönelimine odaklanıyorum. Tabi ki yapmak istediğimiz şeyler hakkında konuşmak, hayallerimizi paylaşmak, ortak noktalarda uzlaşmak çok önemli. (Biliyorsun 17-18 Ocak'ta buluşma niyetimiz var, bekliyoruz! ). Bu süreç bir ekolojik köye gider mi? Bilmiyorum. Hayırlısıysa gitsin, değilse gitmesin.
Bilmem anlatabildim mi?

denizakvaryumu
23-01-2009, 22:11
...Denizakvaryumu'nun daha önce ilettiği "Kardeş Köy" projesinin tartışılması için de uygun bir platform oluşturulması bence çok iyi olur.

Daha önceden de belirttiğim gibi yöntem konusunda biz farklı düşünüyor olsak da, herkesin bu öneriyi güzel bulduğunu ve olumlu karşıladığını sanıyorum.

Akvaryum kardeş; çağrı metnini Agaçlar.net forum'da başlatmış olduğun "Ekoköyler/Permakültür" konusunun altında yinelemeye ne dersin?

(Ayrıca Ekokoy yahoo grup (ekokoy@yahoogroups.com) bu tür tarışmaların yoğun olarak yapıldığı bir yer).


Sevgiler
------------------------------------------
21 Aralık en uzun gece,
2009 yeni yıl, derken 2009 dan 4 günü bitirdik :)

Zaman su gibi geçiyor.

Kış aylarını yaşadığımız bu günler, bence önemli kararlar almak için de en uygun zamanlar.

Bu nedenle bazı düşüncelerimi de açıklamak istiyorum.

Kardeş bitkiler bahçesinin;

aslında aynı mantık, aynı beklenti ve aynı düşüncede bir arada toplanmayı-yaşamayı düşünen insanlar için kilometre taşlarından biri olduğunu biliyoruz.

Adı ister eko-köy olsun, ister doğal yaşam köyü olsun, çekirdek amaç; aynı düşüncede ve aynı felsefede olan insanların bir arada yaşamak isteğidir.

Bu amaç doğrultusunda daha fazla zaman kaybetmeden, kardeş bitkiler bahçesi altında toplanan kişilerin artık belirlenen amaç için harekete geçme zamanının geldiğine inanıyorum.


Ceyhan gruba attığı e-postada, 30 kişinin olduğunu belirtti.

Ben KARDEŞ KÖY adını verdiğim bu proje için;

Önümüzdeki toplantıda, 30 üyeli arsa kooperatifi kurulması için işlemleri başlatalım derim.
Kooperatif ana sözleşmesi için, Güneş Köyün ana sözleşmesi örnek alınabilir .Bu sözleşmeye eklenti veya çıkarmalar yapılabilir.


30 üyeden 3.000 TL (6 ayda 500 TL olarak) toplanmasına karar verilirse Ağustos ayında KARDEŞ KÖYÜN kasasında 90.000 TL para olur (faizlerle 100.000 TL)

Bu para ile 2010 un ocak-şubat aylarında imarsız 10 dönüm tarla-bahçe alınabilir.

Yani 2010 un yazında; kardeş bitkiler projesi ve diğer projeler Yeşilöz'de muhtarın bahçesinde değil KARDEŞ KÖYÜN kendi arazisinde, devam edebilir.

50 m2 den x 30 üye için, 1,5 dönüm ev için ayrılır, geriye 8,5 dönüm arazi kalır, bu arazide de toprak testi yapılarak uygun meyve bahçesi kurulur.

Hem kendi ihtiyacımız için, hem satmak için.

Sonrası için ise 30 üyenin her biri için barınacak yer planları devreye girer,

İncek'teki , Gölbaşı'ndaki 150-250 m2 lik villalar gibi değil en fazla 50-60 m2 büyüklüğünde ;)

Earth house
Bubble house
Honey house

tipinde evler, güneş enerjisinden en fazla yararlanacak şekilde.

-------------------

Neden bunları e-posta yolu ile yazmadım?

Postalar siliniyor, kalıcılığı yok, mesajlar-yazılar birbiri üzerine geliyor ve konudan uzaklaşılıyor.
Forum her zaman için en iyisi... Bu forum olur veya Ceyhan başka bir forum bulur, fark etmez.
E-posta yerine , forumda görüş alış verişinde bulunmak, tartışmak çok daha yararlı.

