View Full Version : Tarla Fareleri
Aydınlı çiftçilerin fare isyanı
Aydın'da tarım arazilerine zarar veren farelerle mücadele kararı alan Ziraat Odaları, hayvan severlerle birlikte bürokrasi engeline takıldı.
Mücadele çalışmaları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın açıklaması yapan Aydın Ziraat Odası'nın bu yöndeki çalışma planı haber olunca, hayvan severlerin tepkisi üzerine Aydın Valiliği'nden gelen resmi yazı ile birlikte tarla faresi ile mücadele çalışmaları yasaklandı.
Aydın Vali Yardımcısı Yüksel Topal'ın imzasıyla Ziraat Odalarına, Tarım İl Müdürlüğü'ne gönderilen 'Farelerle Mücadele' başlıklı yazıda "5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve bu kanuna göre hazırlanan Hayvanların Korunmasına Uygulama yönetmeliği ile 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu yürürlükte bulunmaktadır. Kanunun 4. Maddesinde 'Av ve yaban hayvanlarının beslenmesine, barınmasına, üremesine ve korunmasına olanak sağlayan doğal yaşam alanları zehirlenemez' hükmüne göre aynı kanunun 21 maddesinde 'Av ve yaban hayvanlarının beslendikleri ve barındıkları ortamı zehirleyenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' hükmü bulunmaktadır. Konuya gereken hassasiyetin gösterilmesi ve bu konuda yapılacak çalışmaların İl Çevre ve Orman Müdürlüğümüz bilgisi dahilinde yapılması, aksi takdirde ilgililer yasal işlem uygulanacağının bilinmesi" ifadelerine yer verdi.
Gelen bu yazı üzerine Ziraat Odaları tarla fareleri ile mücadele çalışmasını askıya almak zorunda kaldı. Hem Aydın Valiliği hem de Hayvan haklarını Koruma Kurulu tarafından gelen yazılar üzerine ne yapacaklarını şaşırdıklarını belirten Aydın Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı "Çiftçiler olarak bizler de hem doğaya hem de hayvanlara saygılıyız. Ancak insanlara daha çok değer veriyoruz. Eğer çiftçi üretim yapmaz ise insanlar aç kalır, açlık da dünyadaki en zor şeylerden biridir. Daha önceki yıllarda fare ile mücadele ettik ve mücadelenin yasal ve insani boyutlarını biliyoruz. Fakat, farelerin çiftçilerden ve insanlardan daha çok sevildiğini bilmiyoruz" diyerek çıkan haber üzerine kendilerine gönderilen mücadeleyi zorlaştırıcı yazılara anlam vermediğini belirtti.
Kaynak (http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Mart/27/Haber_358065.aspx)
Aytaç Eroğlu
01-04-2008, 15:37
Bence hayvansever arkadaşları çiftçi yapıp sorunlarla nasıl mücadele ettiklerini izlemek gerekElbette yaban hayatı korunmalıdır elbette her canlının bir yaşam hakkı vardır. Ama öncelik candır canan değil. çözümü engelliyenlerin alternatif bir çözüm önerisi mutlaka olmalıdır aksi halde çözümsizlük hayatı felç eder.
Zinciri kırıp, yılanları öldürmemek.
Aytaç Eroğlu
02-04-2008, 09:19
güzel fikir peki bölgedeki yılan miktarını arttırırsak başka bir sorun teşkil etmezmi
omereser
06-05-2008, 20:33
TARLA FARELERİ VE ŞAHİNLER
( Eski yazılarımdan biri )
Tarla fareleri önemli tarım zararlılarındandır. Arpa, buğday gibi tahıllara, patates gibi yumrulu bitkilere, bostanlara hatta taze ağaç kabuklarına zarar verirler. Gebelik sürelerinin çok kısa olması, çok yavru doğurmaları ve çeşitli ortamlara uyum sağlamaları nedeniyle bazen aşırı çoğalırlar ve ekonomik kayıplara neden olurlar.
Yurdumuzda yedi kadar tarla faresi türü bulunur. Bunlardan adi tarla faresi ve Akdeniz tarla faresi denilen türler daha yaygındır. Afyon her iki türün yayılış alanına girer. Bolvadin ve Dinar’dan Akdeniz tarla faresi kaydı vardır. Geçen haftalarda gazetelere, Şuhut Ovası’nda fare salgını olduğu ve geçen yıl 2500 dekarlık alanda fare mücadelesi yapıldığı yansıdı.
Tarla fareleriyle mücadelede en etkili ve çabuk sonuç alma tarım ilaçları ile yapılıyor. Yalnız bunun pek çok sakıncası var. Tarım ilaçları gıda zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşıyor. Ayrıca farelerle beslenen yılan, tilki, çakal, saksağan ve yırtıcı kuşların ölümüne yol açıyor. Bunun için ölü hayvanların toplanarak derince gömülmesi gerekir.
Tarla farelerinin doğal düşmanlarını koruyup çoğaltarak da onları kontrol etmek mümkündür. Ne var ki ülkemizde bunun önemi yeterince bilinmiyor. Yılanlar zehirli-zehirsiz, her görüldüğü yerde öldürülür. Tilkiler iki karış postu için avlanır. Avcılarımız yırtıcı kuşları, sırf avcılıklarını denemek için vururlar. Durum böyle olunca meydan tarla farelerine kalır.
Bayram tatilinde memlekete gittiğimde, ovada neredeyse her ağacın üzerinde bir yırtıcı kuş gördüm. Bunun nedenini daha sonra öğrendim. Meğer doğudan bir yerden 200 şahin getirilmiş. Amaç, aşırı çoğalan tarla fareleri ile mücadele etmek. Çiftçiler tarla sürerken çıkan fareleri bile, şahinlerin çekinmeden gelip yakaladığını söylüyor. Şimdi şahinlerin uyum sağlayıp sağlayamayacakları ve yer değiştirmeleri merak ediliyor. Çünkü onlar sarp kayalıklarda yuvalanıyor. Sonuç ne olursa olsun insanımızın tabiattaki dengenin farkına varması sevindiricidir.
fareler ve yılanlar insanlara karşı bir olmş olabilirler çünki bir insan ne zaman bir yılan görse hemen öldürüp etkisiz hale getirir fare içinde durum aynı
Cumhur Tonba
20-10-2008, 08:34
İnsanlar kendi çıkarları için dünyadaki düzeni bozmasaydı, bunların hiç biri olmazdı. Daha bir kaç yıl öncesine kadar süne mücadelesi için uçakla ilaçlama yapıyorduk. Yılanlar, arılar, kuşlar ve hatta tilkiler ölüyordu. Fareler cirit atıyordu.
Zararlı böcekler, yabancı otlar diye sınıflama yapıyoruz. Neye göre adlandırıyoruz. Bizim çıkarlarımıza zarar verişine göre. Her şeyi kendi lehimize kullanıyoruz. Bize faydası varsa yararlı, yoksa zararlı.
Şuna benziyor. İnsanlar daha mutlu, daha rahat yaşamak uğruna her türlü zorluğa katlanarak para kazanıyor. Bu arada sağlığını kaybediyor. Daha sonra sağlığını kazanmak için, kazandığı parayı harcıyor. Zararlı olarak belirlediğimiz her canlının dünyada bir görevi vardır. İlerde yokettilerimizi çoğaltmak için kimbilir neler yapacağız. İş işten geçmezse tabi.
Şuna eminim. Bir gün gelecek tüm kimyasallar yasak edilecek. Doğada bulunan hiç bir canlının öldürülmesine müsade edilmeyecek. Aslında her canlı diğer canlıyı kontrol altında tutarken, bizim müdahalelerimiz nedeniyle bu kontrol sistemi bozuluyor.
ertugrula
12-11-2008, 07:51
Çevre ve doğa koruma hareketleriyle ilk tanıştığım yıllardı. Yetmişlerin sonu ya da seksenlerin başıydı sanırım. Yeni tanıştığım bir arkadaşın evinde bir afiş görmüştüm. Afiş Fransızca'ydı ve üzerinde bir tilki resmi vardı. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşım anlattı. Fransızların Tarım ve Orman Bakanlığı ya da onun yerine geçen hangi kurumsa o yayınlamıştı afişleri. Afişler yanlış hatırlamıyorsam altmışlı yıllara aitti.
