noreks
22-09-2007, 20:03
PYPRUS GEZEGENİ (Harry Harrison)
Böyle bir gezegenin varlığını, ilk kez 1960 yılında, Harry Harrison'un Ölüm Dünyası adlı bilimkurgusundan öğreniyoruz. Uzay boşluğunun tam neresinde olduğu bilinmemekle birlikte, öykünün başlamasından 300 yıl önce, Kaptan Kurkowski'nin komutasındaki Pollux Victory gemisinin gelmesiyle birlikte yerleşmeye açılmış...
Pyrrus gezegeni, radyoaktif-çekirdekli, dış katmanları madenden oluşan bir uzay cismi... Eğik eksenli olması nedeniyle, hava koşulları çok değişken... Bir mevsimden ötekine önemli ısı farklılıkları meydana geliyor. Eksen öylesine eğik ki, aynı gün içinde bile, hava, kutup soğuğundan tropikal ılıklığına dönüşebiliyor, bir fırtınanın ne zaman kopacağı önceden kestirilemiyor. Çekirdeğin radyoaktif maddelerden oluşması nedeniyle, gezegenin yanardağları sürekli faaliyette... Sık sık depremler oluyor. En küçük bir deprem bile koskoca bir kıtayı birkaç saat içinde okyanusların derinliklerine yollayabilecek nitelikte... Pyrrus'un iki Ay uydusu bulunuyor, öylesi durumlar oluyor ki, çift Ay'ın etkisiyle okyanuslardaki su düzeyi hızla yükseliyor, büyük kara dilimlerini yutuveriyor.Pyrrus'taki yerçekimi, dünyadakinin iki katı...
Pyrrus'taki büyük egemenlik savaşı, oraya yerleşmiş insanlarla, insanların gelmesinden önce oraya egemen olmuş bitkiler arasında... Pyrrus'taki tüm bitkilerin ve çiçeklerin öldürücü silahları var. Kiminin zehirli pençeleri, tırnakları, keskin dişleri bulunuyor. Yanlarından geçen insanlara öfkeyle, hırsla, kin ve ölüm kusuyorlar. Üç yüz yıllık yanyana varoluşlarına rağmen, bir türlü, barış içinde yaşamayı öğrenememişler. Üstelik, insanlar bu savaştan yenik çıkar duruma gelmişler. Üç yüz yıllık süre içinde, Pyrrus'taki insan nüfusu, 50 binden 30 bine düşmüş... insanlara karşı açılan savaşta, bitkilerin en büyük müttefiki gezegendeki hayvanlar... İnsanların bilmedikleri şey, hayvanların da, bitkilerin de bir tür telepatiyle haberleşebildikleri...
Pyrrus'a yerleşenler, tıpkı başka insanlar gibi, kendilerini büyük görürken, hayvan ve bitki gibi yaşam biçimlerini küçümsemekteler. Aslında, bitki ve hayvanların insanlara düşmanlığı, insanların onları küçümsemelerinden, onlardan korkup nefret etmelerinden kaynaklanıyor. Pyrrus'a yerleşmiş insanların çevreyle ve doğayla giriştikleri savaştan yenik çıkmamaları için tek çözüm var: Yüreklerinde bu korku, küçümseme ve nefreti atmaları... Yoksa, bu savaşın kaçınılmaz sonucu, son insana kadar insan neslinin yok edilmesi...
kaynak :http://www.bilimkurgu2000.com/makaleler/mak29.asp
Böyle bir gezegenin varlığını, ilk kez 1960 yılında, Harry Harrison'un Ölüm Dünyası adlı bilimkurgusundan öğreniyoruz. Uzay boşluğunun tam neresinde olduğu bilinmemekle birlikte, öykünün başlamasından 300 yıl önce, Kaptan Kurkowski'nin komutasındaki Pollux Victory gemisinin gelmesiyle birlikte yerleşmeye açılmış...
Pyrrus gezegeni, radyoaktif-çekirdekli, dış katmanları madenden oluşan bir uzay cismi... Eğik eksenli olması nedeniyle, hava koşulları çok değişken... Bir mevsimden ötekine önemli ısı farklılıkları meydana geliyor. Eksen öylesine eğik ki, aynı gün içinde bile, hava, kutup soğuğundan tropikal ılıklığına dönüşebiliyor, bir fırtınanın ne zaman kopacağı önceden kestirilemiyor. Çekirdeğin radyoaktif maddelerden oluşması nedeniyle, gezegenin yanardağları sürekli faaliyette... Sık sık depremler oluyor. En küçük bir deprem bile koskoca bir kıtayı birkaç saat içinde okyanusların derinliklerine yollayabilecek nitelikte... Pyrrus'un iki Ay uydusu bulunuyor, öylesi durumlar oluyor ki, çift Ay'ın etkisiyle okyanuslardaki su düzeyi hızla yükseliyor, büyük kara dilimlerini yutuveriyor.Pyrrus'taki yerçekimi, dünyadakinin iki katı...
Pyrrus'taki büyük egemenlik savaşı, oraya yerleşmiş insanlarla, insanların gelmesinden önce oraya egemen olmuş bitkiler arasında... Pyrrus'taki tüm bitkilerin ve çiçeklerin öldürücü silahları var. Kiminin zehirli pençeleri, tırnakları, keskin dişleri bulunuyor. Yanlarından geçen insanlara öfkeyle, hırsla, kin ve ölüm kusuyorlar. Üç yüz yıllık yanyana varoluşlarına rağmen, bir türlü, barış içinde yaşamayı öğrenememişler. Üstelik, insanlar bu savaştan yenik çıkar duruma gelmişler. Üç yüz yıllık süre içinde, Pyrrus'taki insan nüfusu, 50 binden 30 bine düşmüş... insanlara karşı açılan savaşta, bitkilerin en büyük müttefiki gezegendeki hayvanlar... İnsanların bilmedikleri şey, hayvanların da, bitkilerin de bir tür telepatiyle haberleşebildikleri...
Pyrrus'a yerleşenler, tıpkı başka insanlar gibi, kendilerini büyük görürken, hayvan ve bitki gibi yaşam biçimlerini küçümsemekteler. Aslında, bitki ve hayvanların insanlara düşmanlığı, insanların onları küçümsemelerinden, onlardan korkup nefret etmelerinden kaynaklanıyor. Pyrrus'a yerleşmiş insanların çevreyle ve doğayla giriştikleri savaştan yenik çıkmamaları için tek çözüm var: Yüreklerinde bu korku, küçümseme ve nefreti atmaları... Yoksa, bu savaşın kaçınılmaz sonucu, son insana kadar insan neslinin yok edilmesi...
kaynak :http://www.bilimkurgu2000.com/makaleler/mak29.asp