------------------

Bu görüşlerimi neden toplantıda değil de şimdiden belirttim :)

Belirttiğim gibi zaman su gibi akıp gidiyor, neden sadece toplantıdan toplantıya konuları tartışalım veya görüş alışverişinde bulunalım?

Her zaman görüşlerimizi belirteceğiimiz en iyi ortam, forum ortamı.

Toplantılara herkesin gelemediği de bir gerçek ama herkes öyle ya da böyle nete giriyor.

Yine toplantıda ortaya atılan bir konu o an üzerinde düşünülmediği için ayrıntılı konuşulmuyor, tartışılmıyor.

Bir toplantıda konuşulacak konular önceden forumda tartışılır alt yapısı hazırlanırsa, yüzyüze konuşmak çok daha verimli geçer ve bağlayıcı kararlar alınır.


Sağlıcakla

----------------------------------------

Ceyhan'ın da belirttiği gibi kardeş bitkiler ve kardeş köy çalışmalarının ayrı yürütülmesinde fayda var.

Hafta sonları vakit geçirmek için yeşilöze takılmak isteyenler, alınacak 10 dönüm arazide eko köy olmasa da mümkün olduğunca doğal bir ortamda yaşamak istemeyebilirler.

Bundan 3-4 sene önce olsaydı zorlu bir yol var diyebilirdik ancak gerek Güneş köy gerek İmece Köyde gelinen son süreçlerle artık Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Örneğin kooperatif kurma olayında artık tartışma yok, kooperatif bu işin temeli.

Kooperatif ana sözleşmesi ise bu işte birlikte olacak insanların Anayasası, alfabesi.

Ben 5 kişi de olsa 10 kişi de olsa KARDEŞ KÖYÜN Anayasasının oluşturulmasına başlanmasından yanayım.İşte bu iş acele edilmemesi gereken en önemli süreç.

Bu süreç Güneş Köyün ana sözleşmesi üzerinden gidilerek yapılabilir.Güneş köyün eksi yönleri varsa bu gözönünde tutulup Kardeş Köyün ana sözleşmesi oluşturulabilir.

Bahçe meselesine gelince m2 si 3 TL ye de 10 TL ye de bağ bahçe var.Örnek olarak

http://www.hurriyetemlak.com/real_estate/land/search_list.php?new_search=1&sc=20&cid=350202010000&lcc=110502000000&lcs%5B%5D=110502120000&locRadio=1&lccn=110502120000&owner=&_att4=Bah%E7e&cst_1=2000&cst_2=17000&cur=TL&m2_1=&m2_2=&ob=6&dp=&dtType=1&criteriaName=&addCriteria=1&section=land&HESID=1&mbchkchr=%C7

linke bakılabilir.Ama bu konu belki de bu işin en önemsiz yanı, çünkü oluşturulacak topluluk ve gidilecek amaç ana sözleşmede açık olarak anlatılamazsa sonuç hüsran olur.

(ekoköy yahoo grupdaki mesajları da izliyorum , ama KARDEŞ KÖY için bu gruba -derin tartışmalara da girmek istemem, yazılanları izledikçe hiçbir insanın birlikte yaşayamayacağı fikrine de varabilirsiniz :)

Benim fikirlerim bunlar, konuyu geliştirecek arkadaşlarla forum üzerinden görüş alışverişinde bulunalım, ana sözleşmeyi oluşturalım-tartışalım derim.

denizakvaryumu
09-02-2009, 19:53
http://www.ekolojikmuratlikoy.com/

Türkiyenin ilk ekolojik köyü, ekolojik Muratlı Köyü müdür?

sedirtoprağı
26-02-2009, 10:21
değildir efendim! tamamen reklam kokan bi ilan.. Ankara'nın merkezine giden TEM otobanının yanında TEPE grubunun arazisine bitişik nizamda.. ranta müsait:) sadece yerel mimari çizimleri nete taşımakla iş bitmiyor kii..projeleri yavan.. toprağını tarım amaçlı işleyip güneşinden elektriğini üretebilecek mi, hayvanlarını otlatacağı alanı var mı? vs. vs.

Bizim Anadolu insanımızın yüzyıllarca sürdürülebilir yaşamı ve permakültür deneyimleri AHİLİK yaşam-felsefesi adı altında yaşanmış durmuş.. incelesek bi..