Afişte, tilkilerin, çiftçilerin dostu olduğu, mutlaka korunmaları gerektiği anlatılıyordu. Arkadaşım afişi Fransa'ya yaptığı bir gezide görüp almıştı. Afişler, arkadaşımın anlattığına göre, Fransada tüm köylerde aradan geçen on yıllar sonra bile hala asılıymış.
Peki, nereden çıkmış bu tilki sevdası derseniz, orası çok ilginç. Hani şaşırtıcı bir durumla karşılaştığımızda çok zaman söyleriz ya, böylesi yalnız Türkiyede bulunur, başka yerde rastlayamazsınız diye. Aslında bu yanlış bir düşüncedir. Sadece başka yerlerde daha önce olup bitmiştir bu gibi şeyler, o nedenle biz karşılaştığımızda bize şaşırtıcı gelir. Yoksa bir sürü başka şey gibi aklı evvel yöneticiler de sadece bizde yoktur. Onlardan da dünyanın her tarafında bolca vardır.
Ellili yıllarda Fransadaki bazı aklı evvel yöneticiler, tilkilerin, çiftçilere, özellikle tavukçuluk ve küçük baş hayvancılıkla uğraşanlara zarar verdiğine karar vermiş ve bir sürek avı başlatmışlar. Bu bir tilki katliamına dönüşmüş. Kısa sürede kırlarda, ormanlarda tilkiye rastlanmaz hale gelinirken başka bir durum ortaya çıkmış. Ortalıkta fareden geçilmez olmuş. Tarla farelerinin sayısındaki inanılmaz artış çiftçileri ne yapacağını bilemez hale getirmiş. Bunun üzerine daha aklı başında bir takım yöneticiler, tilkilerin koruma altına alınıp, çoğaltılmasıyla bu sorunun çözülebileceğini düşünmüşler ve ellili yılları tilki katlederek geçiren Fransız çiftçileri, altmışları tilkileri koruyarak ve çoğalmalarını sağlayarak geçirmişler. Bu süreçte tilkileri avlayanları da düşman kabul etmişler ve ağır cezalar getirmişler.
Amerika'yı yeniden keşfetmenin gereği yok. Ne yapılacağı bellidir. Aslında, insanlar için hiçbir zararı olmayan doğal düşmanları çoğaltarak tarla fareleriyle mücadele etmek çok kolaydır. Ne, dönüp dolaşıp yine insanlara zarar verecek zehirlere ihtiyaç vardır, ne de başka bir şeye. Tabii tilkilerin yanında yılanları ve yırtıcı kuşları da unutmamak gerekir. Bunların avını yasaklayıp, avlayanlara uygulanacak cezaları arttırmak yararlı olabilir fakat daha önemli kısmı büyük bir eğitim kampanyası olmalıdır. Tabii bu işe gönül verecek ve zaman ayıracak politikacı ve bürokratları bulmak mümkün olursa...
Anlatılan bir şeyi paylaşmak istiyorum. Yeri hatırlamıyorum ama ülkemizde Amerikan askerlerinin geçeci olarak kaldığı bir yerden ayrıldıktan sonra, yerleşenler, kalınan yerin zemininde tahtaların arasından bir sürü yılan görmüş ve hepsini öldürmüşler. Bir süre sonra ortalık fareden geçilmez olmuş. Sonradan anlaşılmış ki, bu zehirsiz yılanlar fareler için özel olarak getirtilmiş, yaşam alanlarına çıkamayacak şekilde de ortam hazırlanmış.
Bişey yapmadan önce iyice bi düşünmek lazım demek ki....!!!!!
Doğa öyle muhteşemki eğer biz insanlar bu zincire gerksiz müdehale edersek çok karışıklığa yol açıyoruz.bunu düzeltmek çok zor bazende imkansız oluyor
gurbik67
28-04-2009, 22:13
Dünyada farelerle mücadeleyi en fazla veren İsrail kimyasallarla mücaleleyi tamamen bırakmış ölü fareleri yiyen yırtıcı ve sürüngenlerin ölmesi uzerine kimyasal mücadeleyide yasaklamıştır tüm dünya artık tarla zararlısı olan fareleri ya kapanla **** bulundukları deliklere su doldurulması sonucu ölmeleri sağlansada asıl mücadele artık doğaya bırakılıp dengenin ancak böyle sağlanacağı kanısına varılmıştır.
Samsunlu55
29-08-2009, 15:45
Bir akrabamız incir bahçesindeki tüm yılanları öldürdü ve yerini fareler aldı en sonunda fareler o kadar çoğaldıki istesen kurutamıyacağın incir ağaçlarının çoğu kurudu. Bizim bahçedede hiç bir müdahelede bulunmuyoruz yılanlara ve farelere. Hatta bahçede bir kayalık bölge var o kayalara yılanlı kaya deriz kış ayı hariç her zaman bakıldığında yılan görülebilir hatta çiftleşirken birbirlerine dolanırlar:)
doğal dengeyi bozmanın sonucu...
Müjgan Yılmaz
29-08-2009, 23:36
Benim bahçemde de farelerle artık içli dışlı olduk,bir selamlaşmadığımız kaldı.En güzel kavunu,domatesi,salatalığı hemen keşfedip tadına bakıyorlar.Ve de sabrımı zorluyorlar şu ana kadar kimyasal kullanmadım,umarım birileri doğaya zarar vermeyen pratik bir yöntem önerir, ben; tüm araştırmalarıma rağmen kesin çözüm bulamadım.(Bu arada etrafta görülen yılanlara da kimsenin dokunmasına,zarar vermesine izin vermiyorum,ama yılanlar bile baş edemediler)
pozitifköpek
19-09-2009, 22:11
Çevre ve doğa koruma hareketleriyle ilk tanıştığım yıllardı. Yetmişlerin sonu ya da seksenlerin başıydı sanırım. Yeni tanıştığım bir arkadaşın evinde bir afiş görmüştüm. Afiş Fransızca'ydı ve üzerinde bir tilki resmi vardı. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşım anlattı. Fransızların Tarım ve Orman Bakanlığı ya da onun yerine geçen hangi kurumsa o yayınlamıştı afişleri. Afişler yanlış hatırlamıyorsam altmışlı yıllara aitti.
Afişte, tilkilerin, çiftçilerin dostu olduğu, mutlaka korunmaları gerektiği anlatılıyordu. Arkadaşım afişi Fransa'ya yaptığı bir gezide görüp almıştı. Afişler, arkadaşımın anlattığına göre, Fransada tüm köylerde aradan geçen on yıllar sonra bile hala asılıymış.
Peki, nereden çıkmış bu tilki sevdası derseniz, orası çok ilginç. Hani şaşırtıcı bir durumla karşılaştığımızda çok zaman söyleriz ya, böylesi yalnız Türkiyede bulunur, başka yerde rastlayamazsınız diye. Aslında bu yanlış bir düşüncedir. Sadece başka yerlerde daha önce olup bitmiştir bu gibi şeyler, o nedenle biz karşılaştığımızda bize şaşırtıcı gelir. Yoksa bir sürü başka şey gibi aklı evvel yöneticiler de sadece bizde yoktur. Onlardan da dünyanın her tarafında bolca vardır.
Ellili yıllarda Fransadaki bazı aklı evvel yöneticiler, tilkilerin, çiftçilere, özellikle tavukçuluk ve küçük baş hayvancılıkla uğraşanlara zarar verdiğine karar vermiş ve bir sürek avı başlatmışlar. Bu bir tilki katliamına dönüşmüş. Kısa sürede kırlarda, ormanlarda tilkiye rastlanmaz hale gelinirken başka bir durum ortaya çıkmış. Ortalıkta fareden geçilmez olmuş. Tarla farelerinin sayısındaki inanılmaz artış çiftçileri ne yapacağını bilemez hale getirmiş. Bunun üzerine daha aklı başında bir takım yöneticiler, tilkilerin koruma altına alınıp, çoğaltılmasıyla bu sorunun çözülebileceğini düşünmüşler ve ellili yılları tilki katlederek geçiren Fransız çiftçileri, altmışları tilkileri koruyarak ve çoğalmalarını sağlayarak geçirmişler. Bu süreçte tilkileri avlayanları da düşman kabul etmişler ve ağır cezalar getirmişler.
Amerika'yı yeniden keşfetmenin gereği yok. Ne yapılacağı bellidir. Aslında, insanlar için hiçbir zararı olmayan doğal düşmanları çoğaltarak tarla fareleriyle mücadele etmek çok kolaydır. Ne, dönüp dolaşıp yine insanlara zarar verecek zehirlere ihtiyaç vardır, ne de başka bir şeye. Tabii tilkilerin yanında yılanları ve yırtıcı kuşları da unutmamak gerekir. Bunların avını yasaklayıp, avlayanlara uygulanacak cezaları arttırmak yararlı olabilir fakat daha önemli kısmı büyük bir eğitim kampanyası olmalıdır. Tabii bu işe gönül verecek ve zaman ayıracak politikacı ve bürokratları bulmak mümkün olursa...
Avrupa'da tilki popülasyonun artmasına müsaade edilmez. Tilki keklik, sülün gibi yerden havalanan av hayvanlarının baş düşmanıdır. Bunlar yere yumurtladıkları için yumurtalarını, civcivlerini ve kendilerinide yerler. Makul miktarda tilki bırakmak kaydıyla tilkiler avrupa ülkelerinde vurulur. Bütün bu işler dengeli bir şekilde yapılır hiçbir zaman tilki yok edilmez ama tilkinin çoğalması ile de diğer hayvanların yok olmasına veya zarar görmesine müsaade edilmez. Tilki kuduz taşıyan yayan bir hayvandır da. Almanya'da çiğ etlerin içine cam parçaları koyarlar ve kuduz aşısı şırınga edip ormana atarlar bunları yiyen tilkilerin ağızları kesilir ve etin içindeki aşı kanlarına karışarak aşılanmış olurlar. Bunları yapmak için bilgili ve tecrübeli yaban hayatı idaresi ve yetişmiş personel gereklidir. Bunlara sahip olmak içinde refah düzeyinin yüksek ve pek çok sorunun haledilmesi gerekir. Türkiye gibi sorunlarla dolu, insanlarının yarı tok yarı aç gezdiği bir ülkede bunlar olmaz. Sıra yaban hayatına gelene kadar çözülmesi gereken çok sorun vardır.
omereser
22-09-2009, 22:34
"Almanya'da çiğ etlerin içine cam parçaları koyarlar ve kuduz aşısı şırınga edip ormana atarlar bunları yiyen tilkilerin ağızları kesilir ve etin içindeki aşı kanlarına karışarak aşılanmış olurlar. Bunları yapmak için bilgili ve tecrübeli yaban hayatı idaresi ve yetişmiş personel gereklidir. Bunlara sahip olmak içinde refah düzeyinin yüksek ve pek çok sorunun haledilmesi gerekir. Türkiye gibi sorunlarla dolu, insanlarının yarı tok yarı aç gezdiği bir ülkede bunlar olmaz."
Tilkiye cam yutturup ağzını keserek onu aşılamak. Bunda ne ilerlemişlik var, ne hayvan sevgisi ne de merhamet. İyi ki yeterince gelişmemişiz.
Halil Önen
23-09-2009, 01:07
Benim bahçemde de farelerle artık içli dışlı olduk,bir selamlaşmadığımız kaldı.En güzel kavunu,domatesi,salatalığı hemen keşfedip tadına bakıyorlar.Ve de sabrımı zorluyorlar şu ana kadar kimyasal kullanmadım,umarım birileri doğaya zarar vermeyen pratik bir yöntem önerir, ben; tüm araştırmalarıma rağmen kesin çözüm bulamadım.(Bu arada etrafta görülen yılanlara da kimsenin dokunmasına,zarar vermesine izin vermiyorum,ama yılanlar bile baş edemediler)
Sevgili Müjgan Yılmaz,
aynı sorunu bende yaşadım. Yılan çözüm olmuyor, bir fare yakalıyor sindirebilmek için bir hafta yatıyor. :)
Mahalleden bir sokak kedisi yakaladım, tabii bunun için baya uğraştım.
Sonra kediyi tarlaya götürdüm ve bir kaç gün küçük balık ve ciğerle besledim.
Ortama alıştırdım ama kendime alıştırmadım, fazla muhatap olmadım. Kediyi tamamen serbest bıraktım.
Bir ara kayboldu. Tarlanın etrafı kafes tel ile çevriliydi ve küçük bir yer açtım.
İlk beslediğim yere bir iki küçük balık koymaya devam ettim.
Yine gelmiş, balığı kestim tabii.
Şimdi bana uzak ama farelere yakın. Fare popülasyonu tükenmek üzere.
Fareler bitince beslemeye devam ederim de, eğer kedi dişiyse yandım demektir.:p
Saygılar
Müjgan Yılmaz
23-09-2009, 22:04
Sn Halil Önen
Birkaç kez kedi aldım,ancak köpeklerim onlara rahat,huzur vermedi,bu nedenle barındıramadım.Yavru kedi alıp köpeklerime alıştırmayı deneyecegim,nasıl yapacağımı da pek bilmiyorum ya!!!
Tarla fareleri bir yıl çok oluyor,bir yıl az, gecen yıl çok rahatsız edici olmadılar ama bu sene dayanılır gibi değil,ben hala direniyorum kimyasal ilaç kullanmamak için.
Halil Önen
23-09-2009, 22:41
Sn.Müjgan Yılmaz,
tarla fareleri, sık işlenmiş yani sürülmüş çapalanmış toprakta yuva yapmazlar.
Bağ, bahce, tarla kenarlarında, duvar diplerinde yani işlenmemiş ya da az işlenmiş toprakta olur.
Farelerin bulunduğu alanları sık sık capalarsanız ve sık sık sularsanız o alanı terk ederler.
Benim gibi sürme çapalama imkanınız yoksa ve kedi çözüm değilse katli vaciptir.
Unutmayınız, fare çoksa yılanda çoktur.
Fare nereye kaçarsa yılan oraya gider.
fare nereye giderse o da gider bu tehlikelidir.
Saygılar
Müjgan Yılmaz
24-09-2009, 21:38
Sn.Halil Önen
Çok önemli bir konuya temas etmişsiniz,fare nerede ıse yılan oradadır dıye,bu ihtimal hiç aklımıza gelmedi.Bundan böyle yılanlarlada yakın temasta olacağız sanırım!
Ancak eşim muthiş etkileniyor,benim için sorun değil ama şimdi işi daha ciddiye almakta yarar var.
Uyarınız için teşekkürler.
pozitifköpek
24-09-2009, 22:55
Tilkiye cam yutturup ağzını keserek onu aşılamak. Bunda ne ilerlemişlik var, ne hayvan sevgisi ne de merhamet. İyi ki yeterince gelişmemişiz.
Avrupa'da kuduzdan sadece Türkiye'de insanlar ölmekde. Ama bunun bir önemi yok tabii ki insanların ölmesi önemli değil hayvanlar ölmesin. Zaten biz neden yaşıyoruz ki sadece hayvanlar için, onların rahat yaşaması için aşılanmasınlar onun yerine insanlar ölsün.
İstanbul sokakları başıboş köpeklerle dolu, motorcuları düşürüyorlar ama ne gereği var motorun? insanlar motora binmesinler sokaklarda köpekler yaşasın. Toxacara canis köpeklerin taşıyıp yaydığı bir parazit İstanbul gibi büyük şehirlerde çocuk parklarında gezen sokak köpekleri yumurtaları buralara bırakıyor ve buradan çocuklara geçiyor. Avrupa da bu parazit insanlara nerdeyse hiç bulaşmıyor ama bizde bu parazitten muzdarip çocuk sayısı çok fazla ama ne önemi var? önemli olan köpeklerin sokaklarda rahat gezmesi köpeğin yanında çocuklara parazit bulaşmış, ameliyat edilmiş hiç konuşmaya, konu etmeye dahi gerek yok.