Bizlere eloğlunun yaptığı işi gösterelim:
http://simondale.net/house/index.htm
tıklarsanız en ince ayrıntısına kadar size yardımcı olacak bilgileri seve seve veriyorlar..
http://www.naturalbuildingnetwork.org/ bir de burası var.

denizakvaryumu
26-02-2009, 10:46
Her türlü yapı bir yana, yani ister çok basit-naturel olsun ister gösterişli yapılar olsun işin temelinde yatan faktörün insan unsuru olduğuna inanıyorum.

Yapıları basit-naturel de yapsanız belirtilen amaç için orada bulunmayan yaşamayan insanlar oldukça değişen bir şey olmayacaktır.

Bu da seçiciliği beraberinde getirir.

Seçicilik de, bu amaç için hazırlanmış ana sözleşmeyi kabul ve imzalamakta geçer.Bu sözleşmeyi imzalayan kimse üyeliğe kabul edilir ve sözleşme şartlarına uymadığı taktirde üyelikten çıkarılır.

Güneş Köyün ve İmece evinin bu amaçla hazırlanmış ana sözleşmeleri (kooperatif sözleşmesi) var sanırım ...

denizakvaryumu
05-03-2009, 21:48
Arkadaşlar, biliyorsunuz eko köy uzun zorlu bir yol...

Güneş köy kooperatifleşme ile yoluna devam etmekte, imece evi ise kooperatif kuracakken bu fikrinden vaz geçerek derneğe döndü, gelişmeler şöyle;

---------------------------------------

Dernek kuruyoruz!!!

Şu ana kadar düşündüğümüz kooperatif kurma fikri yerine dernek kurmaya karar vermemizin nedeni kooperatifin ekonomik külfeti ve ortak, hissedar bağlantısı ile beraber devleti ilişkimize çok ortak ediyor olmamızdı.

Vakıf kurmakta oldukça külfetli ve tüm hukukçu ve vakıf deneyimi olan dostlarımızca önerilmeyince, sadece kooperatif seçeneği ile başlayan buluşmamız, son günlerde neden bir örgüte ihtiyaç duyduğumuza yoğunlaşınca ortaya çıktı.

Fikir birliğimizi dernekle sürdürmeye, tüm görüşme, temsil ve yapılanmayı dernek üzerinde gerçekleştirmeye karar verdik.

Ürün üretimi ile satışını ise çiftçi belgesi olan kurucularımızca gerçekleştirmesine, alınacak her arazinin ekoköyde yaşayacak kurucuların tamamına tapuda hisselendirilmesine karar verdik.

Bu yeni gelişme üzerine vizyonumuzu tekrar güncelleyip çok yakında sizinle paylaşacağız.

denizakvaryumu
08-03-2009, 19:49
bauhouse'ın otoparka bakan bahcesinde, ahsaptan yapılmıs turlu buyuklukte 3 tane de ev vardı.
Fiyatları 6 ila 18 milyar arasında degisiyor. Bence hobi bahcemiz icin oyle bir sey dahi dusunulebilir pekala..

Aynı fiyatlarla çok iyi alternatif yapılar yapabiliriz.Ben araştırmasını yaptım çıkma prefabrik yapılar var.

Kazan'a, Gölbaşı'na gittim... emlakçılar benden bıktı :)

Yeter ki bahçeyi alalım.

Ceyhan da katılırsa çok iyi olur.

ceyhan
denizakvaryumu
nevsune
feriha
baobab

olarak çok iyi işler yapacağımıza inanıyorum.

Saksılardan kurtulma zamanı geldi arkadaşlar :)

nevsune
08-03-2009, 20:32
Yalnız bunun nasıl büyük bir sorumluluk olduğunu, bugün istedik, yarın bıktık türünden olamayacağını da iyi düşünmemiz gerekiyor.

Bu konuda en yakın zamanda bir toplanıp görüşelim. Konuşacak çok şeyimiz var.

denizakvaryumu
08-03-2009, 20:35
Gelecek hafta Antalya'dayım, ondan sonraki hafta, kardeş bitkiler (yeşilöz) de konuşalım derim.(toplantı olursa)

MeyveliTepe
11-03-2009, 08:45
Haydi hayırlısı. Araziye karar verdiniz mi?

Bir not: Bildiğim kadarıyla tapu daireleri hisseli devir yapmıyorlar. Yani, bir araziyi birden fazla kişiye kayıt etmekte zorluk çıkarıyorlar. Sormakta fayda var.

denizakvaryumu
11-03-2009, 09:19
Bu yaz bir gelişme olabilir, balkon ve terasdaki fidanlar şöyle bir boylansın adım atacak yer kalmasın :D ortak bir karar çıkarırız.

Tek başıma arazi almak değil de, ben 4-5 kişinin yer aldığı bir oluşum olsun diyorum.

Birden fazla kişinin arazi alması konusunda imece evini takip ediyorum.

Orada yeni bir oluşum devam etmekte.

CeyhanT
21-03-2009, 14:55
Aynı fiyatlarla çok iyi alternatif yapılar yapabiliriz.Ben araştırmasını yaptım çıkma prefabrik yapılar var.

Kazan'a, Gölbaşı'na gittim... emlakçılar benden bıktı :)

Yeter ki bahçeyi alalım.

Ceyhan da katılırsa çok iyi olur.

ceyhan
denizakvaryumu
nevsune
feriha
baobab
ii
olarak çok iyi işler yapacağımıza inanıyorum.

Saksılardan kurtulma zamanı geldi arkadaşlar :)

Merhaba akvaryum kardeş, merhaba dostlar,

Kendi adıma birçok insana birlikte zaten bir girişimin içinde olduğum için bu Kardeş-köy projesine katılmam zor görünüyor. İki yıldır araştırdık, gittik, geldik ve Güdül-Yeşilöz tarafında karar kıldık. Orada birçok dost edindik, muhtarlarla, belediye başkanlarıyla görüştük, tanıştık. Zaten kardeş bitkiler bahçesi projemiz devam ediyor. Daha önce de bahsettiğim gibi ben ekolojik bir yerleşim konusunda daha doğal şekilde gelişen ilişkilerle ilerlemeyi tercih ediyorum.

Sevgiler,

ceyhan

denizakvaryumu
03-05-2009, 18:09
Arkadaşlar,
biliyorsunuz Güneş Köy, Türkiye'deki eko köy uygulamalarında örnek gösterilen bir proje.

Güneş Köyden yapılan duyuruyu buraya ekledim.


Sevgili Güneşköy Dostları,

Bahçemiz 2009 başlıyor!

Ailenizi doğal ürünlerle sağlıklı beslemek ister misiniz? Doğaya daha az zarar vermek ister misiniz? Doğal koşullarda yetiştirilen sebzeleri çiftçiden doğrudan almak ister misiniz? Ürünün yetiştiği bahçeyi ziyaret edip çalışmalara katılmak ister misiniz? Ürünlerin haftada bir belirttiğiniz adrese teslim edilmesini ister misiniz?

Evet diyorsanız sizi ‘ Bahçemiz 2009’ projesinin bir parçası olmaya davet ediyoruz!

Bu proje kapsamında, Kırıkkale Hisarköy'deki 75 dönümlük arazimizin 10 dönümlük kısmında ve 108 m2 genişliğinde seramızda, tamamen ekolojik yöntemlerle sebze üretip, Bahçemiz projesine katılacak yaklaşık 100 aileye -size- her hafta dağıtmayı planlıyoruz.

Üç yıldır sürdürmekte olduğumuz Bahçemiz projesinin bu yıla ait kısmı “Bahçemiz 2009” çalışmaları başladı. Geçen yıl bahçede yeni bir yöntem ile ekim yaptık. Yükseltilmiş yataklar hazırladık ve çok iyi sonuç aldık. Bu sene toprağı sürmeden ekim yapabileceğiz.

Bu sene tohumlarımız geçen seneki bahçemizden ve organik tohum üreticisi ASGEN firmasından geliyor. Ürün yelpazemiz aşağıdadır.

Bahçemiz projesi çok küçük boyutlu olmasına rağmen, ülkemizin gıda güvenliği ve köylerimizin sürdürülebilirliği için iyi bir örnek olmuştur. Bu projenin özenle korunması ve büyütülmesi gerektiği kanısındayız.

İlk sene 40 olan destekçi sayımız 2007’de 75, 2008’de 92 olmuştur. Bu sene 100 destekçiye ulaşmayı hedefliyoruz. Bahçe kapasitesini de buna göre belirlemiş durumdayız.

Önceki senelerde olduğu gibi 2009’da da dağıtılacak sebze haftada ortalama 8-10kg arasında planlanmaktadır.

Dağıtımımız iklim şartlarına bağlı olarak Haziran ortası-Temmuz başı başlayacaktır, Kasım sonuna kadar devam edeceği öngörülmektedir.