Hastanelerin göğüs hastalıkları bölümlerine gidin bir sürü insan ekinokok kistinden yatıyor. Bu kisti Avrupalı doktorlar teşhis dahi etmekde zorlanıyorlar, ameliyatını tecrübeli olmadıklarından doğru dürüst yapamıyorlar çünkü adamlar bu paraziti yıllar yıllar önce unutmuşlar. Bizim sokak köpekleri bu parazitleri sokaklara yaymaya devam ediyorlar, yediğimiz etler kontrolsüz olduğundan hem bize hem de köpeklere geçiyor. Parazitin son konağı köpek. Sokakda köpek olmazsa bu parazitde çok azalır evlerdekilerde ilaçlanırsa yok olur. Ama ne önemi var? Önemli olan köpeklerin sokaklarda rahat yaşamaları. İnsanların beyinleri, dalakları, ciğerleri açılır parazitler çıkarılır, yaşamalarına devam ederler, bir kısmıda ölür.
Sokakdaki köpekler, kediler çoğalsın hayvan severler bunlara mama alsınlar petshoplar kazansın, mama üreticileri kazansın. Heryere köpek çiftliği açılsın köpekler satılsın çiftlikler, petshoplar kazansın. Köpek alanlar köpekleri sokağa atsın çiftlikler, petshoplar daha çok satsın daha çok kazansın.
Hayvan severler araba çarpmış, hastalanmış sokak hayvanlarını veterinerlere getirsinler, veterinerler 5 liralık ilacı 15 liraya satsınlar, bunları ameliyat etsinler. Hem ilaç depoları kazansın, hem veterinerler kazansın. Sonra bu tedavi edilmiş hayvanları barınaklara götürsünler, barınakdaki temizlikci kazansın, hayvanları taşıyan arabacı kazansın, belediye barınaklarım var, hayvanlara yardım ediyorum diye seçimlerde hayvan sevenlerin oylarını kazansın. Sokaklardaki hayvanlar arttıkca rant da artsın. Hastalıklar artsın hastaneler de kazansın. Kist ameliyatları artsın operatör doktorlarımız daha da fazla beceri kazansın. Sokakdaki hayvan nüfusunu arttıralım, evdeki bebe nüfüsunu arttıralım arttıkca kazanalım. Kazandıkça arttıralım.
thomasina
24-09-2009, 23:32
Sevgili pozitifköpek son mesajınızda söz ettiğiniz şeylere karşılık sizin ne önerdiğinizi merak ediyorum gerçekten.
pozitifköpek
25-09-2009, 09:15
Sevgili pozitifköpek son mesajınızda söz ettiğiniz şeylere karşılık sizin ne önerdiğinizi merak ediyorum gerçekten.
Sürekli aynı şeyleri yapıp sonucun değişmesini beklemek salaklıkdır. (kim demişdi bunu Einstein'mıydı?)
Ya onlar gibi yapacağız, ya da salaklığa devam edeceğiz.
selim_50
25-09-2009, 10:10
Sevgili pozitifköpek son mesajınızda söz ettiğiniz şeylere karşılık sizin ne önerdiğinizi merak ediyorum gerçekten.
sayın pozitifkopek omereser'in mesajına karşılık olarak cevap yazmış, bazı şeylerin değişmesi için birşeylerin kısa vadede acı da verse yapılması gerektiğini belirtiyor, doğru olanda budur. bazılarına acı (örneğin mesajda adı geçen tilkilere) verecek, bazılarına dokunacak mantığı ile hiç bir bir şeyi değiştiremeyiz, kısır döngü içerisinde dönüp dururuz.
saygılar.
thomasina
25-09-2009, 11:02
Sevgili pozitifköpek tilki ile başlayan konuya sokak köpekleri ile devam etmişsiniz. Ben onlar için ne yapılması gerektiğini, sizin fikirlerinizi merak ediyorum. Hani biz onlara yardım ederek, onları görmezden gelmeyerek, sisteme hizmet edip, insan sağlığını tehlikeye atıyoruz ya...
Sizin sokak köpeklerinin insan sağlığını tehlikeye atmaması ve benim gibilerin sistem oyuncağı olmaması için neler önereceğinizi merak ediyorum.
...Sokakdaki köpekler, kediler çoğalsın hayvan severler bunlara mama alsınlar petshoplar kazansın, mama üreticileri kazansın. Heryere köpek çiftliği açılsın köpekler satılsın çiftlikler, petshoplar kazansın. Köpek alanlar köpekleri sokağa atsın çiftlikler, petshoplar daha çok satsın daha çok kazansın.
Hayvan severler araba çarpmış, hastalanmış sokak hayvanlarını veterinerlere getirsinler, veterinerler 5 liralık ilacı 15 liraya satsınlar, bunları ameliyat etsinler. Hem ilaç depoları kazansın, hem veterinerler kazansın. Sonra bu tedavi edilmiş hayvanları barınaklara götürsünler, barınakdaki temizlikci kazansın, hayvanları taşıyan arabacı kazansın, belediye barınaklarım var, hayvanlara yardım ediyorum diye seçimlerde hayvan sevenlerin oylarını kazansın. Sokaklardaki hayvanlar arttıkca rant da artsın. Hastalıklar artsın hastaneler de kazansın. Kist ameliyatları artsın operatör doktorlarımız daha da fazla beceri kazansın. Sokakdaki hayvan nüfusunu arttıralım, evdeki bebe nüfüsunu arttıralım arttıkca kazanalım. Kazandıkça arttıralım.
Al, Ver Ekonomiye Can Ver :D
Benim bahçemde de farelerle artık içli dışlı olduk,bir selamlaşmadığımız kaldı.En güzel kavunu,domatesi,salatalığı hemen keşfedip tadına bakıyorlar.Ve de sabrımı zorluyorlar şu ana kadar kimyasal kullanmadım,umarım birileri doğaya zarar vermeyen pratik bir yöntem önerir, ben; tüm araştırmalarıma rağmen kesin çözüm bulamadım.(Bu arada etrafta görülen yılanlara da kimsenin dokunmasına,zarar vermesine izin vermiyorum,ama yılanlar bile baş edemediler)
sn. yılmaz , bu konuda elektronik cihazlar mevcut. Etkileri nasıl bilmiyorum.
Sokak hayvanlarının hastalık taşıma riski mevcuttur. Güvercinlerin dışkıları tarihi binalara zarar verir. Tilkiler tavuk çalar, bit pire taşır. Yılanlar iğrençtir/lanetlidir. Domuzlar mısıra gelir. Fareler ortalıkta dolaşır, kurbağalar vıraklar, köstebek yeri eşeler.
Her canlıyı yok etmek için mantıklı bir açıklamamız var. Yaşatmak yerine öldürmeyi, var etmek yerine yok etmeyi seçiyoruz. Sonra da biz nerde yanlış yaptık diye düşünüyoruz.
pozitifköpek
26-09-2009, 11:26
Sokak hayvanlarının hastalık taşıma riski mevcuttur. Güvercinlerin dışkıları tarihi binalara zarar verir. Tilkiler tavuk çalar, bit pire taşır. Yılanlar iğrençtir/lanetlidir. Domuzlar mısıra gelir. Fareler ortalıkta dolaşır, kurbağalar vıraklar, köstebek yeri eşeler.
Her canlıyı yok etmek için mantıklı bir açıklamamız var. Yaşatmak yerine öldürmeyi, var etmek yerine yok etmeyi seçiyoruz. Sonra da biz nerde yanlış yaptık diye düşünüyoruz.
Evet işte ben de bunu diyorum. Yaşatalım, üretelim, çoğaltalım ve daha çok sayıda hayvanı yaşatalım. İnsan sayısını azaltalım hayvan sayısını arttıralım.
Hatta hitlilerin inekleri, maymunları, fareleri kutsal saydıkları gibi bizde sokak kedi ve köpeklerini kutsal ilan edelim. Heryerin kapılarını onlara açalım, parklara, dükkanlara, stadyumlara heryere girsinler, sokaklarda dolaşsınlar, sayılarını çoğalttıkca çoğaltalım. Çöp dağları yapalım martılar üresin, sayıları artsın, hatta onlara kolaylık olsun diye çöplükleri deniz kenarlarına kuralım. Çöp konteynerlerinin kapaklarını yasaklayalım sokak hayvanları rahat rahat karıştırsınlar. Ha bir de şehirlerde yeşil alan bırakmayalım her yer bina olsun ki bina aralarına daha fazla kedi köpek salabilelim. UK'de Türkiye'den fazla köpek var, bilinen köpek ırklarının hatırı sayılır bir bölümü İngiliz orjinli ama sokaklarında hiç sokak hayvanı yok, barınaklarında hiç bizdeki esir kampları gibi hayvanlar bulunmuyor. Biz bu salak insanlara uymayalım, onları örnek almayalım bizim örnek alacağımız Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi insanca yaşayan ülkeler olmalıdır.