Geçen yıl gerçekleştirdiğimiz Bahçemiz 2008 projesinde ulaşım nedeniyle toplam 6 ton, katılımcı başına yaklaşık 60kg CO2 gazını atmosfere bıraktık. Projemiz kapsamında 17 ton sebze üretilirken bitkinin sap ve yaprakları da ilave edildiğinde yaklaşık 30 ton tutarında bitkisel üretim yapılmıştır. Bunun havadaki sera gazı karşılığı 8.8 ton CO2'dir. Kasım ayı içinde Güneşköy'e dikilen 200 fidan ile bu yıl sera gazının indirilmesine olumlu katkı yaptık.

Geçen yıl haftada 3 gün 30'ar kutu dağıttık ve neredeyse tüm Ankara'yı dolaştık.Bu nedenle, bu sene yapılacak başvurulardan, aynı adreste veya aynı bölgede toplananlara öncelik vereceğiz.

Dağıtımımız Ankara ili merkezi için geçerlidir ve hafta içi bir gün, adrese yapılacaktır.

Katılım için evrnylmz@gmail.comBu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir adresinden veya aşağıdaki bağlantıdan alacağınız başvuru formunu 0312 257 26 87 nolu faksa gönderebilirsiniz.

Konu ile ilgili her türlü sorunuzu yine evrnylmz@gmail.comBu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir adresine yazabilir ya da 0533 225 72 32 nolu telefonu arayabilirsiniz.

Katılım bedeli ve ödeme seçenekleriyle ilgili bilgiyi başvuru formumuzda bulabilirsiniz.

Bahçemiz 2009 Başvuru Formu
www.guneskoy.org.tr

EK BİLGİ

1. Bahçemiz projeleri her yıl yeniden başlatılır, daha önce projeye katılmış olsanız bile ekteki formu doldurup katılımınızı yinelemeniz gerekmektedir.

2. Form üzerine diğer beklentileriniz ve düşüncelerinizi de yazabilirsiniz.

3. Destekçi sayısı en fazla yüz kişi olacaktır ve ilk yüz başvuru işleme konacaktır.

4. Formu şimdi doldurmanız ödemeye hemen başlamanız anlamına gelmiyor, ödemeye başlama form üzerindeki seçeneğinize göre gerçekleşecektir.

5. Dilerseniz ödemeyi, tutar aynı olmak kaydı ile ve yine belirttiğiniz ödemeye başlama ayında başlayarak, bir kerede ya da öngörülen taksit tutarlarının altında kalmayacak şekilde taksitlendirerek yapabilirsiniz.

6. Tüm başvuru sahiplerinin e-posta adresleri Güneşköy haberleşme listesine eklenecektir ve proje ile ilgili bilgilendirmeler bu listeden yapılacaktır.


ÜRÜN YELPAZESİ:1.Bakla 2.Dolma biber 3.Sivri Biber 4. Domates 5.Fasulye 6.Kabak 7. Karalahana 8. Patlıcan 9.Hıyar 10.Ispanak 11.Lahana 12.Kıvırcık 13.Maydanoz 14.Patates 15.Pırasa 16.Roka 17.Semizotu 18.Soğan 19.Bamya 20.Balkabağı 21. Pazı

http://www.guneskoy.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=121:bahcemizbasliyor&catid=69:duyuru

denizakvaryumu
02-02-2010, 01:05
http://video.google.com/videoplay?docid=7037201501836169163&ei=NWFnS8nTCtbB-Abhx5GQDw&q=Farming+with+Terraces+and+Raised+Beds%22#docid=7 27825431796194016

İlgilenenler bir göz atsın derim :)

omer.tuncer
11-02-2010, 11:30
Adınızı bilmediğimden size nikinizle hitabetmek zorundayım. Sayın denizakvaryumu:
Tapu kanununda yapılan değişiklikle çeşitli dolandırıcılık ve miras yolu ile küçülen tarım arazilerinin korunması amacıyla ortak tapu kaldırılmış. Kooperatiflerin mülk sahibi olabilmesi açık olduğundan ortaklığa sadece kooperatif yoluyla ulaşabilirsiniz.

Ama ben yinede başarılı olacağınızı sanmıyorum.:( Nedenine gelince bugüne kadar yapılmaya çalışılmış ne kadar çalışma varsa sonu gelmiyor. (bir ögretmen arkadaşın lafıdır yapılan şey iyiyse yürümez baltalanır kaldırılır)
Kollektif çalışma ve ortak payda bir yerde kendini bitiriyor. Bunun için ülkenin siyası yapısı ve toplum anlayışı söz konusu zaten öyle olmasa hala bu hükümete ve belediye başkanına mahkum olurmuyduk?

xrepla
29-03-2010, 13:13
herkese merhaba
şu an dış ticaret kursuna gitmekteyim ve ekolojik köy projesi yapıyorum, fakat daha bitirmeden bir sürü tepki aldım , yapamazsın olmaz müşteri bulamazsın veya yerim sit alanı olduğu için izin vermez gibi bir sürü görüş. ben herkese karşı bu projeyi hayata geçirmek istiyorum. yerim marmaris çamlı köyünde . mekan olarak güzel bir yer marmaris gibi bir turizm beldesine yakın olması ayrı bir avantaj . işi uygulamalı olarak görmekte fayda var , imeceevi yeni yapılmakta olan dedetepe ekolojik köylerine gitmeyi düşünüyorum izmir de oturduğum için bana yakın yerler.

genç girişimci olarak oturmak yerine kendi işimizi yapmayı öneriyorum başkasına muhtaç olmadan her an kovulma endişesiyle yaşamaktansa projeler yapıp bir yerden başlayabilirz diye düşünüyorum.

siz ne düşünüyorsunuz sizce Türkiye nin şartlarında gerçekleştirmek ve yaygınlaştırmak mümkün mü ?

denizakvaryumu
29-03-2010, 13:33
En son benim bildiğim imece evinden de kopmalar oldu, bir neticeye ulaşılamadı.

Yani Türkiye'de neticelenmiş-uygulanan bir örneği henüz yok.

Aynı düşünce yapısındaki insanların bir araya gelmesi gerek ...

İşte bütün medele burada :)

Bunun için ciddi bir ön seçim-ön uygulama gibi metotlar geliştirilmeli.

qokhanyilmaz
20-10-2010, 14:02
Sevgili denizakvaryumu bu projenin son durumu nedir ? Mesafe kat edebildinizmi ?

denizakvaryumu
20-10-2010, 14:13
Benim bildiğim bu zaman kadar Türkiye'de bir eko köy projesinin başarılı olamadığı.

qokhanyilmaz
20-10-2010, 17:18
Bu yaz bir gelişme olabilir, balkon ve terasdaki fidanlar şöyle bir boylansın adım atacak yer kalmasın :D ortak bir karar çıkarırız.

Tek başıma arazi almak değil de, ben 4-5 kişinin yer aldığı bir oluşum olsun diyorum.

Birden fazla kişinin arazi alması konusunda imece evini takip ediyorum.

Orada yeni bir oluşum devam etmekte.
Ben yanlış anladım o zaman.Çünkü bu mesajınızdan böyle bir girişimde sizin bulunacağınızı düşünmüştüm.Bende bu aralar bu ve bu tarz ortak yaşam alanlarının yutdışında ortak komün hayatına kadar uzandığı projeleri inceliyorum.Ama sizin dikkatle üzerine basmış olduğunuz insan faktörünün kaçınılmaz olması. Yani kurallarının olmadığı,bir proje birlikteliğinden uzak,kimin ne yapacağına sonradan karar verilmesi ve tek ortak noktanın şehirden kaçmak olduğu projelerde sonuca varılamaması bana normal geliyor.Ama sitedeki uzak bahçelerin yakın işbirliği tarzında hem şehirde yaşayayım hemde hobi olarak yapayım tarzında değil şehir hayatının bütün bağlarını koparıp sadece bu işi yapmak için bir oluşum girişiminde bulunulabilir diye düşünüyorum.Bunun için sanal alemin kullanılması da istediğiniz niteliklere sahip olup olmadığı konusunda bir filtre görevi görür kanısındayım. Açıkçası ben önümüzdeki hafta köyceğize bulduğum bir kaç araziyi incelemek için gidiyorum.Bu tarz bir oluşum düşünülürse katkıda bulunmak isterim.

the_mc
24-10-2010, 10:41
Evet, bu felsefede birleşiyoruz ama bir yerlerde takılıp kalıyoruz.

İşte bu kaldığımız yerleri tam olarak tespit etmek ve ileri aşamaya geçmek için çözümler üretmeliyiz derim.

gerçekci gelmiyor bana böyle projeler. 1000 yıldan fazla süredir aynı yerde yaşan halkı başka bi yere taşımak veya değiştirmeye çalışmak mümkün değil.

hirad.
23-04-2012, 14:33
kaldığım bir ekoköye dair izlenimlerimi yazdım, Sadhana Forest adlı mekanla ilgili yazı şurada:
Sadhana Ormanı Çiftliğinden İzlenimler - Permakültür Platformu - Permakültür Bilgi Paylaşım Ağı (http://permakulturplatformu.org/?p=1671)

hirad.
23-04-2012, 14:39
kaldığım bir ekoköye dair izlenimlerimi yazdım, Sadhana Forest adlı mekanla ilgili yazı şurada:
Sadhana Ormanı Çiftliğinden İzlenimler - Permakültür Platformu - Permakültür Bilgi Paylaşım Ağı (http://permakulturplatformu.org/?p=1671)

ciroz
04-08-2012, 00:13
imece evi halen direnmekte sanki.