Abartmayalım. Hayvanlara merhamet etmekle onları kutsal saymak birbirine zıt şeylerdir.
Tilki bu, var olmayı sürdürecek ve yaşamak için avlanacak. Fare bu, varolmaya devam edecek ve bir şekilde yiyeceğini bulacak. Onlar da öldürecek, onları da öldürecekler.
Önemli olan tamamen yok etmek değil, dengenin bozulmasını önleyip canlıların uygun miktarda çoğalmasını sağlamak.
Tilkiden nefret edip, tilki avına çıkıp, ormandaki çayırdaki tilkilerin kökünü kazımayacaksın.
Yılandan nefret edip dağda bayırda her gördüğün yılanı öldürmeyeceksin.
Sana zararı olmayan bir mekanda barınan fareleri yok etmeyeceksin.
Tıpkı evinde çoğalan karıncaları yok edip, doğada yaşayanlara ellememekte olduğu gibi.
Sokak kedi köpeklerini aşırı derecede beslemeyeceksin, çok zavallı görünenlere, hastalara, sakatlara yardım edeceksin. Gereğinden fazla beslemek onların hazıra alışmasına, rahatlayıp bol bol üremesine sebep olur. Onlar zaten bir şekilde karnını doyurur, ama yardıma muhtaç görünen sokak hayvanlarına yardım etmek iyiliktir.
thomasina
26-09-2009, 13:59
''Yaşatalım, üretelim, çoğaltalım ve daha çok sayıda hayvanı yaşatalım. İnsan sayısını azaltalım hayvan sayısını arttıralım''
Sokakta normal bir doğal ortam mı var ki siz onların kendi kendilerine beslenmelerini bekliyorsunuz? Her metrekare yeşilliğe bir ev diken bizler onlara ne bıraktık?
Sokakta yaşayan her hayvanı beslerim. Besleme şeklime dikkat ederek hazıra alıştırmam ama onun aç kalmasını istemem. Aç bir canlı her zaman daha risklidir, saldırganlık açısından da, mikrop açısından da. Olay bu kadar basit. Ne yani aç bıraktığınızda üremeyecekler mi?
Bu nasıl bir düşüncedir? Sizi anlayamıyorum. Herkes bir takılmış fazla yemek vermeyin çoğalmasınlar lafına, bulduğunuz tek alternatif bu mu?
Siz benim gibi besleyenlerden farklı bir şeyler yapın, hayatınızda bir kere yardım edin doğa adına bir hayvanı kısırlaştırın. Üstelik bunun için belediyeye gidin ve de bizim gibi sisteme de hizmet etmemiş olursunuz. Her zaman söylüyorum, bu hep beraberce yapılacak bir şeydir, bir ekip gibi çalışmak zorunlu. Sokak hayvanları ciddi bir durumdur. Bu böyle bu gibi platformlarda sokak hayvanlarını besleyenleri acımasızca eleştirerek halledilebilecek bir şey değil. Olayın ciddiyetine varmayanları, insan sağlığını bu kadar düşündüğünü iddia edenleri, sisteme hizmet karmaşasını bir kenara bırakarak; bir kez olsun sorumlu insan gibi davranarak daha yapıcı alternatiflerle karşımıza gelmesini bekliyorum.
Ben aç bütün hayvanları besliyorum, bütçem elverdiğince kısırlaştırıyorum, yardım da alarak çoğu tedaviyi ücretsiz de yapabiliyorum ve bütün bunları bu sorunu çözmek adına yapıyorum.
Lütfen siz bana söylermisiniz, bu sorun için sizler ne yapıyorsunuz? Hani bir sorunun farkındasınız ya...
thomasina
26-09-2009, 14:08
Ve çok rica ediyorum arkadaşlar, başlık sokak hayvanları ile ilgili değil. Bunu başka bir yerde konuşalım. Bu başlıkta tarla fareleri ile ilgili bilgi almak isteyen arkadaşlar, belki ilgi alanlarında değilken bu yazışmaları okuyorlar.
gurbik67
28-09-2009, 23:56
İnsan oğluna yakın evcil hayvanlara hayat hakkı var ama bunun yanında yaban yaşama hayat hakkı yok. börtü böceği,kurdu,kuşu, vs öldürürken hayvan hakları savunucuları nerede.? adalet kadının hikayesi gibimi.?
küçük ve büyük baş hayvanı boğazlarken bunlar insanlığın hizmetinde denir.
ama iş kedi köpeğe gelince bunlar zavallı yaratıklar öksüzler ana yok baba yok sözleri ile duygu sömürüsü türünden laf ebeliği ile taraflı tutumda olmamalı.
kedi köpek eti yiyen çin,Tayvan gibi ülkelerde kendilerini o şekilde görüyorlar.besleme türü farklı. besle ye mantığı.
işin aslı doğada değilmi bırakalım hayvanlar kendini dengelesinler insan oğlu bunu dengeleyemez. birini çoğaltırken birini yok etmeyelim.
hayvanları sevmeyeni ben düşünemiyorum. ancak insanların aralarındaki anlaşamama nedeni hayvanların yaşam alanları ile ilgili. aslında hayvanların dili olsada kiminle yaşayacağını ifade ede bilse.
thomasina
29-09-2009, 10:49
''ama iş kedi köpeğe gelince bunlar zavallı yaratıklar öksüzler ana yok baba yok sözleri ile duygu sömürüsü türünden laf ebeliği ile taraflı tutumda olmamalı.''
Laf ebeliği sıfatı üstümde kaldı sanırım. Kaldı ki tarla fareleri ile ilgili dehşet verici bir yok etme planı önerdiğimi okudunuz mu? Diğer hayvanlarla ilgili yazdığım mesajları okursanız çok kolaylıkla sıfatlandırma yapamayacağınızı düşünüyorum. Bizim evde fare canlı yakalanır ve eve uzak bir tarlaya babam tarafından bırakılırdı. Şu anda koca bir saksı çiçeğimi yiyip bitiren iki tırtıl, kavanozumda verdiğim yapraklarla doğanın onlara verdiği yaşam süresince yaşamaya çalışıyorlar. Kimyasal ilaçlardan uzak durmaya çalıştığımı, uzun süre et yemediğimi ve sonradan da tıbbi zorunluluktan dolayı yemeye başladığımı ve hala masamın baş tacı olanın etler olmadığını anlatsam burası sayfalarca mesajımla dolar. Özellikle kedi-köpek konusunun bu sayfanın konusu olmadığını ve tarla fareleriyle birlikte yaşamaktan hoşlanmayan insanların neler yaptığını öğrenmeye çalışırken bu konuya girmek zorunda kaldım, bilmem farkedebildiniz mi? İleride şehir dışında bir köy evinde yaşamak istiyorum ama o zaman da farelerle mücadelem diğer hayvanlara duyduğum saygıdan farklı bir boyutta olmayacak. Fareler de ölsün istemiyorum, yılanlar da, tırtıllar da ve diğer bütün hayvanlar da, kedi köpek de öyle. Bu kadar masum ve hatta ütopik bir dünyam olsun istiyorum. Eğer bir rahatsızlığım varsa da bunun çaresini de doğanın, onlardan farklı olmayan bir bireyi olarak centilmence hareket edeceğim. Lütfen, yaftalarken ve hüküm verirken biraz daha fazla düşünelim olur mu?
Sevgiler...
pozitifköpek
29-09-2009, 12:50
uzun süre et yemediğimi ve sonradan da tıbbi zorunluluktan dolayı yemeye başladığımı....
İnsanlar ve bazı hayvanlar et yemek zorundadır. Et yenileceği içinde bazı hayvanların ölmesi gerekmekdedir. Siz hiç otla yaşayabilecek aslan, kaplan, kurt, çakal, kartal, baykuş vs düşününebiliyormusunuz?
İnsan proteini çeşitli gıdalardan alabilese de artık et yemesinin gerekli olduğu bilimsel olarak ispatlanmışdır. Özellikle çocuk ve yaşlıların ete ihtiyacı olduğunu doktorlar söylüyorlar. Ben et yemeyin zararlıdır, çocuğunuza et vermeyin diyen bir doktor, beslenme uzmanı görmedim. Et yenildiği sürece eti yenilen hayvanlar ölecekdir. Gerisi teferruattır. Et yemeyen, bu yolla hayvanları koruduğunu zannedenlere de sadece Reşit sen söyle sen işit denir.
Mantık şu olmamalı "Hayvanseverim hepsini severim". Yok böyle birşey. Çevremizdeki insanlardan bile sevmediklerimiz var. (onlarda bizi sevmemekte serbestler) Açıkçası ben fareyi sevmem. Evimde görürsem evimi terk etmesi (etmiyorsa da ölmesi) için ne gerekiyorsa yaparım, onunla beraber yaşayamam. Sağlığımı tehdit ettiğini bilecek bilince de sahibim. Vebanın en büyük distribütörü ve kulak, burun, boğaz kemiricisi bu hayvanı sevmiyorum !!!
Sokaktaki artık evcilleşmiş kedi, köpeğe su, yemek vermek ise başka birşey. Biraz Empati. Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin. Yani biz açken neler hissediyorsak herhalde onlarda aynı şeyleri hissediyorlardır.
Aslında bu empati onlara iyilik yapıyorum diye kısırlaştıranlar tarafından da yapılmalı. Kısırlaştırılmak yoluyla soyları birgün gelecek tükenecek bu da düşünülmeli.
Saygılarımla,
thomasina
29-09-2009, 14:07
Et yemeyen, bu yolla hayvanları koruduğunu zannedenlere de sadece Reşit sen söyle sen işit denir.
Et yememenin iyi bir şey ya da daha yararlı bir şey olduğunu savunmuş değilim. kaldı ki bunun zararlı yanlarını yaşamım boyunca iliğime kadar hissetmiş durumdayım. Ancak ben böyleyim. Benim laf ebeliği yaptığımı düşünen arkadaşlarıma ne kadar hassas olduğumu anlatmak adına bunu açıkladım. Yoksa kimseyi et yediği için de yargılamış değilim. Aradaki farkı umarım anlıyorsunuz.
Hayvanların hepsini çok severim demek başka onların durduk yerde ölmelerini istemiyorum ya da vahşi bir şekilde ölmelerini istemiyorum, en azından başka alternatif varken demek başka bir şey. Neden yazdıklarımı başka türlü anlıyorsunuz demeyeceğim sanırım ben ifade edemiyorum. Sevemediğim ve beslemekten hoşlanmadığım, bir arada yaşayamayacağım bir çok hayvan tabi ki var. Ancak bu halim ve düşüncem onlara karşı saygımı ve yaşam haklarına olan inancımı etkilemiyor. Fareden ne kadar çok korkuğumu bilir misiniz? Ama yine de onların öldürülmelerini isteyemiyorum ya da ilk gördüğüm kişiye çabuk bunu öldür diyemiyorum. Kendi korkumla mücadeleye girişiyorum. Bakış açımı anlamak bu kadar zor olmasa gerek.
Doğada ne varsa, gerektiği için var. Bunda hepimiz hem fikirsek, benim onlara sizden daha fazla hassas olmam neden bu kadar şaşırtıyor? Herkes birbirinden farklı ve farklı da olmalı belki de. Karıncaların bile bir ekonomiyi nasıl etkilediğini ve milyarlarca lira zarara soktuğunu bilmemize rağmen onlarla mücadele ederken en vahşi yöntemi uygulamamızı gerektirmiyor öyle değil mi? Benim sizden tek farkım onlarla mücadele ederken bile kendimi iyi hissetmemem, ne kadar zorunluk olduğunu bilsem de. Siz olaya daha soğukkanlı bakabilirsiniz, ben daha detaycı ve hassas olabilirim. Bu ne sizi daha acımasız yapar, ne de beni laf ebesi ya da daha mantıksız. Kaldı ki laf ebeliği yaptığımı düşünülen konu bambaşka bir konu. Sokak hayvanlarının aç bırakılarak üreme kontrolü yapılması fikridir.
Aslında bu empati onlara iyilik yapıyorum diye kısırlaştıranlar tarafından da yapılmalı. Kısırlaştırılmak yoluyla soyları birgün gelecek tükenecek bu da düşünülmeli.
Bu arada özellikle hayvan kısırlaştırma konusuna mecburen giriyorum yine burada. Çünkü devamı geliyor. Eğer devlet gerektiği gibi sağ duyulu ve bilimsel olarak bu konuya eğilmiş olsaydı bizim düzensiz yapmak zorunda kaldığımız kısırlaştırma eylemi olmayacaktı. Daha sistemli ve gerekli koşullarda bu geçerli olacaktı, kimse de üzülmeyecekti. Ancak telef olan hayvanları düşününce-görünce bu nahoş görevi üstlenmek zorunda kalıyorum ben kendi adıma. Yoksa yalnızca sevmek ve beslemekle onlarla ilişkimi daha tatlı bir seviyede tutabilirdim.
Sonuç olarak ben beraber yaşadığım veya yaşamadığım, korktuğum veya güzel bulmadığım bütün hayvanların bir doğa dengesi adına varlıklarının olmasına inanıyorum. En az kendim kadar onlarında yaşam hakkı olduğuna inanıyorum. Konu eğer onların popülasyonlarının insanoğluna ve doğa dengesine zarar verdikleri konusuna geliyorsa, bunun mücadelesinin de en insani şekilde yapılmasını savunuyor ve istiyorum. Biz insanız ve mücadeleyi biz yaptığımıza göre, doğa bizim emrimizde istediğimizi yaparız denmesi ya da bunu önerir şekilde alternatif sunulması beni üzüyor. Sanırım bu kez kendimi ve düşüncelerimi anlatabildim.
Kendi adıma tekrar yineliyorum, bu başlığa ihtiyacım var. İleride bu konu desteğim olacak, o yüzden doğa sever arkadaşlarımın önerilerini takip etmek istiyorum. Ve dilerseniz başka bir başlıkta tartışabiliriz diyerek kendi adıma konuyu burada kapatıyorum.
Sevgilerimle.
gurbik67
29-09-2009, 20:50
[QUOTE=thomasina;
Laf ebeliği sıfatı üstümde kaldı sanırım
sayın thomasina sözüm size asla değil
hayvanlarla ilgili herkesin görüşü farklıdır CELLO nun görüşüne bakın saygı duymamak eldemi.
tarla fareleri zeytin ağacının köklerine zarar verirmi nasıl bir önlem almak gerekir
yarenimex
07-04-2010, 19:56
Tarla fareleri aşırı üredikleri zaman,diğer ekili alanlara olduğu gibi genç meyve fidanlarında da zarara neden olablir. Kabuklarını kemırerek fidanların kurumasına neden olur.Tarla farelerinin doğal düşmanları yoluyla kontrol edilmesinin yanında bazen iklimin de fare populasyonunun kontrolunda etkili olduğu söylenir.Kış aylarında yoğun sisin farelerin ölümüne neden olduğu halk arasında anlatılır.En iyi mücadele doğal yolla olanı ancak başedilemez ise de mecburen başka yollara başvurmak kaçınılmaz olacaktır.Bir çiftçimiz egzoz gazıyla doğal hayata zarar vermeden netice aldığını açıklamıştı ve medya da bunu duyurmuştu.Doğal yolların dışındaki mücadele bireysel değil toplu olarak yapılmalıdır.
arkadaşlar son yıllarda fare sayısı iyice arttı çiftlikte evede girdiler fare gördüğüm zaman tüylerim diken diken oluyor hiç yoktan evden uzaklaştırabilmenin bir çaresi varmıdır?
birde bazı cihazlar varmış ultrasonik ses yayan bu cihazlardan kullanan arkadaşlar varmı
bilgilendirir iseniz sevinirim teşekkürler...
denizakvaryumu
06-08-2010, 22:24
http://www.osman.com.tr/Kovucu_Kostebek.htm
Kedi Tırnağı
10-08-2010, 14:31
Bence doğal alanlarda ve kentlerde yaşayan tüm hayvanları, börtü böceği yok edelim. Dünya sadece insanların olsun, insanlar yaşasın. Baksanıza semavi dinlerde filan da tebliğ ediliyor ya; Evren insana hizmet için yaratılmış. Hem zaten böcekler ve fareler çirkin-pis yaratıklar. Hem estetik bile değiller.