Sayın Hirad,

Türkiye’ de ve Dünya’ da permakültür uygulamalarının, bir sektör olma yolundaki tespitlere katılmamak elde değil. Kendi içindeki temel ilkeleri neredeyse hiçe sayan tavırla hareket etmenin, alternatif bir yaşamdan daha çok kapitalin herhangi bir dalından öteye geçememe, “İNSAN KİBRİ” ni yücelterek varolmaya devam etme çabasının farkli bir oluşum yaratamayacağı neredeyse aşikar gibi.

Türkiye özelinde, neredeyse popülerleşme eğilimine giren PERMAKÜLTÜR, kent' li ve paralı insanın, SCUBA, TREKKING benzeri bir yapıda algıladığı sosyalleşme ortamlarından öteye gidememekte diye düşünüyorum.

AGACLAR.NET te biraz zaman ve emek harcayarak kazanabileceğiniz bilgilerin, çok daha azını, gün itibariyle 1200 TL gibi fahiş bir bedel karşılığında PAZARLAMAYA çalışanların da, gerçekliğine inanmak zor gibi sanki.

ekosavasci
14-12-2012, 18:20
Eko köy kurmaya ne dersiniz ?

ekosavasci
14-12-2012, 21:37
Merhaba Doğa Dostları,
Öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım. Sizlere 3 yıldır uğraştığımız bir tasarıdan bahsetmek isterim. Mesleğim Alternatif Enerji Sistemleri üzerinde çalışmalar yapmaktır.Bir Alman firmasının Türkiye ve Bulgaristan temsilciliğini yürütmekteyim. İş konumuz bio-gaz. Konumla ilgili çalışırken harika insanlarla tanışma ve insanımızı daha iyi analiz etme fırsatını buldum.Sizlere bu tecrubelerim sonucu edindiğim kazanımları aktarmaya çalışacağım.
Sayfanın başlarında neden eko köy benzeri projelerinin ülkemizde yaygınlaşmadığı sorusu vardı. İlk önce bu soruyu cevaplamaya çalışacağım.
Değerli dostlarım insanımız karakteristik olarak yeni bir düşünceye model görmeden uyum sağlayamıyor. Yeni fikire uyum sağlamak için mutlaka iyi bir model ile karşı karşıya gelmek istiyor. Eko köy projeleri de maalesef aynı kaderi paylaşmış. 1937 yılında Atatürk'ün önerdiği İdeal Cumhuriyet Köyü planı ile başlayan bu süreç zamanla çeşitli yöneticiler tarafından denenmiş fakat yaygınlaşamamıştır. O zamanların mevcut teknolojileri bu projelerin önünü açamamıştır. Tartışma yaratmak istemiyorum fakat ülkemizin en büyük ihtiyaçlarından biri olan Köy Enstitüleri kapatılmıştır.
Arkadaşlar geriye bakarak ilerlenilmeyeceği gerçeğine dayanarak günümüze dönelim isterseniz.
Çanakkale ilimizi merkez alarak bir çalışma grubu oluşturduk. Şu anda 4500 Dönüm üzerinde Gediatri, 5500 dönüm üzerinde eko-köy ve 35.000 dönüm arazi üzerinde fiziksel ve ruhsal rehabilitasyonun sağlanacağı bir sağlık-köy projesini ortaya koyduk.
Projelerimizi mümkün olduğu kadar 3e prensibine dayandırmaya çabalıyoruz. Ekolojik, Ekonomik ve Etik kavramlardan uzaklaşmayı düşünmüyoruz. Projelerin sürdürülebilmesi için ekonomik yapıyı oluşturduk sayılır.
1.Etapta 5500 dönüm arazi üzerinde eko-köy projesi var. Denize sıfır konumda olan arazinin kıyı tarafında 500 dönüm üzerine 500 konut uygulanacaktır. İsteyen yıl boyu kalabilir tabi ama sezonluk kalacaklar konutlarını anlaşma yaptığımız kuzey avrupa ülkelerinden gelecek misafirlere konutlarını kiralayabileceklerdir. Geriye kalan 5000 dönümlük arazide sera tarımı, yem tarımı ve hayvancılık yapılacaktır. Bütün mülkiyet 500 kişiye ait A.Ş.in olacaktır. Katılımcılar ister çiftlik ve tarım alanlarında görev alabileceklerdir. Elde edilecek kazançlardan bir kısmı paylaşılacak geri kalan kısmı ise diğer projelerin hayata geçmesi için kullanılacaktır. Denetleme mekanizması herkeze açık olacaktır. Şu anda etik çerçeve hazırlıkları yapıyoruz. Bu konuda katkıda bulunmak isteyenler bana yazabilirler.
Sistemdeki görevim enerji konusunu halletmek. Yaptığım fizibilitede sadece enerjiden yıllık 5milyon TL kazanç görünüyor. Bu konuda görev almak isteyenlere kapımız sonuna kadar açık. Kapalı olduğumuz konular da var tabi. İnsanca yaşamanın etiğini kavramamış hiç bir kişiyle ilişki kurmayacağız. Saygın, ilerici, çalışkan bir toplum yaratmak için model olabilecek yapıda insanlar ise baş tacımız olacaktır. İnanın yazacak şey çok fakat siz bana soru sorarsanız daha iyi anlatacağıma inanıyorum. Bu konuda sorularınızı bekliyorum. Bu arada enerji konusunda çok şaşıracağınızı tahmin ettiğim çözümü sohbetimizin en sonuna sakladım. Bunu en son da açıklayacağım :)