Ayrıca 7 milyar ürediğimiz yetmez. Bence en azından 100 milyar nüfusa ihtiyacımız var. Hele Türkiye' de 3 çocuk yetmez beşten aşağı ürememeli. Mesela geçen hafta Şile' de denize gittim. İnanır mısınız denizde yeterince insan yoktu. Sadece 2 metre yakınıma kadar insanlar doluydu. Halbuki en azından 1 metre arayla denizi doldurursak boğulma riskimiz de ortadan kalkar.
Hem beslenmek için gerekli tarım alanları da çok fazla. Bu kadar fazla olursa alimallah fazla yer obez oluruz. Obezitenin sebebi bu değil mi? Yoksa farklı mıydı? Aman neyse mühim değil.
Bakın hala maden ocağı açılmayan ormanlarımız, tarlalarımız, denizlerimiz filan var. Korkuyorum, bu ormanlar kaldıkça '' tilkiler'' filan üreyecekler. Dağları-tepeleri maden için oyup düzleştirmedikçe yırtıcı kuşlara yuva sağlanmış oluyor. Devlet acilen bu tehlikeli gidişe son vermeli.
Bir de bu belediyeler şehrin içinde, kaldırımlarda filan ağaç dikiyorlar. O ağaçların kuruyan yaprakları ne kadar kirletiyor çevreyi sizin haberiniz var mı? Ben çok rahatsız oluyorum mesela. Kaldırımlarda çöp koyacak yer bile kalmıyor.
Bir de şu vejeteryan denilen marjinal tipler var. Et yemiyorlarmış. Neymiş efendim '' doğada canlılar birbirini yermiş ama hapsetmeden, işkence uygulamadan, ihtiyacı kadar avlanıp yerlermiş. İnsanlar ise daha doğmadan berbat mandıralara tıkıp, berbat hava-ısı koşullarında tutuyorlarmış, sürekli kötü muamele ediyor öldürürken bile acımasız yöntemler uyguluyorlarmış'' Geçiniz efendim geçiniz. Acı çektirmeden beslenen-kesilen hayvanın etinden tat mı alınırmış. Hele o basit köylüler eskiden hayvanlarını çayırda, bahçede serbestçe yetiştirmiyorlar mıydı ona ifrit oluyorum. Sen hayvanın, 2 metrekare alan dışında dolaşmasına izin verirsen kilo alabilir mi be kafasız! Temiz havayı ne yapacak? Nefessiz kalıp ölmesin yeter. Hayvan o zaten, bana et deposu olsun diye yaratılmış. Bunların bebek olanlarını(kuzu-dana-piliç) yemek lazım bilhassa. Sütten bile kesmeden yemeli ki daha bir leziz olsun.
Duygusal-romantik asosyal tipler efendim bu tipler. Bunları da yok edeceksin aslında, en azından hapse filan tıkmalı.
Bakın starwars diye bir film var. Tüm gezegen şehirlerle, binalarla kaplı. Tek bir yeşil alan kalmamış. Nasıl bayılıyorum o gezegene anlatamam. Ne güzel, orda ne fare ne böcek derdi olmuyordur. Hep birlikte el ele verip, böyle günler görmemizi nasip et yarabbi!
cumartesi70
10-09-2010, 23:43
Avrupa'da kuduzdan sadece Türkiye'de insanlar ölmekde. Ama bunun bir önemi yok tabii ki insanların ölmesi önemli değil hayvanlar ölmesin. Zaten biz neden yaşıyoruz ki sadece hayvanlar için, onların rahat yaşaması için aşılanmasınlar onun yerine insanlar ölsün.
İstanbul sokakları başıboş köpeklerle dolu, motorcuları düşürüyorlar ama ne gereği var motorun? insanlar motora binmesinler sokaklarda köpekler yaşasın. Toxacara canis köpeklerin taşıyıp yaydığı bir parazit İstanbul gibi büyük şehirlerde çocuk parklarında gezen sokak köpekleri yumurtaları buralara bırakıyor ve buradan çocuklara geçiyor. Avrupa da bu parazit insanlara nerdeyse hiç bulaşmıyor ama bizde bu parazitten muzdarip çocuk sayısı çok fazla ama ne önemi var? önemli olan köpeklerin sokaklarda rahat gezmesi köpeğin yanında çocuklara parazit bulaşmış, ameliyat edilmiş hiç konuşmaya, konu etmeye dahi gerek yok.
Hastanelerin göğüs hastalıkları bölümlerine gidin bir sürü insan ekinokok kistinden yatıyor. Bu kisti Avrupalı doktorlar teşhis dahi etmekde zorlanıyorlar, ameliyatını tecrübeli olmadıklarından doğru dürüst yapamıyorlar çünkü adamlar bu paraziti yıllar yıllar önce unutmuşlar. Bizim sokak köpekleri bu parazitleri sokaklara yaymaya devam ediyorlar, yediğimiz etler kontrolsüz olduğundan hem bize hem de köpeklere geçiyor. Parazitin son konağı köpek. Sokakda köpek olmazsa bu parazitde çok azalır evlerdekilerde ilaçlanırsa yok olur. Ama ne önemi var? Önemli olan köpeklerin sokaklarda rahat yaşamaları. İnsanların beyinleri, dalakları, ciğerleri açılır parazitler çıkarılır, yaşamalarına devam ederler, bir kısmıda ölür.
Sokakdaki köpekler, kediler çoğalsın hayvan severler bunlara mama alsınlar petshoplar kazansın, mama üreticileri kazansın. Heryere köpek çiftliği açılsın köpekler satılsın çiftlikler, petshoplar kazansın. Köpek alanlar köpekleri sokağa atsın çiftlikler, petshoplar daha çok satsın daha çok kazansın.
Hayvan severler araba çarpmış, hastalanmış sokak hayvanlarını veterinerlere getirsinler, veterinerler 5 liralık ilacı 15 liraya satsınlar, bunları ameliyat etsinler. Hem ilaç depoları kazansın, hem veterinerler kazansın. Sonra bu tedavi edilmiş hayvanları barınaklara götürsünler, barınakdaki temizlikci kazansın, hayvanları taşıyan arabacı kazansın, belediye barınaklarım var, hayvanlara yardım ediyorum diye seçimlerde hayvan sevenlerin oylarını kazansın. Sokaklardaki hayvanlar arttıkca rant da artsın. Hastalıklar artsın hastaneler de kazansın. Kist ameliyatları artsın operatör doktorlarımız daha da fazla beceri kazansın. Sokakdaki hayvan nüfusunu arttıralım, evdeki bebe nüfüsunu arttıralım arttıkca kazanalım. Kazandıkça arttıralım.
Sizin gibi düşünen yöneticilerle,cahillik ve ilkellik birleşince ne oluyor biliyor musunuz?Sokakta istemediğiniz köpekleri belediyeler toplayarak şehir sışına doğru orman yollarına terk ediyorlar.Avrupa yakasında Göktürk köyü,maden yoluna,Anadolu yakasında ise Şile otobanı kenarına hemen hemen her ay grup halinde köpekler bırakılıyor.Neticesinde ne oluyor biliyor musunuz?Hiç tanımadığı bir yere bırakılan köpeklerin yarıya yakını ilk bırakıldığı günlerde araç altında kalıp parçalanarak ölüyor.O çok değer verdiğiniz insanların araçlarında oluşan hasarlar veya hayatlarının tehlikeye atılmasını umursayan yok.Parçalanarak ölmeyen köpekler sakatlanıp sürünerek can veriyor.Aracın çarpmadığı köpekler ormanda yiyecek ve su bulamadığı için ölüyor.Yaşama şansı bulanlar yavruladıklarına yavrularına bakamadığı için yavruları ölüyor.Köpeklerin bırakıldığı günlerde otobandaki kan gölünü,sürünen hayvanları gören vicdanları insaniyet ile bağdaştırmaya imkan yok.Bunun böyle olmasını belki siz de istemezsiniz ancak öyle oluyor.
Bu arada belediyelerde tanıdığı olan site üyelerinden bu katliamları önlemek için yapabileceklerini yapmalarını rica ediyorum.Çünkü umurlarında olmuyor.Belki işgüzer bir yönetici sadece belediye ekibine hayvanların çaresine bakın diye emir veriyor ve cahil bir belediye çalışanı kendince böyle bir yöntem uyguluyor.Bence o katliamın ve insanların hayatını tehlikeye atanların en tepeden aşağı sorumluluğu var
grandrose
21-01-2011, 11:29
merhabalar.fransada küçük bir bahçesi olan yeğenim fare mücadelesini şöyle yapmış.cam olmak kaydıyle kola ve gazzoz şişelerini anlara 45 erece açıyla toprağa kapağı açık 20 şer m. arayla gömmüş. rüzgarda ıslık çalan şişeler kulakları çok hassas olan fareleri kaçırıyormuş. ilginç geldi ben deniyecem. sizde deneyin .paylaşalım.emeğinize saygılar.
metintekin143
21-01-2011, 12:00
bu yaz aniden çıkan ve seri hareket eden renga renk yılanlar yüzünden neredeyse bahçeye girmeye korkar olmuştuk. Atmaca, Baykuş tarzı kuşlarda mevcut kedide çok ama fare daha çok.
denizakvaryumu
21-01-2011, 13:25
merhabalar.fransada küçük bir bahçesi olan yeğenim fare mücadelesini şöyle yapmış.cam olmak kaydıyle kola ve gazzoz şişelerini anlara 45 erece açıyla toprağa kapağı açık 20 şer m. arayla gömmüş. rüzgarda ıslık çalan şişeler kulakları çok hassas olan fareleri kaçırıyormuş. ilginç geldi ben deniyecem. sizde deneyin .paylaşalım.emeğinize saygılar.
İlginç bir fikir ...Teşekkürler.
Demek oluyorki Doganın kanunu değiştıremiyoruz.Atom bombası yapan teknoloji,Birini yaparken birini yok ediyor.Tıpkı yabancı otları yok edelim diye Ne kadar zehir varsa bağ bahçe tarlalarımıza attık.Yılanları alıçı kuşlarıda bilmeden zehirleyip öldürdük.Meydan farelere kaldı.
Süper devlet dediğimiz ABD zehirle tuzakla bu işi başaramamışki.Nihayet Yılan ve Alıçı kuş üretme çiftlikleri kurmuş.Yani tabiattan zehirliyerek aldığımız canlılarını geri istiyor.
Bence Diğer uğraşmalar teferruat.
konunun çözümü tamamen yılanların yaşatmak bence
Evet .Zira bu fareler İstanbul da Lağım deliğinden çıkıyor derlerken,Bizler Anadoluda gülüyorduk.İstanbullunun haline.
Şimdi ise Anadoluda Dağ taş fare oldu.Benim bahçe içindeki eve her gün bir iki tane giriyor.Mücadele şeklim. Tuzakla.Fareye attığım zehiri bahçedeki küçük serçe kuşlar ve tavuklar yiyor.Onun için tuzakla mücadele ediyorum.
Talha Ateş
30-05-2012, 11:52
Kısa kuyruklu ve tıknaz yapılı sevimli hayvancıklar. Tombik ve pırıl pırıl gözleri. Çalışkanlar, aynı zamanda sıcakkanlı bu hayvancıklar bir zaman sonra insanlara alışıyorlar.... Tabi farkında olmadan çevreyi kazıp istedikleri gibi düzenliyorlar.
Isparta'nın Kozluca Köyü Taşoluk mevkiinde mesirelik alanlarda rastladım onlara.... Yuvalarının pek çok koridorları var ve diğer komşularıyla bağlantılı. Kış gelince yuva girişlerini tamamen tıkamak yerine ağaç yapraklarını rulo yaparak kapatıyorlar. Böylece hava dolaşımı kesilmemiş oluyor. Yaz boyunca tarım alanlarından ve çevrelerden erzak topluyorlar ambarlarına...:))
Çiftçilerimize zararları olmuyor değil hani....
FARELER - MAUSE - MICE - YouTube (http://www.youtube.com/watch?v=BPSZ738ScL0)
denizkan
18-08-2012, 03:09
326150
sertacturhan
19-08-2012, 08:57
Yahu ne kadar tezat ne kadar çelişkili yaşıyoruz. Aydında marul tarlalarında geçen sene 8 engerek ölduruldü. Engerek fare yiyen bir yılan. Neymiş ısırıyormuş. Engerek yılanını gündüz görmek çok düşük bir ihtimaldir kaldı ki çok çok yavaş bir hayvandır. Neyse gidip farenin avcısını. olduruyor sonra da aboo fare arttı diyoruz. Allah aşkına!!!!!
...nokta
08-09-2012, 13:11
Bu sevimli dostumuzu da geçen yaz dayımın güvercin yemlerinin arasında bulmuştuk...bir tarla faresi değil galiba...dayım da fındık faresi olduğunu söylemişti...ne kadar doğrudur bilemem tabi :)
330386
Bahçemde bu sene çok fazla fare artşı olmuştu. Kar yağdığında fidanları yer dediler. Ziraatçıya özellikle sorarak aldım zehiri badem şeklinde mavi renkli. Kar yağdığında deliklerine attım kapadım. Ikinci hayvana etkilimi diye bişey olmaz dedi. Bugün bahçemde ölmüş tilki buldum. Çok üzüldüm. Alıştırmıştım bahçeye. Acaba 20 gün önce attığım zehirden yiyen farelerden midir yoksa başka nedenden mi? Karın kısmı parçalanmıştı. Birimi vurdu acaba. Bu konuda nedersiniz? Ziraat mühendisi bişey olmaz demişti.
...Karın kısmı parçalanmıştı...
Köpek ya da yırtıcı hayvan saldırısı nedeniyle olmuş olabilir gibi geldi bana...
Köpek ya da yırtıcı hayvan saldırısı nedeniyle olmuş olabilir gibi geldi bana...
benimde Tesellim bu yönde.
Benim kedilerim bahçede fare bırakmadı. Bahçede fare kalmayınca, komşu tarlalara gitmeye başladılar. Korkuyorum, ya orada da kalmaz ve çok uzaklaşırlarsa :S
inşallah bizim bahçeye gelir.
yarenimex
05-02-2015, 09:53
Benim kedilerim bahçede fare bırakmadı. Bahçede fare kalmayınca, komşu tarlalara gitmeye başladılar. Korkuyorum, ya orada da kalmaz ve çok uzaklaşırlarsa :S
Merak etmeyin sayın Tarku başlarına bi şey gelmezse uzağa da gitseler geri dönerler. Başlarına bi şey gelmesinden kastım zehirle ölmüş bir fare **** kuş cinsi bir hayvan yemeleri, kartal gibi havadaki, tilki çakal gibi yerdeki yırtıcılara av olmaları ihtimali. Bizim kediler de aynı vaziyette, bazen bir süre kayboluyorlar köyün içinde faresi bol başka evlerde çalışıyorlar, bazen uzaklara gidip ağızlarında fare ile geri geliyorlar. Hep dönüyorlar yani..
Doğal denge bozulunca bozan kişi bir şeyler yapmaz ise eski dengeye kavuşmak biraz zaman alıyor
O nedenle bilimsel çalışmak lazım.
*Eğer zehirli yem kullanılmak gerekiyorsa (Ben bu yöntemi hiç sevmiyorum)
Zehirleme yapılan alandan ölü fareler toplanarak mutlaka yakılmalı
Doğada zehir bırakılmamalı
Zehirlenmiş hayvanların düşmanları tarafından tüketilmesine engel olunmalı
*Sadece farelerde etkili zehirler var biraz pahalı ama bunlar kullanılmalı
*Doğal düşmanlarının üremeleri teşvik edilmeli ya da doğaya bırakılmalı
Aslında hiç müdahale olmasa doğa kendi dengesini koruyor ama biz doğa parazitleri bi türlü üstünde yaşadığımız yere saygı duymayı öğrenemiyoruz
Benim bahçede yılanlar fareleri hallediyor.fareye zehir atmayın oralarda otlayan veya fare yiyen hayvanlar zehirli hayvanı yerse kötü sonuçları oluyor.bahçenizde zehirsiz yılan dolaşıyorsa kodmayın sevinin zehirli özellikle engerek görürseniz biraz kükğrt serpin yılan akrep gelmez lakin fare çoğalır.zehirli yılan varsa kükürt kokusunu sevmez.
GT-I8190 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.