ekosavasci
16-12-2012, 09:46
MERHABA, KURULMUŞ EKO KÖY BENZERİ YAPILARIN YAYGINLAŞMAMASI VE YA GELİŞMEMESİNİN SEBEBİ, 3E PRENSİBİNE UYMAMALARIDIR. YAPILAN PROJELER, EKONOMİK (PROJENİN KENDİSİNİ FİNANSE EDEBİLMESİ VE KATILIMCILARINA YARAR SAĞLAMASI) EKOLOJİK VE ETİK OLMALIDIR. iŞTE İLK ÖNCE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR EKONOMİK ŞABLON VE ETİK MANİFESTOYU KURARAK BAŞLANMALIDIR. HOBİ OLARAK BAŞLANAN PROJELERİN SIKINTILARI BU KURALLA BAŞLAMAMALARIDIR.
YAPILAN PROJELER MEVCUT ÜRETİM MODELLERİNE ALTERNATİF HATTA RAKİP OLACAK GÜÇTE TASARLANMALIDIR. TABİ BU DA AZ BİR BÜTÇE İLE SAĞLANAMAZ. VE BUNUN YANINDA İLK MODEL ÇOK ÖNEMLİDİR YAPILACAK CİDDİ BİR PROJENİN KATILIMCILARI TECRUBELİ, TOPLUMA LİDERLİK ETMİŞ VEYA EDEBİLECEK ENTELLEKTUEL ALT YAPIYA SAHİP OLMALIDIR. BAKINIZ ALİ NESİN'İN KURDUĞU MATEMATİK KÖYÜNÜN 500 ADET BAĞIŞÇISI VAR. YAKIN ZAMANDA KAYBETTİĞİMİZ BİR SANATÇIMIZ BÜTÜN MALVARLIĞINI DA O KÖYE BAĞIŞLADI. EĞER YAPILAN PROJELER KALİTELİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR GÖRÜNÜRSE BU PROJEYE SAHİP ÇIKAN OLACAKTIR KANAATİNDEYİM.
AMATÖR RUH İLE PROFESYONEL İŞ ÇIKARILABİLİRSE BU İŞ BAŞARIYA ULAŞABİLİR DİYORUM. BU KONUDA İYİ ÇÖZÜMLERE SAHİBİZ. ÖZELLİKLE ENERJİ KONUSUNDA BÜTÜN ENGELLERİ AŞMIŞ DURUMDAYIZ.

abay54
21-01-2013, 13:09
*** Çalışmalarınızda başarılar ..
Ülkemizde bunu yapmak zor biraz ama...
Üyeler ne kadar aidatla başlangıç yapacak , Nasıl üye olunacak vb

tcoalngsau
06-04-2017, 16:10
eko köylerin durumunda değişme var mı? Hala birşeyler yapmak isteyenler var mı